‘’Beyler uyanın!‘’
Dün İnönü Stadı’nda görücüye çıkan millilerimiz, Arjantin ve Brezilya’nın katılmayacağı şampiyonanın favorileri arasında yer alacağını ispatladı. Gurbetçi ağırlıklı kadroda yer alan başta Salih Uçan olmak üzere Aykut, Abdülkerim, Alparslan, Kenan ve Hakan Çalhanoğlu gibi futbolcuların, Türk futbolunun gelecekteki yıldızları olacağının sinyallerini dün çıplak gözle izleme şansı yakaladık. Feyyaz Uçar gibi 20’li yaşlarda Türk Futbolu’nun yıldız adayları arasına adını yazdıran bir teknik adamla çalışmanın verdiği avantajı da yanına alan gençlerimiz, Türkiye’yi 2020 Olimpiyat Oyunları’na taşımak adına referans teşkil edecek olan Dünya Kupası’na koşar adım yürüdüklerini dün Portekiz karşısında dosta düşmana haykırdılar. İstanbul’un 2012 Avrupa Spor Başkenti olması, pek çok dev spor organizasyonu üstlenmemiz belki artımız olabilir ancak, burada daha da önemlisi Türk halkının “Spor Kultürü” bilincine ne kadar yatkın olduğu... Dev sportif organizasyonları düzenlemek, bir ülkenin ekonomik gelişmişliğinin göstergesi olabilir, ancak bu tesisler eğer sporcu ve taraftarla buluşmazsa, bir anlamı kalmıyor. Dün bunu İnönü Stadı’nda bir kez daha gördük. Günlerden pazar, maç bedava, mücadele eden her iki takımda da geleceğin futbol yıldızları, futbol cambazları sahada müthiş bir mücadele sergiliyor ama tribünlerdeki seyirci sayısı sadece bin kişi ile sınırlı. Üsküdar Bağlarbaşı Futbol Akademisi’nin aileleri ile birlikte 250 kişilik grupları da maça kendi imkanları ile gelmese, 3.5 ay sonra ev sahipliğini üstleneceğimiz FIFA 2013 U20 Dünya Kupası’ndan ülkenin aynası olan İstanbul’da kimsenin haberi olmadığı anlamını çıkaracağız.
İşte öne çıkan yıldızlar:
AYKUT ÖZER: Yaptığı yerinde kurtarışlarla önündeki defans oyuncularını rahatlattı. Uygun durumdaki arkadaşlarına elle yaptığı servisler, hızlı hücuma dönüştü. Aykut dünkü galibiyette öne çıkan isim oldu.
SALİH UÇAN: Sabah üniversite sınavında terledi. Akşam saatlerinde ise Portekiz karşısında takımını yöneten isimdi. Fenerbahçe’deki başarılı futbolunu dün milli takım forması ile İnönü Stadı’nın zeminine de taşıdı.
KENAN KAHRAMAN: 1899 Hoffenhaim forması giyen genç futbolcu, dün güçlü fiziği ile gelecek adına önemli mesajlar verdi. Pivot santfor eksikliğini çok iyi şekilde dolduran Kenan, dünkü maçta girdiği pozisyonlarla pek çok takımın canını yakacağını müjdeledi.
ABDÜLKERİM BARDAKÇI: Torku Konyaspor’un ligi tutunması yolunda önemli roller üstlenen Abdülkerim, dün modern bir defans oyuncusunun maça katkısını attığı golle gözler önüne serdi. Genç futbolcu, savunma görevini en iyi şekilde yerine getirirken de alkış topladı.
‘’Kuzguna yavrusu...‘’
Londra Yaz Oyunları’nda bronz madalya kazanan 120 kilo sporcumuz Rıza Kayaalp’in son maçında aldığı iki puandan söz ediyor, “Rakibini iki kere minderin dışına itti, her iki devrede aldığı birer puanla üçüncü oldu. Hocam bu hali ile bu güreşi Olimpiyat dışı bırakırlar” diyorum. Başar hocam, hemen itiraz ediyor ve ekliyor, “Kimse güreşin nereye gittiğini göremiyor. Son dönemde Olimpiyat Oyunları’nda madalya dağılımına dikkat ettiniz mi? Bu güreş dalında marka ülkeler bile 1 ya da 2 madalyadan fazlasını alamıyor. Teknikle güç içiçe geçti. Artık herkes güreşi öğrendi. Hem güreş, arkasında büyük devletlerin olduğu bir spor dalı. O nedenle Olimpiyatlar’dan güreşi kaldırmaya kimsenin gücü yetmez” yanıtını alıyorum. Abdala malum olurken, kuzguna yavrusu hoş görünürmüş...
‘’Gakgoş'un zaferi‘’
Ligin dibine attığı demirden kurtulmak adına Yılmaz Vural’a sarılan Elazığspor, Mesut Bakkal’a ritmini bulan Karabükspor’u deplasmanda yenip, ligdeki ikinci galibiyetini 3 hafta sonra kazandı: 0-1. Aydın’ın liderliğinde, Sinan’ın bitiriciliği üzerine oyun düzenini oluşturan Vural, bu düşüncesinin meyvesini 73. dakikada aldı. Tecrübeli futbolcu, oyun içinde sahneye çıktığı ender ataklardan birini gole çevirince, bu kritik sayı takımı Elazığspor’un da geleceğe umutla bakmasını sağladı. İlk yarıda düşük pas yüzdesi nedeniyle oyun orta alanda kilitlendi. İkinci yarıda ilk hamleler Bakkal’dan geldi. Önce Seric, ardından da Juju’yu sahaya süren tecrübeli çalıştırıcının hamlesi, oyuna atak zenginliği getirdi. Ancak Karabükspor hücumlarında topla sık sık buluşan İlhan Parlak’ın, yakaladığı fırsatları değerlendirememesi, ev sahibinin şanssızlığıydı. Golden sonra Karabük’ün baskısına topyekün direnen Elazığsporlu futbolcular, “Çanakkale geçilmez” taktiğini başarı ile uyguladı. Maçın önemli dakikaları şöyle:
Sinan’dan müthiş gol
22’de Lualua, Mehmet Yıldız’a uzattı. Araya giren Adem, Mehmet Yıldız’ın dengesiz vuruş yapmasını sağladı. 29’da Erdem sağdan ortaladı. Önce Bilica’nın ardından İlhan’ın ıskasını Sedat etkisiz hale getirdi. İlk yarı 0-0’la geçildi. 73’te Orhan Ak soldan getirdi. Sinan Kaloğlu ceza sahası çaprazında buluştuğu topla Mabiala’yı çalımlayıp önünü açtı. Tecrübeli futbolcunun vuruşu Elazığ’ı yeniden lige bağlayan gol olarak kayıtlara geçti: 0-1. 90+1’de yüzüne darbe alan Sedat’ın elleri arasında dolanan top, Karabüksporlular’ın penaltı itirazlarına neden oldu. 90+4’te yaptığı baskı sonucu kaptığı topu Aydın, kale içindeki Sinan’a aktaramayınca, maç Elazığspor’un 1-0 üstünlüğü ile bitti.
‘’Sonunda bunu da yaptın Ali Nihat!‘’
“Başarı ekip işidir” gerçeğinden yola çıkıp, mesai arkadaşlarına güvendin, inisiyatif tanıdın. Camiadaki çatlak seslere, sergilediğin duruş ile yanıt verdin. Kulüpler, karşılarında ciddi bir oluşum görünce, geleceğe umutla baktı. Uluslararası ilişkilerin öneminden yola çıkıp, Dünya Satranç kamuoyuna Türkiye adına güven telkin ettin. Yaptığın çalışmalarla FIDE’nin gücüne güç kattın. Lobi faaliyetleri sayesinde Türk Satrancı’na olan güveni artırdın.
İnsana yatırım, eğitime inanç
Malzeme ve eğitimin önemine inanıp, önce insana yatırım yaptın. Bütün bunlarla da yetinmeden Türkiye’nin kendi alanındaki dev kuruluşu İş Bankası’nı Türk Satrancı’nı Dünya Markası yapma yolunda kirli emellerine alet ettin. 2006 yılında başlayan bu işbirliği sayesinde tüm dinamikleri harekete geçirdin. Türkiye’de pekçok kişinin daha önce düşündüğü ancak hayata geçiremediği projeyi İş Bankası desteği ile gerçekleştirdin. Satrancı okullara seçmeli ders olarak koydurup, miniklerin beyinlerini yıkadın, onlara eğitimleri ve yaşamları boyunca yardımcı olacak, “Centilmence davranma, pratik zekalarını kullanma, karşılarına çıkacak problemleri çözme, kısaca iyi birer insan olma” özelliği kazanmalarını sağladın. Okulda satrancı seçen 2,5 milyon miniği, anında lisans ve tesis sahibi yaptın. Bu sayede yaş gruplarında gerçek şampiyonların yetişmesinin önünü açtın. 300 olan lisanslı sporcu sayısını 11 yılda 300 bine yükselttin.
Türk modeli artık dünyaya örnek
Uluslararası turnuvalara katılan minikler 7-16 yaş arasında Avrupa ve Dünya şampiyonu oldu. 2000’de sadece bir olan büyükusta sayımız çığ gibi büyüdü. “Okulda satranç projesi”, “Federasyon Yönetim Modeli” FIDE’nin gözdesi olurken, 30’u aşkın ülke Türk yapılanmasını örnek aldı. 11 yılda 200’ü aşkın uluslararası organizasyonla ülke turizmine büyük girdiler sağladın. Elindeki Betül Cemre Yıldız, Kübra Öztürk, Emre Can gibi değerlerin Hamza Yerlikayalar, Halil Mutlular gibi tanınmasını sağladın. Bu arada tekere taş koymak, yol kesmek isteyenlerle cengaver gibi savaştın. Son görev yılını Türkiye’ye Dünya Satranç Olimpiyatı’nı alarak taçlandırdın. Açılış töreninde, ülken için yaptıklarının gururunu gözlerinden okuduk. Biliyoruz, seni çok yorduk. Hiç bir güçlük karşısında boynunu eğmedin. Aman dilemedin. Teşekkürler Ali Nihat Yazıcı, Türk Satrancı sana daima minnet duyacak...
‘’Mazi kalbimde yara!..‘’
Avrupa Kısa Kulvar Yüzme, Dünya Basketbol, Dünya Güreş Şampiyonası, WTA Kadınlar Tenis Turnuvası ve ardından Dünya Salon Atletizm Şampiyonası... Ataköy artık sporun mabedi. Sinan Erdem’in Olimpiyatevi ile attığı tohumlar artık yeşerdi, ormana döndü. 1990’lı yılların başında çıkılan Olimpiyat Oyunları adaylık serüveni, 4. denemenin ardından tüm spor teşkilatını olgunlaştırdı. 2000 Yaz Oyunları için hazırlanan ilk adaylık dosyamıza o dönem pek ilgi göstermeyen Belediye kanadı, iktidar erkini eline geçirince, kendini bir anda sporun cazibesine kaptırdı. Dün basın tribününden Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nı izlerken karmaşık duygular içindeydik. Büyük bir gururla şampiyonayı açan başbakanımızın gözlerinde, “Keşke belediye başkanlığım döneminde bu işi ciddiye alsaydım, kent bütçesinden ayırmamız gereken payı ödeyip, Sinan Erdem ve arkadaşlarının çıktığı bu kutsal yolu ben de aydınlatsaydım” düşüncesi okuduk. Olsun hiçbir şey için geç değil. İnanıyorum ki, dört adaylık deneyimi İstanbul’u en kısa zamanda hak ettiği yere taşıyacak.
‘’Hiç ümit yok‘’
Yeni bir vizyon arayan futbolumuzda, dün çeşitli kategorilerde hazırlık maçları oynandı. Bu karşılaşmalar, geleceğin takımlarını hazırlamak için görevlendirilen yeni teknik adamların “Türk Futbolu’nun içinde bulunduğu durumu görmeleri açısından büyük önem taşıyordu. Yeni dönemde futbolumuzun yapılanma sürecine imza atacak isimlerin başında gelen Tolunay Kafkas hocaya da Ümit Milli Takım seçiciliği düşmüş. Bu durumda siz olsanız ne yaparsınız. Süper Lig’in U-21’e uygun isimlerine Ay - Yıldızlı formayı teslim etmeniz en akılcı olanıdır. Tolunay hoca da bizim düşündüğümüzü gerçekleştirmiş, elinin altındaki 19 yeteneği bir araya toplamış. Takımda kimler yok ki... Emre Çolak, Özgür Çek, Sercan Yıldırım, Furkan Özçal, Rıdvan Şimşek, Gökay İravul, Cenk Tosun ilk aklımıza gelenler, diğerleri ise yabana atılır isimler değil...
Danimarka’nın kadrosu; temel futbol eğitimini genç yaşta almış, fizik gücü üst düzeyde, görev paylaşımı konusunda taviz vermeyen futbolculardan oluşmuş. Yani bu tipler Avrupa’nın her ülkesinde mevcut. Bizim kadromuzda ise “hiç ümit yok”, adeta yıldızlar topluluğu... Tek tek parayla almaya kalksanız, büyük takımlarımızın bir yıl için transfere ayırdığı bütçeyi çil çil saymanız lazım. Maç başlıyor, ilk atak bizden. Ardından tam bir kaos ortamı. Kimse ne yaptığını bilmiyor. Kendi takımlarında üstlendikleri görevleri sergileme gayreti, rakibin işini bir hayli kolaylaştırıyor. Sistem oyuna hakim olurken, yıldızlar topluluğu sıradan bir takıma dönüşüyor. Oyun disiplini hak getire, herkes bildiğini okuyor. Daha ileri gideni ise oyundan atıldıktan sonra sahayı dikine terketme garipliğini sergiliyor. İkinci yarıda Danimarka ipleri eline geçiriyor. Oyunu kanatlara yayan, adam eksilten, ara paslarla oyuna renk katan misafir takımın oyuncuları. Tamam Tolunay hocam bu hazırlık maçı ama ne yazık ki, elindeki futbolcu topluluğunda gelecek adına: hiç ümit yok...
‘’Gücün tükendiği an‘’
Boz Baykuşlar hatta ‘Boz Civcivkuşlar’, rakibe saygıda kusur etmeyip, “Ankara ‘Güçsüz’ kalmasın” pankartı ile büyük bir Fair-Play örneği sergiledi. Yenidoğanlı Güçlüler, Gecekondu, Uni-Güç ve Yellow Army, Süper Lig’de uzatmaları oynayan takımlarını Belediye deplasmanında da yalnız bırakmazken, İstanbul’da yaşayan Başkentliler de, “Üsküdar’dan Ankaragücümüze sevgiler getirdik” pankartıyla, güne özel bir anlam kattı.
Gökçekler’in eli değmeden önceki yıllarını arayan 100 yıllık çınarın içine düşürüldüğü hazin durum, sporseverlerin yüreğini dağlarken, futbolcuların verdiği onur mücadelesine ise şapka çıkarmamak mümkün değildi. Dar kadro yapısına sakat ve cezalıların çokluğu da eklenince Ankaragücü teknik patronu Hakan Kutlu, Belediye karşısına altyapının ‘bebelerini’ sürmek zorunda kaldı. Savunmasını Karabük maçında kaybeden Arif Erdem ise göbekte Can Arat’ın yanında Mahmut’u oynattı.
İlk yarıyı Webo’nun tek golüyle önde kapatan Belediye, ikinci yarıda Serol’un kendi kalesine attığı golle rahatladı. Webo 83’te skoru belirlerken, maç sonunda Bozbaykuşlar’ın, “2016 Avrupa Şampiyonası A Milli Takım Aday Kadrosu” pankartında isimlerini sıraladıkları Ankaragücü’nün genç oyuncuları, sergiledikleri onurlu futbolla başları dik bir şekilde sahadan ayrıldı.
‘’Rüya gibi geçti‘’
Rüya idi, gerçek oldu. Türk tenisseverleri, bu spor dalında dünyanın en prestijli turnuvası TEB BNP Paribas WTA Championships’i izleme olanağı buldu.
Her güzel şey gibi başladı ve bitti. Tenis sporuna gönül verenler 6 gün boyunca Sinan Erdem Spor Salonu’nu bir şölen yerine çevirdi. Tenis Federasyonu Başkanı Ayda Uluç ve işbitirici yönetimi, arkasına spor teşkilatının da desteğini alınca, bu tür turnuvaları sistematiğe bağlamış Katar gibi bir ülkenin elinden almayı başardı. Türk basın mensupları ile gelişmelerin her aşamasını anında paylaşan Federasyon Başkanımız Ayda Uluç’un en sıkıntılı anı ise salon seçimi idi... Ülkemizdeki tarihsel geçmişine rağmen, uluslararası platformda kendine yer edinmeye çalışan Türk Tenisi, nihayet sağlam bir dayanak bulmuş, yeni ufuklara yelken açma aşamasına gelmişti. Salt atletizm için inşa edilen, ancak Türk’ün her türlü zorluk karşısında manevra gücünü test etmekte kullanılan Sinan Erdem Spor Salonu, anında devreye girdi. Ancak salon önce Dünya Basketbol Şampiyonası’na göre revize edilmiş, ardında da Dünya Güreş Şampiyonası’na uygun hale getirilmişti. Bir de buna ülke seçimleri sonrası spor teşkilatının yeniden yapılanma süreci eklenince, her şey silbaştan oldu. 11 Ekim Salı günü Feriye’de yapılan bilgilendirme toplantısında, Uluç hiç de rahat değildi. Sıkıntıları dillendirmek yerine, bu turnuvanın Türk tenisine yapacağı katkıları anlatmakla yetinmiş, “Dünyanın gözü üstümüzde olacak” diyerek sözlerini noktalamıştı.
14 Ekim’de salonu gezdiğimizde, yetkili mühendis neler yapılacağını elindeki çizimlerden göstermiş, işçilerin koşuşturmalarının dışında somut hiçbir şey görememiştik. Aradan geçen 10 gün içinde sürekli tekrarlamaktan bıktığımız ‘Türk Mucizesi’ yeniden gerçekleşmiş, Sinan Erdem tenisin sezon sonu finaline yetiştirilmişti. Dünyanın en iyi 8 kadın tenisçisinin İstanbul’a adım atması ise başka bir olaydı. Sharapova, önce Abdi İpekçi’yi şenlendirdi, Anadolu Efes’te oynayan nişanlısına moral verdi. Ardından grupların belirlendiği gecede Cemil İpekçi rüzgarı esti. Ünlü yıldızlar, İpekçi sayesinde sadece sporcu değil, aynı zamanda kadın olduklarının da farkına vardı. Ve nefesleri kesen maçlar... Kvitova - Azarenka finalinin damaklarda bıraktığı nefis tat... Söylenecek en güzel sözleri Uluslararası Tenis Federasyonu Başkanı Francesco Ricci Bitti söyledi: , “Turnuvaya 10 üzerinden 9.5 veriyorum, müthiş bir organizasyondu. Seyirciye ise 10 üzerinden 10 veriyorum. TTF çok iyi başladı zor olan kısmı ise geliştirmesi olacak ama o konuda da inancım sonsuz... Rüyalar çabuk biter, sel gider kum kalır. Bakalım kalan kum tanelerinden yıkılmaz bir kule inşa edebilecek miyiz?