‘’Başarının sırrı sadece Alex ve Volkan değil‘’
Başarının sırrı sadece Alex ve Volkan değil
Haftalardır Alex’i göklere çıkarıyoruz...
Niçin?
Goller atıyor, attırıyor, sahada ‘samba’ yapıyor...
*
Yine haftalardır kaleci Volkan’a övgüler yağdırıyoruz...
Niçin?
İnanılmaz kurtarışlar yapıyor, penaltıya bile geçit vermiyor...
*
Ama başarının sırrı sadece ‘atan’ ve ‘kurtaran’da değil...
Bir de Fenerbahçe Yönetimi’ne bakın;
Ligin ikinci yarısından itibaren futbolcularla bir kampa girmedikleri kaldı. Taraftarın bile karamsarlığa kapıldıkları anlarda Aykut hoca ve talebelerine toz kondurmadılar. “Hep destek tam destek” sloganı ile hepsinin arkasında durdular. Prim zamanlamasını çok iyi yaptılar...
Başlarda eleştiri oklarının hedefi olan Aykut Kocaman peşpeşe gelen galibiyetlerden sonra güven oyu aldı. Aykut hoca ‘zor’ diyor, ama Fenerbahçe’ye gönül verenler bu ekibin 17’de 17 yapacağı inancını taşıyor...
Ancak Fenerbahçe için en büyük tehlike erken havaya girme...
Artık her maçta puan aslanın ağzında. Herkes, “Trabzon bu 9 puanlık farkı korur” diye iddialı konuşurken; “Şemsiye birden ters” döndü. Futbolcular bunun bilincinde. İki sezon son maçlarda şampiyonluğu kaybeden Fenerbahçe’de yönetim yoğurdu üfleyerek yiyor.. Ve taraftarı da pankartlarla uyarıyor;
“Küfür etme ettirme, takıma ceza getirtme...”
Aykut hocanın geçen hafta Güiza için söyledikleri, sanırım, tüm futbolcuların kulağına küpe olmuştur. Ne demişti Kocaman;
“Güiza son iki haftada iyi çalışıyor, ama 8 aydır çalışan bir futbolcu grubu var burada.
Bunu gerçekten özümsese işler biraz daha kolay olacak. Bir haftada iyi antrenman yaptı diye artık hazır olduğunu düşünüyor...”
10 parmağında 10 marifet var
Mustafa Denizli’nin Radyospor’a yaptığı konuşmada, “Geçen hafta sağlık kontrollerimi yaptırdım. Çalışmama mani bir şey yok. Çalışacağım” şeklindeki sözleri gündeme bomba gibi düştü...
Galatasaray’ı, arkasından Fenerbahçe’yi ve son olarak Beşiktaş’ı şampiyon yaparak yerli-yabancı teknik direktörler arasında erişilmesi güç bir rekora imza atan Mustafa Denizli, değişik milli takımlardan teklif de almış...
Bana göre Türkiye’den de, ‘bize gel’ denmiştir, ama Denizli bu konuda en yakınlarına bile tek kelime etmez. Ancak futbol kulislerinde konuşulanlar da şunlar:
“Beşiktaş’a gider... Hayır, hayır; Galatasaray olur...”
Düşündüm... Sonra kendi kendime sordum: “Neden olmasın?”
Denizli, Beşiktaş’ı rahatsızlığı nedeniyle bırakmıştı. Onca başarıdan sonra Siyah-Beyazlı yöneticiler ‘kurtarıcı’ diye Schuster’e sarıldılar. Bilanço ortada... Şu anda sıfıra sıfır, elde var sıfır...
Galatasaray’ın hali ortada; Dökülüyor...
Hocanın şu sözleri de ilginç geldi bana:
“Bundan sonra kendi düşüncelerimi hangi ortamda daha sağlıklı bir şekilde hayata geçiririm, buna karar vereceğim...”
Teknik direktörlük...
Yazarlık...
TV’de yorumculuk...
10 parmağında 10 marifet olan Denizli, öyle sanıyorum ki, yeşil sahaları çok özledi...
Doğrusu biz de; O’nu da Fatih Terim’i de çok ama çok özledik...
Hagi artık şaşırdı
Ligde hiç başarın olmayacak, Galatasaray tepetaklak uçuruma gidiyor, istediğin adamlar alındı, ama Hagi eleştirilerden rahatsız...
İşte haftalık bilgilendirme toplantısından satırbaşları:
* “Ben buraya sadece çalışmak için geldim...”
- Sana ‘dur’ diyen mi oldu! Yoluna taş mı koyuldu? Artık açık konuş...
* “Benim takım ve teknik kadro ile aram iyidir. Bu soruları kim sorduruyor size?”
- Kötü olduğunu kim söyledi?
* “Ya gazeteciler ya başka kişiler kulüple ilişkimi bozmak istiyorlar. Hepsi kulis oyunları..”.
- Bu gazeteciler futbol oynadığın devrelerde seni yazıları ile göklere çıkardılar, seni hep sevdiler... Teknik direktör olarak sözleşme yaptığın zaman herkes ‘Galatasaray şimdi eski günlerine dönecek’ diye umutlandı. Bu gazeteciler geçenlerde senin doğum gününde pasta kestiler. Niye ilişkini bozmak istesinler ki!
* “Parasız kupa kazandık daha önce. Bu defa da olabilir. Ben büyük bir teknik direktör olduğumu sanmıyorum. Ama büyük hocalar var. Daha önce kazanıp eski takımına gelip de başarısız olanlar da var...”
- Ağzındaki baklayı çıkar; Kim bu hocalar? Onlarla kendini niye aynı kefeye koyuyorsun ki, anlamadım gitti. Sayın hocam; Bu söylediklerinin hiçbiri başarısızlıklarına kılıf olamaz! Bunu bil...
Polat köşeye sıkışıyor
Adnan Polat başkanlık koltuğuna oturduğundan bu yana rahat yüzü göremedi...
Mali açıdan Galatasaray’ı rahatlatacak güzel kararlara imza attı... Seyrantepe projesi gerçekleşti... Yeni stat Galatasaraylılar’ın gurur abidesi oldu... Ancak yönetimdeki uyumsuzluk artık doruğa çıktı... Buna ek olarak futbol takımının Galatasaray tarihinde görülmemiş bir şekilde başarısız olması da işin tuzu biberi oldu. Kulislerde konuşulanlar şunlar:
“Polat, olağanüstü kongreye gitme kararı alsın... Yeni isimlerle üyelerin karşısına çıksın, güven tazelesin; Seçimi uzak ara olmasa da kazanır...”
Bu arada başkan adayı Ünal Aysal’a destek verdiği söylenen Adnan Öztürk’ün basın toplantısında Polat’ı kongre yapmaya çağırması, imza verdiğini söylemesi, güçlü bir yönetim istemesi de güne dangasını vurdu. Ünal Aysal’ın listesinde Cemal Özgörkey’in dışında Haldun Üstünel’in de adı geçiyor. Bu arada ihtimal verilmiyor, ama görev alacaklar arasında eski Başkan Faruk Süren ve Abdürrahim Albayrak’ın olduğu da iddia ediliyor...
Yerliye aynı şans tanınır mıydı?
O dillere destan kadrosu ile ligde tüm spor otoritelerini büyük bir yanılgıya düşüren Beşiktaş’ta Antalya galibiyetinden sonra Schuster’in yüzü biraz olsun güldü. Hedefte Ziraat Türkiye Kupası olduğu için yönetim beklemede. Ama işler arapsaçı...
Schuster’e ‘git’ demek kolay değil. Çünkü işin içinde para var. Tazminatın 5.2 milyon dolar olduğu söyleniyor. Del Bosque’yi göndermenin Beşiktaş’a kaça patladığı hâlâ dillerde. Başkan Yıldırım Demirören, “Schuster gitsin” diyenlere “O hatayı bir daha yapmam” diye karşılık veriyor. Ancak Beşiktaş kupada hüsrana uğrarsa, aynı şeyleri düşünür mü, bilinmez... Bazen kendi kendime soruyorum;
“Beşiktaş’ın başında yerli bir hoca olsa bu kadar başarısızlıklardan sonra ona da aynı şans verilir miydi? Hiç sanmıyorum...”
‘’Lefter'den sonra ikinci Ordinaryüs‘’
Ve o günden bu yana Lefter’in lakabı ‘ORDİNARYÜS’ olarak kalmış...
Şimdi Fenerbahçeliler Alex’e ‘İkinci Ordinaryüs’ diyor.
O da bu unvanı fazlası ile hak ediyor...
Tek başına maç alıyor, gol atıyor-attırıyor, ayrıca sadece Fenerbahçeliler’i değil tüm futbolseverleri kendine hayran bırakan bir kişiliği var...
Beşiktaş-Fenerbahçe maçını şöyle bir gözünüzün önüne getirin...
Guti geldi... Quaresma... Simao... Almedia geldi... Kıyamet koptu... Herkes, “Bu Beşiktaş’ı kimse yenemez, ikinci yarı fırtına gibi bir Beşiktaş seyredeceğiz” diyordu.
Beşiktaş’ın hali ortada...
Siz hiç Guti ile Quaresma’nın tek başına kritik bir maç aldığını gördünüz mü?
Onlar, Türkiye’ye geldiklerinden bu yana medya tarafından göklere çıkarılırken; Alex aylar önce az kalsın gönderilme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyordu.
Öylesine eleştiri yapanlar oldu ki, Başkan Aziz Yıldırım olmasa, belki Alex gitmiş olacaktı veya yedek kulübesinde oturacaktı.
Alex’i eleştirenler şimdi göklere çıkarıyor. Hatta özür bile diliyorlar...
Nereden nerelere geldik, değil mi?
Ben Alex’siz bir Fenerbahçe’yi hiç düşünmedim...
Düşünmek dahi istemiyorum...
Başkan çizmeleri çekti
Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’de Aykut Kocaman kadar mesai yapıyor...
Antalya kampından bu yana her maçta tribünde... Antrenmanları kaçırmıyor... “Bir forma giyip antrenmanlara çıkmadığı kaldı” diyorlar...
Beşiktaş maçında protokol tribünündeki olaylar yazıldı çizildi... Olmaması gerekirdi...
Bu yüzden ben işe sportif yönden bakacağım.
Futbolcularda büyük değişiklik var. Nedeni; başkanından teknik direktörüne, futbolcusundan taraftarına kadar herkes şampiyonluğa inanmış... Fenerbahçe eleştirilerin odak noktası olduğu ligin ilk yarısında, Aziz Yıldırım’ın, “Sadece Kocaman ve yönetim eleştiriliyor. Futbolcuların hiç mi suçu yok” şeklindeki konuşması, yerli-yabancı tüm ekibi kamçıladı....
Başkan bununla da yetinmedi, resmen çizmeleri ayağına çekti...
Beşiktaş maçı bunun en canlı örneği... Futbolcular iki sezon şampiyonluğu son anda nasıl kaçtığının bilincinde... Hedefe kilitlenmiş durumdalar... Eğer Fenerbahçe 5 maçlık seriyi devam ettirirse zor tutulur...
Destek nereye kadar?
Başkan Yıldırım Demirören, “Eski hataları yapmayacağız. Biz daha kötü günler gördük. Hocamıza sonuna kadar destek vereceğiz” demiş...
Mete Düren de, “Şayet Schuster olmasaydı; ne Quaresma ne de Guti, Beşiktaş’a gelirdi” şeklinde bir ifade kullanmıştı...
‘Sonuna kadar’ sözleri yanlış...
Sen milyonlarca euro harcayarak tüm teknik direktörlerin ‘ah bende olsa’ diye iç geçirdiği futbolcuları aldın, Schuster’e teslim ettin... Ama, Alman hoca ne yaptı? Bu şöhretleri bir türlü yerli yerine oturtamadı...
Şampiyonluk sloganı ile işe başlandı... Durum içler acısı... Lige erken havlu atıldı... Avrupa kupasında hedefe ulaşmak artık zor... Kartal’a gönül veren milyonlar, Ziraat Türkiye Kupası’nın kazanılacağına ihtimal vermiyor...
Bilanço böylesine kötü iken ‘sonuna kadar’da ısrar edilirse; ne Schuster kalır ne de yönetim...
Bu böyle biline...
Yerli malı!
Aklıma ne takıldı biliyor musunuz?
Bu Schuster’e, Beşiktaş milyon Eurolar ödedi. Emrine şöhretler ordusu verildi. Bir gün olsun yönetimden tepki görmedi.
Kartal’ın durumuna bakın, yerlerde sürünüyor...
Galatasaray, Rijkaard’ı yolladı. Can simidi diye Hagi’ye sarıldı.
Sonuç içler acısı...
Zirvede savaşanlar Şenol Güneş, Aykut Kocaman, Ertuğrul Sağlam...
Nedendir bilinmez, yöneticiler olsun, taraftarlar olsun, yabancıya gösterdiğimiz toleransı yerli hocalara göstermiyoruz.
Gelin yeni yılda bu zinciri kıralım. İnanın ligimiz daha iddialı olur.
Uzun lafın kısası, ben artık ‘yerli’den yanayım.
Kongre var mı yok mu?
Adnan Polat, “Mali ve idari konularda ibra olmak için ben Galatasaray üyelerine seçim rüşveti teklif etmem” demiş...
Arkasından eklemiş: “Üyelerimiz bazılarının söylediği gibi değildir. Yüzde 99.9’u kendi bilgi ve birikimleri ile hür iradeleri ile kendi kararlarını verirler. O karara da ben saygı duyarım...”
Buraya kadar güzel, değil mi?
Başkan kongre olmayacağını da söylüyor.
Ancak, konuşulanlar hiç de öyle değil.
Söylentilere göre, 50 kişilik bir uzman grup ne olur ne olmaz diye kongre için harıl harıl çalışıyormuş...
Deniyor ki; Şu ana kadar 6 bin üye mali kongre için aidatlarını yatırdı. Polat’ın kongre üyeleri ile yaptığı son toplantıda 500 kişi ya vardı ya yoktu. Daha çok kalabalık bekleniyordu. Üye sayısının azlığı suratların asılmasına neden oldu.
Ve yine deniyor ki;
Ya Ünal Aysal adaylığını koyarsa bu işi götürür... Başkanlık için ikinci büyük aday ise Cemal Özgörkey...
İmzalar toplanıyor... Sessiz sedasız toplantılar yapılıyor... İktidara yakın üyeler mali kongrede idari yönde ibra kararı alınırsa kulübün derin yara alacağı fikrini yayıyor... Fakat şu anda görünen o ki, ufukta kongre var...
‘’Fener havaya girdi‘’
Ligin ilk yarısında eleştirdiğimiz Fenerbahçe’ye sanki ‘sihirli bir değnek’ değdi.
“İkinci yarı av mevsimi” diyen Başkan Aziz Yıldırım’ın konuşması başta Aykut hoca olmak üzere futbolcuları, taraftarları ateşledi.
Artık takımda ‘şu sakat, bu formsuz, o koşmuyor’ gibi sudan bahaneler ortadan kalktı... Örneğin, Kayseri karşısında Emre’nin yokluğu hissedilmedi bile... Hakemlere itiraz yoktu, herkes birbirine kenetlenmişti...
Aylarca bazıları tarafından ‘takımın oyununu ağırlaştırıyor’ diye eleştirilen, ‘koşmuyor’ denen Alex son maçtaki performansı ile topsuz alanda neler yapıldığını herkese gösterdi.
Buraya kadar her şey güzel...
Beşiktaş maçı Fenerbahçe için en büyük viraj...
Fener bu keskin virajda Beşiktaş’ı da sollarsa şampiyonluğun en büyük adayı olur. Ancak, Beşiktaş’ta işler karışık... Tüm yönetim, Schuster ve futbolcular, olası bir yenilginin neleri değiştireceğini çok iyi biliyor. O gün kavgasız, gürültüsüz, olaysız, güzelliklerin ön plana çıkacağı bir maç oynansın istiyoruz... İnşallah bu dileğimiz gerçek olur...
EY RUH...
Hagi’ye şaşırıyorum...
Gaziantep maçı öncesi söylediklerinden bir alıntı;
“Eskişehirspor maçında takımın ruhunu herkese gösterdik...”
Eğer ‘RUH’ bir maçta gelir, başka bir maçta ortalıklarda görünmezse Galatasaray yandı demektir...
Nitekim ‘RUH’ İstanbul’da kalmış olacak ki; Galatasaray 10 gün içinde Gaziantep karşısında ikinci kez hüsrana uğradı.
Bu da gösteriyor ki, Hagi dersini iyi çalışmamış. Eskişehirspor’u yendikten sonra, “Geleceğimizi inşa ediyoruz. Son haftalarda oynadığımız gibi bir takım kurmak zorundayız. En az 6 aya ihtiyacım var” diyen Hagi’nin Galatasaray’la daha 1.5 yıl sözleşmesinin olması, inanın bu renklere gönül verenlere, “Eyvah, şimdi yandık” dedirtmeye başladı.
Takımın başına geldiği günden bu yana hiçbir varlık gösteremeyen Hagi’ye yeni sezonda görev verileceğini hiç sanmıyoruz. Bize göre Hagi kredisini tüketmiştir.
Adnan Polat ve arkadaşları şu anda mali kongrede ‘ibra edilmeme korkusu’nu yaşıyorlar. Ayrıca muhalefet olağanüstü kongre diye bastırıyor.
Tek umut Ziraat Türkiye Kupası... Kazanamazlarsa o zaman ne Hagi kalır, ne de...
Gerisini anlayın artık!
İçiniz ‘cızzz’ etti mi?
Televizyonda Trabzonspor’un deplasmanda Sivasspor ile oynadığı maçta, Beşiktaş’ın Fenerbahçe’nin ‘bize yaramaz’ diye bıraktıkları Burak Yılmaz’ı hayranlıkla izledim. Gidiş gelişleri hayli ilginç olduğu için yazıyorum.
Beşiktaş, Holosko’yu almak için Burak’ı, Koray ile birlikte Manisa’ya veriyor... Burak yeni forması ile 9 gol atınca Fenerbahçe kapıyor!
Derken, istenileni veremedi diye Eskişehir’e kiralık gönderiliyor. Sonra da kiralık gittiğinin devre arasında Fenerbahçe, Trabzonspor’la masaya oturuyor. Gökhan Ünal’a karşılık, Burak’ın tapusunu Bordo-Mavili kulübe veriyor.
Kısacası Holosko ve Gökhan Ünal ‘kurtarıcı’ diye alınıyor, sonra postalanıyor. İkisi de şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde...
Burak Yılmaz ise onda bir cevher olduğunu keşfeden ve forma veren Şenol’un şu anda en gözde adamı... Hiddink’in de ‘vazgeçilmezi’ olma yolunda.
Onda ‘parıltı’ görmeyip bırakanlara soruyorum;
Sivas maçında Bordo-Mavili takımı sırtlayan ve ‘her şey bitti’ dendiği anlarda attığı iki muhteşem golü görünce acaba içiniz ‘cızzz’ etti mi?
Devrile devrile gidiyor
Schuster’in Beşiktaş’ı herkesi şaşkına çevirdi. Yöneticilerin, “Rakiplerimiz bizi kıskanıyor” diye kasıla kasıla konuşmaları bir tarafa, ikinci yarı başlarken, “Bu takım zor yenilir. Aradaki puan farkını kapatır” diyenler de vardı. “17 maçın 17’sinde de Kartal banko” şeklinde konuşanlar yanıldı.
Serdal Adalı, futbolcuları, “İyi takım olmak yetmiyor. Kaliteniz kağıt üzerinde kalmasın” diye uyarırken; Schuster’in, “Böyle bir takım kurulduysa bu takım herkesi devire devire ilerlemek zorunda” şeklindeki konuşması anlaşılan hiç işe yaramamış...
Baksanıza, Beşiktaş ‘devire devire’ değil ‘devrile devrile’ gidiyor. Olacak şey değil; bu kadar ünlünün yer aldığı Beşiktaş niye tökezliyor?
Guti yok... Quaresma yok... O zaman Beşiktaş da yok...
Bu durumda ortaya ‘oyuncuya dayalı bir düzen’ çıkıyor ki, bu da yönetimin değil Schuster’in yanlışı...
Necip neden devamlı yok? İsmail’e niye ilk 11’de yer verilmiyor? Rüştü gibi büyük bir tecrübe niye kulübede? Nobre’ye şans verip Bobo’yu bekletmek hata değil mi?
Bunlar hep Schuster’in cevaplaması gereken sorular...
Bana göre Demirören ile Adalı, Dinamo Kiev ve Fenerbahçe maçlarını bekliyor... Yani hesap günü yakında!
İşler iyi giderse sorun yok; ama tersi olursa çanlar çalmaya başlar...
Çıkış yolu belli
Belli ki Galatasaray’da sular durulmayacak...
Helvacı ve arkadaşları istifa etmeyecek...
Ortalık o kadar gerildi ki, artık birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlar. Son divan toplantısında yaşananlar bunun örneği. Adnan Polat, “Şantajlarla, tehditlerle Galatasaray’ı seçime götürürsek, bir sonra gelecek olanlar da aynı tehditlerle karşılaşır” diyor ki, bu doğru bir saptama...
Ancak, önce Haldun Üstünel, arkasından Cemal Özgörkey’in istifasına, ‘Helvacı, Eşkinat ve Yalçınkaya krizi’ eklenince işin tadı tuzu iyice kaçtı...
Bu iş böyle devam etmeyeceğine göre ‘karar anı’ geldi demektir...
Ya ‘barışacaklar’ ya da ‘olağanüstü kongre kararı’ alacaklar...
İmzalar toplanıyor... Ağır eleştiriler yapılıyor... Sportif başarı yok, ama yapılan o kadar çok olumlu iş var ki...
Bu yüzden Polat kongre kararı alsa veya almaya zorlansa bile tekrar başkan seçilir kanısındayım...
‘’Dehşete düştüm‘’
Dehşete düştüm
Ortalık yine karıştı... Zaten karışmasa şaşardım!
Adnan Polat’ın “Ligin birinci ve ikincisini hakemler tayin” ediyor şeklindeki konuşmasından sonra aldığı 21 günlük ceza...
Ondan önce Aziz Yıldırım’ın devre arasında soyunma odalarında hakemlere yaptığı yine cezalık konuşma...
Sadri Şener’in “Biz hilesiz hurdasız bu puandayız” şeklindeki imalı sözleri...
Ve Beşiktaş’ın hakem hataları ile dolu Karabükspor beraberliği ortalığı iyice gerdi...
Büyüklerin birbirlerini iğneleyen demeçleri de işin tuzu biberi...
Serdal Adalı’nın, “Biz de mi hakem odası basalım. Eğer soyunma odası basılacaksa onun da alâsını yaparız” şeklindeki konuşması yenilir yutulur cinsten değildi.
Hakem Mustafa Kamil Abitoğlu’nun, Almeida’nın yüzde 100 golünü iptal etmesi tüm Beşiktaşlılar’ı çok sarsmıştı. Ayrıca Simao’nun ceza alanı içinde düşürülmesi de penaltı idi. Her şey iyi güzel de Karabükspor maçında Beşiktaş’ın mı yoksa konuk ekibin mi canı daha çok yandı? İşte Abitoğlu’nun ‘es’ geçtiği hareketler;
İbrahim Toraman, Emenike’ye öyle bir çaktı ki, bunun cezası resmen kırmızı karttı.
Yine Toraman’ın Emenike’yi ceza alanı içinde iterek yere yıkmasını Abitoğlu sadece seyretti.
Kaleci Hakan, Emenike’yi yere indirdi, çıt yok.
İbrahim Üzülmez’in, Hakan’a tekmesi de kaynadı gitti.
Toplama çıkarma yaparsak durum apaçık ortaya çıkıyor...
Başkan Yıldırım Demirören ve Serdal Adalı, bırakın Türkiye’yi Avrupa’da bile birçok kulübün kıskandığı büyük transferlere imza attılar... Ancak; Beşiktaş bir parlıyor bir sönüyor. Beşiktaş’ın puan cetvelindeki yeri asla bu değil. Faturanın sadece hakemlere kesilmesi yanlış.
Beşiktaş’ın zikzaklı gidişinde Schuster’in hiç mi suçu yok?
Merak ettiğim bir konu var, o da şu; Kulüp başkanları 3-4 ay önce bu hakemlerden memnun değiller miydi? Açın gazete arşivlerini, bir bakın. Sporda şiddet yasasının çıkması için meclis kapısını aşındıranlar, bakalım bu yasa çıkınca aynı konuşmaları yapabilecekler mi? Bekleyelim... Görelim...
Kongre mi var!
Birleşik Fenerbahçeliler Vakfı Başkanı Aziz Yılmaz geçenlerde açtı ağzını yumdu gözünü... Niye birden parladı, anlayamadım. Kimsenin avukatı değilim, ama görünen gerçekleri de yazmadan edemeyeceğim.
Fenerbahçe; voleybolde, basketbolde ve tüm amatör branşlarda tarih yazıyor. Herkesin gıpta ile baktığı spor tesisleri inşa ediliyor.
Futbolda; Trabzonspor, Bursaspor ve Kayserispor’la amansız bir mücadeleye girilmiş. Mehmet Ali Aydınlar ile başkanlık için görüşmüş. “Adaylığı düşünür müsün” demiş. “Evet” cevabını almış. Buraya kadar iyi güzel...
Ancak, “Gizli görüşüyoruz, çünkü tehdit eder” şeklindeki konuşmasına takılmadım dersem yalan olur... Yıllar önce kongrelerde başkanlık için muhalefet liderlerinden icazet alınırdı. Gruplar dağıldı. Üye sayısı onbinleri buldu. Artık insanlar işaret edilen kimselere itibar etmiyor. İş yapana oy veriyor. Fenerbahçe’de kongrelerin kralı rahmetli Semih Bayülken’in talebesi olan Aziz Yılmaz’ın bu gerçeği gördüğü halde durup dururken ve kongreye daha bir yıl varken, kulübün uçurumun kenarında olduğunu iddia etmesi de işin bir başka garip boyutu. Bana göre çıkışı çok zamansız oldu.
Hagi ne demek istiyor?
Galatasaray Teknik Direktörü Hagi, “Arda’yı bana değil, kendisine sorun” demiş...Hoppala...
Şimdi gel de çık işin içinden... Belli ki Hagi, Kaptan’ın davranışlarından oldukça rahatsız. Ama konuşmak istemiyor... Bu konuda Futbol Şubesi Sorumluları’ndan da aydınlatıcı bilgi gelmiyor... Sanırım Arda’nın her davette boy göstermesi; biraz değil, hem de çok yadırganıyor... Kaptan 10-15 gün sonra antrenmanlara başlayacağını söylüyor. Ziraat Türkiye Kupası’nda Gaziantep’le 2 Mart’ta yapılacak maçta Arda’nın sahada yer alması şart. Çünkü ‘O’, Türkiye’de Alex gibi tek başına maç kurtaran nadir adamlardan biri... Haydi Arda, biraz gayret... Galatasaray seyircisi artık seni Arena’da görmek istiyor...
Dertler bitmiyor
Adnan Polat için Mali Kongre’de ‘ibra edilsin, edilmesin’ kaosu yaşanırken; şimdi de Arena Stadı için isim tartışması başladı. Kongre üyeleri, Türk Telekom’un sadece kendi adının kullanılması yolundaki ısrarına tepki koyuyor. Polat, Mart ayındaki Mali Kongre’de idari yönden ibra edilmeme tehlikesini yaşarken ve bu yönde imza kampanyası çığ gibi büyürken, şimdi de bu olay başına dert açtı... Aziz Yıldırım ile ‘kanka’ oldu diye eleştiri oklarının hedefi haline gelen Polat’ın işi çok zor. Fenerbahçe Başkanı ile ağız kavgasına girse, millet bayılacak bu işe. Nedendir bilinmez, kavgaya bayılıyoruz!
MIŞ/MUŞ
Sadri Şener, “Fenerbahçe bize yenilseydi dağılıp gitmişti” demiş...
Başkan, Trabzonspor yenildi... Şimdi siz mi dağıldınız?
Sinan Vardar, “Fenerbahçe maçlarını yakın takibe aldıracağız” demiş...
Sayın Vardar dedektif tutacak herhalde!
‘’Aykut hoca ve gerçekler...‘’
Fenerbahçe, Trabzon maçını tahminlerin aksine kolay aştı. Şampiyonluk yarışında elbette var. Ama, öyle bir hava esiyor ki, sanki bu galibiyetle her şey bitti. Oysa, bu başarı doğabilecek büyük krizleri önledi. İşte örnekleri;
-Sonuç Fener’in aleyhine olsaydı, Aykut ‘un kalmasi sıkıntı doğuracaktı. Fener kazanınca Aykut hocanın da sıkıntısı bitti. İlk kez saha kenarında ikinci golden sonra kahkaha attı. Sevinç gösterileri de cabasıydı. Temennimiz inşallah hep yüzü böyle güler.
-İlk yarıdaki başarısız sonuçlar taraftarın bir bölümünün sabrını taşırmıştı. Hatta ufaktan ufağa “Aykut istifa yönetim istifa” sesleri yükselmeye başlamıştı. Bu Fener seyircisinin tarzı değildi. Ama, kötü futbol, alınan sonuçlar onları da umutsuzluğa sevketmişti. İşte tam kırılma noktasındaki bu zafer her şeye sünger çekti.
-Papucun pahalı olduğunu anlayan futbolcular birbirlerine kenetlendiler. Bu olayda Aykut hocanın payı kadar yönetimin de katkısı olduğu herkesin bildiği bir gerçek.
-Başkan Aziz Yıldırım’ın “Ne sonuç olursa olsun, Aykut’un arkasındayız” şeklindeki konuşması ve Antalya maçından itibaren futbolcularla yaptığı birebir görüşmeler başta Aykut olmak üzere tüm futbolcular hatta hatta taraftarlar üzerinde çok büyük etki uyandırdı. Evet , zorlu yarış şimdi başladı... Şu anda bu yarışta büyüklerden Galatasaray saf dışı. Beşiktaş’ın mucizeler yaratması lazım. Bu büyük çekişme Trabzon, Fener, Bursa ve Kayseri arasında olacak. Hakemlerden şikayetler şimdiden başladı. Görünen o ki, bu lig çok zorluklara gebe. Temennimiz olaysız başladığı gibi olaysız bitmesi.
Böyle film görmedim
Başlık Abdullah Avcı’dan. Beşiktaş karşısında ikinci yarıda kaçırdıkları goller için bu cümleleri kullanmış ama, aslında geçtiğimiz haftanının başlığı bu olmalı.
Düşünebiliyormusunuz lider Trabzonspor 9 puan önde girdiği ikinci yarıda, iki maçta 5 puan kaybediyor. İlk yarıda istenileni veremediği için yerilen Fenerbahçe şaha kalkıyor. Aradaki açığı 4 puana indiriyor. Geçen yılın şampiyonu Bursa Galatasaray’ı yerle bir ediyor. Kayseri de “Sakın beni unutmayın” diye mesaj veriyor. Bunların hepsi iyi güzel. Aklımın almadığı tek konu ben dahil çoğunluğun “17’de 17 yapar” diye tahmin yürüttüğümüz Beşiktaş’ın, 5 maçtır galibiyet yüzü görmeyen Büyükşehir Belediye maçında çöküşü. Düşünebiliyormusunuz; Schuster, Almedia, Simao, Guti, Fernandes ve Qaresma için tam 49 milyon 900 bin euro harcanmış. Hocaları dahil bunların hepsi dünya çapında adamlar. Ufukta az da olsa şampiyonluk ışığı var. Schuster ne istediyse eksiksiz yerine getirilmiş. Sonuç: HÜSRAN...
O zaman bu işte bir arıza var demektir. Schuster Ümraniye’de yardımcıları ile harıl harıl Türkçe öğreniyormuş. Alfabeyi söktükten sonra ilk kurduğu cümle “Başkan bana futbolcu al” olmuş. Herhalde şaka yapmış. Çünkü Beşiktaş’da borç gırtlağı aştı. Hadi lig hesaplara göre uzak ihtimal. Ama, Ziraat Türkiye kupası giderse Avrupa da hayal olursa işler öyle karışır ki. Düşünmek bile istemiyorum. Devamlı Türk futbolunu eleştiren, bundan bir ay önce bazı takımların 1960’ların futbolunu oynadığını söyleyen Schuster, Belediyespor yenilgisinden sonra da bakın neler söylemiş: Maçın başından sonuna kadar çok açık ve pasif bir takımla mücedele ettik. Sadece savunma yaparak bizim hatalarımızı bekleyen takım vardı karşımızda...Yorumu sizlere bırakıyorum.
Doğru olanı yaptılar
Aziz Yıldırım ile Sadri Şener ayni tribünde ayrı ayrı oturmuşlar. Bana göre de doğru olanı yapmışlar. Dikkat ettiniz mi? Son Beşiktaş Trabzon kupa maçında Yıldırım Demirören ile Sadri Şener yan yana oturuyorlardı. Sadi Şener, yenilen iki golden sonra suratı beş karış, sadece maça bakıyordu. Yıldırım Demirören attıkları gollerden sonra bırakın alkışlamayı misafir başkana “ayıp olur” diye gülümseyemiyordu bile. Resmen tiyatro oynanıyordu. Maç seyretmiyorlar azap çekiyorlardı. Umarım Fenerbahçe Trabzon maçı bu işin miladı olur. Başkanlar ve yöneticiler sevinçlerini doya doya yaşarlar. Hafta içindeki konuşmalarından dolayı araları gergin olan Güneş ile Kocaman’ın sahada karşılaştıkları zaman ne yapacaklarını merak konusu idi. Herkes, Aykut Kocaman’ın misafir sayılan ve de kendisinden yaşça büyük olan Şenol Güneş’in yanına gidip “hoş geldin” demesi ve “iyi şans” dilemesini beklerken ki doğru olanı buydu-tam tersi oldu Şenol hoca Aykut’un elini sıktı. Ortalığı germek yerine aradaki buzlar eridi ya biz ona bakalım. Ama, bu olaydan kim artı puan aldı derseniz hiç şüphesiz Şenol Güneş deriz.
Adnan Polat’ın işi zor
Adnan Polat çok talihsiz bir adam. Herkesin gördüğü gibi Arena stadının açılış keyfini yaşayamadı. Takımı önce Rijkaard gibi dünya çapında bir şöhrete teslim etti. İşler ters gitti. Baktı ki olmuyor, Hollandalı ülkesine gönderildi. Eski futbolcuları Hagi’yi göreve davet etti. O da şu ana kadar yaptıkları ile ilerisi için hiç de umut vermiyor. Futbolcular üzerinde otorite kurduğu şüpheli. Takım kaptanı ve arkadaşları maçlarda hakemin her kararına itirazı adet haline getirdi. Kritik Bursaspor maçında kaptan Ayhan’ın haklı da olsa takımı 10 kişi bırakması disiplinsizliğin en büyük örneği. Romen hocanın Misimoviç konusunda direnmesi işin başka boyutu.
Olağanüstü kongre için işaret verildi. Galatasaray’da beş eski başkan Ali Tanrıyar, Ali Uras, Selahattin Beyazıt, Alp Yalman ve Mehmet Cansun’un dışında destek çıkan yok. Onların da oy potansiyeli belli. Muhalefet, mali yönden değil de idari yönden ibra etmeme eğiliminde. Kulüp çevrelerinden sızan haberlere göre şu ana kadar 1700 imza toplanmış. 1830 oy gerekli. Durum bu yüzden Polat ve ekibi için hiç de iç açıcı değil. Görevden aldığı, istifaya davet ettiği Adnan Helvacı, Doğan Yalçınkaya ve Vedat Eşkinat her toplantıda karşısında.. Onlara “gelmeyin” diyemez .. Çünkü seçimle yönetime girdiler. Helvacı’nın ikinci başkanlıktan alındıktan sonra “artık rahat konuşurum” diye gazetecilere açıklama yapması da rahatsızlığın ne boyutta olduğunu gözler önüne seriyor. Eğer Ziraat Türkiye kupası da giderse işte o zaman işler sarpa sarar..Galatasaray’da ne yönetim ne de Hagi kalır.
MIŞ/MUŞ
Tayfur Havutçu diğer takımlar da dahil herkes Beşiktaş’ı izlerken, zevk aldığını söylüyor demiş.. Ya “Belediye maçından da mı?” derlerse o zaman cevabın ne olur.
‘’Av mevsimi başladı‘’
Mevsim erken başladı; Antalya galibiyetinden sonra, zirvede Trabzonspor ve Bursaspor ikişer puan kaybedince Fenerbahçe’de herkes havaya girdi. Futbolcular kaybolan özgüvenlerini tekrar kazandılar;
Gökhan’ın golünden sonra Aykut hocaya sarılmaları da hakikaten hoş bir manzara idi. Gökhan’ın maç sonrası konuşmaları da bana ilginç geldi.
“Sahada bizler hocamızın verdiği görevleri yerine getiremeyince başarısız görülüyor. Üzmememiz gereken bir insanı üzüyoruz...” Bundan çıkan sonuç şu; “Hoca taktiği veriyor, bizi iyi çalıştırıyor, ama biz bugüne kadar O’nun dediklerini yapamadık...”
Teknik direktörüne sahip çıkan ve suçun kendilerinde olduğunu açıkça söyleyen bir futbolcuya ilk kez rastlıyorum. İnşallah böyle devam eder. Rakip bu hafta zorlu; Fenerbahçe, Trabzonspor’u yenerse yola devam eder. Aksi halde ‘Ava giderken avlanır...’
Polat’ın günahları-sevapları
Şöyle bir geriye yaslanıp, düşündüm... Bugüne kadar Galatasaray’da böylesine kılıçların çekildiğine hiç şahit olmadım. Rüya gibi bir stat yapılmış; Millet bayram yapacağına ‘İbra, istifa, kongre’ sözcükleri birinci planda. Siyasilerin ve TOKİ Başkanı’nın üzücü konuşmalarının faturası Başkan Polat’a çıkarıldı. En büyük kıyamet de yönetimde koptu. İkinci Başkan Helvacı’yı, “İbra edilmeyiz” korkusu sarmış. Tabii bu da Polat’ı çileden çıkarmış. Üstüne üstlük kongre için imza toplayacağını söylemesi de işin başka boyutu. Şimdi Polat da; “Helvacı, Doğan Yalçınkaya ve Vedat Eşkinat’la çalışmam” diyor. Siz olsanız bu üçlü ile yola devam eder misiniz ? Peki Adnan Polat’ın hataları yok mu? Elbette var...
İşte size birkaç örnek:
* “Toki Başkanı benden özür diledi” dedi...
* “Benden değil, 25 milyon Galatasaray taraftarından özür dileyin” demesi gerekirdi.
* Başbakan protestoculara kızıp stadı terk ettikten sonra kendisinin de çekip gitmesiydi...
* O tarihi günde misafirlerinin, seyircisinin ve sahada maç yapan futbolcularının yanında olması gerekirdi.
* Başbakan, “Seyrantepe Stadı’nın A’dan Z’ye yapımında Galatasaray Kulübü’nün bir Allahın kuruşu yoktur” dedi...
* Sayın Başbakan, “Biz buraya karşılık Ali Sami Yen Stadı’nı verdik” demeliydi.
* “Galatasaray’da bizim ‘ağabey’ diye hürmet gösterdiğimiz kişiler var. Kendilerini ‘derin Galatasaray’lı ilan edenler” dedi...
* “Galatasaray Başkanı aslandır, kuzu değil” dedikten sonra bu isimleri de kamuoyuna açıklaması gerekirdi.
Ama, bu yönleri ile eleştiri oklarının hedefi olan Başkan’ı istifayı çağırmak biraz insafsızlık olmuyor mu? Galatasaray, 14 yıl şampiyon olamadığı zaman bu kadar topa tutulmamıştı.
Neyse, olan oldu... Şimdi olağanüstü kongre için imza toplanıyor...
“Sivasspor maçında yönetimi topa tutacaklar, Polat’ı istifaya çağıracaklar, pankartlarla protesto olacak” diye dedikodu üretenlere, tribünleri dolduran taraftarlar gerekli cevabı verdiler sanırım.
Bu arada Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile olan samimiyetini de niye ağır bir şekilde eleştiriyorlar,
hiç anlamış değilim...
Ne yapsınlar? Kavga mı etsinler?
Bırakalım artık bu işleri...
Ne operasyonu?
Trabzonspor, Ankaragücü’ne hem de evinde puan kaptırınca önce hakem Halis Özkahya, arkasından Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman eleştiri oklarının hedefi oldu... “Umut’un düşürülmesi penaltı mı, değil mi?” Şenol Güneş, “Hakemi ve rakipleri konuşursam küçülürüm” diyor; Aykut’a taş atıyor...
Trabzonspor’un resmi internet sitesinde “Herkes ‘penaltı’ diyor” yorumu var.
“Şimdi oldu mu Aykut” başlığını atan Karadeniz’de çıkan bir gazete, “Trabzon’un yükselişini engellemek için Aziz Yıldırım ve ekibinin başlattığı operasyon hissedilmeye başlandı” iddiasında bulunuyor...
Hafta içinde de Başkan Sadri Şener şöyle konuşmuştu; “Rakipler yarışta olmak isteyecekler. Basın yoluyla futbolcuları etkilemeye çalışabilirler. Bu gayet doğal. Ama biz hepsine hazırlıklıyız...” Şurasını artık herkesin bilmesi lazım: Ligde lider kim? Trabzonspor... En iyi futbolu kim oynuyor? Tartışmasız Trabzonspor...
Sen, saç-baş yolduran golleri kaçır, sonra da penaltı olup olmadığı tartışma konusu olan bir pozisyonu puan kaybı için mazeret olarak göster. Ünlü yazarlardan biri, “Fenerbahçe-Antalyaspor maçında Deniz’in eline çarpan topu, orta hakem görmemiş olabilir. Peki, yan hakemin görevi nedir?” diye soruyor. Eğer her maçtan sonra, “Buna penaltı verilmesi lazımdı, o kornerdi, bu fauldü” diye ahkâm kesersek, bu işin altından zor kalkarız.
Bal gibi olur
Buca maçına fırtına gibi giren Beşiktaş’ta şimdi konuşulan tek şey var, o da şu:
“Bu takım ligde 17’de 17 yapar mı?”
Kaptan İbrahim Üzülmez, “Neden olmasın” diyor.
Schuster, “Kalitemiz artacak. İleride bu takım ligde ve Avrupa’da çok büyük patlama yapacak, göreceksiniz” diye taraftarlara umut veriyor. Başkan Yıldırım Demirören tribünde artık büyük bir keyifle oturuyor; “Türkiye, Beşiktaş ile futbola doyacak” diye iddialı konuşuyor. Bunların hepsi iyi güzel; ancak bana göre Schuster’in işi o kadar kolay değil. Geldiği günden bu yana Türkiye’de oynanan futbol dahil hiçbir şeyi beğenmeyen Alman hocanın her isteği itirazsız yerine getirildi. Şimdi sıra onda...17’de 17 yaparsa, Avrupa’da Kartal fırtınasını estirirse şöhretini ikiye katlar...Aksi mi? Düşünmek bile istemiyorum!
MIŞ/MUŞ
* Fenerbahçe’de golü Gökhan, Galatasaray’da Servet attı...
* Alex’ler, Semih’ler, Kazım’lar nal topladı!
* Adnan Polat, Özhan Canaydın’ın heykelinin açılışına gitti...
* Konuşma yapması için kim O’nu kürsüye davet etmedi, belli değil!
* Trabzonspor-Ankaragücü maçında Burak oyundan alınınca bazı taraftarlar ‘yuh’ çekti. Büyük bir kısmı alkışladı...
Yuh çekenlere yazıklar olsun, alkışlayanlara helâl!
‘’Susun! Alkışlayın!‘’
Susun! Alkışlayın!
Televizyonda Fenerbahçe’nin Samsunspor ile yaptığı hazırlık maçını izlerken çok şaşırdım...
Seyirci kötü oynayan Fenerbahçe’yi protesto ediyor...
Yedek kulübesinde oturan ve son 10 dakikada oyuna giren Güiza, tribünlerden kendisine uzatılan formayı imzalıyor...
Kaleci Volkan şaşkın, “Koskoca Fenerbahçe’yi ne hale getirdiniz? Yönetim istifa” diye bağıranlara işaret parmağını dudaklarına götürerek “SUSUN” işareti yapıyor ve iki elini birbirine çarptırarak “ALKIŞLAYIN” diye çaba sarf ediyor...
Teknik direktör Aykut Kocaman ise bu acıklı tabloyu her zamanki sakinliği ile izliyor...
Tüm Fenerbahçeliler’i mateme boğan Malatya yenilgisinden sonra Aykut Kocaman taraftarlardan ve camiadan özür diledi. Oysa, basın toplantısını yapacağını bildirdikten sonra herkes ‘istifa’ edeceğini sanıyordu. Çünkü daha önce demişti ki;
“Başaramazsam giderim...”
Önce Avrupa Şampiyonlar Ligi... Arkasından UEFA Kupası’nda nal topladı Fenerbahçe...Ve beklenmedik Malatya darbesi ile Ziraat Türkiye Kupası’nda da serüven resmen bitti...
Üç kupada da iddialı olan ve üçünde de teslim bayrağı çeken Kocaman’a helal olsun... O hâlâ iddialı... Yaptığı basın toplantısında bakın ne diyor;“Bugün çok net bir biçimde söylüyorum ki, takımımız Antalya maçı ile lige çok hızlı bir giriş yapacaktır. Bütün çabamız bu yönde...” Kocaman’ın şimdiye kadar Fenerbahçe’ye ne verdiğini gördükten sonra, lig için söylediklerine insanın inanası gelmiyor...
İşi bilene verin
Erkekler Şampiyonlar Ligi ‘E’ Grubu’nda mücadele eden Fenerbahçe Voleybol Takımı Avrupa defterini kapadı...
Başarı mı istiyorsunuz?
Verin bu şubeyi de Acıbadem’e; olsun, bitsin...
Bak şube nasıl yönetilir, transferler nasıl bilinçli yapılır, başarı nasıl gelir herkes öğrenir...
Her işin bir erbabı vardır...
‘Bunu da ben yaparım, onu da ben’ derseniz, çuvallarsınız.
Arma mı, forma mı?
Kazım, Şekerspor’a attığı golden sonra, “İlk kez formasını giydiğim bir kulübün armasını öpüyorum” demiş...
Vay, sen misin bunu söyleyen!
Fenerbahçeli taraftarlar bir kızmış bir kızmış ki; Kazım’ın Trabzonspor maçında Fenerbahçe formasını öperken fotoğrafları anında sitelere düştü...
Bu iş ne zaman masaya yatırılır, biliyor musunuz?
Sezon sonunda...
Hagi ne dedi; “Kazım’ı ben oynatırım...”
Aykut ise gönderilmesini istedi...
Tartışma o zaman yapılır.
Ha formayı öpmüş ha armayı... Konuşulacak şey mi Allah aşkına...
Fatih gibisi geldi mi?
Fatih Terim, Arena Stadı’nın açılış gününde Seyrantepe’ye gelmiş...
“Yeriniz burada değil” diye protokol tribününe almamışlar...
“Ya, öyle mi” deyip, çekmiş gitmiş.
O Fatih Terim yıllarca Galatasaray’da oynadı, kaptanlık yaptı... Galatasaray’ı zirveye çıkardı... 4 yıl üst üste şampiyonluk kazandırarak erişilmesi güç bir rekora imza attı... Bitmedi, hayal olanı gerçek yaptı, UEFA Kupası’nı Türkiye’ye getirdi. Futbolseverler O’na başarılarından dolayı ‘İMPARATOR’ adını taktı...
Galatasaray için Türkiye’deki tekliflere hep sırt çevirdi...
Ondaki Galatasaray sevgisinin büyüklüğü kelimelerle anlatılmaz...
Bazı seyirciler Başbakanı protesto edip nasıl ayıp etmişlerse, kimin nerede oturacağını ayarlayanlar da Fatih’e o kadar ayıp etmişlerdir... Bana göre Galatasaray’ın bir özür borcu da Fatih’e vardır...
‘Belediye Yıkım Ekibi’ yolda!
Başkan Göksel Gümüşdağ, iki büyük yıldızı sessiz sedasız Büyükşehir Belediyesi’ne kiraladı. Yılların gol kralı Gökhan Ünal’ı Fenerbahçe’de Aykut Kocaman sahaya süremedi veya sistemine uymadığı için Kazım gibi bırakıverdi. Beşiktaş da dünyalar ödediği Holosko’yu bir kuruş almadan ‘al sen oynat’ diye Belediye’ye yolladı.İstikrar abidesi genç teknik direktör Abdullah Avcı’nın bu ikili ile daha büyük başarılara imza atacağına ve ligde çok takımın başını yakacağına adım gibi inanıyorum.
Bravo İsmail Ünal
Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Süleyman Seba’nın heykelinin yanına Galatasaray’ın unutulmaz başkanı ‘büyük insan’ Özhan Canaydın’ın da heykelini yaptırmış.Bakın ne diyor;
“Özhan abi, Maçka’da yaşıyordu. Spor kulüplerimizin üstünde bir insandı. Süleyman Seba heykelinin yanına dikeceğimiz heykelin iki yakın dosta uygun olacağını düşündük...”
Ne ince bir düşünce değil mi? Eee sportmen başkan olmak kolay mı...
Ben isterdim ki, Seyrantepe Stadı’nın açılış gününde stadın görünen bir yerinde merhum Ali Sami Yen ile stadın Galatasaray’a kazandırılmasında en büyük rolü oynayan Özhan Canaydın’ın da yan yana heykelleri olsun...
Ama nerdeee...
MIŞ/MUŞ
* Semih’e Deportivo teklifte bulunmuş...
- Bir gün görüşme masasında görsem dişimi kıracağım...
* Mehmet Batdal, Galatasaray’a geldiği gün ‘işte yeni Hakan Şükür’ yakıştırması yapıldı...
- Şimdi kendisine kulüp aranıyor... Beyler unutmayın; Hakan Şükür gibisi Türk Futbolu’na kırk yılda bir gelir.
‘’Sen neymişsin Kazım‘’
Sen neymişsin Kazım
Olacak şey değil...
Hagi, Fenerbahçe’nin dışladığı veya başka bir deyimle baş edemediği Kazım’ı aldı diye Cim Bom’da kıyamet kopmuştu.
Yıllarca Hagi’ye büyük destek veren Ultraslanlar, Rumen hoca ile neredeyse ipleri koparma noktasına gelmişlerdi. Yayınladıkları bildiride, “Geldiği kulüpteki kötü imajına rağmen bu oyuncunun Hagi tarafından alınmak istenmesi, kendisi hakkındaki olumlu görüşümüzü zedelemiştir” şeklinde görüşlerini belirttiler.
Ultraslan’ın böyle bir açıklama yapması son derece yanlıştır.
Hatırlayın; Galatasaray altyapısında yetişen Emre, yıllarca Sarı-Kırmızılı formayı giymiş, sonra İtalya’da İnter’de top koşturmuştur... Oradan da ver elini İngiltere.. Ve ardından herkes, “Galatasaray’a geri döner” diye düşünürken yılın transfer bombasını patlatarak Fenerbahçe’li oluvermiştir. O zaman da Fener’de bazı kesimlerde homurdanmalar olmuştur. Emre yeni formasıyla sahaya çıkınca, herşey bir anda unutuldu. Şimdi Fenerliler’in göz bebeği, Aziz Yıldırım’ın manevi oğlu...
Kazım, Beypazarı Şekerspor’a attığı enfes golle tribünleri ayağa kaldırdı. Hagi’nin o anki sevinci görülmeye değerdi.
‘Bu Kazım yakın zamanda Hagi’nin vazgeçilmezi’ olursa kimse şaşırmasın.
Hem artık bu şekildeki kısır düşüncelerin modası da geçti.
İşte size bir örnek...
Doğuştan Beşiktaşlı Mustafa Denizli, Galatasaray’da top koşturdu. Aynı kulüpte hoca oldu ve Kartal’ı şampiyon yaptı. Arkasından Fenerbahçe Teknik Direktörlüğü’ne getirildi ve Sarı-Lacivertliler’e şampiyonluk kazandırdı.
Bitmedi... Çocukluk aşkı Beşiktaş’a hem lig hem de kupa şampiyonluğu zevkini tattırdı.
Bırakalım artık o Galatasaraylıymış, bu Beşiktaşlı, öbürü Fenerbahçeli şeklindeki ipe sapa gelmez lafları...
Büyükler arasında teknik direktör, futbolcu sirkülasyonu olsun da futbolumuza biraz heyecan gelsin.
Hagi, Kazım’ın gece hayatı olduğunu, disiplinsiz davranışlarda bulunduğunu, Kazım’ın herhangi bir olumsuz davranışında faturanın kendisine kesileceğini bilmiyor mu? “Yönetimin uyarmasına rağmen yine de kefil oldum, Kazım’ı istedim” diyen Hagi’nin eleştirilmesinde insaf ölçülerinin dışına çıkıldığı, Hagi’ye haksızlık yapıldığı kanısındayım.
Demek ki Kazım’a inanmış...
Saygı duymak lazım.
İkisi iddialı, biri az konuşuyor
Dört büyük kulübün iki başkanı, ligin ikinci yarısı için kendi teknik direktörlerinden daha iddialı konuşmalar yapıyorlar...
Aziz Yıldırım ve ligin ikinci yarısına transfer bombaları patlatarak giren Yıldırım Demirören...
Beşiktaş Başkanı, 11 puan öndeyken şampiyonluğu kaybetmelerini hâlâ unutamıyor... Fenerbahçe Başkanı da Denizli’de yitirilen şampiyonluğu...
Konuşmayı pek sevmeyen, fotoğrafları çekildiği zaman ‘deklanşöre fazla bastılar’ diye foto muhabirlerine kızan Fenerbahçe Başkanı, son günlerin ‘açılım’ modasına uydu...
İki televizyon kanalında boy gösterdi, bir gazeteye de röportaj verdi... Yaptıkları ve yapacaklarından bahsettikten sonra, “Aziz Yıldırım gibisi bir daha Türk Futbolu’na gelmez” şeklindeki sözleri çok iddialı idi...
Kime mesaj gönderdi, anlayamadık...
Başkan, tüm branşlarda iddialı olduklarını, hem Avrupa’da hem de Türkiye’de önemli başarılara imza atacaklarına inandığını belirterek, Fenerbahçe’ye gönül verenlerin yüreğine su serpti...
Lig için de şu yorumu yaptı:
“Ben takımıma güveniyorum. Lig sonunda hakem hataları sonucu etkilemezse, şampiyon olmamamız için hiç bir neden yok...”
Yalnız, Başkan’ın hakemler hakkındaki şikayetlerine de hem Federasyon’un hem MHK’nın kulak vermesi şart...
Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, üç süper transferi yaptıktan sonra iddialı olduklarını şu cümlelerle açıkladı:
“11 puan farktan şampiyonluk veren bir kulüp olarak 14 puanı kapatacağımıza inanıyoruz. Takımın inancı, benim moralimi arttırıyor. Ama, Avrupa ve kupa da çok önemli...”
Çıtayı yükseğe koyduklarını da söyleyen Başkan’ın en büyük hedefi UEFA Kupası...
Başkan kadar Schuster de iddialı... Ancak ligin ilk yarısındaki hataları herhalde gördü... Elinde şu anda Türkiye’deki teknik direktörlerin “Ah bu adamlar benim elimde olsa neler yapardım” diye iç geçirdiği süper bir kadro var...
Ya teknik direktörlük kariyerine bir yıldız ekleyecek, ya da...
Sadri Başkan’a gelince;
İddialı konuşmayı pek sevmiyor...
Fenerbahçe’den 9, Beşiktaş’tan 14 puan önde olmalarına rağmen geçenlerde bir gazetede çıkan laflarına takıldım:
“Şöyle bir uzaktan bakınca Trabzon’a şampiyonluk yakışıyor...”
Anlamadım...
Yakından niye bakmıyor ki!
Kim ne derse desin, benim favorim Trabzonspor...
Kamuoyunda, “Galatasaray Yönetimi, Türk Telekom Arena için daha flaş transferler yapmalıdır” görüşü hakim...
Sonuçta haksız da sayılmazlar. Fakat bize göre Hagi, Polat’a iyi adamlar aldırttı. Keşke bu işi, sezon başında yapsalardı. O zaman zirvedeki çekişme daha da renkli olurdu...
Ama göreceksiniz; transferler, Hagi’nin inatçı kişiliği, futbolcuların hırsı, Galatasaray’ı çok daha ileri taşıyacaktır.
Bu bir kehanet değil, gerçek...
İtiraza sıfır tolerans
MHK Başkanı Oğuz Sarvan ,Antalya’daki seminerde, sertlik, kural dışı davranışlar ve itirazlarda hakemlerden sıfır tolerans istemiş...
Gazetede okudum...
Ayrıca, “Karşınızdaki futbolcunun kim olduğuna, hangi formayı giydiğine bakmayacaksınız. Otoritenizden asla taviz vermeyeceksiniz. Aksi taktirde siz de yanarsınız” demiş...
İyi güzel de, şimdiye kadar bunların aksi mi yapılıyordu?
Kurallar belli... Eğer bir hakem, bir pozisyona penaltı veriyorsa, başka bir maçta başka bir hakem aynı pozisyonu es geçiyorsa, kıyamet ondan kopuyor...
Yıllarca, “Hakem de insandır, hata yapar” lafları ile işler geçiştirildi...
İnşallah, bu kurs hakemlerimiz için bir milad olur...
Temennimiz, ‘süper’ transferlerin yapıldığı ‘Süper Lig’de hakemlerimizin de ‘süper’ kararlar vermesi...
Sarvan ve arkadaşlarına güveniyoruz... İnanıyoruz...
Mış-muş
* Kazım, “Galatasaray ‘gel’ deyince balıklama atladım” demiş...
- Aslında kendisine Milli Piyango’dan büyük ikramiye çıktı, farkında değil!
* Serdar Aziz, “Babam fanatik Bursaspor’lu. İstanbul’dan teklif gelse ve ayrılsam beni evlatlıktan reddeder” demiş.
- Biz ne fanatikler gördük!
* Galatasaray’ın yeni transferi Culio, “Ben formasını giydiğim kulüp için sahada gerçekten de canımı veririm” demiş...
- Biraz değil, hayli abartmış değil mi!