Arama

Popüler aramalar

‘’Top artık Schuster'de‘’

Top artık Schuster’de

Daha önce demiştim ki;
“Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının işi çok zor... Avrupa’nın en iyi hocalarından birini, Schuster’i takımın başına getirdiler. İyi mi yaptılar kötü mü zaman gösterecek...”
Beşiktaş ilk yarıyı beşinci tamamladı... Lider’le arasındaki puan farkı l4...
Ben dahil çoğunluğun kanısı, şampiyonluk Kartal için hadi hayal demeyelim, ama çok uzak bir ihtimal...
Ancak, Schuster aynı görüşte değil...
Quaresma, Guti, Hilbert, Bobo, Holosko, Aurelio, Nobre, Ernst gibi yıldızlarla ilk yarıda sınıfta kalan Alman hoca bu işin daha bitmediği kanısında...
Başkan Yıldırım Demirören ve Serdal Adalı da hocaları ile aynı inancı taşıdıkları için coştukça coştular ve kesenin ağzını açarak Fernandes, Simao ve Almeida gibi üç dünya yıldızına formayı giydirdiler...
Ve de Schuster’e bir anlamda mesajı verdiler;
“Ne dediysen yaptık. Top artık sende...”
Şimdi Schuster’in işi zor... Hem de çok zor...
Elinde ikisi Türk statüsünde oynayan tam 16 yabancı var... Masaya oturacak...
Kendisi ‘kim gidecek, kim kalacak’ diye düşünürken, yönetim de kâr-zarar hesabı yapacak...
Daha sonra her biri paha biçilmez bu futbolcuları takıma monte etme işlemi başlayacak.
Dileriz ilk yarıdaki yanlışlar yapılmaz.
Deniyor ki; Beşiktaş’ın borcu gırtlağa dayandı...
Unutmayın; borç yiğidin kamçısıdır...

Yıldırım’ın öfkesi

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım geçtiğimiz haftanın en flaş adamı oldu...
Meclis’te taktığı Sarı-Lacivert kravatı manşetlere çıktı... Arda’ya ‘ulan’ demesi olay yapıldı...
Ve sonunda hakemlere öyle bir patladı ki, “Gerekirse Kulüpler Birliği rozetini kenara bırakır konuşuruz” diye kestirdi attı...
Başkan şikayetlerinde haklı mı haksız mı, o tartışılır.
Görünen o ki, bir ay sonra hakemin en ufak hatasında ortalık gerilecek...
Biri ‘penaltı’ diyecek, öbürü itiraz edecek... Takımına iyi taktik veremeyen hocalar da, sahada ne yaptığını bilmeden dolaşan futbolcular da ‘suç bizde değilmiş’ diye ortalıkta dolaşacak...
Fenerbahçe Başkanı’nın, Sivasspor maçının devre arasında soyunma odası koridorlarına inmesi ve Yunus Yıldırım yönetimini eleştirmesi bize göre şık olmadı. O anda öfkesine hakim olsa ve konuşmasını maçtan sonra yapsa 21 gün cezayı da almazdı.
Ligin ikinci yarısı başlarken MHK Başkanı Oğuz Sarvan’ın ilk yarı maçlarındaki hakem hatalarını büyük bir titizlikle ele alması lazım...
Ceza müeyyideleri; kulüp başkanları, yöneticiler, futbolcular için eksiksiz tatbik edilirken, hakemlerin de hataları açıklanmalı... Onlara da ağır faturalar çıkarılmalı...
Oğuz Sarvan, Başkan Aziz Yıldırım’a Sivasspor maçı sonrası hak vermiş... Ama bunu sadece itiraz eden Başkan’a söylüyor...
Artık bu işleri bırakalım; şeffaf olalım...

Sen çok yaşa Lefter

Türk Futbolu’nun ve Fenerbahçe’nin unutulmaz futbolcusu Ordinaryüs unvanlı Lefter Küçükandonyadis, Atina’da rahatsızlanıp Evangelismos Hastanesi’ne kaldırılınca sevenleri kahroldu.
Ancak, Sarı-Lacivertli yönetim hemen harekete geçti; Murat Özaydınlı ile Serkan Acar anında uçağa atlayarak soluğu Lefter’in yanında aldılar. O’na hastanede doğum günü partisi bile yaptılar.
Ve de “Beni Türkiye’ye götürün” diyen efsane futbolcuyu özel bir ambulans uçağı ile İstanbul’a getirdiler...
Lefter’in sağlık durumu şu anda çok iyi...
Fenerbahçe Kulübü’nün O’na sahip çıkması örnek bir davranış...
Sen çok yaşa emi büyük insan...

Güiza yok Gökhan nerede!

Fenerbahçe, Güiza’dan öyle bir topuk darbesi yedi ki, sormayın gitsin!
Fenerliler, ‘Topuk Yaylası bitiyor’ diye sevinirken; İspanya’da La Voz gazetesine konuşan Güiza, “Topuğum yine ağrıyor... Bu sezon oynayamayacağım” deyince tüm hesaplar alt-üst oldu.
Geçen yıl alıcısı varken satmazsan, ‘zararın neresinden dönersem kârdır’ düşüncesi ile hareket etmezsen; bunun sonuçlarına da katlanırsın...
Benim anlayamadığım Aykut Kocaman’ın elinde bir Gol Kralı vardı; Gökhan Ünal... Kariyerini ispatlamış bir futbolcuydu. Kayseri’de oynarken 2006-2007 sezonunda 25 golle kral olmuş; Bir sezon sonra Trabzon’da 15 gole imza atmıştı...
Fenerbahçe ise halen golcü arıyor! ‘Armut piş ağzıma düş’çülüğe alıştığımız için ve ‘gönder-al’ kolayımıza geldiğinden, arkaya bakmıyoruz bile... Hatırlayın; bu Gökhan’a karşılık Fenerbahçe, Trabzonspor’a 3 milyon Euro ve bir de Burak Yılmaz’ı vermişti...
Şenol Güneş, Burak üzerinde bir kuyumcu titizliği ile çalıştı; Burak şu anda Trabzonspor’un vazgeçilmezi...
Üstüme vazife değil, ama daha 28’indeki bu ‘Kral’a şans verilseydi; O da Fenerbahçe’nin bir numaralarından biri olurdu.
Aykut Kocaman O’na inanmadı, olmadı!
Bu ‘Kral’ şimdi Belediye’ye kiralandı. Ne yapacak, ikinci yarı hep birlikte göreceğiz!

Mış-muş

* Hagi, “İyi bir takım kurmak için 6 ay gerekiyor” demiş...
- Az değil mi hocam; Oldu olacak 1 yıl deseydin...
* Alex, “Oldukça iyi bir ilk yarı geçirdik” demiş...
- Kaptan, bir zahmet puan cetveline baksana....
* Beşiktaş’ın eski yöneticisi Levent Erdoğan yeni transferler için, “Aceleye geldi. Umarım yanılırım” demiş...
- Sezon bitince yanıldığını göreceksin...

30 Aralık 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Görünen köy kılavuz istemez‘’

Aykut hocanın, Sivas zaferinden(!) sonra konuştukları bana biraz garip geldi...
Bakın ne diyor;
“Bir şey yapamayacağımı, beceremeyeceğimi düşündüğüm an giderim...”
Güzel de hocam, seni oraya bir şeyler yap diye getirmediler mi?
Nereye diye sormazlar mı?
Devam ediyor;
“Bunu hissettiğim an kimse beni tutamaz...”
Tutan olur mu onu bilmem...
Ancak görünen köy, kılavuz istemez... Ortada bir gerçek var, o da şu;
Fenerbahçe, Avrupa kupalarından elenmiş... Derbilerde başarısı yok... Trabzonspor’un ‘9’, Bursaspor’un ‘4’ puan gerisinde...
Kısacası, Fenerbahçe’nin ilk yarı karnesi kırık...
Hoca, NTV’deki basın toplantısında, “Önyargıların hakim olduğu bir ülkeyiz biz” diyor... Hafiften basına sallıyor. Kötüyü anlatmak kolaymış... Olumluyu anlatmak için de bilmek lazımmış. En sığdan eleştiri kültürü yerleşmiş. “Onlar da bu şekilde para kazanıyor” diyor ve bir de nasihat veriyor;
“Bunun artık değişmesi lazım...”
Eğer, Fenerbahçe kötü oynuyorsa, eğer basın onun hatalarını yazdıysa bunun neresini bilmek lazım, doğrusu anlayamadım.
Basının eleştirdiği konularda, bizzat kendisi (örneğin Kayserispor ve Galatasaray maçlarında hata yaptığını) milyonlara NTV’de söylemedi mi!
Bucaspor ve Belediye maçlarında oyuna geç soktuğunu kabul edip Semih’e bizzat kendisi ‘kusura bakma’ dediğini açıklamadı mı!
Sayın hocam; Bir şeyi iyice bilmen lazım...
O da şu;
Basında hiç kimse iyi şeyler yapılırsa karalama yoluna gitmez.
Kötüyü anlatmak zordur.
Sen futbolcularına iyi futbol oynat, güzel sonuçlar al, bak o zaman ‘olumluyu anlatmak için bilmek lazım’ diye eleştirdiğin kimseler neler yazar.

Demirören’in işi zor

Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının işi çok zor.
Avrupa’nın en iyi hocalarından birini, Schuster’i takımın başına getirdiler.
İyi mi yaptılar kötü mü, zaman gösterecek.
Guti ve Quaresma gibi yıldızlara forma verildi.
Taraflı tarafsız herkes anketlerde ‘Beşiktaş uzak ara şampiyon olur’ diye tahminler yürüttü.
Sonuç?
Kartal, Lider Trabzonspor’un 14 puan arkasında nal topluyor.
Şimdilik ses çıkaran yok.
Çünkü UEFA Kupası’nda yol açık gibi görünüyor. Temennimiz de bu.
Ancak, anlayamadığım bir konu, Beşiktaş’ın o muhteşem seyircisinin arasına bazı kendini bilmezlerin nasıl girdiği, nasıl olay çıkardıkları...
Yaptıkları maddi ve manevi zarara bakın.
Bu adamlar maçlarda ve TV’lerde milyonlarca insanı maç izlemekten mahrum bırakıyorlar.
Onunla da kalsalar iyi. Beşiktaş’a puan kaybettiriyorlar.
Tıpkı Antalya’daki berabere biten maç gibi...

Tebrikler Sadri Başkan


Sadri Şener, bin 792 oyun bin 658’ini alarak 3 yıllığına tekrar Trabzonspor Başkanlığı’na seçildi.
Hayırlı olsun...
Karşısına başka bir adayın çıkmaması, üyelerin Şener ve arkadaşarına duydukları güvenden ileriye geliyor.
Şener’in yaptığı en doğru iş, bana göre, Şenol Güneş gibi bir ustaya takımı teslim etmesi oldu.
Sonucunu da aldı. Trabzonspor’un durumu ortada. Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı, Galatasaray’ı peşine taktı; hedefe emin adımlarla yürüyor...
Üyelerden birinin, “Ne Beşiktaş ne Cim Bom ne de Fener, en büyük Sadri Şener” diye bestelediği bir türkü yakında tribünlerde söylenirse hiç şaşmam...
Başarılar güleryüzlü Başkan.

Var mı Kenan gibisi

Dünya Motosiklet Şampiyonu Kenan Sofuoğlu, İddaa’dan iki yıldır isim hakkı olarak kazandığı yaklaşık 800 bin liranın kullanım yetkisini Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’na vermiş.
Daha önce de İddaa parasını almayarak Sakarya’da okul yaptırmış...
Spor Toto Teşkilat Başkanı Bekir Yunus Uçar, “Yine parayı kullanırken kendisine soracağız. Bizim kendisine danışmadan istediğimiz gibi kullanma şansımız yok” demiş...
Bu haberi okuduktan sonra, ‘Acaba Kenan gibisi var mı’ diye çok düşündüm.
Ben bulamadım...
Varsa beni arayın lütfen!

MIŞ/MUŞ


* Güiza yine kontrola gitmiş...
- Zararın neresinden dönersen kârdır; Satın gitsin...
* Konya’da Hagi’ye sevgi, takıma tepki konmuş... Hagi de gazetelerde çıkan fotoğrafında taraftarlara gülerek el sallıyor...
- Bana göre ağlaması lazım...
* Schuster, “Şampiyonluk Trabzonspor için de kolay değil” demiş... Beşiktaş’ın yarıştan kopmadığını söylemiş...
- Demek bir bildiği var. Bekleyelim görelim...

23 Aralık 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kocaman ne düşünüyordu?‘’

Çok merak ediyorum...
Ankaragücü seyircisi sahada top çevirirken... Fenerbahçe ile adeta ortada sıçan oynayan, futbolcularını ‘OLE... OLE’ diye coştururken...
Ve de kendi talebeleri onları acı içinde şaşkın şaşkın seyrederken...
Aykut hoca ne düşünüyordu?
Çok merak ediyorum...
2-0’dan sonra tribünler ‘ÜÇ... ÜÇ’ diye bağırırlarken...
Aykut hocanın aklı neredeydi?
Kupada Ankaragücü 4 atıyor... Ligde de 2...
O zaman bu takımda bir arıza var...
İşin tuhafı bu arızanın ne olduğunu kendi meslektaşı, bir zamanlar Fenerbahçe’nin kaptanlığını yapan Ankaragücü Teknik Direktörü Ümit Özat kısa ve öz kelimelerle açıkladı:
“60. dakikadan sonra Fener’in gücünün biteceğini biliyordum...”
Aykut biliyor muydu?
Hiç sanmıyorum...
İki kez şampiyonlukları son maçlarda kaybeden Fenerbahçe, daha çok erken ama yine alarm veriyor...
Topuk yaylası tesislerinin inşaatı... Fenerbahçe Üniversitesi Projesi... Dört lise binası yapımı...
Bunlar çok güzel şeyler...
Ama, Aykut’un emrine Türkiye’nin en pahalı oyuncularını veren...
Büyük yetkilerle donatan Başkan’ın da
Aykut’u karşısına alıp bu ‘KOCAMAN’ hataları nasıl yaptığını
sorması lazım değil mi?
Lider’le fark bir türlü kapanmıyor.
Bu gidişle kapanacağı da yok...
Aykut hoca “9 puan küçümsenmeyecek bir fark değil”
dedi ve işin içinden çıkıverdi...

Hagi’den vücut çalımı

Her hafta Hagi yazılır mı?
Yazılır kardeşim yazılır...
Çünkü adam her yenilgiye bir bahane buluyor...
Gençlerbirliği bozgunundan sonra futbolculara öyle bir çalım attı ki dudaklarım uçukladı.
İşte konuşmalarından kısa, ama futbolcuları acımasızca suçlayan bir alıntı; “Galatasaray’ın büyük kişiliği olan oyuncularla yola devam etmesi gerekiyor. Kişiliği olan bir takım kişiliği olan futbolcularla kurulur. Böyle oyuncuları bulmalıyız...”
Hagi, gittikçe batağa doğru yol alıyor ve ne acıdır ki takımı da arkasından sürüklüyor. O’nu kurtarıcı diye işin başına getirenler de sus pus...
Galatasaray Topluluğu İşbirliği Kurulu’nun “Galatasaray’da iletişim” konulu forumunda Başkan Yardımcısı Yiğit Şardan,
“Bazı karşılaşmalarda bazen benim de dilimin ucuna geliyor ‘yönetim istifa’ diye bağırmak. Ama sonra aklıma yönetici olduğum geliyor” şeklindeki konuşması, futbol takımının içinde bulunduğu durumu açıkça gözler önüne seriyor.
Sayın Şardan’ın başarısız sonuçlardan sonra ‘istifa’ sözcüğü aklına geliyor. Ama Hagi’nin asla...

Şenol Güneş farkı

Trabzon gümbür gümbür hedefe doğru yol alıyor...
Başarının mimarı hiç şüphesiz ki Şenol hoca...
Futbolculuğu süperdi... Teknik adamlığı da kusursuz...
Kulübe yönetimi bir değişik...
Neredeyse kenarda futbolcular kadar koşuyor... Eller havada... Bağırıyor, çağırıyor... Taktikler yağdırıyor...
Kenarda tablo gibi durmuyor...
Şenol Güneş bir eğitmen olduğu için futbolculara nasıl hitap edilmesi gerektiğini en iyi bilenlerden...
Beşiktaş’ın, Fener’in oynatamadığı Burak Yılmaz’ı aranılan adam yaptı... Bıkmadı usanmadı, O’na güvendi... Ve Burak şu anda Trabzon’un değil, Türk Futbolu’nun da bir numaralarından biri olma yolunda...
Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray; Belediye ile oynasa 50 bin seyirci tribünleri doldurur mu?
Hiç sanmıyorum...
Kısacası; yönetimi, hocası, futbolcusu ve taraftarı ile Trabzon hedefe kilitlenmiş...

Mış-muş
* Nihat Özdemir ikinci kez Fener’i bırakacağını açıkladı...
- Ama arkasından haberi çaktı: “Başkan devam edecek.”
* Ankara Esenboğa Havaalanı’nda Fenerbahçe’yi bir kişi karşılamış.
- Eğer böyle sonuçlar alınırsa ‘ona da şükür’ demek lazım.
* Schuster “Hakemler bildiğini okuyor” demiş...
- Ya sen hocam!
* Arena Stadı’nı gezerken Galatasaray yöneticisi Ali Haşhaş, “Taraftarımız rahat olsun, şampiyonluk şansımız sürüyor” demiş.
- Biraz hayal değil mi!

15 Aralık 2010, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kavgayı bir tarafa bırakın‘’

Kavgayı bir tarafa bırakın

Başkan Yıldırım Demirören’in Lig TV’deki röportajda, “Bizim ömrümüz kelebek ömrü kadar. İlk 45 dakikada ‘büyük başkan’ oluyoruz, maç bitince skor kötüyse biz sorumlu oluyoruz” şeklindeki konuşması çok çarpıcıydı.
Ne yazık ki; Türkiye’deki futbol seyircisi yenilgiyi hiç kabul etmiyor ve başarısız sonuçların faturasını hep başkanlara ve yönetim kurullarına çıkarıyor.
Geçtiğimiz sezon protestolar yüzünden maça gelmeyen Demirören bu tepkiyi hak ediyor muydu?
Asla...
Parasını-pulunu, Beşiktaş’ı daha yukarılara taşımak için sarfeden, işini ikinci planda tutan bu insanları hoş tutmak yerine haklı haksız eleştirmek biraz insafsızlık olmuyor mu?
Seyirci açısından böyle de, kulüp üyeleri açısından başka mı?
Hayır...
İşte Galatasaray örneği...
Adnan Polat ve arkadaşları muhalefet tarafından yerden yere vuruluyor...
Birileri çıkıyor “İstifa etsin” diyor, bir başka gurup “Sezgin’in görevine son ver” diye baskı yapmaya çalışıyor... Kulüpte başkanlık, ikinci başkanlık yapanlar her gün manşetlerde...
Neden?
Futbol takımı başarısızmış da ondan.
Bu bana göre çok sığ bir düşünce...
Madem ki, Mart ayı mali kongresinin seçim kongresi olması isteniyor; biri çıkar “Ben adayım arkadaş” der, planını-programını ortaya döker, arkadaşlarını açıklar...
Ancak maalesef böyle olmuyor. Eleştirilerin de en şiddetlisini yapan eski Başkan Faruk Süren, “Ben aday değilim” diyor. Arkasından Ali Dürüst’ün adı piyasaya çıkıyor. Bir başkası Cemal Özgörkey diyor. Öbürü Adnan Öztürk.
Kısacası bir curcunadır gidiyor.
Arena stadının tamamlanması için rahmetli Özhan Canaydın ile birlikte çırpınan Polat ve arkadaşlarının bu işi başardığı bir sırada bu şekilde polemikler yaratılması, inanın futbol takımına bile yansıyor.
Bu stat için gecesini gündüzüne katan insanlara niçin bu kadar yükleniliyor, anlamış değilim.
Bu stat açıldığı gün Galatasaray düzlüğe çıkacaktır.
Sadri Şener’in başkanlık koltuğuna oturmasından sonra Trabzonspor hedefe giderken ve şu anda şampiyonluğun en kuvvetli adayı iken şöyle bir kongre rüzgârı estirmek isteyenler çıktı.
Ama saman alevi gibi sönüverdi.
Fenerbahçe’de şimdilik ‘tıs’ yok. Arada bir Aziz Yıldırım’ın karşısına aday çıkarılacağı, o da yüksek sesle değil fısıltı halinde söyleniyor, o kadar...
Zaten stadın dışında bu kadar tesis yapılırken, tüm branşlarda başarıdan başarıya koşulurken, Fenerbahçe’nin bir Dünya Kulübü olması için çaba sarfedilirken, kimsenin bu işe kalkacağına ihtimal bile vermiyorum...
Bu olaylar sadece dört büyüklerde değil tüm kulüplerimizde yaşanıyor.
Yazıyı bir kitaptan şu sözlerle tamamlayacağım:
“Barışı sevin, kini ve kavgayı bir tarafa atın.
Çünkü bunlar bütün kötülüklerin anasıdır.”


Yetti artık

Yazık...
Türkiye’de bazı kanunlar meclisimizde bir gün içinde çıkarken, sporda şiddet yasası hâlâ beklemede... Sorarsanız, üzerinde hâlâ çalışılıyor...
Ve bu yasa çıktı-çıkıyor derken, hemen hemen her maçta olaylar patlıyor.
Süper Lig’de her olayı görüyoruz. Kimbilir, diğer liglerde neler oluyor, neler yaşanıyor.
Lütfen hemen yasayı çıkarın. Statlarda mahkemeler kurulsun. Suçlu anında hakim karşısına çıkarılsın. Para, hapis cezası verilsin. Bu tipler bir daha maçlara alınmasın. Bunların yüzünden kadınlar, çoluk-çocuk maçlara gidemiyor. Bunların galiz küfürleri yüzünden yayıncı kuruluş bile maçı TV’den izleyenler küfürleri işitmesin diye sesi kısmak zorunda kalıyor.
Beşiktaş-Bursaspor maçında çıkan olaylara bakın. Federasyon ne yapacak? Maçları seyircisiz oynatacak, para cezası verecek. Olan, maçı edebi ile izleyenlerle kulüplere olacak. Bizler yazmaktan bıktık.
Ne olur, artık daha büyük olaylar çıkmadan bu işe bir son verin.


Kibar isyan

Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam, özü-sözü, duruşu ile güven veren bir kişiliğe sahip... Beşiktaş maçının hakemi Fırat Aydınus’a demiş ki;
“Verdiğiniz kararlar doğruydu. İnşallah bu kararları her gördüğünüzde her takıma uygularsınız...” Haksızlığa karşı bir isyan ancak böylesine anlamlı cümlelerle ifade edilebilir...
Fırat Aydınus’un ne cevap verdiğini bilmiyoruz, ama bu sözler herhalde kulağına küpe olmuştur.


Mış-muş

Yıldırım Demirören, UEFA Avrupa Ligi için, “Gönlümüzde final var” demiş.
- Başkan hedef koyduğuna göre, ara transferde yıldız avına çıkacak.
Hagi, “Erken konuşanlar yine özür dileyecek” demiş...
- Sen Galatasaray’ı düzlüğe çıkar, biz özür dilemesini biliriz.
Aroma Erkekler Voleybol Ligi’nde Beşiktaş’ın İstanbul Büyükşehir’le yaptığı maçı biletli iki kişi izlemiş...
- Yönetici olsam bu iki fedakâr taraftara madalya takardım.

09 Aralık 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aykut'un Alex dersi‘’

Aykut Kocaman hafta içinde noktayı koydu ve Alex konusuna açıklık getirdi...
“Alex bana rahatsızlık değil, güç verir” dedi.
..Ve böylece Brezilyalı hakkında ‘oynar-oynamaz’ diye ahkâm kesenlere iyi bir ders verdi.
Ancak, Alex gibi Türkiye standartlarının çok üstünde bir futbolcunun ‘gol veya goller’ attıktan sonra daha da coştuğu, pozisyon kovaladığı sıralarda oyundan alınmasını hiç anlayamıyorum.
Bana göre bu klasta bir futbolcu “Beni alın” işareti vermeden oyundan çıkarılmamalı, 90 dakikayı tamamlamasına izin verilmelidir.
Haa... Sakatlanır endişesi ile saha dışına alınıyorsa, bu çok yanlış... Çünkü Alex sahada kolay kolay sakatlanmayacak kadar akıllı bir adamdır.
“Yoruluyor, ondan çıkarılıyor” düşüncesine de asla katılmıyorum...
Hiç, Alex gibi büyük futbolcuların oyun bitmeden sahayı terk ettiği sırada suratlarına baktınız mı?
Yıllarca Fenerbahçe’de Alex gibi muhteşem gollere imza atan Aykut hocanın bunu herkesten daha iyi bilmesi lazım...

Cüneyt Çakır ‘ES’ geçti

Cüneyt Çakır’ın hakemliğine lafımız yok...
Şu anda içte ve dışta gururumuz...
Dileğimiz bu yolda yürümesi...
Ancak...
Çakır geçtiğimiz pazar günü en ufak bir dokunuşta kendisini yere atanlara...
Çimlerde debelenenlere...
Kıvrananlara...
Sanki bir yeri kırılmış gibi bağıranlara...
Daha sonra da hakemlere “Niye kart göstermiyorsun?” diye itiraz edenlere büyük ders olacak bir olayı atladı.
Nobre’ye sarı kart gösterirken, hemen yanında biten “Hocam o bana faul yapmadı” uyarısını ciddiye almadı...
Oysa, Neill’i dinlese, kararından vazgeçse, bu olay hakemleri aldatmaya yönelik hareket yapanları biraz olsun utandırırdı diye düşündüm...
Bana göre derbinin, ne derbisi ‘can suyu’, ‘maçın en dikkat çeken ders alınacak tek olayı’ buydu.

Niye Adnan Polat?

Galatasaray takımının patronu kim?
Hagi..
Sınırsız yetkili.. Kendisine karışan yok...
Zaten karışan olsa Cim Bom şimdi daha farklı konumda olurdu.
Soruyorum:
Rijkaard ‘başarısız’ diye gönderildikten sonra Hagi’ye ‘kurtarıcı’ diye sarılmak doğru muydu?
Değildi...
Daha önce de yazdım; Hagi’nin futbolculuğuna kimse laf söyleyemez...
Ama, gerçek olan birşey var, o da Galatasaray elbisesi Hagi’ye bol geldi...
Maçtan sonraki konuşmasından bir alıntı sunacağım:
“Bu durumda az konuşmak en iyisi. 24 saat içinde her şeyi değiştirmemiz gerekiyor.
Teknik olarak maça hata ile başladılar. Gol pozisyonlarımız oldu.
Ancak maalesef atamıyoruz...”
İlginçtir;
Ali Turan’ı niçin oynattı diye Hagi’ye yüklenenler, Misimovic’i saf dışı etmesine hiç ses çıkarmıyorlar...
Galatasaray’ın elindeki kadro ile puan cetvelindeki yeri bu değildir... Kötü yönetim yüzünden bu duruma düşmüştür...
Bu sezonu bırakalım...
Ama yeni sezon için bir revizyon olacaksa, yepyeni bir Galatasaray yaratılacaksa; o ekibin patronunun Hagi değil bir başkası olması gerekmektedir.
İşin garip tarafı, maçlara takımı hazırlayan Hagi...
Kadroyu sahaya süren Hagi...
Taktiği veren yine Hagi...
İstifası istenen Polat ve arkadaşları...
Bu işte bir gariplik yok mu?

Mış-muş


* Servet, “Çıkarken şaşırmadım, sadece tabelayı göremedim” demiş...
- Haklı, Beşiktaş o gün herkesi nakavt etti.
* Beşiktaş maçı öncesi Hagi, “Beşiktaş’ı hep yendim” demiş...
- Geçmişe mazi derler.

02 Aralık 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hoca biraz sus!‘’

Beşiktaş Yönetimi'nde bir kişi çıkıp da Schuster'e “Hoca biraz sus” demiyor...
Diyemiyor...
Her hafta bir inci yumurtluyor.
İşte son konuşmasından alıntı:
“Buraya geldiğimde rakiplerden 1960’ların futbolunu beklemiyordum... 2010’da böyle futbol oynanması beni şaşırtıyor...”
Hoppala...
Gel de çık işin içinden...
17 kulüp teknik direktörünü bir kalemde çizip atıverdi...
Adama sormazlar mı? “Sen Beşiktaş’ta ne yaptın” diye...
İnönü Stadı’nda ‘7’ maçta ‘10’ puan bırakan sanki başkası.
Yönetimin aldığı Fatih Tekke’yi, takımın iki golcüsü Bobo ve Nihat sakat olduğu halde “Hazır değil” diye kadroya almıyor.
Tayfur’u tribünde oturtuyor.
Yayıncı kuruluşun Beşiktaş yorumcusunun sorusuna kızıp çekip gidiyor.
Özetle burnundan kıl aldırmıyor.
Öyle sanıyorum ki;
Yönetimde herkes Galatasaray maçına odaklandı.
Bu yüzden şimdilik ‘çıt’ çıkmıyor.
Bir ters sonuç, Schuster’i de yönetimi de sallar...
İşte o zaman Schuster’in arkasında kimse duramaz.
Yönetim de hak etmediği halde ağır yara alır.
Schuster’in bu garip çıkışları nedeniyle Beşiktaş’ta kalmak istemediğinden şüpheleniyorum.
Benim gibi düşünenler de oldukça fazla.
Pazar gününü bekleyelim, görelim.

Misimovic’i Rijkaard aldırmıştı

Hagi tam yetkili olduğu için Misimovic’i oynatır veya oynatmaz...
Bu kendi tasarrufudur, kimse bir şey söyleyemez...
Ama Misimovic gibi bir futbolcuyu, hele hele Galatasaray’ın durumu hiç de iç açıcı değilken bir kalemde silmesi biraz garip değil mi?
Hoca, Bosnalı futbolcuyu göz ardı etmesinin nedenlerini özetle şöyle sıralıyor:
“Olumsuz davranışlar... Antrenman ve maçlarda sergilediği tavırlar... Azimli çalışmaması... Konsantrasyon eksikliği... Dikkatsizliği ve teknik-taktik disiplinsizliği...”
İşte bu yüzden Misimovic sayfasını kapatmış.
Ne demek disiplinsiz, dikkatsiz, tavırlı?
Teknik direktör sadece takımının çalıştırıcısı değildir.
Psikologdur... Futbolcuların babasıdır... Abisidir... Patronudur...
O’nun görevi böyle bir ‘klâs’ı işin kolayına kaçıp göndermek değil, yola getirmektir.
Baktın nasihatla olmuyor, bastırırsın ağır para cezasını bak bakalım oynar mı oynamaz mı?
Hatırlayın:
Misimovic’i Rijkaard istedi, yönetim Wolfsburg’dan yıllığı 2 milyon Euro ödemek şartı ile 4 yıllığına kiralık olarak aldı.
Bosnalı’ya da 1.2 milyon Euro verdi.
Haziran’da Wolfsburg’a paranın ikinci taksidi ödenmezse Bosnalı uçar gider.
Bilmem Galatasaray’ın, hele borç gırtlağa dayanmışken böyle bir lüksü var mı?

‘Alex’ciler çoğaldı!

Alex’in, Aykut’un sisteminde yeri olmadığını iddia edenler...
“Alex, hızlı oyuna ayak uyduramıyor” diyenler...
Bakıyorum, şimdi Brezilyalı’ya övgüler düzüyorlar...
Bir hafta yerin dibine batır...
Başka bir hafta göklere çıkar...
Olmuyor beyler olmuyor...
Artık stilinizi biraz değiştirin...
Çağa ayak uydurun.

Kurtarır...Batırır.... Aldatır...

Pazar günü Galatasaray kendi evinde Beşiktaş’ı ağırlayacak...
Kim kazanırsa günü kurtarır...
Beraberlik ikisini de batırır...
Kim galip geldikten sonra ‘düzeldik’ derse aldanır!

Helal sana Başkan!

Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu müthiş bir rekora imza attı. Tam bir spor aşığı Develioğlu, 6 yılda 16 spor salonu ve 4 dev spor kompleksi yaptırdı.
Böylece ülke spor ve yerel yönetimler tarihinde bir ilki gerçekleştirdi.
Bununla da kalmadı, içlerinde spor yazarları, ünlü futbolcular ve spora gönül vermiş hayatta olan-olmayan kişilerin isimlerini parklara verdi.
Keşke her Belediye Başkanı Osman Develioğlu gibi sporu sevse, sporu yaygınlaştırmak için tesisler yaptırsa.

Mış... Muş...

* İbrahim Üzülmez: “Burası bize yakışmıyor...”
- Seni tutan mı var İbo? Yakışanı yapın...
* Hagi: “Ben değişmedim. Sadece saçım değişti. Yani beyazlaştı.”
- Memnun değilsen boyat hoca.
* Guus Hiddink: “Hollanda ile yapılan hazırlık maçında gençlerin ortaya koyduğu performanstan son derece memnunum.”
- Beraberliklere ‘iyi oynadık’ diyenlere hayret ederken, yenilgiden sonra memnun olana ilk kez rastladım.

25 Kasım 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alex'i üzmeyelim‘’

Alex’i üzmeyelim
Antu.com bir anket yapmış.
“Alex gitmeli mi yoksa kalmalı mı?”
Görüşleri yazmayacağım. Çünkü devam ediyor.
Ancak sorun şu; Alex’i göndermek isteyen mi var? Bir tüyo mu aldınız?
Araştırdım, yönetimin böyle bir düşüncesi yok.
Arkadaşlar, Hagi, Galatasaray’da nasıl bir ‘abide’ ise Alex de Fenerbahçe için odur.
Hatta Fenerbahçe’de gelmiş geçmiş en iyi yabancı kim derseniz herkes Alex’i işaret eder.
Alex’in, Aykut Kocaman’ın sisteminde yeri olmadığını
söyleyenler bile, iki maçtır Brezilyalı’ya övgüler yağdırıyorlar.
Anketi eleştirmem, haddim değil.
Lütfen, Fener’in Alex’le yolları ayrılana kadar, onun gibi bir beyfendiyi üzmeyelim. Ne dersiniz?

Mış-Muş
- Lugano, “Sert ve agresifim, ama art niyetli değilim” demiş.
H Belli oluyor!
- Güiza, “İlk olarak Fenerbahçe, sonra İspanya Milli Takım formasını alacağım” dedi.
H O kadar kolaysa ne duruyorsun alsana!
- Necati Ateş; “George
Hagi yüzde 100 başarılı olur.”
H Kahin misin birader!
- Semih’e yine görücü gelmiş.
H Her sene birkaç kişi gelir. Sonuç, FOS.

Gitti Hagi, geldi Hagi
Gheorghe Hagi’nin gelişi ile Florya’nın havası değişti.
Bunu ben söylemiyorum.
Başkan Adnan Polat’ın konuşmasından alıntı.
Arkasından Fenerbahçe beraberliği. Güç bela kazanılan Antalyaspor maçından sonra, Cim-Bom’da 2000 ruhunun geri geldiğini söyleyenler de çıktı.
2000 ruhunda Fatih Terim teknik direktör, Hagi de futbolcuydu.
Hagi’nin futbolculuğuna şapka çıkarılır. Biraz iddialı olacak ama, çalıştırıcılığı için aynı şeyi söyleyemem.
İşte Trabzonspor yenilgisi.
Hagi, “Mağlubiyeti hiç sevmiyorum. Hazmedemiyorum” diyor ama; galibiyeti getirecek ne yaptı?
Fenerbahçe maçında olduğu gibi defansı kalabalık tuttu. Golü kontratağa bıraktı.
Aklıma geldi.
Maç oynanırken hiç kenar yönetimleri izlediniz mi?
Şenol Güneş’in bir sahaya çıkıp oynamadığı kaldı.
Ya Hagi.
Eski heyecanından eser kalmamış.
O kenarda zıp zıp zıplayan... Oyunculara direktifler yağdıran... Haksızlıklara isyan eden, futbolcuları ateşleyen Hagi’nin yerinde şimdi yeller esiyor.
Belki de ısınma turlarında.
Galatasaray’ın işi çok zor.

Bırakın Arda’nın yakasını
- Arda kaptanlık yapamaz.
- Arda sinema kapattı.
- Arda fuara açılışa gitti.
- Arda filanca mekanda yemek yedi.
- Arda araba aldı.
Yetti artık noktalar.
Bırakın Arda’nın yakasını.
Bir Arda, futbolu bıraksın demediğiniz kaldı.
Nefes alsa suç. Beyler; bu ülkede Arda gibiler 40 yılda bir yetişiyor. Lütfen onun özel hayatını değil, futbolunu tartışın.

Bitsin artık bu çile
Yer; Trabzon Avni Aker Stadı Şeref Tribünü.
Sadri Şener ortada. Sağında Adnan Polat, solunda Mehmet Ağar. Trabzon gol atıyor, Polat’ın eli çenesinde mosmor.
Ağar’ın ondan aşağı kalır yanı yok. Sadri Şener ikisine de göz ucuyla bakıyor. Nasıl bir alkışsa, iki elini şöylesine birbirine çarptırıyor.
Arkasından ikinci gol.
Aynı manzara.
Üç asık surat.
Sanki dargınlar...
Aynı olayı her hafta tüm kulüp başkanları yaşıyor. Bu işten kurtulmanın tek yolu var. O da şu; ayrı ayrı oturun. Sevinci, üzüntüyü kendi arkadaşlarınızla yaşayın olsun bitsin.

Schuster şaka mı yapıyor?
Bu Schuster insanlarla dalga mı geçiyor, ‘yoksa şaka mı yapıyor’ anlayamadım.
Beşiktaş, ligin dibinde çırpınan Kasımpaşa’ya puan kaptırıyor, bakın o neler söylüyor:
“Ligin zirvesindeki Trabzon ve Bursa’nın nasıl top oynadığını biliyoruz. Defans yapıp hata bekleyerek oynuyorlar. Biz bu şekilde oynamıyoruz. Eğer bir şeyler değişecekse bunu başka insanlar değiştirir, ben değil...”
Hoppala...
Gel de çık işin içinden...
Acaba bilmediğimiz bir şeyler mi var? Hoca birisine taş mı atıyor? Bakalım, göreceğiz. Herhalde yönetim ne demek istediğini sorar. Yıldırım Demirören ve Serdal Adalı dünyanın parasını ödeyerek Guti, Quaresma, Aurelio gibi yıldızları emrine verdiler. Bir yığın da transfer yapıldı.
Hedef ne?
Özlenen şampiyonluk...
Ama, ünlü hoca(!) elinde böylesine bir hazine varken ayarı bir türlü tutturamadı...
Üstelik şifreli konuşarak anlamakta zorluk çekilen şeyler söylüyor...
Beşiktaş’ta işler iyi gitmiyor.
Baksanıza, Başkan’ın uğuru da artık tutmuyor...

12 Kasım 2010, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mesut Özil'i ayakta alkışlayın‘’

Mesut Özil, milli takımımıza bir gol attı ortalık karıştı:
Berlin Olimpiyat Stadı, ‘Yuh’ sesleri ile inledi.
Arkasından eleştiriler başladı...
‘Niye, Alman Milli Takımı’nı tercih etti’ diye...
Ne yapacaktı yani?
Eğer Türk Milli Takımı’nda oynasa, Real Madrid’e transfer olur muydu?
Asla...
O halde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dediği gibi, ‘En doğrusunu yaptı’.
Şimdi Real Madrid’de harikalar yaratıyor.
Gelelim asıl konuya.
29 Ekim’de milyonların takip ettiği twitter’daki sayfasına büyük Atatürk’ün, ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ sözlerini yazdı. Ve tüm Türkiye’nin Cumhuriyet Bayramı’nı kutladı.
Helal olsun Devrekli Mesut.
Almanya’da yıllarca ‘İşte Türk Mesut’ diye herkesin parmakla gösterdiği Mesut, İspanya’da da Türk olarak saygı görüyor.
Onu protesto edenler... Milli maçta ayağına her topu aldığında yuhalayanlar... Onu eleştirenler... Şimdi sizlere bir iş düşüyor.
Önerim şu:
‘Gelin Alman Milli Takımı, Türkiye’ye geldiğinde onu bağrımıza basalım. 50 bin kişi maç öncesi onu ayakta alkışlayalım. Centilmenlik neymiş Dünya’ya gösterelim.’
Bize de bu yakışır.

Alex ve Stoch

Alex’i bir hafta yeren, bir başka hafta göklere çıkaranlar.
Lütfen, ‘10’ hafta içinde büyük usta için neler yazdığınıza bir bakın.
Günümüz futbolunda -o nasıl futbolsa- Alex’e yer yok bile diyenler çıktı.
Oysa istatistikler ortada.
Bereket Aykut Kocaman aldırmıyor.
Gelelim Stoch’a:
Bursaspor maçı sonrası bazı yazarlar Slovak futbolcuyu eleştirdi.
Bazıları da ‘Niye çıkarıldı’ diye sordu. Şahsen bu soruyu soranların yanındayım.
Çünkü oynadığı süre
içinde Bursa defansını yerle bir ettiğini herkes gördü.
Ben Alex kadar, Stoch’un da Fenerbahçe için çok önemli bir oyuncu olduğuna inananlardanım.

Ayıp olmuyor mu?

Aziz Yıldırım, Semih gol atınca ayağa kalkıyor ve futbolcusunu alkışlıyor.
Vay sen misin bunu yapan.
Bir grup başkana basıyor küfürü.
Oldu mu şimdi.
Ne yapacaktı Yıldırım?
Yerinde sus-pus mu oturacaktı.
Veya afedersiniz, ‘Kaza oldu’ mu diyecekti.
Geçiniz.
Gelelim ikinci olaya:
Emre’ye soyunma odasına giderken ve sahaya çıkarken küfürlü sataşma.
Arkadaşlar:
Edep dışı bu sözler sizlere söylense ne yapardınız?
Ayıp oluyor...
Hem de çok ayıp...

Bravo Sağlam


Sercan Yıldırım, Volkan’la ‘3’ kez karşı karşıya kaldı.
Seyirciler üçünde de ‘GOL’ diye ayağa kalktı.
Ama Sercan üç vuruşu da Volkan’a nişanlama becerisini gösterdi.
Herkes maç sonrası Ertuğrul Sağlam’dan, ‘Sercan o golleri kaçırmasa, Fener’i yenmiştik’ diye konuşma beklerken, Sağlam büyük bir olgunlukla tam tersini yaptı.
İşte ağzından dökülen kelimeler:
‘Sercan gerçekten çok mükemmel bir performans ortaya koydu ve tebrik edilmeyi hak etti’
Seyircinin protestosu ile yıkılmış. Moralman çökmüş bir futbolcuya, bundan büyük doping olur mu?
Tebrikler Ertuğrul hoca.

Mış-muş


- Aykut Kocaman Bursa maçı öncesi futbolculara, ‘Geçtiğimiz yılı unutmayın’ demiş.
- Hatırlamak için çok çalıştılar. Ama yine olmadı.
- İspanya Futbol Federasyonu Del Bosque’ye yılda 1,5 milyon Euro’ssyu az bulmuş. Sana zam yapalım demiş. Bosque, ‘Ülkemde mali kriz var’ diyerek kabul etmemiş.
- Ama Beşiktaş’ta işine son verilince kimsenin gözünün yaşına bakmadı. Parasını kuruşuna kadar aldı.
- Artık hiçbir maçı kaçırmayan Hiddink, ‘Gençlerlere şans vereceğim’ demiş.
- Biraz geç olmadı mı hocam.

04 Kasım 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI