Arama

Popüler aramalar

‘’2 nokta ile zirveye‘’

Son yılların bol yıldızlı kadrosu konsol oyununda şampiyon olurdu. Olamadı. Çünkü işin psikolojisi, kimyası, kulisi, karakteri ve taraftarı da var. Trabzon, ‘sonuna kadar yarışma’ hedefi koyarken, Şota gibi önemli bir figürü seçti. Takıma gelince... Onur’lu kale sağlam, Ekici ve Mbia’lı orta saha güçlü...

Sağa Cavanda geldi, Constant sola geçti. Şimdi 2 önemli eksik; stopere toparlayıcı bir oyuncu, forvete ise Cardozo-Waris-Yatabare’ye fark yaratacak golcü...

Son dönemde belki de tarihin en önemli kadrolarına sahip Trabzonspor’un kağıt üzerindeki artılarını sahaya yansıtamadığı, ‘takım’ olamadığı ortada. Malouda, Bosingwa, Constant, Cardozo, Ekici, Medjani, Mbia... Tüm bu isimlere ek olarak dönemlerinin yerli ve milli yıldızları... Ama olmadı. Konsol oyunu değil bu sonuçta, işin kimyası, kulisleri, ödemeleri, karakteri, taraftar etkisi de var. Bunları öngörseniz de zaman zaman hesaplayamadığınız ama dengeyi bozan durumlar da oluyor.

2 büyük hayal kırıklığı

Özellikle karakter kısmı çok önemli. İki eski dost Halilhodzic ve Ersun Yanal’ın yarattığı hayal kırıklıklarından sonra Şota’ya bağlandı tüm ümitler. Bu belki de Aralık’tan önce son çıkış. Kongreye kadar o beklenen sonuçlar gelmezse o zaman amirden memura herkes için sıkıntılı günler başlamış demektir. Tüm bu nedenlerden ötürü yeni sezon için hedef yüksek. Kimse rakiplerin flaş transferlerine bakmıyor. Bakılan tek şey gelecek sezon sonuna kadar yarışta kalmak.

Kaleci ertelenebilir

Geçen sezondan Hollanda kampına sarkan eksiklere gelince... Hakan Arıkan’ın gitmesi hesabı şaşırttı. İyi, deneyimli ve hazır bir alternatifti. Onur Kıvrak çok iyi döndü ama yedekleri genç ve deneyimsiz. Yedek kaleci transferi ertelenebilir. Savunmada sağa Cavanda ilaç gibi geldi. Salih, Serdar ve Zeki forma bekler. Stoperde, -eğer Medjani ortada olursa- Uğur banko. Mustafa onun şimdilik partneri. Ancak bu bölgeye Bosingwa kadar olmasa da deneyimli isim şart. Şota, sol bek krizini ise Constant ile çözdü.

Lüks değil ihtiyaç

Orta alan çok kalabalık, çeşitlilik de arz ediyor. Ekici ve Mbia belirleyici. Erkan ve Sefa’nın kendini aşması şart. Forvete gelince... Sınıf atlatacak transfer şart. Cardozo tartışılmaz ama tüm sezon üzerine planlanamıyor. Waris faydalı olsa da 1 nolu santrfor değil. Yatabare ise Deniz’in yüzde 30’larında. Bu 2 alana yapılacak 2 büyük transfer Trabzonspor’u ‘sonuna kadar yarış’ felsefesinin içinde tutabilir.

Taraftarın yıldızı: Şota

Taraftar gözünde yönetimin en büyük transferi tartışmasız Şota. İnsan bu kadar sevilir mi, görmeniz lazım. Her yaş kategorisinden, daha önce izleyeni, hiç görmeyeni, herkes ona aşık. Her idmanda en çok onunla fotoğraf çektirildi, en çok ona tezahürat yapıldı. Fiziğini de koruduğu için dışarıdan bir Hollandalı’ya, “Bu takımın yıldızı sence kim?” diye sorup biraz kenara çekilseniz, Şota’yı gösterir. Ve taraftarın en çok ona umut bağlanması ise biraz manidar. Bunu futbolcular bir düşünmeli sanki.

Şanssızlar

Kampın yıldızları olacakken onlar Hollanda’da en büyük şanssızlığı yaşayan 2 isim haline geldi. Bourceanu geçen sezon ilk 11’e girmişken çapraz bağları yırtılmış, Steaua’ya kiralanmıştı. Kampa çok iyi başladı, bu kez idmanda sakatlandı. Görüntü kötüydü ama kontrolleri temiz çıktı. 1 aylık ayrılığa sevinecek duruma geldi. Deniz de öyle. O da geçen sezona iyi başlayıp hemen başında sakatlanmıştı. Hollanda’da talihsizlik yakasını bırakmadı. Bileğindeki problem onu da 4 hafta formadan uzak bırakacak.

Kampın olayı

Onur’un dönüşü kadar taraftarın içini ferahlatan bir başka durum da alternatifi Hakan Arıkan’ın formuydu. Trabzonspor, ‘sorun olmaz, anlaşırız’ diyerek deneyimli kaleciyi Hollanda’ya götürdü. Ancak görüşmeler garanti para noktasında sıkıştı kaldı. Hakan Arıkan teşekkür edip ayrılırken, arkasında 3 genç ve deneyimsiz kaleci ile mecburen kaleci arayan bir sportif direktör bıraktı.

14 Temmuz 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aradığınız forvete...‘’

Kısa ama en azından bazı noktalarda fikir verecek kadar gün geçti Hollanda’da. Şota’nın hem kişiliğinden hem de oyun felsefesinden kaynaklanan pozitif bir hava var Trabzonspor kampında. Ve bununla beraber birçok bölgede çok ciddi rekabet, performans artışı.

Birçok diyorum çünkü forvet noktasında Trabzonspor ’un ayağı diğer mevkilerdeki gibi sağlam basmıyor. Yatabare çok istikrarsız. Ya dağa taşa vuruyor, ya çatala. Ortası yok. Deniz sakatlandı, Cardozo zaten sakattı, gelemedi. Gökhan Karadeniz ağzıyla değil, düşünce gücüyle kuş tutsa ilk 11 ’de olmaz, olamaz, oldurmazlar.

O zaman bir tek seçenek kalıyor. Başkandan taraftara, sportif direktörden teknik direktöre kadar herkesin hemfikir olduğu konu bu takıma üst düzey bir forvet takviyesi. Mbia sınıfında bir golcü takımı bir sınıf yukarı taşımakla kalmaz, o bölgedeki çeşitliliği ve rekabeti de artırır.

Çünkü şu an itibariyle Trabzonspor’u koyduğu hedeflere ulaştıracak, aranan forvete henüz ulaşılmış değil.

09 Temmuz 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor için tabutta röva'şota'‘’

Başkanın kendisi de kabul ediyor, çok uzun sayılamayacak kadar zamanda haddinden fazla teknik adamla çalıştığını. Tercih nedenlerini açıklıyor ama artık zamanlama mı dersiniz, hedef paylaşımındaki sıkıntı mı, neticede ortaya konan süre bölü, hoca sayısının ortaya pek parlak bir tablo koymadığı kesin. Mustafa ve Hami hocadan tutun Halilhodzic’e, oradan da Ersun Yanal’a kadar seriyi bir düşünecek olursak, son tercih Şota’nın aslında tüm bu isimlerin tercih etkenlerinin bir kesişmesi olduğunu görebiliyoruz.

Mustafa ve Hami hoca kadar camianın içinden, sempatik, kredisi yüksek, tepki önleyici.

Halilhodzic kadar ‘eski dost’ ve onun kadar ‘yerli-yabancı’.

Ersun Yanal kadar gelecek vaat eden ama doğru çalışma ortamı bulamamış genç jenerasyon temsilcisi.

Çok sorgulandılar

Evet, bir ortak özellikleri de hepsinin gitmesi ya da gönderilmesi ama Şota’nın daha uzun soluklu çalışması için kesişme noktası olmanın ötesinde avantajları da var.

Mustafa ve Hami hoca çok sevilse, oyunları takdir edilse de hep bir ‘bizim semtin çocuğu’ dezavantajı vardı, vurmak kolaydı. Trabzonspor’un ilk deneyimleri olması dezavantajdı, çok sorgulandılar. Şota’nın ilk deneyimi değil, az-çok kendini kanıtlamış, altyapısını çoktan hazırlamış, sadece Trabzon değil, genel futbol kamuoyunda kredisi olan bir teknik adam. Yaptıkları daha az sorgulanacak, uzun zaman ara verip tekrar bir büyük sıfatla dönüş yaptığı için mahallenin insanından kıymetli olacak.

Halilhodzic gibi sözünü esirgemeden konuşan ama söylerken kırma-dökme, ‘ben bilirim’ dominantlığı ile değil, ‘Benden başka bilen varsa onu da dinlerim’ pozitifliği içeren bir kişilik Şota. Halilhodzic’in antipatikliğinden eser yok, sempatikliği söylediği ağır ifadeleri bile gölgede, gündemin dışında bırakabilir.

İlişki mühendisi

Ersun Yanal’a oranla çok daha iyi ilişki mühendisi. Mesafeli durma ile soğuk durma, hocalık adabıyla Kaf Dağı’nın sırtına yaslanma arasındaki ayarı yapabilen bir örnek.

Tabi ne olursa olsun sonuçta futbol alemimizde kaderleri gol ya da goller (!) belirliyor. Şota eğer ki, geçen sezon son yılların en iyi kağıt üzerindeki kadrosundan sahada ‘takım’ oluşturamayan Trabzonspor’unu ideal noktaya taşırsa hem kendi kariyerini geliştirecek hem de kendisini göreve getirenleri kritik süreçte nefeslendirecek. Kısacası Trabzonspor için Şota hamlesi sadece bir teknik adam seçiminin çok ötesinde.

07 Temmuz 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Korkma Ersun hoca‘’

Altyapı takımlarının hedefi şampiyonluklar değil, yetiştirdiği değerlerdir. İyi sporcu, iyi insan yetiştirmek, adı üzerinde futbolcularına ‘altyapı’ eğitimini vermektir hedef. Ancak bizim ülkemizde yaş kategorisi ne olursa olsun tüm çocuklarımız ‘yetişme’ imkanı verilmeksizin ‘yarışmaları’ için zorlanıyor. Trabzonspor’da güzel insanlarla yetişen, iyi bir atmosfer ve üzerine bir de başarı var altyapıda. Her yaş kategorisinde üstelik. Kupalar, ülkeye gelen dünya şampiyonlukları... Ne alâkası var şimdi bu kadar hareketlilik arasında diyorsunuz belki. Çok alâkası var. Çünkü bu çocukların hiçbirinden Trabzonspor’un hocası Ersun Yanal’ın haberi yok. Ya da var ama duymazdan, görmezden geliyor. Duysa, görse ve daha da kötüsü görülse belki başına iş çıkaracağını düşünüyor. Elbette hedef şampiyonluk olunca, “Yarışan takımın, şampiyonluk hedefinin içine sokamam” diyebilir Yanal. Fakat bu çocuklar en azından orada olmayı, takım uçağına binmeyi, M’bia ile idman yapmayı, Mehmet’e birşeyler sormayı, Cardozo’nun sırrına vakıf olmayı hak etmişlerdi. Onlar da büyük ihtimalle biliyordur böyle bir takımda ilk 11 şanslarının az olduğunu ama umutları, geleceğe dair beklentileri vardı.

01 Temmuz 2015, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’­Hurmaspor mu Yanal F.K. mı?‘’

Hem iddialar hem de eleştiriler sezon bitmesine rağmen aynı sertlikte devam ediyor. Sadece isimler üzerinde bazı değişiklikler var Trabzonspor’da. Yeni bir Süleyman Hurma öznesi hakim iddialarda, eleştiri bonbardımanında. Aldığı ve tabi ki tartışılabilecek yıllık ücreti dışında tartışılabilecek net bir veri yok aslında. Yani yaptığı-yapamadığı, başarılı-başarısız denilebilecek bir transfer gelişmesi, taraftarlar arasındaki köprü görevini yerine getirip-getirememesi gibi.

Ancak işin kurumsallık ve Trabzonspor öznesi adına sıkıntılı tarafı tüm bu söylemlerin aslında bir veriye dayanmıyor, tamamen kişisel ilerliyor olması. Kişisel derken sakın onu da yanlış anlamayın. Kişisellik de tamamen Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu üzerinden. İbrahim Hacıosmanoğlu’nu sevmeyen, her ne yaparsa yapsın o işe sadece kendi ilişkisi gözünden bakanlar başkanın tüm tercih ve seçimlerini de bu gözle değerlendiriyorlar. Yani aslında hocasından sportif direktörüne, oyuncusundan sponsoruna kadar kim gelirse gelsin burada bakılan şey kimin getirdiği!

Şener’e de yaptılar

Bunun sadece İbrahim Hacıosmanoğlu’nun başına geldiğini söylemek mümkün değil. Aynı şeyler yakın zamanda bu koltuğa oturmuş Başkan Sadri Şener’e de farklı şekillerde olsa da yapılmıştı. Yine sakın yanlış anlaşılmasın, Başkan olan asla eleştirilmez, sadece alkışlanır, görev süresini tamamlaması sağlanır demek değil bu. İbrahim Hacıosmanoğlu’nun yanlışları yok mu! Tabi ki var. Yanlış tercihleri de var, yanlış söylemleri de, kendisinin kabul ettiği yanlış kişi seçimleri de. Hepsinin bedelini de ödedi, hala ödedikleri de var. Bunları yeri geldiğinde, uygun ortamlarda kendisi de çekinmeden söyledi, yine sorulduğunda objektif sorulara yanıt da verecektir.

Bir şehrin tercihi

Demek istediğim sadece, eleştirinin-iddianın bir varsayım, bir kişisel ihtiras, sevgisizlik üzerine değil, biraz veriye, analize, değerlendirmeye dayanıyor olmasıdır. Yapılan tercihlerin sebep ve sonuçları üzerinden bir eleştiri ortamı değil, tam tersine yapanların ismi üzerinden bir iddia söz konusu olunca uzun vadede inandırıcılığı ve yaptırım etkisi de azalıyor. Neyse uzatmayalım... Trabzonspor’un sorunlarını eminim ki sağduyulu, her açıdan bakmayı başaran sevenleri benim ne demek istediğimi anlıyordur. Ve her ne olursa olsun az bir kitleye hitap ettiğimi de sanmıyorum!

Trabzonspor sadece başkanı, hocası, profesyonelleri ve futbolcuları için değil, kulüp sportif-ekonomik geleceği açısından da önemli bir sezona hazırlanıyor. Burada kişiler üzerinden gitmek, Hacıosmanoğlu’nun tercihi sportif direktör, onun seçimi hoca ve onun oyuncuları demek, böyle bir düzlemde körü körüne muhalefet de mümkün.

Ortası olmayan kent

Tabi bir de işin başka türlüsü mümkün. Yani 2010-2011 sezonunda en büyük travmayı yaşamış ve hala tam olarak atlatamamış Trabzonspor’un yeşil sahaya tamamen dönmesi, sportif işlere, performansa çok bağlı. Bu da kentin yakalayacağı hava, takım etrafındaki birleşimiyle direkt alakalı. Çünkü Trabzon’a gidenler, Trabzonspor’un o kent için ne demek olduğunu, havasının sonuçlara göre kararıp yağmur ve kar bıraktığını bilirler. Orada futbolcu olmak ya çok keyiflidir, bir ülke-kent havası verir ya da çekilmezdir, ortası yoktur. Ve verilecek karar bellidir, bu takım ne Süleyman Hurmaspor’dur, ne de Ersun Yanal Futbol Kulübü. Başkanının, hocasının, sportif direktörünün adı değişse de kulübün adı hep Trabzonspor olarak kalacaktır. Tıpkı tüm kulüplerimiz gibi... Neyi ve kimi seveceğine Trabzonlular karar vermelidir.

09 Haziran 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzon'un hedefleri...‘’

Yönetim için de, teknik direktör Ersun Yanal için de gelecek sezon birçok açıdan çok kritik.

Sportif olarak başarının özellikle büyük kulüplerde iş başındakilerin kaderine direkt etki ettiği bir ülkede yaşadığımız düşünülürse, Trabzonspor’un geride bıraktığımız sezona büyük fark yaratması şart. Eğer sahada işler iyi giderse, geleceğe dair iyi sinyaller gözlenirse o zaman işin ekonomisi pekala geri planda kalabiliyor. Bu da, sürekli para pul işlerinin konuşulduğu Trabzonspor’da yönetim ve ağır bedelli kadro talebindeki teknik kadro için olmazsa olmaz bir durum demek.

Trabzonspor’un saha sonuçları kadar borcunun konuşulmasına ilişkin eski başkan Sadri Şener’in yine kendine has üslubuyla farklı bir değerlendirmesi olmuştu; “Bana hem İstanbul’un dev bütçeli, büyük gelirli takımlarıyla yarış, şampiyon ol diyorlar hem de oyuncu alıp transfer yapınca kulübü batırıyor diye ortalığı yıkıyorlar” demişti. Haksız mı?

Elbette Trabzonspor’un biraz daha ölçülü olması, biraz daha özkaynaklarına yoğunlaşması, biraz daha keşfeden pozisyonunda bulunması lazım ama İstanbul’un şampiyonluk adaylarıyla kapışmak için belli bedeller ödemek de kaçınılmaz. Ancak en azından son dönemlerde yapılan ve bir sonraki pazarı da bulunan isimlerle kaçınılmaz zararları azaltmak mümkün.

Başarı çıtası her ne kadar şampiyonluk olarak konulsa da Bordo-Mavililer’in en azından sezonun son haftasına kadar ilk 2 basamak için yarışır hale gelmesi, belli bir sisteminin olması, görüntüsüyle lige tıpkı 2010-2011’de olduğu gibi bir futbol farklılığı yaratması şart. O zaman hem saha dışını hem de saha içini yönetenlerin ömrü ve kredisi artacaktır.

Mevcut transfer çıtası, konuşulan tüm yeni transferlere ‘şampiyonluk’ priminin konulması ve yeni sezonun en azından ikinci yarısına yetişmesi için büyük çaba harcanan Akyazı Projesi bu ‘olmazsa olmazların’ bir yansımasıdır.

Altyapı romantizmi

14 yabancı hakkı tanınan bir ortamda, çıta şampiyonluk noktasına taşındığında, transfer listesine dünya yıldızları yazıldığında altyapı oyuncularıyla ilgili kurulacak tüm cümleler ‘romantik’ oluyor malesef.
Her ne kadar her yaş kategorisinde büyük başarılar elde edildiyse de, pilot takım şampiyon olup 1. Lig’e geldiyse de görünen o ki, gelecek sezon da Trabzonspor’un asıl kadrosunda değil ama liglerin birçok takımında 61 numaralı formalara tanıklık edeceğiz. En azından bir ödüllendirme yapılması, sivrilen gençlerin A Takım kampına katılması Ersun Yanal’ın en önemli görevlerinden biridir. Bu başarılı futbolculara bir ödül, arkadan geleceklere de büyük bir motivasyondur. Genç kardeşlerimiz için ya tutarsa sezonu ise görünen o ki 2015-2016 değil malesef.

06 Haziran 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’2010-11 ve ötesi‘’

Trabzonspor’u 2010-11 süreci aslında sanılandan çok etkiledi. Kupa meselesinin yanında camia psikolojisi özellikle büyük hasar aldı. Kentin taraftarların ve parasal psikoloji hala tam olarak düzelmedi. Bunların dünle değil ama yarınlarla çok ilgisi var.

Çünkü Trabzonspor’un Sivas önünde alacağı hiçbir sonuç yarınları etkilemez. Fakat artık o malum sezondan kafasını kaldıramamış bir Trabzonspor için futbol her geçen gün geriye gider. Tamamı ayrı bir yazı konusu zaten.

Elbette sahaya, futbola dönmek mümkün. Bunun için gereken her türlü potansiyel var. Ancak enerjiyi doğru yerde kullanmak gerekiyor.

Sportif açıdan kağıt üzerindeki durum sahaya yansımadı. Tercihlerdeki hayal kırıklığını yönetenler de kabul etti. O zaman hatalardan ders alındığını düşünerek saha dışındaki durumu da iyileştirmesi gerekir yönetenlerin.

Sadece hayal kırıklığı olmadı. Camia içinde de herkes birbirini kırdı. Kol kırıldı yen içinde kalmadı. Konu Trabzonspor ise zaten yüzde yüz uyum ve tek ses imkansız ama enerji daha işlenmeden, uzun sokağı aşamadan tükeniyor.
Trabzonspor, başarısız sezon geçirdi ama gelecek sezon sadece sportif açıdan puan hesabı anlamında bir dönem olmayacak. Kentin futbola dönmesi şart. En büyük kazanım ya da aksi halde geri dönüşü imkansız bir nokta varsa budur. Biraz daha tahammüllü biraz daha iş odaklı ve önyargısız olmak şart.

Yoksa bu takım Sivas’la daha 100 kere oynar, skoru kimse hatırlamaz ama tarih bambaşka şeyleri not düşer. Bizden hatırlatması.

31 Mayıs 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Öylesine...‘’

Kafada ve sahada erken bitirmiş Balıkesir’in durumundan çok farklı sayılamazdı Trabzon’un durumu. Hocası ve futbolcusu bir yana taraftarı bile maç seçer hale gelmiş Trabzonspor için hiç de cazip bir maç değildi yani! Ortak hedefsizliklerin rahatlığı maçın havasına direkt etki yaptı. Bu seviyede oyuncuların yapmayacağı hatalar, olmayacak serbestlikler ve hatta futbol komiklikleri vardı.

Kafa başka yerde ve başka havada olunca ayaklar da bir yere kadar gidiyor tabi, normal. İşini her zamanki disipliniyle yapmayan yok muydu, derseniz... Vardı tabii ki, sezonun 11’inde olmazsa ayıp sayacağım Mehmet Ekici mesela. Ara ara ona katılan arkadaşları ve birkaç Balıkesirli. Yani teknik-taktiği, hatta skoru bile konuşulması zor bir geceydi.

Trabzonspor için artık lig uzatmalarda. Haftaya Sivas deplasmanında da akıllar tatilde olacak, futbol özneli beklenti pek yok.

Ancak hem mevcut yönetimde hem de biliyoruz ki taraftarlar üzerinde beklenti büyük. Hadi bu yıl da kadro yeniydi, Vahid felaketi yaşandı, takım geç açıldı. Her mazeretin son sezonu geride kalıyor yavaş
yavaş. Asla tek başarı kupa ve şampiyonluk demiyorum ama taraftarın görmek istediği ile ortadaki eser doğru orantılı değil. Hatta sadece taraftar da değil, başkanından hocasının kadar hiçbirinin bu eseri
sahipleneceğini sanmam. Kısacası, öylesine (!) maçlar için bu kadar zahmete de paraya da gerek yok.

24 Mayıs 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI