Arama

Popüler aramalar

‘’Erkan ve adalet!‘’

11 kişilik bir oyunda iyi ve kötü sonucu bir oyuncuya yıkmak ne ahlaki ne de mantıklıdır aslında. Ancak Trabzonspor’da tablo biraz entresan işlemeye başladı. Bordo-Mavililer zaten birçok sebepten (sakatlık-ceza-hastalık-formsuzluk) bir türlü kağıt üzerindeki kadrodan ‘ideal’ bir ‘takım’ yaratabilmiş değil. Buna bir de sahaya çıkanların önemli bir bölümünün vasat altı kalması, dünyanın en iyi planını yapsanız da sonucu yüzde 100 etkiliyor.

Bu hakkı kendimde görerek Ersun Yanal’a birkaç soru sormak istiyorum... Fatih Atik’in gerçek mevkisi nedir? Kafanızdaki yeri nedir? Günümüz futbolunu bir kenara bıraktım, Şenol Güneş’in kaleci olduğu dönemler için bile vasat bir oyuncunun her maçta bir şekilde oynamasının ne gibi bir açıklaması vardır. Bu yönetime ‘İşte benim kulübeden en büyük katkım budur’ mesajı mıdır, yoksa...

Bu kadroda her oyuncu haklı-haksız ama sonuçta takdir hakkı sizde olmak kaydıyla kesik yemişken, neden Erkan en kötü maçlarının ardından bile oynuyor? Erkan’a dair tüm yazdıklarımın Trabzonspor’un 2. golü yiyerek gardını tamamen düşürmesinden bağımsız söylüyorum ama takım içindeki adalet duygusuna acaba bu yaklaşım ne kadar doğru düşüyor? Trabzonspor için Ersun Yanal tercihinin doğru olduğunu, tüm kusurlarına rağmen Yanal’ın iyi bir çalıştırıcı, kaşif ve organizatör olduğunu düşünenlerdenim. Ancak bir antrenör için olmazsa olmaz noktalardan biri de adalettir.

Erkan Zengin’i kim aldırdıysa, hangi hırsın kurbanı olunduysa olundu. Hatadan dönmek de bir erdemdir ve başta Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu ile Ersun Yanal olmak üzere bu adalet sağlanmalıdır. Hani yenilen 2. gol var ya, çok şey anlatıyor. Dönemedi ya Erkan... Dönseydi zaten Trabzonsporlu olurdu!

18 Mayıs 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bosingwa için...‘’

Malouda ile birlikte gelmişti. Kariyeri de en az Malouda kadar etkileyiciydi. Porto, Chelsea, Portekiz Milli Takımı... Ancak o, Malouda gibi davranmadı. Ne sahada ne de saha dışında. Hiç sorun olmadı, aksine sorunları çözen karakterdi. O yüzden kaptan yapıldı.

Trabzonspor’a son dönemlerde gelmiş en iyi insanlardan ve futbolculardan biriydi. Böyle yazınca vefat etmiş de arkasından konuşuyormuşuz gibi oluyor ama bir futbolcunun sahada yaşayabileceği en büyük sorunlardan birini tattı. İlerlemiş yaşında, çapraz bağları koptu. 6 ay, belki yaşından dolayı daha uzun süre yok, sözleşmesi de bitiyor.

Ve şimdi iş yönetime düşüyor. O, bu zamana kadar üzerine düşeni hem sahada hem de saha dışında yaptı. Şimdi Trabzonspor ‘büyük kulüp’ olmanın sadece sportif başarılardan geçmediğini bir kez daha kanıtlamak için Bosingwa ile sözleşme uzatmalıdır. Şampiyonluklar, puanlar unutulur ama böyle gerçek öyküler yıllarca dilden dile dolaşır. Benim tanıdığım Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu da bunu yapacaktır.

15 Mayıs 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Maç seçti, kazandı‘’

Rize maçı sonrasında bizzat Ersun Yanal söylemişti: Kazandık ama iyi futbol oynamadık...

O maç 3 puanla bittiyse bunda sorumlu Trabzonsporlu futbolcular değil, sorunlu Rizesporlu oyunculardı. Ve o günkü futbolun Bursaspor mücadelesine yetmeyeceğini Yanal gibi biz de tahmin ediyorduk. Ancak son dönemlerde defalarca tekrarlanan Trabzonspor gerçeği bir kez daha devreye girdi. Maç seçen Bordo-Mavililer, puan olarak fark etmese de prestij açısından kıymetli Bursaspor mücadelesine bambaşka çıktılar.

Evet, yine pozisyonlar verdiler, günün yıldızlarından biri yine kaleci Hakan Arıkan oldu ama Bursaspor’un, bu pozisyonları ligin her takımına karşı bulabildiğini de unutmamak lazım.

Savunmada Uğur ve Bosingwa’nın sakatlığından sonra stopere geçen Medjani başta olmak üzere orta alandaki Mehmet Ekici ve Özer, takımdaki diğer arkadaşlarının da seviyesini yükseltme adına öne çıkarken, tüm bu zorlamalara rağmen Erkan Zengin’in hâlâ beklenenin çok fazla uzağında kalması, hocası Ersun Yanal’ı zorluyor, genel anlamda da kredisini tüketiyor. İnanılmaz bir durgunluk içinde. Bunun fizikle açıklanması mümkün değil. İşin kimya meselesi olduğu kesin. Hâlâ o imza süreci travmasını atlatabilmiş değil. Kazanılması adına sürekli oynatmak bir strateji ama böyle oynamaya devam ederse bir tek kendisi kaybetmeyecek.

Maça dönersek... Bursaspor anlık patlamaların dışında kendi kimliğinin çok uzağındaydı. Evet, Trabzonspor da başka oynadı belki ama Timsahlar’ın iyi gününde olmadığı da kesindi. Oyun kuramadılar, o, rakip kim olursa olsun yaptıkları uzun süreli ve bunaltıcı baskıyı ortaya koyamadılar.

Trabzonspor, bir mucize olmazsa Avrupa bileti alacaktı. Ancak bunun bir rakibinden ‘hediye’ değil de direkt kendi çabasıyla alınması Bordo-Mavililer için kötü sezonda bir teselli olacaktır.

14 Mayıs 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hayaller Madrid gerçekler Rize!‘’

Trabzonspor'da Ersun hoca Rize deplasmanına uzun zamandır pek birlikte kullanmadığı oyuncularla çıktı. Yusuf, Erkan, Özer, Ekici, Cardozo ve yardımcı forvet Deniz hep beraber sahadaydı. Normal şartlarda böyle bir kadro, Trabzonsporlu taraftarların hayalini kurduğu oyunun altyapısıydı.

Sağdan soldan gidilecek, Cardozo'ya toplar indirilecekti... O olmazsa oyun ortadan kurulabilecek, yıldızlar devreye girip sürpriz skorlar üretebilirdi. O da olmazsa duran toplar vardı!

İlk ikisi olmayınca üçüncü ihtimal devreye girdi, Trabzonspor yine duran topla golü buldu. Burada kurulan hayallar adına hiçbir sıkıntı yok. Ancak o hayaller gerçekle sahada örtüşmeyince Real Madrid düşüyle Rize'de zemine çakılmak da var. Hele böyle kötü, dağınık, 5 maçta 5. yenilgisini alan bir Rize karşısında. Ancak devreye giren 3. ihtimal ve Hakan Arıkan'ın müthiş performansı, Ersun Yanal'ı da, Trabzonspor'u da kurtardı. Tehlike bölgesine kadar gelen Trabzonspor'un ya bu konuda bir alıştırma-öğrenme eksikliği var ya da başka bir durum. Oraya kadar gelen Bordo-Mavililer'in bir ezberi yok, herkes adeta, "Biz o konuya gelmedik, burada ne yapıyorduk" havasında. Böyle Rize'yi, çok yüksek motivasyonla Galatasaray'ı da yenebilirsiniz. Fakat tıpkı şu an olduğu gibi bir ezberiniz, o ezber üzerine ısrarınız ya da tercihlerde istikrarınız yoksa o zaman asla üst sıralara aday olamazsınız. Ersun hoca bunları bilmez demiyorum. Benden çok daha iyisini bilir, doğrusunu da yapabilir. O zaman 2 seçenek var: Yapmıyor veya yapamıyor! İlkine ihtimal vermemekle beraber, ikincisine kadrosu yetmiyorsa o zaman sezon sonu yine ciddi bir operasyon yolda demektir

11 Mayıs 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Osmanlı'ya hayırlı olsun‘’

Süper Lig’e aday 2 takımın maçında bu hedefe yakışır, kopmayan, fazla durmayan bir 90 dakika izledik. Aslına bakılırsa ilk yarısıyla 2. yarısı farklı bir havada ve hesaptaydı demek de pek yanlış olmaz. Çünkü ilk yarıda Osmanlıspor, ayağına fırsatı getirmiş bir ev sahibi gibi oynadı. İlk yarım saat rakibini neredeyse hiç çıkarmadı, sayısız fırsatlar ve 1 de golle avantajını büyüttü. 3. bölgede gerçekten de inanılmaz dengeliydiler ve golün, hatta farkın bile geleceği belliydi. İkinci yarıyla beraber sahaya başka bir Adana Demir ve karşımıza da başka bir maç çıktı. Bu kez dominant olan, skorun da getirdiği baskıyla oyunu rakip sahaya yıkan Ünal Karaman’ın öğrencileri, heyecanın son saniyeye kadar sürmesini sağladı. Üstelik kırılma anlarını 10 kişiyle oynamalarına rağmen. Eğer o kırmızı olmasaydı ve ‘panik atak’ futbol yerine biraz daha sakin kalıp oyun düzeninden kopmadan yüklenmeyi başarsaydı Adana Demir’in eşitliği bulması işten bile değildi. Ancak Osmanlı, o anlarda hücumda yaptığı başarılı alan
paylaşımını savunmada da tekrarlayınca fazla baskı gördü ama her şeyi değiştirecek golü yemedi. Artık final anı geldi, çattı. Osmanlıspor kurduğu iyi kadronun ve bozulmadan koruduğu hedefinin karşılığını almaya çok yakın. Kalan 2 maçlık seride bir mucizeye izin vermeyeceklerini dünkü soğukkanlı tavırlarından dolayı rahatlıkla söyleyebiliriz. Adana Demir’in ise Play-Off’tan Süper Lig bileti alması için önce sakin kalması şart gibi. Sadece kırmızı kart için değil, genel panik havası bu takıma çok kritik puanlar kaybettirdi. Biraz bakıp ders almaları şart.

10 Mayıs 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Deneme-yamulma!‘’

Trabzonspor’un kağıt üzerinde kadro bazında bir sıkıntısının olmadığı çok açık. Kalesinden forvetine kadar birçok oyuncu bugün şampiyonluk adayı tüm takımların teknik direktörleri tarafından iştahla istenebilir isimler. Ancak bu kağıt üzerindeki kadrodan ‘ideal’ bir takım ligin bitimine 5 hafta gibi kısa bir süre kala hala oluşmadı. Mazeretler tabi ki var, Ersun Yanal sakatlık, kart problemi, oyun içindeki talihsizlikler gibi durumlardan yana zorlandı. Fakat bazen de yaptığı ilginç tercihlerle kendi ve takımının işini zorlaştırıyor sanki.

Örneğin dün. Yine eksikler vardı ama ideale yakın sayılabilecek bir kağıt üzeri kadrodan sahaya sürülen tercihler gerçekten de şaşırtıcıydı. Eğer Trabzonspor’un sol beki maskeyle zorla oynatılan Mustafa, stoperi Aykut Demir ve orta sahada oyun kuracak ismi de Fatih Atik olacaksa o zaman bu kadar para harcamaya ne gerek var! Yani oynayacak, oynaması gereken, ideal kadroyla sahaya çıkanların arasındaki makasın bu kadar açık olmaması lazım.

Aykut Demir, Fatih Atik ve Mustafa gibi oyuncular Trabzonspor’un ‘şampiyonluk’ hedefiyle kurulan ve ciddi rakamlar harcanan kadrosunun ilk tercihleri değil. Üstelik bu futbolcuların neredeyse tamamının kağıt üzerinde alternatifi de varken. Ersun hoca belli ki sezon bitmeden bir şeyler deniyor, bazı oyuncuların sınırlarını zorluyor ama her zaman o deneylerde işi yolunda gitmiyor. Tek tek bu oyuncuların neler yaptığını veya yapamadığını saymayacağım ama maçı izleyen herkes ne dediğimi anlamıştır.

Ve tabi ki bir de Erkan Zengin... “Trabzonspor’a mal gibi satıldım” demişti geçenlerde kulüp dergisine. Belli ki hala kafasının bir yerinde aidiyet sorunu var. “Kafam başka yerdeydi” demişti geçenlerde bir maçtan sonra. Belli ki hala toparlayamamış.

Bu kadar eksikle (!) kazanması zordu Trabzonspor’un, Beşiktaş’ı kutlamak düşer tüm futbolseverlere.

04 Mayıs 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çok başka bir gece daha‘’

Sadece takımın değil, kentin de maç seçtiği gerçeği apaçık ortada. O yüzden bu akşamki Beşiktaş maçında takım başka oynayacak tribünler de dolacaktır. Bu tip maçların Trabzon adına bir başka özelliği de her seferinde bir ya da birkaç yıldızı vitrine taşıyor olması. Medjani, Ekici, kaleci Hakan ve Özer... Ve tabii ki Ersun Yanal. O da bu maçları başka oynuyor, oynatıyor. Üstelik bu kez işin puan boyutu da söz konusu. Bir Avrupa’ya rakipleri gidemediği için gitmek var bir de hak ederek. Hangisinin Trabzonspor hedefleriyle örtüştüğünü hatırlatmaya gerek yok sanırım.

03 Mayıs 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Global futbol!‘’

Mustafa hocanın (Akçay) adının yeni sezon için Osmanlı FK ile anılmasından dolayı aklıma geldi. Globalleşen futbol keskin hatları da ortadan kaldırıyor, çok aykırı, ‘olmaz’ denilen beraberlikleri peşinden sürüklüyor. Kimse yanlış anlamasın, “Nasıl olur, olmamalı” havasında değil bu yazdıklarım. Sadece keskin çizgilerin kalkması, belki uçların da birbirini anlamasına yardımcı olur, normalleşme sağlanır, 2-3 insan daha bu yolla düşünmeye, empati yapmaya bile sevk olabilir.

Aklıma gelen birkaç umutlu eşleşme.

-Kendini ‘inançlı-komünist ’ diye tanımlayan Mustafa Akçay ’ın, ülkücü gelenekten Ünal Karaman ile çalışması.

-Futbolumuzun solunda yer alan Adana Demirspor ’un teknik direktörlerimizin en sağındaki Ünal Karaman ’a Süper Lig hedefini teslim etmesi.

-İnançlı komünist Akçay ’ın, Melih Gökçek’in ya da oğlunun takımına hoca olma olasılığı. (Not: Mustafa hocaya (Akçay) Osmanlı işini sordum ve beklediğim yanıtı aldım: Hocası olan bir takımın hiçbir yöneticisi bana böyle bir işi teklif bile edemez.)

(Not: Mustafa hocaya (Akçay) Osmanlı işini sordum ve beklediğim yanıtı aldım: Hocası olan bir takımın hiçbir yöneticisi bana böyle bir işi teklif bile edemez.)

Muharrem Usta ve Abiş Hopikoğlu...

Hemen olmaz. Tıpkı futbolun geldiği gibi kentin tüm damarlarına işlememesi gibi. Başarı ve başkaldırı sürüklemiştir Trabzon ’u Trabzonspor’un peşinden. Hiç kuşku yok ki başarı ve başkaldırı olmasaydı bugün Gaziantep-Gaziantepspor veya Kayseri- Kayserispor ilişkisinden pek öteye geçmezdi, Trabzon-Trabzonspor durumu. Ancak şu an neredeyse kentin tamamı Bordo-Mavi ’ye aşıktır.

Basketbol ise kentin yeni heyecanı. 2.Lig’den çıkarken hedeflfler elbette Trabzonspor markasına uyacak türdendi. Fakat kısa sayılabilecek bir sürede EuroChallenge ’ta fifinal, hedeflflere de sınıf atlattı. Organizasyonun ilk günü acemilik, fifinali ise ustalık çağıydı. Salon muhteşemdi. Kent başarının ve organizasyonun hakkını verdi. Sürmeli, bir anı olarak kalmamalı. Ana sponsorun patronu Muharrem Usta ’nın yaptığı çok önemli. Seçim kaybettiği bir dönemden sonra hiç eli geri gitmeden taşın altına parasını da, vizyonunu da soktu. Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu ile didişmek yerine enerjisini doğru ve hayırlı bir işe kanalize etti.

Abiş Hopikoğlu. O aslında finali kaybetmedi, kazandı. Basketbolun başkanı kendi tabiriyle 8-10 kişilerden 10 bine yakın taraftar desteğine kavuştu. İyi bir spor adamı, işin meraklısı. Varlığı önemli. Trabzonspor ’un basket takımı artık popüler ve mutlaka bu cezasız kalmayacaktır! Birçok ilgili-ilgisiz talibi çıkacak, koltuk meraklısı türeyecektir. Camianın doğrunun yanında sağlam saf tutması lazım.

Ve Hacıosmanoğlu. O da sevdi basketbolu. Üvey evlat muamelesi yapmadı. İstanbul ’da oynanan 1.Lig’e çıkış maçlarında da vardı, 6 sene sonraki fifinalde de. Aslında 3 benzemezin tek potada buluşup böyle bir başarıyı ortaya çıkarması daha da anlamlı. Trabzon, futbol şehri olmaktan spor şehri olmaya çok potansiyelli olduğunu kanıtladı. Takipçisiyiz.

Sadri Şener

Bir kez daha konsey toplantıları var Trabzonspor’un gündeminde. Eski başkanlar önderliğinde. Öne çıkan nokta Sadri Şener’e ‘Tekrar gel başkan oy’ baskıları. Olacak iş değil. Yani neresinden tutarsanız elinizde kalır.

Neden mi?

1- Bu camia Sadri Şener’i hakkını vererek mi uğurladı da şimdi geri çağırıyor?

2- Trabzonspor’un ‘önde gelenleri’ ama hiç kendini öne atmayanlar, 2010-2011 sezonunun şampiyonu olarak kabul ediyor ama iş Şener’e gelince bol bol yutkunma, öksürme, sessizlik.

3- O camianın ‘önde gelenleri’ değil mi Sadri Şener’i adliyede, şike davasında yalnız bırakanlar! Şimdi nasıl, “Gel biz senin arkandayız” diyecekler.

4- Sadri Şener, esprili, eğlenceli, keyifli bir insandır. Oturup konuşulur, dert dinler, akıl verir... Umursamaz gibi görünür ama benim tanıdığım Sadri Şener, herkesin plakasını almıştır! O yüzden de bir kez daha bu başkanlık işine gireceğini hiç sanmıyorum.

02 Mayıs 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI