‘’Trabzon'da tarih yazılırken...‘’
Ersun Yanal’ı sık eleştiriyoruz; kağıt üzerindeki iyi kadrodan ‘ideal takım’ yapamadı diye. Ancak zaman zaman şartların buna elvermediğini de söylemek gerekir. Tıpkı Gençlerbirliği sınavı gibi. Cardozo ve Mehmet Ekici gibi 2 ismi sakatlığı, Özer gibi orta alana kötü gününde bile dinamizm katan bir oyuncusunu da cezası sebebiyle kaybeden Yanal için maçın içi de kabuslarla doluydu.
İlk 2 değişikliğini sakatlıklar sebebiyle yapınca mecburen sahadakilerle sistem değiştirmek zorunda kaldı. Sakatlık demişken...
Landel’i sadece Trabzonlular’ın uyarması yetmez. Kendi takım arkadaşları da böyle sporcu sağlığına direkt kasteden ve bir de üzerine gülücükler saçan oyuncuyu uyarmalı. Bu arkadaşının ekmeğine kastetmektir ki yarın öbürgün hepsinin başına gelebilir. Maça dönersek...
İlk yarının son 2-3 dakikası hariç Trabzon’u Gençler’in ceza sahasında hiç görmedik. Alışkanlık bozulunca kafalar da karıştı. Kim alacak, kim dağıtacak, kim kaçacak, pozisyon açacak, hepsi soru işaretiydi. Erkan ve Deniz çok kenara kaydı, Fatih Atik de her zamanki gibi sıfır sürpriz ve vasat altı oynadı.
İkinci yarıda biraz daha hareket geldi oyuna, Gençler 10 kişi kalınca Trabzon skor bulur beklentisi Tomic’in güzel golüyle terse düştü. Golün ve eksikliğin etkisi Ankara ekibinin vitesini düşürdü, Ersun Yanal’ın hamleleri Trabzon’u ileriye itti. Ve forvetlerin yapamadığını yine Medjani yaptı. Doğru zamanda, doğru yerdeydi, beklenen olmasa da 1 puanı getirdi.
Ve tüm bunlar Trabzon’da yazılacak tarihten hemen önce oldu! Gençler maçının son düdüğü çaldığında Bordo-Mavili basketbolcular ilk kez mücadele ettiği kupada final hazırlıklarına başlamıştı. Maç inanılmaz geçti, saniye değil, saliselerle kupa kaçtı ama önemli olan buralarda olmaktı.
‘’Trabzon'da tarihi gün‘’
Trabzonspor’un bugün Gençlerbirliği ile Başkent’te bir futbol maçı var. Puandan ziyade prestij, Beşiktaş kapışması öncesi moral, Avrupa için katkı...
4-4-2 de oynayabilir, 3-5-2’de, kazanabilir, kaybedebilir de. Yani onlarca-yüzlerce kez olabilecek bir gün. Fakat Trabzon’da yaşanacak olan tarihi bir gün. Kısa sürede 2. Lig’den EuroChallenge’ta finale kadar uzanan bir öykünün ödül gecesi var. Balosu, galası var. Gönül, ilk maçta dolmayan salonun taşmasını, Trabzon’un kendi sporu-ürünüyle kucaklaşmasını istiyor. Bugün Trabzon’da yaşayanlar hayatlarına bir renk katabilir, tarihe tanık olabilir, kupa sevinci yaşayabilir.
Olmazsa da alkışlamak, ayağına kadar gelen büyük organizasyonun tanıdı çıkarmak gerekir. Futbol kenti olduğunu daha önceleri kanıtlamış Trabzon şehrinin bir ‘spor’ şehri olduğunu da göstermesi için bulunmaz bir fırsat gelmiştir.
‘’Başkanın en önemli projesi ve Erdoğdu‘’
Trabzonspor’da yılların mevzusudur altyapı. Niye oyuncu çıkmıyor, neden olmuyor, nasıl olacak, diye... Çözüm aslında biraz da gözlerin önünde duruyordu, Trabzon Lisesi Ömer Eyüboğlu önderliğinde bir altyapı projesi gibi çalışıyor, hem başarılı oluyor hem de oyuncu yetiştiriyordu. Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu’nun en değerli projelerinden biriydi, Ömer Eyüboğlu’nu Trabzonspor’a Gençlik Geliştirme Koordinatörü olarak getirmesi. Gençler, futbolcu adayları sadece sahada değil, hayatta nasıl duracağını da öğrenecek, okul hayatları çok yakından takip edilecek, kısacası doğru insan ve futbolcu yetiştirilecekti. Ancak olmadı, çok kısa sürdü. O Eyüboğlu’nun zeminini hazırladığı bir başka takım Erdoğdu Anadolu Lisesi gitti bir kez daha Dünya Şampiyonu oldu. Bu yaş gruplarında asıl hedef oyuncu yetiştirmek, üst yapıya kazandırmaktır, şampiyonluk asla değil. Fakat hem yetiştirip hem de oyuncu kazandırırmak büyük iş. Maddi-manevi kazanırsın. Hacıosmanoğlu çok önemli bir maden yatağını keşfetmişti ama işin devamını getirmedi, getiremedi ya da her ne olduysa... 1461 Trabzon treni artık kaçtıysa da Erdoğdu gerçeği ve bu yapıdan çıkacak oyuncuların ‘yetişmesi’ gerçeği Trabzonspor’un hâlâ çok yakınında. Sadi Tekelioğlu ve Ersun Yanal’ın koordinasyonu yetmez. Yönetimin bu konuda ısrarcı olması, bir politika olarak görmesi, bu değerleri etrafa saçmak yerine madenleri iyi işlemesi gerek. Bu fırsat her zaman kapıyı çalmaz.
Trabzon’un imajı
Çok şair, yazar, biliminsanı, siyasi, tiyatrocu, sinemacı, sporcu yetiştirmiştir ama yetiştirmekten utandıklarının çirkinlikleri olmuştur son dönemde Trabzon’un imajı. O çirkinliklerin unsurlarının başında silah gelir. O nedenle genel bir hassasiyet çok normaldir. Yusuf genç ve heyecanlı bir kardeşimiz. Bilerek ve isteyerek, son dönemin o çirkinliğine gönderme yaptığını düşünmek bile istemem. Ancak bu olay onun aracılığıyla her arkadaşına bir kez daha ne kadar hassas olmak gerektiğini gösterdi. Sonrasında dilediği özür kıymetli. Bakma sen Yusuf kardeşim, “Bir sevinci bile hazmedemiyorlar” diyen bu kentin zararlılarına. Sen ve senin gibi ne kadar başarılı insan kendini o şairler, efsaneler, güzel değerlere katarsa Trabzon’un imajı o kadar iyileşir, gelişir, en büyük fayda da size gelir.
Muhalefet ne yapmalı?
Trabzonspor’da yakında ya da normal zamanında yapılacak kongre öncesinde muhalif kanat çalışmalarına başladı. Şu ana kadar ‘biz varız’ diyenlerin demokratik hakkına da saygı duymakla beraber, sandık tarihi gerçekten netleştiğinde Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu’nun çok daha farklı kişilerle ‘gerçek’ yarış içinde olacağını düşünüyorum. O nedenle daha gerçek adayların ortaya çıktığını sanmıyorum. Daha uzun bir zaman olduğu kesin ama benim adaylığı düşünenlere naçizane bazı tavsiyelerim olacak.
l ‘İbrahim Hacıosmanoğlu gitsin de kim gelirse gelsin’ tarzındaki bir anlayışın hiç tutarlı politika olmayacağını, Hacıosmanoğlu’na neredeyse hiç şans verilmezken nasıl çalışıp başkan olduğunu biraz araştırmaları gerekiyor.
l Her alandaki muhaliflerin yapması gerektiği gibi yapılanları ya da yapılması planlananları değil, kendi planlarını aktarmaları gerekiyor.
l Trabzonspor’un borç kalemlerini çıkarmak yerine bu tablonun nasıl ortadan kaldırılacağını, formüllerini anlatmaları, kaynaklarını ortaya koymaları gerekiyor.
l Sadece Trabzonspor için değil, ülkenin genel futbol yapısına ve akışına dair de biraz kelam edip, Trabzon’a sıkışan değil, ülkede etkisi olan bir hava estirmeleri gerekiyor.
l Mevcut yönetimin kendi içinde yaşadığı ayrışmaları anlatırken, yaptıkları tercihler ya da izledikleri politikalarla gelecekte daha fazla ayrışılacağının sinyallerinden kaçınmaları gerekiyor.
l Mevcut yönetimi siyaset üzerinden eleştirirken her platformda ‘siyasi’ figürler ve söylemlerle boy göstermekten uzak durmaları gerekiyor.
‘’Trabzonspor için çok şey‘’
Trabzonspor en uygun şartlarla sahadaydı. İdeale en yakın kadro. İdeale en yakın Avni Aker atmosferi. Ve en önemlisi ideal Galatasaray! Tabi ki Trabzonspor açısından. Bu noktada Bordo-Mavililer’in teknik ekibinin tespit ve çözümlerini de gözardı etmemek lazım. Çünkü Sneijder gibi Galatasaray’ın en önemli çarkını az faul-az kart problemi ile kitlemeyi başaran Ersun Yanal’ın öğrencileri, iyi bir zamanlamayla skoru da bulunca ev sahibi için taşlar yerine oturdu. Trabzonspor’da takım savunması anlamına tüm bunlar olurken, Mehmet Ekici’ye ayak uyduran oyuncu sayısının artması da Karadeniz ekibinde işlerin iyi gitmesinde önemli rol oynadı. İkinci yarıda Galatasaray’ın daha fazla risk alarak oynayacağı malumdu, öyle de oldu. Ancak bu malum olaya Trabzonspor’un reaksiyonu gecikince Sarı-Kırmızılılar’ın baskısı ve özgüveni de arttı. İlk yarıyı son dakikalardaki pozisyon dışında yere bile düşmeden tamamlayan Hakan Arıkan’ın Galatasaray ataklarındaki performansı, takımını ayakta tuttu. Ta ki, 67’ye kadar... Kulübede Yanal’ın çırpınışları bile uyandırmayınca Trabzonlu oyuncuları Emre sarstı Avni Aker’deki huzur ortamını. Bu dakikalardan sonra hem değişiklikler hem de yorgunluk etkileri maçı ve skoru her 2 takıma da yaklaştırdı. Ve bu anların kazananı da Trabzonspor oldu. Belki Trabzonspor’a büyük bir hamle yaptırmayacak, konumunda etkili olmayacak ama bu tip maçları kazanmanın getirdiği psikolojik hava en az diğer etkenler kadar fazladır.
‘’Makiler, jeopolitik değer ve gerçekler!‘’
Türkiye tanıtılırken hep okullarda şunlar anlatıldı; 3 tarafı denizlerle çevrilidir, jeopolitik önemi büyüktür, maki örtüleri, denize paralel dağları, her bölgesinde gölleri ve akarsuları vardır...
Vardır var olmasına da aslında ülkemizin tanımını biraz değiştirmenin, yeni nesillere farklı öğretmenin zamanı gelmiştir. Nasıl tarif edebiliriz bilmiyorum ama memleketimiz için şunları söyleyebiliriz belki... Normal ülkelerde 3-5 senelik gündemi 3-5 saatte yaşayabilir, ertesi gün hayatınıza aynı şekilde devam edebilir, bugünün kahramanlarını yarın hain olarak görebilir, dünyada her şeyden anlayabilir ‘ulemaları’ bir çatı altında görebilir, adrenalin bağımlısı olabilirsiniz.
Yine o ‘birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz’ günlerdeyiz. Bugünkü tüm kötülüklerin sebepleri, güzel olan her şeyi elimizden alanlar, iğrenç sonuçların günahkarları o ihtiyaçlarımızın sorumluları yine bizleri kocaman bir krizle başbaşa bıraktı! Normale göre değil de en anormale göre yasa yapanlar, normalleri tüm güzel alanlardan soğutanlar bugün gelinen noktaya çözüm ararken, aslında kaybedilenin insanlığımız, vicdanımız olduğunun bile farkında değiller. Hala erteleme, öteleme, devlet gücüyle böbürlenme, ayrımcılığı daha da keskinleştirme peşindeler. Ve biz bu kadar abukluğun içinde bir yandan da futbol izlemekteyiz. Hangimizin ailesinde her renkten insan yok ki! Ama işte her rengi birbirine savaştaki düşman bayrağından öte şekilde düşmanlaştırdılar. Yarın, bugün masa başında, eyyamla, ahkamla, işlemeyen kanun-kuralla düzelmez bunlar. Ama deneyin bakalım, biraz daha kurcalayın, koca bir labaratuvar haline getirdiğiniz memleketi.
Ve hadi hızlı bir geçiş, karşınızda Konya-Trabzon maçı! Konya özellikle evinde, seyircisiyle bir başka oynuyor. 90 dakika boyunca coşkulu, hak ederek, üstelik Trabzon’u tutmayı da bilerek oynadı. Erkan ve Mehmet’siz Trabzon, fırtına etkisinden çok uzakta. Organize olamıyor, Cardozo doğru isimlerle ya da sistemle oynamıyorsa boşuna oynuyor. Sonuç kaçınılmazdı. Trabzonspor ders çıkarması, Konyaspor da alkışlanması gereken bir maç daha çıkardı.
‘’Başkan diyor ki...‘’
Trabzonspor’da Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu 2 gündür toplantılar yapıyor, ziyaretlere gidiyor, basınla hiç olmadığı kadar vakit geçiriyor. Gündemi yoğun. Transferden tutun da kongreye kadar. Çok konuşmayı sevmeyen Hacıosmanoğlu için bunların hepsi birer açılım. Mesajların bazıları net değil ama tanıyan biri olarak ben, şifreleri çözebiliyorum. Alt alta koyar ve toplarsak Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu aslında şunları söylüyor...
Yanal meselesi
Ersun hocanın tahtı saha içi sonuçlarından çok saha dışındaki durumlardan sallandı. Oyuncularıyla diyalogları, menacerlerle ilişkileri. Futbol bilgisine asla laf söyletmeyeceğim Yanal’a başkanın tavrı merak konusuydu. Hacıosmanoğlu çok sağlam şekilde güvendiğini gösterdi. İdmana gitti, takıma mesaj verdi. Sonra şehirde yanından hiç ayırmadı, Özyazıcı ziyaretinden Akyazı gezisine kadar beraber dolaştı camiaya mesaj verdi. Yani, ‘Hocam burada’ dedi, konuyu kapattı.
Transfer mevzusu
Belki de ilk kez sakin kaldı, fevri davranmadı. Constant için yakın çevresinden gelen, “Satacaksak da oynatıp satalım, kadro dışı tutmayalım” çıkışını dikkate aldı. Burası önemli. Başkan geçmişteki anlık hatalarının yerine şimdi çok daha dikkatli ve hassas davranıyor. Gidenler ve gelenler mutlaka olacak ama bunlar için bile eski tarzın dışına çıkılacağını gösterdi.
Muhalefete bakış
Başkanın damarı burada başka atıyor. Dayanamadığı ve soğukkanlı kalamadığı bir nokta. Herkesi aynı sepete koyuyor ve yanlış yapıyor. Herkes bu kadar kötü ve bu kadar art niyetli olamaz. Başkan, Divan Başkanı Sürmen’e özetle, “İşim olmaz” dedi. Eski hikayelerin burada büyük rolü var ama yine de hedefe koyacaklarını biraz ayırmalı.
Adaylık hakkında
Hacıosmanoğlu özellikle son 2 ay içinde yeniden başkanlık için çok iştahlandı. Ersun Yanal’a olan güveni, muhalefetin etkisizliği derken, yeni kongrede artık mutlaka aday olacaktır. Bu kadar da değil söylediklerinin satır araları okunursa.. Kentten büyük destek gördüğünü söylüyor ve en çok eleştirildiği noktanın da yönetimsel hatalar olduğunu biliyor. Çok daha güçlü bir yönetimle göreve geleceğini öngörüyorum. Şu an için kendini yarı yolda bırakmayanlar ve çok çok önemli isimler!
Sportif başarı
Trabzonspor için sportif başarının ne olduğu çok tartışılabilir bir durum. Ancak taraftarın beklentisi skordan bağımsız iyi futbol ve savaşan takım. Başkan net bu konuda. Diyor ki: “Gelecek sezon çok daha iyisi olacak.” Bu, daha pahalı, daha yıldızlı bir kadro demek değil. Yıldız aldı, hepsi tutmadı. Para harcadı, geri dönüş olmadı. Yani, “Bizler taraftarız. Bugün başkanız, yarın tribündeyiz. Tribündeyken ne görmek istiyorsak onu alacağız” diyor. Adını çok duymadığımız çok oyuncuya hazır olalım.
Ekonomik durum
Bu noktadaki kozlarını pek oynamadı. Son dönemde özkaynaklardaki iyi tablo ve satılabilir oyuncu durumu Trabzonspor için önemli. Başkanın kritik durumlarda çaldığı kapıları ve ne zahmetle para bulduğunu biliyorum. Kendi karakterini de düşününce zor iş. Son yapılandırma büyük nefes aldırdı ama asıl zafer stadın isim hakkının satışıyla olacaktır. Buradan gelecek para belki kasaya girmeyip banka kredisini ödeyecek ama o bile büyük bir yükten Trabzon’u kurtaracak. Bu bile başlı başına seçim kozu.
‘’Önyargılar ve Yanal‘’
Ersun Yanal’ı insani ilişkileri, özel hayatı ve futbolcularıyla yaşadığı gereksiz polemikler sebebiyle eleştirebilirsiniz.
Bu eleştirileri başka birçok teknik adam ve hatta işi ‘yönetmek’ olan karar vericiler için de yapmak mümkün. Ancak sadece futbol ve futbol odaklı tercihler üzerinden hareket edecek olursak o zaman Ersun Yanal’ın milli takım hariç her kulüp için şans olduğunu söylemek gerekir.
Bunu sadece ben de söylemiyorum üstelik. Kendisiyle daha önceki dönemlerde beraber çalışmış, aynı odayı paylaşmış, sonrasında arası bozulmuş yöneticiler bile konu buraya geldiğinde, asla Yanal’a toz kondurmamaktadır. Son olarak kendisiyle uzun süre çalışmış bir başkan olarak Sadri Şener’in yolladığı, “Yönetim transferi Yanal’a bırakmalı, biz öyle yapmıştık. Kendisi bu işte iyidir” mesajı da dikkate alınması gereken bir mesajdır.
Yanal yerlide ilk tercihti
Gelelim bu işlerin Trabzonspor’da nasıl yürüdüğüne ve Yanal ile nasıl yürüyebileceğine. Bir kere net olarak belirtmekte fayda var ki, Trabzonspor macerasını uzun zamandır yakından izlediğim Başkan Hacıosmanoğlu’nun aklında birlikte çalışmak istediği hep 3 öncelikli isim vardı... Yabancılarda Lucescu ve Halilhodzic, yerlide ise Ersun Yanal. Hatta hatırlayanlar olacaktır, Hacıosmanoğlu, Nuri Albayrak yönetiminden ayrılıp başkanlık için çalışmaya başladığı ilk dönemde de Yanal ismini telaffuz etmiş, Albayrak erken davranıp işi bitirmişti.
Neyse, tarihte yolculuğa gerek yok. Başkanın Yanal’a ve onun oyun felsefesine inancı büyük. Futbol bilgisine, oyuncu tercihlerine de çok inanıyor. Her kulüpte olduğu kadar Trabzonspor’da da oyuncu önerenler, işi çok iyi bilenler (!), tanıdık teklif edenler var ve olmaya devam edecek. Ancak Ersun Yanal ismi ve tercihleri bu tip birçok sıkıntıya önemli bir barajdır. Bugün adı lazım değil birçok teknik adamın her türlü kararı tartışılabilir ama Yanal’ın listesi her önyargıyı yerle bir edecek türdendir.
Başarı kıstası...
Onur Kıvrak’tan Colman’a, Selçuk’tan Arda Turan’a, Egemen Korkmaz’dan Burak Yılmaz’a kadar Trabzonspor’a ve şimdi de Türk futboluna hizmet eden birçok isme dokunmuşluğu vardır. Astronomik sayılamayacak maliyetlerle yaptığı tercihler ve ortaya çıkardığı yıldızlar yeni dönem için hem yönetimin hem de kulübün şansıdır.
Bu nedenledir ki, Trabzonspor’da yeni sezonda kendi kadrosunu ve sistemini oynatma şansı bulacak olan Ersun Yanal’ın başarı ihtimali bu sezon yaşananların çok ötesindendir. Başarı nedir peki diye soracak olursanız...
Bu, başlı başına bir yazı konusudur ama bence başarıya giden yol, Trabzonsporlular’ı stada çekecek futbol, kaybettiğinde bile alkışlanacak mücadele ve elindeki kadrodan 2-3/3-4 yıl bandında faydalandıktan sonra onların yerine yenilerini koyabilme yeteneğidir. Şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi, Avrupa’da başarı gibi beklentiler bu süreçlerin beraberinde gelecek hedeflerdir.
‘’KONGREN!‘’
Yine başladı malum süreç. Kongre atmosferi yani. Yargıtay, sayıştay, danıştay, hukuk üst kurulu, alt mübaşir denetim sistemi, yaz kızım, oku abicim mevzuları yine. Yine diyorum çünkü Trabzonspor adliye koridorlarıyla 2010-2011 sezonuyla tanışmadı. Öncesinde de var bir hukuk-kongre flörtü. Amerika’dan bir üye itiraz etmişti, kongre ertelenmişti. Sadri Şener ve İbrahim Hacıosmanoğlu yarışacakken. O olayı hala ne anlayan var ne anlatan!
Neyse, günümüze dönelim. Son kongrenin ortamı ve özellikle de seçime giren 5 adayın birleşmek, birinin yönetimine girmek gibi haz edilmeyen tavırlar yerine sonuna kadar sandıkta kalışı Trabzonspor ’a saha dışı katkı yapan işlerdi. O kongreye itiraz edildi. Başkanlık süresine dair.
İsimler değişiyor ama...
Özetle şu deniyor şimdi; o gün başkan 6 aylığına seçilmişti. 2.5 yıllık görev süresi hukuki değil. İsimleri bir kenara bırakırsak Trabzonspor’da kim buna mantıklı-akılcı diyebilir? O gün sandık başına gidenler 6 aylık mı başkan seçmiştir? Beyler... Size göre Atay Aktuğ iyiydi ama çevresi kötüydü. Yerden yere vurmaktan beter ettiniz.
Atay Başkan, Trabzonspor ile ilgili bir tek kelam bile etmeyecek kadar soğudu. Beyler... Nuri Albayrak, hükümetin adamıydı. Aidatları yatırmış, başkan olmuştu. Sümer’e, Özak’a olmasa da onların açık destek verdiklerine karşı. Ayıp ettiniz, kendi delegenizi, üyenizi 3’e 5’e bakar sınıfa koydunuz.
Şener neden kırgın?
Beyler... Sadri Şener’i büyük bir iradeyle getirdiniz ama asla hakkını veremediniz. Ortada şampiyonluk varsa başkanı Şener’di, es geçtiniz. Adliyede yalnız bıraktınız (Birkaç isim hariç), arkasından davul zurna çalmaya hazırlandınız. Şimdi, “Bir daha asla” diyorsa bu eser sizlerin.
Beyler... İbrahim Hacıosmanoğlu bırakın başkanlığı sizlere göre asla yönetici bile olamazdı. Fakat siz o kadar kendi gerçeklerinizden habersiz ilerlediniz ki, Hacıosmanoğlu ’nun eylem ve söylemlerinin Trabzonspor gerçeğindeki yerini göremediniz. Beyler...
Hacıosmanoğlu’nu ‘siyasi’ ilan ettiniz. Bu kulübün son 20 yılında damgası olan, elinden gelen her iyiliği yapan Faruk Özak, Almanya’daki Yeşiller Partisi’nin mi bakanıdır! Dönemin siyaseti ile günün siyaseti arasında ne gibi farklar vardır? Ve şu an mevcut başkana muhalefet yapanların siyasi görüşü, yakın duruşu yok mudur, olmayacak mıdır?
Heves bırakmıyor
Beyler... Siz bilirsiniz tabi ama sanki yeter. Kongre turizmini anlarım ama Trabzon’u ona hiç ihtiyacı yok. Uzungöl’ü var, Sümela’sı var, pidesi var, köftesi var, şahane insanları var. Denk gelir, stadında yer bulabilirseniz (!) güzel takımı var.
Beyler... Siz Sadri Şener’i hak ettiği gibi gönderememiş... Hacıosmanoğlu üzerinden fetva vermiş... Son 10 yıldaki tavrıyla bu koltuğa oturacak herkesin önünü tıkamış ve en önemlisi, “Onlara bunlar yapılıyorsa bize neler yapılmaz?” atmosferini yaratan, “Küçük olsun, benim olsun” insanlarısınız. Beyler... Siz kendinizi ve yaptıklarınızı iyi bilirsiniz. Biraz düşünün, kararınızı verin.