Arama

Popüler aramalar

‘’Trabzon için büyük adım‘’

Erciyesspor deplasmanının, Eskişehir maçından daha zor olacağı öngörüsü herkes tarafından kabul görüyordu... Çünkü Zokora ve Colman gibi kadro dışı eksiklerine, Özer’in sakatlığı ve Aykut’un cezası da eklenmişti. Ki buradaki asıl belirleyici durum Özer’in ve Aykut’un işini yapacak oyuncuların bu zamana kadarki performanslarının pek de parlak olmamasıydı.

Ancak Trabzonspor’da Hami Mandıralı’nın verdiği sözü tutması ve takımı her ne olursa olsun ‘dikine’ oynatması yine işe yaradı. Bordo-Mavililer, tıpkı Sivasspor ve Gençlerbirliği gibi ligin son dönemlerde çıkış yapan bir başka ekibi Erciyesspor’a karşı da rahat dominant olmayı başardı, erken iki golle maçın kendisi adına önünü açtı.

Burada yine Trabzonspor’un değişkenliği adına şunu söylemek lazım ki, kısa süre öncesine kadar 1-0’lık skor avantajını ya da deplasman eşitliğini korumak için mücadele eden Trabzonspor gitti, yerine daha agresif, gollerin peşinde koşan, attığı gollerin tamamını geçmişe dair bir özür sayan takım geldi. Bu kimlik değişimleri aslında aynı kadroyla bu kadar kısa zamanda çok kolay değildir. Ama demek ki, Trabzonspor’un mevcut kadrosu da tüm eksiklerine, gediklerine rağmen pasif direnişe değil, dikine futbola çok daha yatkın.

Hami Mandıralı ve öğrencilerinin gidebileceği en uzak yol Avrupa Ligi’ne az ön eleme ile katılım bileti. Bu yolda ufak tefek kazalar da yapıyorlar zaman zaman. Ancak berabere biten Eskişehir maçı da, iç sahadaki Kasımpaşa sınavı da gösterdi ki Trabzonspor’un potansiyeli kabına sığmayan bir özgüvenle ortaya çıkabiliyor.

19 Nisan 2014, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzon için bu maç burada bitmez!‘’

Trabzonspor için öncesi de zordu, oynandığı anlar da... Ve tabi ki bundan sonrası da pek ‘normal’ olmayacaktır. Sonrasına geçmeden önce bir maça bakalım.

Zor fikstür periyodunda 4 maçtır kaybetmeyen ve Sivas ile Gençler gibi iki önemli rakibi de 7 golle geçen Bordo-Mavililer, Eskişehir’e yine kadro bunalımı ile gelmişti. Hami Mandıralı’nın istediği, yönetimin uyguladığı ve tartışmasız doğru olan kararla Zokora-Colman kadro dışında kalmış, takımın omurgası yine mecburi rotasyona uğramıştı. Fakat dirençli ve Mandıralı’nın da dediği üzere ‘dikine’ oynayan Trabzonspor, Eskişehir’de de sahanın dominant tarafıydı. Son haftaların en çalışkan ismi Özer ile bulunan gol ve ikinci yarının hemen başında Henrique ile farkın büyümesi, Fırtına’nın arayıp da bulamadığı bir şeydi. Ancak kırılma dakikalarına girilirken çok tartışılabilecek bir penaltı ayarını bozdu Fırtına’nın Ki sorduğum ve fikrine güvendiğim kişilerin de ‘o mesafeden penaltı olmaz’ tarafında durduğunu belirtmeliyim. Ve Eskişehir daha cesaretli geldi o dakikalardan sonra ve tıpkı Trabzon gibi güzel bir dakikada ve ne dramatiktir ki, yine penaltıyla eşitliği buldu. Her ne kadar bu pozisyon için pek tartışmak gerekmese de o ilk karar ve sezon içindeki isyan hali sebebiyle hiçbir Trabzonlu’nun adil karar diye düşündüğünü sanmıyorum.

Sonrası gergin Trabzonspor’un gergin ismi Aykut da kırmızı görüp mevcut dertlere bir yenisi daha eklenince Fırtına adına işin rengi iyice değişti. “Trabzonsporlu oyuncuların hiç kredisi yok, çok kolay kart çıkıyor, penaltılarımız verilmiyor, çifte standart uygulanıyor” görüşündeki Bordo-Mavililer’in işin patronu ve sorumlusu gördükleri TFF Başkanı Yıldırım Demirören’i bundan sonra o koltukta pek rahat oturtacaklarını sanmıyorum. Bu da Trabzonspor adına yeni bir maç ve saha anlamına gelmektedir.

14 Nisan 2014, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu da yeni bir Trabzonspor!‘’

Fakat artık kısa periyotta mutlaka kazanılması gereken ‘Avrupa bileti’ de girince homurdanmalar başladı, “Neden kazanamıyoruz, iyi oynamak yetmez” eleştirileri gündeme geldi. Doğal, Trabzonspor büyük bir takım. Bırakın iyi oynarken puan kaybetmesini, kötü oynarken bile kazanmasını beklemek normal. Ancak unutulmaması gereken şu ki, Trabzonspor’un mevcut kadrosu anormal. İnanılmaz dengesiz, kritik bölgeleri alternatifsiz. Yani bazen bir tercih yapmanız gerekiyor, ya aşırı kontrollü, birkaç formata dayalı, silik futbol ya da Hami hocanın sözünü verip tuttuğu dikine futbol. Dikine futboldan alamadığını dün kontrollü, genelde can sıkan oyundan aldı Trabzonspor.

Bekledi, alanını iyi kontrol etti, neredeyse pozisyon bile vermedi. Son 2-3 haftanın neredeyse 3’te 1’i pozisyonla da 3 puanı 3 golle aldı. Sınırlı oyuncu topluluğuna, sorunlu oyuncuların da eklenmesiyle Hami hocanın işi iyice güçleşti. Kazanan haklıdır, alkışlayın beni demek onun işi de değil, tarzı da. Ancak dün kazandı, kredi topladı. Trabzonspor’un eksiklerinin kazanırken bile görülmesi aslına bakılırsa hem hoca hem de yönetim tarafından görülmesi ise en büyük avantaj.

08 Nisan 2014, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor'da sorun hep aynı‘’

Trabzonspor geçtiğimiz hafta Kasımpaşa karşısında ne yaşadı ve yaşattıysa dün de bir yenisi tekrarlandı. Bu kez daha az pozisyon verdiler ama neredeyse aynı oranda fırsat yakalayıp yine kullanamadılar. Ve görünen o ki, Sivasspor deplasmanında olduğu gibi sürpriz şekilde çok erken gelen gol ve futbol şansı Bordo-Mavililer’in yanında olmadığı sürece sezon böyle tamamlanacak.

Rakip alana top taşımakta, üçüncü bölgeyi Olcan-Yusuf-Özer gibi -ki 3’ü de formda- alternatif etkinlik özellikleri olan oyuncularla geniş kullanmakta fazla zorlanmayan Trabzonspor’un sorunu son dokunuş. Dün de ceza alanının hem içinde hem de dışında pozisyon bulmakta pek sıkıntı çekmediler ama bitirecek futbolcu yoktu. Henriqeu’nin zirvedeki halinin bile Trabzonspor için tartışılır olduğunu düşününce, böyle formsuz zamanları el freni olmaktan öteye gitmiyor. Emre eksik, Janko kafa olarak çok kopuk. Böyle olunca iş, sürprizlere, ekstra oyunculara kalıyor. Sonra yine en başa dönüyoruz, olmayınca olmadı, tıpkı Kasımpaşa’daki gibi. Neticede Trabzonspor, yine 2 puan kaybetti ve Avrupa bileti için ‘yedek yolcu’ statüsüne girdi. Sadece, deplasman-iç saha diye ayırmadan ortaya konan ‘dik’ ve ‘baskın karakter’ futbolu hiç şüphe yoktur ki Trabzonspor’un sevenlerine bir teselli oluyordur.

Kaçan fırsatlarda sinirleri bozuluyor ve kızıyordur ama sanırım duruma en çok Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu takılıyordur. “Kendimi düşünsem biraz daha fiyat artırır bir golcü alırdım devre arasında” açıklaması her ne kadar samimi ve Trabzon’un ekonomik yapısı itibariyle gerçekçi olsa da kaçan puanları ve onların getireceği parayı düşününce şimdi o kararı aldığına kendisi de pişmandır diye düşünüyorum.

30 Mart 2014, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor neden kaybetti!‘’

Juventus maçı öncesiydi... Genel kanı Trabzonspor’un fark yiyeceği, işin İtalya’da biteceği yönündeydi. Hiç de öyle olmadı. Karşılaşmayı izlemeyenler, 2-0’lık Juve galibiyeti hakkında, “Normal skor, az bile olmuş. Kimbilir neler kaçtı...” diyebilirdi. Fakat maçı takip edenlerin durumu bambaşkaydı, Trabzonspor deplasmanda İtalya liderini, kupanın favorisini sahasına hapsetmiş, sayılmasa da bir gol üretmiş, acemiliğine yenilmişti. Aynı şey dün gece için de geçerliydi bir anlamda. Kasımpaşa ile kapışmadan çıkacak sonuç ‘normal şartlar altında’ golsüz eşitlik ile bitse Trabzonspor için olağanüstü bir durum sayılmazdı. Neticede bu takım en son ligin başlarında 2’de 2 yapmıştı.

Fakat maçı izleyenler yine farka tanıklık etti. Trabzonspor golsüz biten maçta sayısız fırsat yakaladı, belki de en iyi ve 90 dakika boyunca aktif olduğu bir maçta 3 puanı kaçırdı. Geçtiğimiz haftaki 4-0’lık Sivasspor mücadelesi dahil.
Bordo-Mavililer’in temel eksikliğinin ideal 11 değil kulübesi olduğu da ortaya çıktı. Kasımpaşa’nın hocası Şota ilk yarıdaki Olcan-Yusuf aktifliğini bitirmek için savunmayı öne aldı, riskli bir ofsayt taktiğine başladı. Ancak Trabzonspor’da Hami Mandıralı ise çaresiz kaldı. Kulübeden bu hamleye karşılık vereceği bir ismi yoktu. Sakatlık, hastalık, ceza... Aslında tüm bu sınavlar Trabzonspor’un acil ihtiyaçlarını gösteriyor. Bu sezon bu takım öyle ya da böyle Avrupa potasına girer ama gelecek dönemde yarışta olması için değişmesi ve gelişmesi gerektiğinin dersidir dün geceki Kasımpaşa maçı.

22 Mart 2014, Cumartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor'da Hami Mandıralı olmak‘’

Trabzon futbolu çok sever. Haddinden fazla. Aşkın önündedir hatta. Mantığı yoktur çünkü Trabzonspor sevgisinin Trabzon’da. Pilavın sarısı, pidenin tereyağı azdır, köftesi hamsisi tavırlıdır Trabzonspor’da işler kötüyse. Büyük ailedir Trabzonspor aslında, zenginiyle fakiriyle. Bir gecede şehir yapacak kadar kalınları da vardır, son parasıyla maça gelecek kadar ince düşünenleri de. Ailenin babası başkan ise, abisi de hocasıdır. En kritik yerdedir aslında aile için. En son babaların duyacağı şeylerin önüne geçer, set olur, arayı bulur. Trabzonspor, kentin en büyük profesyonel kurumudur ama amatörce bir ruhla yönetilir aslında. O yüzden teknik-taktik, antrenman bilimi kadar başka şeyler de gereklidir Trabzonspor hocası olmak için.

Misal, yabancıysan, önce severler. Çok hem de... Hesabı anılarınla, yarım yamalak Türkçe konuşmanla ödersin. Sonra kızarlar. İlk zamanlarda sempatik gelen tavırların, Avrupalı rahatlığın, her ne kadar gerçekleri yansıtsa da realist bakış açın gücendirir. Rahat edemezsin yani.

Yerli ama Trabzonlu değilsen, yine severler elbette. Kredin vardır ama sonsuz değildir. Akıllarda hep, ‘Ne anlar bizim derdimizden, başarılı olsa yarın başka yere gider’ sorunsalı vardır.
Ama en zoru yerlinin yerlisi, Trabzonlu hoca olmaktır. Topçuya da zordur ama hocanın yükü daha ağırdır. her türlü yabancıya göre daha kolay dokunabilir olduğunuz, sokaklarda yürüdüğünüz, görüldüğünüz için elinize sistem tutuşturan da çıkar, fütursuzca eleştiren de. İstisnalar dışında isminizle hitap ederler, hocalığınız, makamınız pek takılmaz. Semtin çocuğusunuzdur nitekim.

Mustafa Akçay futbol aleminin görebileceği en sıradışı, farklı, konuşmayı keyifli, başka kafadaki isimlerinden biriydi. Dayanamadı, duygusallığı ağır bastı, susarak gitti. Misyon şimdi tüm ağırlığıyla Hami Mandıralı’nın omuzlarında. Sahayı, kulübeyi, tesisleri, çimi, sporcunun evini bilen Mandıralı’nın. Bu sezon bittiğinde onu hangi yönüyle değerlendiririz, kalır mı, gider mi bilmem ama bilmem size Trabzonspor’da hoca olmak ile Hami hoca olmak arasındaki farkı anlatabildim mi?

Hacıosmanoğlu’na düşen...


Başkan Nuri Albayrak, en yakın çalışma arkadaşı ise İbrahim Hacıosmanoğlu idi. Başkanı o yıllardan beri tanırım. Tabi ki eleştirilebilir, her yaptığına doğru demek mümkün değildir ama bunca yıldır hayatımıza girip çıkan, tanıdığımız, futbol alanından ayrılınca bir daha karşılaşmadığımız insanların aksine bir kişiliktir. Yıllardır hiç değişmemiştir, radikal, ağır, söylenmesi zor cümleleri o günde kurardı. Tek farkı şimdi başkan olması, medyanın da onu yeni yeni tanıması. O günlerdeki tavrı Albayrak ile ters düşmesine yol açtı. Hacıosmanoğlu’nun sert açıklamaları kendi kulüp resmi sitesinden ‘Bizi bağlamaz’ diye yorumlanınca ipler koptu. Arkadaşlarını da alıp ayrıldı.

Şimdi şartlar, olaylar tabi ki farklı ama yönetimdeki huzursuzluk o dönemlerdeki kadar ağırlaşıyor, hepsini geçtik Trabzonspor’a yakışmıyor. Yakışmayan kısmı Başkan kendisi bizzat açıkladı. Son istifalar öncesinde yöneticilerin kavga için tesis dışında adam beklettiğini söyledi ki, olacak iş değil. Eğer engellenmemiş olsa, böyle bir şey yaşansa o imajı nasıl silersiniz, futbolculara nasıl anlatırsınız durumu?
Seçim yönetimlerinde bu tip yönetim kurulu sıkıntıları normaldir, siyasi partilerden tutun, bir çok mekanizmada yaşanır. Ancak sürmesi zarar verir, yapıyı, işleri işlemez duruma getirebilir. Birlikte yola çıktığı, tüm kamuoyuna tanıtıp, Trabzonspor markasını emanet ettiği kişilerle şimdi bu noktaya gelindiyse tek çözüm daha uyumlu bir yönetim kurulu oluşturmaktır. Zira 15 kişinin bile sırtlamakta zorlanacağı yükü şimdi daha az ve aktif olmayan idarecinin taşıması Başkan Hacıosmanoğlu’nun da en büyük handikapıdır. Gereğini yapmak, yaranın kangren olmasının önüne geçmek gerekir.

Beklenti ve transfer dönemi


Başkan sezon başında ne şampiyonluk ne de yıldız sözü verdi. Yeniden yapılanma, öze dönüş adımları, borçların temizlenmesi gibi vaatlerle yola çıktı. Buna rağmen takımın özellikle Avrupa’daki performansı heyecanı da beklentiyi de katladı. Transferde beklenti çıtası düşükken gelen Malouda ve Bosingwa da o çıtayı haliyle yükseltti. Ve Trabzonspor’da şimdiden gelecek sezon planları yapıyor taraftarlar. Normal şartlarda mevcut kadronun ilk 2’yi zorlama olasılığının hayli az olduğu düşünülürse ekonomik açıdan sorunları süren yönetimin işi yine zor olacak. Sportif başarı çıtası nereye konur bilmem ama transfer stratejisi çok iyi ayarlanmalı, net ifadelerle paylaşılmalı.

21 Mart 2014, Cuma 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor'dan beklenen refleks‘’

Üzerine gelen, camia adına beklenti üstü 6 maçlık ceza, ideal 11’in önemli bölümünün sakat olması ve formsuz olması, fikstürünün zorluğu gibi sebepler de Trabzonspor’un psikolojisine negatif darbeler sayılabilirdi. Ancak Karadeniz ekibi bu kez belki de uzun bir zaman sonra ilk kez ‘büyük takım refleksi’ gösterdi.

Evet, Sivas’ın eksikleri vardı, Yiğido zaten formsuz bir dönem yaşamaktaydı ama Trabzonspor’un daha nice kağıt üzerinde basit maçlarda neler kaybettiğini, hatta kazanırken bile taraftarına çile çektirdiğini unutmamak lazım.
Bu dönüş Trabzonspor için en azından psikolojik açıdan önemli. Eldeki sıkıntılar hanesine bakmadan, geleceğini kendi belirleme çabasındaki futbolcuların sayısının artmasıyla Sivas’ta büyük bir skor ve kontrol farkı yarattı Hami Mandıralı’nın öğrencileri.

Sadece dün değil, haftalardır birkaç kişilik oynayan Olcan’dan, Özer’in artan ve skora yansıyan katkısından, bu kez çok fazla zorlanmasa da Onur ve savunmanın konsantrasyonundan ekstra işler olarak bahsetmek mümkün.
Tabii ki bir de Hami Mandıralı’dan... Sadece kulübeyi bilmek, strateji üretmek, rakibi çözmek, Trabzon şehri ve Trabzonspor takımı için pek yeterli olmuyor maalesef. Ancak Hami hoca, kulübeyi, sahayı, soyunma odasını, tesislerin havasını, Trabzon’un sokaklarını çok iyi biliyor. Belki ondan şimdilik çok başarılı bir teknik adam olarak bahsetmek erken olur ama Trabzonspor’un mevcut havasını değiştirme adına en iyi tercihlerden olduğu açıktır.

17 Mart 2014, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vekile kulak verin!‘’

Şimdilik diyorum çünkü ülkede kahraman ile hain arasındaki makas iyice yaklaştı birbirine. 15 gün arayla vatansever ve hain olabilme ihtimaliniz hayli yüksek içinde bulunduğumuz günlerde!

Gelelim önerime... Bence Trabzon'a ve Trabzonspor'a büyük zararı dokunan, nereye hizmet ettiği belki ileride anlaşılacak olan sözde taraftar özde manyakların geçtiğimiz günlerde 'günah işleme özgürlüğünü' savunan vekilimize kulak vermesi lazım. Eğer oradan devam ederlerse, sportif alanlarda suç işleme konusunda bir özgürlük çıkarımları yapabilirler. Bizim gibi Trabzon ile Fenerbahçe arasındaki normalleşme sürecine katkıyı bekleyen safların zaten böyle bir özgürlük hakkı yok.
TV'de Trabzon Başkanı'nın yapılmayan konuşmaları üzerinden toplum analizi yapan, öfke, kin ve kavgadan beslenen, çapı geniş, esnekliği yüksek, tarafı çokların zamanındayız.

İki gün sürüyor bizim sevincimiz... İbrahim Hacıosmanoğlu'nun mesajına seviniyoruz, Fenerbahçe'nin naif yanıtına mutlu oluyor, Emre Güral için gelen 'geçmiş olsun' mesajlarını baştacı yapıyoruz. Biz birkaç günlük sevinçlerin insanıyız. Meydan sizin manyaklar.

Kafayı değiştirmedikçe...

Trabzonspor Başkanı Hacıosmanoğlu hemen istifa etsin... Trabzonspor hemen bir kongreye gitsin... Trabzonspor hemen yeni bir başkan bulsun... Etsin, gitsin, bulsun! Peki kafayı, mantığı değişterebilecek misiniz? Çözümünüz, tespitiniz, öneriniz nedir? Siyasetin futbolla flörtüne, hatta siyaset kurumuna bile inanmayan birisi olarak ben net şekilde söyleyebilirim: Trabzonspor şimdi mi siyasete alet oldu, bundan önce tam bağımsız mıydı? Hangi bakanlar, siyasetçiler hangi yönetimlere karıştı? Bunları benden daha iyi sizler bilmiyor musunuz, ey Trabzon’un büyükleri, üstadları! Şimdi halkı kandırmanın, ilk kez oluyormuş gibi bir hava yaratmanın ne anlamı var? Takım maça ortak iken sahayı yangın yerine çevirmenin mantığını, ‘bizim hakkımızı çaldılar, maç oynatmayız’ kafasını, hak ararken kendi oyuncusuna, markasına, şehrine bile zarar vermenin ne demek olduğunu nasıl açıklayacaksınız? Trabzonspor’da birileri kişisel hedefler, çıkarlar üzerine inşa ettikleri eleştirileri, söylemleri bir kenara bırakmalı, camianın asıl sorunlarına yoğunlaşmalı. Yoksa başkanlar değişir, kafa değişmedikçe önceki gecenin tekrarı, olanlariçin ‘oh olsun’ diyenlerin omuzlarında tekrar yükselir.

Ben de soruyorum Vali Bey

Trabzon Valisi Sayın Öz, sonradan ‘öyle demedim’ demeye getirse de Fenerbahçe maçı için alınacak tüm tedbirleri günler öncesinden paylaştı, tek tek anlattı. Neymiş, kendisine sorulan sorular üzerine yanıt vermiş. Zaten artık tüm gizlilikleri, alınacak olan tedbirleri en üst düzeyde paylaştığı için bundan sonraki maçlar ve organizasyonlar için ‘güvenlik toplantılarını’ canlı yayında da yapabilirler, rahat olsun! Şu an kentteki insanların en iyi tabirle ‘üslup’ sorunu olduğu noktasında birleştiği Sayın Vali Öz’e benim de birkaç sorum olacak... Sayın Valimizin görev ve sorumlulukları arasında kendisine sorulan her soruya yanıt vermek gibi bir mecburiyeti var mı? Sayın Valimiz, neden ve
niye kalem kalem alınacak tüm tedbirleri, çatılara konulacak özel güvenlik görevlilerini dahi açıklamıştır? Hadi tutamadı kendini, ‘Halka hizmet Hakka hizmettir’ sözünden hareketle açıkladı, o zaman stattaki kolluk kuvvetlerinin zaafından kim sorumlu olacak? Stada giren basın mensuplarının kalemlerine bile ‘ters ters’ bakılırken, stat içine o kadar meşale, sis bombası, torpil, hatta havai fişek nasıl sokuldu? Bunda asıl sorumluluk kentin en üst düzey valisinde değil midir, sorumlular için ne yapılacaktır? Bu sorulara yanıt veremediği sürece, büyük kent Trabzon’un valisi bu ‘büyük maç’ sınavında en az taraftarlar kadar yara almış, sınıfta kalmış olacaktır.

12 Mart 2014, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI