Arama

Popüler aramalar

‘’Yetmez ama evet!‘’

Üstelik bunu sağlayacak oyuncu kadrosu aynıyken ve genel şartlar değişmemişken. Maç seçen ve bunu gelenek haline getiren Trabzonspor’un yabancıları maça ‘tavırlı’ başladı. Colman ve Adrian oyuna asıldı, fark yarattı, Emre atletik özellikleri ve gol şansıyla 1-0’ı yakaladı.

Trabzonspor adına her şey iyi gittiği düşünülürken aslında ‘geri’ planda büyük zaaflar yaşanıyor, Bordo-Mavili formayı giyen stoperler, “İkinciyi atmazsanız halimiz zor” diyordu.

İlk yarıda ‘panik atak’ futbol oynayan Karabük, ikinci yarıda Trabzonspor’u kendi savunmasıyla zorlamaya kalkınca dengeler değişti. Mustafa Akçay ve Hami Mandıralı’yı bir kenara bırakın çözüm için futbolu bulan ilk 11’i bir araya getirseniz çare üretilemeyecek savunma kurgusu, yine atılandan çok yemeyi başardı. Üstelik ligin en iyi kalecisi ve stoperlerinden birine sahipken.

Sonra ayar verdi Hami hoca sahaya... Özer’e sabretmesi çok tartışılacak bir nokta olsa da, Yusuf ve Janko ile yüklendi. İkisi de bir işe yaramadı ama Olcan ve Emre geceye imzasını koydu direnciyle.

Zorladılar, başardılar. Bu zorlayan ve başarmaya çalışanların sayısı artmadığı sürece o özlenen Trabzonspor zor.

Hami hocaya gelince... 1 maçlık

hoca olmadığını, risk alabileceğini gösterdi. Mustafa Akçay’ın gitmesine zemin hazırlayan ‘sportif başarı’ noktasında ‘yeter mi’ bilinmez ama şimdilik evet...

16 Şubat 2014, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonlular aslında ne dedi?‘’

Tüm iyi niyet ve özverinize rağmen. Trabzonspor’da çok kilit noktalarda uzun zamandır o işlerin uzmanı değil devşirmeleri oynuyor. Çok geriye gitmeyelim. Dün geceki sol beki aslında stoper, stoperi aslında ön libero, forveti aslında tamamlayıcı eleman.

Yani neresinden tutsanız elinizde kalıyor, kaldı. Anlık iyi niyet ve şanslı dakikaları bir kenara koyun, Akhisar’ın resitali var 90 dakika boyunca. Savunamıyor, oyun kuramıyor, gol atamıyor. Sezonun en iyisi Onur bile kurtaramıyor. Forvet soruyor, sol bek arıyor, gerilim filmi değil rahat maç izlemek istiyor. Ligin ilk yarısında o kadar sinyaller verdi ki takım, ara transferi bekledi Bordo-Mavililer, düzelecek, sorunlar giderilecek diye. Olmadı. İşte ondandı amirinden memuruna ilk kez bu tonda yükselen istifa sesleri. Yani yenilgi değil tek nedeni. Transfer kaosu var içinde, sıkıldıkları futbol var, gelecek kaygısı var. Hocasına da kızgın taraftar başkanına da futbolcusuna da. Dün bir patlama yaşandı. Takımın lastiği patladı, taraftarın sinirleri boşaldı.

Şimdi ne olur derseniz... Kolay değil her birim için de krizi yönetmek, içinden çıkmak, toparlanmak. Zaman var ayağa kalkmak için. Ancak bu kez herkesin mesajları çok net alması, düşman aramak yerine o mesajları dost tavsiyesi gibi algılaması lazım. Yenilgi değildi tek sebep. Çünkü gün gelecek doğru işlerle kaybederken bile tribünün alkışladığını herkes görecek. İyi düşünme, fevri değil doğru karar verme vakti Trabzon için.

10 Şubat 2014, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Akçay mesaj mı verdi?‘’

Takımın neresine takviye yapsanız kimse yadırgamazdı, örneğin stoper, sol bek, forvet alabilirdiniz. Fakat yine son dakikada bir ön libero geldi ki -iyi, hatta muhteşem çıkabilir- şahsen ben dahil mantığını kavrayamadım. Niyet okumak, niyet sorgulamak, altında bir şey aramak değil ama bu transferin nokta ihtiyaçları bulunan Bordo-Mavililer’e en ufak bir katkı yapmayacağı kesin. Buraya nereden geldik, elbette ki dün geceki Çaykur Rizespor maçından... Takımın ilk yarısıyla ikinci devresi arasında Real Madrid ile Huelva kadar fark var! Attı attı, atamayınca kopuyor Bordo-Mavililer. Sıkışıyor oyun, saldırıyor rakip. Bakınız Beşiktaş maçı... Hoş orada da attı, oyunu kontrol etmek, rakibi biraz daha saha içinde futboluyla endişelendirmek varken, geriye çekildi, yanlış refleks gösterdi, ayağına kadar gelen 3 puan yerine beraberlikle yetindi. Yine olabilirdi, kazanabilirdi Trabzonspor. Fakat bu kez atamadı, bu kez farklı bir ruh haline büründü, Rizespor saldırdı. Biraz üst sınıf bir forvetleri olsaydı, farklı kazanırlardı. Topla oynama, korner, ceza sahasına orta, kaleyi bulan şut... Hepsinde üstünler. İlk yarıyı Trabzonspor kaçırdıysa, ikinci devre için Rizeliler’in oturup ağlaması lazım. Gelelim gecenin birkaç dikkat çeken ayrıntısına... Malouda yerine oyuna giren ve sistemde büyük yeri olan Yusuf Erdoğan, öyle gereksiz bir ilk sarı kart gördü ki, ikincisini pozisyon gereği diye anlatması bile imkansızlaştı. Colman’ı Galatasaray maçından sonra ağır eleştiren Mustafa Akçay’ın genç oyuncusuna tavrı hiç yumuşak olmamıştır diye umuyorum.

Ve Emre-Özer değişikliği... Yaklaşık 15 dakika forvetsiz Trabzonspor izledik. Gol aradığı, düzenini değiştirmediği anlarda. Forvet bekleyen Mustafa hocanın yönetime mi, yoksa kulübesine bir mesaj mıydı bu, takipçisi olacağız! Nitekim Gençler deplasmanında da yapmıştı benzerini. Ve 0-0’ı kabullenme, 90+2’de kornerle vakit geçirme hali. Zlaten İbrahimoviç gelse değişmez bu hal. Ruha, Trabzon imajına, kafaya takviye lazım biraz da.

04 Şubat 2014, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Taraftar cesur Trabzon istiyor‘’

Kimileri, “Takımı geri çekmesi anlamsızdı” dedi, bazıları tercihler üzerinden yüklendi. Sonuçta Bordo-Mavililer belki kazanamadı ama iç sahada ne kadar coşkulu oynayabileceğini, neler yapabileceğini, gerçek kapasitesini gördü ve gösterdi. Özellikle 60 dakikalık oyunun Beşiktaş gibi sıradan kabul edilmeyecek bir rakip önünde sergilenmesi bu açılardan hayli kıymetliydi. Bunu daha önce bir de Lazio maçında yapmıştı ki, devamının gelmemesi şaşırtmıştı herkesi.

Beşiktaş maçının muhasebesi, kayıp 2 puanın dağılımı elbette yapılır ama şimdiki Rize sınavı en az geçen haftaki kadar değerli. Çünkü Avni Aker’deki durgunluğun, boşluğun, puan cetvelindeki kopuşun en büyük sebebi deplasman karnesiydi. Kazanmaya yaklaştığı maçları tutamayan (Örneğin Gençlerbirliği), geriye düştüğü maçlarda kırılma anlarını kaçırıp kazanma refleksi sergileyemeyen (Örneğin Akhisar ve Antep) Trabzonspor, puan kaygısıyla evinde daha kontrollü bir oyuna, kredi hesabına kapılmıştı. Yani takımın balans ayarı aslında dış sahada o ‘büyük takım’ refleksi gelmeyince bozulmuştu.

Şimdi o balansı tekrar tutturma zamanı. Mustafa hocanın şanslı olduğu 3 nokta var.

1- Zaten ilk yarıda toplam 4 puan geldi deplasmandan. Yani ilk yarının deplasman hesabı, planı yanlıştı. Yani daha kötüsü imkansız.

2- Başkan Hacıosmanoğlu’nun sözü var: Ekstra bir durum olmazsa bu sezon ayrılık yok.

3- Ve Trabzonlular, kaybetmemek değil, kaybederken bile çaresiz görünmemek, cesur futbol istiyor.

Tüm bunları alt alta koyduğumuzda illa kazanmaya odaklı, gerekirse vasat futbol oynamanın daha zor olduğu gerçeği de gün gibi ortadayken, Mustafa hocanın yapması gereken tek şey takımın ayarını bir kaç ‘çıt’ yükseltmesidir. O nedenle Rize maçı Avni Aker’deki karşılaşmaların havasının, taraftarların psikolojisinin ve takımın ligdeki hedefinin göstergesi olacaktır.

31 Ocak 2014, Cuma 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor ve siyaset‘’

Trabzon’da ya da ülkenin, hatta dünyanın belki de hiçbir coğrafyasında aynı masada oturamayacak, aynı kafayı yaşayamayacak, 10 dakikadan fazla konuşamayıp ardından yumruklaşacak siyasi figürler şu günlerde aynı noktada birleştiler: Trabzonspor!

Yukarıda özetle saydığım, biraz da mealen aktardığım ifadelerle, attılar parti renklerini, giydiler Bordo-Mavi’yi. Neresi garip, bir siyasetçinin ya da siyaset adayının kendi memleketinin takımının haklarını savunması, savunma sözü vermesi diyebilirsiniz. Böyle bakınca çok normal. Hele bizim ülkemizde, siyasetin desteklemediği -İstanbul hariç- bir kent takımın yaşaması, başarı kazanması pek kolay değil. Belki Trabzonspor’u özel bir yere koyabilirsiniz burada ama onun da bu zamana kadar gelen yapısal durumu itibariyle siyasetten sıyrılması mümkün değil. Garip olan, daha doğrusu bence olmaması gerekene gelince... Trabzonspor büyük bir markadır, artık şehrin taşıdığı değil, artık şehri taşıyan bir marka. Asbaşkanı valisinden, başkanı bakanlardan çok tanınır. Soyadlarını yazsam yazı yerim tükenecek kadar zenginiyle Türkiye’nin, Avrupa’nın, hatta Dünya’nın dört tarafına yayılmıştır. Yıldızları vardır, başarı çıtası vardır, albenisi vardır.

Bu ve buna ekleyebileceğim çok nedenden dolayı İstanbul’lu olmasa da Anadolu’lu da değildir Trabzonspor. Ne Antep’tir, ne Bursa’dır, ne Diyarbakır’dır. O nedenle de kent siyasetinin artık Trabzonspor üzerinden oy toplama geleneği bitmelidir. O insanları kandırmaya, yapılamayacak sözlerle göz boyamaya, hangi parti temsilcisi olursa olsun kimsenin hakkı yoktur. Çünkü özünde tüm icranın merkezi bizim geleneklerimizde Ankara’dır, hatta küçültelim ölçeği Çankaya’dır. Düzen, özellikle söylüyorum, iktidar değil düzen, değişmedikçe Çankaya’nın sözü değilse gerisi hikayedir. Çankaya ne mi demektedir? Onu da Çankaya’ya sorun bi zahmet!

29 Ocak 2014, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Anlamsız işler...‘’

Kendi sahasında kayıpsız bir takım için ortaya çıkan bu tablo zaten başlı başına düşünülmesi gereken bir durum. Bu gerçekten hareketle Antalya’da Mustafa Akçay ile sohbetimizde de net konuşmuştu Trabzonspor’un hocası: Transfer olmasa bile eldekilerle mevcut durumu değiştirmeliyiz.

O değişim Trabzonspor’a Avni Aker’de daha aktif bir görüntü, deplasmanlarda da da puanlar kazandırabilirdi. Bunu da yaptı Bordo-Mavililer karşılaşmanın neredeyse 60 dakikası boyunca. Neticesinde gol buldu, fark için fırsatlar yakaladı. Ancak el frenini kulübe mi çekti, yoksa saha içinde oyuncular arasında artık direktif gelmeden bile böyle bir refleks mi gelişti bilmiyorum ama Trabzonspor birden durdu. Hem de sert bir frenle, üstelik rakibinin gardı tam da düşmek üzereyken. Roller değişti, Beşiktaş Trabzonspor’un üzerine gelmeye başladı, Almeida attı, Trabzon’da film yine başa sardı.

Kazanmaya giderken, yakınken, takımın bu refleksi gösterememesi her nereden kaynaklanıyorsa Trabzonspor’da bu sorun transferden daha büyük rol oynuyor. Emre’yi, Adrian’ı çıkarmak ne kadar tartışılabilecek bir kararsa, sahada kalan lider kimlikli futbolcuların -Malouda başta- takım yönetme sorumluluğunu alma noktasındaki sıkıntısı da tartışılmalı.

26 Ocak 2014, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Devşirme isimlerle bu iş yürümez‘’

Müthiş Avrupa performansını ve Avni Aker’deki saha-skor hakimiyetini deplasmandaki sorunlu durumuyla gölgeleyen Trabzonspor için Antalya kampı beklentilerle başladı, bitti. Özellikle bazı oyuncuların lig arasındaki dinlenmeye, bazılarının da oynamaya ihtiyacı vardı. Bunların bir çoğu karşılandı. Transfer beklentisi ise en azından kampta gerçekleşmedi. Evet, Kasımpaşa’dan Şahin gibi bir kazanım oldu ama herkesin gözü forvette olduğu için Şahin pek gündem yaratmadı.

Sol bek rot-balans demek

Golcünün kampa yetişmemesine 2 açıdan bakmak mümkün. Eğer, oynayan, hazır bir katılım sağlanacaksa ligin ilk maçına da yetişse sorun olmaz. Ancak eksiği olan, zamana ihtiyaç duyan bir futbolcuysa sorun yaşar, yaşatır. Başka bir hamleye gerek bırakmayacak, son vuruşu yapacak bir forvetin yokluğu geçen sezon da ilk yarıda da Trabzon’a çok puan kaybettirdi. Topu 3. bölgeye en çabuk taşıyan ekiplerden biri olmasına rağmen böyle bir figür eksikliğini hisseden Bordo-Mavililer’in devşirme isimlerle ya da sürpriz golcülerle yeni formüller üretmesi bir yere kadar. Kısacası forvet bekliyor takım, hoca, taraftar. Ara transferin zorluğunu, yönetimin para anlamındaki sıkıntısını bilmekle beraber Trabzonspor’un gerçeklerinden konuşacaksak tek eksiğin forvet olmadığını söylemek gerekir. Evet, forvet takviyesi Henrique’yi rahatlatacak, arkadaki Malouda’lı, Olcanlı, Yusuflu kurguyu daha iyi işler hale getirir. Fakat özellikle sol bek ve orta alan takviyesi olursa, bu takıma rot-balans ayarı demektir. Gerçek bir sol bek, Aykut-Mustafa ikilisine dönüşü, Bamba’dan kurtuluşu sağlar. Yekta tarzı bir yerli ise Mustafa Akçay’ın zorunlu değil, ölçülü rotasyonlar yapmasını olası kılar.

Bamba bile oynuyorsa...

Kampın ayrıntılarına gelince... Gölgede kalsa da Şahin iyi sinyaller verdi, hareket getirdi. Forvet transferi olmazsa herkesin gözü Emre’de olacak. Genç oyuncu ilk yarıyı iyi kapattı, kampta da goller attı. Ancak topsuz oyunda hiç yok. Altyapı gençlerinin çalışması, “Bamba bile oynuyorsa ben nasıl kulübede otururum” diye sorgulaması lazım. Mustafa Akbaş, gelecek vaat etti, genç kaleci İbrahim, hocası Kenan Sivrikaya’yı mahcup etmedi, “Burada kaleci sıkıntısı olmaz” dedirtti.

19 Ocak 2014, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şimdi Yanal düşünsün!‘’

Birkaç gündür Fenerbahçe A2 Takımı ile beraber Almanya’da Mercedes U20 organizasyonundayız. Kardeşlerim diyeceğim çünkü hepsi kardeşimden bile küçük. Ancak bu sezon yaptıkları iş büyük. As takımlarda olmayan, yaşları kendilerinden çok yüksek ve haliyle deneyimli rakiplere karşı harikalar yaratıp 11 maçlık bir seri yakaladılar. Yani bu turnuvaya ve Fenerbahçe’nin Antalya’daki devre arası kampına da tesadüfen çağrılmadılar. Onları bir değil bir çok göz takip etti... Şenol Çorlu’dan hocaları Hasan Özdemir’e, eski topçular Kemalettin Şentürk’ten Saffet Akyüz’e kadar. Bu turnuva bu takım için asla belirleyici olmaz. Böyle bir salon deneyimleri yok. Ancak ona rağmen yetenek ve zekalarıyla kısa sürede bu sahanın şartlarına adapte olmaya çalıştılar ve fena olmayan bir ilk gün performansı çıkardılar. Tahmin etmek güç değil akıllarının Almanya’da değil Antalya’da olduğunu. İşleri elbette kolay değil. Hepsi mevkilerinin en formda oyuncularına karşı olacak, lig liderinin ikinci etap kadrosuna ayak basmaya çalışacak.

Akıllar Fethiye’de!

En büyük şansları daha önceki takımlarında Ardalar’ı, Selçuk İnanlar’ı, Onur Kıvraklar’ı hiç korkmadan oynatan ve kazanan Ersun Yanal. Arda’da o ısrar etmişti, küme düşen Manisa’dan Selçuk’u, Karşıyaka’dan Onur’u Trabzon’a o getirmişti. Ve daha niceleri. Şimdi bu gençlerle bir sınav daha verecek Ersun Yanal. Komik olmayacağım, genç Semih Sow’u keser, Cengizhan 2 tane Caner eder diye. Fakat şimdi olmasa da eski ısrar ve kararlılığı ile hepsinden birer yeni yıldız yaratabilir Yanal. Çünkü en güçlü zamanı. Hepsini, 5’ini 6’sını olmasa da birkaçını bu kadroya kazandırmak sadece kendisi için değil her teknik adam için büyük bir eserdir. Daha önce bu işten elde ettiği kredileri ve mevcutların potansiyelini dikkate alinca Stuttgart-Antalya uçağina binecek bu genç kardeşlerin şansı belki de her zamankinden farklı ve fazla. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim ligdeki pahalı ve şampiyonluk odaklı yarışın aksine çok daha fırsat bulabilecekleri kupayı akıllarına getirdikleri ve “Ne yaptin Fethiye!” dediklerini de duyar gibiyim.

Oyunculardan rakip analizi

Fenerbahçe’nin gençleri önemli bir profesyonellik örneğine imza attı. Yemek salonunu diğer oyuncular yemek sonrası terk ederken, Sarı-Lacivertli oyuncular basın merkezindeki TV’nin karşısına geçip, o sırada oynanan diğer karşılaşmaları dolayısıyla rakiplerini izledi.

Kemalettin ve Saffet maçtaydı

Gençleri yakından izlemekle görevli Fenerbahçe’nin iki eski yıldızı Kemalettin Şentürk ve Saffet Akbaş da dünkü maçları takip etti. Karşılaşmaları izleyen ikili kendilerini tanıyan çok sayıda gurbetçiyle fotoğraf çektirirken, imza dağıttı. Geleceğin yıldız adaylarını takip eden Şentürk ve Akbaş, diğer takımların maçlarını da takip ettiği gözlendi.

Alman TV’sinden canlı yayın

Organizasyona Alman medyasının da ilgisi büyüktü. Birçok gazeteci akredite olup, macları izlerken Alman kanalı Bports 1 de tüm maçları canlı yayınladı. Bu arada turnuvada tüm detaylara dikkat edildi. Her ne kadar oyuncular yiyecek-içecek konusunda bilgili olsa da is şansa bırakılmadı. Hem kamp yapılan otellerde hem de turnuva salonunda tüm menuler karbonhidrat takviye edici enerji içecekleri ve uygun meyve barlarından oluştu.

Şampiyonluk şansı sürüyor

Stuttgart, Freiburg, Zürih, Schalke, Borussia Dortmund, Manchester United ve Fluminense gibi takımların katıldığı Almanya’daki Mercedes Benz Junior Cup’ın ilk gününde Fenerbahçe 1’er galibiyet, beraberlik ve yenilgi aldı. 12 dakikalık salon maçlarında bugün şampiyon belli olacak.

Serhat Demirtaş

06 Ocak 2014, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI