‘’Akçay bir Güneş değil ama...‘’
Bu hamlelerle yönetimin önemli bir tribün-taraftar kredisi kazandığı da muhakkak. Çünkü kulübede oturacak her ismin camiada önemli bir geçmişi, başarısı ve sempatisi var. Her şeyden önce taraftarlar kulübenin kötü sonuçlarda en az kendileri kadar dertleneceğini bilecek ve onun getirdiği bir pozitif yaklaşım gündeme gelecek.
Mustafa Akçay ile yaptığımız sohbette yüzündeki mutluluk kadar içindeki enerjiyi de hissetmek mümkün oldu. Kararlı, inatçı ve felsefesi olan bir hoca olduğunu zaten biliyordum ama o babacan ve pozitif samimiyetin futbolcularına da geçmesi olası. Handikapları yok mu, mutlaka var. Ancak Trabzonspor’da kimlere ne şanslar ve fırsatlar verildiği düşünülürse Akçay ve ekibinin bu hakkı sonuna kadar hak ettiği de kesin. Söyleyenler olacaktır ‘Bir Şenol Güneş değil’ diye... Doğru şimdi değil. Ama Şenol Güneş’in de pek de parlak sayılamayacak Antalya ve Sakarya kariyerinden sonra Haluk Ulusoy tarafından A Milli Takım’a getirildiğini, o dönem de kendisi için neler söylendiğini, Ulusoy federasyonunun aldığı riski ve sonrasında bize yaşattı gururları hatırlatmaya gerek var sanırım.
O nedenle evet şimdi bir Güneş değil ama yarın bir Akçay gerçeğini tüm futbol kamuoyu kabul edebilir. Bunun için de şu an en iyi toprakta, en iyi zamanda. Kendisine de ekibine de başarılar...
Eleştirmek
Gazeteciliğin en temel niteliklerinden biri... Spor gazeteciliğinin de olmazsa olmazı eleştirmek. Eleştirilmeyecek kimse yok. Bırakmadık da zaten. Özellikle de son dönemde sosyal paylaşım platformlarının artmasıyla bugün kendi çocuğunun bile sözünü dinlemediği kişiler devlet başkanlarına, kurumların en önemli isimlerine rahatlıkla eleştiri mesajı gönderebiliyor. O nedenle kimsenin eleştirilmemesi gibi bir lüksü yok. Özellikle de bir koltukta oturuyorsanız. Şimdi Trabzonspor’da görev alanlar için de geçerli bu. Ancak eleştirilerinizin kabul ve saygı görmesi için biraz tutarlı olması lazım. Biraz sabır lazım. Biraz icraatları görmek lazım. Yoksa eleştirileriniz havada kalır, bir yerden sonra da ‘dahi’ olmaya çalışırken bir bakmışsınız ki...
Çapulculuğa devam!
Taksim Gezi Parkı’nı bilenlerden, orada anısı olanlardan, orada sonbahar yaşamışlığı olan şanslılardanım. Gençliğimin en güzel, en eğlenceli zamanları da Beyoğlu’nda geçti. Bir vicdani borçtu benimkisi. Oradaydım ve olmaya da devam edeceğim o yüzden. Herkes adına, her slogan ve döviz adına konuşmam ama orada gençlik var, iyi niyet var, akıl var. Al şu gazı sen de polise sık desen bile eline o tüpü alamayacak olanlar var. Bu niyeti görmemek, bu kitleyi yok saymak bırakın siyasetçiyi hiçbir mantığa sığmaz. Bu ülkenin, özellikle de Taksim’in AVM’ye, Topçu Kışlası’na değil, gencine, fikre, hava alacağı alana ihtiyacı var. 3-5 ağaç meselesi diye yola çıkmak, çapulcuyu geçtim, zorlasınız bile illegal işlere bulaşmayacak insanları aynı pakete koymak yazıktır. Biz masum, iyi niyetli kalabalığa su taşımaya devam edeceğiz. Tıpkı Hz.İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca misali. O karıncanın da dediği gibi: Belki benim taşıdığım su ateşi söndürmeyecek ama en azından safımız belli olsun.
‘’Trabzon'un havası‘’
Taksiye bindim, yemek yedim ve semt kahvesinde çay içtim. Oturduğum her yerde tek gündem Trabzonspor’un geçirmiş olduğu kongreydi. Trabzon siyaseti de seven bir şehirdir ama bu atmosferi seçimlerde bile görmedim desem yalan olmaz. Dillerde finale kadar yarışan iki adamın performansı gelecek hayallerinde ise Trabzonspor’un şampiyonluğu ve tekrar eski havasını yakalaması lazım.
Lig bitmiş olmasına rağmen sokakta bir maç günü havasıyla gezen Trabzonspor formalı ve tshirtlü gençleri görmekte günün sürprizlerinden biriydi. 7’den 70’e şehrin tekrar futbol ve Trabzonspor’un atmosferine girmesini görmek kısa bir şehir turundan sonra herkesin göreceği bir durumdu. Bu atmosfer İbrahim Hacıosmanoğlu ve yönetimi için önemli bir rüzgâr ve fırsatta olabilir. Beklentilere cevap verilemezse hayal kırıklığıda... Gelelim yeni yönetimin en çok tutan icraatına her ne kadar başkan biraz erken söyledik desede, Mustafa Reşit Akçay hamlesi sokakları yakalamış durumda.
1461 Tabzon’un, şehrine yaşattığı gururu bundan sonra kentin abisinden de aynı ruhla bekliyorlar. Her ne kadar zaman zaman kendini doğru şekilde anlatamasa da sportif direktörlük görevine artık eskiye oranla çok daha iyi söyleyebileceğimiz Fatih Tekke’yle birlikte Akçay’ın sorumluluğu ve uyumu yonetiminde başarısı yada başarısızlığı olacaktır. Baskan, “Trabzonspor başkanı konuşmaz İcraat yapar” dedi. En önemli vaadlerinden biri bu oldu. Elbetteki hiç konuşmayacak anlamına gelmiyor ama işin çok önemli bir ekip çalışması olduğu bir gerçek ne kadar çok yönetici o kadar proje üretir. Taşın altına elini koyar yük alırsa, yönetimin ömrü o kadar uzar.
‘’Sezonun özeti‘’
Çünkü Fenerbahçe geçen yıl bu alandaki hasretini bitirmiş, ligde de Devler Ligi biletini almıştı. Diğer tarafta ise Bordo-Mavililer için bu maçın önemi daha büyüktü. Kupayı alması-alamaması durumunda sezonu yaklaşık 1 ay farkla erken-geç açacak, 1 ya da 3 ön eleme oynayacaklardı. Üstelik bu sezon Trabzonspor, Fenerbahçe’ye oranla lige çok erken veda etmiş, kümede kalma hesapları bile yapmıştı. Bir affettirme bilinç altyapısı da olmalıydı.
Hiç şüphe yok ki, bunları benim kadar Trabzonsporlu futbolcular da düşünmüştür, haklarını yemeyelim. Fakat düşünmekle uygulamak ve buna yeterli olmak ayrı şeyler, bunu bir kez daha gördük. Sezon boyu çekilen ve zaman zaman zayıf rakipler karşısında bir şekilde halledilen ‘esas oğlan’ yani golcü sıkıntısı dün sezonun en önemli ve anlamlı maçına damgasını vurdu. Üçüncü bölgeye yine hiç zorlanmadan top taşımayı başaran Tolunay Kafkas’ın takımı, o son ve en önemli vuruşu yapacak kişi eksikliğinin bedelini ödedi.
Pozisyon buldu, uzun süreli anlarda üstünlük kurdu ama olmadı. En kötü oyunu değilde Trabzonspor’un belki ama Fenerbahçe gibi üst düzey bir rakibi yenmek ve kupayı almak için en iyi oyunlara ihtiyacınız olduğu kesin. O en iyi oyunları da ya iyi futbolcularla ya da iyi bir sistemle başarabilirsiniz. Trabzonspor bu sezon ikisini de tam anlamıyla sağlayamadı. Sonucunda da finali ve kupayı kaybetti Karadeniz ekibi. Kısacası sezonun özeti gibiydi aslında dün geceki kupa finali.
‘’Rahatlık‘’
Yine Adrian’ın oyuna iyi girmesi, ardından da ona Halil-Volkan-Olcan’ın eşlik etmesi farkı ortaya çıkardı. Tabi ki bu noktada Belediyespor’un da Trabzonspor’un işini ne kadar kolaylaştırdığını söylemeden geçmeyelim. Tıpkı Orduspor’daki ruh hali gibi onlar da kafa olarak küme düşmeyi kabullenmiş bir yapıdalar. Birbiri için savaşmayan, yardımlaşmayan oyuncular topluluğunun böylesi kritik bir bölgeden istediğini alarak ayrılması mümkün değil. Ayrıca rakibiniz de Akhisar gibi kümede kalmayı her açıdan hak eden bir ekipse yapacak kaderinize razı olmaktan başka bir şey kalmıyor geriye.
Trabzonspor’un bu galibiyeti tabi ki 1 milyon TL’lik maddi kazancın dışında psikolojik olarak da kente katkı yapıyor. Rahatlığı en çok hisseden, bunun avantajını en çok kullanan isim ise hiç şüphe yok ki, Trabzonspor’un hocası Tolunay Kafkas.
Eğer bu takım birkaç hafta önceki stresi yaşıyor olsaydı ne Zokora-Aykut değişikliğine bu kadar rahat gidebilirdi, ne Abdullah’ı tekrar sahaya sürebilirdi. Bu oyuncuları böyle resmi anlamı da olan maçlarda görmek, oyun içinde zaman zaman taktik değişikliklere gidip varyasyonlar yapmak Kafkas’ın önümüzdeki sezon stratejisini belirlemesi için kıymetli.
Karadeniz ekibinin böyle galibiyet serilerine ulaşması mevcut kongre atmosferini de yakından etkileyecektir. Çünkü takım sürekli kaybediyor olsaydı o atmosferde daha basit edebiyatlar dinlerdi Trabzonspor delegeleri. Ancak şimdi asıl projeler ve kimlikler yarışacaktır.
Serhat Demirtaş
‘’Müthiş final!‘’
Sadece benim değil, Trabzonspor’u uzun zamandır takip eden herkesin öngörüsü bunun pek kolay olmayacağı yönündeydi. Çünkü ilk maçta bile son dakika golüyle tura tutunmuş, sezon boyu vasatın sadece birkaç kez üzerine çıkabilmiş, küskün, kırılgan bir takımdan bahsediyorduk.
Ancak bir şeyi unutmuşuz. Trabzonspor’un maç seçtiğini. Yine seçtiler, Sivas’ı kelimenin tam anlamıyla çaresiz bir duruma düşürdüler. Adrian’ı bir kenara ayırmakla birlikte Tolunay Kafkas’ın tüm öğrencileri inanılmaz bir performans ortaya koydular. Üstelik bunu 1-0’dan 6-0’a kadar sürdürüp oyunu da aynı disiplin içinde bitirdiler. Enaramo top alamadı, Erman Kılıç şut atamadı, Grosicki ceza sahasına dalamadı. Evet, Sivas çok kötüydü, belli ki akılları karışıktı, derslerine çalışmamışlardı ama Trabzonspor’un 6-0’daki katkısı rakibinin zaaflarından fazlaydı. Hak ederek finale çıktılar, kutlarız.
Gelelim gecenin bir kaç ilginç anına... Başkan Şener’i gösterdi kameralar birkaç kez. Sevinemedi, alkışlamakla yetindi. Kızgın ama daha fazla kırgın olduğu Avni Aker’e, muhteşem bir futbol ve kupa finaliyle veda etmesi dramatikti. Üstelik o 6-0’ı tadan tribünler çok değil 1 ay önce o Şener’i yuhlamış, stat dışına çağırmıştı. Skorlara göre karar alacağı söyleniyordu Şener’in hep.
O da hayli ince bir mesaj verdi, maçtan 1 gün önce ‘Yokum’ dedi. Adayların tamamı tribündeydi, 6-0’a sevindi. 3 gün önce yerin dibine sokulan takım müthiş bir final yaptı hem de her yönüyle!
‘’Bisiklet ve hayat‘’
Daha önce de futbol dışı bazı organizasyonlarda olmuştum ama bunun bambaşka bir gazetecilik ve hatta hayat deneyimi olduğunu söyleyebilirim. Bir kere muhteşem bir doğa, futbolcular gibi popüler kültür popülerliğinden uzak sporcuların halkla iç içe durumları, şehirlerden köylere geldikçe halkın spora, organizasyona hazırlığı ve içten uyumu...Öyle anlar yaşadık ki. Önceki gün yaşanan o talihsiz kazanın ardından bitime gelen tüm sporcuların takım ayrımı yapmadan geride bıraktıkları arkadaşlarının durumunu öğrenme çabası, ekranlardan kopamayışı gerçekten anlamlıydı. Futbolda birbirimizi yediğimiz anları düşününce özellikle. Ve dün. Araçlarla çıkmakta zorlandığımız Elmalı etabından önce Konya Torku sporcularıyla konuşma imkanı bulmuştum; “Zor zor abi, baya zorlanırız” dediklerinde yine bu kadarını tahmin etmemiştim. Gerçekten de olağanüstü bir güç ve konsantrasyon gerektiren etabı bitiren her sporcu kazandı bence. Turun en cazip anlarıysa yol boyunca yaşadıklarımız, halkın efendisi köylülerin sıcakkanlılığı, bu tur için hazırlanışıydı...Köy kahvelerinde oturduk, alanda sporcuları bisikletleriyle bekleyen çocuklarla konuştuk, esnafla sohbet ettik. Herkes dünkü kazayı sordu, aileden biri yaralanmış gibi endişeyle. Kentlerine kadar gelen bu organizasyonu yürekten sahiplenmişlerdi, her anı mükemmeldi. Ve bir kez daha gördümki, kıymetini bilmediğimiz, şehirlerde kafayı kaldırıp bakmadığımız çok şey onlar için çok değerliydi. Bizim statlarımız, dünyaca ünlü sporcuların geldiği şehir organizasyonları boş kalıp, yarın olimpiyatı alsak dolar mı statlar, salonlar dediğimiz bir atmosferde onların dağları aşıp gösterdiği gibi iyi ki varsınız dedirtti. Yarın yeni etaplar bizi bekliyor ve eminim ki yeni heyecanlar, anılar, öyküler. Böyle sorunsuz, uyumlu, çalışanın da yarışanın da mutlu olduğu bir organizasyonda olmak gerçekten güzel.
‘’Artık yeni hesap vakti‘’
Adrian’ın tıpkı Sapara’nın kupada attığı gibi usta işi frikik golü olmasa gözümüzün pasını silecek pek bir etkinlik göremedik. O hemen maçın başında gelen Bordo-Mavili takım golü Tolunay Kafkas’ın öğrencilerini çok rahatlattı. Belki Eskişehir biraz oyuna ağırlığını koysa ve tempo yapsa Trabzonspor için bu deplasman bu kadar kolay geçmeyebilirdi ama dedik ya Ersun Yanal’ın takımı da ligi çoktan kafasında resetlemiş gibiydi.
Trabzonspor’da bu galibiyet artık gelecek sezonun lig ve bundan sonrasının kupa planlarının daha rahat yapılmasına zemin hazırlayacak. Yani, bundan sonra Kafkas’tan daha cesur hamleler, daha farklı taktikler ve gelecek sezonun transfer listesini beklemek mümkün. Normal şartlar altında kalması gerekenleri bu sezonki performansa göre belirlese Kafkas’ın ilk 11 yazmakta bile zorlanacağı kesin ama bu kadronun genel potansiyelinin çok çok altında kaldığı ve yeni bir enerjiye, stratejiye ihtiyaç duyduğu, bu gerçekleştiğinde bazı isimlerin kendini bulabileceği muhakkak. Şimdi tabi ki kupa ayağı daha kritik. Eğer bu takımın aklında bir de lig ve kümede kalma stresi olsaydı o zaman Sivas ile kupa rövanşı daha da çıkılmaz bir hâl alırdı. Bu uzun bir aradan sonra gelen deplasman galibiyitenin en azından özgüvenleri yükselttiği kesin. Üstelik sadece sahadaki futbolcuların değil, kritik iç saha maçları öncesinde Trabzon şehrinin de...
‘’Nasıl bir başkan?‘’
Tek bir yöne fatura çıkarmak eşyanın tabiyatına aykırı olacağından, herkesin hatalarından samimiyetle dersler çıkarması en sağlıklı olanı. Tüm bu kaotik duruma rağmen hala kupa yolundan, gelecek sezon için bir Avrupa bileti ihtimali bulunması da bir başka kritik nokta. Tabi bu yolu kısaltmak da, kupaya uzanmak da Bordo-Mavili oyunculara bağlı. Bu yola başka bir kafayla hazırlanmalı, Trabzonspor farkını önce kendileri algılamalılar. Avrupa’ya gidecek bir Trabzonspor ile gelecek sezonu bu anlamda boş geçirecek bir kulübün maddi-manevi kazanım ve kayıpları herkesin malumu. O nedenle kupa yolu Karadeniz temsilcisi için sanılandan çok çok daha kıymetli.
Artık iyiden iyiye girilen kongre havasına gelince... Şimdilik 2 isim başkanlığa talip olduğunu açıkladı ama kazan kaynamaya devam ediyor. Siyasilerin nabzı yoklanıyor, her köşede listeler yapılıyor. Trabzonspor’u böyle bir süreçte almak, üzerine ekleyeceğiniz bir kaç tuğla ile fark yaratmak tabi ki her aday için avantaj. Ancak Trabzonspor’a talip olmak hem kolay hem de büyük sorumluluk. Sadece, “Sadri Şener gitsin” diyerek, onun yaptıklarına muhalefet etmekle bu camianın sorumluluğunu üstlenmek pek mümkün olmaz. Proje üretmek, mevcut taşların üzerine taş koymak, Trabzonspor kimliğini ve imajını yükseltmek sorumluluğu var her adayın. Eskiden şehrin taşıdığı, şimdi şehri taşıyan, kentin siyasetine yön veren ama halâ siyasetin ekseninden kurtulamamış Trabzonspor’un artık bir adım dahi geriye atma lüksü yoktur. Bu sadece parayla çözülecek, sadece kağıt üzerinde isimlerle yürünecek bir yol değildir.
O nedenle mevcut adayların ve adaylığı düşünenlerin listeleri kadar somut projelerini de beklemeli, değerlendirmeli Trabzonspor camiası. Yoksa falanca ‘köyden’, falanca ‘soyadından’ şu kadar isim geldi, şu siyasi şu adresi gösterdi denilerek bir kulüp yönetmek en azından kurumsallık ve devamlılık anlamında en iyi ihtimalle yerinde saymak olur.