‘’Yeni plan‘’
Ligimizde her sezon yeni bir futbol trendi izliyoruz. Okan Buruk’un, Icardi sakatlanana kadar Osimhen ile oynattığı 3-4-1-2’yi Mourinho, yılbaşından bu yana ısrarla oynuyor. Okan Buruk elinde yeterli futbolcu kaynağı olmayınca bundan vazgeçip Kaan’ın sağ bekliğinde sorunlu bir düzene geçmişti. Ne var ki, Okan hocanın elinde Ahmed Kutucu var ve Gaziantep deplasmanında Osimhen ile 3-4-1-2’yi oynamaya başladı. Zaten Morata transferi de buradan okunmalı. Morata ikili forvet düzeninde çok daha verimli oynuyor, o yüzden Osimhen ile birlikte tüm sezon oynaması beklenir. Sezon sonu Osimhen’in bonservisinin alınması kolay görünmüyor, gitmesi halinde yeni sezonda Icardi-Morata ikilisiyle bu sezon pratiği yapılan oyun planını sürdürebilir Okan hoca. Bakalım iki şampiyonluk mücadelesi veren teknik adamın birbirine benzer bu tercihleri nasıl sonuç verecek.
Jelert kötüye doğru...
Okan Buruk’un planını Gaziantep’te işleten oyuncu beklenenin aksine Mertens’ti. 37 yaşında ama çok dinamik ve istekli. İlk yarıda her hücum setinin hazırlayıcısı, her pozisyonun mimarıydı Belçikalı futbolcu. İkinci yarıda sağ kanat beki Jelert çıkıp Barış Alper girince Galatasaray sağ koridoru daha etkili kullanmaya başladı. Jelert, oynadığı her maç daha da kötüye gidiyor. Galatasaray sezonun bitimine kadar ilk 10’da yer alan 7 takımla deplasmanda oynayacak. İlkini ve en zorlarından birini, dün gece geçmiş oldu.
‘’Uzun maç! ‘’
Mourinho, Çaykur Rizespor’a karşı iki yeni stoperini birden sahaya sürüp sollarına da Levent Mercan’ı yerleştirerek 3-4-1-2 ile oyuna başladı. En son maçını 22 Kasım’da PSG formasıyla Toulouse’a karşı oynamış Skriniar sağ stoperde kullandı Portekizli hoca.
Slovak stoper maç eksiğine rağmen oyun görüşü, sorumluluk duygusu ve liderlik vasıflarıyla Fenerbahçe savunmasına ilk maçında liderlik yapmaya başladı. Ne var ki, sağ kenarda oynayan Oğuz Aydın ile aralarında sürekli bir iletişim problemi vardı. Çaykur Rizespor hücumcuları iki golde de sağ kanat beki ile sağ stoper arasında rahat top alıp, savunma arkasına kolay indiler ve 13. dakika dolduğunda tabelada 2-0’ı yakaladılar. İkinci yarı sarı kartlı Amrabat’ın yerine Tadiç girdi ama oyunun rengini etkileyecek karar 61’de Levent Mercan-Talisca değişimiyle geldi.
En uzun lig!
Kostiç sol stopere, Oğuz Aydın sol kanat bekine, Tadiç sağ kenara geçince Talisca iki santrforun arkasındaki konfor alanına oturdu. İrfan Can Kahveci girdikten sonra 2-3-5’e dönen Fenerbahçe, Ghezzal’in atılmasıyla 11’e 9’da baskıyı bunaltıcı seviyeye getirdi. Mourinho 89’da golü bulana kadar kadrosunda tüm hücumcuları sahaya sürmüştü bile. Ligimizdeki maçlar ilginçtir bitmek bilmiyor. Kadıköy’de 19’da başlayan maç 21.15’te bitti. Avrupa’nın 10 büyük liginde maçları en uzun süre oynanan lig olarak liderliği elimize alabiliriz.
‘’Yaslanma sorunsalı‘’
Midtjylland deplasmanı bu sezon Fenerbahçe’nin en sorunlu sahaya çıktığı deplasman olabilir. Kendisinin cezası sebebiyle tribünde olmasını da sayarsak, sakatlardan, cezalılardan kadro yapmak Mourinho için kolay değildi. İsmail Yüksek 40 gün sonra ilk kez sahaya çıktı ama sağ kanat beki olarak. Szymanski yine sol kanatta, eli sarılı Mert Hakan merkezde, genç stoper Yusuf yine üçlü savunmanın solundaydı.
Her şeye rağmen Fenerbahçe’nin kadrosu ve vizyonu Midtjylland ile kıyaslanmayacak kadar yukarıda. Ne var ki, temsilcimiz maça ne kadar iyi başlamış olsa da bir akan oyun ortası sonrası yediği kafa golüyle savunmasında kocaman bir gedik açtı. Önce En-Nesyri harika bir gol attı. Devre dönüşünde de Szymanski, Dzeko’ya bir gol hazırladı. Fakat tehlike bu golden sonra başladı. Fenerbahçe, Midtjylland karşısında skoru 2-1’e getirdikten sonra anlamsız bir şekilde geri yaslanarak rakibi için maçı çok daha heyecanlı hale getirdi.
Devam etmek önemli
Ağır zemin pas yapmayı zorlaştırınca, işin yüksek topa kalacağı bir senaryoya doğru ilerlemeye başladık. Danimarkalılar bunu arıyordu zaten. Aradıklarını gereğinden fazla geri yaslanarak verdik. Sakatlıklar ve cezalılar sebebiyle kulübenin zayıflığı gözlerden kaçmıyor elbette. İrfan Can, Cenk Tosun ve biraz da Cengiz Ünder dışında güvenilir oyuncu sınıfında yedeği yoktu Fenerbahçe’nin. Fakat En-Nesyri ile Dzeko bu kadar oyundan düşmüşken Cenk ile İrfan Can hamlesinin daha erken gelmesi çok daha fazla işe yarayabilirdi. Kötü zemine ve vasat oyuna rağmen Avrupa Ligi’ne devam ediyor olmak son derece önemli.
‘’Ne 45 dakikaydı! ‘’
Fenerbahçe öylesine kötü bir ilk yarı oynadı ki; Göztepe’nin bire bir baskıya dayalı oyununda rakip sahaya geçemedi, topu kaleye götüremedi ve tek bir isabetli şut çekemeden devreyi bitirdi. Göztepeli futbolcular Romulo’ya uzun atıp topu o bölgede tuttular, Juan ve Tijaniç’le ceza sahasına yöneldiler. Göztepe son derece basit ama etkili bir ön alan baskısıyla Fenerbahçe’yi yarı sahasına kapattı. Baskıyı kırmak için Amrabat’ın çabası işe yaramadı, Dzeko kendi ceza sahasına kadar gelip baskıdan çıkarmak için oyun metrajını uzattı. En Nesyri’ye giden topların neredeyse tamamı Göztepe savunması tarafından kolay kazanıldı. İzmir temsilcisi, Fenerbahçe’ye sezonun en kötü ilk yarılarından birini oynamaya mahkum etti.
Devre arası nefes oldu
Mourinho, yeni yıla üçlü savunma ile başlayıp her maçı öyle oynuyordu. Göztepe’ye karşı da Yusuf’u sol stoperde kullandığı savunma hattı kurdu. Fakat bu savunma kurgusu hem Göztepe’nin golünde hem de devrenin genelinde o kadar fazla hata yaptı ki, devre arası düdüğü Fenerbahçe için nefes oldu. Yusuf ve Tadiç’in çıkıp, sol beke Kostiç’in, sol öne de Maximin girmesiyle Fenerbahçe’nin formasyonu 4-2-3-1’e dönmekle kalmadı, maçın momentumu da onlara geçti. Kostiç ve Maximin’in sol kenar etkinliği, En Nesyri’nin bitiriciliği, Oğuz Aydın’ın sağ bekten gelip attığı olağanüstü gol Kadıköy’ü bayram yerine çevirdi. Fenerbahçe sezonun kötü ilk yarılarından birini oynadıktan sonra öyle bir dönüş yaptı ki, müthiş bir ikinci yarı çıkardı.
‘’Gole kapatınca‘’
Galatasaray, Bodrumspor ile Kasım ayının sonunda oynayıp 1-0 kazandığı maçtan bu yana oynadığı her resmi müsabakada en az 1 gol yemiş. Savunma zaafları sadece Muslera ile açıklanamaz. Dün gece kalesini gole kapatabilmek için Okan hoca maçı 5 stoperle bitirmeyi göze bile aldı. Galatasaray, ilk 7-8 dakikada oyun merkezini öne taşımak istese de Konyaspor Yusuf Erdoğan, Kramer ve Ndao savunma arkasına yaptığı bir kaç koşuyla oyunun rengini değiştirdi. Galatasaray, ön alan baskısını stoperleri çıkararak destekleyen ve oyunun boyunu kısaltan bir oyun yapısına sahipken özellikle iç saha maçlarını rahat oynuyordu. Fakat uzun süredir savunmasının arkasında derin boşluklar veriyor, akabinde de 11 resmi maçtır kalesini gole kapatamıyor. Konyaspor’a karşı maçın hemen başında oyunun boyunu uzatmak zorunda kalan Galatasaray için Osimhen’in girişimci ruhu kurtarıcı oldu. Nijeryalı oyuncu neredeyse yoktan pozisyon yarattı, Adil’den önce ayağını topa uzatıp penaltıyı aldı ve tabelayı değiştirdi.
Sürekli faul!
Top ilk yarıda 20 dakika oyunda kalmışken faul sayısı 21’di. Hakemler çok kolay fauller çalıyor ve sonra bunu uzun uzun futbolcuya, kulübeye anlatmaya çalışıyorlar. Kolay faulün çalındığını gören futbolcu sırtında eli hissettiği anda kendini yere atıyor, faul alınca seviniyor, herkes dinleniyor, oyun soğuyor. İkinci yarı Yunus Akgün iyi başlayınca Galatasaray hücumları biraz daha sorunsuz ilerlemeye başladı. Galatasaray, bir kaç maç öncesine kadar Yunus ve Barış’tan çok ekstra katkılar alıyordu. Ahmet Kutucu’nun transferi bu oyuncuların kıpırdaması için iyi bir uyaran olabilir.
‘’Mourinho’nun hayali!‘’
Mourinho, Lyon’a karşı Szymanski’yi sol kenarda kullanırken genç stoper Yusuf’u da üçlü savunmanın sol stoperi olarak görevlendirdi. Fenerbahçe baskılı bir maç başlangıcına imza atıp bunu Szymanski ve biraz da Fred sayesinde 30 dakika sürdürebildi. Fakat 30’dan sonra Çağlar’ın topla kötü ilişkisinin gün yüzüne çıkması, takım boyunu uzatan zaaflarıyla birleşince Lyon oyunun inisiyatifini eline geçirmiş oldu. Szymanski sol kanat beki olarak tam da Mourinho’nun hayalindeki dinamik oyuncu rolüne büründü. Ne var ki, Polonyalı oyuncu İsmail Kartal döneminde Ali Sami Yen’de oynanan Galatasaray maçında da sahaya sağ forvet olarak çıkmış, Djiku atılıp Fenerbahçe eksildikten sonra da performansını arttırmıştı. Demem o ki, Szymanski merkezde oynadığında bu kadar dinamik görünmüyor. Kenardayken rakip bekin arkasına inebiliyor, hızını kullanıyor, iç koridora yönlendiğinde oyun kurucuya dönüşebiliyor.
En büyük engel!
Lyon karşısında da bir kez daha görüldü ki, Fenerbahçe için orta sahanın ilerisinde top tutma, oyunu oraya taşıdıktan sonra rakip ceza sahası civarında kalma ve rakip kaleye şut atmakla ilgili sorunu var. Saint Maximin girdikten sonra sol kenara hareket getirmiş olabilir ama bitiricilik konusu Fenerbahçe’nin Lyon’a karşı en büyük engeliydi. Tadiç kaliteli ve iyi niyetli bir oyuncu olsa da Fenerbahçe’nin yay civarında topu alıp, dönecek güçlü bir şut silahına ihtiyacı var.
‘’Siyahtan beyaza!‘’
Ole Gunnar Solskjaer takımın başına geçeli henüz bir kaç gün oldu ama Athletic Bilbao’ya karşı izlediğimiz Beşiktaş’taki değişim siyah ile beyaz kadar farklıydı. Beşiktaş’ın aylardır süre gelen iştahsızlığından, birçok futbolcunun vurdum duymazlığından eser yoktu. Herkes coşkulu, herkes cansiperane oynadı. Rafa 10 numarada harikalar yarattı, Rashica kariyer maçlarından biri oynadı, Muçi hayata yeniden döndü, Svensson yeni transfer edilmiş sağ bek gibiydi. Al Musrati bile o kadar iyi oynadı ki, Rafa’ya, Xavi asisti bile yaptı. Yazın takıma katıldığında Rafa Silva’nın beraberinde bir de kullanım kılavuzu olmalıydı. Sanırım transfer edilirken menajerlik şirketinden bu kılavuz alınmamış olacak ki; Van Bronckhorst ve Serdar Topraktepe, Rafa’yı uzun süre kenarda oynatarak böylesi büyük bir hücum virtüözünden mahrum bırakmıştı Beşiktaş’ı. Solskjaer daha ilk maçında herkesi olması gerektiği yerde kullandı ve Beşiktaş sezonun siyah kısmını geride bırakıp beyaz tarafına geçmiş gibi oynadı.
Sol kenarı yoktu
Svensson, Nico Williams karşısında o kadar iyi bir performans gösterdi ki, neredeyse pas hatası yapmadı, ikili mücadelelerde büyüdü, Athletic Bilbao’nun sol kenarını yok etti. Norveçli sağ bek karşısında birçok pozisyonu kaybeden Williams çözümü kanat değiştirmekte buldu. Keza Bilbao da golü Williams’ın sağ kenardaki etkinliği sayesinde devre bitiminde son dakikada buldu. Williams’ı Svensson’dan kaçıran Bilbao’nun hocası Valverde, Nico’ya 60 dakika sabredebildi.
‘’Koparamazsan...‘’
Tüm sezon Avrupa Ligi’nde sadece 1 gol atmış Dinamo Kiev’in Galatasaray’a karşı 90 dakikaya 3 gol sığdırmış olması Muslera ve arkadaşlarının savunma konusundan ne seviyede olduklarının bir göstergesi. En son Kasım ayında oynanan Bodrum maçında kalesini gole kapayabilen Muslera o günden bu yana her resmi maçta topu bir şekilde ağlardan çıkardı. Muslera’nın formsuzluğu uzun süredir dikkat çekiyor. Kariyerinde kurtardığı sezonlar bulunan Uruguaylı kalecinin artık kurtarabildiği tek maç yok. Muslera bu konuda yalnız değil elbette. Sanchez ile Abdülkerim skor yapıyor, hücum konusunda gayet yeterli katkı sağlıyorlar. Ne var ki, asıl işlerini fazla ihmal ediyorlar. Başakşehir ile oynanan kupa maçında olduğu gibi dün gece de iki stoperin gol attığı bir gecede savunma hatasından yenen basit goller Galatasaray’ın en büyük sorunu. Galatasaray’ın oynayan 11’inde 60. dakikalara kadar büyük sorunlar yaşanmıyor gibi görünebilir.
Kocaman boşluk kapanmıyor
Fakat Gabriel Sara’nın yokluğunda orta sahada kocaman bir boşluk oluştu ve orası bir türlü kapanmıyor. Başakşehir maçına Kerem Demirbay ile başlayıp pişman olan Okan Buruk, Hatay maçına Berkan ile başlayıp Kerem’e döndüğünde de benzer bir pişmanlığı yaşamıştı. Dün Kiev’e karşı Hatay senaryosunun benzerini izletti Okan hoca. Berkan orta sahayı tutmakla zorlanınca Galatasaray skoru 3-1’e getirmiş olmasına rağmen fişi çekemedi. Bu artık Galatasaray’ın kanayan bir yarası. Okan hocanın elinde fena sayılmayacak seviyede bir ilk 11 olsa da kulübesi vasatlardan oluşuyor. Kulübeden gelip fark yaratan oyuncu bulunamadığında maç sonları kabusa dönebiliyor. O yüzden sadece Sara’nın dönmesi yetmez, Galatasaray yönetiminin mutlaka stoper rotasyonuna genişlik kazandırıp sağ bek işini çözmesi gerekiyor.









































