‘’Altın değerinde‘’
Galatasaray, iyi oynamadığı bir gecede Göztepe’ye karşı kazanarak zorlu fikstür öncesi önemli biri adım attı. Gabriel Sara Göztepe önünde ilk yarıda Galatasaray’ın en iyisiydi. Hücumda kaybedilen toplarda en çabuk geri koşan, toplara ilk müdahaleyi yapandı. Sadece hücumcu bir orta saha değil, aynı zamanda takımın en iyi savunmacılarından biri. Oyun aklı o kadar yüksek ki, rakibin pas açılarını kapatarak kazandığı toplarla atak başlatıyor. Yunus’un golünden önce Mertens’e ayak dışıyla attığı pas müthiş bir yetenek gösterisiydi. Göztepe ligin topla en az oynayan takımı. Stoilov’un öğrencileri topa az dokunup ligin direkt olarak en hızlı hücum eden takımı olmayı başarıyor. Galatasaray’a karşı taçları Djalma’nın uzun atışlarıyla tehlikeli birer hücum organizasyonuna dönüştürmeyi başardılar. Galatasaray’ın 1-0’dan sonra baskıyı artırdığı dönemlerde blok halinde o kadar doğru durup o kadar kolay top kazandılar ki, Muslera ve Galatasaray savunmasını hep hazırlıksız yakaladılar. Nitekim Yunus Akgün’ün kalesinden 70 metre uzakta kaptırdığı topu Galatasaray savunmasının arkasında öylesine hızlı Romulo’yla buluşturdular ki ne Sanchez ne de köşeyi kapatan Muslera golü engelleyebildi.
‘’Mert’e dua etsinler‘’
Beşiktaş, Rize deplasmanında sahada o kadar dağınık görünüyordu ki bu dengesizlik en çok kaleci Mert Günok’u zorladı. İlk yarı maç Rizesporlu futbolcular ile Mert arasında oynandı. Beşiktaş topu rakip kaleye götüremezken Rizespor Olawoyin üzerinden Ghezzal ve Sowe ile peş peşe pozisyonlar üretti. Beşiktaş neredeyse sıfır organizasyonla ne kadar dağınıksa Rizespor o kadar dengeli ve hızlıydı. Sezon başında Rafa Silva ve İmmobile fit ve tam sağlıklıyken Beşiktaş’ın iyi maçlarını izledik. Ne var ki bu sezon en büyük sorun kadro derinliğinin çok yetersiz olması. Beşiktaş’ın çıkış yakalayabilmesi için aynı anda tüm 11’in formda olması gerekiyor. Yoksa herkes Rafa’nın ayaklarına baktığında dün gece olduğu gibi Beşiktaş karşı kaleye gidemiyor.
Sezonun en kötüsü...
Beşiktaş’ın dün gece Çaykur Rizespor deplasmanında ortaya koyduğu performans bu sezonun en kötüsüydü. İki hafta önce yenildiği Adana Demirspor maçında bile daha iyi görünmüştü. Ama Rize deplasmanı bu sezonun en kötüsü olarak kayıtlara geçmiştir. Beşiktaş’ın ikinci yarıda yarattığı gol beklentisinin sadece 0.04 olması bile başlı başına üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Beşiktaş’ın futbolunu düze çıkarabilmesi için Sergen Yalçın’ın tek başına yetmesi beklenmemeli. Yazın onca transfere rağmen hala bir sağ bek bir sol bek bir stoper ihtiyacının olması planlamanın ne kadar yetersiz yapıldığının kanıtı gibi. Beşiktaş yönetiminin hocayla birlikte işe dipten başlaması gerekiyor.
‘’Hücum perileri!‘’
Galatasaray, sezonun kötü ilk yarılarından birini oynamasına rağmen tabelayı 2-1 öne taşımayı başardı. Yunus Akgün ve Osimhen’in resitali Okan Buruk’a rahat bir ikinci yarı yaşatsa da ilk bölümdeki savunma hataları sezonun genelinde hocanın baş ağrısıydı. Maça Yunus solda Barış Alper sağda başladığı için sol bekte Jakobs’un savunma yükü arttı. Maç 1-1’e geldikten sonra maçın kırılma anı Barış ile Yunus’un 15’te yer değiştirmesi oldu. Sağda Kaan ile Yunus solda Barış ile Jakobs ile Galatasaray çok daha dengeli karşıladı rakibini ve oyunun inisiyatifini ele geçirdi. Yunus, kariyer sezonundaki istatistiklerini her maç biraz daha geliştiriyor. Yine jeneriklik bir gol attı, 2 asist yaptı, maça damgasını vurdu. Müthiş oynuyor Yunus. Kerem Aktürkoğlu sonrası adeta uçuyor, tüm takımı uçuruyor. Barış Alper’in geçen sezonun tamamında 6 golü varken bu yıl kaçırdıklarına rağmen ligde 8 gole ulaşması dikkat çekici. Bu sayede Galatasaray hücum istatistiklerinde büyük fark yaratıyor. Fakat savunmada hala gözle görülür sorunları mevcut.
Önde iştahlı, geride isteksiz
Galatasaray geçen sezon 16. maçının sonunda 32 gol atıp, sadece 10 gol yiyerek ligi ikinci sırada götürüyordu. Bu sezon etkileyici bir hücum hattına sahip olmanın getirisiyle gol sayısını 47’ye çıkardı. Fakat savunmasında çözmesi gereken sorunları var. Tam 19 gol yiyerek ligin ilk 5 sırasında yer alan takımlar içinde kalesinde en çok gol gören takım oldu. Antalya maçından bu yana oynadığı 7 lig maçında sadece 1-0 kazandığı Bodrum müsabakasında kalesini gole kapatabildi. Bu kadar olumsuz savunma istatistiğinin tek sebebi elbette sadece Abdülkerim’in basit hataları değil. Muslera’dan Sara’ya tüm takım öne doğru ne kadar iştahlıysa geriye doğru o kadar isteksiz.
‘’Türbülans‘’
Fenerbahçe, ilk 6 içinde yer alan 4 rakibinin hiçbirini yenemezken oynadığı iki derbiyi de yitirmişti. Dün gece Eyüpspor’a karşı kazanamadı. Fred’in formsuzluğu artık fazla göze batıyor. O da farkında, tüm planın kendi üzerine kurulduğu İsmail Kartal, Fenerbahçesi’nde olmadığını. Ama Mourinho takımında biraz da kendisinin çaba sarfetmesi gerekiyor. Dün Eyüp karşısında çok top kaybetti, oyunu kuramadı oyunda kaldığı süre içinde sadece yüzde yüzde 64 pas isabetiyle oynadı. Bu rakam Fenenerbahçe kariyerindeki en düşüklerden biriydi şüphesiz. Mourinho sezon başından bu yana 8. farklı stoper tandemiyle sahaya çıkarken bunun Fenerbahçe’ye yansımaları ister istemez negatif oluyor. Çağlar’ın futbolculuk meziyetleriyle oyun konsantrasyonu arasında ters bir korelasyon olması buna bağlanabilir. Fenerbahçe stoperlerinin her maç uyum sorunu yaşamalarına en güçlü argüman bu olsa gerek.
Dedikodulardan kurtulmak için...
İlk yarıda adeta sol beklerin düellosunu izler gibiydik. Caner ilk yarı Eyüpspor’un en iyilerinden biriydi. Ahmed Kutucu’nun golünden önce Thiam’a attığı uzun top tam bir usta işiydi. Keza Kostiç de ilk yarı Fenerbahçe’nin en iyilerinden biriydi. Ülkedeki futbol iklimi o kadar değişik ki, Galatasaray maçı olur Arda Turan üzerinden bir dedikodu tufanı, Fenerbahçe maçı olur Berke Özer’i baskı altına almak için her şey söylenir. Ama ne mutlu ki; ne Arda Turan, ne Berke Özer bunları dikkate aldı. Berke dün gece sakat olmasına rağmen dedikodulardan kurtulmak için oynama kararı aldı ve maçın yıldızlarından biri oldu.
‘’Biz yorulduk!‘’
Yunus Akgün’ün Mertens’e yaptığı asist maçın kalitesinin yüksek olacağına dair işaret fişeği gibiydi. Yunus Akgün kariyer sezonunu oynuyor, ona şüphe yok artık. Kerem Aktürkoğlu ayrıldıktan sonra daha çok forma yansı bulan Yunus yeteneklerini fazlasıyla gösteriyor. Üst düzey 3 santrforu olmasına rağmen ikisini sakat verip, Batshuayi’yi formsuzluğu yüzünden kenarda tutan Okan Buruk’un sahadaki can simidi olmayı sürdürüyor, Yunus Akgün. Ozan Tufan’ın golünün ardından küçük çaplı bir türbülansa giren Galatasaray’ı, harikulade golüyle yeniden rotasına döndüren Yunus, tek başına hücumun rengini değiştirmeyi başardı.
Hayalindeki tempo Her ne kadar devreyi geride kapatmış olsa da Trabzonspor’un geri dönüş hikayesi dikkate değerdi. Ozan Tufan’ın Bursaspor günlerindeki gibi oynamasının üstüne Şenol Güneş’in Visca’yı çıkarıp Dragos ile ikinci yarıya başlaması Trabzon’u 3-2 öne taşıyan en önemli detaydı. Rumen forvet maça büyük bir enerjiyle girdi, topu önde tuttu, pozisyonlarda hep topun yörüngesindiydi.
Trabzonspor bu sezon ilk kez Şenol Güneş’in hayalindeki tempoya ulaşmış olabilir. Elbette Trabzon’un 2-1 geriden gelip 3-2 öne geçmesinde Abdülkerim Bardakçı’nın bireysel hatalarının da rolü vardı. Trabzon 3-2’ye rağmen rüzgarı arkasına alamadıysa bunda Okan Buruk’un geri düştükten sonra Jelert’in-Batshuayi değişimi etkili oldu. Ali Sami Yen’de yüksek tempolu bir maç izledik. İkinci yarının önemli bir bölümünde takımlar o kadar hızlı rakip kaleye gidip geliyordu ki, neredeyse orta yuvarlakta krampon izi oluşmadı.
‘’Can simidi‘’
Başakşehir, maçın birinci saniyesinden itibaren baskıyı öne doğru fazla derinde yapma isteğindeydi. Bire bir baskı sonrası Livakoviç’in uzun oynayacağı topları kazanmak üzerine kurulu bir planı bozmak için Dzeko’nun rolü önemliydi. Boşnak yıldız, merkeze kadar geldi, kendi savunmasından çıkan topları sırtı dönük aldı, oyunun yönünü değiştirdi. Başakşehir savunmasının dengesini sadece fizikle değil büyük bir oyun aklıyla bozdu. Stoperi Ba atıldıktan sonra önce Kemen’i geriye çeken Çağdaş Atan, Deniz Türüç’ün hakeme gösterdiği aşırı tepki ardından gördüğü sarı kartı hafızasına kaydetmiş olmalı ki ikinci yarıya Hamza ile başlayarak takımının enerjisini tazeledi. Bu tazelenme Piatek’in golünü getirdi.
Herkesi kurtardı
Mourinho, Bilbao maçına kadar stoper tandeminde çok fazla değişiklik yapmanın bedelini ödeyince Başakşehir karşısında Çağlar-Becao’ya döndü. Mourinho, Oğuz Aydın sakatlandığında Maximin’i alıp devam etmek yerine İrfan Can’ı da kenara aldı. İrfan’ı erken çıkardığını söylemek gerek. Üstüne Osayi’yi çıkarıp Mert’i alarak bir değişiklik hakkını daha harcamış oldu. Nitekim Becao sakatlanıp çıkınca Fenerbahçe maçı 10 kişi tamamladı. Bu negatif yönü. En Nesyri’yi sokup Dzeko ile kullanmayı düşünmesi ise pozitif yönüydü Mourinho’nun. Nitekim Faslı santrfor iki kafa golüyle Mourinho ile beraber tüm Fenerbahçe’yi kurtardı.
‘’Fazla fantastik!‘’
Son haftalarda Galatasaray’ın savunma kurgusu üç stoper iki kanat bekinden oluşuyordu. Malmö deplasmanında da beklenen oldu, Nelson kenarda beklerken Metehan, Davinson, Abdülkerim’li stoper üçlüsü sahadaydı. Metehan, deneyimsizliği ve kısıtlı yetenek donanımıyla Galatasaray savunmasının zayıf karnı maalesef. Yenen golde alamadığı pozisyon kariyerinin bundan sonrası için kendisine hayli öğretici olacaktır. Okan hoca, eminim ki Davinson’un liderliği olmasa Muslera’nın önünde oynayan Galatasaray savunması ne olur sorusunu sormaya bile korkuyordu ki; Kolombiyalı stoper bir korner dönüşünde adalesini tutarak oyun dışı kaldı. Merkeze aldığı Kerem Demirbay’ın sol kenardan yaptığı asist ve geldiği günden beri doğru düzgün maçı olmayan Jelert’in golü Okan Buruk’un dün gece en büyük kazanımıydı. Galatasaray, Davinson’u da kaybederek kadrosunda 7. önemli sakatını verse de oyun standardını 87’ye kadar korudu. Hocanın Sara ile Jelert’i çıkarıp dünya gamsızı Ziyech ile genç Efe Akman’ı sahaya sürdüğü anda Malmö için büyük bir fırsat kapısı açıldı. Baskıyı öylesine arttırdılar ki, bitiş düdüğüne kadar Galatasaray’ı ceza sahasından çıkarmadılar. Bu değişiklikler maalesef fazla fantastikti ve bu kez olmadı.
Büyük gelişim
Osimhen ile Icardi aynı anda sakat ve Batshuayi formsuzken bile Galatasaray maçı kazanabilirdi. Çünkü Berkan Kutlu harika oynadı, Yunus Akgün bir vites yükselttiğinde fark yarattı, Gabriel Sara oyunu iyi yönetti. Berkan Kutlu dün Malmö deplasmanında iyilerden biriydi. İkili mücadelelerde ayakta kalışı, topla çıkarken tercihlerinin doğruluğu ve savunmadaki tüm değişkenlere ayak uydurması büyük fark yarattı. Yunus Akgün, Galatasaray’ın ikinci Kerem Aktürkoğlu’su olacağa benziyor. Dün attığı golle Avrupa Ligi’nin gol krallığına yükseldi. Aktürkoğlu sonrası kariyerinde büyük bir gelişim yaşıyor ve herkes buna şahitlik ediyor.
‘’Şaşırtıcı‘’
Fenerbahçe, Alkmaar deplasmanındaki kötü futbolun ardından oyununu geliştirmiş, Beşiktaş derbisine kadar ligde oynadığı tüm maçları kazanmış, Galatasaray ile puan farkını eritmeye başlamışken bir haftada her şey tersine dönmüş görünüyor. Beşiktaş’a yenildikten sonra Kadıköy’de Bilbao maçıyla yeniden hayata dönmesi bekleniyordu. Fakat biç bir şey beklendiği gibi gitmedi. Maçın henüz başında Samet Akaydın’ın yavaş geri pası rakibe asist olunca maçın rengi değişmeye başladı. Fenerbahçe o golün ardından moraliyle beraber enerjisini de kaybetti. Fenerbahçe sahanın hiç bir bölgesinde baskıya gidemez hale geldi, İnaki Williams hiç bulmadığı kadar alan buldu ve devre biterken ikinci golünü atmıştı bile. Mourinho’nun öğrencileri ilk yarı isabetli şut atamazken Bilbao 4/4 ile oynuyordu.
4 günde terse döndü
Mourinho bu kötü tabloya rağmen tüm sorunun Samet’te olduğunu düşünüyor olmalı ki, ikinci yarıya sadece ÇağlarSamet değişimiyle başladı. Fakat işler yine düzelmedi. Fenerbahçe ilk isabetli şutunu attığında dakikalar 68’i gösteriyordu. Ne var ki, bu şutun üzerinden henüz 1 dakika bile geçmeden Mert Müldür ikinci sarıdan atılınca Fenerbahçe için maç tamamen elden kayıp gitmiş oldu. Mourinho ve öğrencileri, önce derbiyi kaybetti, peşinden Bilbao’ya Kadıköy’de yenildi. Bu kadar iyi bir kadrosu ve böylesine büyük bir hocası varken Fenerbahçe’nin dünyasının 4 günde beyazdan siyaha dönmüş olması şaşırtıcı doğrusu.









































