‘’Kan ter içinde‘’
Okan Buruk, İcardi ile Osimhen’i birlikte oynatacağı formasyonu aradığı için Kasımpaşa’ya karşı 4-4-Osimhen-İcardi ile başladı. Gabriel Sara ile Kerem Demirbay’lı orta sahayla belki topa çok sahip olamadı ama nitelikli bir top sahipliği vardı. Sara’nın dikine pasları ilk dakikadan itibaren Osimhen ile İcardi’nin iştahını kabartmaya yetecek cinstendi. Osimhen, düne kadar atletizmiyle büyük fark yaratıyordu, Kasımpaşa karşısında kusursuz golcülüğünden pasajlar izletti. Sara’nın asistinin üstüne attığı gol çok standart dışıydı. 30. dakika dolduğunda Galatasaray sahanın her bölümünde istediği senaryoya sahipti. Fakat 30’dan itibaren Galatasaray merkezde Torreira’nın yokluğunu derinden hissetmeye başladı. Kasımpaşa, Aytaç liderliğinde topa sahip olmaya başladı peşinden de golü buldu.
Baskı kartını kaybetti!
Maçta ikinci yarı Osimhen ve Sallai çıktı, peşinden Yunus ve Sara yerlerini Berkan ile Kaan’a bıraktı. Ama Torreira’nın yokluğunda Kasımpaşa oyunu dengeleyip tribün coşkusunu yatıştırdı, oyunun momentumunu eline geçirdi. Kasımpaşa, Fenerbahçe maçında olduğu gibi ikinci yarı ipleri tamamen eline aldı, Galatasaray’ı kalesine getirmedi. Okan Buruk, başlangıçtaki 4-4-2 tercihinin ardından değişiklikleriyle kendini kilitledi. Kasımpaşa’nın ikinci yarıyı domine etmesine karşı tek bir hamle yapamadı ve 45 dakikalık bölümde tek bir gol girişiminde bulunamadı, tek bir şut atamadı. Davinson ve Torreira Galatasaray oyununun temel direkleri. Bu ikili yokken savunma öne çıkamadı, önde baskı kartını elinden kaybetti Okan Buruk.
‘’Liva sayesinde ‘’
Mourinho’nun rotasyonu maçın ilk yarısında skor avantajını yakalamış olmasına rağmen Fenerbahçe’ye acı çektirdi. Hocasını değiştiren, kadrosunda kayıplar yaşayan ve Belçika Ligi’nde şu anda 12. sırada yer alan US Gilloise’in forvetlerine karşı Livakoviç’in kurtarışları ilk yarıda Fenerbahçe’yi tabelada önde gösteren en önemli detaydı.
Mourinho, Çağlar’ın golüne rağmen ilk yarım saatteki futboldan çok memnun görünmüyordu. Mert Müldür, çok iyi niyetli, ekstra işler yapmak istiyor ama Fenerbahçe’nin sağ kenarının hem hücum hem savunma performansı hayli aşağılarda. Fenerbahçe geriden çıkamadıkça Amrabat, stoperlerin arasına geldi, savunmayı rahatlattı topları doğru kullandı, doğru pozisyonlar aldı. Dün gece Amrabat ‘6 numara nasıl oynamalı’ dersi verdi. Fenerbahçe savunması oyunu doğru başlatamayınca İrfancan Mert Müldür’un topla çıkışlarını sağlamak için sağ koridorun derinlerine kadar indi. Bir nevi takımın ikinci sağ beki gibiydi. Sol kenarda Cengiz Ünder’in formsuzluğu o kadar göze battı ki, Oosterwolde’nin atletizmi bile o bölgeyi dengelemek için yetmedi. Hollandalı sol bek uzun süre topu çıkarırken zorlandı, Cengiz ise nadiren sahip olduğu topları çabuk kaybetti. Buna rağmen Mourinho oyuna ilk müdahaleyi yaparken İrfancan ile Mert Müldür’ü çıkardı, Tadiç ile Osayi’yi aldı. Hocanın Cengiz Ünder’den memnun olması şaşırtıcıydı.
38 olmasına rağmen!
İlk yarı bittiğinde En Nesry, sadece 10 kez topla buluşarak sahada mücadele eden 22 futbolcu içinde en düşük sayıya sahipti. İkincisi ise Cengiz Ünder’di (17). En Nesry ikinci yarıda biraz kıpırdandıysa bunda yan ortaların rolü büyüktü. En Nesry’nin futbolda en iyi olduğu departman şüphesiz yüksek toplara vurmak. En Nesry’ye sırtı dönükken pas atmak doğrudan top kaybı hanesine yazılıyor. Dzeko, 38 yaşına rağmen En Nesry’den daha iyi atletik performansa sahip, santrforluğu ise kıyas kabul etmez. Rakibin eksilmesinin ardından Dzeko’nun girmesiyle Fenerbahçe bildiği oyunu oynamanın konforunu yaşadı.
‘’Favori gibi‘’
Osimhen, Avrupa Ligi’nin en yüksek market değerine sahip futbolcusu. Bu elbette Galatasaray için havalı bir durum. Fakat bu işin artısı ‘havalı’dan çok daha öte. Icardi’den Osimhen’e, Torreira’dan Sanchez’e hemen her bölgede kaliteli oyunculara sahip olan Galatasaray, PAOK’a karşı Avrupa Ligi’nin favorilerinden biri gibi oynayarak beklentileri karşılama potansiyelini gösterdi. Yunus Akgün bu sezon Galatasaray’ın en büyük piyangosu olmaya en büyük aday. Kerem Aktürkoğlu gittiğinden bu yana formayı alan Yunus, harika işler yapmaya devam ediyor. Fenerbahçe derbisindeki kilit açıcı performansının ardından PAOK karşısında da tehlike anında camı kıran çekiç rolünü layıkıyla oynadı. Galatasaray, Yunan Ligi’nin son şampiyonu ve hali hazırdaki lideri karşısında maçı ilk dakikadan itibaren domine etti. İlk yarıda Gabriel Sara liderliğinde hücuma yerleşen Galatasaray’a karşı PAOK kalecisi birbirinden ilginç kurtarışlar yapmasa sanırım maç çok daha erken kopabilirdi. Fakat, ikinci yarıda Okan Buruk oyuna hamlelerini çok daha erken yapabilirdi. Mertens ve Sara’nın fizik olarak düşmeye başladığı 60. dakikadan itibaren takımın enerjisi düştü, PAOK kontralarla topu rahat getirdi, hatta tabelayı da eşitledi.
Golde acemilik yaptı
Muslera, 2011-12 sezonundan bu yana kalesini koruyor ve şu ana kadar onun yerini doldurma potansiyeli bulunan kaleciyi bir türlü bulamadı Galatasaray. Günay Güvenç dün devre biterken karşı karşıya bir golü çıkardığında Galatasaray taraftarı ‘acaba’ mı demiştir ama goldeki acemiliğini görünce biraz daha beklemenin faydalı olacağına kanaat getirmiş olabilirler. Ne var ki, Günay da 33 yaşında ve Galatasaray Muslera sonrasını planlamayı gündemine iyice almalı. Her ne kadar rakip tamamladığı için kendine yazılmasa da Nijeryalı santrfor PAOK’a karşı kafayla golünü attı. Derbide Mertens’e yaptığı kadar estetik olmasa da Yunus’a harika bir asist daha yaptı. Rakip savunmaya her hücumda büyük üstünlük kurdu, eşleşme problemi yarattı.
‘’Kolay oldu‘’
Okan Buruk sahaya sürdüğü her bir futbolcusundan maksimum verim aldı. Galatasaray, Davinson Sanchez liderliğinde savunmadan oyun kurulumunu en az hatayla yapabildi. Gabriel Sara’ya İsmail ve Fred’ten temaslı savunma gelmediği her dakika Galatasaray orta sahası daha da yüreklendi, Torreira takımının oyun merkezini rahatlıkla öne taşıdı. Mourinho’nun planı ilk 20 dakikadaki coşkuya bir gol sıkıştırmak üzerine kuruluydu. Maximin ile pozisyon da buldular ama bir türlü topu doğru yere vuramadılar. Osimhen haksız rekabet unsuru olacak gibi görünüyor. İlk yarıda Galatasaray’ın hücuma çıkışlarında yönlendirici istasyondu, savunmadan uzun çıkan topları rahat indirdi, Fenerbahçe ceza sahasında evindeki kadar rahattı. Harika bir asist yapması da işin şovuydu.
Dünyasını değiştirecek
Osimhen Galatasaray’ın dünyasını değiştirmeyi, Okan Buruk’un hayatını renklendirmeyi kafasına koymuş gibi oynuyor. Sadece o değil, Yunus Akgün de Galatasaray’ın sahadaki en iyilerinden biriydi. Okan Buruk’un işini sahada en kolaylaştıran Mourinho’nun az temaslı, uzaktan savunma planıydı. Galatasaray’da orta sahada hep 1 kişi fazla kaldı, Torreira topu öne doğru oynarken kafasını kaldırdığında her pozisyonda bir pas opsiyonu buldu. Galatasaray, Kadıköy’de değil de sıradan bir deplasmanda oynuyormuş gibi rahattı. Mourinho’nun, 67’de Djiku’yu çıkarıp En Nesry’yi alması Fenerbahçe’ye hücum zenginliği getirmezken 80’de Fred ile Maximin’i çıkarıp sarı kartlı Mert Hakan ile Cengiz’i alması ilginçti doğrusu.
‘’Kafa karıştırıcı‘’
Maçta 20. dakika dolduğunda Galatasaray 4/9 şut atarken Gaziantepspor’un tüm hücum istatistiklerinin karşısında ‘0’ yazıyordu. Osimhen, Jacobs, Sallai gibi yeni transferlerini oynatamamasına rağmen Galatasaray’ın oyun üstünlüğü çok barizdi. Okan Buruk, Osimhen ve Icardi’yi oynatamıyor olsa da Mertens, Yunus ve Barış faktörüyle savunmasını fazla derinde yapan rakibine karşı ilk yarıda fişi çekmeyi başardı. Kerem gittikten sonra formaya kavuşan ama eleştiri oklarının hedefinden kaçamayan Yunus, Berkan ile birlikte sol koridorda beklentinin ötesinde bir performans gösterdi. Yunus, Batshuayi’nin sekenleri topladı, ikinci santrfor koşularıyla Gaziantep savunmasının tüm dikkatini dağıttı. Berkan Kutlu’nun sol bekten getirdiği toplar, isabetli pasları ve hücumda aldığı inisiyatifler izleyenler açısından dikkat çekici, Okan Buruk açısından kafa karıştırıcıydı. Malum; Kadıköy deplasmanlarının kahramanı olmak gibi bir unvan edinmişken cumartesi günü Fenerbahçe derbisinde ana plana dahil olabilir mi? sorusu Buruk’un kafasında uçuşmaya başlamıştır. Barış Alper son 5 maçta 4 gol atarak kariyer sezonlarından birine daha başladığını anlatmaya çalışıyor.
Batshuayi’den güzel asist
Güçlü fiziği, pozisyon ayırt etmeksizin sahanın her bölgesini benimseyen mentalitesi onu farklı kılıyordu, tüm bunlara artık skoru da rahatlıkla eklemeyi kafasına koymuş görünüyor. Bu sezon ligde oynadığı son 4 maçın tamamında tabelaya adını yazdırdı, dün gece de rakibe kapıyı açtıran golü attı, Batshuayi’yi güzel bir asist yaptı. Gaziantep FK, eylül başında transfer ettiği futbolcularını oynatamadı. Bunu göz ardı etmemek gerek ama Selçuk İnan’ın 5-4-1 ile savunmasını fazla derine çekmesi maçı tek taraflı hale getirdi.
‘’Güvenli liman‘’
Maçın başlangıç senaryosunda Maximin’in sol kenardan bire bir oyunları, Tadiç’in sağdaki güvenli liman olması ve top saklaması, İsmail Yüksek’in kazandığı sahipsiz toplar Fenerbahçe’ye 40 dakikada 2-0’lık üstünlüğü getirdi. Ne var ki Fenerbahçe 2-0’ı erken yakalamasına rağmen fişi çekme yoluna gitmekten imtina ediyor. Devre bitimine doğru Kasımpaşa oyunun inisiyatifini eline aldı, Aytaç Kara’nın oyuna girişiyle de maçın sonuna kadar bırakmadı. Mourinho’nun Dzeko ve İrfan Can’ı oyuna sokup Maximin ve En-Nesyri’yi çıkarması ‘oyunu öldürmesi’ adına kilit hamleydi. Fakat bu değişimin ardından Fenerbahçe savunma arkasında boşluk bulamadı. Fenerbahçe, Göztepe maçında olduğu gibi skoru erken 2-0’a getirdi, fakat inisiyatifi yine erken rakibine bıraktı, tüm maç boyunca 2’si isabetli 6 şut denedi.
İsmail olgunluk zirvesinde
Fenerbahçe’de İsmail Yüksek güveni denen bir olgu var. İsmail, Fred ile birlikte Mourinho için sahadaki en güvenli liman olmaya devam ediyor. Sahada ne yaptığını çok iyi biliyor ve oyun olgunluğunun zirvelerinde dolaşıyor, sahipsiz top kazanıyor, bir an bile odağı karışmıyor. Kasımpaşa karşısında Maximin ilk yarıda attığı gol ve kazandırdığı penaltıyla manşetleri süslese de İsmail Yüksek’in çalışkanlığı göz kamaştırıcıydı. Savunmada Becao’nun varlığı ve Çağlar ile uyumu da Mourinho’nun kafasındaki soru işaretlerini kaldırmaya yetmiştir sanırım. Oosterwolde hem topu kullanırken hem pozisyon alırken hem de rakibe müdahalelerde riski çok yükseltiyor. Geçen sezon sol stoperde iyi iş çıkarmış, sol bekte oynadığında önünde Tadiç’le uyum sorununu hissettirmiyordu. Şimdi Maximin ile oynuyor ve onun geri koşuları sevmediği gerçeğini kabul etmeli. En azından rakibe müdahale zamanlamalarını doğru ayarlamalı. Yoksa rakibe gereksiz duran top şansı verdiği gibi bir de kart riskini yükseltiyor.
‘’Sara resitali ‘’
Milli maç arasına Adana Demirspor galibiyetine rağmen hafif stresli giden Galatasaray taraftarı, dönüşü Osimhen ile yapmanın heyecanını yaşamayı planlarken Gabriel Sara’nın resitaline tanıklık etti.
Osimhen ilk maçına nazaran gayet istekli, heyecanlı ve hareketliydi. Gabriel Sara’nın nefis asistini saçlarıyla sıyırtsa da topa son anda kramponunun ucuyla temas eden Abdülkerim adını tabelaya yazdırdı ama sevinen yine Nijeryalı süperstardı. Okan Buruk, salı günü Gaziantep FK maçında yeni transferlerini oynatamayacağı için Osimhen ile Jacops’u sahaya atıp, Kerem Aktürkoğlu’nun yerini Yunus Akgün ile doldurmayı planladı. Ne var ki, hocanın yüzü Yunus’tan yana güldü denemez. Kerem Aktürkoğlu’nun sol kenarda yarattığı enerji farkını Yunus beceremedi. Okan Buruk’un hesapları Yunus’un tarafında tutmamış görünse de Gabriel Sara’nın performansı Galatasaray’ın modunu değiştirdi. Osimhen ve arkadaşları neredeyse vasatını aşmadan tabelayı 2-0’a getirdiyse bunda aslan payı Sara’ya aitti doğrusu.
Ödün vermedi
Sara geldiği günden bu yana eleştirilerin odağındayken dün gece Rize’ye karşı en çok alkışı alan Galatasaraylıydı. İki nefis asist yaptı, ikinci yarının başında da golünü tabelaya yazdı. Osimhen’in gelişiyle formasyonda değişiklik yapma ihtimali beliren Okan Buruk’un ön tarafta Mertens’li klasik 4-2-3- 1’den ödün vermemesi gecenin bir başka dikkat çeken detayıydı. Sara ve Mertens’in yıldızlaştığı gecede Davinson’un stoperdeki ustalığı göz ardı edilemez. Kolombiyalı stoperin duran top üstünlüğü ve topu önde karşılama becerisi büyük fark yaratıyor.
‘’Kafa rahatlığı!‘’
Ballon D’or adayı bir kaptanımız ve yılın en iyi genç oyuncusuna verilen Kopa Trophy ödülü için aday gösterilen 10 futbolcu arasında yer alan bir süperstarımız varken, tarihimizin iyi kadrolarından birine sahip olduğumuzu rahatlıkla söylenebilir. İzlanda’ya karşı geride dörtlü bir savunmayla dönen Montella’nın Kenan Yıldız’ı dışarıda bırakıp Kerem’i solda Umut Nayir’i santrforda kullanması başlangıçta oyuna pozitif yansıdı. Ama sonrasında o dominant santrforu aradık durduk. Dün gece Benficalı Kerem Aktürkoğlu, Galatasaraylı Kerem Aktürkoğlu’na nazaran çok daha rahat göründü. Kerem’in mental formu kadar fiziksel formu da dikkat çekiciydi. Elbette onu destekleyen harika bir Eren Elmalı performansı izlemek sevindiriciydi. Eren de büyük fark yarattı.
Çıkınca aradık...
İzlanda’nın topa yatkınlığı bu kadar zayıf ve en önemli hücum silahının duran toplar olacakken golü kornerden yemek çok acayipti. Hakan Çalhanoğlu, sakatlık dönüşü harika bir ilk yarı oynadı, takımın dümenine geçti, oyunu yönlendirdi. Yerini Orkun’a bıraktığında yokluğu fazlasıyla hissedildi. Montella, rakibe göre şekil alacağını söylüyor. Dün İzlanda’ya karşı bazı pasajlar izletti bize. Ne var ki, 55’ten 70’e kadar 15 dakikalık İzlanda’dan beklenti ötesi bir baskı yerken Montella’nın oyuna daha erken müdahale etmesi beklenirdi.