‘’Talisca’dan sonra‘’
Mourinho’nun hafta sonu Göztepe deplasmanında rakip 10 kişi kaldıktan sonra bile arkadaki 3 stoperden vazgeçmeyişi sezona 2 puan kaybıyla başlamasının sebeplerinden biriydi. Portekizli hoca, aynı hatayı dün gece Benfica 10 kişi kaldıktan sonra yapmadı. Mert Müldür’ü çıkarıp Oğuz Aydın’ı aldıktan sonra Fenerbahçe momentumu eline geçirdi ve maçı yüksek tempoyla bitirdi. Semedo ve Brown üçlü oynarken de Fenerbahçe’nin iyilerindendi. Ama Oğuz sonrasi Talisca ile En Nesyri’nin önde kaldığı, savunmanın dörtlü oynadığı düzen Semedo’yu çok daha etkin hale getirdi. John Duran, Benfica’ya karşı sahanın en vasatıydı. Mourinho’nun 3-1-4-2’sinde En Nesyri ile birlikte oynayan Duran ne bağlantıya geldi, ne rakibi tehdit etti, ne de hücum aksiyonlarında vardı. Oyuna Talisca girdikten sonra Fenerbahçe için sahada yeni bir sayfa açıldı sanki. Fenerbahçe her zamanki gibi Benfica’ya karşı da önde az adamla baskıya gitti, sonra orta sahaya çekilip rakibi karşılamayı tercih etti. Mourinho’nun bu planı çok daha hızlı oyuncularla işleyebilir. Zaten bu yüzden de bir atletizm takımına dönmek üzere Fenerbahçe. Fakat buradaki hızdan kasıt, topla kat edilen mesafe ve topun hızı olmalı. Kerem Aktürkoğlu’nun maça ilk 11’de başlaması Benfica’nın mesaj verme çabası gibi görünse de Bruno Lage için sahada bir gereklilikti.
Manşetleri süsleyecek
Kerem sol kenarda iyi iş çıkardı, içeri devrildiğinde doğru paslarla Fenerbahçe savunmasını yıpratıcı aksiyonların içinde yer aldı. Fenerbahçe taraftarının ona ilgisi muhtemelen Portekiz medyasının da manşetlerini süsleyeceğe benziyor. Hele Mourinho’nun, oyundan çıkarken Kerem’in elini sıkması ve onu tebrik etmesi transfer sürecinin nasıl ilerleyeceğine dair ip uçları içeriyordu.
‘’Futbol(cu) takımı‘’
Beşiktaş, son yıllarda yaşadığı kabus başlangıçlardan ders çıkarabilirse bu kez sezona tutunabilir. Yeni sezon planlamasında doğru teşhisler yapılmış lakin tedavi için yönetimin aksiyon alması gerekiyor.
Eyüpspor’a karşı 6 numarada yeni transfer Ndidi’yi kullanan Solskjaer, Orkun Kökçü ve Rafa Silva’yı merkeze konumlandırarak topu orta koridordan taşımayı planladı. Aslında buna mecbur olduğunun bir itirafıydı bu tercih. Ne sağ beki, ne sol beki, ne de öndeki kanat forvetleri yeterli. Solskjaer de biliyor ki, sol bekte koca bir delik var ve forvetlerden destek gelmediğinde Beşiktaş her maçı çözmekte zorlanacak.
Solskjaer’i ipten aldı
Beşiktaş hala bir oyuncu takımı; geçen sezondan artısı sadece Rafa’nın ayaklarına bakmıyorlar, Abraham ve Orkun da Portekizli yıldıza katılmış görünüyorlar. Ne var ki, Eyüpspor’a karşı ilk yarıda tüm takım olarak kötüydüler. Fakat ikinci yarıdaki futbola ayrı bir paragraf açmak gerekir. İlk yarıda Beşiktaş ne kadar kötüyse ikinci yarıda o kadar iyiydi. Topu kalenin içine kadar getirdiler, Udokhai bile hücum aksiyonlarında kendine alan açtı, Beşiktaş Eyüpspor’a karşı bu bölümlerde oyunun momentumunu tamamen eline geçirdi. Abraham kaçırdı, Rafa atamadı derken uzatmalara kadar Beşiktaş’ın baskısı devam etti. Son dakikalarda Rafa hem Beşiktaş’ı hem Solskjaer’in ipten aldı. Norveçli hocanın koltuğunda güvenle oturabilmesi için ikinci yarıdaki futbolu geliştirmesi, Beşiktaş’ı futbolcu takımı olmaktan çıkarıp futbol takımına donusturmesi gerekiyor.
‘’Fizik farkı‘’
Kadıköy’deki Feyenoord maçındaki yüksek coşkunun ardından Fenerbahçe’nin 3 günde bu kadar negatif değişmesi şaşırtıcıydı.
Mourinho, Göztepe deplasmanında kadroda yine değişiklik yaparak Yusuf Akçiçek’i üçlü savunmanın merkezine yerleştirerek Skriniar’ı sağ stopere çekti. Fakat Göztepe geçen sezon ligin en iyi baskı takımlarından biriydi, bu yıl da kadrosunda yaptığı revizyonun ardından bu özelliğini daha da iyi hale getirdi. Fiziksel açıdan Fenerbahçe’den daha iyi seviyede görünmelerinin sebebi de buydu. Stoilov hoca, Romelu’yu kaybetmiş olmasına rağmen Janderson, Olaiton, Rhadney ve Santos gibi takviyelerle geçen hafta Rize deplasmanında dün gece de Fenerbahçe’ye karşı özellikle ilk yarıda sahanın her bir metrekaresinde bire bir baskılarla üstünlük kurdu.
Bunun izahı yok
Juan’ın 61’de ikinci sarıdan atılmasıyla Göztepe, 85’e kadar yani Oosterwolde kırmızı görene kadar bir kişi eksik oynadı. Maçın 11’e 10 oynandığı 24 dakikalık süreçte Mourinho’nun takımı baskıyı bir nebze artırmayı başardı. Ne var ki, bu baskının ardından Fenerbahçe’nin tek bir isabetli şut dahi çekememesi sadece Göztepe’nin 10 kişiyle uygulamayı başardığı bire bir baskıların ürünü değil aynı zamanda Mourinho’nun takımını geniş alanda oynatmasıydı. Talisca sakatlık yaşadı, sezona geç başladı, kabul. Ama Göztepe karşısında bitime doğru kazanılan frikikte barajı geçiremedi, son dakikadaki penaltıyı atamadı. Bu artık formsuzlukla izah edilemez.
‘’Beton kırıcı‘’
Barış Alper Yılmaz’ın gelişimi göz kamaştırıcı. Galatasaray’a geldiği günden bu yana her sezon üstüne koyuyor, güçlü diyorsun daha da güçleniyor, hızlı diyorsun daha da hızlanıyor, skor yapsa Premier Lig yapar diyorsun daha fazlasını atıyor. Barış, futbol kamuoyunun gözlerinin önünde nefis bir futbolcu gelişim hikayesine imza atıyor. Karagümrük’e attığı ilk golde Torreira’nın ileri doğru vurduğu topu kovaladı, rakibinden söktü, hızıyla fark attı ve çok iyi bitirdi.
Baskıyla başladı
Bu golün şöyle bir önemi vardı; Karagümrük Ali Sami Yen’de beklentilerin çok ötesinde bir baskıyla maça başladı. Bu gole kadar Galatasaray’ı bunalttı, sıklıkla korner kazandı, ceza sahasına akan oyunda 6-7 tane orta yaptı ve kadro zaaflarına rağmen bariz bir üstünlük kurdu. Barış Alper’in, Torreira’nın uzun vurduğu topla başlattığı geçiş hücumunu kusursuz takiple gol yapması bir beton kırıcı etkisi yaptı, Karagümrük’ün direncini azalttı. Barış’la baş edemeyen Marius Toh’un Davinson’a faulü sonrası atılması ise maçın ibresini Galatasaray’a çevirdi.
Dengeli ve kaliteli
Galatasaray’ın dengeli ve kaliteli bir kadrosu var. Karagümrük’e karşı Osimhen, Icardi kenarda beklerken Barış Alper santrforda yine harikalar yarattı. Ne var ki, 16 Eylül’den itibaren Şampiyonlar Ligi grup maçları başlayacak ve orada son 16 ötesi hedefleniyorsa orta saha rotasyonu yönetim tarafından gözden geçirilmeli. Torreira, Lemina, Sara üçlüsünden biri sorun yaşasa arkada Kaan Ayhan ve Berkan Kutlu bekliyor. Bu lig için yeterli görülebilir ama Şampiyonlar Ligi için Okan Buruk’un orta saha rotasyonuna oyuncu katması gerekecek gibi duruyor.
‘’Olması gerektiği gibi‘’
Fenerbahçe’nin Feyenoord eşleşmesinde favori olmasını sağlayan oyun gücünden önce oyuncu gücüydü. Hollanda’da oynanan maçın ikinci yarısında başlayan reaksiyonun devamını Kadıköy’de görmek belirleyici oldu. Bu sayede Fenerbahçe, oyuncu gününün yanına dün oyun gücünü de eklemeyi başardı. Archie Brown dün gece En Nesyri ile maçın kahramanıydı.
Mourinho’nun 3-4-1-2’sinde kendine yine sol kanat beki olarak yer bulan İngiliz oyuncu kariyerinin ilk kafa golüyle maçın kilidini açtı. Brown’un tüm maç boyunca ileri-geri gidişlerinin akıcılığı Fenerbahçe’yi ön alanda tutmaya yardımcı oldu. Fred’in golünden önce merkeze kadar rakibini kovalayıp topu kazanması, En Nesyri’nin attığı golde yaptığı akıl dolu asist en az attığı gol kadar kıymetliydi. Fenerbahçe bu sezon hedeflerine ulaşacaksa böyle oynamak zorunda. Geride beklemek takımın oyun boyunu çok uzatıyor. Stoperlerin arkadan oyunun boyunu kısaltabiliyor olmaları en az tur kadar değerliydi, Mourinho için. Temel mantalitenin oturuyor oluşu sonraki turda Benfica’ya karşı Fenerbahçe’nin en büyük kozu olacak.
Sahanın her yerinde
Geçen sezonun bazı bölümlerinde 2. Bölgede bekleyip, savunmadan hücuma hızlı geçme çabalarıyla çok zaman ve puan kaybetti Fenerbahçe. Kadıköy’de En Nesyri’nin başlattığı bire bir baskılar dalga dalga sahanın her yerine yayıldı. Faslı santrfor sahaya büyük enerji koydu, Fenerbahçe’nin baskı standardını belirledi. Fenerbahçe için ön alanda santrforlardan başlayan baskının kalitesi Amrabat ve Fred’i de yükseltiyor. Ne var ki, kalecisinden başlayarak arkadan oyun kurulumu hala sorunlu Fenerbahçe’nin. Özellikle İrfancan Eğribayat’ın yediği golden önce oyunu takip etmeyip topu eliyle alması kabul edilir bir hata değil.
‘’Oyun hafızasıyla‘’
Okan Buruk, Galatasaray’ın başında dördüncü sezonuna başladı. Bu sadece tarihe düşülen bir not değil Galatasaray için. Aynı zamanda çok büyük bir avantaj. Zira Buruk döneminde 3 yıldır biriktirilen bir oyun hafızası dördüncü sezona da taşınmış oldu. O yüzden Galatasaray, Gaziantep deplasmanında bıraktığı yerden başlayabildi. Hem de Osimhen, Icardi gibi üstüne plan yapılan santrforlarını beraberinde getirmemiş olmasına rağmen. Gaziantep deplasmanına santrforsuz gitmek zorunda kalan Galatasaray için beklenenden çok daha kolay bir maç oldu. Barış Alper’in santrforluğunda Sane ile Yunus’u iki kenarda kullanan Okan Buruk, Gabriel Sara’yla bu üçlüyü destekledi. Barış Alper Yılmaz ilk yarıyı öyle bir domine etti ki, sezona en hazır futbolcu olduğunu gösterir gibiydi. Barış’ın takım içindeki rolüne dair çok net görüntülerin olduğu bir sezon açılışıydı aynı zamanda. Osimhen ve Icardi’nin yokluğunda takımın santrforu olmanın yanı sıra bir de Galatasaray’ın penaltıcısı oldu. İki penaltı attı, ikisi de çok iyi vuruşlardı ve golle sonuçlandı. Üstüne bir de Eren’e asist yaptı, sadece ilk yarıya değil maçın tamamına damgasını vurdu. İki buçuk aylık arada futbolu en çok özleyen Alper’di. Adeta topu yiyecek gibi oynadı.
Bu takviyeler şart
Galatasaray ilk maçını rahat kazandı ama Şampiyonlar Ligi’nde hedef kovalamak istiyorsa kaleci ve sol stoper konusuna eğilmeli. Abdülkerim takımın en kıymetli oyuncularından biri ama dün Gaziantep maçında bir kaç pozisyonda ağırlığı dikkat çekti. Sanchez’in geri koşu kalitesinin sol stoperle desteklenmesi Şampiyonlar Ligi için tahmin edilenden çok daha fazla önemli.
‘’Yanıltıcı olur‘’
Beşiktaş’ın Konferans Ligi ön eleme turunda St.Patricks’e karşı farklı kazanması yanıltıcı olabilir. Rakibine karşı, ‘İlk yarıda 4 gol birden atan Beşiktaş, ikinci yarıyı 1-0 geride kapattı’ diyebilmesi gerekir Solskjaer’in. Zira hala net bir oyun gücünden, doğru bir savunmadan bahsetmek fazla iyimserlik olur. Abraham, ilk yarıda hat-trick yaparak Beşiktaş’ın tarihine geçmiş olabilir, lakin ikinci yarıdaki vurdumduymazlık ve sağ bek kademesi üzerinden yenen gol tüm takıma büyük bir ders olmalı. Maça Svensson ile başlayan Solskjaer, ikinci yarıya Norveçli sağ bekin yerine Tayfur Bingöl ile başlayarak St-Patricks’e yol gösterdi denebilir. Nitekim Tayfur’un arkasına atılan toptan çıkan gol Beşiktaş’ın en büyük zaaflarından birinin sahaya yansımasıydı.
Hedefe götürmez
Beşiktaş şayet şampiyonluk yarışında sezonun sonuna kadar rekabette kalmak istiyorsa kadro planlamasını yeniden ele almalı ve işe beklerinden başlamalı. Ne Jurasek, ne Svensson ne de Tayfur Bingöl Beşiktaş’ı hedefe götürecek bekler. Beşiktaş, ilk yarıda 4-0’ı bulduktan sonra ikinci yarıda topa yüzde 70’lerin üzerinde sahip olmasına rağmen rakibinden daha az rakip ceza sahasında topla buluştu, rakibinden daha az isabetli şut attı ve ikinci 45 dakikanın tabelasını 1-0’la kaybetti. Beşiktaş turu neredeyse garantiledi ama bu eşleşme fazla yanıltıcı olabilir. Beşiktaş yönetiminin beklerden başlayarak, kenar forvete en az 2 transfer yapmalı, Abraham’ın rotasyonunu da genişletmeli, geçen sezonki hataya düşmemeli.
‘’Bitirememe hastalığı‘’
Genelde tüm takımlarımız sezonun başlangıç aşamasında oyun gücüne değil oyuncu gücüne güvenerek çıkıyor ön eleme maçlarına. Buna mukabil, Avrupa’nın görece mütevazi takımlarının disiplin, fizik üstünlük ve oyun güçleri galip geliyor temsilcilerimize. Fenerbahçe, Feyenoord karşısına ilk 11’de sadece 1 yeni oyuncuyla çıkarken, kulübede de 2 yeni futbolcu bekliyordu. Mourinho’dan beklenen, geçen yıldan bu sezona sahadaki oyun bütünlüğünün taşınması, yeni transferlerle güçlendirilmesi ve daha akıcı bir plandı. Ne var ki, Hollanda deplasmanında Fenerbahçe sanki dün bir araya gelmiş gibi bir ilk yarı oynadı. İkinci yarı başındaki bire bir baskılar Fenerbahçe’yi önde tutmayı başardı denebilir. İrfancan-Duran, Oğuz-Semedo değişimlerinin ardından baskı kalitesinin artmasından bir gol çıkarabilmek gerekirdi. Amrabat’ın 86’da attığı gol aslında Fenerbahçe’nin ikinci yarının başlama düdüğüyle birlikte takım olarak ilmek ilmek ördüğü bir oyunun getirisiydi.
Zayıf karnı....
Fred’in savunma zaafları Fenerbahçe’nin en zayıf karınlarından biri göründü dün gece. Brezilyalı orta sahadan beklenen ilk şey savunma olmayabilir. Fakat tüm takımın Fred’ten beklentisi oyunun doğru kurulması, savunmadan top çıkışlarında akışkanlığın sağlanması. İsmail Kartal sezonunda Fred yanında İsmail, önünde Szymanski ile bunu kusursuza yakın yaptığı için fark yaratıyordu, lakin Mourinho takımında oyunun kurulumu daha direkt toplarla sağlandığından kafasının üstünden geçen topların sayısı hayli fazla. Bu durumda iş, biraz da Fred dahil santrforun arkasındaki tüm futbolcuların rakiplere temas etmesine, bire bir eşleşmelerde baskı kaliteleriyle ayakta kalmalarına bakıyor. İkinci yarıdaki oyun tam da Mourinho’nun oynamak istediği cinstendi.









































