‘’Yönetim yönetemiyor‘’
Rizespor, Galatasaray’ı yorgun yakalamıştı ve oyunun sonuna kadar bırakmadı ve kazandı. Dün gece de Antalyaspor, Hamza Hamzaoğlu’nun şok ayrılışı ile kafaların darmadağın olduğu Galatasaray’dan İstanbul’da bir puanı yine benzer bir şekilde aldı. Aslında haftaiçi yaşananların sahaya nasıl yansıyacağı merak konusuydu ve maç önü Galatasaray adına soru işaretleriyle doluydu. Nitekim erken bir gol Sarı-Kırmızılılar’ı harekete geçirmedi.
Savunma zafiyeti
Çünkü takımda ciddi bir savunma zafiyeti olduğu kesin. Bir takım iki haftada 7 gol yerse ve bu takım Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden bir takımsa durup düşünmek lazım. Antalyaspor 3 kere yenik duruma düştü ama rakibin bu zaafını iyi analiz etmiş pes etmedi. Dün gece Antalyaspor nasıl bir puan aldı derseniz bir kere orta alanda üstünlüğü ele geçirdi, ardından önde basıp Galatasaray’ı hücuma rahat çıkarmadı. Oyunun son bölümünde ofansif hamleler Antalyaspor’a olumlu geri döndü ve Mbilla bir penaltı bir golle maça damgasını vurdu.
Umut yok
Galatasaray Arena’da sahaya 11 kişi çıktı ama 6-7 kişiyle mücadele etti. Yasin, Burak top rakipteyken adeta tribündeki seyirci gibiydi. Rodriguez inanılmaz pas hataları yaptı ve dolayısıyla bütün yük geri dörtlünün üstüne yüklendi. 90 dakikaya bakarsak bütün bu kötü oyuna rağmen yine de ayağına gelmiş bir 3 puan koruyamayan bir Galatasaray vardı sahada. Bu takım 4 gün sonra Madrid’te önemli bir maça çıkacak ama kimsenin umudu olmadığı kesin. Yönetim kulüp yönetmeyi yüzüne gözüne bulaştırdığı kesin ve sahaya yansıyan tablo her şeyi anlatıyor. Antalyaspor sadece Eto’o’dan ibaret bir takım olmadığını yaptığı mücadele ve hak ederek aldığı beraberlikle gösterdi.
‘’Katar, Türkiye'yi kullanmalı‘’
Katar’a milli maç dolayısıyla yola çıkarken 2022 Dünya Kupası’nı yapacak bir ülkeyi görmenin de heyecanı içindeydim. Küçük bir Ortadoğu ülkesinde böyle büyük bir organizasyon nasıl yapılabilir diye kafamda herkes gibi soru işaretleri vardı. Katar 2 milyon civarında bir ülke ve nüfusun 400 bini Katarlı. Doha Başkenti, bir anlamda tek kenti. Şehrin en göze çarpan özelliği inşaatları ve temizliği. Kişi başı gelirin 80 bin dolar civarında olması zenginlik göstergesi. Peki bu Körfez ülkesinde 2022 Dünya Kupası için neler yapılıyor, önümüzdeki 6 yıl içinde tesisler yetişir mi!
Kapasiteler belli
Bize, Katar organizasyon komitesinin yetkilisi Al Nasser’in verdiği bilgileri paylaşayım sonra da yorumumu. 8 ile 12 arası stat yapılacak. En büyüğü 60, diğerleri 40 bin kişilik planlanıyor. Dünya Kupası’ndan sonra kapasiteler 20 ile 25 bin civarında azaltılacak, çünkü 2 milyonluk bir ülke için çok fazla. Ulaşım için büyük bir metro hamlesi var. Ulaşım sorununun yer altından çözülmesini planlıyorlar. Gerçekleşmesi mümkün, çünkü çok düz bir coğrafya ve bunu yapabilecek maddi kaynakta sorun yok. Konaklama yönünden ise daha şimdiden şehir bir şantiye gibi ve bu inşaatların bir çoğu otel olacak. Ayrıca sosyal olarak müslüman bir Arap ülkesi ama oldukça modernler ve kendinizi baskı altında asla hissetmiyorsunuz. Bayanların araba kullandığı, isteyenin abartıya kaçmadan açık ve kapalı dolaşabildiği bir ortam gördük.
17 bin kişi hazır
Dünya Kupası’nda 17 bin gönüllü çalışacak. Son iki Dünya Kupası’ndaki maç izleme zorluklarının burada asla olmayacağını ve kompakt bir organizasyon olacağını iddalı bir şekilde belirtiyorlar. Amaçları Ortadoğu, Arap, Türk ve İran kültürlerini oluşturan bu coğrafyada iz bırakacak, unutulmayacak bir organizasyon.
Futbol ruhu gelişmemiş
8 bin civarında Türk nüfusun yaşadığı Katar’da kimse Meksika, Arjantin, Almanya’daki gibi Dünya Kupası beklemesin. Çünkü toplumsal yapı olarak futbolu sevseler de bu duyguyu yaşamaları pek mümkün değil. Paranın ve zenginliğin verdiği müdanasızlık sıkıntı yaşatabilir. O nedenle yapılacak tüm işlerin iyi ve tecrübeli profesyonellerce yaptırılması gerekir. Bir dostluk maçında bile kolay halledilebilecek küçük sorunları çözmede zorlanmaları düşündürücü. Benim görüşüm o ruh ve kapasite asla yok, boşuna zorlamasınlar, işi ehline versinler, rahat ederler.
Türkiye fırsat
Tamam Katar’da un var, şeker var, yağ var ama helvayı iyi yapmak için iyi bir ustaya ve ruha ihtiyaç var. Türkiye’nin çok önemli organizasyonların başarıyla altından kalkması önemli. Tarihsel, dinsel, kültürel bağlarımızı yanyana koyarsak Türkiye’nin yetişmiş insan birikimi Katar için bu bağlamda kullanabilceği bir hazine diyebilirim, eğer görebilirlerse...
‘’Şenol Güneş yadırgandı‘’
Şenol Güneş ve Bursaspor arasında gelişen polemik hiç de iyi bir yere gitmiyor. Bursa’da çok güzel günler geçiren tecrübeli hocanın söz dalaşına girmesini yadırgadığımı söyleyebilirim. Çünkü bizim gözümüzde Şenol Güneş sadece bir teknik direktör değil aynı zamanda Türk futbolunun önemli kanaat önderlerinden biridir.
O nedenle haklı olup olmaması hiç fark etmez, bir önceki takımda yaşadıkları onun için günü gelince kullanılacak bir malzeme olamaz. Bursapor’un geçen sezonki kaptanının bir isteği, bir beklentisi olabilir ama bu hoca ve futbolcu arkasında kalmalıydı. Fazla söze gerek yok bence...
‘’Timsah'tan iyi sinyal‘’
Bursa’da oyuna Beşiktaş durgun ve yorgun başladı. Bursaspor ise bu sezonun en iyi ilk yarısını oynadı. Ertuğrul Sağlam beklenenin aksine Beşiktaş’ı kendi oyun anlayışıyla vurmayı denedi. Özellikle sağ kanattan Advincula ve Cuenca ile etkili ataklar geliştirdiler. Evsahibi ekip orta alanda güçlü ve etkili rakibi karşısında Bekir, Hosegai ve Josue ile başarılıydı. Hem hücumda hem de savunmada zaman zaman aksasa da olumlu bir görüntü çizdi Bursaspor. Beşiktaş ise az ama öz olgun ataklarda net gollük pozisyonlar yakaladı ama kullanamadı ya da Mert geçit vermedi. Bursaspor her şeye rağmen büyük değişime uğramış yenilenmiş kadronun eğer uyum sorunu atlattığı taktirde çok şeyler yapabileceğinin sinyallerini veren bir ilk yarı oynadı.
İstekliydiler
Şenol Güneş’in Beşiktaş’ı ise şimdiye kadar ki deplasman maçlarından biraz daha düşük tempodaydı. İkinci yarısı da aynı ilk yarının benzeri bir karşılaşma izledik. Şenol Güneş orta alandaki zayıf görünümü Sosa’nın yerine Necip’i alarak değiştirmek istedi. Ancak dün çok diri ve istekli ve kazanmayı çok arzu eden bir Bursaspor vardı sahada. Ev sahibi ekibin kanatlardaki performansı ve orta alan direnci bunun en büyük göstergesiydi. Japon oyuncu Hosegai ve çıkana kadar Bekir’in etkili oyunun yanı sıra Cuenca ve Dzsudzsak Beşiktaş’ın beklerine zor anlar yaşattılar. Ertuğrul Sağlam son 20 dakikada Stoch ve Faty ile güç tazeledi. Beşiktaş ise her şeye rağmen skora razı olmak istemedi ve son ana kadar gol arayışını sürdürdü. Gökhan Töre ve Oğuzhan biraz kımıldayınca Olcay’ın da girmesiyle rakip ceza alanında tehlikeli oldu. Güneş’in 3 puan için son hamlesi Gomez’in yerine Cenk Tosun oldu. 90 dakikaya baktığımızda deplasmanda en zor maçlarından birini oynadı ve Oğuzhan’ın kritik golüyle öne geçti. Bursaspor çok etkili dakikalarda golü düşünürken kalesinde golü gördü. Timsah puanı hakeden bir oyundan sonra kaybetmenin burukluğunu evinde fazlasıyla yaşadı.
‘’Selçuk için bu yük fazla‘’
Galatasaray oyuna öyle hızlı başladı ki, gol atması an meselesiydi ve o gol de ‘bay frikikten’ geldi. Aslında sahaya çıkan kadro biraz fazla rotasyon kokan bir yapıdaydı. Acaba kupa maçı mı oynuyor dedirten bir kadroydu Galatasaray’ınki. Tabii ki Hamza hoca maç öncesi bunun nedenlerini de açıkladı. Ama futbol sürprizlerle dolu bir oyun. Her ne kadar Eskişehirspor son sırada da olsa yetenekli isimlere sahip. Sanırım Eskişehirspor’un en büyük zaafı da bu cümlede yatıyor.
Es Es çok kırılgan
Evet yetenekliler ama top rakipteyken kırılganlar, çok yumuşaklar ve ikili mücadelelerde ısıran bir takım değiller. Zaten saydığım bu nedenlerden dolayı puan cetvelinde son sıradalar. İsmail Kartal’ın devre arasına kadar 15 puanın üstünü yakalaması lazım ki ikinci yarı ligde kalma umudu olsun.
Doğru tercih yapılmış
Maça dönersek Galatasaray ileride etkili baskı yapmayan Podolski, Yasin ve Burak’a rağmen ilk yarıda sadece kalitesiyle 3 gol buldu. Ancak her maç Selçuk bu yükle oynayamaz, oynatılamaz. Çünkü saha içi yakın çekimlerde arkadaşlarının yardımlaşmadaki eksikleri yüzünden bayağı sinirlendiğini gördük. Bu maçta şunu gördük ki, Hamza Hamzaoğlu rotasyon için iyi bir maç seçmiş. Zor maçlar oynayan, yorulan kadro böylece dinlendirilmiş olsa da sahada şans verilen bazı isimlerin daha etkili olması gerekirdi.
İkinci yarı rahatlığı
İkinci yarıda 3-0’ın verdiği fark ile daha da rahat oynayan, oyunun belli bölümlerinde prese başvuran bir Galatasaray izledik. Hamza hoca Sinan Gümüş’ü de Yasin’in yerine alarak hücum gücünü tazeledi. Eskişehirspor ise kaybedecek bir şeyi kalmayınca riski artırdı ve ofansif isimleri sahaya sürdü İsmail Kartal ama çare olmadı.
Hocanın düşüncelerini karşıladı
Eskişehirspor için şunu söyleyebilirim. Belki borçları yüzünden böyle bir kadro kurmak zorunda kaldılar ancak bir atasözü vardır, “Ucuz etin yahnisi pahalı olur.” Açıkçası Eskişehir camiası böyle bir durumu hazmedemez bence...
Galatasaray açısından bu maç oyuncu dinlendirme, oyuncu kazanma ve oyuncu görme maçıydı. Ve sonuç olarak da Hamza hocanın karşılaşma öncesi düşüncelerini karşılayan bir 90 dakika oldu.
‘’Timsah'ın zirve yürüyüşü‘’
Bursa’da ilk yarıda evsahibi çok durgundu. Dışarıda kazanan ama bu başarıyı bir türlü içeriye yansıtamayan Yeşil-Beyazlılar dün Sivasspor karşısında kısır döngüyü tersine çevirmek istiyordu. Sivasspor ise henüz galibiyetle
tanışamayan bir ekip olarak gelmişti Bursa’ya. Yeni teknik patronu Okan Buruk’un Yiğidolar’a bir maçta yapabileceği fazla bir şey olamazdı. Ama Okan Buruk’un sakin ve sevecen tavrıyla takıma bir rahatlık getirmiş olduğu belliydi.
Ne yaptın Eneramo
Sivasspor 15. dakikada Eneramo ile gole çok yaklaştı. Tecrübeli golcü Mert’i geçti, çaprazdan şutunu Serdar Aziz kornere attı. İlk 45 dakikaya baktığımızda Sivasspor top ayağındayken kalitesine uygun olgun ataklar geliştirdi. Konuk ekip savunma anlamında da Bursaspor forvetlerine göz açtırmadı.
Cuenca affetmedi
65’te Sivok’un hatasında Aatif topu Eneramo’ya atamayınca takımını bir golden etti. 77’de sağ kanattan Erdem ortaladı, Necid’in yakın mesafeden kafasını Setkus çıkardı, dönen topu Cuenca Sivasspor ağlarına yolladı: 1-0. Okan Buruk 82’ye kadar aynı 11’le mücadele etti. Son 10 dakikada yenik duruma düştükten sonra Erkan ve İbrahim hamleleri gecikmiş değişikliklerdi. Sivasspor her şeye rağmen bir puanı rahatlıkla alıp evine dönerdi. Gol pozisyonları yakaladı ama atamadı. Bursaspor ise belki de tek pozisyonu gole çevirip kazanan taraf oldu.
‘’1. Lig'de deprem!‘’
Zirvede küçük çapta deprem oldu diyebiliriz. Samsunspor lider gittiği Alanya'da eski hocası Hüseyin Kalpar'a yenildi. Aslında Samsunspor için yenilgiden çok yediği mağlubiyet golü düşündürücüydü. Oysa attıkları iki gol de birinci sınıftı. Zirve deyince Elazığspor'un sezon başından beri istikrarlı çıkışı sürüyor. Bayram Bektaş genç bir teknik adam olarak aldığı görevin, sorumluluğun hakkını veriyor. Ligin sonunda ne olur bilemeyiz ama Elazığspor yerlisiyle yabancısıyla iyi kurulmuş dengeli bir kadro ve bu dengeyi de sahaya yansıtıyorlar. Bu hafta da Adana Demirspor gibi Elazığ'a ağır yaralı gelmiş ve yarıştan kopmamak için mutlaka puan hedefinde olan bir takım karşısında alınan 3 puan daha da önemliydi.
Karabük yeniden yarışta
PTT 1. Lig'de sezon başı şampiyonluk parolasıyla başlayan ancak kısa süreli bir sarsıntı yaşayan Karabükspor, aldığı 3 puanla yarışa geri döndü. Karşıyaka maçının zor olacağını biliyorduk, çünkü İzmir ekibi kredisini tüketmiş ve bir çıkış maçı olarak görüyordu Karabükspor karşılaşmasını. O nedenle Karabükspor zor da olsa aldığı 3 puanla nefes aldı.
Malatya'da Buz damgası
Aşağı sıralarda da hareketlilik vardı. Özellikle teknik direktör değişiklikleri ülkemizde ilk etapta olumlu katkı yapar takımlara. Nitekim Malatyaspor bunun meyvesini hemen aldı. Yücel İldiz'den boşalan teknik patronluğa İrfan Buz'u getiren Malatyaspor, Giresun deplasmanından 3 puanla dönüp büyük bir moral kazandı. Tabii ki bu başarının sürdürülebilir olması lazım. İrfan Buz da bu moralli başlangıçla bunun mesaisini verecek. Bir başka deplasman fatihi Altınordu oldu. Sezona pek de istediği gibi giremeyen İzmir ekibi, son haftaların başarılı ekibi Adanaspor'u, Adana'da 4-2 yenmeyi başardı. Üst üste alınan başarılı sonuçlar Altınordu'nun fabrika ayarlarını yakaladığını gösteriyor.
Seri yakalayan götürür
Haftayı özetlersek milli maç arası bazılarına yaramış diyebiliriz. Bundan sonra devre arasına kadar aralıksız bir mücadele bizleri bekliyor... Seri yakalayanlar kesinlikle yarışta avantaj yakalayacaklardır.
‘’Oynamadan gittik!‘’
Selçuk geliyor, gol oluyor dünya bizim oluyor. Nerelerden nerelere geldik. Gerçekten dün gece maç öncesi kendimi Fatih Terim ve futbolcuların yerine koydum; işimizin hiç de göründüğü kadar kolay olmadığını düşündüm. Çünkü avantajlıydık üzerimizde bir baskı vardı buraya kadar getirip, ayağına gelen fırsatı kaçırmak gibi. Öte yandan direkt gitme gibi bir opsiyon var bunu gerçekleşmesi için kazanmalısınız. Oysa beraberlik ve garanti futbol Play-Off’u cebe koyuyor. Yani 3 puan için risk almak daha ofansif oynamak mı, kontrollü disiplinli, sabırlı bir futbolu seçmek mi!
Terim’in taktiği tuttu
Fatih hocanın iki maçtır kazanıp kaybetmeyen ve gol yemeyen takımdan tercihi ilk 11’de Volkan Şen ile başlamak oldu. Fizik gücü iyi ve boylu İzlanda karşısında kısa ve çabuk oyuncuların fazla olmasını avantaj olarak düşünmüştü. Nitekim ilk 45’te iyi pas yaptık, önemli pozisyonlar bulduk ama golü bulamadık. Rakibe tek bir pozisyon vererek devreyi kapattık.
Taktiksel olarak Fatih Terim son iki maçta başarılı olmuş sistemde devam dedi,doğrusu da buydu. Orta saha da mücadele ve yardımlaşma ile kaliteli pas ile oyunu bizde tutmak. Bu taktiği ilk yarıda başarı ile uyguladık.
Töre sahada olmalıydı!
İkinci yarı rakiplerimizin maçlarından gelen sonuçlar bizi coşturacağına gerdi. Terim 3 ofansif değişiklik yaptı. Gol için risk almak kaçınılmazdı. Ama Gökhan Töre böyle bir maçta oyuna girip affedilmez bir faul yaptı ve milli takımımızı 10 kişi bıraktı. Oysa Gökhan Töre sahada olmalıydı, asist özelliğiyle skoru değiştirme şansımızı yükseltebilirdi. İzlanda gibi fizik kondisyonu yüksek bir takım karşısında 10 kişi ile galibiyet aramak hiç de kolay değildi. Ama biz kolayı değil zoru seviyoruz ve o mucize gol Selçuk’un frikiğiyle geliyor. Evet rüyalar gerçek oldu Fransa’dayız hem de bileğimizin hakkıyla. Helal olsun çocuklar, helal olsun Fatih hoca...