‘’Gol var, futbol yok‘’
Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda 2. haftanın ilk maçında tat tuz yoktu. Kardemir Karabükspor tam bir beraberlik takımı hüviyetinde göründü. Skibbe, Alman disiplinini takımına aşılayıp, futbolcularına söylediklerini harfiyen uygulatmak istiyor. Konuk ekip bu anlayışı savunma anlamında başarıyla yaptı. Kasımpaşa ise ilk maçta Galatasaray’a yenilmesine rağmen oynadığı pozitif futbolla sükse yapmıştı, ancak rakibe göre konsantre olmak, Türk futbolunun en büyük sıkıntısı. Dün gece Kasımpaşa büyük ölçüde bunu yaşadı.
İlk 45 dakikaya baktığımızda; iki takımdan da iki futbolcu birer şut birer de gol attı. Önce Hakan Özmert kaleyi yokladı, olmadı. Ardından ikinci denemesinde golü buldu ve takımını öne geçirdi. Bu defa takım mağlup duruma düşünce sahne alma sırası Cernat’a gelmişti. Rumen yıldız önce bir füze yolladı Kasımpaşa kalesine, top az farkla dışarı çıktı, ancak artık ilk yarı bitiyor derken İlhan Parlak ile başlayan atakta Abdurrahman’ın kafa ile istemeden de olsa Cernat’a yaptığı asisti, tecrübeli orta saha oyuncusu şık bir vuruşla Kasımpaşa kalesinin yan direğine çarptırarak, Kardemir Karabükspor’u beraberliğe taşıdı.
İkinci yarıda ise Kasımpaşa 3 puanı daha çok isteyen, Karabükspor ise dış sahada ‘bir puan iyidir’ anlayışındaydı. Sezon başı iki takımı da fazla eleştirmek istemiyorum. Çünkü kendilerine göre eksikleri var ve hazır değiller.
Maçı özetlersek, önce savunma anlayışı öne çıkınca ortaya zevksiz bir karşılaşma çıktı. Özellikle yetenekli yabancıları hazır hale gelirse, forvet etkili olur ev sahibi adına. Ancak geç gelen oyuncuların hazır olma dönemi biraz zaman alacak gibi. Karabükspor’u ise özellikle hücumda çok yetersiz gördüm. Aslında iki takımın da 90 dakikaya bu kadar az gol pozisyon sığdırabilen bir maç izlettirmeleri düşündürücüydü. Neyse ki Hüseyin Kala net bir vuruşla takımını öne geçirdi ve geceye renk katan isim oldu.
‘’Tebrikler Bursaspor‘’
Yeşil-Beyazlılar, güçlü rakipleri karşısında oyuna kontrollü başlar diye düşündük, ancak o kadar yüksek tempoda başladılar ki, rakip bir anlamda şaşkın şaşkın gol pozisyonlarını izledi.
Notlarıma baktığımda; şut vardı, ara pasla ceza alanı içinde girilen gol pozisyonları vardı. Bütün bunlara karşı bir türlü aradığımız golü bulamadık. Rakip ise tempomuzu düşürmek için bol bol geri pas yapıp uzun toplarla tehlike aradı. Zaten ilk 45 dakikaya baktığımızda; 5. dakikada Serdar Aziz sakatlanma pahasına Costaignos’un ayağından topa dokunup mutlak bir golü engelledi. Oyunun bu kadar hakimi olup da beklemediğimiz bir anda kalemizde golü gördük. Yan topla başlayan atakta, ceza alanı içinde tecrübemize yakışmayacak şekilde Chadli’nin golüne engel olamadık. Yine de moralimizi bozmadık ve üst üste rakibe baskı yapıp, önemli ataklar geliştirdik. Devre böyle biter derken Ozan İpek nefis ortalarından birini yaptı. Batalla da muhteşem bir voleyle topu filelere gönderdi.
İkinci yarıda da değişen bir şey yoktu. Tam tribünler, ‘Ertuğrul Hoca, Sestak’ı çıkar’ diye homurdanırken, Slovak oyuncu, Batalla’nın pasıyla Bursaspor’u 2-1 öne geçirdi.
60. dakikadan sonra aşırı motivasyon ve skoru koruma duygusu Bursaspor’da temponun düşmesine neden oldu, ancak maçın sonunda gecenin iki yıldızı Ozan İpek ve Batalla ikilisinin ortak yapımıyla skor
3-1’e geldi.
Bursaspor ne olursa olsun, alkışı hak eden bir futbol ortaya koydu. Tek vücut olmuş 25 bin taraftar takımlarını ölesiye destekledi. Ertuğrul Sağlam soru işaretlerini ortadan kaldırmış, ne yaptığını bilen iyi bir 11 var sahada. Yine de uzun sezon için alternatifler gerekebilir.
Dün gece şunu gördük, Bursaspor bulduğu fırsatların çok azını gole çevirdi. Bu nedenle Hollanda’ya tur için umutlu gitmemiz için çok sebep var. Yeter ki inançlı futbolumuzu ortaya koyalım. Tebrikler Bursaspor, galibiyeti hakettiler. Tribünlere de desteğinden dolayı ayrıca tebrikler...
‘’Hasret kalmıştık‘’
Teknik direktör Ertuğrul Sağlam orta alana Musa Çağıran’ı monte etmesinin meyvesini alıyor. Genç futbolcu, N’Diaye ile birlikte büyük bir yükü taşıyor ve bu ikilinin performansı Batalla’yı rahatlatıyor. Arjantinli oynadı, oynattı, asist yaptı ve ilk 45’te bu güzel futbolunu bir golle süsledi.
Aslında Finlandiya’daki 1-0’lık yenilginin maç başı stresi olmasa Bursaspor için bu karşılaşma iyi bir hazırlık maçıydı. Şu bir gerçek ki, temsilcimiz bu skoru ilk maçın ilk yarısında da alabilirdi ama yakalanan önemli pozisyonlar kolay harcandı. Bursa’da işin şakası olmadığını anlayan Yeşil-Beyazlılar kendileri gibi oynayınca üst üste goller geldi ve 2012-2013 sezonunun Bursa’daki ilk maçından mutlu ayrıldılar.
İkinci yarı formalite maçı gibiydi. Çünkü 47 ve 49’da atılan gollerle skor 5-0’a gelince artık saha yerine tribünleri izledik. Bursaspor taraftarı özellikle Avrupa kupalarında böyle bir sonuca hasret kalmıştı. İşte bu farkı Timsahlar maçın sonuna kadar doyasıya kutladı.
Bu maç bitti ve turu atladık. Bugün rakibimiz belli olacak ve Play-Off’tan da çıkıp gruplara kalmak için önemli bir süreç başlıyor. Tebrikler Bursaspor, tebrikler Bursa taraftarı...
‘’Sonuç yakışmadı‘’
Dün de Bursaspor kalibre olarak rakibinden üstün olmasına rağmen ilk yarı soyuna odasına yenik girebilirdi. Gerçekten maça çok iyi başladı Timsahlar. Özellikle pas yüzdesi yüksek bir ilk 20 dakika ve yakaladığımız 4 net pozisyon... Ancak goller gelmeyince rakibin direnci arttı. Bu tür maçlarda bu tür rakipleri bir gol çözer ve maç sizin için çok kolaylaşır. Bursaspor özellikle İsmail’in kanadından etkili oldu ve boş alanları iyi değerlendirdi. Son vuruşlardaki başarısızlık, biraz da rakip kalecinin başarılı kurtarışları aradığımız golü getirmedi. Fin ekibi oyun anlayışıyla tipik bir kuzey futbolunu temsil ediyor. Şu anda kendi liglerinde son sırada olabilirler ama oyun disiplinleri ve dikine oynamaları ilk yarının son saniyelerde yüreğimizi ağzımıza getirdi. Neyse ki mutlak gol pozisyonu değerlendiremediler. Bir de ilk yarı adına bize yakışmayan gördüğümüz 3 sarı karttı. İsmail, Ozan ve Pinto gereksiz alanlarda anlamsız sarı kartlar gördüler...
İkinci yarıda baskılıydık ama ilk 45’teki kadar pozisyon bulamadık. Bir kere kuzey futbolunu en büyük özelliği fizik güçtür ve hava toplarıdır. Aldığımız her topu ortadan olsun, yandan olsun hep havadan kullandık. Bu anlayış moral bulan rakibin ekmeğine yağ sürdü. Oysa yerden kısa ara paslara ceza alanına girmeyi deneyebilirdik. Üstelik gol ararken hiç de beklemediğimiz anda bir karambol golünü de kalemizde görünce panik futbolu başladı. Klasik deyimle ‘doldur boşalt’ sistemine geçtik. Aslında Turgay ve Ferhat Kiraz ikilisini oyuna sokmak bence doğru bir tercihti. Ancak bu doğru tercihle birlikte sistemsel anlamda bir değişiklik göremedik. Tabii ki bu maçın haftaya Bursa’da rövanşı var ve tur şansımız yüksek. Ancak şu bir gerçek ki, işi Bursa’ya bırakmadan dönmeliydik Finlandiya’dan...
Bu arada transfer bitmedi yönetimin takıma vites yükseltecek oyuncular alması lazım. Önlerinde uzun bir maraton var ve bu maçtan çıkarılacak dersler olmalı kadro anlamında...
‘’Hamit tamam bir tane de golcü‘’
Bu bir strateji mi yoksa becerikisizlik mi? Aslında birilerinin, daha doğrusu yetkili ve ekili kişilerin kısmi demeçlerle değil daha açık ve seçik bir şekilde açıklama yapması gerekli. Tamam, ortada şampiyon olan bir kadro var. Ancak bu kadro geçen sezon sadece Süper Lig şampiyonluğu için mücadele etti. Oysa bu sezon üç kulvarda da başarılı olmak isteyen bir anlayış var. Dibe vurmuş denilen Beşiktaş dahi öyle veya böyle dişe dokunur transferler yaparken Umut ve Dany’den başka bir oyuncu alamayan Galatasaray’ın bir an önce harekete geçmesi gerektiği düşünülürken, bomba patladı. Hamit Altıntop transferiyle taraftarın gönlüne su serpildi. Belki kamuoyu tez canlı bir anlayışla işlerin çabuk bitmesini istiyordu. Ancak rakamsal anlamdaki büyüklük ve ezeli rakibin de bu işin üzerinde olması Galatasaray’ı sessiz ve derinden bir transfer diplomasisi içine soktu. Transferin zamanlama olarak herkesin sabrının taşmasına ramak kaldığı bir dönemde yaplıması da dikkat çekiciydi.
Gelelim Hamit Altıntop’lu Galatasaray’a... Bir kere Avusturya kampında her şey yolunda gözükse de özellikle teknik kadronun kafası karışıktı ve bu transfer yüzleri fazlasıyla güldürecektir. Geçen sezonun şampiyonu Hamit Altıntop’lu kadrosuna artık bir golcü katarsa tadına doyulmaz. Çünkü kaleden başlayan kalite en uca kadar gitmeliydi. Nitekim Dany ve Umut’un yanında Hamit Altıntop’un ardından dördüncü transfer de iyi bir golcü olursa, Galatasaray dört dörtlük bir giriş yapar yeni sezona.
‘’Tatili hak ettiniz‘’
Aslında bu değerlendirme sadece Ukrayna maçı için değil. Avusturya’da oynadığımız hazırlık maçları, Lizbon’daki Portekiz maçı ve dün gece oynanan Ukrayna maçlarının genel bir değerlendirmesi. Abdullah Avcı elindeki futbolcu havuzundan gerçekten azami biçimde faydalandı. Her maçta
farklı 11, farklı taktikler denedi. Oyuncu değişiklikleri yaptı ama kafasında değişmeyen bir şey vardı. Yardımlaşan, paylaşan birbirini seven ve mutlaka kazanmak isteyen bir takım. Sanırım bu beş maçlık seri amaca ulaşmak için çok iyi bir deneme oldu. Dün gece de Portekiz galibiyetinden sonra Ukrayna karşısında ilk 45 dakikada rakip kalemize bile gelemedi. Biz oyunun hakimiydik. Paslaştık, rakibe en uçtan baskı kurduk ve oyunun temposunu ayarlayan takımdık. Şu söylenebilir, “İşte Ukrayna 2012’nin ev sahibi ve bu maça yedek ağırlıklı bir
11’le çıkmış.” Bizim de kenarda duran oyuncularımıza baktığımız zaman bu görüşe en güzel cevap budur diyebilirim. Gerçekten de kalemizde Volkan yoktu ama genç Mert yıllarca milli takımda oynuyormuş gibi mücadele etti. Egemen ve sakatlanıp çıkana kadar Semih müthiştiler. Orta alanda Mehmet Topal merkezi oyuncu olarak mücadele etti. Arda ve Gökhan’ıyla çok güzel işler yaptık. Caner her zaman hazır olduğunu gösterdi. İsim isim saymaktansa millilerin hepsi pırıl pırıl parlıyor. 5 maçlık seriyi resmi maç disiplininde oynadılar. Altı çizilmesi gereken nokta
bu. Mutlu ve başarılı başladık, mutlu bitirdik. Hepsinin ellerine ayaklarına sağlık. Tatili hak ettiniz, hepinize iyi tatiller diliyorum.
‘’Milliler sınavı geçti‘’
Portekizlilerden çekindiğimizden midir, nedir bilinmez çok önemli hatalar yaptık. Bu bölümde şans faktörü bizden yanaydı. Ancak bir kaç futbolcumuzun iyi oyunuyla ilk 45 dakikada ayakta kalabildik. Bunların başında Umut ve Sercan geldi. Hakikaten onların çabası aradığımız golü de beraberinde getirdi. İkinci yarıda, devre arası sanıyorum teknik direktörümüz Abdullah Avcı uyarılarını yapmıştı ki, etkisini gösterdi. Hani önde olmanın
verdiği özgüvenle daha iyi pas yaptık. Rakibimizin yaptığı baskıyı biz onlara yaptığımız anda ikinci golü bulduk. Açıkçası bu bizim için Avusturya kampının devamında önemli bir test maçıydı. Rakibe en son golü 1965’te Göztepeli Fevzi atmıştı. O nedenle bu maçın sonucu bir psikolojik kırılma açısından önemliydi. Yoksa bir hazırlık maçında alınacak sonuçtan çok, oyun daha önemliydi. Böyle güçlü bir rakip karşısında ekibimizin sergilediği iyi oyun ve aldığı netice Dünya Kupası Elemeleri açısından önemli bir moral olacaktır. Nitekim Portekiz’in hakikaten yıldızlarla dolu kadrosu aslında bizi etkilemişti ama ben Portekiz’e baktığımda iyi oyunculardan kurulu kötü bir takım gördüm. Bizim oyuncularımız da bunu ikinci yarı fark etti. Üzerlerine gittiğimizde hiç de onlardan aşağı olmadığımızı anladık. Portekiz gibi dünya futbolunda yeri olan bir takıma karşı önce 2-0’ı yakaladık. Ardından 3- 1’i bulduk. O nedenle futbolcularımız da bu 90 dakikanın sonunda
artık daha rahat oynayabiliriz düşüncesi hakim oldu. Bizim için güzel ve ilerisi için umut veren bir gece oldu.
‘’Kasımpaşa tecrübesiyle‘’
Zaman zaman finallerde ön plana çıkan oyuncular olur ve kahraman olarak unutulmazlar. Dün gecenin de erken bir kahramanı vardı: Barbaros Barut. Soyadıyla özdeş, barut gibi başladı karşılaşmaya. Önce takımının kullanacağı frikikte arkadaşıyla dalaştı. Anlaşılan aşırı motive olmuştu maça. Tuna’nın gördüğü sarı karta itiraz etti olmadı daha fazlası ve ikinci sarıdan kırmızı, Adanaspor 10 kişi. Zaten tutuk ve gergin bir takım 10 kişi kalınca Kasımapaşa gibi güçlü ve tecrübeli kadro aldı sazı eline oynamaya başladı. Ardından da savunmanın acemice hatasını Gökhan Güleç affetmedi.
Geçen sezon buradan Orduspor Süper Lig biletini alıp gitti. Başında dün Kasımapaşa’nın teknik direktörlüğünü yapan Metin Diyadin vardı. İlk yarı adına söylencek tek söz Barbaros Barut’un sorumsuzca gördüğü kırmızı karttı. Yazık değil mi tirbünlerdeki binlerce taraftarına!
İkinci yarının Adanaspor için zor geçeceği belliydi. Çünkü ilk yarıda 11 kişi ile yapamadıklarını 10 kişiyle üstelik 1-0 da öne geçmiş rakipleri karşısında nasıl başaracaklardı. Levent Eriş finalde yani son mçta son kozlarını oynamak zorunda olduğunu biliyordu. Nitekim orta alana Rahman yanına Okan ve İzzet’in sakatlanmasıyla da Fevzi Özkan’ı soktu. Yani Adanaspor şartlar gereği 3 değişikliğe erken gitti. Oyunun kontrolü Kasımpaşa’dayken bir serbest atışta Adanaspor maça ortak oldu. Barajdan dönen topa Rahman sert vurdu kaleci Tolga’nın hatasıyla beraberliği yakaladılar. Bu dakikadan sonrası tabiki bir gerilim filmi gibiydi. İşte burada Adanaspor’un daha dirençli olması ve tempoyu iyi ayarlaması gerekirdi. Kısaca rakibinin hücumlarına karşı kontrollü bir savunmayla cevap verebilirdi. Ancak 5 dakika dayanabildiler ve Ali Bilgin, Adem Büyük yapımı bir golle öne geçen Kasımpaşa oldu. Şu bir gerçek ki Kasımpaşa iyi bir takım, tecrübeli bir takım ve bu finali 3. kere oynuyor. Böyle bir avanatja sahip. Ancak Adanaspor da ligin ikinci yarısında başlayan yükselen bir formla bu finale gelmişti ve bir şehir takımı olarak arkasında büyük bir sinerji vardı. Ama Adanaspor bu baskıyı kaldıramadı, gergindi, tutuktu ve rakibi gibi sakin olamadı. Bu tür maçları oynamanın zorluğu malumdur. Yine de oyunun 70 dakikasını 10 kişiyle devam etmeselerdi belki de dengeyi kurup Süper Lig biletini alabilirlerdi.
Kasımpaşa’nın aslında ilk 2’den çıkması lazımdı. Zoru seviyorlar. Final takımı olduklarını gösterdiler ve kısa bir aradan sonra tekrar Süper Lig’e çıktılar, kutluyorum. Adanaspor ise bu yıldan dersler çıkarmalı ve gelecek sezon ilk ikiden nasıl çıkarım planlarını yapmalı.