Arama

Popüler aramalar

‘’Nefesler tutuldu‘’

Kazanmamız gereken maça çıkarken futbolcularımızın üzerinde bu duygunun bir baskı yaratması normal. Üstelik erken gol atıp rahatlama isteği çabuk oynamaya zorladı bizi. Bu da beraberinde pas hatalarını getirdi. Dün gece Türk Telekom Arena’da bunu yaşadık. Allah’tan Burak’la gelen gol 1-0 soyunma odasına girmemezi sağladı. Selçuk eski takım arkadaşına geçen sezondan bir esinti yaşattı. Burak da aynı güzellikte bir gol attı. Bu gol olmasaydı evimizde bir kabus yaşardık diye düşünmüştüm.

İlk yarıya baktığımızda Emre ve Selçuk ikilisinin futboluyla ayakta kaldık. Ama ikinci yarı hakikaten tribündeki ve ekran başındakileri şaşkına çeviren bir oyun vardı sahada. Herkes fark bekliyordu ama rakibin attığı şok gol karşısında dağıldık. Ardından kaçan penaltı ve hakemin nizami bir goülümüzü saymaması bizi oldukça gerdi. Belçika’nın aldığı beraberlik grup ikinciliği açısından bize çok büyük avantaj sağlamış oldu. Kazakistan’a kaybedeceğimiz puanın bedeli ağır olabilirdi. Hiddink, Gökhan Töre, Selçuk Şahin ve Umut’u oyuna sokarak son saniyeye kadar kazanma hamlelerini yaptı ama asıl hamle olan anlayıştaydı. Çok zayıf bir rakibiniz var. Ofansif görünen bir kadroya rağmen sahada bir golücünüz yok. A Milli Takım’ın en büyük sıkıntısı bu. İstediğiniz kadar iyi oynayın Burak’ın iyi veya kötü gününde olmasına bağlı bir kader çizginiz var. Milli futbolcu olma özelliğini gösteren Arda ise maça damgasını vuran isim oldu. Böylece Avusturya yolculuğuna umutla gitme fırsatı yakaladık.

03 Eylül 2011, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Eyvah!‘’

O nedenle top bizdeyken iyi de, top rakipteyken bu takım ne yapacak, diye merak ettim. Çünkü genel anlamda savunmayı sevmeyen değil, yapamayan oyuncular topluluğuydu Bursaspor. Nitekim ilk 45 dakika da bizi yanıltmadı. Skor hariç. Öyle pozisyonlar verdik ki rakibe, Allah’tan Carson devleşti, Serdar Aziz sahneye çıktı, rakip beceriksizdi ve Bursaspor gol yemeden soyunma odasına gitmeyi başardı. Peki bu kadro ne yaptı derseniz. Yan paslarla rakibin kademesini bozup hatalardan yararlanmaya çalıştı. Bir pozisyonda Bangura ile gole yaklaştık ama aradığımız golü Çek hakemin hediye penaltısıyla bulduk. Bana göre ilk yarının sonucu bizim adımıza mucize bir skordu.

İkinci yarıya Ertuğrul Sağlam, İnsua’nın yerine orta sahaya Krita’yı alarak başladı. Savunması ve sert futboluyla Krita iyi bir tercihti. Ama en önemlisi skoru korumak ve gol yememekti. Ancak Kaptan Ömer’in tecrübesine yakışmayacak bir şekilde verdiği penaltı, morallerimizi bozdu. Aslında Anderlecht’in bir Gomel olmadığını maç oynanırken farketti Bursaspor. Kendi sahamda nasıl olsa kazanırım, duygusu biraz ağır basmıştı. Oysa Belçika ekibi oyun disiplini ve kurgusuyla ne yaptığını bilen bir takımdı. Bursaspor’da hücum presini en iyi yapan Turgay gibi bir oyuncunun cezası nedeniyle olmayışı büyük bir eksiklikti.
Çünkü geriden oyunu iyi kuran ve hücumu iyi yapan takımlara karşı hücum presi yapmazsanız, sıkıntı yaşarsınız. Anderlecht karşısında taraftarın coşkusuyla kopuk kopuk hücumlar yaptık. Ama yaparken de kendimize inanmadık. 90 dakikaya baktığımızda, rakibe bu kadar pozisyon verdiğimizi de düşünürsek maçın istediğimiz gibi bitmesi mümkün değildi. Rakibin attığı 2. gol de gardımızı düşürdü.
Gerçekçi düşünmemiz gerekirse bizim için bu maçın hakkı en fazla beraberlik olurdu ama onu da beceremedik. Dün gece sahada Bursaspor’da ayakta kalan kim vardı derseniz, kaleci Carson ve Serdar Aziz..

19 Ağustos 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’İnandırıcı olmalı‘’

Türkiye’de uzun yıllardır futbolumuzdaki bu pis kokular aslında yeni değil, yıllardır burnumuza geliyordu ama hiç kimse belli bir yerden sonrasına dokunamıyordu. Bir kaç mültezip olayda garibanlar, alt düzeydeki insanlar gözaltına alınıp olay geçiştiriliyordu. İlk defa bir yerden düğmeye basıldı ve üst düzey bir operasyon yapıldığını gördük. Bütün gözaltına alılanlar suçlu değil ama bir soruşturma varsa çok geniş kapsamlı ve her yere dokunabilecek düzeyde olmalıydı. Bence yapılan bu. Tabi ki gözaltına alınan insanlar kendisini savunacaktır ama kamuoyu vicdanı açısından ve bu insanların kendinilerini aklayabilmeleri için bir fırsattır. Çünkü kamuoyu sadece bu sezon değil, yıllardır bu tür olayları dillendiriyor ama nasıl olsa ispatlanmaz denilip olay kapanıyordu. Son söz; kismenin yaptığı yanına kar kalmasın. Eğer insanlar bunu görürse kimse bir daha bu işlere tenezzül etmez.

04 Temmuz 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Düşenlerin suçu ne?‘’

Türkiye bir sorunu hallederken arkasından bir sorunu doğuran ender ülkelerden biridir herhalde. Sadece sporda değil, siyasette, ekonomide, günlük hayatımızda dahi hep böyle değil miyiz? İki gün önce futbolumuzn patronunu seçip rahatlayıp işimize bakalım derken, bir de baktık ki genel kurulda nur topu gibi bir sornumuz oldu. Aziz Yıldırım, Melih Gökçek’i kapalı kapılar arkasında ikna edip huzura çıktıktan sonra, delegelerin oylarıyla Ankaraspor’u futbolumuza döndürdü! Görünürde güzel ve hayırlı bir iş yaptı Aziz başkan. Çünkü bu konudu uluslararası boyuta taşınmış ve federasyonu maddi manevi yıpratan konu, bir anda halledilmişti.

Ancak bu konunun niye sorun olduğunu ve Ankaraspor’un niçin mahkum edildiğini, askıya alındığını kimse sormayacak mı? Bunu yapanlar ve şu anda yeni federasyonda da görev almaya devam ettiklerine göre bu kişilerin yaptığı işlerin hangisi doğru. Ve bu kiişlerin bundan sonra yapacaklarına nasıl güvenip inanacağız. Bir kere benim kişisel fikrim zaten Ankaraspor için önceden alınan kararın haksız olduğu yönündeydi. Peki bu karar ne zaman alındı, Ankaraspor Süper Lig’deyken değil mi? O halde bu takım Süper Lig’de olsa hangi maddi imkanlara sahip olacaktı. Ya da mahrum edildiyse bunlar nasıl karşılanacak? Ayrıca Süper Lig’de askıya alınan bir kulüp, niye Süper Lig’e iade edilmiyor. Bunu niçin soruyorum, çünkü Bank Asya 1.Lig’de geçen yıl düştü kabul edildiği varsayılan bir takımın maçlarını oynamadan nasıl ligde kaldığını biri bize anlatsın.

Kaç takım çıkacak, kaç takım düşecek?
O zaman da oynamadan bir takım ligde kalıyorsa oynayan takımların günahı ne? Altay ve Diyarbakırspor da lige katılmasıydı, Bank Asya’da kalmayı garantilemiş olacaklar mıydı? Ankaraspor nedeniyle Süper Ligi ve Bank Asya’yı bir türlü 18 takımda tutumayan federasyon, şimdi bu liglerden kaç takımı çıkaracak, kaç takımı düşürecek merak ediyorum. Son söz; her şey daha iyi olacak derken, yine bir oldu bittiyle, yine bir sorun yaratma marifetini gösterdik. Tebrikler...

01 Temmuz 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yarışa devam‘’

İlk dakikalarda buldukları gol ise onları fazlasıyla rahatlattı. Ve biz de inanılmaz şaşkın bir duruma düştük. Savunmanın yan toplardaki zaafı ve Volkan’ın kale çizgisinin içinden çıkmaması, karşılaşmayı aleyhimize çok erken bitirebilirdi. Neyse ki korkulan olmadı. Orta alanı ele geçirdikten sonra toparlandık, pas yapıp rakibin temposunu durdurup, biraz da sinirlendirdik. Arda’nın müthiş asistinde ise Burak ile beraberliği yakaladık. Devamında Kazım ile yakaladığımızı atabilsek, ilk yarı soyunma odasına önde gidebilirdik.

Dün gece sahaya çıkan ilk 11’e baktığımızda, eleştiri alan isimlerin başındaydı Selçuk Şahin. Ancak tecrübeli oyuncu, gecenin görünmeyen kahramanıydı. Çok kritik toplar çaldı, yerinde kademeler ile orta alanı ve savunmayı toparladı. Çağlar’ın şanssızlığı ise yaptığı hatanın golle sonuçlanmasıydı. Ama o da ikinci yarıda kendine geldi. Belki de en büyük sıkıntısı, Hazard ile karşılıklı oynamanın kafasındaki önyargısıydı.
Koştuğumuz, mücadele ettiğimizde vasat halimizin bile Belçika’ya yettiğini gördük. Oyun disiplininden kopmayıp, gücümüzü bilirsek, milli takım olarak her zaman başarılı oluruz.

İkinci yarıda beklenen baskı Belçika’dan geldi, fakat panik yapmadan belli bir süre iyi savunma yaptık. Ancak ileriye gönderilen toplar çabuk dönünce, bir de buna orta alanın yokluğu eklenince endişe duymaya başlamıştık. Nitekim bu bölümlerde Hiddink de gerekli hamleleri yapmadı. Ve beklemediğimiz bir anda basit bir hatadan çalınan penaltı yüreğimizi ağzımıza getirdi. Neyse ki gol olmadı. Son yarım saatlik bölümde ise Volkan kusursuz oynadı ve istediğimiz sonucu almayı başardık, yarışa devam dedik.

04 Haziran 2011, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tebrikler Ordu‘’

Orduspor’da tam 26 yıllık özlem sona erdi. Mor Menekşeler gerçekten muhteşem bir sezonun ardından finalde Gaziantep Belediye’yi bir son dakika golüyle yenip Süper Lig’e geldiler. Bu sezonun ilginç olan özelliği Süper Lig’den uzak kalan takımların ligi gibi. Tam 28 yıl sonra Mersin İdman Yurdu Süper Lig’e gelmişti. 26 yıl sonra da Orduspor Play-Off finalinde hedefe ulaştı. Dün gece 19 Mayıs Stadı’nda sergilenen futbol adına çok şey söyleyemeyeceğiz. İki takım da final gerginliği ve yorgunluk nedeniyle kısır bir maç ortaya çıkardı. Az pozisyon oldu. Bunun sebebi iki takımın da gol yememe duygusunu ön plana çıkarmasıydı. Gaziantep Belediye neredeyse 90 dakikayı gol pozisyonu bulamadan bitirdi. Orduspor ise taraftar desteğiyle ve Play-Off’un yıldızı Ahmet Kuru’nun mükemmel vuruşuyla son noktayı koydu. Karadeniz, Süper Lig’de belki üzüldü, ama Samsunspor ve Orduspor’un gelmesiyle mutluluk yaşadılar. Herkesin ortak duygusu başka bir büyük kentin başarılı olmasıydı. Ama futbolun 11’e 11 ve sahada oynandığını unutmamak gerekiyordu. Bu duygu sahaya da yansıdı. Metin Diyadin, Oftaş’ta, Eskişehir’de lige başlayıp da sonunu getiremediği başarı öyküsünü mutlu sonla bitirdi. Gerçekten hem Orduspor’u hem de bu büyük başarıda emeği geçen herkesi kutluyorum.

30 Mayıs 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Orduspor haketti‘’

Dün gece Rize'de ev sahibi ekip maça aşırı motive çıktı. Hedef ilk yarıda bulacakları bir golle rakibin dengesini bozup, mucizeye imza atmaktı.

Fakat ilk 45 dakika şunu gösterdi ki; pozisyonsuz çok hücum yapmak sonucu etkilemiyor. Önemli olan, etkili ataklarla kaleye gidebilmek. İlk yarıda sadece Adu'nun direkten dönen bir frikiği vardı. Zaten bu pozisyonun devamında da kalesinde golü gördü Çaykur Rizespor. İrfan'ın attığı müthiş golden sonra, ev sahibi için maç bitmişti.

Aslında Yeşil-Mavili ekip daha sakin ve bildiğimiz iç saha futbolunu sergileseydi, en azından kazanabilirdi. Ancak öyle gergin ve sert oynadılar ki, bu kontrolsüzlük, hataları ve ardından da diğer iki golü getirdi.

Orduspor sadece fizik olarak değil, mental olarak da hazır taraftı. Konuk ekip, ilk maçtaki gibi yine akıllı oynadı. Metin Diyadin takımını 4-0'ın rehavetine kapılmadan, ciddiyetle rövanşa hazırlamıştı.

İki takımı aslında mevki mevki karşılaştırsanız, Rize'nin pek çok bölgede daha iyi olduğu söylenebilir. Ama önemli olan takım olabilmek. Orduspor iki maçı da takım olduğu için kazandı. Başkent'te bizi güzel bir final bekliyor.

Rize'ye gelince... Play-Off'u unutup gelecek sezonun hazırlıklarını yapmaya başlamalılar. Tabii Yunus Yıldırım'a da değinmeden de olmaz. Böylesine tecrübeli bir hakem, ev sahibinin penaltısını vermeyerek ciddi bir hata yaptı.

27 Mayıs 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Dört dörtlük‘’

Maç öncesi tahminlere bakıp, böylesine farklı skoru kimse beklemezdi. Ancak bir gerçek var ki; Orduspor orta alanı sağlam tutup, rakibinden fazla mücadele edip, istediği golleri de bulup zafere uzandı. Metin Diyadin rakibini iyi analiz etmiş, ama Çaykur Rizespor Teknik Direktörü Ümit Kayıhan için bunları söyleyemem.

Rize’nin kadrosu tam bir iç saha 11’iydi. Top kendisindeyken oynayan, rakipteyken izleyen bir takım vardı sahada. Gol yedikçe demoralize oldular. Oysa bu tecrübeli kadro, en azından daha çabuk toparlanıp, oyunda dengeyi sağlayabilirdi. Kayıhan doğru hamleleri yapamadı, ikinci yarıdaki değişiklikler ise artık çok geçti.Orduspor karşılaşmanın ikinci devresinde temkinli ve kontrollü oynamasına rağmen yine de hızlı hücumlar yaptı, farkı daha da çoğaltabilirdi. Açıkçası fizik güç olarak sezonun bu döneminde, bu kadar hazır bir Orduspor beklemiyordum. Gerçekten bu işe inanmışlar ve 26 yıllık Süper Lig özlemini sona erdirmek için bütün şehir tek vücut olmuş.

Maçın özeti, sahada oynadığı futbolun karşılığını alan bir Orduspor ile oyun kurgusu olmayan ve ne yaptığını bilmeyen bir Çaykur Rizespor izledik.

24 Mayıs 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI