Arama

Popüler aramalar

‘’Hakem dalgası, futbolda tsunamiye dönüşür mü?‘’

Savcılık, TFF, Spor Toto ve yasal bahis platformları harika bir işin altına imza attı. Milat olması gereken bir dönemi, daha fazla polemiğe olanak vermeden, doğru bir iletişimle devam ettirmeli.

Futbol dünyasındaki her bireyin çok sorumlu davranması gereken bir temizlenme dönemindeyiz. Önce fotoğrafı çok net çekmek lazım. En küçük bir boşluk bile bırakmadan. Eldeki verilerle konuşmak/yorum yapmak gerek. Ötesini henüz bilmiyoruz çünkü. Bendeki veriler savcılıkta, TFF’de, Spor Toto’da ve ilgili platformlarda aynı şekilde mevcut. Bu nedenle gönül rahatlığıyla paylaşmakta sıkıntı görmüyorum.

Kendi maçlarına oynamamışlar

Aralarında Zorbay Küçük’ün de yer aldığı 7 üst klasman hakemi yönettikleri hiçbir maça bahis yapmamışlar. Üst klasman hakemleri hemen hemen dünyanın tüm liglerine bahis oynamış. PFDK sevklerine eklenen listelerde oynadıkları maçlar mevcut. Bu maçlara çok büyük oranda ‘canlı bahis’ oynamışlar ve çoğunlukla da isabetli tahmin yapamamışlar. Yani para kazanmak bir yana, para kaybetmişler.

Miktarlar küçük olsa da...

Diğer önemli not; hakemlerin oynadığı miktarlar. Listeler, 2019- 2020 sezonuyla başlıyor. 2019’da kupon yapabilmek ya da canlı bahis oynayabilmek için alt limit 3 TL idi. Hakemler, 3 liradan başlayıp, 10, 20, 30, 50 kimi zaman 100-200 TL gibi miktarlar oynamışlar. Bu miktarlarla bahis yaparak herhangi bir maçın oranını bir yöne doğru değiştirmek bile mümkün değil. Burada hemen altını çizelim. 1 TL, 1 milyon TL.. Hiç fark etmez. Bahis bahistir.

Görev dönemleri farklı

Diğer önemli not. Bu 7 üst klasman hakeminin bahis yaptıkları dönemlerin büyük kısmında Süper Lig maçı yönetme yeterliliğine dahi sahip olmamaları. Zaten bu 7 hakemden Zorbay Küçük dışında Süper Lig’de “hakem” tanımıyla, eski tanımla “orta hakem” olarak görev yapabilen de olmadı. Kaldı ki bu 7 hakemin 4’ü, Ocak 2025 ve Haziran 2025’te yapılan klasmanlarda üst klasmana yükselmiş hakemler.

Hiçbir mazeretleri yok

Tespit ettiğim bir nokta ise şu. Bu hakemler çoğunlukla il hakemi, bölgesel hakem iken bahis yapmış. Klasman hakemliğine ya da üst klasman hakemliğine yükseldiklerinde oynamış oldukları bahis yok. Elbette bu da bir mazeret değil. Hemen onu da ekleyelim.

Sorumluluklarını bilmeden…

Bir başka kıymetli not.. Maalesef hakemler çok bilinçsiz ve bu konuda geçmişten bu yana yeterince uyarılmamışlar. Zira hesap açıp, maç izleyip hesabına ‘bonus’ geldiğinde o bonusla bahis yapan var. Ya da birkaç maça çok küçük miktarlar oynayıp, bir daha bahis yapmayan da mevcut. Genel itibarıyla herhangi bir maçın sonucunu etkileyebilecek bir eylemleri yok. Lakin bu durum hiçbir şeyi aklamaz. Ortada çok büyük bir kirlenme var.

Bahis hesabı olanlar yok

PFDK sevkleri ile ilgili şu detayı da tekrar hatırlatmak lazım. En az bir kez bahis oynayan 152 hakem disiplin kuruluna sevk edildi. Bahis hesabı olan 219 hakem ‘masum’ görülmüş ve maç almaya devam edecekler. Mevcut MHK Başkanı ve bazı kurul üyeleri de bu grupta. Bir bahis sitesine üye olmak ayrı bir şey, bahis yapmak ayrı. Konuya bu gözle bakmak lazım.

Renklerden bağımsız bakın

Son notlarımdan biri de şu.. Yaşanan skandala, renklerden bağımsız bakın. Bu hakemlerin Süper Lig maçlarına bahis yapmalarına, “Şampiyonluk bizden alındı onlara verildi. Bu maçın sonucunu etkilediler” sığlığında bakmamak lazım. Türk futbol kamuoyundan tek ses çıkmalı. Ötesi polemikten öteye gitmez.

Tsunami gelir mi?

Soruşturma ilerleyip, asıl illegal bahise karışan kişiler / kurumlar resmi belgelerle ortaya dökülür mü? Misal, aralık ayının ikinci, üçüncü haftasında mevcut dalga, tsunamiye dönüşür mü? Bekleyip göreceğiz.

30 Ekim 2025, Perşembe 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Orta saha kombinasyonu‘’

Avrupalılar'a karşı limitleri zorlayarak oynamamız gerektiğini Galatasaray-Bodo Glimt maçında bir kez daha tecrübe etmiştik. Dün geceki Fenerbahçe-Stuttgart sınavı da bunun tescili oldu. Muhtemeldir ki, Tedesco dönemi ya da yakın geçmişteki en iyi merkez orta saha kombinasyonu vardı sahada. İsmail, Alvarez ve Asensio.. Bu üçlüye tek tek bakıldığında Kerem, Nene, Semedo kadar üretken görünmeyebilirler ama blok halinde Stuttgart merkezine karşı baskın kalmayı başarabildiler.

İsmail Yüksek, Alvarez ve Asensio'lu üçgenvari dizilim, Fenerbahçe'nin oyunun hiçbir anında kontrolü kaybetmemesini sağladı. Almanlar'ın, maçın başındaki şiddetli Fenerbahçe presini kırıp, birkaç kez hızlıca gelmesi bile Fenerbahçe'yi tedirgin etmedi. Fenerbahçe kararlı ve güçlü kalabildi. Maçın genel hikayesi de mücadele etmekten geçti. Kimi zaman top durduğunda yaşanan gerilimlerin sebebi de bu.

Fenerbahçe ikili mücadele kazanma (44-57), hava topu kazanma (15-30) gibi istatistiklerde geride kalsa da takım bütünlüğü bozulmadı. Tedesco döneminde 90 dakika ve uzatmaların tamamında belli bir standardın üzerinde kalınabilen yegane maçı izledik. Fenerbahçe, Süper Lig'de yaptığı birçok hatanın üstünü kapatmış gibiydi. Bundan sonrasında devamını getirmek lazım. Ciddi bir fırsat periyodu başlıyor. Zagreb, Nice, Stuttgart sonrası Plzen, Ferençvaroş ve Brann ile oynamak büyük avantaj. Kağıt üzerinde Fenerbahçe üç maçın da favorisi ama bu mücadele standardını kullandığı senaryoda. Taşlar yerine oturuyor zira.

Tedesco mecbur kalmadıkça, bu savunma dörtlüsü ve merkez orta sahasını bozmayacak gibi görünüyor. Mücadele ve dinamizmin yanına, oynama ezberini eklediğinde Fenerbahçe'nin oyunu daha da gelişecek. Tedesco, bireysel ve ekip performansını yukarı çekmiş görünüyor. Tam anlamıyla ikna olmamız için Gaziantep ve Beşiktaş maçlarını da aynı standardda izlemeliyiz.

24 Ekim 2025, Cuma 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Kas ağrılarıyla...‘’

Bodo Glimt erken gole rağmen sinir bozucu bir sabır ve soğukkanlılıkla devam etti. Galatasaray, skoru almışken hücum presin dozunu düşürebilirdi ama yapmadı. İİki ekip de başlangıç planına sadık kaldı. Oyun ciddi anlamda fiziksel olarak zorlayıcı hale geldi. Ligimizin standartlarının çok üstünde bir tempo ve oyun süresine çıkıldığını not alarak devam edelim. Norveçliler, düdükten sonra bile soluklanmadan oyuna başladı. Galatasaray’ın mücadele seviyesini de yukarı çeken buydu. Her saniyesinde efor gerektiren bir oyuna evrildi sahadaki. Plana bağlı kalmak ve önde baskıyla oynama çabası meyvesini verdi, Galatasaray farkı ikiye çıkardı. Okan Buruk, Bodo Glimt’in koşu mesafelerine çıkılamayacağını hesap etmiş olmalı. Tıpkı diğer Avrupalılar gibi. Eforu, ön alan baskısıyla kullanmayı planlamış. Ve fırsatını bulduğunda da 4 hızlı; Sane, Yunus, Barış ve Osimhen’le boş alan kovalamayı. Bu anlamda planın tamamen işlediğini gördük. Galatasaray, neredeyse set oyununda pozisyon bulmadan, çok net fırsatlar yakaladı. Ya kazandığı toplarla ya da geçiş oyunu ile. Osimhen ve Sane, kariyerlerinin son vuruş standartlarını tutturabilseler, çok daha ciddi bir fark olabilirdi. Ancak oyun değişmezdi. Zira Bodo Glimt uzatmalara kadar çok zorlayıcı ve yıpratıcı bir ısrarla sürekli denedi. Galatasaray’ın sonuna kadar mücadele etmek mecburiyetinde kaldığı bir oyun çıktı ortaya. Lemina ve Toreira’nın 26. dakikada soluklanma ihtiyacı duyduğu; Barış, Yunus ve Osimhen’in 65-70’lerde enerjisinin tükenmeye başladığı bir kapışmaydı dün geceki. Galatasaray, Türkiye liginin standartlarının üzerine çıkarak ve belki de iki katı efor sarfederek kazandı. Liverpool maçındaki gibi. Kramp, kas ağrısı, sertleşen adaleler.. Galatasaray, sahaya adım atan her oyuncusunun fiziki bedeller ödediği, çok hak edilmiş bir galibiyet kazandı. Rakibinden 10 km daha az koşarak üstelik ama daha fazla savaşarak.. Bu standardı korumak Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi macerasını renklendirecek.

23 Ekim 2025, Perşembe 07:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kasım sendromu gelmeden‘’

Beşiktaş adına ilk yarıyı zorlaştıran birkaç neden birden vardı. Başakşehir merkezinde Berat, Kemen ve Crespo; Rafa, Orkun ve Salih’e baskın gelebildi. Hızlı geçişlerle Beşiktaş’ı hep tedirgin ettiler. Daha net pozisyon bulan taraf Beşiktaş olsa da, taktik disipline daha sadık ve belli şablonlarla oynayan taraf Başakşehir’di. Kazanmasına rağmen oyunun genelinde Beşiktaş’ın bu atmosferde yeterli sayıda net pozisyona giremeyişi ise merkeziyle alakalı. Rafa Silva geçen sezonki standardının, Orkun Hollanda ve Portekiz kariyerinin çok gerisinde. En önemli iki merkez oyuncusunun bu geri düşmüşlüğü, Cerny’yi, kısmen Toure’yı daha işlevsiz kıldı. Sergen Yalçın’ın müdahalesi de buraya oldu. Rafa’yı kenara Cengiz’i çizgiye Cerny’yi merkeze aldığı anda beraberlik golünü buldu. Cerny’nin zeki pası Başakşehir savunmasına o ana kadarki ilk hatasını yaptırdı. Beşiktaş’ın maç başından bu yana yapamadığı bir şeydi bu. Abraham’ın sırtı dönük oynamak istemeyişi ve hala arkasındaki üçlüyle bir bağının olamayışı da bir etken. Bu anlamda golcü oyuncuyu anlamak lazım.

Atan’ın mirası...

Sezon başından bu yana arkasındakiler sürekli değişti ve bir şablon üzerine ezber ya da tekrar yapamadılar. Başakşehir, Çağdaş Atan’ın mirasını sahaya yansıtmayı başardı. Beşiktaş’ın zorlanışını bu şekilde de değerlendirmek lazım. Kazanmak her anlamda Beşiktaş’ı oyunun içinde tutan, mental olarak dirilmesini sağlayan bir sonuç. Yine de Sergen Yalçın adına yapılması gereken çok şey var. Rakip santrfor kornerde 3 metre yakınında kimse olmadan gol atabildi. Orta saha merkezi çok rahat geçildi. Rafa Silva/Orkun Kökçü hala gerçek seviyelerinde değil. Sergen Yalçın ve oyuncu grubunu yoğun bir mesai bekliyor. Zira Beşiktaş’ın, diğerleri kadar kredisi yok. Kasımlar bir sendrom haline gelmiş durumda!

14 Eylül 2025, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe’nin final sezonu!‘’

Ali Koç 2018’de ilk kez başkan olduğunda her şeyi değiştirmek istemişti. Teknik, idari, mali... Tüm ezberleri bozmaktı amacı.

Üstelik 20 yıllık Aziz Yıldırım dönemi sonrası. Geride kalan süreç, stratejilerin işe yaramadığını, hatta günden güne terk edildiğini gösterdi. Son olarak teknik direktör belirleme sürecinde gördük ki, artık günlükanlık kararlar masaya formül olarak geliyor. Bu tercihte, yakın zaman sonra yapılacak seçimin etkisi büyük doğal olarak. Neticede camiaya hesap verecek olan yönetim kurulu. İşin sıkıntılı tarafı, artık bir kulüp stratejisi ve kısa-uzun vadeli planların olmaması.

Bir sarmalın içine girildi

Cuma sabahı İsmail Kartal’a, “Hayırlı olsun hocam, beraberiz” dedikten sonra, sportif direktörün yeni fikirleri ile rotadan yeniden sapılması... ‘Sunum’ polemiklerine girmiyorum dahi. Zira siz 250-300 milyon Euro’luk takımınızı teslim edeceğiniz hocaya, “Bizi hangi taktik, hangi dizilişle nasıl oynatacaksın!” diye soruyorsanız, buradaki tercihinizden emin olmadığınız sonucu çıkar. Büyük fotoğrafta sorun daha büyük. Fenerbahçe’nin son 7 sezonuna bakın. Bir sarmalın içine girmiş durumda. Teknik direktör gidiyor, transfer yapılıyor, sportif direktör geliyor, başka bir teknik adam geliyor, başka transferler yapılıyor, idari personeller değişiyor...

Son cephane kullanıldı

Soluksuz bir sirkülasyon söz konusu futbol özelinde. Bir teknik adamın olması gerektiği zamanda belirlenip, transferlerin zamanında yapıldığı, idariteknik kadroların çalışmak için yeterli fırsat bulabildiği tek bir dönem yok gibi. Ali Koç, başkanlık döneminin belki de en kritik kararlarını aldığı 2 haftalık bir süreç geçirdi. Ve artık herkes biliyor ki son cephane kullanıldı. Domenico Tedesco ve diğer tercihlere bu gözle bakmak lazım. Bu sezon artık başarısızlık bir opsiyon değil! Bu bir final ve sonunda mutlak bir değişim kaçınılmaz. Ya şampiyonluk gelecek ya da bir dönem sona erecek...

11 Eylül 2025, Perşembe 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Milli takıma kim ihanet etti?‘’

Futbol ekosistemimizde öyle büyük bir illüzyon var ki, “Bu oyunun iyi takipçisiyim” diyene sorsan, Dünya Kupası elemelerindeki rakiplerimizi sayamayacak durumda. Tarihi bütçelerle, çılgınlığa varan bir transfer dönemini geride bırakıyoruz zira. Kural kümelerini kapsayan tüm bariyerlerin yıkılıp geçildiği, vahşi bir dönem bu. Tam da bu atmosferde tarihin belki de en yetenekli kadrosu ve en başarılı teknik ekibi ile Dünya Kupası macerasına başlıyoruz. Gürcistan / İspanya sınavları oynayacağız 3 gün arayla ama Riva’daki fotoğraf çok tatsız. Uğurcan Çakır, camiasız kalmakla suçlandığı günlerde ve kuvvetle muhtemel valizlerini toplamak için Trabzon’a döndüğünde nasıl bir tepki alacağını merak ediyor.

Kerem, Barış Alper, diğerleri...

Kerem Aktürkoğlu, tarihin en büyük iletişim hatalarından birine imza atmış durumda. Toparlamaya çalışıyor. Galatasaray’da kader birliği yaptığı takım arkadaşlarıyla arasında buzdan duvarlar var! Ya da öyle olması için -renklerden bağımsız- herkes çaba sarf ediyor. Barış Alper Yılmaz, Galatasaray’la son iki resmi maça dahi çıkamadı. Yönetimi tarafından aldatılmış hissediyor. Kendisinden istenen ise toplamda 40-50 milyon Euro’luk bir kontrata sırt çevirmesi!

Paramparça...

Milli takımın diğer temel taşlarından Yunus Akgün iyileştirilmiş kontratına rağmen, takım içi maaş standartlarından memnun mu? Soru işareti.. Aktürkoğlu’yla olan ilişkisi ne durumda bilmiyoruz. Keza Abdülkerim Bardakçı. Yunus’la benzer durumda. Diğer yandan savunmadaki iki partneri ya da rakibi, Davinson Sanchez ve Singo’nun kendisinden üç kat fazla alacağı bir sezona girmek üzere!.. Bir de teknik anlamda sorunlular var. Orkun Kökçü misal. Hayalini kurduğu Beşiktaş macerası olabilecek en kötü senaryo ile başlamış durumda. İnanılmaz paraların harcandığı, kaynakların hunharca tüketildiği bir düzende Türkiye’de futbol ailesinin milli takım için var ettiği atmosfer bu. Futbolda karar vericiler, kaynakları daha fazla kullanırken yetenekli elit oyuncuların mental anlamda sağlıklı kalabilmesine olanak sağlamıyor. Vincenzo Montella, Türk Milli Takımı kariyerindeki en zorlayıcı haftaya girmek üzere.

Faturanın adresi belli

Gürcistan ve İspanya maçlarında telafisi olmayan büyük hayal kırıklıkları yaşamaktan ciddi endişe duymalıyız. Kâbus senaryosunda kimse bu çocukları sorgulamasın. Faturanın sahibi şimdiden belli; futbolun karar vericileri.. A Milli Futbol Takımımız paramparça edildi! Tarihi bir ihanet yaşıyoruz.

03 Eylül 2025, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Mattia Ahmet Minguzzi‘’

RTÜK akıllı işaretlerinden biri de, ‘Olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar içerir’ uyarısıdır. Burada genellikle kendilerine rol model arayışında olan taze zihinlerin, gördüklerinin gerçek ya da doğru olanın o olduğuna inanmasını engellemek temel gayedir. Bir film, bir dizi, bir program içindir bu ikazlar.

Gerçek hayatta bu tür bir önleyici bariyer yoktur maalesef! Babayı, amcayı, dayıyı, ağabeyi kimi zaman sevdiği bir sporcuyu canlı gözlerle izler genç dimağlar. Onun doğrularını(!) kabullenir ve ona özenirler. Mafya dizisinde herkesi kurşuna dizip, finalde cezaevine girdiğinde tek sıra herkese elini öptüren bir kahramandır o! İzleyen, ‘cani’ ile ‘kahraman’ arasındaki ayrımı yapamamaktadır zira. Aile büyükleri, akrabalar, mahallesinde sözü geçen ağır abileri kural koyucu olarak görürler ve öyle olmak isterler. Ve maalesef bir müddet sonra, tam da o kişiler olurlar!

Bedenen gelişmemiş, reşit olmamış olsalar da eli silahlı o büyüğün ruhu bedene girmiştir bir kere. Küçük kriminal suçlara bulaşmaya başladıktan bir süre sonra artık insan canı alabilecek cesareti de kendilerinde bulmuş ve ‘adam’ olmaya hazır hale gelmişlerdir! Aileleri es geçer, çevrelerindeki birçok insan fark etmez çocukluktan çıkıp cani bir yetişkine dönüştüklerini. Nüfus cüzdanı saplantılı olmanın kötü tarafı budur.

Ebeveynleri de kendileri de iyi bir eğitim almadıkları için, bireysel gelişim yaşamaları gereken yılları ıslahevinde geçirirler. İçeride, “Yiğenim anlat bakalım, senin hikayen ne?” dendiğinde, o küçücük omuzları genişler, hikayenin sonunda sırtları sıvazlanır. O andan itibaren de kullanılmaya müsait bir suç aleti haline gelir bedenleri. Daha 30’lu yaşlarına gelmeden, dört duvarın dışına geri döndüklerinde öncelikle gayeleri ıskaladıkları lise / üniversite yıllarını telafi etmek değildir haliyle..

Onlar için fırsatlar vardır! Mekan basmak, birilerini şiddetle terbiye etmek, yeri geldiğinde bazı alacakları tahsil etmek ve hatta gerekiyorsa tekrar öldürmek! Mevcut sistem ve bu döngü, reşit olmayanların ıslah olmak bir yana, içeride yeni suçlar için yetiştirilip(!) daha da genişlemiş suç çemberinde daha fazla alanı doldurabildiğini gösteriyor. Kasıtlı şekilde insan hayatı sonlandıran bireyler yaşı kaç olursa olsun, yarınların potansiyel suç aparatlarıdır. Toplum bunca acı arasında bu döngüyü izleyebilecek duygusal dayanaklılığa sahip değil şu sıralar. Lütfen... Ahmet Minguzzi davası milat olsun...

11 Nisan 2025, Cuma 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Morinho her şeyi değiştirdi‘’

"Fatih Tekke, güçlü kasının hücum hattı olduğunu bilerek başladı oyuna. Mevsimin bu zamanında ilk kez yan yana dizilen bir geri dörtlüyle mücadeleyi seçti zira. Muhtemelen üçlü beklediği Fenerbahçe savunmasında stoperler ile kanat beklerinin arasına Zubkov’u sokmayı planladı. Fenerbahçe dörtlü başlasa da planından şaşmadı. Djiku - Mert arasında elini kolunu sallayarak dolaştı Zubkov. Sarı kart aldırdı, şut buldu, orta yapabildi. Nitekim degajdan gelen topu indirdi. Osayi de 30 saniye önce attığı depardan olsa gerek, alanını dolduramayınca Trabzonspor’un golü geldi.

Kupadaki Galatasaray maçı gibi Trabzonspor’u da ilk 45 dakika izleyen Mourinho, ikinci yarıda hikâyeyi değiştirdi. Merkezde Amrabat’tan feragat etmesine rağmen; Fred, Szymanski, Tadic, Maximin, Talisca ve Dzeko ile rakip yarı alanda kaldı. Topla çok iyi 6 oyuncuyla. Elbette riskti ama Trabzonspor’un da ilk yarıdaki enerjisi yoktu. Maximin sonrası Oğuz’u sol çizgide kullanıp. Mert Müldür’le arasındaki mesafeyi kısalttı. Zubkov’la birlikte tüm Trabzon hücumcuları devre dışı kaldı. Oyuna sonradan girenlerle birlikte Trabzon yarı alanına yakın kalıp, en az 5-6 isimle dönenleri de toplayan Fenerbahçe geri koşmamanın lüksünü yaşadı.

Gecenin kahramanı Mourinho'ydu

Bu şartlarda Talisca’nın gösterisi için tüm şartlar oluştu doğal olarak. Brezilyalının şovuyla farka gitti Fenerbahçe ama tribün desteğini gözardı etmeden olanları anlamlandırmalı. Kadıköylüler bu sezon şampiyon olacaksa, en büyük pay teslim olmak üzereyken geri dönen taraftarın. Teknik anlamda ise kesinlikle Mourinho’ya yazan bir geri dönüş dün geceki. Kupada ‘net bir kulübe zaferi’ diyerek Okan Buruk’u işaret etmiştim. Dün gecenin kahramanı da Jose Mourinho’ydu."

07 Nisan 2025, Pazartesi 07:25
YAZININ DEVAMI