‘’Kırılma maçlarından...‘’
1.29'daki gol doğal olarak iki tarafın planını da değiştirdi. Beşiktaş daha erken ileri attı kendini. Onlar adına buradaki handikap orta sahayı alamamaları oldu. Toreira-Demirbay, Al Musrati üzerinde baskın kaldı. Amartey'in sorumluluk almaması bunda etken oldu.
Beşiktaş'ın erken ileri gitme çabası, Galatasaray'a özellikle sağ kanatta Barış Alper'i kullanma fırsatı tanıdı. Hem Amartey'in zamanında yardıma gelmemesi, hem Cenk Tosun'un Masuaku ile arasındaki mesafeyi kısaltmaması, Barış için rahatça top alıp hücum etme fırsatı yarattı.
Birkaç denemeden sonra Fernando Santos, Cenk ile Semih'in pozisyonlarını değiştirerek önlem aldı. Galatasaray'ın sağ kanattaki tehditkar durumu bertaraf edilmiş oldu.
Beşiktaş, Rashica'nın dikine driplingleriyle orta sahayı geçti. Burada son pasların yerini bulmaması akın üstünlüğüne rağmen pozisyon zenginliği yaratamadı Beşiktaş adına.
Açıkçası Fernando Santos'un Rashica'yı kenara alışını anlamak mümkün değil. Bir de Semih-Aboubakar ikilisiyle ileride kalıp, orta sahayı tekrar Galatasaray'a terk etmesini..
Santos açısından durum böyleyken Okan Buruk için şartlar daha zorlayıcıydı. 85'e kadar hamle yapamadı. Toreira tükenene kadar beklemek zorunda kaldı. Tablo böyleyken Galatasaray skor dezavantajıyla final dakikalarına gelseydi, 'kimi hamle oyuncusu olarak sahaya atacaktı?' sorusu bir kenarda durmalı!
Beşiktaş'ın 10 kişi kalışı ile Vinicius'u da sahaya sürerek, topu ileride tutabilmeyi başardı Okan Buruk.
Santos'un hamlelerine rağmen oyunu çeviremediği, Okan Buruk'un mecburiyetten 85 dakikayı aynı 11'le oynadığı bir derbi geride kaldı.
Galatasaray adına çok zorlu bir dönemde deplasmanda kazanılmış bir zafer olarak hafızalarda kalacak bu maç. Galatasaray eğer sezon sonunda şampiyon olabilirse akıllara gelecek ilk mücadele dün geceki 90 dakika olacak gibi..
‘’Fenerbahçe nasıl istediyse..‘’
Fenerbahçe haftalar sonra bu kadar dominant olduğu bir oyun oynayabildi. Elbette bazı sebepleri var. Birincisi, oyun merkezinde İsmail-Mert Hakan ve Szymanski'nin oluşu. Bu üçlü, Fenerbahçe'nin blok halinde hareket edebilmesini sağladı. Alanlar açılmadı, mesafeler uzamadı.
Szymanski formsuz dönemlerinde dahi dripling ve şut tehdidiyle rakip oyuncuları geri itebiliyor. Bu meziyeti, arkasındaki ikiliye oyunu tutma imkanı sağlıyor.
Diğer sebep ise şiddetli bir pres yapılmamasına rağmen, ikinci bölgede Hatay'a pas opsiyonları tanımamak. Ev sahibi, Fenerbahçe'nin hücumcularını geçse dahi İsmail ve Mert Hakan merkezli bir blokla karşılaşıp, koordine bir şekilde hücum etme imkanı bulamadı. Bu bahsettiklerim nedeniyle Fenerbahçe 0-0, 0-1 ve 0-2 iken kontrolü hep elinde tutabildi. Goller sonrası Hatayspor'a reaksiyon fırsatı bile tanımadılar.
Sezon başından beri bahsediyorum, Fenerbahçe ileride kalabildiği sürece çok tehlikeli. Farklı galibiyetler de alkışlanan oyunlar da bu şekilde geldi. Fenerbahçe'yi geri itemeyen hiçbir takımın şansı olmadı. Dün gece Hatay'ın yapamadığı da buydu.
İsmail Kartal cephesinden de bakmak lazım. Uzun zaman sonra hamle yapma gereği duymadı. Becao-Bonucci değişimi zorunluluktu. Diğerleri ise Kartal'ın, oyuncularının maç ritmini koruması ya da yeniden bulması için yaptığı değişimlerdi.
Fenerbahçe, Becao'nun sakatlığı da olmasa maçı başladığı 11 ile bitirebilecek bir konfora sahipti. İsmail Kartal, rakibi Galatasaray'ın bireysel ve takım performansı olarak geriye gittiği bir dönemde önemli bir avantajı eline geçirdi. Sezon başındakine benzer şekilde elinin altında kıvama gelmiş bir oyuncu grubu var. Kartal, mevsimin bu zamanında çok önemli bir lükse tekrar kavuşmuş durumda.
‘’Tamamen kontrol dışı!‘’
Sezonun yoğun dönemlerinde oyun ezberinizden bir kez uzaklaştığınızda aynı seviyeyi bulmak zorlaşıyor. Bireysel olarak gerileyen performansların yanı sıra, kadrodaki sık değişimler, mental dalgalanmalar gibi birçok faktör futbolunuzu etkiler hale geliyor.
Galatasaray’ın yaşadığı durumu biraz bu kısımla açıklamak mümkün. Dün gece özelinde bir diğer sorun ise ‘yıldız’ denilen bazı oyuncuların temel oyun gereksinimlerinin hala çok eksik kalıyor oluşu. Bu oyuncuların Avrupa piyasasında neden bir karşılıklarının olmadığını anlıyorsunuz. Tete’nin 45’te kaçırdığı fırsat iyi örnek. Ayak içi ile topu öldürüp, plase yapması gereken pozisyonda topu ayak tabanıyla kontrol çabasında! Ölmesi gereken top yükseliyor, yapılan sert vuruş direk üstünden gidiyor. Ya da Aktürkoğlu’nun top kayıpları. Meşin yuvarlağa tam anlamıyla sahip olamıyor/olmuyor. Ayak ucuyla topu dürtmeye çalışıyor. Pas şiddeti ya da pas hızını ayarlayamıyor. Haliyle top kayıpları yaşıyor.
Kronikleşmeye başlayan sorun ise Okan Buruk’un algısı ile ilgili. Antalyaspor maçının ardından da bahsetmiştim. O mücadelede sadece 4 oyuncu 90 dakikayı maça başladıkları pozisyonda tamamlayabilmişti. Dün gece Günay/Nelsson/Kaan/Köhn ile aynı tekrarı gördük. Buruk, ‘joker’ silahıyla sonuç alamayacağını anlamış olmalı.
Bir mücadelede 7 farklı pozisyondaki oyuncu sürekli yer değiştiriyorsa -hele ki oyun ezberinizden uzaklaştığınız bir dönemde- dün geceki gibi panik oyunlar ortaya çıkıyor.
Antalyaspor maçı sonrası Okan Buruk için, “Beşiktaş maçına sahaya süreceği 11’i şimdiden düşünüyor olmalı” diye yazmıştım. Hocanın aklı dün geceki performanslar sonrası daha da karışmış olmalı.
Okan Buruk’u, Beşiktaş derbisinin başlama düdüğüne kadar çok zor bir karar süreci bekliyor.
‘’Fenerbahçe merkezde kaybetti‘’
Ankaragücü baskı yaptığı her denemede topu alamasa da Fenerbahçe'nin organize çıkmasını engelledi. Fenerbahçe adına ana sorun, maç boyu çözüm üretilemeyen orta saha merkezi oldu. Zaten tatminkar olmayan performansıyla Kruniç, yanında Zajc, maçın ve hatta turun kaderini belirledi.
Bu ikili, Bonucci ve Serdar Aziz baskı yediğinde pas durağı olamadılar. Ya da topla rakip kaleye dönebildiklerinde ya pas zamanlamaları iyi değildi ya da tercihleri. Ankaragücü orta sahasına karşı ikili mücadelelerde geri kaldılar. Başkentliler ön alan baskısı ile kazanamadığı topları, merkezde kazandı.
Fenerbahçe merkezinin en verimsiz karşılaşması olarak bu sezon adına iz bırakan maç olabilir dün geceki. Başkentliler, Fenerbahçe'nin bitiremediği neredeyse her atakta dikine, hızlıca oynadı. Anastasios'un neredeyse sahanın üçte ikilik bölümünü geçip, şut ve gol fırsatı bulduğu pozisyon bunun en önemli örneği. Aynı zamanda Fenerbahçe merkezinin durumunu özetliyor. Yunan futbolcu kendi alanından kazanıp, şut attığı ana kadar Fenerbahçeli tek oyuncunun temasına maruz kalmadı!
İsmail Kartal ikinci yarıya başlarken merkezini tamamen değiştirmeyi denemedi. Bu garipsenecek bir durum. Bunun yerine Serdar Dursun ile ön tarafı ikileyip, İsmail'i merkeze attı ama yalnız bıraktı. Haliyle çok bir şey değişmedi. Orta sahayı alamadığı gibi, topu da ileride tutamadı. Haliyle atak sürekliliği gerçekleşmedi. Fenerbahçe topu yeniden kazanıp, tekrar hücum edemedi.
Fenerbahçe adına tek olumlu aksiyon, Ferdi'nin varlığı oldu. Önce sol bekte, hem çizgiyi hem iç koridodu kullanarak rakip yarı alana top taşıyabilen tek oyuncu oldu. Sağ çizgiye geçince de denemeleri oldu ama zaman yetmedi.
İmkanı olsa İsmail Kartal, ikinci, üçüncü bir Ferdi ile oynamak ister. Zira mevcut kadrosunda şu anda onun seviyesine yaklaşabilen tek bir oyuncu bile yok.
İstatistiklerin de Ankaragücü galibiyetini işaret ettiği (19/11 şut, 8/3 isabetli şut) bir 90 dakika oynandı.
‘’Oyun ezberi bozuldu‘’
Sergen Yalçın, maç öncesi yayıncı kuruluşa, "Başlarda oyunu tutup, rakibe temasla karşılık vermeye çalışacağız" dedi.
Antalya adına planı bozan 12. dakikadaki penaltı golü oldu. Keza Galatasaray için de.
Gol sonrası, Antalya ilerleyen dakikalar için planladığı agresif oyunu oynamaya başladı. Hem skor avantajı, hem Antalya'nın erken refleksi Galatasaray'ı daha çok geriye koşar hale getirdi. Mesafeler uzayıp, özellikle Toreira çok uzun bir alanı kontrol etmek zorunda kaldı. Galatasaray'ın ezberi bozuldu.
Antalyaspor ikinci bölgeyi geçtikten sonra hücumcularıyla Galatasaray savunmasını baş başa bıraktı.
Galatasaray'da çizgideki 4 oyuncusu (Barış Alper-Köhn-Tete-Aktürkoğlu) arasından sadece Köhn top taşıyabilir durumda kalınca işler daha da zorlaştı. Icardi'nin gol atamadığı maçlarda dahi hücum alanındaki tehdit edici varlığını unutmamalı. Vinicius bu anlamda hem çok etkisizdi hem de Mertens ve Kerem ikilisi ile Icardi düzeyinde bir bağı oluşamadı. Ne alan boşaltabilerek, ne duvar olarak ne de Antalya stoperlerine ekstra efor sarfettirerek.
Tüm bunlar bir araya geldiğinde Galatasaray'ın hücum gücünün kendi standartlarının çok gerisinde kaldığını söylemeli.
Daha büyük fotoğrafa bakıldığında ise bir başka sorun baş göstermiş gibi. Okan Buruk, sezon başından bu yana farklı mevkilerde çok fazla oyuncu kullandı. Genelde tüm bu denemelerinden olumlu dönüşler aldı.
Dün gecenin verdiği mesaj ise bambaşka. Galatasaray'da sadece 4 oyuncu; Muslera, Nelsson, Köhn ve Aktürkoğlu, 90 dakikayı maça başladıkları pozisyonda tamamlayabildi. Barış Alper, Davinson ve hatta oyuna sonradan giren Kaan Ayhan bile iki farklı pozisyonda oynamak zorunda kaldı. Joker oyuncuların geçmiş performansları mumla arandı.
Sezonun bu zamanında bu durum, Galatasaray'ın oyun ezberini bozuyor. Bireysel olarak düşen performanslar da takımı geri çeken bir başka neden. Okan Buruk dün geceden itibaren Beşiktaş'a karşı nasıl bir 11 kurgulayacağını düşünmeye başlamış olmalı.
‘’Alternatif plan gerekli‘’
Sami Uğurlu, Fenerbahçe'ye zorluk çıkaran birçok takıma benzer bir yoldan ilerledi. Oyunu alanında kabul ettiğinde Fenerbahçe'nin ne derece tehlikeli olabildiğini fark eden teknik adamlardan. Önde 4-5 oyuncu ile dizilip, çok cesurca olmayan bir baskı yapmaya çalıştılar. Top yarı alanı geçtikten sonra temaslı, aran daraltarak oynadılar.
Çizgilerde de Cengiz ve Tadiç'e iki, bazen üç kişi ile hareket sahası bırakmadılar. Çok efor ve yardımlaşma gerektiren bu plana 80'e kadar sadık kaldılar.
Ferdi'nin, solda oynadığında kendine yarattığı koridoru sağ kanatta bulamamış olması da Fenerbahçe'nin etkisiz kalış sebeplerindendi.
İsmail Kartal, tek isabetli şutla biten ilk yarı sonrası Cengiz'in etkisizliğini fark ederek Szymanski'yi sahaya sürdü. Orta sahada büyük enerji veren Mert Hakan'ın yerini bozmadan. Polonyalı'nın şutuna da güvenmiş olmalı.
Daha belirgin olan hamlesi Serdar Dursun'dan sonra Dzeko'nun yerine Batshuayi'yi alışıydı. Dzeko her ne kadar arkasındaki hücumculara alan açıyor olsa da, Batshuayi ile Fenerbahçe'nin daha tehditkar olduğunu söylemek lazım.
Kasımpaşa'nın yukarıda bahsettiğim, alan/rakip paylaşımını, önde yumuşak arkada sert baskısını Batshuayi'nin varlığı ile aştılar. Topu genelde soldan taşımaya başladılar. Serdar Dursun sahanın en iyilerinden Omeruo'yu geri taşıdı. Uzun toplarda da Batshuayi Jackson Porozo ile baş başa depar atar hale gelebildi.
Çok net pozisyonlar gelmese de Fenerbahçe topu ileri taşıyıp kornerler ve duran toplar kazanabildi. Böyle bir pozisyonda Batshuayi kaleciyi bile geçmesine rağmen golü bulamadı.
Bir duran top, bir penaltı ile kazanabildi Fenerbahçe.
Kasımpaşa'nın disiplinli ve plana sadık oyununa karşılık, İsmail Kartal'ın müdahalesinin sonuç verdiğini söylemek mümkün.
Galibiyetin unutturmaması gereken bir şey var. Fenerbahçe, Kadıköy'de geriye yaslanmayan takımlara karşı hücumcularının yeteneklerinden mahrum kalıyor. İsmail Kartal'a birkaç alternaif plan daha gerekli. Zira Fenerbahçe için iç saha maçları daha zorlu.
‘’Sezonun en kötüsü‘’
Galatasaray oyunu tutup, topu alanda çevirmeye çalışırken Prag'ın ezber golü geldi. İyi tarafı, golün dakikası oldu. Galatasaray hızlıca reaksiyon verip, Prag alanına yerleşti. Önde kalıp, atak sürekliliği sağladılar.
Özellikle dikine oynadıkça, Çek savunmasının arasında koridorlar buldular. Abdülkerim'in golünü, Kerem ve Toreira'nın şutlarını, Icardi'nin de doğru açıyı bulamadağı 3 net fırsat yarattı bu tepki. İki takım arasındaki kalite farkı belirginleşmeye başladı. İbre Galatasaray'a döndü.
Devre her şeyi tersine çevirdi. Okan Buruk, 45-60 arası takımının dominant kalamadığını farkedince, merkeze Oliviera'yı ekledi. Çok top kaybeden Aktürkoğlu'nun yerine de Zaha'yı. Bu müdahale hiçbir şeyi değiştirmedi. Prag, tempolu ve kanatlardan dikine oynayarak Galatasaray baskısını yemeden rahat gelmeye başladı. 11-10'dan sonra durum daha da belirginleşti.
Sparta Prag için olabilecek en uygun senaryo hayata geçti. Galatasaray, dakika dakika sahadaki varlığını yitirdi. Çekler, istedikleri oyun alanını bulmanın yanı sıra, 11-10'dan bağımsız şekilde fiziksel olarak da çok üstün kaldı.
Muhtemelen Galatasaray'ın bu sezon tepki veremediği en belirgin maçtı dün geceki. Bayern Münih düellolarında bile rakibi sallayan reaksiyonlarla sonuç alamasa da oyunu almışlardı. Final dakikalarında pozisyonlar, hatta gol dahi bulmuşlardı. Dün gece hiçbirini yapamadılar.
Galatasaray adına açık ara sezonun en kötü performansıydı.
‘’'Bayrak adam' gibi..‘’
Fernando Santos, Abdullah Avcı'ya 'Topu sen al, oyna' dedi. Haliyle Avcı'nın 'Geçiş oyunu dışında planı var mı?' sorusu belirdi akıllarda.
Avcı duran top organizasyonundan, iki kanadı Trezeguet-Visca'yı rakiple teke tek bırakmaya kadar çok şeyi düşünmüş. Alternatif planı cepteymiş belli ki.
Böyle bakınca Trabzonspor için istatistikler de olumlu sonuçlandı. Yenilgiye rağmen geçmiş haftalara kıyasla Trabzonsopor'un eleştiri maddeleri hayli az gibi duruyor.
Girdikleri pozisyon sayısı bu anlamda oyunlarının karşılığı.
Fernando Santos'un istediklerinin de yapıldığı bir 90 dakika gibi göründü. Zira, Semih arkası Rashica'yı önlü arkalı Trabzon savunmasının merkezinde hücum ettirmek sonuç verdi. Çoğunlukla Ghezzal tarafından Berat ve Mendy'nin arkasına geçmeyi planladı. Ghezzal, sağ kanatta sırtını çizgiye dayadığı pas açılarında sürekli Rashica ve Semih'i görür durumdaydı.
Fernando Santos; Berat/Mendy/Baniya/Denswil'in dört köşesi olduğu kare içinden bir üretim beklemiş gibiydi. Cenk Tosun'un soldan sürpriz koşusu ve bitiriciliğini; Rashica'nın adam eksilterek ceza alanına girişini, Semih'in dar alanda patlayıcı deparlarıyla Baniya-Denswil'i bozmasını.. Bunu bilmek mümkün değil. Zira Semih Kılıçsoy tek başına aldı maçı.
Önce kimsenin beklemediği mükemmel bir şut çıkardı. Ardından direkt Trabzon savunmasının kalbine girip, bitirici bir vuruş yaptı. Semih, yıllardır büyük maç oynayıp takımının kötü gününde dahi sorumluluk alan 'bayrak adam' gibiydi. Euro2024 kafilesine dün gece dev bir adım attığını söylemek mümkün.