Arama

Popüler aramalar

‘’Türk futbolunun tarihi sınavı‘’

Türk futbol ailesi son yıllarda tekrarlanan bir samimiyet sınavından geçiyor. Spor kamuoyundaki algı, mevcut futbol düzeninden kimsenin memnun olmadığı yönünde. TFF’nin olağanüstü genel kurul kararı ve kulüplerin imza toplama çabası malum. Lakin, futbol ailesinin bu süreçte yine tek vücut olamadığını tecrübe ediyoruz. ‘Bu düzen değişmeli’ diyerek yola çıkan kulüpler, imza toplamak bir yana, söylemlerde de uzlaşabilmiş değiller. Diğer yandan değiştirilmesini istedikleri düzeni yeniden inşa edecek başkan, yönetim kurulu üyeleri ve kurullar için somut bir çalışmaları yok. Kulüpler Birliği’nin dün yapılan toplantısı sonrası lig biter bitmez genel kurula gitmek istediklerini anlattılar. Ancak TFF ana statüsü gereği böyle bir takvim mümkün değil. TFF cephesi bir geri adım attı ve seçim tarihini öne çekti diyelim. 1 ay sonra sandık başında oy isteyecek potansiyel bir TFF başkanı ve yönetimi için gerekli hazırlık süreci var mı? Topyekün değişmesini istedikleri bu düzeni; ekibini, kurullarını birkaç haftada oluşturacak bir kişiye teslim etmek istediklerinden emin mi kulüpler? “Yeni sezon planlamamız için 18 Temmuz tarihi geç” iddiası da sağlıklı bir zemine oturmuyor. Sezon planlamalarının çoktan başlamış, transfer hedeflerinin belirlenmiş, kamp programlarının dahi netleşmiş olması gerekliydi şu zamanda.

3 ana konu net

Naklen yayın ihalesi bitti. Yeni sezonda kasaya girecek miktarlar belli. TFF, temmuz ayı başında ilk ödemeleri yapmayı planlıyor. Yabancı futbolcu konusundaki soru işareti cevabını aylar öncesinden buldu. Kulüp yönetimleri kaç yabancı kaç yerli ile sözleşme imzalayabilecekleri bilgisine sahip. Harcama limitleri de netleşmek üzere. Kaldı ki her TFF gibi mevcut yönetim de yüzde 40 esneme payı bırakıyor. (Türk futboluna en büyük kötülüğü de bu savurganlık yapıyor zaten. Ayrı bir yazı konusu..) Bu tabloda geriye çok soru işareti kalmıyor. Kulüpler pişman olacakları bir ‘oldu bitti’ seçimine gidiyor gibi ve bu plansızlık, yarınlar için büyük bir sorunun tohumlarını yeşertiyor. Futboldaki karar vericiler seçim tarihinden çok, idari ve finansal anlamdaki operasyonlarına motive olmalı bu dönemde. TFF yönetimine talip kim varsa, birliğe davet etmeliler. Hedefleri, stratejileri, finansal çözümleri, yıpranmış hakem camiası ve diğer tüm sorunlarla ilgili ne tür çözüm önerileri var, dinlemeliler. Yoksa hiçbir şey değişmeyecek. Ali gidecek, Veli gelecek, yaşadığımız bu kötü futbol ikliminde güzellikler aramaya devam edeceğiz.

2000-2004’ten bu yana...

Yakın tarihe de göz atmak lazım. TFF’de olağanüstü genel kurula gidilmeyen son dönem, 2000-2004 periyodu. Sonrasında her başkan, her yönetim, olağanüstü genel kurullara girmek, yeni kurullar oluşturmak zorunda kaldı. 20 yıldır futbol idaresinde bir istikrar sağlayamamış, kararları, kurulları, kişileri değişmiş bir düzenden; bir strateji, vizyon, geleceğe dönük planlama çıkması beklenemez. Türk futbolu, tarihinin en kritik sınavını veriyor. Kişisel ihtiraslarla yeni bir gelecek inşa edilemez!

18 Nisan 2024, Perşembe 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Gayriciddi ve acemice‘’

Ülkedeki futbol atmosferinin sahaya yansımaydı sanki dün gece. Motivasyonu düşük, ne yaptığını bilmeyen, hakemle uğraşıp, rakiple kavga eden ahenksiz bir oyuncu grubu vardı.

Yenilen gollerin acemice oluşu bir yana -varsa eğer- taktik sadakata uyum da kaybolmuş gibiydi.

Milli takımlar bazında ve avrupa kupası maçlarında geriye düşen kulüp takımlarımızın ruh haline tanık olduk Viyana’da.

İşin teknik kısmına gelince, Montella’nın ne için çabaladığını ya da neyi değiştirmeye çalıştığını anlamak güç.

Hedef maçlarında sürpriz tercihler, güvendiği oyuncularla Hırvatistan, Letonya ve Galler’den kopardığı 7 puanla grup zirvesini alan Montella’nın turnuva hazırlığı sorunlu görünüyor.

Elbette bir şeyleri deniyor olmalı ancak bu anlamda skordan bağımsız Macaristan ve Avusturya maçlarında ne tür deneyimler kazandığımızı kestirmek güç.

İtalyan hoca, mayıs sonunda fiziken ve mental olarak yıpranmış, ayağa kaldırmak zorunda olduğu bir ekiple Euro2024 macerasına başlayacak.

Portekiz, Çekya ve Play-Off’tan gelen Gürcistan’ın, Macaristan ve Avusturya’dan daha zor olduğu gerçeğini de unutmamak gerek.

Geride kalan haftanın tek iyi tarafı, alarm zillerinin erken çalması.

27 Mart 2024, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Çeyrek final sonrası için...‘’

Fenerbahçe maçın başındaki rakip ön alan baskısını bekliyor olmalı. Soğukkanlı kalıp, paniklemeden uzaklaştırdılar topu. Tehlike bölgesinde dolaştırmadan. Burada rakip analiziyle ilgili bir başarı söz konusu.
Saint Gilloise hızlıca topu kapıp, doğrudan kaleyi gözeterek çabuk oynamaya çalıştı. Fenerbahçe'nin yukarıda bahsettiğim soğukkanlı duruşu pozisyonları vermedi.
Gol de bir kırılma anı oldu. Belçikalılar, agresif ön alan baskısını sürdüremediği gibi Fenerbahçe için daha rahat bir oyunun başlangıcı oldu Batshuayi'nin vuruşu.
Kalite farkı da sonrasında belirginleşmeye başladı. Fenerbahçe, ikinci - üçüncü bölgeye geçişinde atakları bitiremese de rakibini tedirgin etti. Belçikalılar'ın orta saha ve savunmacıları açık alan oyununda çaresiz kaldı. Beraberinde ilk toplara sert müdahaleler geldi, devamında sarı kartlar.
Fenerbahçe oyunu ileriye taşıyıp, yetenekli ayaklarıyla ileride kalabildiği sürece farkını ortaya koydu. Sezon başından bu yana olduğu gibi.
60'tan sonra Gilloise baskısını artırıp, Fenerbahçe'yi tamamen geri ittiğinde de İsmail Kartal'ın hamleleri geldi. Merkeze Mert Hakan'ı, ileriye Dzeko'yu atıp tehdidi savuşturdu. Topu kalesinden uzaklaştırdı, ileride tutmaya çalıştı. En azından Belçikalılar'ın akın devamlılığını bertaraf etti.
Bunun doğal sonucu olarak Fenerbahçe skoru koruduğu gibi, bir penaltı ve final golüyle turu bitirdi.
Fenerbahçe'nin, kalite farkı, tecrübesi ve oyun içindeki doğru aksiyonlarıyla kazandığı bir galibiyet oldu dün geceki. Bu standart, Avrupa'da çeyrek final sonrası için umut vaadediyor.

08 Mart 2024, Cuma 10:56
YAZININ DEVAMI

‘’Kırılma maçlarından...‘’

1.29'daki gol doğal olarak iki tarafın planını da değiştirdi. Beşiktaş daha erken ileri attı kendini. Onlar adına buradaki handikap orta sahayı alamamaları oldu. Toreira-Demirbay, Al Musrati üzerinde baskın kaldı. Amartey'in sorumluluk almaması bunda etken oldu.

Beşiktaş'ın erken ileri gitme çabası, Galatasaray'a özellikle sağ kanatta Barış Alper'i kullanma fırsatı tanıdı. Hem Amartey'in zamanında yardıma gelmemesi, hem Cenk Tosun'un Masuaku ile arasındaki mesafeyi kısaltmaması, Barış için rahatça top alıp hücum etme fırsatı yarattı.

Birkaç denemeden sonra Fernando Santos, Cenk ile Semih'in pozisyonlarını değiştirerek önlem aldı. Galatasaray'ın sağ kanattaki tehditkar durumu bertaraf edilmiş oldu.

Beşiktaş, Rashica'nın dikine driplingleriyle orta sahayı geçti. Burada son pasların yerini bulmaması akın üstünlüğüne rağmen pozisyon zenginliği yaratamadı Beşiktaş adına.

Açıkçası Fernando Santos'un Rashica'yı kenara alışını anlamak mümkün değil. Bir de Semih-Aboubakar ikilisiyle ileride kalıp, orta sahayı tekrar Galatasaray'a terk etmesini..

Santos açısından durum böyleyken Okan Buruk için şartlar daha zorlayıcıydı. 85'e kadar hamle yapamadı. Toreira tükenene kadar beklemek zorunda kaldı. Tablo böyleyken Galatasaray skor dezavantajıyla final dakikalarına gelseydi, 'kimi hamle oyuncusu olarak sahaya atacaktı?' sorusu bir kenarda durmalı!

Beşiktaş'ın 10 kişi kalışı ile Vinicius'u da sahaya sürerek, topu ileride tutabilmeyi başardı Okan Buruk.

Santos'un hamlelerine rağmen oyunu çeviremediği, Okan Buruk'un mecburiyetten 85 dakikayı aynı 11'le oynadığı bir derbi geride kaldı.

Galatasaray adına çok zorlu bir dönemde deplasmanda kazanılmış bir zafer olarak hafızalarda kalacak bu maç. Galatasaray eğer sezon sonunda şampiyon olabilirse akıllara gelecek ilk mücadele dün geceki 90 dakika olacak gibi..

04 Mart 2024, Pazartesi 07:23
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe nasıl istediyse..‘’

Fenerbahçe haftalar sonra bu kadar dominant olduğu bir oyun oynayabildi. Elbette bazı sebepleri var. Birincisi, oyun merkezinde İsmail-Mert Hakan ve Szymanski'nin oluşu. Bu üçlü, Fenerbahçe'nin blok halinde hareket edebilmesini sağladı. Alanlar açılmadı, mesafeler uzamadı.

Szymanski formsuz dönemlerinde dahi dripling ve şut tehdidiyle rakip oyuncuları geri itebiliyor. Bu meziyeti, arkasındaki ikiliye oyunu tutma imkanı sağlıyor.

Diğer sebep ise şiddetli bir pres yapılmamasına rağmen, ikinci bölgede Hatay'a pas opsiyonları tanımamak. Ev sahibi, Fenerbahçe'nin hücumcularını geçse dahi İsmail ve Mert Hakan merkezli bir blokla karşılaşıp, koordine bir şekilde hücum etme imkanı bulamadı. Bu bahsettiklerim nedeniyle Fenerbahçe 0-0, 0-1 ve 0-2 iken kontrolü hep elinde tutabildi. Goller sonrası Hatayspor'a reaksiyon fırsatı bile tanımadılar.

Sezon başından beri bahsediyorum, Fenerbahçe ileride kalabildiği sürece çok tehlikeli. Farklı galibiyetler de alkışlanan oyunlar da bu şekilde geldi. Fenerbahçe'yi geri itemeyen hiçbir takımın şansı olmadı. Dün gece Hatay'ın yapamadığı da buydu.

İsmail Kartal cephesinden de bakmak lazım. Uzun zaman sonra hamle yapma gereği duymadı. Becao-Bonucci değişimi zorunluluktu. Diğerleri ise Kartal'ın, oyuncularının maç ritmini koruması ya da yeniden bulması için yaptığı değişimlerdi.

Fenerbahçe, Becao'nun sakatlığı da olmasa maçı başladığı 11 ile bitirebilecek bir konfora sahipti. İsmail Kartal, rakibi Galatasaray'ın bireysel ve takım performansı olarak geriye gittiği bir dönemde önemli bir avantajı eline geçirdi. Sezon başındakine benzer şekilde elinin altında kıvama gelmiş bir oyuncu grubu var. Kartal, mevsimin bu zamanında çok önemli bir lükse tekrar kavuşmuş durumda.

03 Mart 2024, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Tamamen kontrol dışı!‘’

Sezonun yoğun dönemlerinde oyun ezberinizden bir kez uzaklaştığınızda aynı seviyeyi bulmak zorlaşıyor. Bireysel olarak gerileyen performansların yanı sıra, kadrodaki sık değişimler, mental dalgalanmalar gibi birçok faktör futbolunuzu etkiler hale geliyor.

Galatasaray’ın yaşadığı durumu biraz bu kısımla açıklamak mümkün. Dün gece özelinde bir diğer sorun ise ‘yıldız’ denilen bazı oyuncuların temel oyun gereksinimlerinin hala çok eksik kalıyor oluşu. Bu oyuncuların Avrupa piyasasında neden bir karşılıklarının olmadığını anlıyorsunuz. Tete’nin 45’te kaçırdığı fırsat iyi örnek. Ayak içi ile topu öldürüp, plase yapması gereken pozisyonda topu ayak tabanıyla kontrol çabasında! Ölmesi gereken top yükseliyor, yapılan sert vuruş direk üstünden gidiyor. Ya da Aktürkoğlu’nun top kayıpları. Meşin yuvarlağa tam anlamıyla sahip olamıyor/olmuyor. Ayak ucuyla topu dürtmeye çalışıyor. Pas şiddeti ya da pas hızını ayarlayamıyor. Haliyle top kayıpları yaşıyor.

Kronikleşmeye başlayan sorun ise Okan Buruk’un algısı ile ilgili. Antalyaspor maçının ardından da bahsetmiştim. O mücadelede sadece 4 oyuncu 90 dakikayı maça başladıkları pozisyonda tamamlayabilmişti. Dün gece Günay/Nelsson/Kaan/Köhn ile aynı tekrarı gördük. Buruk, ‘joker’ silahıyla sonuç alamayacağını anlamış olmalı.

Bir mücadelede 7 farklı pozisyondaki oyuncu sürekli yer değiştiriyorsa -hele ki oyun ezberinizden uzaklaştığınız bir dönemde- dün geceki gibi panik oyunlar ortaya çıkıyor.

Antalyaspor maçı sonrası Okan Buruk için, “Beşiktaş maçına sahaya süreceği 11’i şimdiden düşünüyor olmalı” diye yazmıştım. Hocanın aklı dün geceki performanslar sonrası daha da karışmış olmalı.

Okan Buruk’u, Beşiktaş derbisinin başlama düdüğüne kadar çok zor bir karar süreci bekliyor.

01 Mart 2024, Cuma 07:36
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe merkezde kaybetti‘’

Ankaragücü baskı yaptığı her denemede topu alamasa da Fenerbahçe'nin organize çıkmasını engelledi. Fenerbahçe adına ana sorun, maç boyu çözüm üretilemeyen orta saha merkezi oldu. Zaten tatminkar olmayan performansıyla Kruniç, yanında Zajc, maçın ve hatta turun kaderini belirledi.

Bu ikili, Bonucci ve Serdar Aziz baskı yediğinde pas durağı olamadılar. Ya da topla rakip kaleye dönebildiklerinde ya pas zamanlamaları iyi değildi ya da tercihleri. Ankaragücü orta sahasına karşı ikili mücadelelerde geri kaldılar. Başkentliler ön alan baskısı ile kazanamadığı topları, merkezde kazandı.

Fenerbahçe merkezinin en verimsiz karşılaşması olarak bu sezon adına iz bırakan maç olabilir dün geceki. Başkentliler, Fenerbahçe'nin bitiremediği neredeyse her atakta dikine, hızlıca oynadı. Anastasios'un neredeyse sahanın üçte ikilik bölümünü geçip, şut ve gol fırsatı bulduğu pozisyon bunun en önemli örneği. Aynı zamanda Fenerbahçe merkezinin durumunu özetliyor. Yunan futbolcu kendi alanından kazanıp, şut attığı ana kadar Fenerbahçeli tek oyuncunun temasına maruz kalmadı!

İsmail Kartal ikinci yarıya başlarken merkezini tamamen değiştirmeyi denemedi. Bu garipsenecek bir durum. Bunun yerine Serdar Dursun ile ön tarafı ikileyip, İsmail'i merkeze attı ama yalnız bıraktı. Haliyle çok bir şey değişmedi. Orta sahayı alamadığı gibi, topu da ileride tutamadı. Haliyle atak sürekliliği gerçekleşmedi. Fenerbahçe topu yeniden kazanıp, tekrar hücum edemedi.

Fenerbahçe adına tek olumlu aksiyon, Ferdi'nin varlığı oldu. Önce sol bekte, hem çizgiyi hem iç koridodu kullanarak rakip yarı alana top taşıyabilen tek oyuncu oldu. Sağ çizgiye geçince de denemeleri oldu ama zaman yetmedi.

İmkanı olsa İsmail Kartal, ikinci, üçüncü bir Ferdi ile oynamak ister. Zira mevcut kadrosunda şu anda onun seviyesine yaklaşabilen tek bir oyuncu bile yok.
İstatistiklerin de Ankaragücü galibiyetini işaret ettiği (19/11 şut, 8/3 isabetli şut) bir 90 dakika oynandı.

28 Şubat 2024, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Oyun ezberi bozuldu‘’

Sergen Yalçın, maç öncesi yayıncı kuruluşa, "Başlarda oyunu tutup, rakibe temasla karşılık vermeye çalışacağız" dedi.

Antalya adına planı bozan 12. dakikadaki penaltı golü oldu. Keza Galatasaray için de.

Gol sonrası, Antalya ilerleyen dakikalar için planladığı agresif oyunu oynamaya başladı. Hem skor avantajı, hem Antalya'nın erken refleksi Galatasaray'ı daha çok geriye koşar hale getirdi. Mesafeler uzayıp, özellikle Toreira çok uzun bir alanı kontrol etmek zorunda kaldı. Galatasaray'ın ezberi bozuldu.

Antalyaspor ikinci bölgeyi geçtikten sonra hücumcularıyla Galatasaray savunmasını baş başa bıraktı.

Galatasaray'da çizgideki 4 oyuncusu (Barış Alper-Köhn-Tete-Aktürkoğlu) arasından sadece Köhn top taşıyabilir durumda kalınca işler daha da zorlaştı. Icardi'nin gol atamadığı maçlarda dahi hücum alanındaki tehdit edici varlığını unutmamalı. Vinicius bu anlamda hem çok etkisizdi hem de Mertens ve Kerem ikilisi ile Icardi düzeyinde bir bağı oluşamadı. Ne alan boşaltabilerek, ne duvar olarak ne de Antalya stoperlerine ekstra efor sarfettirerek.

Tüm bunlar bir araya geldiğinde Galatasaray'ın hücum gücünün kendi standartlarının çok gerisinde kaldığını söylemeli.

Daha büyük fotoğrafa bakıldığında ise bir başka sorun baş göstermiş gibi. Okan Buruk, sezon başından bu yana farklı mevkilerde çok fazla oyuncu kullandı. Genelde tüm bu denemelerinden olumlu dönüşler aldı.

Dün gecenin verdiği mesaj ise bambaşka. Galatasaray'da sadece 4 oyuncu; Muslera, Nelsson, Köhn ve Aktürkoğlu, 90 dakikayı maça başladıkları pozisyonda tamamlayabildi. Barış Alper, Davinson ve hatta oyuna sonradan giren Kaan Ayhan bile iki farklı pozisyonda oynamak zorunda kaldı. Joker oyuncuların geçmiş performansları mumla arandı.

Sezonun bu zamanında bu durum, Galatasaray'ın oyun ezberini bozuyor. Bireysel olarak düşen performanslar da takımı geri çeken bir başka neden. Okan Buruk dün geceden itibaren Beşiktaş'a karşı nasıl bir 11 kurgulayacağını düşünmeye başlamış olmalı.

27 Şubat 2024, Salı 06:59
YAZININ DEVAMI