Arama

Popüler aramalar

‘’3 mektup bırakma zamanı mı?‘’

Ortalık toz duman... Sadece Beşiktaş’ta değil, Galatasaray dışında hak vermeyen yok... İki senedir Brezilya dizisi haline gelen hakem hataları Beşiktaş’ı şampiyonluklardan etmiştir, doğrudur. Ancak her zaman kullandığım bir cümle var, biliyorsunuz: Malına sahip ol, hırsızın başını belaya sokma... Cüneyt Çakır senin hakkını gasp edebilir, ama Cüneyt Çakır diğer eyyamcı hakemlerin yapmadıklarını yaptı. Daha önce Nobre’nin attığı golleri, birini el diye, birini faul diye iptal ettiler. Sadece geçen sezon Büyükşehir Belediye ve Gençlerbirliği OFTAŞ (şimdiki Hacettepe) maçlarında yapılan hakem hataları, Beşiktaş’ı bugün Şampiyonlar Ligi hedefinden uzaklaştırmış, Fenerbahçe’ye yol vermiştir. Müsabakadan önce gerek BJK TV’deki Karakartal Forum’da, gerekse bu satırlarda hakem Cüneyt Çakır’ın kuralcı olduğunu söyledim, yazdım. Bir profesyonel futbolcunun, takım kaptanının daha dikkatli olması gerekmez miydi? Asıl konuya geliyorum... Olayı tamamen Cüneyt Çakır’a yükleyip, idari ve teknik hataların üstünü örtmenin bir anlamı yok. Bir başarısızlık var. Bunun bedelini de hakem ödememeli. Hakemleri benden çok eleştiren kimse yoktur. Üstelik TFF bünyesinde olup, fahri çalışan biri olarak...
Başarısız bir kulüp başkanı, devir töreni yapıyor. Devir töreninde eski başkan, yeni başkana diyor ki, “Sana 3 mektup bıraktım. Başın sıkışınca sırayla bunları aç...” Önce iyi giden işler kötüleşmeye başlayınca ilk mektubu gidip açıyor yeni başkan. Mektupta, “Geçmiş yönetimi suçla” yazıyor. Öyle yapıyor. Bir süre sonra işler yine kötü gidiyor... Bu kez ikinci mektubu açıyor. Yazan şu, “Yanındakileri suçla...” Yanındakileri suçlamak da çözüm getirmiyor, sorunlar daha da büyüyor. Sonunda üçüncü mektubu açıyor. Mektupta şu yazıyor: Üç mektup bırak ve git...
Evet sevgili Başkan... Seni bu duruma, çevrendekiler getirdi. Sana yalan söylediler, yanlış yola sürüklediler. Lütfen çevrendeki temizliği tam yap, kimsenin gözünün yaşına bakma. Bu idari ve teknik kadro da dahil. Yoksa, gerçekten 3 mektup bırakma zamanın o zaman gelecek. Ama bunu istemem.

25 Aralık 2008, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lincoln yetti‘’

Cüneyt Çakır’ı hakemlik açısından benden çok, bir de babası Serdar Çakır sever. Ya Cüneyt Çakır doğrusunu yapıyor, ya da diğerleri Beşiktaş’ı yakıyor. Belediye maçında Mehmet Yıldız’ın pozisyonu gol, dün Servet’in pozisyonu gol, Nobre’nin, Belediye maçında attığı faul. Arda kart istiyor, geç, Lincoln istiyor; geç, ama Delgado, ‘Ben yapınca veriyorsun’ dediğinde kırmızı. Doğrusu Cüneyt Çakır’ın yaptığı ama, eyyamcılarınki değil. Maalesef onlarınki de hep Beşiktaş’a denk geliyor.
Neden Denizli rakibi düşünüyor? Bilmiyorum. Bırak, rakip seni düşünsün. Sen oyununa bak. Zaten bu kafada oynadığından, kaybettin. Oynamadın, oynatmadın da... Faul istatistiğine bir bak. Galatasaray’dan 4 misli fazlasın. Denizli’ye şunu söylemiştik: “Adama yer arama” diye. 1 haftadır idmanlarda Toraman’ı denedin. Elinde bir de Ali Tandoğan var. Sen orada Ekrem’i deniyorsun. Arda, o bölgeyi yol geçen hanına çevirdi. Elinde bir de Tello var, o halde Seric niye sahada?..
Yani Mustafa Denizli yanlış yerde yanlış adamları oynatarak Galatasaray’ın ekmeğine yağ sürdü. Biz de maçtan önce ne diyorduk: “Adama yer arama hocam, sıkıntıya düşersin”.

22 Aralık 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kötünün iyisi‘’

Yıllardır Beşiktaş, sol kanatta hep sıkıntı yaşadı. Sonra da Üzülmez’e her şeyi söylediler. Sol bek yok, sol iç yok, sol açık yok... 76. dakikada Seriç girdi, o da ne kadar akıllı transfer yapıldığının belgesi! Arkaya hiç bakmayan Denizli, geleceğe de bakmadı; Emre Özkan harcandı gitti. İnşallah Denizli’nin ayakları yere basmıştır. Bu kadar hayal sattıktan sonra dün geceki Ankaragücü’ne karşı bile sıkıntı yaşaması onu biraz kendine getirmiştir. Aslında maçtan önce her şey güzel başlamıştı. Bursa-Trabzon maçının skoru sahada oyuncuları biraz kıpırdatır düşüncesindeydim. Ama 90 dakika değil, maç 45 dakika oynandı. 46. dakikadan 90. dakikaya kadar geçen 45 dakikalık dönemi geri istiyorum. Hayatımda bu kadar sıkıntı yaşadığım inanın bir 45 dakika daha olmadı. Herkeste hata yaparım korkusu vardı.
Bu maç son 5-6 sezonun en kötü Beşiktaş tribününün önünde oynandı. Yani Beşiktaş tribünleri de dün formsuzdu. Tabii ki bir de Galatasaray maçının sıkıntısı var. Rüştü, Cisse, Toroman, Serdar Özkan ve Nobre’nin sarı kart sınırında olması ister istemez oyuncuları ikili mücadelelerden uzak tuttu. Holosko-Nobre-Delgado... Bakınca ustalar, gol ayakları. İlk 45 dakika oyun 6-0 olmalı, kaçan goller saç baş yoldurttu. Ama sadece ilk yarı olan bu.
Ve bir de benim anlamadığım olay var. O da Yunus Yıldırım’a bir şeyler söylemek istiyorum. Nobre, kafana öyle bir yerleşmiş ki, her çıktığı pozisyona, yatarak aldığı her topa faul çaldın. Ama Nobre’ye faul yapmadılar, Nobre’yi dövdüler, göz yumdun, aynı İstanbul Büyükşehir Belediye maçında olduğu gibi.
İnşallah bu skor kötü moralleri düzeltmiştir, Galatasaray maçına iyi olur ama görünen o ki eğer Denizli ayaklarını yere basmazsa orada da büyük sıkıntı yaşarız.

14 Aralık 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bayram zehir oldu‘’

Son 3 haftadır kazanamayan bir Ankaraspor, üstelik golü de yok. Şans bu ya, golcüsü De Nigris de yok. Mehmet Çakır’ın olmaması da çabası. Bunlar şimdi bir tarafa... Belli ki Denizli, Fenerbahçe maçında almış olduğu eleştirilerden olacak, Nobre’yi ve Bobo’yu çift santrfor oynatıp, gol istiyor. Ancak bu ikiliyi oynatıyorsan, o halde bunları topla buluşturacak adamları da oynatman lazım. Sahaya kum atılmış, ayakta durulmuyor. Hani halı sahalar vardır ya, ilk günlerinde oynarsın ve ayakların hep kayar... İşte dün öyleydi Delgado sahada. Yani Nobre ve Bobo’yu oynatacak Delgado, 70 dakika ayakta bile duramadı. Bunu taraftar bile gördü ama, Denizli göremedi.
Şimdi bir parantez açayım. O da İlker Meral’e. Sakın olaki, Ankaraspor’un galibiyetine gölge düşürüyorum gibi düşünülmesin. 44 ve 67. dakikada Beşiktaş’ın 2 penaltısını yedi. Bana göre verdiği en olumlu karar; Sivok’u atmaktı. Biz tribünden penaltıları gördük, o göremedi. Acaba Bünyamin Gezer’den sonra pansumana mı gelmişti?
Rüştü’yü kutluyorum. Allah’tan günüdeydi. Düşünün!.. Beşiktaş’ın en iyi oyuncusu kaleci Rüştü. Farkı öneldi ancak, şu degaj işinden bir vazgeçse. Çünkü bütün degajları duvara çarpmış gibi geri dönüyor ve kendine tehlike yaratıyor. Herkes İbrahim Üzülmez’e tepki koyuyor. Taraftar, ısınma sırasında tüm oyuncuları teker teker çağırırken, Üzülmez unutuldu. Kimin aklına geldiyse, en son çağrıldı. Ama Üzülmez dün de takımın iyisiydi, yarın da bu takımın iyisi olacak. Eğer daha fazla konuşan olursa ayıp olacak. Takım arkadaşlarının da onu örnek almasını isterdim. Bayram zehir oldu.
Aykut Kocaman’ı da kutluyorum. Taş gibi bir takımı var. Kocaman, kulübedeki hassasiyet ve canlılığını keşke Fenerbahçe maçlarında da gösterse.

07 Aralık 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aferin Gezer‘’

Denizli’nin sahaya çıkardığı kadroyu ve oyun anlayışını tartışalım, tartışacağız da. O ayrı bir konu, cepte dursun. Satırlar buna yeter mi bakacağız. Ama Bünyamin Gezer, maça öyle bir çomak soktu ki, işin içinden hiçbirimiz çıkamadık. Denizli ve Beşiktaş takımı nasıl çıksın. Açık ve net söylüyorum. Fenerbahçe’nin atmış olduğu ikinci gol ofsaytın ağa babası. Hele Cisse’nin atıldığı pozisyonlar var ki, onlara sarı kart gösteren hakemin apoletini sökmek lazım. Sorarlar adama; ‘Cisse’ye gösterdiğin sarı kart, Lugano’nunkinden; Gökhan Gönül’ün Delgado’ya yaptığı pozisyondan daha mı ağırdı’ diye. İkinci yarı çıkmışsın bütün takdir haklarını Beşiktaş lehine kullanıyorsun. Oldum olası Bünyamin Gezer, seni sevmedim, hakemliğini de sevmedim. Yıllar önce, seni üst klasmana çıkarttıkları Kayseri’de 3. Türkiye Ligi terfi müsabakalarında sana notumu vermiştim. Ama düzen böyle istedi, seni yukarı çıkardı. Şimdi yine yüzünün karalığından seni havaya sokacaklar ama, bil ki Bünyamin Gezer, 3 hafta önce 6 günde sana 3 maç yönettirdiler. Sana, ‘Turist rehberi misin?’ dedim. Senden rehber de olmaz.
Şimdi bekliyorum... Yıldırım Demirören, İsmet Arzuman’a, Vedat Yüksel’e gösterdiği tavrı sana da gösterecek mi?.. Dünün bana göre en güzel yönü; lider Fenerbahçe PAF Takımı’nı Fikret Demirer’in talebelerinin 4-1 yenmesi. Denizli’ye yer kalmadı. Onu da hafta içi yazacağız.

30 Kasım 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çok istedi‘’

Aslında Rıza Çalımbay son yarım saat içindeki oyun anlayışını, ilk 60 dakika içinde uygulasaydı, skor çok daha farklı olurdu. Ancak Beşiktaş dün kazanmayı çok istedi. Gündüz maçı ve cumartesi skorları Mustafa Denizli ve takımının ayranını kabartmış ve sahaya da bu yansımıştı.
Eskişehirliler 60 dakika içinde, oynamaktan daha çok oynatmamayı düşünüp, uzun toplarla Youla’yı kullanmak isteyince Beşiktaş defansını her konuda rahatlatmıştı. Buna rağmen Denizli’nin Toraman ile Youla’yı, Üzülmez ile Serdar Özbayraktar’ı bire bir oynatması, bence gereksizdi. Çünkü rakip üstüne gelmiyordu. Kara Kartal, adam markajından çok, alan markajı yaparak oynasa skor daha farklı olabilirdi.
31. dakikada muhteşem bir gol vardı sahada. Gol vardı da, geçersiz sayıldı. Yardımcı hakem Murat Şahin’in yeri de çok iyiydi. Ligin en tecrübeli yardımcı hakemlerinden biri olan Şahin’in bayrağı, onun dününe hiç yakışmadı. Buna rağmen konsantrasyonunu bozmadan, bana göre iyi bir maç yönetti. Ancak hakemliğini her zaman beğendiğim Hüseyin Göçek’in, Eskişehir’in sert futboluna prim tanıması sıkıntı yarattı ama aynı hoşgörüyü Beşiktaş’a göstermedi.
Denizli’nin oyun anlayışı yani 4-4-2’de, 2 kenar oyuncusu yardıma gelmeyince, zaten çıkmayan Eskişehirspor defansında Nobre yalnızları oynadı. Çünkü haftalardır arkasında ona yakın oynaması gereken Delgado yine kayıptı. Merak ediyorum ne zaman ortaya çıkacak. Holosko da biraz kıpırdama var. Dünkü asisti inşallah Fenerbahçe maçına pozitif yansır. Çünkü seyirci Eskişehir’den daha çok Fenerbahçe ile uğraştı. Dün de herkesin aklı, fikri derbideydi.

24 Kasım 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fırsat teptiler‘’

Kağıt üzerinde 5 tane santrfor var: Bobo, Nobre, Holosko, Batuhan ve Delgado. 17 korner atılıyor, sayısız ölü top var, ama gol yok. Beşiktaş’ın belki de en zor deplasmanıydı, en rahat pozisyon bulduğu maçıydı. Olmadı... Neden?
Maçın en suçsuzları sahadaki oyuncular. Oyuncular gergin geçen bir seyahatin ardından, yöneticilerin çirkinliklerle dolu açıklamaları önünde mücadele ettiler. Tabela değişmedi, ama Ekrem Dağ iyiydi.
Golün güzelini atma sevdasından uzak olsaydı, Nobre, Gökhan, Delgado, Ali ile Beşiktaş öne geçebilirdi. Uğur, Serdar Kurtuluş ve Özkan kulübede, Ekrem, Ali ve Tello sahadaydı. Boy ortalaması 1.65... İyi mi oldu diye sorarsanız, top Beşiktaş’tayken iyi, ama rakipteyken sıkıntı var. Ne Delgado’yla oluyor, ne Delgado’suz. Holosko’ya ne olduğunu ise hâlâ çözemedim. İkinci yarıda Uğur gibi güçlü bir oyuncuyu beklerdim. Ama Denizli, rakibi tek ısıran futbolcu olan Nobre’yi çıkardı. Bobo ile Serdar Özkan takımı frenledi. Bunun farkına varan hoca, Delgado’nun yerine Batuhan’ı sahaya sürdü, iş tamamen doldur-boşalta döndü.
Son sözüm yetkisi olmayan yetkililere... Hafta içinde Orhan Yıldırım yazmıştı, ‘Sayın Vali...’ diye. Ben de ekleyeyim: Sayın Vali’nin yanında oturan Bursa Emniyet Müdürü hemen görevi bırakmalı. Elinize tarihi bir fırsat geçmişti ancak siz geri teptiniz. Ben 34 plakalı aracım ile stadın kapısına kadar girdim. Hiç birşey olmadı. Artık ilk adım İstanbul’da atılacak.

17 Kasım 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rehber Gezer‘’

Kupa statüsü çok farklı. Bir üst tura çıkmak için deplasmanda mutlaka puan alman lazım. Beşiktaş 1’i beklerken, 90’da 3’ü aldı ve bir üst turu garantiledi. İçeride alacağı 3 puan yeter, çünkü kupanın son maçında ‘bay’... Gerisini diğer takımlar düşünsün.
Delgado, Cisse, Sivok, Rüştü yok. Holosko, Nobre kulübede. Denizli biraz risk aldı, zayıf halkaların tamamı sahadaydı; Seriç, Ekrem, Serdar Özkan, gol atmasına rağmen Bobo.
İlk 10 dakikada kaleci Hakan, ‘şamar oğlanına’ döndü. Trabzon sağdan vuruyor, soldan vuruyor. Bir türlü olmuyor. Bunu hisseden Denizli, 4’lü defanstan vazgeçip 3’lüye döndü. Orta sahayı ise 5’ledi.
Toraman, Zapotocny, Gökhan Zan dün çok iyiydi. Ancak kenarlar, yarım Yattara’ya rağmen yol geçen hanı gibi. Beşiktaş bu sistemde kenarlarına mutlata çare bulmalı.
Yarım takım, yarım sahada iyi sonuç. Yani Beşiktaş Bursa maçına dönük hiç yorulmadı. Yarım sahada top oynadı, ‘uzun toplarla nasıl olsa pozisyon bulurum’ dedi. Nitekim golleri de buldu.
Ancak gelelim Bünyamin Gezer’e... Geçen hafta pazartesi Rize’de, pazar günü Gaziantep’te, hangi rapor geldi ki salı günü Trabzon’da? Tur operatörü olsa, bu kadar geçmez. Üstelik Galatasaray-Tarbzon maçının skandal hakemiyken.. Ve dün gece de 53. dakikada skandalı yaratıp, Beşiktaş’ın 3 puanını gasp ediyordu. Zapatocny, Yattara’ya dokunmadı bile. Bizler Gineli’ye sarı beklerken, Zapo sarıyı yedi. Zapotocny’e bu kadar kolay sarı gösteren Bünyamin Gezer, Egemen ve Song’u nasıl es geçti, nasıl sahada tuttu, o da onun becerisi. Bir önemli konu daha var, Zapatocny bu karttan sonra ikili mücadelelerde zıp zıp oynadı. Çünkü aklında Bursa maçı vardı ve göreceği bir kırmızı kart onu yakardı. Ancak son dakikada attığı temiz kafa golüyle, Bünyamin Gezer’e güzel bir ders verdi.
Aferim MHK’ye, Gezer’in ismine layık, gezdirerek Trabzon’a yolladı ama o da işlemi tamamlayamadı, anlayana...

12 Kasım 2008, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI