Arama

Popüler aramalar

‘’Bu maç zor ötesi mi?‘’

Her açıdan ilginç bir ilk devre... Topla yarıya yarıya fazla oynayan (35’e 65) Lille, ancak görüntüde etkin olduğu varsayılan Fenerbahçe! Neden varsayılan diyorum, çünkü biri hariç Lille kalecisi Lucas Chevalier’in kurtarışları daha çok doğrudan tuttuğu, yere gelen vuruşlardı. İstatistiklerin ‘büyük şans’ olarak nitelediği duruma en yakın tek pozisyon ise yine Lille’den geldi. Topla oynama oranına göre ise orantı tersti! Fenerbahçe 8, Lille ise 4 orta yapmıştı.

Can havliyle oyun

Rakip sakin, temkinli, antrene ettiklerini uygulamaya çalışıyordu. Geriden topla güvenle çıkarken çoğunlukla Fenerbahçe takımını koparıp, orta sahada verimli alanlar buldularsa da ceza sahası içinde etkisizdi. İlk devrenin genel gidişatı maçın son 30 dakikadaki planlamaya bağlı olarak tempo ve pozisyon kazanacağıydı... Bu da esasen ‘can havli’yle oynama anlamına gelecekti ki, bu risk demekti. Lille topu gezdirdikçe top peşinde koşan Fenerbahçe’nin ağır ağır oyundan düşeceği tahmin edilebilirdi.

Lille topu bıraktı

Jose Mourinho önce 63’te öne Youssef En-Nesyri’yi gönderdi. Ardından Bruno Genesio 80’de iki oyuncu değiştirip oyununu bozunca o zamana dek elinde tuttuğu topu bırakıverdi. Hâl böyle olunca 85’te Cenk Tosun’u da oyuna gönderdi Mourinho. Ve nihayet taç atışından golü bulup maçı uzattı Fenerbahçe... Ancak maçın belki de en iyi oyuncusu Jaden Osterwolde’nin dengesinin bozulduğu anda eline gelen top nedeniyle Fenerbahçe yolculuğuna Avrupa Ligi’nde devam etmek zorunda kaldı. Şimdi düşünelim, diyelim ki Mourinho haklı ve Türkiye Ligi zor bir lig... Peki bu maçı nasıl tanımlayacağız? Zor ötesi olarak mı?

14 Ağustos 2024, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Kazanmak için oynadı‘’

Kenardaki iki teknik direktörün Almanya ve Hollandalı olduğu maçın sahadaki 22 oyuncusundan sadece dördü, ‘’yerli ve milli’’idi! Evet, baktım Zeki Yavru da 2013’te A2 milli olmuş. Buna rağmen maçın ilk 30 dakikasında dişe dokunur pek bir şey göremedi hiç birimiz. Ancak Beşiktaş tıpkı Süper Kupa maçında olduğu gibi hücumda etkin görünmese de sahada doğru duruyordu.. Ve nihayet 31’de Ciro Immobile, Semih Kılıçsoy, Rafa Silva üçlüsüyle gayet sade ama bir o kadar da pratik bir kontratak golü buldu. Ardından iyi düşünülmüş ve de çalışılmış görünen bir korner organizasyonunda alanı rahatça boşaltarak, ikiyi!..

Oyundan da düştüler

Beşiktaş’ın gol için yüksek yüzdeli verimli oyunu karşısında bocalayan Samsun ikinci devre de topu hevesle kullandı ama rakibi sahayı güvenle parselledikçe gayretleri verime dönüşemedi. Üstelik büyük güç harcayarak hücuma taşıdıkları topları ısrarla şutla tamamlamaya çalıştıkça oyundan da düştüler. Beşiktaş ise sakindi. Nasıl kazanılacağının formülünü bulmuşçasına sükunetle sürdürdüler maçı. Bizim ülke klişelerinden biri de; ‘’Kötü oynarken de kazanmayı bileceksin’’dir. Beşiktaş kötü oynamadı, kazanmak için oynadı. Samsun zorlamadı, Beşiktaş da zorlanmadı. 5 dakikada buldukları iki gol daha çok sayıda antrenman yapmak için onlara galibiyetle başlama fırsatı yarattı. Çünkü aynı oyuncularla ne kadar çok antrenman, o kadar gelişkin oyun…

12 Ağustos 2024, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe için umut var!‘’

Maçın ilk devresinde top ağırlıklı olarak Lille’de olsa da ‘Fırsat açısından’ iki takım da bir birine yakındı. Evet, ilk devre Fenerbahçe’nin en iyisi kurtardıklarıyla Dominic Livakoviç ise en kötüsü de kaçırdıklarıyla Edin Dzeko diye anılabilir. Bu da oyun değil ama fırsatlar açısından Fenerbahçe’nin pekala rakibiyle eşit olduğu anlamına gelir. Dzeko karşı karşıyalardan birini atabilse çoğu yazı çoğu yorum eksen değiştirecekti şüphesiz. Beri yandan, bir teknik adam için en can yakıcı anlardan biri kaçanlar ise bir diğeri taç atışından yenen goldür. Jose Mourinho tam da bunu yaşadı maçta. Jaden Osterwolde’nin rakibinden önce kayarak taça gönderdiği top hemen dönüşte yine ona çarparak gol oldu! İkinci devre Fenerbahçe’nin silkineceğini tahmin etmek zor değildi. En azından bu oyuncuların bu teknik adamla böyle oynamayacağı tahmin edilebilirdi. Nihayet devre başlar başlamaz Saint-Maximin’in golle burun buruna geldiği organize ataklara şahit olduk. Ancak uzun sürmedi. 58. dakikada Lille’in bu devredeki ilk atağı sayılabilecek duran toptan Fenerbahçe stoperlerinin şaşkın bakışları arasına golle burun buruna gelişini de izledik! Ardından oyun biraz da faullerin etkisiyle Fenerbahçe’nin ulaştırmak istediği tempoya bir türlü çıkarılamadı.

Tavırları gözden kaçmamalı

Nihayet 80’de sanırım maçı anlatan arkadaşımız Alp Özgen’in sözleri İrfan Can Kahveci’ye ulaştı ki (!), o da sol ayağını konuşturdu! Tam maç berabere bitecek derken üçüncü uzatma dakikasındaki çoklu bir Lille hücumunda yine gol buldular. Genel olarak dengede giden maç Fenerbahçe açısından kaybedildi ama Mourinho’nun bu maç öncesi ’Yaklaşık 40 antrenman yaptık’ dediği veriye rövanşa kadar 4-5 antrenman daha ekleneceği düşünülürse ikinci maç için umutvar olunacaktır. Son olarak... Büyük ihtimalle Rade Krunic’in ilk 11’de sahaya gönderilmiş olmasını çoğu Fenerbahçeli anlayamamıştır... Bunu anlayabilmeleri için son Lugano maçında oyuncularına yaşattıklarını ve de takımlarını artık kimin çalıştırdığını düşünmelerini öneririm. Ve de Kruniç oyundan çıkarken takım arkadaşlarının tavrını gözden kaçırmamalarını...

07 Ağustos 2024, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Aldatıcı olabilir‘’

Geçen sezon kıyametin koptuğu ‘Süper Kupa’mızın bu sezon başlamadan oynanan maçının ilk yarısı 30. saniyedeki gol ile tamamlandı! Karşılıklı iki üç kırık dökük gol girişimi, o kadar. Gerisi nafile çaba… Beşiktaş golünde büyük hatanın Victor Nelsson’dan geldiğini düşünenimiz kuşkusuz ki çoktur! ‘Top oraya nasıl geldi?’ ile ilgilenenimiz ise aynı oranda azdır! Lakin bu düşük yoğunluklu maçın genelde hakimi Beşiktaş’tı. Pas trafiğinde de, rakibi etkisiz hücumlara yönlendirmede de, kapılan toplarda etkili olmaya gayret etmede de Galatasaray’a göre baskın olan onlardı. ‘Baskın’ dediysem Galatasaray’a göre ‘Baskın’! İzleyenler görmüştür, hazırlık maçlarından buraya gelen Galatasaray pek de iç açıcı performanslar gösterememişti. Oysa rakibi Beşiktaş, adım adım ilerliyordu. Nitekim bu maça yüksek etki koymadan ama futbol için en gerekli olan ‘Düzeni koruyarak’ sezona kupa moraliyle girmeyi bildiler. Üstelik topa daha az temas ederek! Ancak ‘Verimlilik istatistiği’nde daha iyi olan da onlardı. Belki bu maç iki gol attığı için Ciro Immobile ve kupayı kazandığı için Beşiktaş’a yazacaktır, bilemem ama sezon başının kazanmak ve kaybetmek konusundaki aldatıcılığına kanmamak gerektiğini iyi bilirim.

Sorunu doğru görmeli...

Yine de Beşiktaş açısından geçen sezonunun rahatsız edici belirsizliğine karşı gayet olumlu bir başlangıç ve hocası Giovanni van Bronckhorst için pozitiflerle dolu bir başlangıç oldu. Hele ki penaltı ve sonrasında gelen dördüncü gol lig için bir gözdağı niteliğindeydi denecektir. Beşinci gol ise Beşiktaş sevincinden daha çok son şampiyon Galatasaray’ın ıstırabıydı sanki! 30 yaş ortalamalı iki takımdan Galatasaray’ın kupayı kaybetmesini ‘Transfer yap(a) maması’na bağlayanlara kulak asmayın. Futbol, tüm etkinlikler gibi bir antrenman dolayısıyla tekrar oyunudur. Ortada gözle görünen bir sorun varsa nedeni de çözümü de bulmak zor değildir ancak öncelik sorunu doğru görmektir.

04 Ağustos 2024, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Galip sayılır bu yolda mağlup!‘’

Evet, ‘’ekol’’ önemli lakin tek maçlık turnuvalarda ‘’ekol’’ kadar o maçlık planlar da belirleyici oluyor. Grup aşamalarından sonra şampiyonanın hazır görüneni Avusturya’ya karşı ne yaptıysa ilk devresinde Hollanda’ya da benzerini yaşattı Milliler. Portekiz maçının ardından haniyse ülkemizden sınırdışı edilmesi istenen (!) bir dille eleştirilen Vincenzo Montella sağlam savunma kurgusuyla önce Avusturya ardından da Hollanda’yı paralize etti uzun süre! Dakikalar ilerledikçe sahaya yayılış ve takım duruşu konusunda bizimkiler farklarını adım adım gösterdi. Öyle ki Arda Güler’in arka direğe kestiği top anında havadaki üç oyuncumuz da stoperdi. Kaan Ayhan, Abdülkerim Bardakçı ile golü atan Samet Akaydın! Sanırım ne Ronald Koeman ne de Guus Hiddink bu kadarını beklemiyordu. Elbette Virgil van Dijk da!… Orta saha ile savunma bağı o denli güçlüydü ki en öndeki Barış Alper Yılmaz’ın toplu ya da topsuz öne doğru her koşusu ‘’Bir şeyler olacak’’ dedirtiyordu izleyenlere.

Takımı şöyle bir söktü

60’ların ortalarına doğru yavaş yavaş ritmimiz düşmeye başladı. Ancak rakibin golünden sonra Montella biri zorunluluktan takımı şöyle bir söktü ve Okay, Kerem, Zeki ve Cenk ile yeni bir ivme yakaladı bizimkiler. Ardından ihtimale oynayan Montella son olarak Semih Kılıçsoy’u da gönderdi sahaya. Takım yapması gereken her şeyi yaptı. Hatta 90+1’de kalecileri Bart Verbruggen tıpkı Avusturya maçında Mert Günok’un yaptığı gibi Semih’in vuruşunu çizgiden çıkardı. Yani her şeyi yaptı bizimkiler ama olmadı! Ne diyordu eskiler; ‘Galip sayılır bu yolda mağlup’’! Yolu doğru bu takımın...

07 Temmuz 2024, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Yeteneğin katkısı kolektifin gücü!‘’

En küçük sıkıntıda birbirini yerden yere vurmaya hazırların ülkesinde teknik direktör olan Vincenzo Montella takım kaptanı Hakan Çalhanoğlu’nun yokluğunda altı savunmacılı bir formasyonla sahaya gönderdi takımını. İyi de etmiş göründü. Maç başlar başlamaz üç pozisyon vardı! İlkini ve üçüncüsünü kullanamayan Avusturya, ikincisinde golü bulan Türkiye’ydi. Üstelik altıncı gol turnuvada ilk kez bir duran toptan Merih Demiral ile gelmişti. Yani 6 golü 6 farklı oyuncu atarak rakip yine şaşırtılmıştı! İlk devre öyle ilerledi ki, Montella’nın ‘’Kulüp takımı niteliğinde’’ dediği Avusturya’ya karşı topu neredeyse eşit kullandı Milli Takım. Pozisyon vermedi değil milliler ama temkinli ve tedirgin edici tarzlarıyla Ralf Ragnick takımının önceki maçlara göre kolektif oynamasını da engelledi. İkinci devre de benzeri kurguyla başlayıp öyle devam etti. Ülke ‘’yeteneklilerden’’ bir şeyler beklerken belirleyici olan ‘’direnç’’ ve ‘’kolektif bilinç’’ oldu. Nihayet ilk devre olduğu gibi ikinci devredeki ilk kornerde yine aynı ikili Arda/ Merih işbirliğinden ikiyi buldu bizimkiler. Ne var ki, bir kornerden de Avusturya’nın golü geldi. Her şeye rağmen dayanışması yüksek Milli Takım her bir oyuncusunun tüm gayretiyle çeyrek finale kalmayı başardı.

Gurur duyacaklar...

Portekiz maçından sonra Montella ile ‘’yetenekli’’ buldukları dışındakilere ağzına geleni söyleyip, etmediğini bırakmayanlar şimdi bayrağı en yukarda tutanlar olacaktır muhakkak. Gurur duyacaklar, alınlardan öpecekler yetmeyecek hâlâ ‘’en yetenekli’’yi, ‘’en iyi arayacaklar’’… Oysa en iyiler oynayan, oynamayan, giren ya da çıkanlar dahil bir takım olarak baştan beri karşılarındaydı...

03 Temmuz 2024, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Direkten dönerek yola devam!‘’

Ülkenin beklediğine yakın bir ilk 11 sahada... Arda Güler ile Kenan Yıldız gibi ‘’saf yetenekler’’ kadroda, üstelik topla oynamada yüzde 71’e yüzde 29 üstünlük bizimkilerde ancak zeminde olan biten bu yönde değil. Üstelik rakip muazzam bir hakemlik yorumuyla 20. dakikadan itibaren 10 kişi. Ne var ki net iki gol pozisyonunun içinde olan takım Çekya! Bir şeyler yapmak lazımdı. Montella ikinci devreye Salih Özcan ile ‘’Adam İtalyan. Ben hiçbir yerde bu kadar taktik antrenman yapmamıştım’’ diyen Kaan Ayhan’ı değiştirerek başladı. Ve işler değişti. Eksik rakibe karşı top gezdirmekte de kullanmakta da daha iyidir. Derken bir toplu ve çeşitli hücumda gol atmak için her şeyi denerken İsmail Yüksek neticede önüne düşen topu Hakan Çalhanoğlu’na aktardı ve sadece İtalya’nın değil ‘‘ülkenin de en iyisi’’ golü yaptı. Devamında Barış Alper Yılmaz aktı rakip aut çizgisine pas atmak yerine şut çekince ikinci golden oldu bizimkiler. Denecek ki, ‘’Mert Günok topu elinden kaçırmasa eksik takımdan gol yemeyecektik’’! Ne var ki ‘’saf yetenek’’ Arda ile Kenan’ın takım lehine katkısını konuşacak az sayıda insan olacaktır.

Öte yanda ‘’averaj takıma’’ varsayılan Gürcistan grubun en dişlisi Portekiz karşısında öndeydi. İşte bu çok az ‘’futbol bilgini’’nin tahmin edebileceği bir durumdu! Yani Çekya beklenmedik bir şeyler yapabilse belki de bugün eve dönmüştük. Nihayet Çekya’nın manasızca uzun vurduğu bir topun dönüşü Cenk Tosun’un golüyle hepimizi sevindirirken epey bir ‘’yetkili/ etkili’’yi de kurtardı. Kısaca… ‘’Alan/zaman’’ oyunu olan futbol epeydir sadece ‘’yetenek’’le oynanmıyor, oynanamıyor. Tüm takım oyunlarında olduğu gibi belirleyici olan dayanışma kültürü ve takım kolektifidir. Bu da bizim ülkede henüz olgunlaşmış bir yaklaşmış değil.

27 Haziran 2024, Perşembe 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Duruşumuz problemli‘’

Savunmayla ilgili görünen sorunları bertaraf etmek için ilk maça göre örneğin Arda Güler benzeri bazı oyunculardan tasarruf etmeyi uygun bulmuş olmalı Vincenzo Montella… Lakin gerçek sorunun tam da savunmanın göbeğinde olduğu ve tüm savunma dengesizliğinin ağırlıklı olarak buradan kaynaklandığı apaçık ortadaydı. Abdülkerim ile Samet’in nice eksiğini görmek oynadıkları takımların özgül ağırlıkları nedeniyle pek mümkün olamıyordu. İki maçtır oluyor işte… Gören gözler hariç elbette. Maçın başındaki bir kaç girişimde örneğin Kerem Aktürkoğlu’nun da vuruş yetersizliğinden öte oyun bilgisi eksiğini göstermiyordu bizim ‘’Süper Lig’’! Görüldü ki, sorun çocuklarda değil daha çok ‘’öğretmenler’’deydi. Portekiz pek de zorlanmadan maçı 0-3’e getirdi. Aslında aman aman bir şey de yapmadılar. Sadece sahada doğru durdular o kadar.

Altıntop neresinde...

Bizimkilerin sahadaki duruşu o kadar problemliydi ki, aslında bizim stoperlerden biri gibi oynayan Cristiano Ronaldo’ya rağmen zorlanmadan skoru buldular. Beri yandan maç önünde televizyon kanallarında özellikle eski futbolcu ya da futbolcu/teknik adamların suya tirit analizleri de evlere şenlikti doğrusu. Hele Ukrayna, Arnavutluk ya da Gürcistan gibi takımların ‘’averaj takımı’’ olacağını iddia edenler!.. Acaba Hamit Altıntop bu bu sürecin neresinde görüyor kendini? Onun bize ihtiyacı yoktu ama bizim hangi ihtiyacımızı gideriyor kendileri gibi bir soru Çekya maçının ardından sorulmak üzere bir kenarda dursun şimdilik!…

23 Haziran 2024, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI