Arama

Popüler aramalar

‘’Fenerbahçe için umut var!‘’

Maçın ilk devresinde top ağırlıklı olarak Lille’de olsa da ‘Fırsat açısından’ iki takım da bir birine yakındı. Evet, ilk devre Fenerbahçe’nin en iyisi kurtardıklarıyla Dominic Livakoviç ise en kötüsü de kaçırdıklarıyla Edin Dzeko diye anılabilir. Bu da oyun değil ama fırsatlar açısından Fenerbahçe’nin pekala rakibiyle eşit olduğu anlamına gelir. Dzeko karşı karşıyalardan birini atabilse çoğu yazı çoğu yorum eksen değiştirecekti şüphesiz. Beri yandan, bir teknik adam için en can yakıcı anlardan biri kaçanlar ise bir diğeri taç atışından yenen goldür. Jose Mourinho tam da bunu yaşadı maçta. Jaden Osterwolde’nin rakibinden önce kayarak taça gönderdiği top hemen dönüşte yine ona çarparak gol oldu! İkinci devre Fenerbahçe’nin silkineceğini tahmin etmek zor değildi. En azından bu oyuncuların bu teknik adamla böyle oynamayacağı tahmin edilebilirdi. Nihayet devre başlar başlamaz Saint-Maximin’in golle burun buruna geldiği organize ataklara şahit olduk. Ancak uzun sürmedi. 58. dakikada Lille’in bu devredeki ilk atağı sayılabilecek duran toptan Fenerbahçe stoperlerinin şaşkın bakışları arasına golle burun buruna gelişini de izledik! Ardından oyun biraz da faullerin etkisiyle Fenerbahçe’nin ulaştırmak istediği tempoya bir türlü çıkarılamadı.

Tavırları gözden kaçmamalı

Nihayet 80’de sanırım maçı anlatan arkadaşımız Alp Özgen’in sözleri İrfan Can Kahveci’ye ulaştı ki (!), o da sol ayağını konuşturdu! Tam maç berabere bitecek derken üçüncü uzatma dakikasındaki çoklu bir Lille hücumunda yine gol buldular. Genel olarak dengede giden maç Fenerbahçe açısından kaybedildi ama Mourinho’nun bu maç öncesi ’Yaklaşık 40 antrenman yaptık’ dediği veriye rövanşa kadar 4-5 antrenman daha ekleneceği düşünülürse ikinci maç için umutvar olunacaktır. Son olarak... Büyük ihtimalle Rade Krunic’in ilk 11’de sahaya gönderilmiş olmasını çoğu Fenerbahçeli anlayamamıştır... Bunu anlayabilmeleri için son Lugano maçında oyuncularına yaşattıklarını ve de takımlarını artık kimin çalıştırdığını düşünmelerini öneririm. Ve de Kruniç oyundan çıkarken takım arkadaşlarının tavrını gözden kaçırmamalarını...

07 Ağustos 2024, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Aldatıcı olabilir‘’

Geçen sezon kıyametin koptuğu ‘Süper Kupa’mızın bu sezon başlamadan oynanan maçının ilk yarısı 30. saniyedeki gol ile tamamlandı! Karşılıklı iki üç kırık dökük gol girişimi, o kadar. Gerisi nafile çaba… Beşiktaş golünde büyük hatanın Victor Nelsson’dan geldiğini düşünenimiz kuşkusuz ki çoktur! ‘Top oraya nasıl geldi?’ ile ilgilenenimiz ise aynı oranda azdır! Lakin bu düşük yoğunluklu maçın genelde hakimi Beşiktaş’tı. Pas trafiğinde de, rakibi etkisiz hücumlara yönlendirmede de, kapılan toplarda etkili olmaya gayret etmede de Galatasaray’a göre baskın olan onlardı. ‘Baskın’ dediysem Galatasaray’a göre ‘Baskın’! İzleyenler görmüştür, hazırlık maçlarından buraya gelen Galatasaray pek de iç açıcı performanslar gösterememişti. Oysa rakibi Beşiktaş, adım adım ilerliyordu. Nitekim bu maça yüksek etki koymadan ama futbol için en gerekli olan ‘Düzeni koruyarak’ sezona kupa moraliyle girmeyi bildiler. Üstelik topa daha az temas ederek! Ancak ‘Verimlilik istatistiği’nde daha iyi olan da onlardı. Belki bu maç iki gol attığı için Ciro Immobile ve kupayı kazandığı için Beşiktaş’a yazacaktır, bilemem ama sezon başının kazanmak ve kaybetmek konusundaki aldatıcılığına kanmamak gerektiğini iyi bilirim.

Sorunu doğru görmeli...

Yine de Beşiktaş açısından geçen sezonunun rahatsız edici belirsizliğine karşı gayet olumlu bir başlangıç ve hocası Giovanni van Bronckhorst için pozitiflerle dolu bir başlangıç oldu. Hele ki penaltı ve sonrasında gelen dördüncü gol lig için bir gözdağı niteliğindeydi denecektir. Beşinci gol ise Beşiktaş sevincinden daha çok son şampiyon Galatasaray’ın ıstırabıydı sanki! 30 yaş ortalamalı iki takımdan Galatasaray’ın kupayı kaybetmesini ‘Transfer yap(a) maması’na bağlayanlara kulak asmayın. Futbol, tüm etkinlikler gibi bir antrenman dolayısıyla tekrar oyunudur. Ortada gözle görünen bir sorun varsa nedeni de çözümü de bulmak zor değildir ancak öncelik sorunu doğru görmektir.

04 Ağustos 2024, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Galip sayılır bu yolda mağlup!‘’

Evet, ‘’ekol’’ önemli lakin tek maçlık turnuvalarda ‘’ekol’’ kadar o maçlık planlar da belirleyici oluyor. Grup aşamalarından sonra şampiyonanın hazır görüneni Avusturya’ya karşı ne yaptıysa ilk devresinde Hollanda’ya da benzerini yaşattı Milliler. Portekiz maçının ardından haniyse ülkemizden sınırdışı edilmesi istenen (!) bir dille eleştirilen Vincenzo Montella sağlam savunma kurgusuyla önce Avusturya ardından da Hollanda’yı paralize etti uzun süre! Dakikalar ilerledikçe sahaya yayılış ve takım duruşu konusunda bizimkiler farklarını adım adım gösterdi. Öyle ki Arda Güler’in arka direğe kestiği top anında havadaki üç oyuncumuz da stoperdi. Kaan Ayhan, Abdülkerim Bardakçı ile golü atan Samet Akaydın! Sanırım ne Ronald Koeman ne de Guus Hiddink bu kadarını beklemiyordu. Elbette Virgil van Dijk da!… Orta saha ile savunma bağı o denli güçlüydü ki en öndeki Barış Alper Yılmaz’ın toplu ya da topsuz öne doğru her koşusu ‘’Bir şeyler olacak’’ dedirtiyordu izleyenlere.

Takımı şöyle bir söktü

60’ların ortalarına doğru yavaş yavaş ritmimiz düşmeye başladı. Ancak rakibin golünden sonra Montella biri zorunluluktan takımı şöyle bir söktü ve Okay, Kerem, Zeki ve Cenk ile yeni bir ivme yakaladı bizimkiler. Ardından ihtimale oynayan Montella son olarak Semih Kılıçsoy’u da gönderdi sahaya. Takım yapması gereken her şeyi yaptı. Hatta 90+1’de kalecileri Bart Verbruggen tıpkı Avusturya maçında Mert Günok’un yaptığı gibi Semih’in vuruşunu çizgiden çıkardı. Yani her şeyi yaptı bizimkiler ama olmadı! Ne diyordu eskiler; ‘Galip sayılır bu yolda mağlup’’! Yolu doğru bu takımın...

07 Temmuz 2024, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Yeteneğin katkısı kolektifin gücü!‘’

En küçük sıkıntıda birbirini yerden yere vurmaya hazırların ülkesinde teknik direktör olan Vincenzo Montella takım kaptanı Hakan Çalhanoğlu’nun yokluğunda altı savunmacılı bir formasyonla sahaya gönderdi takımını. İyi de etmiş göründü. Maç başlar başlamaz üç pozisyon vardı! İlkini ve üçüncüsünü kullanamayan Avusturya, ikincisinde golü bulan Türkiye’ydi. Üstelik altıncı gol turnuvada ilk kez bir duran toptan Merih Demiral ile gelmişti. Yani 6 golü 6 farklı oyuncu atarak rakip yine şaşırtılmıştı! İlk devre öyle ilerledi ki, Montella’nın ‘’Kulüp takımı niteliğinde’’ dediği Avusturya’ya karşı topu neredeyse eşit kullandı Milli Takım. Pozisyon vermedi değil milliler ama temkinli ve tedirgin edici tarzlarıyla Ralf Ragnick takımının önceki maçlara göre kolektif oynamasını da engelledi. İkinci devre de benzeri kurguyla başlayıp öyle devam etti. Ülke ‘’yeteneklilerden’’ bir şeyler beklerken belirleyici olan ‘’direnç’’ ve ‘’kolektif bilinç’’ oldu. Nihayet ilk devre olduğu gibi ikinci devredeki ilk kornerde yine aynı ikili Arda/ Merih işbirliğinden ikiyi buldu bizimkiler. Ne var ki, bir kornerden de Avusturya’nın golü geldi. Her şeye rağmen dayanışması yüksek Milli Takım her bir oyuncusunun tüm gayretiyle çeyrek finale kalmayı başardı.

Gurur duyacaklar...

Portekiz maçından sonra Montella ile ‘’yetenekli’’ buldukları dışındakilere ağzına geleni söyleyip, etmediğini bırakmayanlar şimdi bayrağı en yukarda tutanlar olacaktır muhakkak. Gurur duyacaklar, alınlardan öpecekler yetmeyecek hâlâ ‘’en yetenekli’’yi, ‘’en iyi arayacaklar’’… Oysa en iyiler oynayan, oynamayan, giren ya da çıkanlar dahil bir takım olarak baştan beri karşılarındaydı...

03 Temmuz 2024, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Direkten dönerek yola devam!‘’

Ülkenin beklediğine yakın bir ilk 11 sahada... Arda Güler ile Kenan Yıldız gibi ‘’saf yetenekler’’ kadroda, üstelik topla oynamada yüzde 71’e yüzde 29 üstünlük bizimkilerde ancak zeminde olan biten bu yönde değil. Üstelik rakip muazzam bir hakemlik yorumuyla 20. dakikadan itibaren 10 kişi. Ne var ki net iki gol pozisyonunun içinde olan takım Çekya! Bir şeyler yapmak lazımdı. Montella ikinci devreye Salih Özcan ile ‘’Adam İtalyan. Ben hiçbir yerde bu kadar taktik antrenman yapmamıştım’’ diyen Kaan Ayhan’ı değiştirerek başladı. Ve işler değişti. Eksik rakibe karşı top gezdirmekte de kullanmakta da daha iyidir. Derken bir toplu ve çeşitli hücumda gol atmak için her şeyi denerken İsmail Yüksek neticede önüne düşen topu Hakan Çalhanoğlu’na aktardı ve sadece İtalya’nın değil ‘‘ülkenin de en iyisi’’ golü yaptı. Devamında Barış Alper Yılmaz aktı rakip aut çizgisine pas atmak yerine şut çekince ikinci golden oldu bizimkiler. Denecek ki, ‘’Mert Günok topu elinden kaçırmasa eksik takımdan gol yemeyecektik’’! Ne var ki ‘’saf yetenek’’ Arda ile Kenan’ın takım lehine katkısını konuşacak az sayıda insan olacaktır.

Öte yanda ‘’averaj takıma’’ varsayılan Gürcistan grubun en dişlisi Portekiz karşısında öndeydi. İşte bu çok az ‘’futbol bilgini’’nin tahmin edebileceği bir durumdu! Yani Çekya beklenmedik bir şeyler yapabilse belki de bugün eve dönmüştük. Nihayet Çekya’nın manasızca uzun vurduğu bir topun dönüşü Cenk Tosun’un golüyle hepimizi sevindirirken epey bir ‘’yetkili/ etkili’’yi de kurtardı. Kısaca… ‘’Alan/zaman’’ oyunu olan futbol epeydir sadece ‘’yetenek’’le oynanmıyor, oynanamıyor. Tüm takım oyunlarında olduğu gibi belirleyici olan dayanışma kültürü ve takım kolektifidir. Bu da bizim ülkede henüz olgunlaşmış bir yaklaşmış değil.

27 Haziran 2024, Perşembe 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Duruşumuz problemli‘’

Savunmayla ilgili görünen sorunları bertaraf etmek için ilk maça göre örneğin Arda Güler benzeri bazı oyunculardan tasarruf etmeyi uygun bulmuş olmalı Vincenzo Montella… Lakin gerçek sorunun tam da savunmanın göbeğinde olduğu ve tüm savunma dengesizliğinin ağırlıklı olarak buradan kaynaklandığı apaçık ortadaydı. Abdülkerim ile Samet’in nice eksiğini görmek oynadıkları takımların özgül ağırlıkları nedeniyle pek mümkün olamıyordu. İki maçtır oluyor işte… Gören gözler hariç elbette. Maçın başındaki bir kaç girişimde örneğin Kerem Aktürkoğlu’nun da vuruş yetersizliğinden öte oyun bilgisi eksiğini göstermiyordu bizim ‘’Süper Lig’’! Görüldü ki, sorun çocuklarda değil daha çok ‘’öğretmenler’’deydi. Portekiz pek de zorlanmadan maçı 0-3’e getirdi. Aslında aman aman bir şey de yapmadılar. Sadece sahada doğru durdular o kadar.

Altıntop neresinde...

Bizimkilerin sahadaki duruşu o kadar problemliydi ki, aslında bizim stoperlerden biri gibi oynayan Cristiano Ronaldo’ya rağmen zorlanmadan skoru buldular. Beri yandan maç önünde televizyon kanallarında özellikle eski futbolcu ya da futbolcu/teknik adamların suya tirit analizleri de evlere şenlikti doğrusu. Hele Ukrayna, Arnavutluk ya da Gürcistan gibi takımların ‘’averaj takımı’’ olacağını iddia edenler!.. Acaba Hamit Altıntop bu bu sürecin neresinde görüyor kendini? Onun bize ihtiyacı yoktu ama bizim hangi ihtiyacımızı gideriyor kendileri gibi bir soru Çekya maçının ardından sorulmak üzere bir kenarda dursun şimdilik!…

23 Haziran 2024, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’'Top Arda'ya aşık'‘’

Fenerbahçe gündemi soğumaya başladığı son iki üç günde Avrupa Şampiyonası’ndaki ilk maçtaki, ‘Atmosfer basıncı’nın oluşması için reklamlardan medyaya kadar topyekun bir taarruz başlatılmıştı zaten. Maç tam da oluşturulmuş bu havaya uygun başladı. Savunma takımı olarak ünlenen Gürcistan’a karşı yüklendik ama çoğunda ‘Bilinçli’ görünmedik. Tempoyu ve pası yükselttiğimiz o daracık zaman diliminde iki gol bulduysak da biri ofsayta takıldı. Rakip ise az ama etkili geliyordu. Birkaç denemenin üzerine kendi ortalamalarına göre ciddi sayıda pas yaptıkları hücumlarında dar açıdan golü de buldular. Turnuva başından beri bir iki maç hariç görüldü ki çoğu takım arasında kapanmayacak farklar yok. Gürcistan da öyle.. Topu ele alma konusunda isteksiz görünseler de ele aldıkları toplar da ‘İş yapar’ göründüler. Yine de turnuvadaki ilk golümüzün organizatörü Hakan Çalhanoğlu’nu oyun içinde biraz daha öne doğru oynayacak biçimde topla buluşturabilsek işler daha rahat ilerleyecekti. Ancak rakip de bunu biliyordu ki çoğunlukla sırtı rakibe dönük toplar almak durumunda kaldı Çalhanoğlu. Yani maçı anlatan arkadaşımız Özkan Öztürk’ün ‘Bir duran top daha kazandık. Bunlar önemli gol seçenekleri’ mealindeki sözlerinin aksine oyuna tempo ve akışkanlık kazandırarak rakibi şaşırtacak olan Çalhanoğlu’nun özelliklerine uygun bir oyun inşa edemedik.

Çelmeyi bize takmadılar

Evet baskılıydık ama rakibin de buna hazırlığı var gibiydi. Nihayet rakip çıkarken ki ceza sahası içinde hamlede geciktiği için topu rakibe kaptıran Arda Güler’di, çıkışı yakalayan Mert Müldür ile Kaan Ayhan baskısında top sahada geçebileceği en yüksek marifetin ayağına geçti! Ve Arda’ya da Mert Müldür’ün golüne nazire yapmak kaldı! Ne demişti Carlo Ancelotti; ‘Top Arda’ya aşık’! Aynen öyle oldu. Kendi adıma Gürcistan’ın bu grupta birine çelme takabileceğini düşünüyordum. Neyse ki o son anlarda kaçırdıklarıyla bu biz olmadık ve neticede turnuva başlangıcı için zorlandığımız bir maçı iki şutla öyle ya da böyle geçmiş olduk.

19 Haziran 2024, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Eğlencenin tadını çıkaracak‘’

Yersiz zamansız değiştirilen kurallarıyla, arkası gelmez münakaşalarıyla, onca komplo teorisinin kol gezdiği ve tüm bunların kaçınılmaz sonucu olarak hayli düşük seviyeli bir futbol sezonu daha nihayete erdi. Geçen sezon dahil ülkenin en çok şampiyon olan takımı Galatasaray bir kez daha şampiyon oldu. Beri yanda gerek düşme hattındaki karışıklık gerek bir önceki maçı deplasmanda kazanmış olan Fenerbahçe geceye umutlu başlamıştı. Lakin ligde kalma mücadelesi veren Konya o denli mecalsizdi ki, sık sık antrenman eksiği dillere dolanan Mauro Icardi çoğu maçta yaptığı gibi elini kolunu sallayarak iki gol attı. Haliyle Kadıköy’deki şampiyonluk beklentisi Konya’daki maçın 51. dakikasında sona erdi. Başlarda zaman zaman tribülansa girse da ligin büyük bölümünde tutarlı oynayan Galatasaray özellikle Şampiyonlar Ligi grubundaki Manchester United ve yenilmiş olmasına rağmen Bayern Münih maçlarında kendi sınırlarını ciddi anlamda test etti kanımca. Orada ülke için yetecek derecede oyunun olgunlaştırdı. Bu olgunlaşmanın yetmediği kimi maçları da bireysel marifetlerin devreye girmesiyle sorunsuz halletti. Türkiye Süper Ligi’nde onları zorlayacak takım yok gibiydi ama yine onlar açısından şaşırtıcı olan geçen hafta kendi sahalarında oynadıkları Fenerbahçe maçındaki halleriydi.

Bizi neler bekliyor!

Yine de bu hale rağmen Konya’da gayet rahat bir galibiyetle hedefe ulaştılar. Şimdi haklı olarak eğlencenin tadını çıkaracaklar. Ülkenin en borçlu “Üç İstanbul”lusu açısından sevinilecek ya da avunulacak şeylerin olduğu bir sezonda. En çok şampiyon olan Galatasaray yine şampiyon oldu… Sezonu sorunlu tamamlayan Beşiktaş, Türkiye Kupası’nı kazanarak hasarını minimize etti. Bu ülkedeki en büyük başarısızlık sayılan ‘İkinci’ Fenerbahçe ise şampiyonu yenmiş olarak tamamladı sezonu. Yani hepsine bir hikaye konusu verdi futbol. Artık kim nasıl anlatırsa hikayesini! Bakalım gelecek sezon bizi neler bekliyor!..

27 Mayıs 2024, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI