‘’‘Bahis oynayan hakem var mı!'‘’
Türkiye Gazetesi’nin 09.03.2018 tarihli nüshasında, Ömer Faruk Ünal, “MHK bizden duysun!” başlığıyla bir yazı kaleme aldı. Şu ifadeleri kullandı: “TFF Disiplin Talimatında aynen şu yazılı: MADDE 57(1) Yöneticilerinin, futbolcularının, müsabaka görevlilerinin; futbol maçlarına ilişkin olarak düzenlenen bahis ve benzeri şans oyunlarına doğrudan ya da dolaylı olarak katılması yasaktır. (2) Aksine hareket eden kişiler, üç aydan bir yıla kadar müsabakalardan men veya hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılır. Şimdi bana diyeceksiniz, “Bu nereden çıktı?” Bilmem MHK’yı ilgilendirir mi, yoksa ilgilendirmez mi? 2 ve 3. Ligler’de düdük çalan hakemler arasında bu kapsama giren isim ya da isimler var mı? Ben şimdilik sormakla yetineyim.” 16.03.2018 tarihli nüshada bu kez “MHK’dan tık yok!” başlıklı bir yazı daha kaleme alan Ünal: “2 ve 3. Ligler’de düdük çalan hakemler içinde iddia, bahis işlerine bulaşanlar var mı, diye sormuştum! MHK duymazlıktan, görmezlikten geldi!” diye iddiasını tekrarladı.
İddia çok ciddi
Bu iddianın üzerinden neredeyse 1 ay geçti. Disiplin sevklerine ve Disiplin Kurulu kararlarına tek tek baktım. Bu iddia ile ilgili atılmış somut bir adım göremedim. İddia çok ciddi ama belli ki MHK’den ilgilenen olmamış. Disiplin sevklerine ve kurul kararlarına bakarken gördüm ki hakem ve gözlemcilerden bazıları; açıklamaları ile futbol camiasını küçük düşürecek tutum sergilememekten, sosyal paylaşım sitelerinde; milli, ahlaki ve sportif kültüre aykırı yazı, yorum ve paylaşımlarda bulunmaktan disipline sevk edilmişler ve cezalar almışlar. Lisansı iptal edilenler bile olmuş.
Temelsiz değil!
Anlaşılıyor ki, MHK hakem camiasını küçük düşüren ve spor ahlakına aykırı hareket edenleri tespit etme ve cezalandırma konusunda üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Yapılan sevkler ve cezalar bunun göstergesi. Öyleyse Sayın Ünal’ın iddialarıyla ilgili de neden bir adım atılmıyor? Kafama takıldı ve Ünal’ı aradım. İddiasının temellerini sordum. “Belgeli” dedi. 20 yıldır hakem dünyasını yazan ve güven kazanmış birisinin temelsiz bir iddiada bulunması beklenemezdi. İsim sordum. “Bende kalsın ama MHK ararsa bu ismi veririm!” dedi.
Bence bir sorun!
Böyle önemli bir iddiayı MHK’nin ciddiye almadığından TFF yönetiminin haberi var mı, merak ettim. Sayın Demirören bu konuda bilgi sahibi mi? Bu iddia neden araştırılmaz ve kulak arkası edilir? Sorumlulara duyurmak istedim.
‘’Pereira'ya net kırmızı!‘’
Dün oynanan maç baştan sona oyun ve skor olarak Galatasaray’ın üstünlüğüyle geçti. Bu durum maçın hakeminin hem işini kolaylaştırdı hem de tartışılmasının önüne geçti. Galatasaray puan kaybetmiş olsa, Aydınus 12. dakikada göstermediği kırmızı kart sebebiyle Galatasaraylılar’ın hedefi olurdu.
Kötü başladı
Aydınus maça çok iyi başlayamadı. 6. dakikada Donk’un Yusuf Yazıcı’ya kayarak müdahalesi ve 10. dakikada Belhanda’nın Okay’a dirseğiyle yaptığı müdahale sarı kartla cezalandırılmalıydı ancak Aydınus elini cebine götürmedi.
Ayağının altıyla!
12. dakika ise Selçuk- Pereira mücadelesine ‘devam’ diyerek önemli bir hata yaptı. Selçuk ayağından topu çıkarttıktan sonra, Pereira manasız bir şekilde, topla oynama niyeti olmadan, rakibinin ayak bileğine acımasız ve yaralayıcı bir şekilde; kramponunun tabanıyla bastı. Muhtemeldir ki Aydınus topu takip ettiği için Pereira’nın bu acımasız hareketini göremedi. Bu pozisyonda Pereira kesinlikle kırmızı kart görmeliydi.
Sonradan düzeldi
Bu kırmızı kart pozisyonundan sonraki dakikalarda Aydınus kendine geldi ve tecrübesine yakışan bir maç yönetti. Oyuncuların kendine olan saygısını da arkasına alan Aydınus, rahat ve kendinden emin tavırlarıyla maçı tamamladı.
‘’MHK'da 8 üye ne yapıyor!‘’
İlk haftalardan itibaren hakem konuşuluyordu... 26. hafta geride kaldı, değişen bir durum yok. Derbi sonrası Bülent Yıldırım gündemin ana konusu oldu. Hep beraber, ben de dahil “vurduk abalıya!”. Antalyaspor, Konyaspor ve Alanyaspor maçlarında da verilen hatalı kararlar ligin altındaki sıralamaya etki etti. Önceki yıllarda 5-6 haftada bir kez olan hatalar; her hafta en az 4-5 maçta olmaya başladı. Sıradan hale geldi. İyi ama 3-5 yıl önce takdirimizi toplayanlar da yine bu hakemler değil miydi?
Niyet değil sistem
Hatayı sadece sahadaki hakemde aramak, çaldığı düdüklerden niyet analizi yapmak, tüm sorumluluğu onlara yıkmak bu işin en kolay yolu olur. Böyle davranmak asıl sorumluların ekmeğine yağ sürer. Büyük resme odaklanmak, sebepleri niyetlerde değil sistemde aramak en doğru yol olacaktır. Türkiye’de hakemliğin en tepe noktasında Sayın Namoğlu olduğuna göre yaşananların sorumlusu ve çözüm mercii odur. Yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu elbet görüyordur. Düzeltmek için nasıl bir yol izliyor işte onu bilmiyoruz. Çünkü Namoğlu aylardır aynı şeyleri yaparak, farklı sonuçlar almaya çalışıyor!
Rosetti ortada yok
Hakemler profesyonel oldu. Hatalar azalacak diye beklerken arttı. Profesyonellik yaraya beklendiği gibi merhem olmadı. Aylardır hakemlerle tek saat eğitim yapılmıyor. Eğitim adı altında hakemler toplandığında “VAR” dışında bir şey anlatılmıyor. Rosetti TFF’den avuçla para alıyor ama Türkiye’ye gereken sıklıkta gelmiyor. Geldiği zaman 24 saat bile kalmadan ülkeden ayrılıyor. Sadece “VAR” anlatıyor, başka konulara girmiyor.
Evde bekleyenler!
Kurulun Namoğlu dışında, 8 üyesi var ama o 8 üyenin biri hariç diğerleri, dost sohbetlerinde hiçbir işe karıştırılmadıklarını söylüyorlar. O halde kimler karışıyor, yürütüyor işleri? Hiçbir işe karıştırılmayan kurul üyelerini o koltuklarda tutan motivasyon ne? Hata yapan hakem görev almaya devam ederken, evde bekleyen hakemin suçu ne? Bir hakem uzun süre bir takımın maçına çıkamazken, aynı takımın maçına üst üste bir hakem neden çıkıyor? Atamalarda, uygulamalarda, eğitimlerde; ilke, prensip, plan, program yok! Her hafta yazıyorum, tekrara gerek yok... İdari, teknik, kurumsal, ahlaki tüm hususlar rafa kaldırılmış. Hedefte sadece günü kurtarmak var. O yüzden “Suçlu Bülent Yıldırım!” dersek çok yanılırız...
‘’Golden önce faul var‘’
Maçın tek golünü atan Elia, pozisyon öncesinde Tolgay’a faul yaptı. Meler bu hatasıyla maçın gidişatını etkiledi.
23. dakikada Visca şut atmak üzereyken, Adriano’nun arkadan bir itmesi var. Bu pozisyonlarda itmenin şiddetinden çok, itmenin oyuncuyu ne kadar etkilediğine ve hareketlerini kısıtlayıp kısıtlamadığına bakılır. Bence topa vurmak üzere olan Visca’ya yapılan bu temas onun dengesini bozmaya fazlasıyla yetti. Devam diyenlere saygı duymakla birlikte, bana göre penaltı daha doğru karar olurdu. 28. dakikada Başakşehir golünü atan Elia gol öncesi Tolgay’a faul yapıyor. Bu Meler adına maçın gidişatını etkileyen önemli bir hataydı. 62. dakikada Caicara, Adriano’nun ayağına bastığı için ikinci sarı kartı gördü. Bu sarı kart doğruydu ancak 31. dakikada Talisca’ya faul yaptığı gerekçesiyle gördüğü sarı kart yanlıştı. Pozisyon omuz omuza mücadele idi.
‘’Yıldırım ligin gidişatını etkiledi!‘’
24'te Serdar Aziz'in, Skrtel'in yüzüne koluyla yaptığı müdahalenin karşılığı penaltı ve sarı kart olmalıydı. 56’da Serdar Aziz bu kez Soldado’ya futbolda değil de daha çok güreş branşında görebileceğimiz bir müdahalede bulundu. Pozisyon net bir penaltıydı, Serdar’a sarı kart gerekirdi. Hatta 10’da Feghouli-Neustadter mücadelesinde de penaltı kararı çıksa, kabul görürdü. Çıkmayan kartlara gelirsek: Dün akşam Mehmet Ekici (Dk.13), Şener (Dk.15), Hasan Ali (Dk.33), Feghouli (Dk.37), Belhanda (Dk.44), Soldado’ya (Dk.56) çıkması gereken net sarı kartlar çıkmadı. Serdar’ın iki penaltı pozisyonunda da iki ayrı sarı kart görmesi gerekirdi.
Kırmızıları atladı
Bunun yanında Fernando’nun 46’da Giuliano’ya müdahalesi sınırları zorluyordu, sarı yerine kırmızı çıksa kimse bir şey diyemezdi. 57’de Soldado, Serdar’ın yüzüne dirseğiyle vurdu. Bu hareket de kırmızı kart olmalıydı. 90’da Valbuena’nın, Maicon’a müdahalesi de net kırmızı kart olmalıydı, Yıldırım faul dahi çalmadı. Bülent Yıldırım maç genelinde standardı bir türlü yakalayamazken, özellikle Fenerbahçe takımı aleyhine önemli hatalar yaptı. Maçın ve ligin gidişatını etkileyen isim oldu.
‘’Bülent Yıldırım doğru seçim ama...‘’
Çarşamba günü, derbi hakeminin kim olacağıyla ilgili, “İbre son haftaların başarılı hakemi Bülent Yıldırım’ı gösteriyor. Son 7 derbinin 4’ünü yöneten Aydınus ise ileriki haftalar da düşünülerek ikinci tercih...” demiştim. Sürpriz olmadı ve görev Yıldırım’a verildi. Yıldırım son haftalardaki performansıyla öne çıkıyordu. Geçmiş tecrübe ve kariyerine kimsenin söyleyeceği sözü olamaz. Derbiyi yönetmeyi elbette hak eden ve altından kalkabilecek bir isim. Fakat futbol ortamı herkesin malumu...
Derbilerin %70’i 3 hakemde
Şu anda Bülent Yıldırım’ın geçmiş maçlardaki hatalı kararları tartışma konusu. Özellikle 20 hafta önce Akhisar maçında Alper’i oyundan atması hafızalarda yer tutuyor. Elbette bir hakemi 20 hafta bir takımdan uzak tutup böylesi bir maçla bu yasağı kaldırmak tartışma konusudur ancak yerine başka bir isim de önerebilmek gerekir. Asıl sorun; tartışılıp, konuşulacak husus şudur: İlk kez Haziran 2011’de göreve gelen Namoğlu, yıllardır hakemlikte söz sahibi. Görevden ayrılıp geri döndüğü dönemler de oldu elbet. Haziran 2011’den sonra oynanacak 54.derbi bu! Bu 54 maçta; Çakır 13, Aydınus 12, Yıldırım ise 9 kez görevlendirilmiş. Yani yönetilen derbilerin yüzde 70’i üç hakem tarafından yönetilmiş. Bu sürede yeni bir hakem vitrine çıkmamış.
7 FIFA kokartlıya derbi yok
Aydınus ve Yıldırım’ın, 2012 yılı sonunda başarısız oldukları ve gençlere yol açmak düşüncesiyle FIFA kokartları alınmıştı. Yerine genç isimlere bu kokartlar takıldı ama o kokardı takan gençler bu iki hakemin yarısı bile olamadılar. Hâlâ, “Derbi Yıldırım’ın hakkı, olmazsa Aydınus yönetir” diyoruz. Sözün özü: 7 FIFA hakemimiz var ama derbileri onlardan birine veremiyoruz. Türk hakemliğini birilerinin tüketmesine seyirci kalıyoruz!
‘’Favori Yıldırım plase Aydınus‘’
Bu hafta derbi haftası. En çok tartışılan konu: Derbi hakemi kim olacak? Kim olduğunun hiç önemi yok! Maç önü ve sonu hakkında konuşulanlar hep aynı olacak. “Bizim takımın düşmanı”, “Emek hırsızı” yakıştırmaları yine yapılacak. Hep böyle olmuyormu? Atamayı yapacak kişi Yusuf Namoğlu olduğuna göre, onun penceresinden bakmak lazım. Mete Kalkavan’ı geçtiğimiz hafta Fenerbahçe, Halil Umut Meler’i Galatasaray maçına atayan Namoğlu, iki ismi derbiye düşünmediğini belli etti. Halis Özkahya ve Hüseyin Göçek ise Fenerbahçe’den vetolu. Alper Ulusoy bu maçlar için yeterli görülmüyor. Cüneyt Çakır ise son anda bir değişiklik olmaz ise derbi tarihinde Türkiye’de olmayacak.
3 isim de vetolu!
Türkiye’nin 6 FIFA hakemini saydım, mantıken hiç biri uymadı. Geriye FIFA kokartlı Ali Palabıyık ile 2012 yılı sonunda FIFA kokartları alınan Fırat Aydınus ve Bülent Yıldırım kaldı. Aslında Namoğlu açısından bu üç isim de sakıncalı! Aydınus, 10 gün önce Fenerbahçe-Beşiktaş derbisindeydi ve 2 Fenerbahçeli’yi ihraç etti. Kartlar doğru olsa da Fenerbahçe cephesinin tepkisini aldı.
Palabıyık; Trabzonspor maçında Fenerbahçe’nin puan kayıplarını sorumlusu ilan edildi. Bülent Yıldırım ise 7. haftada Akhisarspor maçında Alper’e gösterdiği kırmızı kartla tepkileri üzerine çekmişti.
Sonunu düşünen...
Bu üç isimden hangisi açıklanırsa açıklansın tepkiler kaçınılmaz olacak. Namoğlu en az tepkiyi çekecek ismi bulmaya çalışıyor. İbre son haftaların başarılı hakemi Bülent Yıldırım’ı gösteriyor. Son 7 derbinin 4’ünü yöneten Aydınus ise ileriki haftalar da düşünülerek ikinci tercih olsa da yine önemli adaylardan. Palabıyık, yapılan değerlendirmelerin son alternatifi. Ya da ütopik bir tavsiyem var! Namoğlu, 11.10.2012’den beri Kadıköy’e uğramayan Halis Özkahya’yı bu maça atasa nasıl olur? Her hakeme bir kulp takılıyor nasılsa... Ne demişler: Sonunu düşünen, kahraman olamaz...
‘’Penaltı kararı hatalıydı‘’
Halil Umut Meler, MHK’nın kendisinden çok şey beklediği bir hakem. Hatta, “Yeni Cüneyt Çakır geliyor” diye onu lanse edenler bile olmuştu. Meler ise her yeni maç hatalı kararlarına bir yenisini ekliyor. Özellikle penaltı kararlarında önemli yanlışlar yapıyor. Çok uzağa gitmeyelim...
İki hafta önce Kayserispor-Kasımpaşa maçında çaldığı ve çalmadığı penaltıları bir daha izleyin. O hataları yapan bir hakem bir hafta sonrasında Galatasaray maçına çıkabiliyorsa, söyleyecek söz kalmıyor zaten.
19. dakikada Selçuk'un şutu, yakın mesafeden Selim’in kapalı olan kolunun dirseğine çarptı. Mesafe çok yakındı ve Selim kolunu ancak bu kadar vücuduna kapatabilirdi. Kolu doğal konumdaydı. Hele ki UEFA’nın bu sezon başında tekrar güncellediği elle oynama kriterlerine göre asla bir penaltı yoktu. 40’ta Mariano’yu cezalı duruma düşüren sarı kartta Meler haklıydı. Mariano’nun koluyla rakibinin yüzüne haksız bir müdahalesi vardı.