‘’Zafer gecesi‘’
Olympiakos, normal sezonda çok da zorlanmadan 3. sırada yer aldı. Yıllardır aynı düzende, aynı basketbolu oynuyorlar. Herkes ne yapacaklarını bildiği halde bir şekilde kazanıyorlar. Spanoulis, Printeziz, Mantzaris ve Papanikolaou’nun yanına tamamlayıcı, rol oyuncusu yabancıları ekleyen Olympiakos, son 5 yılda 2 şampiyonluk kazandı. Özellikle Spanoulis’in tecrübesi ile, kötü de oynasalar başa baş girdikleri her maçı bir şekilde kazanıyorlardı. Ama Atina’daki ikinci maç kafa kafaya gitti, kazanan Anadolu Efes oldu.
Devreye girememişti
Olympiakos yine aynı basketbolu oynuyor ama Spanoulis eski gücünde değil. Eskisi gibi içeri girdiği zaman her topu bitiremiyor ya da zor pasları atabilip, boş adamı topla buluşturamıyor. Efes, kazandığı maçta Spanoulis’ten uzak mesafe üçlükleri yedi ama bu sayılar onları çok da yaralamadı. Çünkü diğerleri devreye girememişti. Lacivert-Beyazlılar, yine Spanoulis’i kontrol altına alıp, rakibe hücum ribaundu vermezse, serinin favori tarafı olur. Net ribaunt aldıklarında, geçiş hücumlarını çok iyi oynuyorlar. Bir de arkalarında binlerce taraftar gücü olacak. Tek başlarına değil, kopuk kopuk değil, takım gibi oynadıkları takdirde (ki en büyük sorunları istikrarsızlık) bugün ve cuma günü salondan zaferle ayrılabilirler.
Seri başlamadan önce büyük bir çoğunluk Real Madrid’in, Daçka karşısında rahat bir şekilde Final-Four’a kalacağını düşünüyordu. Ama işler öyle gitmedi. Son hafta burun farkıyla Play-Off’a kalan David Blatt’in öğrencileri, Madrid’de iki müthiş maç oynadı. Biraz dikkatli olsalar, 2-0 işten bile değildi. Wanamaker’ın istikrarlı performansına, sezon boyunca katkı alınamayan Harrangody’nin 4 numaralı pozisyondan attığı üçlükler eklenince, Yeşil-Siyahlılar büyük bir sürprizi gerçekleştirme fırsatı yakaladı. Darüşşafaka’nın sorunu, birebirler üzerinden oynadıkları için sistem çalışmazsa hücumda büyük sorun yaşamaları. Çünkü B planları yok.
Anahtar savunma olacak
Wanamaker, Wilbekin ve Clyburn’un istikrarlı katkı vermesi gerek. İş, onların potaya yaptığı hamleler sonrası bitiremedikleri takdirde, Bertans, Harrangody, Birkan ve Moerman’ın boş şutları yüksek isabetle atmasına kalıyor. Real, çok güçlü ve maçı değiştirebilecek çok sayıda yıldıza sahip bir takım. Ama onlar da düzenden çıktıkları takdirde, çok zorlanıyorlar. Daçka evinde iyi savunma yapan bir takım. Normal sezonda Real’i 68’de tutmuşlardı. Bu maçın anahtarı yine savunma olacak. Real, 80’in altında kalırsa, ibre Daçka’dan tarafa dönecek.
‘’Fenerbahçe ait olduğu yerde‘’
Bir kez daha Final-Four’da Fenerbahçe. Bir kez daha Play-Off serisini 3-0’la geçerek. Tesadüf değil, şans değil, bileğinin hakkıyla, sonuna kadar hak ederek...
Atina’da iki galibiyet alıp tarihe geçen Kanarya, dün de Panathinaikos’u çaresiz bıraktı. Yunan ekibi son şansını denemek için gelmişti Ülker Arena’ya ama o kadar istekli, o kadar agresif, o kadar enerjik bir Fenerbahçe vardı ki sahada, dün rakip kim olursa olsun çıkamazdı buradan.
Obradoviç yine 4 kısa ile başladı maça. İlk iki maçın suskun ismi Datome çok iyi başladı ama yine erken faul problemine girdi. Vesely, her iki pota altında, daha doğrusu üstünde harikalar yarattı. Uçuyordu Çek pivot. Bloklarla potayı kararttı rakibe. Fenerbahçe savunması, yine her pozisyonda adam değiştirdi. Uzuna kısaya kaldılar ama hiçbir pozisyonda yenilmediler. Bir kez bile. Serinin en istikrarlı oyuncusu Kaliniç yine çok yüzdeli attı.
Udoh ise bildiğiniz gibi!...
İlk iki maçın MVP’si Bogdanoviç uzun süre ortalarda yoktu. Bütün savunma ona konsantreydi, tam 7 top kaybı yaptı ama onun kredisi bol... Yine de son periyotta işi bitiren isimlerden oldu. Tam 8 ribaunt aldı.
Taraftar coştu
Panathinaikos hep gerideydi ama direndi, direndi. Fakat 4. periyotta yelkenleri suya indirdi. Öylesine bir güç vardı ki karşısında, akın akın geliyordu Fenerbahçeli basketbolcular. O gücün karşısında durmak artık imkansızdı...
Bobby Dixon bu zamanları çok seviyor. Taraftar coştu, o üçlük attı. O attıkça Ülker Arena bayram yerine döndü. Pascual, Obradoviç karşısında ezildikçe ezildi...
Sıra artık şampiyonlukta
İşler kötü gidince tek yapabildiği oyuncu değiştirmek oldu İspanyol Coach’un. Önce ilk yarı hiç oynamayan Pappas’ı aldı. Sonra ilk üç periyot hiç oynamayan Nichols ve Fotsis’e sarıldı. Bir umut bir şeyler yaparlar diye düşündü ama öyle olmuyor!!!
Sarı-Lacivertliler üst üste üçüncü kez Final-Four’da... Önce yarı final, sonra final gelmişti. Sıra artık şampiyonlukta. Bu takım, bu coach, bu yönetim ve bu taraftar Euroleague şampiyonluğunu fazlasıyla hak ediyor.
‘’Ülker Arena'da bayram havası‘’
Fenerbahçe, tarihi bir güne daha hazırlanıyor. Son iki sezon rakiplerini 3-0’la yenip Final-Four’a kalan Fenerbahçe, aynı tarifeyi Panathinaikos’a da uygulamak üzere.
Sezon içinde 30 maçın sadece 7’sine tam kadro çıkabilen, kendi evinde beklenmedik yenilgiler alıp sezon 5. sırada bitiren Kanarya, Play-Off’ta iki deplasman maçını kazanan tek takım olarak tarihe geçti.
Tam kadro oldukları zaman, ne kadar büyük bir güç olduklarını bir kez daha gösterdiler dosta düşmana...
Şimdi sıra Ülker Arena’da da Panathinaikos’u devirip, bu zaferleri taçlandırmaya geldi.
Tabii ki maçlar oynanmadan kazanılmıyor ama Fenerbahçe, kimsenin tahmin edemediği galibiyetler aldı Atina’da...
Bogdanoviç, ‘Micahel Jordan’ gibi oynadı, diğerleri ona eşlik etti.
Tabii ki Obradoviç farkı fazlasıyla hissedildi. Play-Off’lar, onun işi. Bu maça da çok iyi hazırlamıştır takımı.
En önemlisi taraftar hazır.
Madrid serilerinde Ülker Arena’da inanılmaz atmosferler yaratan Fenerbahçe taraftarı, aynısını Panathinaikos’a yapmaya hazırlanıyor. Rakip başkanın tahrik edici demeçleri, saha içinde hakemlere olan tavrı, taraftarı daha da motive etti.
Bayram havası olacak Ülker Arena’da... Bir aksilik olmazsa da, Fenerbahçe, Panathinaikos’u boynu bükük uğurlayacak Atina’ya...
‘’Güç bizde artık!‘’
Klasik bir Efes izledik aslında. Sezon başında da bir hafta arayla gece ile gündüz kadar farklı performanslar sergileyen Anadolu Efes, bu durumu Play-Off’a taşıdı. İlk maçta, bir dakika olsun oyunun içine giremeyen, kötü savunma, yanlış hücum tercihleri yapan temsilcimiz, dün ise çok farklı bir performans sergiledi Atina’da... Perasoviç, Doğuş’la maça başlayıp, Spanoulis’i yıpratmak istedi. Doğuş başarısız da sayılmazdı ama Yunan guard 9 metreden süre dolarken 3 tane mucize üçlüğe imza attı. Bunlara yapılacak birşey yok. Moral bozucu üçlüklere, Heurtel ve Granger’ın potayı dövmesine, sezonu müthiş oynayan Brown’ın ortalarda gözükmemesine rağmen, ikinci yarıdaki savunması, Honeycutt ve Dunston’ın harika performansları vardı sahada. Olympiakos, bir çok kez maçı koparacak noktalara geldi ama karar anlarını daha doğru oynayan taraf Efes’ti bu kez.
Dev adım...
Honeycutt ve Dunston’un ayakta tuttuğu temsilcimiz, ilk 3 periyot 0/6 ile üçlük atan Heurtel ve Granger’ın üçlükleri, Brown’un son iki dakika içinde attığı çok kritik iki basket ve Kaptan Kirk’ün noktayı koyan şutu ile Pire’de dev bir atım attı. İkinci yarıda potasında sadece 27 sayı gören Lacivert-Beyazlılar’ın savunması neredeyse kusursuzdu. O 27 sayının çoğu da zorlama şans basketleri ile geldi. Güç artık Anadolu Efes’te...
Gümbür gümbür
Seri İstanbul’a taşınıyor. Efes’in ikinci yarıdaki savunması inanılmazdı. Bu performans istikrarlı bir şekilde devam eder mi, orasını kestiremiyoruz. Ama şunu gördük ki, Efes’in Final-Four’a kalacak, her takımı yenecek potansiyeli var. Yeter ki, şu istikrar sorununu çözsünler. Gerçi herşeye rağmen Final-Four’a çok ama çok yakınlar. Kazanmak için neler yapmaları gerektiğini artık biliyorlar. Abdi İpekçi Spor Salonu da, bu Play-Off maçlarında bambaşka bir atmosfere bürünecektir. Türk takımları Atina’dan 4’te 3’le dönüyor. Gümbür gümbür Final-Four’a doğru ilerliyoruz...
‘’Fenerbahçe çok büyük oynadı‘’
Atina’ya gelmeden önce, Obradoviç’li Fenerbahçe’nin en az bir galibiyet çıkaracağına inanıyorduk. Dünkü galibiyet, seriyi de bitirdi aslında. İlk maçtaki farklı galibiyet sonrası, birşeyleri değiştirmesi gereken taraf Panathinaikos’tu. Ev sahibi, maça üç üçlükle başladı, 10 sayılık farka ulaştı. Ama Fenerbahçe, sakin ve soğukkanlıydı. Bogdanoviç, bıraktığı yerden devam ediyordu. Yine çok büyük oynadı Sırp forvet. Bir anda 14-0’lık seri skoru 20-16’ya getirmişti. İlk maça benzer bir senaryo beklemeye başladık. Savunma bu kez çok sert değildi. Fakat kontrol hep Fenerbahçe’deydi. 21 bin ateşli taraftar önünde, baskı altında mental olarak ayakta kalmak, rakibin yaptığı her hamleye karşılık vermek, büyük takımların yapabileceği bir iş. Taraftarı, rakibi ve yine evsahibi avantajını fazlasıyla kullanan hakemleri de yendi Sarı-Lacivertliler.
İç saha, dış saha farketmiyor
İnişli, çıkışlı oynayan isimler vardı. Obradoviç sürekli denedi, her oyuncudan, en kritik anlarda katkı almayı başardı. Bogdanoviç resital sunarken, Udoh ‘potaların efendisi’ gibiydi yine. 11/14’le 22 sayı attı, 9 ribaunt aldı, 2 de blok yaptı. İlk yarıda ortalarda gözükmeyen Bobby Dixon, kritik anlarda tam 6 top kaybı yaptı ama ikinci yarıda attığı üçlükler ve serbest atışları sayıya çevirmesiyle, maçı bitiren isim oldu. Obradoviç ve Fenerbahçe, OAKA’da hiç kazanamıyordu, artık bu istatistik ‘hiç yenilmiyor’a dönecek. Sezon başından bu yana ‘saha avantajı’ deyip duruyoruz. Gördük ki, Fenerbahçe için iç saha, dış saha farketmiyor. Bu zamanlar Obradoviç’in zamanları. Çok daha fazla konsantre. Çok daha motive. Oyuncuları da öyle. Play-Off’lar Fenerbahçe’den soruluyor. Maccabi’yi 3-0, Real Madrid’i 3-0’la geçen Fenerbahçe, Panathinaikos’u da süpürmek üzere... Fenerbahçe taraftarı bu sezon sadece bir Play-Off maçı izleyecek gibi görünüyor. Ama en azından Final-Four’u bu kez takımla beraber kendi salonlarında kutlayacaklar.
‘’Efes, Atina'ya gelmemiş‘’
Fenerbahçe’nin önceki günkü Panathinaikos galibiyetinden sonra, neden ikinci bir Atina zaferi olmasın düşüncesiyle gelmiştik Dostluk ve Barış’a... Efes’in sezon sonunda yükselen performansı, Olympiakos’un son 3 maçını kaybetmesi, Lojeski’nin yokluğu az da olsa umutlu kılıyordu bizi. Ama Efes maça öyle bir başladı ki, inanılır gibi değildi. Ne oynadıklarını onlar bile anlamadı. İlk ya da ikinci pasta topu potaya atan, sürekli yanlış tercihlerde bulunan Lacivert-Beyazlılar, maçın içine bir türlü giremedi.
Farkı yarattı
O kadar yanlış tercihlerde bulundular ki, ilk yedi 7 üçlüğün tamamı kaçtı. Sadece bir kaç tane turnike ve smaç atabildiler oyunun başında. Spanoulis’in 0, Printezis’in 2 sayı attığı devrede 14 sayı geri düşmüştü Efes.
Maçı da orada bıraktılar zaten. Geri dönüş için en ufak bir enerji, en ufak bir çaba sarfetmediler. Bir Play- Off maçını böyle oynamasını açıkçası hiç beklemiyorduk Efes’in. Spanoulis’in etkisiz oynadığı ilk yarıda kenardan gelen Waters ve Green inanılmaz işler yaptı.Mantzaris’in üçlükleri, farkı yarattı.
Kötü sonuç
Ribanutlarda da ezildi Efes. Olympiakos 47 ribaunt alırken, Efes 31 ribaunt aldı. İşin mücadele yönünde de yoktular. Sonuçta kötü bir maç, kötü bir sonuç.
Sezon içinde de Efes’i bu tip durumlarda çok görmüştük. Bir maç sonra ise bambaşka bir havaya bürünebiliyorlardı.
Umudumuz yarınki maçta başka bir Efes görmek. Ama, dün yenilginin yanı sıra maça tedirgin çıkan, son haftalarda sorun yaşayan Olympiakos’a özgüven kazandırmaları, onları havaya sokmaları oldu. İkinci maçta işleri daha da zor olacak.
‘’Obra varsa sorun yok‘’
Seri başlamadan önce en çok güvendiğim nokta, Obradoviç faktörü ve takımın uzun bir aradan sonra eksiksiz olarak sahaya çıkıyor olmasıydı. Burada ne Obradoviç, ne Fenerbahçe kazanmıştı ama istatistiklerin çok da önemi yoktu. Her maçın hikayesi farklı yazılacaktı, dün de Fenerbahçe, hikaye değil, adeta destan yazdı OAKA’da... Herşeyin bir ilki vardır. Dün de bir ilk yaşandı Atina’da. Şöyle bir istatistik daha vardı. Fenerbahçe, Obradoviç’le oynadığı 6 Play-Off maçının hepsini kazanmıştı. Kazanmaya da devam etti. Rakibin uzunları şutör olduğu için, Sırp teknik adam maça 4 kısa ile başladı. Bu strateji müthiş işe yaradı. Savunma agresifti, Bogdanoviç, rakip pivotlara iki dakikada üç blok yaptı. Hücumda da 4 üçlükle skor 16-6 oldu.
Savunma dengeleri bozuldu
Herşey yolunda gidiyordu ama, top kayıpları planları alt üst etti. Rivers’ın çok ekstra üçlükleri ile havaya giren Panathinaikos, 16 sayı öne geçti. İkinci yarıda Obradoviç bir hamle daha yaptı. Maçı çözmüştü Obra. Bu kez iki uzun ve iki oyun kurucu ile oyuna başladı. Savunma ikili sıkıştırma ve adam değiştirme, Panathinaikos’un elini kolunu bağladı. İlk yarıda hiç potaya gidememiştik. Bu kez kısalar sürekli potaya hamle yaptı, Vesely ve Udoh birbirleriyle paslaştı. Bütün savunma dengesi de bozuldu ev sahibinin. Artık pota altından da sayılar bulurken, Bogdanoviç’in üçlükleri, Kaliniç’in ceza şutlarında yüksek yüzdeyle atması, Udoh’un üst üste yaptığı bloklar, ilk yarıyı çok kötü oynayan Bobby Dixon’ın üçlükleri Panathinaikos’un fişini çekti.
Bir devrede 32 sayı fark
OAKA’da 21 bin taraftar vardı. Ama parkede Obradoviç’in askerleri. Avrupa’nın en zor deplasmanlarından biri olarak gösterilen bu salonda ikinci yarıda 40-8 gibi inanılmaz bir seri yakaladı Sarı-Lacivertliler. Bir devrede 32 sayılık diferans inanılır gibi değil. İkinci yarıda top kayıplarının 10’dan 3’e inmesi, ribauntların dengelenmesi, geri dönüşün anahtarlarıydı. Tabii ki daha işimiz bitmedi ama erken faul problemine giren Datome, bu maçta faydalanılmayan Melih, Antiç ve Bennett’in de daha yapacak işleri var. Pascual’in çok fazla hamle yapabileceğini sanmıyorum. Yapsa bile, Obra misliyle cevap verecektir. Onun cebinde daha C ve D planları mevcut bekliyor. Zafer naraları atmak için erken ama ilk maçı böyle kazanmak, psikolojik üstünlüğü de Fenerbahçe’ye getirdi. Hem de rakibin 23 kez faul atıp, senin sadece 4 kez çizgiye gittiğin bir maçı almak herkesin yapabileceği iş değil. Ev sahibi avantajı tamam da düdüklerde bu kadar uçurum olmamalı.
‘’Haydi Efes, haydi Daçka‘’
Olympiakos-Anadolu Efes eşleşmesi artık bir Euroleague klasiği haline geliyor. İki takım arasında yıllardan bu yana süren bir rekabet var. Euroleague’de tam 29 kez karşı karşıya gelmişler. 14’ünü Efes, 15’ini Olympiakos kazanmış. En son Play-Off eşleşmesinde, Anadolu Efes Atina ekibini çok zorlamış ama saha dezavantajı nedeniyle 3-2 ile elenmişti. Şimdi rövanşı alma fırsatı geldi Efes’e... Sezona kötü başlayan ancak son 10 maçın 8’ini kazanarak bitiren bir Efes var. Olympiakos ise son 5 maçın 4’ünü kaybetti. Biri çıkarken, biri iniyor. Tabii ki Play-Off’ların havası farklı olur ama ortada da farklı form grafikleri var.
Efes, Atina’yı seviyor
Atina’da maç kazanmak kolay değil belki ama Efes’in de en çok sevdiği deplasmanlardan biridir Atina... Son 5 yılda iki şampiyonluk yaşayan Olympiakos, tecrübesi ve saha avantajı ile bir adım önde. Özellikle Spanoulis ve Printezis ikilisi, kötü de oynasalar bir şekilde kazanmanın yolunu bulabiliyor. Bu zamanları da çok seviyorlar... Pota altı rotasyonları bana göre Efes’e oranla zayıf. Ama Spanoulis, Mantzaris, Green ve sonradan gelen Waters’la beraber yine kısalar üzerinden oyuna hakimiyet kuruyorlar.
En önemli görev Doğuş’ta
Heurtel’in savunma zaafiyeti gözönüne alındığında burası bir handikap gibi görünüyor. Efes’in artıları ise Olympiakos’un aksine hızlı oynaması, oyuncuların atletik üstünlükleri ve pota altında sağlayabilecekleri ribaunt hakimiyeti... Çabuk oynamak beraberinde top kayıplarını getiriyor. Efes top kayıplarına dikkat eder, tempoyu istediği seviyeye çekebilirse, Atina’dan bir sürpriz çıkarabilir. Burada en önemli görev de Doğuş’a düşecek. Rakip oyun kuruculara yapacağı baskı ve onları düzenden çıkarmak serinin kilidi olacaktır.
Daçka’nın işi zor
Darüşşafaka Doğuş ilk kez Play-Off oynayacak. David Blatt yönetiminde iddialı bir kadro kurdular ama son anda burnu uzatıp finiş çizgisini geçebildiler. Daçka ligin en az asist yapan takımı ve genelde birebir üzerinden oynuyorlar. Wanamaker, Clyburn ve Wilbekin’ın bireysel çabaları ile hücumda organizasyon sağlıyorlar. Real de benzeri bir basketbol oynuyor. Ama bu, onların çok iyi bildiği ve becerdiği bir iş. Geçen yıl Play-Off’ta elenen Real, Rodriguez’i kaybetmesine rağmen 18 yaşındaki Donçiç’in büyük çıkışı, pota altında yaptıkları Randolph ve Hunter hamleleri ile çok güçlendiler. Normal sezonu birinci bitirmeleri de tesadüf değil. Darüşşafaka’nın, böyle bir takımı üç kez yenebilmesi zor bir ihtimal. Real turun favorisi ama basketbolun büyük sürprizlere de açık olduğunu unutmamak gerekiyor.