‘’Efes'e durmak yok‘’
Sezona inişli çıkışlı başlayan Anadolu Efes, sonunu müthiş bitirdi. Son 9 maçta 8 galibiyet alan Lacivert- Beyazlılar, Play-Off’tan sonra saha avantajını kovalamaya başladı. İlk üçteki yeri garanti olan Olympiakos, son iki maçını kaybederek gelmişti Abdi İpekçi’ye... Maça da 10-2 ile başladılar. Ama PerasoviC’in aldığı mola sonrası herşey değişti. Dönüşte bambaşka bir Efes vardı sahada. Özellikle Heurtel’in girmesi ile çok iyi hücum eden Lacivert- Beyazlılar, 20-5’lik bir seri yakladı ve ilk periyodu 22-15 önde tamamladı.
Paul’ün sayıları maçı çevirdi
İkinci çeyreğin başında Paul’ün basketiyle seri 23-5’e çıktı, skor da 28-17’ye geldi. Olympiakos, Printezis dışında skora katkı yapacak ikinci bir oyuncu çıkaramazken, devre de 43-36 sona erdi. Kontrolü sürekli elinde bulunduran temsilcimiz, son çeyreğe 58-50 girdikten sonra Sferopoulos, as oyuncularını kenara çekti. Ama genç Papapetrou ile 2, Agravanis’le de bir üçlük bulan Atina ekibi bir anda oyuna ortak oldu: 60-58. Ama Paul’ün arka arkaya 4 sayısıyla rahatlayan ekibimiz, son bölümde Honeycutt’un önce attığı üçlük, ardından da Birch’e yaptığı blokla maçı kopardı salondan 77-69 galip ayrılıp, çıkışını sürdürdü.
‘’Müthiş derbide Efes rüzgarı‘’
İki takım için de son derece kritik bir maçtı. Efes kazanırsa Play-Off’u garantileyecek, Fenerbahçe kazanırsa ilk dört yolunda iddiasını sürdürecekti. Son derece çetin, kıran kırana, keyifli, mücadele dozu yüksek bir maç izledik Abdi İpekçi’de.
Fenerbahçe, Sloukas ve Bogdanoviç’in yokluğunda hiçbirşey üretemiyor. Ne ikili oyun oynayabiliyorlar, ne de potaya gidebiliyorlar. İlk yarıda, sadece üç sayılık atış pozisyonu bulabildiler. Burada da 13 şutun 10’unu kaçırınca sadece 35 sayı üretebildi Kanarya. Efes ise savunmada son derece agresifti. Rakibin tek oyun kurucusu Dixon’a, Doğuş’la baskı yapan Efes, Fenerbahçe’yi hücumda kilitlemeyi başardı. Paul ve Dunston’ın skorer oyunu, Efes’in 12 sayılık farka ulaşmasını sağladı. Obradoviç, Bogdanoviç’sizliğe 22 dakika dayanabildi.
Sırp forvet oyuna girince işin rengi de değişti. İkili oyunları oynayabilen Fenerbahçe, hücumdaki sıkıntıyı çözerken savunması da çok sertleşti.
18 sayılık fark erimeye başlamıştı. Ama Anadolu Efes de, özellikle Granger’la hiç geri adım atmadı. En kritik pozisyonları Granger ve Brown’la sayıya çeviren Lacivert-Beyazlılar, yakalansa da skoru hep önde götürdü. Yine de Fenerbahçe’ye maç iki kez geldi. Önce Paul’ün top kaybı sonrası Bogdanoviç üçlüğü kaçırdı. Ardından yine Paul bu kez iki serbest atıştan birden yararlanamadı, bu kez Dixon üçlükte isabet bulamayınca, Efes çok istediği galibiyete ulaştı.
Nunnally’nin takımın geri geldiği anlarda yaptığı inanılmaz hatalar, Sloukas’ın yokluğunda üzerine büyük yük düşen Bobby Dixon’ın süregelen kötü oyunu sonrası hücuma çıkarken kaptırdığı top, Sarı-Lacivertliler’in ilk dört yolunda büyük yara almasını sağladı.
Önümüzde iki hafta var. İki takımımızın da saha avantajını elde etme ihtimali var ama fikstüre baktığımızda büyük bir fırsat tepilmiş gibi gözüküyor.
‘’Fener'e yakışmadı!‘’
Sloukas ve Bogdanoviç’in yokluğu herhangi iki isimden daha önemli belki Fenerbahçe için.
Fenerbahçe’de hücumları yönlendirecek, potaya gidebilecek sadece 3 oyuncu var. Bobby, Sloukas ve Bogdanoviç.
Bunlardan ikisi olmayınca, hücum organizasyonu da fazlasıyla sekteye uğruyor.
Kötü oyun, hücumda sıkıntı çekmek bir yere kadar kabul edilebilir bir durum. Ama rakip Maccabi, Fenerbahçe’den 10 kat daha sorunlu.
Zirbes ve Weems takımdan ayrılmış. Goudelock, Quincy Miller ve Devin Smith sakat.
Sezon boyunca neredeyse hiç dakika alamayan Mekel, Pinini ve Alexander gibi oyuncuların forma giydiği, kariyeri boyunca sıradan takımlarda oynayan Simpson’un oynadığı, iddiası kalmayan, ununu elemiş, eleğini asmış bir takıma, 12 bin taraftarı önünde yenilmek kabul edilir gibi değil.
Maça çok iyi başladı
Belki de bu durum onları yanılttı. Hep böyle gider diyedüşündüler belki ama, iddiasıolmadığı için rahat oynayan, 5 kısa ile yüzü dönük potaya gidebilen Maccabi, çok ters geldi Sarı-Lacivertli savunmaya.
Her şeye rağmen Melih’in 5/6 üçlük isabet, Antiç’in 2 dakikada 8 sayı atması, Udoh’un ‘doubledouble’lık performansı yine de galibiyeti Fenerbahçe’ye getiriyordu.
Ama Sloukas’ın yokluğunda, Berk yerine oyun kurucu olarak Nunnally’nin tercih edilmesi, Fenerbahçe’nin de sonunu hazırladı.
Melih ve Nunnally’nin iki üçlüğü sonrası 6 farkı yakalayan Kanarya, gerçek bir oyun kurucu ile oynasa, o farkı rahatlıkla koruyabilirdi. Ama Nunnally önce 1’e 5 hücum edip daha 5 saniye dolmadan topu potaya attı.
Kötü hücum, dengesiz savunmayı beraberinde getirdi. Yenilen üçlük sonrası, yine Nunnally’nin top kaybı, Maccabi’yi maça ortak etti. Obradoviç, Dixon’u oyuna aldı ama iş işten çoktan geçmişti. Özgüven kazanan Maccabi’de, Landesberg’in son saniye şutu iki kez çemberden sekti ama şans hak edenin yanında oldu!.
‘’Daçka'nın umudu var‘’
Darüşşafaka Doğuş’un mutlak kazanması gereken bir maçtı. Kötü bir sezon geçiren, hücumda sıkıntı yaşayan Barcelona, çok iyi durumda çıkmamıştı belki ekimizin karşısına ama ne de olsa Barcelona’ydı. Nitekim maça Perperoglou, Rice ve Claver’in üç üçlüğüyle başlayan Katalan ekibi 4. dakikada 11-4 öne geçti. Bu andan itibaren, Darüşşafaka müthiş bir direnç koydu. Clyburn’la hızlı hücumlar bulan, Birkan ve Wilbekın’la da dış atışlar üreten Yeşil Siyahlılar, kenardan gelen Harrangody’nin de katkılarıyla devreyi 21 sayıyla önde bitirdi: 43-22. Takip eden 17 dakikada tam 39-11’lik bir seri yakalamıştı Darüşşafaka.
Barça 21’den geldi
Barcelona’nın tüm direnci kırılır diye düşünmeye başlamıştık ama tam tersi oldu. Belki Darüşşafaka da ‘nasıl olsa kazandım’ havasına girdi. Yanlış hücum tercihleri, savunma sertliğinin kaybolması, çok da kazanmaya niyeti olmayan Barcelona’yı oyunun içine soktu. Perperoglou’nun üçlükleri ile periyot biterken fark 11’e indi: 53-42. Son çeyrekte de Renfroe’nun üçlüğüyle konuk ekip 21 sayıdan farkı 7’ye indirdi.
Birkan savaş verdi
Ama Birkan bu gidişe ‘dur’ diyen isim oldu. Takımın en savaşçı oyuncusu olan Birkan, sahanın en kısalarından olmasına rağmen üst üste aldığı iki hücum ribaundu sonrası
bulduğu 4 sayıyla, farkın tekrar çift hanelere çıkmasını sağladı. Tam 8 ribaunt alan Birkan, galibiyete fazlasıyla katkı yaparken, Wanamaker’ın kötü gününde olması, Clayburn ve Ziziç’in kısır geçen maçta çift hanelere çıkması, Darüşşafaka’nın galibiyetine fazlasıyla yardımcı oldu.
‘’Efes, yetecek kadar oynadı‘’
Anadolu Efes’in geçtiğimiz ay performansı tavan yapmış, üst üste 4 maç kazanıp Play-Off yolunda fazlasıyla umutlanmıştı. Ama bu çıkış, oyun anlamında kısa sürdü. Sezon içinde de beklenmedik yenilgiler alan Efes, geçen hafta iddiasız Bamberg’e Abdi İpekçi’de farklı kaybetmiş, şansını riske atmıştı.
Dün daha farklı oynayacaklarını düşünüyordum. Ama Efes oyuncuları maç seçiyor, her rakibe aynı saygıyı göstermiyor sanki.
Maccabi’de bir çok yıldız takımdan ayrılmış ya da sakattı. İddiaları kalmamıştı. Ama Euroleague’de ‘nasıl olsa kazanırım’ mantığı ile hiç kolay maç kazanılmadı.
Bunu CSKA, Real ya da Fenerbahçe yapsa belki anlaşılır ama yeni kurulan, ‘kör topal’ ilerleyen bir takımın ve oyuncularının böyle hazırlanması kabul edilir bir durum değil.
Nitekim sadece 3. periyodu çok konsantre ve istekli oynayan Efes, 10 dakikalık oyunla galibiyeti kotardı.
Bu bölümde Granger’in inanılmaz performansının rolu büyüktü.
Keza Heurtel 18 sayı ve 8 ribauntla, Granger’a fazlasıyla destek oldu. Zaten bu iki oyun kurucunun performansı, Efes’in alacağı sonucu da direkt etkiliyor. Bireysel olarak sonuca gidecek çok fazla oyuncusu olmayan Lacivert-Beyazlılar, bir yerde Heurtel ve Granger’a mecbur.
Bu ikili Bamberg maçını felaket oynamışlardı, sonuç da hüsran oldu.
Geride Zalgiris ve Real Madrid deplasmanları, iç sahada da Olympiakos ve Fenerbahçe maçları var.
Efes, kesinlikle bu maçları daha konsantre oynayacaktır. Ama kağıt üstünde hepsi çok zor maçlar. Hele Zalgiris’e kaybederlerse olası ikili averajda geri bile düşebilirler.
Umarım, sorumsuzca oynadıkları Bamberg maçını aramazlar..
‘’Fener, kritik virajı döndü‘’
Bamberg, kazansa da, kaybetse de her rakibe kök söktürüyor. Nitekim 6 maçı son saniye topuyla kaybetmişlerdi.
İddiaları azdı ama disiplinli, düzen içinde oynayan, sonuna kadar mücadele eden bu takıma karşı en ufak bir konsantrasyon eksikliği pahalıya malolabilirdi. Fenerbahçe bu bilinçle maça başladı. Dixon, Kaliniç, Udoh, Vesely attıkça attı. Fark 18’lere çıktı. Ama Sloukas’ın yokluğunda Bogdanoviç’in de sakatlanması, Fenerbahçe’nin dengesini bozdu. Kanarya’da hücumları yönlendirebilecek 4 oyuncu var. Bobby, Bogdan, Sloukas ve Udoh. Bunlardan ikisi olmayınca, Bobby de faul problemine girince, asla pes etmeyen Bamberg de 18 farkı kapayıp oyuna ortak oldu. Ama kariyer maçlarından birini oynayan Dixon çok zor ve kritik şutları soktu. 6 ribaunt ile takımın en çok ribaunt alan oyuncusu oldu. Udoh ise 4 asistle takımın en çok asist yapan ismi. Oyun kurucu ribaunt, pivot asist lideri. Fenerbahçe’nin farkı da burada. Takım oyunu. Herkes, herşeyi yapıyor, taşın altına elini koyuyor. Noktayı da son haftaların formda ismi Kaptan Melih, attığı üçlükle koydu. Bu galibiyet, Fenerbahçe’nin ilk 4 yolunu sonuna kadar açtı.
Efes istediğini aldı
Bamberg yenilgisi sonrası Efes’in farklı oynayacağını düşünüyordum. Ama Efes oyuncuları, maç seçiyor, her rakibe aynı saygıyı göstermiyor sanki. Maccabi’de bir çok yıldız takımdan ayrılmış ya da sakattı. İddiaları kalmamıştı. Ama Euroleague’de ‘nasıl olsa kazanırım’ mantığı ile hiç kolay maç kazanılmadı. Bunu CSKA, Real ya da Fenerbahçe yapsa belki anlaşılır ama yeni kurulan, ‘kör topal’ ilerleyen bir takımın ve oyuncularının böyle hazırlanması kabul edilir bir durum değil.
Nitekim sadece 3. periyodu çok konsantre ve istekli oynayan Efes, 10 dakikalık oyunla galibiyeti kotardı. Bu bölümde Granger’in inanılmaz performansının rolu büyüktü. Geride Zalgiris ve Real Madrid deplasmanları. İç sahada da Olympiakos ve Fenerbahçe maçları var. Efes, kesinlikle bu maçları daha konsantre oynayacaktır. Ama kağıt üstünde hepsi çok zor maçlar. Hele Zalgiris’e kaybederlerse olası ikili averajda geri bile düşebilirler.Umarım, sorumsuzca oynadıkları Bamberg maçını aramazlar..
‘’Dört dörtlük Fenerbahçe‘’
Bu yıl Abdi İpekçi’nin de büyüsü bozuldu. Obradoviç döneminde İpekçi’de hiç kazanamayan Fenerbahçe, bu sezon ezeli rakibini İpekçi’de ikinci, toplamda da 4. defa mağlup etti.
Maçın büyük bölümünde her şey Galatasaray Odeabank’ın istediği gibi gidiyordu. Sloukas’ın yokluğunda önemli bir süre oyun kurucu oynayan Bogdanoviç, baskı altında ezilirken, Fenerbahçe 25 dakika hücum anlamında hiçbir şey üretemedi. Sarı-Kırmızılılar, son derece konsantre ve arzulu savunma yaparken, planladıkları herşeyi uyguluyordu. Pleiss her iki pota altında da hakimiyet kurarken, kısalar da rakiplerini kolay geçip potaya gidiyordu.
Udoh ve Vesely skora hiç katkı yapamazken, Melih Mahmutoğlu ve Dixon’un üçlükleri ile ayakta kalmaya çalıştı Sarı-Lacivertliler. 23. dakikada fark 15 olduktan sonra Obradoviç, oyun stratejisini biraz değiştirdi.
Sete set oyunda, Galatasaray savunmasını aşamayan Kanarya, geçiş hücumları ile skor bulmaya çalıştı. Fenerbahçe, erken hücum etmeye başlayınca skordaki kısır döngüyü kırarken, bu durum savunmasına da yansıdı.
Fenerbahçe, 50-35’ten, 56-57 öne geçti. Oyunun bütün ritmi değişirken, Ergin Ataman’ın mola almaması da ilginç bir tercih oldu. Momentum göz göre gidiyordu ve Galatasaray buna bir önlem alamadı.
Nitekim Kanarya, geriden gelmenin avantajını çok iyi kullandı. Udoh ve Vesely de devreye girdi. Nunnally savunmada hata yapsa da hücumda kritik basketlere imza attı. Galatasaray son hamleyi yaparken, Obradoviç de baskıda başarısız olan Bogdanoviç’i sahada tutup, Dixon’u kenarda oturtması da tartışılacak bir tercihti. Nitekim Bogdanoviç üst üste iki top kaybı yaptı ama Galatasaray bu fırsatı hücumda değerlendiremedi.
Saatlerce küfür yiyen Melih, bu durumdan hiç etkilenmemiş göründü. Soğukkanlılığını korudu. 3’ü üçlük olmak üzere tam 12 sayı attı. En önemlisi ise tekrar Obradoviç’in güvenini kazanması oldu.
Ergin Ataman yıllar sonra Galatasaray’ı lig şampiyonu yaptı. Geçen yıl da Eurocup’ı kazanıp kulüp tarihinin en önemli başarısını elde etti. Bu yıl ne kadar başarısız olursa olsun, sonsuz kredisi bulunması gerekli diye düşünüyorum. Ona yapılanlar bence haksızlık...
‘’Derbide 4. randevu‘’
İki ezeli rakip bu sezon 4. kez karşı karşıya geliyor. Geride kalan 2 Euroleague ve 1 lig maçını Fenerbahçe kazanmıştı. Yıllar sonra ilk kez Abdi İpekçi’de galip gelmeyi başarmıştı Sarı-Lacivertliler. Derbi öncesi iki takım da sorunlu. Ergin Ataman, kadro dışı bıraktığı Emir Preldziç ve Blake Schilb’i affetmedi. Bu iki oyuncu forma giyemeyecek. Ancak geçen yıl Eurocup şampiyonluğunda büyük rol oynayan McCollum takıma geri döndü ve derbiye yetişiyor. Fenerbahçe’de ise Sloukas kesin yok. Kaybedilen Baskonia maçında forma giyemeyen Ekpe Udoh’un durumu ise belirsiz.
Taraftar desteği avantaj
Eksiklerden Fenerbahçe’nin daha az etkileneceğini düşünüyorum. Çünkü Galatasaray’a oranla daha derin ve kaliteli bir kadroya sahipler. Burada belirleyici faktör atmosferden takımların
nasıl etkileneceği olacak. Abdi İpekçi’nin tıklım tıklım dolması bekleniyor. Galatasaray, daha önce de zor şartlar altında Fenerbahçe’yi yenebilmişti. Yine taraftar desteğini arkasına alıp yüksek motivasyonla oynamaya çalışacaklardır. Bu onlar için avantaj. Fenerbahçe ise sezon başında kazandığı maçı hatırlamaya çalışacak ve doğruları tekrarlamak isteyecektir. Keyifli bir mücadele bizi bekliyor. Umarım istenmeyen olaylar yaşanmaz ve derbinin tadını çıkarırız.