‘’Bogdan böyle istedi‘’
Dakikalar 26’yı gösterdiğinde sadece 5 galibiyeti bulunan ve kümede kalmak için son kozlarını oynayan Türk Telekom, 62-41 öndeydi. Maçı ise Fenerbahçe 85-83 kazandı. İnanılmaz bir mücadele ve bir Bogdan Bogdanovic klasiği izledik Ankara Arena’da... Giresun’a son saniyede orta sahadan, Daçka’ya attığı son saniye üçlüğü ile Türkiye Kupası’nı Fenerbahçe’ye getiren Sırp şutör, dün de 1.8 saniye kala yaklaşık 10 metreden gönderdiği füze ile Telekom’un hayallarini yıkarken, sıralama açısından takımına çok önemli bir galibiyet kazandırdı.
14 dakikada 45 sayı
Telekom Harris ve Haislip’in olağanüstü oyunuyla maçı sürekli domine etti. Fark da giderek açıldı. 26. dakikada Obradovic, genç Egehan’ı sahaya sürünce Başkent ekibi, rakibin havlu attığını düşündü. Ama Egehan’la başlayan, Antic, Datome ve Dixon’la devam eden bir üçlük yağmuru başladı o anda. 26 dakikada 41 sayı atan Kanarya, kalan 14 dakikada ise 45 sayı üretti.
Obra’nın planı tuttu
Fenerbahçe, adım adım gelirken, Türk Telekom da üçlüklerle yanıt verdi. Ama son çeyreğin yıldızı Bogdanovic başta olmak üzere bu kritik şutlar sonrası geri adım atmadı Kanarya. Nitekim. 1.8 saniye kala Harris serbest atışlardan birini kaçırdı. Mola sonrası Fenerbahçe’de coach Obradovic yine müthiş bir kenar oyunu çizdi. Bogdanovic bir anda bomboş kaldı, o da en iyi yaptığı işi bir kez daha tekrarladı, potalı da olsa üçlükten isabet bulup Fenerbahçe’ye mucizevi bir zafer kazandırdı.
‘’Fener, Efes'in biletini kesti‘’
Euroleague’de kimseye kıyak yok, kolay maç yok. Kazanmak istiyorsan onu hak edeceksin. Fenerbahçe, liderliği garantilemesine rağmen, dün yine çok saygın bir duruş koydu ortaya. Öyle bir maç izledik ki, sanki galibiyete Fenerbahçe’nin ihtiyacı var, Efes ise formalite maçı oynuyor. Ruhsuz, gamsız, içi boş bir takım görüntüsü verdi yine İvkoviç’in takımı sahada. Bir an bile kazanabilecekleri hissini vermediler kimseye.
Euroleague’in en kolay grubunda, bitime bir hafta kala elendiler. Geçen yıl da el yordamıyla çeyrek finale kalabilmişlerdi. bu yıl da Darüşşafaka, Efes için elinden geleni yaptı ama Efes’in kendine hayrı yok bu sene. İki yıl boyunca harcanan tonla para, yapılan onca transfer ve elde var ‘hüsran’.
İvkoviç, kariyeri boyunca biriktirdiklerini bir çırpıda harcadı Efes serüveninde. Emeklilik döneminde torunlarını da rahat ettirecek parayı aldı ve gidiyor. Gerçi gideceğini bilmiyoruz daha ama kendine biraz saygısı varsa ‘başarısızlığı’ kabul edip istifa etmesi gerekiyor Sırp hocanın.
Taraftar baskısı yok. Kamuoyu baskısı yok. Medya baskısı yok. O da iki yıl boyunca alınan her rezalet sonuçtan sonra, “Bu yenilgiden çıkaracağımız dersler var. Çalışmaya devam etmeliyiz” safsatalarıyla oyaladı herkesi. Özellikle de Başkan Tuncay Özilhan’ı...
Bir ton gelecek vaadeden genç vardı elinde. Cedi dışında bu gençlerden hiçbiri gelişim kaydedemedi, aksine geriye gitti İvkoviç’in elinde. Hep aynı menacerden alınan oyuncularla böyle kimyası bozuk bir takım kuruluyor işte. Efes bu kafayla devam ettiği sürece daha çok hüsran dolu sezonlar yaşar.
Fenerbahçe takımını ve Obradoviç’i aldıkları bu galibiyetten dolayı bir kez daha tebrik ediyorum. Evindeki yenilmezlik serisi devam ediyor. Seri 2 ya da 3 maç daha devam ederse yine Final-Four da gelecek.
‘’Cim bom'dan final adımı‘’
Bir tarafta evinde oynadığı 10 maçın 9’unu kazanan Galatasaray, diğer tarafta deplasmanda 10 maçta 8 galibiyet alan Gran Canaria. Sonuçta ‘evin kralı’nın dediği oldu. İki maçlık seride 14 sayılık fark, fazlasıyla mutluluk verici. Daha fazlası olabilir miydi? 35. dakikada fark 19’a çıkmış, tribünler coşmuştu. Galatasaray, dersine çok iyi çalışmış. Rakibin en önemli silahlarını durdurdu. Ama iki 4 numara Baez ve Aguliar’ın çoğu da zor pozisyonda olmak üzere tam 5 üçlük atması, farkın 20’lere çıkmasına engel oldu. Lasme ve Sinan’ın erken faul problemine girdiği, Schilb’in 5’te 0 üçlük attığı maçta Galatasaray’a ekstra katkılar gerekiyordu. Dünün kahramanları ise Göksenin Köksal ve Chuck Davis oldu. Öncelikli olarak savunma için sahaya sürülen Göksenin, 3’ü üçlükten olmak üzere Gran Canaria potasına 13 sayı bırakıp, görevini fazlasıyla yerine getirdi. Bir de Davis...
Geldiği günden bu yana en iyi oyununu sergiledi tecrübeli isim. 18 sayı ve 10 ribauntla oynayınca, ne Sinan’ın, ne de Lasme’nin eksikliği hissedildi. Bu iki performans galibiyet için çok ama çok değerliydi Galatasaray adına. Cim Bom’un tek (o da faul problemine girdi), rakibin ise 3 pivotu olduğu bir maçta ribauntlarda sağlanan 43-34’lük üstünlük, şampiyonluğa ne kadar konsantre olunduğunun, galibiyetin ne kadar çok istendiğinin bir göstergesiydi. 14 sayılık fark büyük avantaj ama final cepte değil. Gran Canaria, tempolu oynayan, kadro derinliği açısından Galatasaray’dan daha üstün bir takım. Cim Bom’un Las Palmas’a bu bilinçle gitmesi, farkı korumak için değil kazanmak için oynaması gerekiyor. Dünkü galibiyetle, finale, hatta şampiyonluğa bir adım daha yaklaşıldı. Umarız devamı gelir.
‘’Erken final‘’
İki favori yarı finalde birbiriyle eşleşti. Bu seriden galip çıkacak takım Eurocup şampiyonu olacaktır. Galatasaray’ın en büyük avantajı iç saha performansı. Bugün de dolu tribünler önünde rövanş için iyi bir skor almaya çalışacaklar.
Galatasaray Odeabank, Eurocup’ta tarih yazmaya hazırlanıyor. 2008 yılında Torino’da düzenlenen Final Eight’te Beşiktaş’ı yenip yarı finale çıkan Galatasaray, o yıl kupayı kazanan Rudy Fernandes’li Joventut Badalona’ya mağlup olup, final şansını kaybetmişti. 8 yıl aradan sonra fırsat bir kez daha ayağına geldi Galatasaray’ın. Rakip yine bir İspanyol. Geçen yıl bu kupada final oynayıp kaybeden Gran Canaria, bu sezon da Galatasaray’la beraber şampiyonluğun favorisi olarak gösteriliyor.
Deplasmanda çok iyi
İki takımı mercek altına alacak olursak, şanslar eşit gibi... Galatasaray evindeki 10 maçın 9’unu kazandı. Yedisinde çift haneli farklara ulaştı. Ama Gran Canaria da şu ana kadar oynadığı 10 deplasman maçının 8’ini kazandı. Öyle ki Top 16 turu ve çeyrek final serilerini evinde kaybetmesine rağmen tur atladı İspanyol ekibi. Limoges’u ve Stelmet Gora’yı ilk maçlarda deplasmanlarda yenen Canaria, sahasında mağlup oldu ama sayı averajı ile yarı finale çıktı. Çok ilginç ve çekişmeli bir seri bizi bekliyor.
Pota altında onlar üstün
Takımın en önemli isimlerinden biri oyun kurucu Kevin Pangos. Amerikalı guard 14.5 sayı ve 5 asist ortalamaları ile hem atıyor hem attırıyor. Diğer oyun kurucu Oliver da çok tecrübeli ve tempoyu hızlandırabilen bir isim. Galatasaray’ın da bu bölgesi güçlü. McCollum’un yanı sıra Jerrels ve Sinan’ı göz önüne aldığımızda bir denge söz konusu. Kuriç, Newley ve Salin gibi üç keskin şutörü olan Gran Canaria’ya Galatasaray da Micov ve Schilb ile yanıt verecektir. Gran Canaria’yı biraz üstün kılan taraf ise pota altı rotasyonu. Savane ve Omiç gibi iki uzun ve etkili pivota sahip olan İspanyol ekibi karşısında Galatasaray’ın elinde bir tek Lasme var. Bayern serisinde de Lasme burada çok yalnız kalmış ve oldukça zorlanmıştı.
Dengeyi Ataman kuracak
Burada dengeyi bence Ergin Ataman kuracak. Gran Canaria Coachu Garcia Reneses çok tecrübeli, kariyeri başarılarla dolu bir isim. Ama daha çok sistem coachu. Maç içinde çok fazla değişikliklere gitmeyen, prensiplerine sadık kalan bir isim. Ergin Ataman ise, maç içinde strateji değiştirebilen, oyunun gidişatına göre bir çok varyasyon yapan, rakibi şaşırtabilen bir coach. Pota altındaki zaafiyeti bir şekilde lehine çevirmeye çalışacaktır. Sonuçta iki ayaklı bir maç olduğu unutulmamalı. Fark tabii ki önemli ama bunun için acele etmemek, telaş yapmamamak gerekecek. Tribünlerin de bunun bilincinde olması şart. Serideki her iki maçın da çok zor ve çekişmeli geçeceği de bir gerçek.
‘’Derbinin tek hakimi‘’
Vesely’nin sakatlığı sonrası çıkılan ilk maçta Cedevita karşısında alınan 30 sayılık yenilginin ardından Fenerbahçe’nin dünkü derbide nasıl bir reaksiyon göstereceği merak konusuydu. Beklenildiği gibi çok agresif başladı Kanarya maça. Ama karşısında, Fenerbahçe’nin Cedevita karşısındaki durumu gibi bir rakip buldu. Nate Wolters’tan yoksun maça çıkan, yeni transferi Bobby Brown’u derbiye yetiştiremeyen Beşiktaş, yenilgiyi peşinen kabul etmiş bir havadaydı. Hâl böyle olunca bir ara 35 sayı farkla öne geçen Sarı-Lacivertliler, hayata dönmeyi başardı.
Bobby Dixon...
Bobby Dixon, dün çok özel bir performans sergiledi. Liglerimizde kolay rastlanmayan ‘tripledouble’ yapma başarısı gösteren (23 sayı, 12 ribaunt, 10 asist), Dixon bu rakamlara sadece 26 dakikada ulaştı. Sahanın en kısasıydı ama en çok ribaunt alan ismi oldu. Konsantre olunca, isteyince, o topu almanın uzunlara rağmen daha kolay olduğunu bir kez daha daha gösterdi Bobby.
Bazılarına kızmış
Obradovic, Bogdanovic’i hiç çıkarmadan 26, Bobby Dixon’u da 30 dakika oyunda tuttu. Belli ki Cedevita maçında görev verdiği bazı oyunculara kızmış. O kadar farka rağmen as oyuncularını çok fazla oyunda tuttu tecrübeli coach. Beşiktaş, bu yenilgi ile Play- Off’tan bir adım daha uzaklaştı. Zorlu bir fikstür de onları bekliyor. Bobby Brown değerli bir oyuncu. Ama tek başına ne kadar fark yaratır, orası soru işareti?
‘’Cim Bom'dan dev adım‘’
Almanya’da alınan 10 sayılık yenilgi sonrası bizi umutlu kılan, Galatasaray Odeabank’ın sezon boyunca gösterdiği başarılı iç saha performansıydı. Evinde hiç yenilmeyen, çoğu maçı çift haneli farklarla kazanan Cim Bom, aynı tarifeyi Bayern Münih’e de uyguladı ve müthiş bir zafere imza attı.
89 sayı attığı maçı 10 farkla kaybeden Galatasaray, sadece 72 sayı atabildiği bir gecede 13 farkla kazanıp yarı finalin yolunu tuttu. Basketbolda kazanmak istiyorsan savunma yapacaksın. Daha doğrusu şampiyon olabilmek için. Ne kadar atarsan at, sonucu savunma performansı belirliyor. Dün de son 5 saniyede iki harika savunma yapan Cim Bom, Bayern gibi bir takımı eleyerek büyük bir iş başardı.
Tribünler tıklım tıklım ve coşkuluydu. Takım da maça aynı coşku ve agresiflikle başladı. Özellikle ikinci periyotta Göksenin’in yaptığı savunma ile fark 20’lere kadar çıktı. Herşey
harika gidiyordu. Ama ikinci yarıda, özellikle McCollum’un yanlış oyunu ve onda ısrar edilmesi ile tur tehlikeye girdi. Schilb de McCollum gibi defalarca hücumda yanlış tercihler yaptı. Ama Davis’in kritik anlarda gelen sayıları, savunmanın hücumun aksine 40 dakika aynı istikrarda yapılması Sarı-Kırmızılılar’ı tarihinde ilk defa yarı finale taşıdı.
Ergin Ataman, sezon başından bu yana şampiyonluk hedefinden bahsediyor. Galatasaray bu hedefe artık bir adım daha yaklaştı. O potansiyel de takımda var. Rakip büyük olasılıkla Gran Canaria olacak. İspanyol ekibi geçen sene final oynamıştı. Cim Bom’un işi kolay değil ama sezon başından bu yana çok kararlı bir takım izliyoruz. Umarız bu performansın devamı yarı finalde de gelir.
‘’Olacağı buydu!‘’
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur derler ya, Fenerbahçe’de olası bir sakatlığın gerçekleşmesi pek de öngörülmeyen bir durum değildi. Final-Four hedefi ile yola çıkılan sezonda uzun rotasyonu zaten dar tutulmuştu.
Antiç’in sakatlığı, Ömer Faruk’un kulüple olan sorunları, Obradoviç’in elinde sadece Udoh ve Vesely’i bırakmıştı. Türkiye Ligi’nde kolay maç yok. Euroleague’de de Top 16 oynanıyor. Bu iki pivotun üstüne aylardır çok yük bindi. Önce Udoh sakat sakat oynadı, şimdi de en kritik zamanda Vesely minimum 6 hafta yok.
Bu demek oluyor ki, Final-Four öncesi Play-Off turunda Çek pivottan faydalanılamayacak. Antiç sakatlandıktan sonra pota altına bir takviye yapılsa, belki bu kötü durum yaşanmayacaktı. Nerde duracağını bilen, ucuz bir Amerikalı bile şu dönemde Udoh ve Vesely’yi fazlasıyla dinlendirebilirdi. Ama iş işten geçti artık. Bir umut belki çarpraz gruptan Laboral ya da Bamberg gelir, Play- Off dönemi çok fazla sıkıntı vermez.
‘’Efes can havliyle‘’
Lacivert-Beyazlılar, Top 16’daki 13. hafta maçında Cedevita’yı son saniyelerde geçebildi, bitime 3 maç kala az olan umutlarını sürdürdü. Bir ara 10 sayı geri düşen Anadolu Efes’te Heurtel 19 sayı ve 8 asistle takımı sırtlayan isim oldu.
“Çıkmadık candan umut kesilmez” derler ya, Efes’inki de o misal. Dört gözle Panathinaikos’un bir maç kaybedip, son haftaya final havasında girilmesini bekliyoruz ama Anadolu Efes, Cedevita’yı bile zor yeniyor. Bu sezon zayıf rakibiyle 3 kez karşılaşıp ikisini kaybeden Lacivert-Beyazlılar, dün de son saniyeye kadar can çekişti ama sonunda kazanıp az olan umudunu sürdürdü: 80-76.
Maça felaket bir savunmayla başlayan Efes, hücum gücü sınırlı bir takım olan Cedevita’dan ilk çeyrekte tam 28 sayı yedi. 2. periyodun başında fark 10’a çıktı: 20-30. Sariç ve Heurtel’le seri yakalayan Efes skoru 34-34’e getirdi, devre de 34- 36 sona erdi. İkinci yarının başında da aynı senaryo yaşandı. Pullen’in üçlükleri ile Cedevita bir kez daha 10
sayılık farka ulaştı (36-46), Efes; Heurtel, Granger ve Sariç’le 14-2’lik seriyle yine geriden gelip öne geçti: 50-48. Ama maçı koparacak oyunu bir türlü ortaya koyamadı. Son dakikalarda Birkan’ın kritik üçlüğü, Cedi Osman’ın taktik faulleri atması ile kötü de oynasa kazanmayı bildi Lacivert-Beyazlılar.
Darüşşafaka’ya duacı
Top 16’nın bitmesine üç hafta var. Efes’in tur atlayabilmesi için Darüşşafaka’nın önümüzdeki hafta Panathinaikos’u yenmesi gerekiyor ki, Efes’in Malaga ve Fenerbahçe’yi yendiğini varsayarak son haftaya final havasında girilsin. Bu ihtimaller belki gerçekleşebilir ama Anadolu Efes’in her geçen gün geriye giden basketbolu, çok fazla umutlanmamıza engel oluyor.









































