Arama

Popüler aramalar

‘’Haklısın da‘’

Tamam...
Fenerbahçe Vitor Pereira’nın söylediği gibi agresif ve baskılı...
Rakibi oynatmıyor.
Kazanmasını biliyor.
Ama, heyecan vermiyor.
İstatistiklere bakın: Fener “6” maçı “1-0” kazanmış... ”2” maçı da “2-1”...
Yani “8” maçta fark hep “1”...
Peki niye “1”’den fazlasını atamıyor? İşte asıl sorun burada...
Her maçta elde kağıt-kalem not tutan Pereira’nın buna bir açıklık getirmesi artık şart.
Çünkü, Türkiye’nin yerlisi-yabancısı en pahalı şöhretlerinden kurulu bu ekipten taraftar en az
2-3 farklı galibiyetler bekliyor..
Son, Gençlerbirliği maçı dışında, rakiplerin her tehlikeli atağında, “Beraberlik golü mü geliyor?“
diye Alfred Hitchcok’un gerilim filmlerindeki gibi korku
sahneleri yaşanıyor.
İşte bunun için: “Süper Lig’de şampiyonluk peşinde koşan... UEFA’da iddialı... Türkiye Kupası’nda gözü olan Fenerbahçe’nin süper bir golcü alması şart”
Ben şahsen Musa Sow’u.. Ve hatta Emenike’yi arıyorum.

Ne zaman gelecek?

Ligin ilk yarısı bitiyor. Van Persie hâlâ kendine gelemedi. Bu gidişle geleceği de yok. Pereira, Fernandao’yu kenara çağırıyor. Van Persie’ye, “Sen gir“ diyor.
İkisinde de bir afra-tafra... Giriş-çıkışlarda birbirlerinin suratına bakmıyorlar.
Diyorlar ki; van Persie ilk 11’de oyuna başlamalıydı.
Neden? Manchester United’dan Fener’e geldiği için mi? Şöhretli olduğundan mı? Yoksa sözleşmesinde bizim bilmediğimiz, “Her maça ilk 11’de çıkar” diye bir madde mi var?
Uzun lafın kısası, ”Fernandao mu, yoksa Van Persie mi?” diye sorarsanız, ben, şu andaki form durumlarına bakarak Fernandao derim.
Az daha unutuyordum, geldiği zaman, “Bu Van Persie kulübede oturmaz“ diyenlerden biri de bendim. Ama bu konuda artık Pereira’ya da hak veren benim...

Böyle gelmiş böyle gider

Hatırlayın, Beşiktaş’a 2-1 yenildikleri maç sonrasında teknik direktör Mustafa Denizli, hakem Mete Kalkavan’ı eleştirmişti. Sadece O mu, kaptan Selçuk da veryansın etmiş ve “Ben bugünle beraber
3 maç oynamamış olacağım. Üç maç cezayı da Kalkavan’dan aldım“ şeklinde bir ifade kullanmıştı.
Eleştirileri haklı bulanlar oldu. Ağır diyenler de çıktı. Daha, bu olay gündemden düşmeden MHK, Kalkavan’ı Ankara’da Gençlerbirliği-Fener maçında görevlendirdi.
Kalkavan, bana göre kartlarını yanlış kullandı. Uğur Çiftçi’nin, Nani’ye her girişi fauldü. En sonunda bu ikili bir pozisyonda karşı karşıya gelince çareyi ikisine de sarı kart göstermekte buldu.. Ve de kendince işin içinden çıkıverdi. Nani, Sivas’a karşı oynayamayacak. Nani’nin şu sözleri unutulamaz; “Tekme yemek için sahaya çıkıyoruz. Ayağımı kıracak fauller yapıldı ama düdükler çalınmadı.”

Nasıl görülmez

Osmanlıspor-Beşiktaş maçındaki “penaltı“ olayına gülünür mü yoksa ağlanır mı, inanın bilemiyorum. Top, ceza alanı içinde Bilal Aziz’in açık halde duran koluna çarpıyor. Olay çizgi hakemi Ali Zağlı’nın hemen önünde. Hakeme itirazlar faydasız. Alper Ulusoy aldırmıyor bile. Oyun devam ediyor. Maç berabere bitse veya Beşiktaş yenilse kıyamet kopacak. Farkında değil.
Karşılaşma sonrası gazetelerde okudum Bilal, “Top elime çarptı. Evet pozisyon penaltıydı. Nasıl penaltı değil diyeyim ki? Hakeme değil ama Olcay’a söyledim penaltı olduğunu“ demiş. 16 haftadır ligde kazan kaynıyor. Siz hiç
MHK Başkanı Kuddusi Müftüoğlu’nun veya
TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in bunca kavga gürültüye rağmen,
“Ne oluyor beyler“
dediğini işittiniz mi?..

23 Aralık 2015, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yanlış nerede?‘’

Son Fenerbahçe-Başakşehir maçında Cüneyt Çakır’ı eleştirenlere soruyorum:
-Josef’in golündeki ofsaytı süzen ve iptal eden kim?
-Nani’nin attığı muhteşem golde Van Persie‘nin pozisyonunda ‘ofsayt vardı’ tartışmasına, santrayı işaret ederek noktayı koyan kim?
-Badji’ye sarı kartı 4. dakikada çıkarması lazımmış geç kalmış. 69. dakikadaki kırmızı kartı doğruymuş.
-Faulü Fernandao yapmış, o da Mahmut’a sarı kart göstermiş.
-Caner’e itiraz ettiği için sarı kart vermiş. Konuşmasına devam ettiği için kartın rengi kırmızı olmalıymış.
Kısacası; Cüneyt Çakır’ın sadece iki-üç sarı kart yorumu hatalı.
Sonucu etkileyecek bir düdük çaldı mı?
Hayır...
Beyler, eleştiri yapalım. Yapalım yapmasına da bu kadar acımasız olmayalım.

Sahi gider mi?

Pereira, Aziz Yıldırım’ın ‘Maç içinde kendisine talimat verip vermediği’ sorusuna, bakın nasıl cevap verdi:
“Buna asla müsaade etmem. Hayatımda hiçbir zaman böyle bir şey yapmadım. Kim olursa olsun böyle bir şey olursa o oyuncu asla oyuna giremez ve ben de çeker giderim.”
Pereira’nın soruya koyduğu tepki ve yüzündeki ifadeye baktım. Ne yalan söyleyeyim, ona inandım.
Sonra kendi kendime sordum:
‘Sahi gider mi?’
İşte cevabım :
‘Gider’

Bak sen Fernandao’ya!

Van Persie kulübede oturduğu zaman veya oyundan alınınca Pereira’ya tepki koyduğu için eleştiri oklarının hedefi olmuştu.
O, sahadan çıkarken Pereira, Fernandao’ya şans tanıyordu.
Başakşehir maçında tersi oldu. Pereira, Fernandao’yu oyundan alırken Van Persie’yi sahaya sürdü.
Buraya kadar her şey normal.
Ama maç 0-0 devam ediyor. Millet dakikaların değil saniyelerin hesabını yapıyor. Bay Fernandao asık bir suratla kimsenin yüzüne bile bakmadan soyunma odasına gidiyor. Olacak iş değil!
Bu, Vitor Pereira’nın doğrusu. Çünkü Fernandao maç boyunca bir tek olumlu hareket yapmamıştı.

Diego ilk 11’de olmalıydı...

Pereira’nın doğrusunu yazdık.
‘Yanlışı neydi?’ diye sorarsanız, ‘Diego’ya ilk 11’de şans vermemesi’ derim.
Eğer, Pereira Celtic maçında takımı 10 kişi bıraktığı için bu yolu seçmişse, çok büyük bir hata.
Adam formda. Şu anda takımın beyni konumunda. Nitekim oyuna girene kadar eksikliği hissedildi.
Pereira sonradan bunu görmüş olacak ki, Ozan’ın yerine sahaya sürdü.
Eğri oturalım doğru konuşalım. Bu tip hareketlerin cezası kadro dışı değil para olmalıdır. Hem de yüklü bir para.
Bilmem anlatabildim mi?

16 Aralık 2015, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Pereira'ya bir sorum var‘’

Aziz Yıldırım, Ozan Tufan’ı Bursaspor’a 7 milyon Euro ödeyerek transfer etti.
Gazetelerde okudum, Fenerbahçe yönetimi sözleşmesine “27 milyon Euro’ya serbest kalır” maddesini koymuş.
Yani şu anda Fener’in en pahalısı. Ve de henüz 20 yaşında.
Hep yazdım, yine yazıyorum:
Ozan neden kulübede?
Bunun bir açıklaması olmalı.

1 puan kazanç değil

Beraberliğe kılıf arayanlardan değilim;
Hava kötüymüş, zemin bozukmuş, iki top direklerden dönmüş, Diego’nun kollarını açık tutması yanlışmış...
Bunların hepsi hikaye.
Şimdi gerçeklere bir bakalım;
Volkan’ın o müthiş fiziğine rağmen boşa çıkması ve “elle ya da kafayla” fark etmez, o golü yemesi...
Volkan böyle bir hatayı nasıl yapar biri bana anlatsın.
Buna ek olarak 30. dakikada Hasan Ali’nin gördüğü kırmızı kart. Hakemin kararı doğru veya yanlış.
Hata kimde? Elbette toplu atağa kalkıp geriyi boş bırakanlarda.
Gol makinası Fernandao’ya iyi pas atamayanlarda.
Ve biraz da Pereira’da...
Bir hafta önce iyi olan Nani şaşılacak derecede kötüydü. Pereira geç değiştirdi. Top tutan, pas atan Diego’yu oyundan alması yadırgandı. Josef’e nasıl tahammül ediyor anlaşılır gibi değil.
Ancak herkes gördü, sahada üstün olan taraf yine Fenerbahçe’ydi. 10 kişi ile galibiyete daha yakındı.
Bu nedenle 1 puanı kazanç olarak görenlere katılmıyorum.

Müftüoğlu, bu iş böyle gitmez

Kardeşim; her hafta:
-Top ele değdi, değmedi.
-Kale çizgisini geçti, geçmedi.
-Çelme taktı, takmadı.
-Penaltıydı, hayır değildi.
-Top taca çıktı, çıkmadı.
-Kırmızı mı? Yoksa sarı kart mı?
-Ofsayt mı? Değil mi?
Yeter ama... Hakem hataları artık, Süper Lig’deki maçları solladı. Rekora doğru gidiyor.
Bizler mecbur muyuz her hafta bunları yazmaya, konuşmaya, okumaya, izlemeye?
Sayın Kuddusi Müftüoğlu;
Vakit geldi, geçiyor... Artık şapkanı önüne koy. Bazı kritik maçlar için yabancı hakem konusunu masaya yatır.

Biraz değil çok ayıp

-Sezon başında kadro dışı bıraktılar ‘çıtı’ çıkmadı.
-Kaptanlığını elinden aldılar, “Neden?” diye sormadı.
-Eşine araba aldığı zaman eleştirenlere bile, “Size ne?” demedi, sessiz kaldı.
-Maça çıkarken sözleşmesini değiştirdiler, “Tamam” dedi.
-Transferde bir gün olsun pazarlık masasında olmadı.
Aslında maç öncesi sözleşmesindeki opsiyonlu madde çıkarıldığı zaman, moralinin sıfır olması lazımdı.
Ama o, sahaya çıktı ve iki golün de asistini yaptı. Bu fedakarlığının karşısında ıslıklandı.
Bazı insanlar çok çalışıp, bir iş başardıkları zaman halk arasında şöyle takdir edilir:
Helal olsun adama. Yüreğini, dalağını, ciğerini, kalbini ortaya koydu...
İşte Sabri böyle bir adamdır.
Islıkçılar sadece Sabri’nin değil, Galatasaraylı futbolcuların moralini bozduklarının farkında bile değil.

Mekanın cennet olsun Necati abi...

Meslek büyüğümüz, duayenimiz Necati Bilgiç ağabeyimizi kaybetmenin acısını yaşıyoruz.
Aynı gazetede çalışmadık ama bazı maçlarda, seyahatlerde birlikte olduk. Bizlere hep yardımcı oldu. Güler yüzlüydü, iyilikseverdi... Maç yazarken çözemediğim bir olay olursa kendisini arar, görüşlerini alırdım. Seni hiç unutmayacağız.
Nur içinde yat Necati abi. Mekanın cennet olsun...

10 Aralık 2015, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fener havaya girdi‘’

Evet, son üç haftaya kadar eleştirilerin odağı olan...
Tek farklı galibiyetleri küçümsenen...
Ve de heyecan vermiyor diye yerden yere vurulan Fenerbahçe havaya girdi.
-Artık kolay kolay rakibe pozisyon vermiyor.
-Toplara önde basıyor.
-Oyunu rakip alana yıkıyor.
-Avrupa Ligi’nde iddialı.
-Süper Lig’de lider.
Bundan iyisi Şam’da kayısı.
Pereira ne demişti: Bekleyin.
Bekledik.
Pereira’nın dedikleri bir bir çıkıyor.

Çak bakalım

Cavanda top ayağında gidiyor, Van Persie ayağını uzatıyor ve topu taca atıyor.
Olay tam Pereira’nın olduğu yerde.
Portekizli hoca, elini futbolcusuna uzatıyor ve ‘Çak’laşıyorlar.
Sahadan çıkıyor. Yine ‘Çak’laşma ve sarılarak tebrik...
Ben mi yanlış görüyorum? Adam kale ağzında gol kaçırıyor. Sahada ikinci hareketi yapmakta zorlanıyor. 70 dakika sahada...
Bu neyin tebriği?
Birileri bana anlatsın.
Sonra... Molde maçının kahramanı Fernandao’yu alıyor. Muhteşem bir kafa golü. Son dakikalarda beraberlik korkusu yaşayan tribünlerde bayram. Ve onlarla birlikte saha kenarında coşan Pereira.
Eğer illa Van Persie ilk 11’de oynayacak diye sözleşmesinde bir madde varsa, Pereira’nın yapacağı tek şey bu ikiliyi nasıl yan yana oynatırım olmalıdır. Veya birer devre şans vermelidir. Çünkü Fernandao demek gol demektir.
Ben yazmaktan bıktım, sizler de herhalde okumaktan...

Saygı duyulacak adam

Bu adam kim biliyor musunuz?
Pereira tarafından Van Persie’nin arkasında kulübede bekletilen Fernandao.
Bazı futbolcular vardır, oyundan erken alındı diye hocasına ‘afra tafra’ yapar. Elini sıkmaz. Kadroya alınmazsa açar ağzını, yumar gözünü.
Siz hiç ‘Gol kralı’ unvanlı Fernandao’nun ağzından bir gün olsun, “Neden oynatılmıyorum?” diye bir söz çıktığını duydunuz mu?
Trabzon maçı sonrası yaptığı, “İhtiyaç duyulduğunda hep hazır olmalıyım” şeklindeki açıklaması tüm futbolculara örnek olmalıdır.
Gelelim Diego’ya... “Alex’i aratmayacak” denildiği zaman dudak bükenler, “Oynardı, oynamazdı” diye aylarca kalem oynatanlar şimdi Diego’yu göklere çıkarıyorlar.
Son sözüm şu: Pereira milli takımın vazgeçilmezi Ozan’a bu takımda yer bulmalıdır.

Bitnel ve Ulusoy

Deniz Ateş Bitnel’e bravo. FIFA kokartı almaya hak kazanan genç hakem, Fenerbahçe-Trabzonspor maçını bana göre süper yönetti.
Hakemler açıklandığında, “Eyvah” denmişti. Genç hakem Bitnel, maça ağırlığını koydu ve adil kararları ile herkesten tam not aldı.
Galatasaray maçında Donk’un, Muslera’yı aşıp üst direğin altına vurarak kale çizgisi içine düşen ve aynı süratte -110 kilometre- geriye dönen vuruşunun gol olduğunu görmeyen Alper Ulusoy herkesi şaşırttı.
Üstelik, pozisyonun tam içinde. Aradaki mesafe bir, bilemedin iki metre. O da, Bitnel gibi FIFA kokartının yeni sahiplerinden... Ulusoy, çok şanslı. Eğer böyle bir olay Fenerbahçe, Galatasaray ya da Beşiktaş aleyhine yaşansaydı kıyamet kopardı.

02 Aralık 2015, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yorumu siz yapın...‘’

Mersin İdmanyurdu Teknik Direktörü Bülent Korkmaz yenilgiyi şöyle özetledi:
“Oynadığımız takım Fenerbahçe.”
Yani mağlubiyete asla kılıf aramadı.
Fener’in gücünü kabul etti.
Ama bazı yorumlar karşısında hayret etmemek imkansız.
İşte birkaçı:
-Fener’in karşısında direnen bir Mersin yoktu.
-Vederson ve Wellinton kadro dışı bırakılmıştı.
-Doğru dürüst antrenman bile yapmadan sahaya çıktılar.
-Ekonomik sıkıntılar.
Fenerbahçe haftalar sonra coşmuş.
Pereira’nın söylediği gibi “8-1” kazanacağı maçta “3” gol atmış.
Sarı-Lacivertliler belki de bugüne kadar oynadığı tüm maçların toplamı kadar pozisyona girmiş.
Tek farklı galibiyetlerden sıkılan seyircisini coşturmuş.
Bazıları hâlâ Fenerbahçe’nin galibiyetini akıllarınca Mersin’in sıkıntılarını hatırlatarak gölgelemeye çalışıyor.
İşte bu yüzden yorumu sizlere bırakıyorum.

Van Persie’nin patlamasını bekliyorum

Çok sükür, “Barcelona’ya gidecek mi?” dedikoduları bitti.
Bu arada Hollandalı’nın milli maç için verilen arada çok çalıştığı, hatta artık bambaşka bir Van Persie seyredeceğimiz bile söylendi.
Ancak Mersin maçında eskiye oranla biraz hareketli göründü o kadar.
Attığı gole gelince... Diego’nun, o pasını ağlara yollamak marifet isteyen bir iş değildi. Çünkü ayağını uzatmak bile yetti.
Ben, Fener’in en büyük transferi olarak lanse edilen Van Persie’den bir patlama bekliyorum.
Ve Fernandao’nun, kulübede oturmasını yadırgıyorum.
Az daha unutuyordum. “60 dakika sonra duruyor” diye eleştirdiğimiz Fenerbahçe artık son dakikaya kadar gol arıyor. Bunu, Mersin karşısında gösterdiği futbolla kanıtladı.
İnşallah bugün Molde karşısında da aynı Fener’i izleriz.

Göçek dışında herkes gördü

Beşiktaş keyif veriyor. ‘DOĞRU’.
Ya oyunun keyfini kaçıran olaylara ne demeli?
İşte o ‘EĞRİ’...
Quaresma’nın kırmızı kartlık tekmesini ‘ES’ geçiyorum.
Ama, Atiba’ya yapılan müdahale ‘PENALTI’ ise...
İbrahim Akın’ın yere indirilmesi ‘PENALTININ AĞABABASIDIR’.
Nokta...

Hoş geldin Denizli

Hamza hoca görevden alınınca:
“11. haftada hoca değişir mi?” diye soranlara...
“Bari devre beklenseydi” diyenlere...
Benim de bir çift lafım var:
Değişir kardeşim, değişir. Hele bu Mustafa Denizli olunca... Bir gün sonra da değişir 3 hafta sonra da...
Açık konuşalım; Eğer, Galatasaraylı yöneticiler yabancı bir hoca alsalardı eleştirilere katılanlar arasında ben de olurdum...
Ama göreve gelen kişinin geçmişine bakın.
Fener’i, Beşiktaş’ı ve Galatasaray’ı şampiyon yapan ‘tek adam’...
Milyonlara bu zevki tattıran, sayısız başarılarda imzası olan büyük bir isim.
Göreceksiniz, Mustafa Denizli’nin işe başlaması ile lige hareket gelecek ve üç büyüklerin aralarında yapacakları maçlar daha da çekişmeli ve renkli olacak.

26 Kasım 2015, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Salih'i bırakmayın‘’

Aklıma takıldı, bu yüzden soruyorum:
Roma, Salih’de bir ‘ışık’ görmese, 11 milyon Euro’ya tapusunu almak ister mi?
Kiralık sürecinde Roma’da istenilen düzeye gelmese, yöneticiler Salih’i kuru bir teşekkürle “Yolun açık olsun” deyip Fener’e geri yollarlardı.
Hatırlayın, Arda Turan Galatasaray’dan 12 milyon Euro’ya Atletico Madrid’e gitmişti. Oradan Barcelona’ya 34 milyon Euro artı 6 milyon Euro bonusu ile birlikte 40 milyon Euro’ya transfer oldu.
Bugün futbol piyasasında değeri herhalde 60 milyon Euro’yu aşmıştır.
Galatasaray’ın Arda’yı geri alma gücü var mı? Elbette yok.
Sarı-Kırmızılılar, “Ah nasıl oldu da Arda’yı bıraktık” diye şu anda herhalde dizlerini dövüyorlardır.
Salih’i iki yıllığına kiraya veren Fener’li yöneticilerin bu yüzden şapkalarını önüne koyup iyice düşünmeleri gerekir.
Bu arada Milan’ın da Salih’le ilgilendiği haberleri ortalıkta dolaşıyor.
İşte bu yüzden, Salih’in yeni futbol sezonunda eski yuvasına dönmesi, gençleştirmenin yanı sıra transfer çalışmalarına başlayan Sarı-Lacivertli yöneticilerin ilk görevi olmalıdır.
Doğru veya eğri bu benim görüşüm.

Gönüllerde yıkamazsın


Geçtiğimiz hafta bu köşede, “Olmadı kaptan” başlıklı yazımda iki yıl aradan sonra Sevilla maçının primlerini konu eden Alex’i eleştirmiştim ve de açıklamasının hiç de şık olmadığını yazmıştım.
Bugün de düşüncem aynı. Ayrıca seyircilerin protesto ettiği bir maçta Başkan Aziz Yıldırım’ın şeref tribününde ayağa kalkarak kendisini alkışlamasını Alex’in hiç unutmaması gerektiği kanısındayım.
Seversin-sevmezsin. Kaptanın gereksiz konuşmalarına tepki koyulması da son derecede normal.
Bu arada Başkan Aziz Yıldırım da eski kaptana hak ettiği en ağır cevabı da verdi.
Ama işin “Heykeli yerinden kaldırılsın” veya “Yıkılsın” şekline dönüşmesi... İşte bu biraz yanlış oluyor gibime geliyor.
Hatırlatmakta fayda var. Birincisi, Galatasaraylılar bugün hâlâ nasıl Hagi ile övünüyorsa, Alex de Fenerliler’in gurur kaynağıdır.
İkincisi, 8 yılda 3 Süper Lig şampiyonluğu, 2 Süper Kupa, 1 Türkiye Kupası’nda imzası olan kaptanın 2 kez de gol kralı olduğu unutulmamalıdır.
Yazıyı şöyle noktalayacağım:
Heykel kaldırılsa da, yıkılsa da Alex sevgisini kalplerden söküp atamazsın. Beyinlerden kazıyamazsın...
Çünkü seveni, sevmeyenden sayıca çok çok üstün.

İnanamıyorum ya

Doğru veya yanlış. Kaçıncı kez yazılıyor, “Van Persie’yi Barcelona istiyor” diye.
Hatta iki günlük izin sırasında Amsterdam’da meneceri Kees Vos ile birlikte Barcelona’lı yöneticilerle bir araya gelmiş.
Ben, Barcelona Kulübü’nün Van Persie’ye teklif yaptığına inanmıyorum.
Geldiği günden bu yana Fenerbahçe’de bile doğru dürüst oynamadı, istenileni veremedi. Bir türlü form tutamadı.
Geçtiğimiz hafta gazetelerde okudum, Hollanda Milli Takımı Teknik Direktörü Danny Blind, “Van Persie’yi niye kadroya almadınız?” şeklinde soru soran gazetecilere, “Van Persie önce Fenerbahçe’de 90 dakika oynasın” cevabını vermiş.
Farzedelim böyle bir teklif aldı. Fenerli yöneticilerin yerinde olsam aldığım fiyata hemen, “Şansın bol olsun” deyip teşekkür ederek uğurlardım.

Trabzon’da neler oluyor?


Önce şunu söyleyeyim:
Yıllar öncesinin Trabzonspor’unu özledim. İddialı bir Trabzonspor’un ligin havasını değiştireceğine her zaman inanmışımdır.
Ancak gel gör ki; Trabzonspor bugün hiç de iyi durumda değil. Şampiyonluk vaadi ile göreve gelmiş İbrahim Hacıosmanoğlu -az kalsın unutuyordum, Fenerbahçe’nin müzesindeki kupayı da getireceğine söz vermişti- o koltuğa oturduğu 26 Mayıs 2013’den bu yana tam 6 teknik direktör değiştirdi.
Tolunay Kafkas, Reşit Akçay, Hami Mandıralı, Vahid Halilhodzic, Ersun Yanal ve son olarak Şota ile yollar bir bir ayrıldı. Yedincisi yolda...
Yani, başarısızlığın sorumlusu olarak hep teknik adamlar ön planda oldu. Her zaman olduğu gibi onları göreve getirenler koltuklarında rahat rahat oturuyor.
Hacıosmanoğlu’nun basın toplantısında, “Karşınıza başkan olarak çıkmıyorum” ile başlayan sözlerine şaşırdım. “O halde hangi sıfatla çıktınız?” diye adama sormazlar mı?
Başkanın Gaziantep maçı sonrası kınanan konuşmaları... Kadınlar hakkındaki sözlerinden sonra hatasını anlayıp özür dilemesi... Şu andaki cezalı durumu... Bunlar hep eksileri.
Son sözüm şu;
Arkadaş, ben Mehmet Ali Yılmaz’ların, Şamil Ekinci’lerin, Faruk Özak’ların, Sadri Şener’lerin, Özkan Sümer’lerin, Atay Aktuğ’ların Trabzonspor’unu arıyorum...

19 Kasım 2015, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bakalım kim susacak...‘’

-Eğer seyirci 11. haftanın sonunda Beşiktaş’ın 2 puan gerisinde, Galatasaray’ın 3 puan önündeki Fenerbahçeli futbolcuları, “Yeter artık, saldır Fener” diye protesto ediyorsa...
-Eğer seyirci sadece Gökhan’ı alkışlıyorsa...
-Eğer bu takımı ikinci yarıda oyuna giren Volkan Şen ateşliyorsa ve Pereira bunu hâlâ göremiyorsa...
-Eğer seyirci, büyük umutlarla alınan Van Persie’yi oyundan çıkarken ıslıklıyorsa...
-Eğer Türkiye’nin en pahalı ekibi, Konya karşısında ilk devrede rakip kaleye tek bir şut dahi atamıyorsa...
-Eğer seyirci tek farklı galibiyetlerden bıkmış, “Acaba beraberlik golünü yer miyiz?” diye korku içinde maç seyrediyorsa...
-Eğer Fernandao ve Ozan ile Volkan kulübede sıra bekliyorsa...
-Eğer yazarı-çizeri, çoğunluk Pereira ile bu işin gitmeyeceğini söylüyorsa...
-Ve bütün bu olumsuzluklara karşın Pereira, “Çok fazla ispatlayacağımız şey var. Bu ülkede herkesi susturacağız. Bunu takımımla yapacağım. Sezon sonunda kimin güleceğini göreceğiz” diye iddialı konuşuyorsa...
Ne yalan söyleyeyim ben şimdiden heyecanlandım. Bakalım sonunda kim susacak?

Olmadı Kaptan

-Fener taraftarı seni çok sevdi, bağrına bastı.
-Yoğurtçu Parkı’na heykelin dikildi.
-”Bizi bırakma” diye sabahlara kadar evinin önünde nöbet tutanlar oldu.
-Seni gönderenleri tribünlerde protesto ettiler.
-Yönetimi istifaya çağırdılar.
-Arkandan gözyaşı döktüler.
-Ülkene döndükten sonra tribünlerden “Alex, Alex” diye hep seni andılar.
-Aradan iki sezon geçti, Sevilla maçı primini alamadığını söyledin. Hem de Ajax maçı öncesinde.
Bu açıklaman hiç şık olmadı kaptan...

Bunun adı...

Galatasaray’ın Rize yenilgisi bundan daha kısa özetlenemez:
Fenerbahçe ve Beşiktaş 1 attı 3 aldı.
Galatasaray 3 attı 0 çekti.
90 artı 2’ye 3-2 galip giriyorsun...
‘2’ dakika içinde ‘2’ gol yiyorsun...
Ve sahadan 4-3 mağlup ayrılıyorsun...
Bu şanssızlık değildir, resmen beceriksizliktir.

Güneş şaşırttı

Önce şunu söyleyeyim;
Bursaspor seyircisinin -tabii hepsi değil- Şenol hocaya küfürlü protestosunu şiddetle kınıyorum.
Şenol Güneş bu ülkenin yetiştirdiği en büyük hocalardan biridir.
Bir ilki gerçekleştirmiş ve Türk Milli Takımı’nı Dünya üçüncüsü yapmıştır.
Üstelik Bursaspor’a da büyük emeği geçmiştir, inkar edilemez...
Ayrıca “Yeşil-Beyazlı kulüpten futbolcu ayartmaya çalıştı” şeklindeki dedikodulara beni kimse inandıramaz.
Güneş’in Bursaspor maçı sonrası bir meslekdaşımızın sorusuna, “Küfürler bana dokunmadı. Senin kaptanın bana gelmek için yalvardı” demesi ne yalan söyleyeyim garibime gitti.
Volkan Şen veya Serdar Aziz, fark etmez.
Hoca ile talebe arasında böyle bir konuşma geçtiyse ‘SIR’ olarak kalmalıydı diye düşünüyorum.

12 Kasım 2015, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Var mı?‘’

Osmanlıspor-Fenerbahçe maçının ardından, “Fenerbahçe golden sonra yoktu” diyenlere soruyorum:
Golden önce var mıydı?
Veya biri çıkıp söylesin bana;
Ne zaman vardı?
Beyler, bugüne kadar Fenerbahçe’yi Pereira’dan başka beğenene rastladım dersem yalan söylemiş olurum.
Ama buna rağmen ben ‘hemen gitsin’ diyenlerden yana değilim.
Bakınız, Fenerbahçe kötü oynuyor. Orası tamam ama ortada bir de gerçek var: Bu takım Galatasaray’la aynı puanda, lider Beşiktaş’dan da 2 puan geride.
Yani tablo o kadar da ürkütücü değil.
Taraftar Ersun Yanal için imza topluyormuş.
Yönetim buna sıcak bakar mı?
Hiç sanmıyorum. O zaman gönderenler hatalarını kabul ederler.
Adama, “Niye almıştın? Neden yolladın?” diye sorarlar.
Aykut Kocaman, “Fenerbahçe‘den teklif aldınız mı?” sorusuna kestirmeden noktayı koydu:
“İlgim yok, olmayacak da...”
O halde Pereira ile yola devam.

Seç beğen al

“Pereira giderse...” diye millet iki ismin dışında eline kağıdı kalemi aldı yabancıları devreye soktu.
Kimler yok ki:
Rudi Garcia, Ancelotti, Simeone, Mourinho!
Başka başka... Bir zamanlar Fenerbahçe’yi çalıştıran, sonra çok bilmişlerin gönderdiği, Almanya Milli Takımı’nın hocası Löw’den de bahsedenler var.
Adam Podolski ile Gomez’i izlemeye geldi. Ya tutarsa diye adını ortaya atıyorlar.
Tabii yersen.

Hep Pereira diyoruz da...

İşin kolayını bulduk. Hep Pereira’ya yükleniyoruz.
Hollanda Milli Takımı Teknik Direktörü Danny Blind, Sneijder’i, Almanya ve Galler ile yapacakları maç için aday kadroya çağırmış. Van Persie’yi formsuz olduğu gerekçesi ile davet etmemiş. Fener’de kulübede oturduğu veya oyunun sonlarına doğru görev verildiği zaman, “Van Persie neden yok?” diye kıyameti koparıyoruz.
Gösterdikleri perfomansa bakarsak Sneijder ile vatandaşı Van Persie arasında şu anda dağlar kadar fark var.
Biri Galatasaray’ın kurtarıcısı. Öbürü yani Van Persie hâlâ Fener’de bir patlama yapamadı. Nani’nin de ondan farkı yok.
Umutlar yarınki Ajax maçında. Bakarsınız ikisi de beklediğimiz zaferin mimarı olurlar.
O zaman Vitor Pereira da rahat bir nefes alır.
Hadi inşallah diyelim...

Dondum kaldım

-Gaziantep maçı sonrası Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun konuşmasını TV’de izlerken küçük dilimi yutacaktım.
-Arkasından Trabzon Valisi’nin yazılı basındaki açıklamasına şaşırdım.
-Trabzonspor Kulübü’nden yapılan açıklamaya bakınca, ‘Acaba o akşam rüya mı gördüm?’ dedim.
-Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören’in, “İnşallah hakemler İbrahim Hacıosmanoğlu hakkında dava açmaz. 10 yıl ceza alabilir” şeklinde A Spor’a yaptığı konuşmayı gazetelerde okuyunca gözlerim faltaşı gibi açıldı.
-Ve ben ‘inşallah’ kelimesine takıldım arkadaş.
Ayrıca, Hacıosmanoğlu’nun konuşmasındaki ‘değerli insan’ kim?
Çok merak ediyorum.

Çakır şaşırtıyor

“Cüneyt Çakır, yurt dışında başka, yurt içinde başka maç yönetiyor” diyenlere ne yalan söyleyeyim kızıyordum.
Hatta içimden, “Kıskanıyorlar” diyordum.
Beşiktaş-Kasımpaşa maçı gözümün önüne geldi:
-Eren ile Beck çizgi kenarında mücadele ederken topa son vuran Beck olduğu halde tacı Beşiktaş lehine vermesi...
-Atiba’nın topla elle oynamasını görmemesi...
-Maç biterken ‘top Donk’un eline çarptı’ gerekçesi ile penaltı noktasını göstermesi...
Ülkemizde şu ana kadar gelmiş geçmiş en iyi hakem olarak gösterilen Cüneyt Çakır bir maçta üç kritik hata yaparsa varın gerisini siz düşünün.
Dikkat! Ligin 10. haftası bitti. Hakem hataları azalacağına artıyor. Şikayetler diz boyu. Ve ilginçtir hatalar artık derbilerin bile önüne geçti.

04 Kasım 2015, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI