‘’Volkan tamam ya 12. adam‘’
Hani bir laf vardır “Güler misin yoksa ağlar mısın” diye.
Fenerbahçe kendi evinde tam 16 yıldır ezeli rakibine galibiyet yüzü göstermiyor.
Ve de ‘olmak veya olmamak’ derbisinde Galatasaray’ı tek golle de olsa deviriyor.
Hâlâ;
“Galatasaray 4-0 kazanabilirdi veya sahadan 4-2 galip ayrılırdı”.
“Hayır hayır maç 0-0 biterdi”.
“Yok yok 2-1 kazanırdı” diye yorumlar yapılıyor..
Ayrıca;
Galibiyetin mimarının sadece Volkan olduğunu söyleyenlere hayret ediyorum.
Doğru veya yanlış. Bu galibiyette Volkan kadar 12. adamın da o müthiş desteğinin büyük rolü var. İşte bu “ASLA” unutulmamalı.
Ne demek şimdi bu?
İsmail hocaya hayret ediyorum.
“Türkiye’de en iyi futbolu oynayan takım Fenerbahçe’dir. Bunun aksini iddia eden art niyetlidir” dedi.
Bu sözlerden benim çıkardığım anlam şu;
Fener ‘kötü’ oynasa da ‘iyi’ diyeceksin.
Yenildiği zaman bile. Mesela derbiye kadar dört maçta kaybedilen 7 puan için eleştiri yapmayacaksın.
Olur mu? Elbette olmaz.
Hocam... Derbi zaferi için tebrikler. Tenkitlerde art niyet araman yanlış. Yolun daha çok uzun. 11 maçın hepsi derbi. Sen sadece onları düşün. Çünkü Fenerli
senden 4. yıldızı istiyor.
Kazanırsan bu 4 yıldızın dışında Mustafa Denizli, Aykut Kocaman, Ersun Yanal’dan sonra şampiyonluğu Fener’e getiren 4. yerli hoca
unvanını da alacaksın.
Şu anda odaklanman gereken
tek nokta bu.
Emenike’ye Sow’a bak!
İsmail hocaya, bugüne kadar hep Diego’yu sorduk. Nihayet derbide ortaya çıktı, klasını da kanıtladı. Keşke
üzerinde daha çok uğraş ve de şans verilseydi. Fener’in değişmezi olurdu.
Ama beni şaşırtan onu oyundan alması oldu.
Hayret ettiğim nokta Kartal’ın ısrarla şans tanıdığı Emenike’nin güçsüzlüğü. Bırak golü, pas atmayı bile beceremiyor. Çok şeyler beklenen Sow’u ise şaşkınlıkla izliyorum.
Artık günler sayılı. Bu ikiliye
iki-üç hafta Kuyt da uydu. Hatta
derbinin en kötülerinden biriydi
ama öyle bir gol attı ki... Fener şampiyonluktan kopma noktasına gelmişken hayat verdi. Onun da artık kendine gelmesi şart.
Gerçeği söylemiş
Büyük derbiyi izleyen Galatasaray Başkanı Duygun Yarsuvat, spor yazarlarının yenilgi sonrası “Ne düşünüyorsunuz?” sorusuna;
“Yine yenildik. Üzülecek ne var ki gelenek bozulmadı” yanıtını
vermiş.
Camiasından çok tepki almış.
Abdurrahim Albayrak da, “Başkan şaka yapıyor“ diye konuyu geçiştirmeye çalışmış.
Ama ortada bir gerçek var o da Galatasaray’ın 16 yıldır Kadıköy’de galibiyeti yok...
O halde Yarsuvat’ın söylediklerinde de bir
yanlışlık yok.
Bravo Atiba
Maçlardan sonra golü atana sorarlar, “Nasıl oldu? Anlatır mısın?” diye.
Cevaplar çoğunlukla, “Topu ayağıma alınca köşeyi gördüm, bıraktım” veya “Gece rüyamda gördüm, gerçek oldu” şeklindedir.
Atiba Hutchinson’a hayran
kaldım. Sivas’daki galibiyetin
tek gollü mimarı o ‘anlık olay’ı bakın nasıl anlatmış:
“Aslında topu kontrol edecektim. Ayağımın ucu ile dokundum top ağlara gitti.”
Yani olayı abartmıyor. Oysa attığı gol hem Brugge maçı için çok büyük
moral oldu, hem de puan cetvelinde Kartal’ı Galatasaray’la kafa kafaya getirdi. Mütevaziliğin böylesine şapka
çıkarılır.
‘’Emenike'yi kazanayım derken...‘’
Eğer şampiyonluğun en büyük favorisi gösterilen Fenerbahçe iki hafta içinde liderlik koltuğundan üçüncülüğe düşmüşse... Hele hele bu hafta oynayacağı ezeli rakibi Galatasaray’ın ‘4’ puan gerisinde ise... Bu takımın patronu İsmail Kartal, Konya maçı sonrası, “Bazı cezalı ve sakat oyuncularıma rağmen sahaya çıkan oyuncularım ellerinden gelenin en iyisini yaptı. İyi bir mücadele ve performans ortaya koydu. Onları tebrik ediyorum” diyorsa... O zaman adama ‘pes’ derler ve, “Bu neyin tebriği arkadaş?” diye sorarlar. Kartal, Emenike’yi kazanayım derken Fener elden gidiyor farkında değil.
Kimin yanlışı?
İsmail hocaya bir çift lafım var: Arkadaş, Türkiye’nin en pahalı, en klas adamlarının patronu sensin. Kümede kalma mücadelesi içindeki Akhisar seni yeniyorsa, Konya bir puanı kapıyorsa o zaman şapkayı önüne koy, bir düşün. Hiçbir takımı küçümsemiyorum ama herkesin fark beklediği iki maçta kaybedilen 5 puan kimin yanlışı? Herhalde benim değil!
Tehlike çanları çalıyor
Derbi bana göre Fener’in son şansı. Eğer kaybederse ezeli rakibiyle aradaki puan farkı 7’ye çıkar ki işte o zaman tehlike çanları çalmaya başlar. Başkan Aziz Yıldırım, Akhisar maçından sonra açıklamasının bir yerinde, “İsmail Kartal’ın sözleşmesi şampiyonluğa bağlı değil. Başarılı da olsa başarısız da olsa biz burada kalacaksak devam ederiz” dedi. Yani desteğin devam ettiğini yineledi ve bir anlamda moral verdi. Ama şampiyonluk şansı azalırsa bu güven devam eder mi? İsmail hoca kendi mi gider? Yoksa gönderilir mi? İşte bunu bilemem.
Gelelim gerçeklere
Fener’in düştüğü duruma bakın. Lider olarak Galatasaray’ın karşısına çıkmak varken yense bile bir puan gerisinde kalacak. Yardımcılıklarını yaptığı sırada Aykut Kocaman ve Ersun Yanal ile birlikte şampiyonluk yaşayan İsmail Kartal’ın teknik direktörlük kariyeri de bu maçta söz konusu. Kartal’ın artık hiçbir mazereti olamaz. Çünkü, Volkan ile Caner’in cezaları bitti. Kaptan Emre Belözoğlu’nun sakatlıkları geçti. Fenerli; Emenike formsuz, duygusal, Sow şanssız, Kuyt yorgun laflarından bıktı. Geçen sezon fırtına gibi esen Emenike eleştirilere tahammül edemiyor. Kardeşi bile konuşuyor. Onu, psikolojikman derbiye hazırlamak İsmail hocanın görevi. Yorgun Kuyt’ı 90 dakika oynatmak şart değil ki... Bakınız yine Diego diyeceğim. İsmail hoca Konya maçının bitimine 10 dakika kala sahaya sürüyor. O süre içinde adam ancak ısınır. Bu adamın klası belli. Dökülen Emenike’nin yerine biraz erken alsan belki bazı şeyleri değiştirme şansı da olabilirdi. Dünyanın Euro’ları ödenerek alınan klası tartışılmaz Diego’nun neden formsuz olduğunu hâlâ anlayabilmiş değilim.
‘’Aklımın ucundan bile geçmedi‘’
Fenerbahçe’nin 33 maçlık kendi sahasında yenilmeme serisine Akhisar’in darbe vuracağını ne yalan söyleyeyim aklımın ucundan bile geçirmedim...
Bu yenilgide beceriksizlik, şanssızlığın önüne geçmiştir.
Fener kötü mü oynadı? İlk 15 dakikanın dışında asla.
Üstelik rakibini sahada hapsetti.
Gökhan iki fırsattan yararlanamadı. Emenike kale ağzında topu havaya dikti. Arkasından Caner... Ve bir de Sow’un direkte patlayan vuruşu...
Bunlar gol olmayınca Fener yıkıldı.
İsmail hocanın doğrusu; Emenike’yi ikinci yarıda sol uca almasıydı.
Yanlışı ise Webo’yu oyuna geç alması oldu.
Çünkü Emenike’nin ortalarını kafa ile gole çevirecek tek adam Webo.
Ayrıca kim ne derse desin, Emre oyundan çıktıktan sonra, bu alanda iyi top çevirecek Diego’ya şans tanınmalıydı.
Bana göre bu yenilgi bir uyarıdır. Fenerbahçe fikstür avantajı ve güçlü kadrosuyla -Tabii kadro seçimi iyi yapılırsa- hâlâ şampiyonluğun en büyük favorisidir.
Ne yaptınYankaya!
Özgür hoca en beğendiğim hakemlerden biridir. Ancak maçın 49. dakikasında Custodio, Mehmet Topal’a öyle bir faul yaptı ki, Topal kendini yerde buldu. Ve o anda Sow, kaleci Oğuz’la karşı karşıya kaldı.
Özgür Yankaya, avantaj kuralını hiçe sayarak faul verdi. Bu inanılmaz bir hata.
Ve faul kararı avantajın önüne geçti.
O zaman adama sorarlar, Custodio önce Emre’ye arkadan bindirdi, sarı verdin -ki o da kırmızı olmalıydı-. Topal’a yaptığı faul de kırmızının da kırmızısı idi. İkinci sarıyı bile veremedin.
Bunların dışında iki tarafa verdiğin sarılar da ayrıca tartışma konusu.
‘Hocamızı bırakmayacağız’ denince
Ne zaman bir yönetici çıkıp, “Hocamızı bırakmayacağız” ve “Sonuna kadar arkasındayız” derse içimden “Eyvah! Bu da gidici” derim.
Çünkü şimdiye kadar bu sözlerin hep tersi olmuştur. Hocanın, mutlaka ayağı kaymıştır.
Ama idareci hep yerindedir.
Geçtiğimiz hafta Beşiktaş yöneticilerinden Metin Albayrak, Bilic için, “Kendisi ile sezon sonunda masaya oturacağız. Biz hocamızı bırakmayacağız” dedi.
Dileğimiz ‘inşallah’... Bekleyeceğiz ve göreceğiz.
Fatura neden hep Ersun’a kesiliyor?
Baktım da Trabzonspor’un başarısızlığının faturası hep Ersun Yanal’a çıkıyor.
Hele eskiden Trabzonspor’da top koşturmuş şimdi yazarlık yapan bazı arkadaşlar acımasızca eleştiri oklarını Ersun’a saplıyor.
Evet, Türkiye Kupası gitti. Napoli karşısında büyük bozgun yaşandı. Ligde de şampiyonluk şansı hiç yok.
Ama bunun tek suçlusu Ersun mu? Futbolcuların bu başarısızlıklarda hiç mi rolü yok?
Avukatı değilim ama eleştirenlere bir çift lafım var. Bu Ersun Yanal geçen yıl Fenerbahçe’yi uzak ara şampiyon yaptı. Yani sizin sandığınız gibi boş adam değil.
Bilgisayarlara takanlara da bir çift lafım var;
“Hadi aslanım, koçum. Göreyim seni” devri geçti. Şunu da iyi bilin, teknik direktör olmak için futbol oynamak da şart değil. Önünüzdeki örneklere bir bakın ve sonra konuşun.
‘’Yensen de yenilsen de...‘’
Evet... Yensen de yenilsen de mutlaka bir kulp takılıyor... Ve de bu, hep Fenerbahçe’ye yapılıyor! Bakınız Fenerbahçe, deplasmanda Gaziantep’e ‘5’ gol atıyor... Seyirci, ‘yönetim istifa’ diye tempo tutuyor. Teknik direktör Okan Buruk, çok fazla gol pozisyonuna girdiklerini belirtiyor... Sonra da; “Fenerbahçe’yi 4-1 veya 5-1 yenebilirdik. Şoktayız“ diyor... Okan hocam, yıllarca Galatasaray’da, İnter’de top koşturdun. Senin gibi üst düzey bir futbol adamının 5 gol yedikten sonra maçı 5-1 alırdık diye konuşması biraz garip kaçmadı mı Allah aşkına?
Durun daha bitmedi...
Bir başkası da Gaziantep’in 10 gol pozisyonuna girdiğini söylüyor. Çoğu zaman şaşırıyorum, acaba biz mi yanlış görüyoruz diye. Efendim, ‘hakem Egemen’e kırmızı kartı gösterseymiş ve de bir penaltı verseymiş o sırada 2-0 giden maç 2-1 olurmuş’... Arkasından, ‘Egemen’siz Fenerbahçe’nin karşısında, Gaziantep forvetlerinin neler yapacağını da bir düşünsenize’ diye yorum yapıyorlar... Ve de, ‘O maçta 4 penaltı pozisyonu vardı’ diyorlar.. Yani, Fener’in 5-0’lık muhteşem galibiyetinin mimarının hakem olduğunu söyleyecek kadar da iddialı konuşuyorlar.
Kısacası; olsaydı, atsaydı, penaltıyı verseydi gibi varsayımlara artık kimse aldırmıyor.
Merak ettim
Nasıl olacak ?
Ahmet Nur Çebi bir konuştu pir konuştu. Dedi ki; “Bu sezon Beşiktaş şampiyon olacak. Fenerbahçe ve Galatasaray, 4. yıldızı takmak için uzun bir süre beklemek zorunda kalacak.” Ve sonra da noktayı koydu; “Belki 4. yıldızı onlardan önce takabiliriz.” Nasıl olacak bu iş ? Kural belli. Beşiktaş’ın 4. yıldızı takması için tam 7 yıl üst üste şampiyon olması lazım. Hem sonra adama sormazlar mı ‘üç yıldızınız var mı?’ diye... Bana hayal gibi geldi. Ya size?
Ne yaptın Ergin hoca?
Ergin Ataman’a bir çift lafım var. Arkadaş, kadro dışı bırak, para cezası ver, satışa çıkar. Amma; tokat atma. Takımın patronusun diye o gencecik çocuğa arkadaşlarının arasında böyle bir hareket yapmaya hakkın yok! Hayret ettiğim nokta Duygun Yarsuvat gibi bir büyük hukukçunun konuşmasının bir yerinde; “Şikayet etmeseydi bir şeyler yapardık” demesi. Yani Göktürk Ural’ın babası ile olayı federasyona duyurması büyük rahatsızlık yaratmış. Ergin Ataman’ın hocalığına her zaman şapka çıkarırım. Bilgisine saygı duyarım. İnsan olarak severim. Keşke sinirlerine hakim olsaydı. Keşke o tokatları atmasaydı...
‘’Kupaya selam‘’
İyi oynamasalar da Volkan, Gökhan, Caner, Egemen, Emre, Kuyt ve Alper’siz bir kadro ile Rizespor önünde alınan dört gollü galibiyet, Gazintep sınavı öncesi büyük moral olmuştur.
İsmail Kartal, Emenike için, “Böyle oynasın gol atmasın” demiş. Arkasından muhteşem bir performans ortaya koyduğunu söylemiş.
Orada biraz duralım. Herkes görüyor, geçen yılki Emenike ile bu yılki arasında dağlar kadar fark var. Hatırlayın Trabzon maçında saç-baş yolduran iki gol kaçırdı. Rize önünde de iki metreden topu dışarı yolladı.
Sonlara doğru, “İki golü hazırlayan adamdı” diyenlere cevabım: Bırakın o kadarı da olsun...
Artık İsmail’i tanımıştır
Fenerbahçe-Trabzonspor maçı öncesi kulislerde şunlar konuşuluyordu: İsmail, sadece Fener’i tanır. Ersun ikisini de ezbere bilir...
Maç sonrası istatistiklere bir göz attım;
Fenerbahçe 8 gol pozisyonu yakalamış, 28 şut atmış, 432 isabetli pası var, 8 korner kullanmış, topla oynama oranı yüzde 62...
Ya Trabzonspor?
Gol pozisyonu yok. Rakip kaleye 6 şut göndermiş, isabetli pas 188, korner sayısı 2 ve topla oynama oranı yüzde 32!
Bunları niye yazdım?
Hatırlayın, İsmail Kartal’a maç öncesi sormuşlardı:
Yanal, takımınızı ve sizi çok iyi tanıyor. Ne diyorsunuz?
İsmail’in cevabı şaka ile karışık şöyle olmuştu:
Yanal beni arkadaş olarak tanır ama hoca olarak tanımıyor.
Ben de şaka ile karışık diyorum ki:
Merak etme tanımıştır...
Bilic şaşırttı
Lider Beşiktaş şu anda kupada elenmenin şokunu yaşıyor.
Bilic’in, “Bizim planımız kupada şans verdiğimiz oyuncularla turu geçmekti ama olmadı” demesine şaşırdım.
Böyle mazeret olur mu?
Adama sormazlar mı, “Kardeşim bu takımın patronu sensin. Neden tam kadro ile sahaya çıkmadın?” diye...
Yoksa bu maçın eleme turu olduğunu unuttun mu sayın Bilic?
Trabzonspor’un yeri altıncılık değil
Geçen sezon Trabzonspor averajla dördüncü oldu.
Bu yıl dünyanın parası harcandı. Vahid hoca geldi, “Hedef şampiyonluk” dendi.
Olmadı...Vahid gitti, Ersun Yanal geldi.
Trabzonspor kupadan elendi. Şu anda ligde de 30 puanla altıncı sırada seyrediyor.
Lider Beşiktaş ile aradaki puan farkı 14, Fenerbahçe ile 13, Galatasaray ile 12...
Ve de Bursaspor ile Başakşehir, Trabzonspor’un önünde.
Bordo-Mavili renklere gönül verenler artık her gün yöneticilerin aynı şeyleri söylemesinden bıktı.
Hedeftekiler hiç değişmiyor: Muhalefet, hakemler, Fenerbahçe, federasyon...
Saygıdeğer yöneticiler biraz da futbol takımına bakın. İşler iyi gitmiyor.
‘’Derbinin favorisi kim?‘’
Bu öyle bir mücadele ki;
Fener yenerse şampiyonluk virajını yarılar.
Yenilirse, biraz sarsılır ama iddiası devam eder.
Trabzonspor mağlup olursa dördüncülük bilehayal olur.
Galip gelirse zirvedekileri zorlar.
Bir sezon önce, Fener’i birlikte şampiyonyapan İsmail Kartal ile Ersun Yanal bu defa rakip.
Geçenlerde gazeteciler İsmail hocaya sormuşlar, “Yanal takımınızı ve sizi çok iyi tanıyor. Maçla ilgili ne söylemek istersiniz?” diye.
Hoca esprili bir yanıt vermiş: “Yanal beni arkadaş olarak tanır ama hoca olarak tanımıyor.Bu sözüm bir gönderme olarak görülmesin. Yanlış anlaşılmasın. Sadece bir tespit.”
Yani? Yanisi şu. Kenarda da müthiş bir ‘taktik’ savaşı olacak.
Sonuç;
Aklıma gelen ilk ihtimal beraberlik ama favorim Fenerbahçe. Çünkü saha ve seyirci avantajı var. Aradaki puan farkı 13. Kadrosu da Trabzonspor’a göre daha güçlü.
Leyleğin ömrü...
Boş konuşanlarr için deyim vardır, “Leyleğin ömrrü lak lakla geçerr” diye.
Fenerbahçe deplasmanda Karabük’ü yeniyor.
Konuşulanlara bakınız;
Volkan Furkan’ın şutunu tutmasa...
Sow’un kolu Tanju’ya değdiği anda Çakır penalttıyı verrse...
Viola bencil davrranmasa...
Kısacası Fener’in galibiyetlerrine ‘kulp’ takmayı messlek edinenler bir de Türkiye’nin olmadığı Dünya Kupası’nda maç yöneten medar-ı iftiharımız Cüneyt Çakır’ı olmayan penalttıyı verrmediği için eleştirmiyorlar mı?
İşte o zaman cinlerr tepeme çıkıyorr.
Yarsuvat gidecek de...
Duygun Yarsuvat’ın sözünden dönmeye hiç niyeti yok. 6 aylık süre 23 Mayıs’da bitiyor.
O ve arkadaşları gidiyor, Hamza Hamzaoğlu kalıyor.
Ya Abdurrahim Albayrak?
Transferin gözdeleri Güneş’in talebeleri
Ertuğrul Sağlam’dan sonra Şenol Güneş de Bursaspor’a hayat verdi.
Türk Milli Takımı’na Dünya Kupası’nda 3.’lük kazandıran Şenol Güneş, Fenerbahçe ve Beşiktaş’da şans bulamayan Burak Yılmaz’a bana göre hayat veren hocadır.
Bugün trransfer piyasasında en çok adı anılanlar Volkan Şen, Şener Özbayraklı, Serdar Aziz ve genç Ozan Tufan, Güneş’in talebeleri.
Ve Şenol hoca Bursaspor’a o çok özlemini duyduğumuz futbolu oynatıyor. Bu da onun ne kadarr büyük bir teknik direkttör olduğunu bir kez daha herkese gösterdi.
Ya gol olmasaydı?
Galatasaray’ın penaltıcısı Sneijder.
Bursa maçında kazanılan penaltıyı atmak istemedi.
İkinci penaltıcı Melo topu beyaz noktaya Emre’nin koyduğunu görünce kendi ifadesine göre izin vermiş. Genç futbolcu topu filelere gönderdi.
Şimdi konuşulanlara bakın:
Hamza hoca: Emre topu alınca zaten vurmasında benim için sakınca yok o attı.
Emre: Melo izin verdi. Beni sevdikleri için istediğim zaman karşı çıkmıyorlar.
Melo: Emre’ye ödül vermek istedim. Gel de çık işin içinden.
Birinci penaltıcı Sneijder vuruşu yapmıyor. İkinci penaltıcı Melo, Emre’ye ödül veriyor.
Merak ediyorum;
O penaltı gol olmasa ve Galatasaray, Bursa’ya yenilse Hamza hoca acaba ne derdi?
‘’Selçuk Şahin'den ders‘’
Kasımpaşa maçında Fenerbahçeli taraftarlar şöyle bağırmış: Hepimiz ölelim Selçuk yaşasın! Kimse ölmesin... O Selçuk; En formda olduğu zaman kenarda bekledi çıtı çıkmadı. Oyundan alınırken ‘Neden?’ diye sormadı. Kendi evindeki maçlarda haksız yere tribünlerden yükselen protestolara cevap vermedi. Aleyhine yazılanlara, çizilenlere sadece üzüldü .Sessiz kaldı. “Ben, neden yedek kalıyorum” diye isyan etmedi. “Çok fazla şans gelmiyor ama gelince kullanmaya çalışıyorum” derken tüm futbolculara ‘ders’ verdi. Fener’de 12. yılı. 5-6 teknik direktörle çalıştı. Onlar için söyledikleri tüm futbolculara örnek olmalı: “Hepsi futboluma bir şeyler katmıştır.” Sen çok yaşa emi Selçuk...
Artık nefesinizi tüketmeyin
Protestoculara: “İstifa, istifa” diye bağırdınız. Pankartlar açtınız. Sonunda Başkan Aziz Yıldırım resmen açıkladı: 20 yıl başkan olarak kalmayacağım. Yaşlanıyoruz... Mayıs ayında bir üç yıl için daha aday olurum. Ardından bir daha olmam. Ben de diyorum ki; Artık, boşuna nefesinizi tüketmeyin. Pankart için masrafa da girmeyin ve de ortalığı ayağa kaldırmayın. “Ya Aziz bey yine kararından dönerse?” diyen şüphecilere verilecek cevap, “Yok artık” olur. Mayıs ayında aday olmayı planlayanlara Yıldırım’ın bu kararı soğuk duş etkisi yapmıştır herhalde.
İsmail Kartal ve Ramazan
Fener, Kayseri maçında iyi değildi. Zaten olamazdı da çünkü sahaya çok eksikle çıktı. Beraberliğin mimarı hiç kuşkusuz kaleci Mert’di. İsmail Kartal’ın sahaya sürdüğü gençlerden Ramazan özellikle ikinci yarıda sağ kanada geçince kendini gösterdi ve hücuma hareketlilik getirdi. Keşke bu gençler kendilerine verilen şansı iyi kullanabilse... Haklı veya haksız, Caner niçin bu kadar sinirleniyor anlayana aşk olsun. Bereket İsmail hoca olaya erken müdahale etti ve kendisini oyundan aldı. Biraz daha sahada kalsa arkasından kırmızı gelebilirdi. Ligde sahaya yedek çıkan Serdar Kesimal, Hasan Ali ve Kadlec’e hayret ettim. Bu kendilerini gösterme maçında bir tek olumlu hareketleri yoktu.
‘1’ liraya da bilet olur mu?
Eskiden maç biletleri özellikle karaborsada bile zor bulunurdu. Ya şimdi? Gazetelerde okudum, Trabzonspor’un Keçiörengücü ile yaptığı maçta VİP tribünü dışında tüm biletler ‘1’ liraya satışa çıkarılmış. Buna rağmen 24 bin seyirci kapasiteli Hüseyin Avni Aker Stadı’na yaklaşık 8-9 bin kişi gelmiş. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve diğer kulüpler de aynı sıkıntıyı yaşıyorlar. Tribünler dolmuyor. Türkiye Futbol Federasyonu’nun bazı gece maçlarını gündüze alması, ligin son haftasında şampiyonluk ve küme düşmeyi ilgilendiren maçların aynı anda oynatılacağını açıklamasını yenilik olarak görüyoruz. Hatta ‘devrim’ diye adlandıranlar bile oldu. Aslında bunlar çoktan yapılması gereken ve çok geç kalınan işlerdi.. Seyircilerin çoğunluğunun maçlara neden rağbet etmediği gün gibi ortada. Passolig kalksın demiyoruz ama bazı tedbirlerin alınmasının vakti geldi, geçiyor. İkinci yarı başladı, tribünler yine dolmuyor.
‘’Neden istifa?‘’
Fenerbahçe hem ligde, hem kupada lider.
İzmir’de muhteşem bir kalabalık, bu sezon alışılmadık bir şekilde Fener’e destek veriyor.
Ama yine bir gurup, “Yönetim istifa, Aziz Yıldırım istifa“ diye tempo tutuyor.
Aynı tezahürat İstanbul’da da yapılıyor.
Çoğunluk bu protestoya karşı.
Bu işin bağırarak, çağırarak olmayacağını bile bile sahada galibiyet için ter döken futbolcuların dikkatini dağıtmak, onların moralini bozmak biraz ayıp olmuyor mu?
Alex’in gölgesi bile olamadı..
Diego, Alanya’ya bir gol attı ve o golü hemen isimlendirdik: ‘Muhteşem’.
Normal bir golü bile abartmaya bayılırız.
Ya gerisi?
Altınordu maçında yine dolaştı durdu.
Transfer edildiği zaman, “İşte Alex’in yerini dolduracak adam” diye lanse edildi.
Şu ana kadar gölgesi bile olamadı.
Hâlâ ‘bir patlarsa’ deniliyor.
Ne zaman? Bilen varsa söylesin.
Kayıp aranıyor
Emenike bir şeyler yapmak için çabalıyor.
Arkadaşları da oyun içinde ona gol attırmak için tüm hünerlerini ortaya koyuyor.
Topu ayağına aldığı zaman tribünleri ayağa kaldıran Emenike’nin yerinde yeller esiyor.
Klası tartışılmaz, golcülüğüne laf söylenmez...
Ancak görünen köy de kılavuz istemez.
İsteksiz, sık sık ofsayta düşüyor... Belki de transfer haberlerine kafası takık ama böyle giderse o formayı zor giyer.
10 günlük Antalya kampının iyi geçtiğini söyleyen İsmail hocanın Kasımpaşa maçına kadar bu problemi çözmesi şart.
Salih şaşırttı
Salih Uçan için aylarca yazdık, çizdik.
“Neden, niçin oynatılmıyor ?” diye sorduk.
Roma’ya kiralık verilince ‘pişman olacaklar’ diyenlere de rastladım.
Ama tam tersi oldu.
Eleştirdiğimiz hocalar haklı çıktı.
İlk resmi maçını ekim ayında Chievo, Verona‘ya karşı oynamış ama ‘4’ dakika sahada kalmış.
Şimdi de Empoli’ye kiralanacakmış.
Öyle veya böyle Fener’de forma giyiyordu. Keşke gitmeseydi.
Ne markası?
“Futbolun markası düşüyor” diyenlere şaşırıyorum.
Ne markası arkadaş?
Heyecan yok, kalitesi belli, tribünler boş.
Sponsorlar bir bir kaçıyor.
Baksanıza 2014 Dünya ligler sıralamasında bir yıl önce 13. sıradayız diye caka satarken 14 basamak gerilemişiz. Şu anda 519 puanla 27. durumdayız.
Dilim varmıyor ama Süper Lig yerlerde sürünüyor.
Milli takımın durumu ortada.
Geçtiğimiz hafta Melo kendisi ile yapılan bir söyleşide şunları söylemişti: Statların boş kalması beni üzüyor. Derbi maçlarında bile ne yazık ki tribünler boştu. Nedenini bilemem. Buna ben cevap veremem. Bu soruyu TFF Başkanı’na sormanız gerekiyor...
Haklı mı? Hem de yerden göğe kadar.