Arama

Popüler aramalar

‘’Yeter artık Emenike!‘’

Bir Sow’a baktım, bir de Emenike’ye. Önce Sow’dan başlayalım. Sahada basmadık yer bırakmıyor. Şansı yok, gol atamıyor ama topu ayağına aldığı zaman en az üç kişi başında. Galibiyette golcüler kadar onun da katkısı var. Söyledikleri de gerçekten çok ilginç:

“Pozisyona giriyorum ama atamıyorum. Buna rağmen taraftarlarımız bana inanılmaz destek veriyor. Bu durum beni şaşırtıyor...” Sonra da ekliyor: “Onlara gerçekten çok teşekkür ediyorum” Bir de Emenike’ye bakalım... Geçen hafta bu köşede Başkan Aziz Yıldırım’ın demecinden bir alıntı yapmıştım. Başkan, “Emenike’ye 10 milyon Euro verdiler satmadım” demişti. Ben de, “Satsa o paraya Emenike’den daha iyisini mi alacaktı?” diye sormuştum. Hay demez olaydım...

Adam formsuz olduğu için ilk 11’de yok. İkinci yarının başında da oyuna alınmadı. Maçın bitimine 6 dakika kala da hoca tercih hakkını Diego’dan yana kullanınca eldivenlerini yere fırlattı. Hatırlayın, Gaziantep maçında da kaptan Emre ile tartışmış, seyirciden de tepki görmüştü.

Bu ikili arasındaki farka bakar mısınız. Sow gol kaçırmasına rağmen kendisini bağrına basan seyirciye teşekkür ediyor. Emenike de tribünde binlerin, televizyonlarda milyonların izlediği o kritik maçta protesto hareketleri yapıyor. Fenerbahçe için en büyük tehlike disiplinsizliktir. Umarım İsmail Kartal, Emenike’nin kulağını çeker.

Egemen geldi böyle oldu


Aylarca sakatlığının geçmesi için bir o doktora bir bu doktora gitti. Hiçbir zaman yılmadı. 'Oynar mı oynamaz mı? diye şüpheye düşenleri yanılttı. Ve Egemen sahaya döndü... Emanet bıraktığı yer aldı. Şu anda savunma hattının sigortası. İstatistiklere göre o formasına kavuştuğu günden bu yana rakiplerin Fener kalesi önünde yarattığı tehlikeler yarı yarıya düşmüş. Ben, Egemen'in kornerlerden faul atışlarından gelen ortalara attığı kafa gollerini özledim. Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Transfer edildiğinden bu yana "İlk 11'de niye yok?" diye sorduğum Alper'i gördünüz. İnşallah İsmail hoca kendisine devamlı şans verir.

İyi oynadığı zaman kötü mü dendi?


Son iki maçtır, yani Mersin ve Başakşehir maçlarında Fenerbahçe kusursuz oynadı. Hatta büyük keyif verdi. Kötü oynayınca, eleştirilere kızanlara hep hayret ettim. İsmail Kartal bile, “Bana karşı çok fazla ön yargı var” dedi... Medyanın aleyhine olduğuna inanmış! Oysa hiç de öyle değil. Şu anda Fenerbahçe bir puan farkla Beşiktaş ve Galatasaray’ın önünde ilk yarıyı lider kapadı. Bana göre elindeki o müthiş kadro ile bu fark 6-7 olmalıydı. Benim eleştirim buna idi. Ve hâlâ aynı inancı taşıyorum. Umarım ikinci yarıda Fenerbahçe fikstür avantajını da iyi kullanır ve hedefe ulaşır.

Sapla saman


Neymiş efendim. Büyük hoca derbi kazanarak olunurmuş. Yani derbi maçlarını kaybedersen şampiyon da olsan hava gazı. Bilic'ten bahsediyorlar. Mesela İsmail Kartal, Fenerbahçe şampiyon olursa 'büyük hoca'. Neden? Derbi galibiyeti var. Hamza da öyle... Beyler, hocanın büyüğü küçüğü olmaz. Sapla samanı birbirine karıştırmayın.

Yenseydi Kahraman'dı


Bilic’e ‘korkak’ diyenlere şaşırmamak imkansız. Son derbiye kadar Beşiktaş’ı göklere çıkaranlar “En iyi futbolu Beşiktaş oynuyor” diyenler Şampiyonluğun en büyük favorisi olarak gösterenler Şimdi acımasızca eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Oysa Beşiktaş o gün sahadan galip ayrılsa adım gibi biliyorum ‘kahraman’ ilan edilecekti. Bundan sonra ‘bu Bilic’le olmaz’ diyenler de çıkarsa hiç şaşırmam.

08 Ocak 2015, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne demek şimdi bu?‘’

Bakınız, Aziz Yıldırım ne diyor:
“Kupada eleme usulü uygulansın.”
Bu fikre katılmamak imkansız.
Sonra devam ediyor:
“Büyük kulüpler az maç oynasın.”
Haklı. Ona da tamam...
Amma, o kupa için, “Fenerbahçe iddialı değil“ diye konuşması...
İşte o yanlış.
Ne demek ‘iddiası yok’.
Gerekçesi de inanılır gibi değil. Efendim 6 maçta futbolculara 1.5 milyon Euro ödeniyormuş, tüm maçları kazanırlarsa 240 bin Dolar alıyorlarmış.
Şurası hiç unutulmamalı, bu kupa, Süper Kupa kadar değerlidir.
Getirisi şu kadar, götürüsü bu kadar hesapları hiç de hoş değildir.
Kolayı var. Futbolcularla sözleşme yapılırken, kupa maçlarında maç başına para şartını kaldırırsın, şampiyonluk halinde prim verirsin olur biter.

Yer yerinden oynamıştı

Hatırlayın, Fenerbahçe l982-1983 sezonunda Türkiye Kupası’nı kazandığında Başkan Ali Şen’di.
O tarihten sonra Sarı-Lacivert renge gönül verenler tam 28 yıl kupa hasreti çektiler.
Bu özlem 29. yılda Aziz Yıldırım’ın başkanlığı sırasında 2012-2013 sezonunda bitti.
Ve o gün yer yerinden oynadı. Milyonlar bayram yaptı.
Fener hem lig hem de kupa şampiyonu olursa kötü mü olur?
Ayrıca, ligde iyi bir derece alınmaması halinde kupanın sahibinin direkt UEFA Avrupa Ligi’nde oynayacağı da unutulmamalıdır.

Golcüden bol ne var!

“Fenerbahçe bir golcü peşinde” deniyor. Hatta bu oyuncunun devre arasında alınacağı iddiaların arasında.
Eğer doğruysa adama sorarlar, “Ne golcüsü?” diye.
Bana biri cevap versin Allah aşkına, Fener’in elindeki vurucu tim hangi kulüpte var?
Hatırlayın, Başkan Aziz Yıldırım geçenlerde, “Emenike’ye 10 milyon Euro verdiler, satmadım” dedi.
Satsa o paraya, Emenike’den daha iyisini mi alacaktı?
Emenike neden formsuz? Sow niçin gol atamıyor? (Son Mersin maçında ‘4’ pozisyondan birini bile değerlendiremedi) Webo istenilen düzeyde değil. Kuyt koşuyor, didiniyor ama geçen yılki Kuyt’ın yerinde yeller esiyor.
O zaman İsmail Kartal’ın yapacağı tek şey, bu dörtlüyü geçen yılki gibi oynamaları için motive etmek.
Az kalsın unutuyordum... Kiraya verilen ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde harikalar yaratan Stoch’dan yararlanmak acaba kimsenin aklına geldi mi?

Fikret Orman haklı

Beşiktaş Başkanı Fikret Orman bir serzenişte bulunmuş ve demiş ki, “Sevmek, internet üzerinden yazmak değildir. Sevmek fedakarlık demektir.”
Kimlere söylemiş;
Elbette taraftarlara...
Haklı mı? Hem de yerden göğe kadar.
Anlayamadığım tek şey; Beşiktaş şu anda lider. Şampiyonluğun en büyük adaylarından biri. Ayrıca Süper Lig’de en iyi futbolu oynuyor ama tribünler dolmuyor.
Büyük derbiyi merak ediyorum, bakalım kaç kişi maçı stattan izleyecek?

02 Ocak 2015, Cuma 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alex'e kulak verin‘’

Bakın, Fener’in efsane futbolcusu Alex, Diego için ‘harika bir futbolcu’ demiş ve başarılı olması için İsmail Kartal’ın, Diego’ya yardımcı olmasının şart olduğunu söylemiş. Umarım İsmail hoca Alex’in uyarısını dikkate alır.

Altınordu maçında denenmek için şans buldu. Boşlukları doldurmak için bir ileri bir geri koşmaktan canı çıktı ama buna rağmen bir de gol atan adam oldu... Fenerbahçe çok mu iyi oynuyor da Diego’ya devamlı şans verilmiyor? Eğer işe yaramıyorsa, ligin ikinci yarısında satın, ilk 11’de sahaya çıkacak, Fener’i çekip çevirecek bir adam alın.

“Ben gerçekten daha fazla gol atmak istiyorum ama kanatlarda oynarken bu düşüncemi tam olarak gerçekleştiremiyorum” diyen Emenike’ye bakın, dökülüyor. Formsuz Kuyt bir alem. O da çıkmış Erciyes maçı sonrası, “Kalitemiz bu değil” diyor.

Ama ikisi de sahada, Diego kenarda! Çözemediğim bir şey daha var: Genç, dinamik, hareketli Alper Potuk’a Erciyes maçında son 20 dakika görev verilmesi.

Pes artık...

Bu İsmail hocaya hayret ediyorum. Takım kupada Altınordu ile berabere kalıyor. Söylediklerine bir bakın: “Altınordu iyi mücadele etti. Biz gençlerle, zaman zaman oynayan ve oynamayan futbolcularla sahaya çıktık. Oyuncularımı tebrik ediyorum.”

Ben de seni kutluyorum hocam... Yahu millet, Fenerbahçe hiç olmazsa kupada silkinir, üç-beş gol atar diye beklerken PTT 1. Lig’de puan cetvelinde 14. durumda olan ve de bir tek yabancı futbolcusu bulunmayan İzmir ekibi önünde döküldü.

Neyin kutlaması bu? Anlayan beri gelsin. Az daha unutuyordum... Hatırlayın, Kayseri maçı sonrası da Kartal, “Ben istediğimi elde ettim. En çok gol atan takımlardan biriyiz. O yüzden çok konuşmaya
gerek yok” şeklinde bir ifade kullanmıştı. Ben de diyorum ki, hocam acaba bu seyirci maça neden gelmiyor hiç düşündün mü? Ben söyleyeyim, oynanan futboldan kimse memnun değil.

Doğru, yanlış ve gri

Fenerbahçe bir penaltı kazanmaya görsün.

Yer yerinden oynamak ne kelime. Kıyamet kopuyor. Biri çıkıyor, “Galatasaray, Fenerbahçe’ye hakem yardımı olmadan nasıl mmaç kazanılacağını gösterdi” diyor. Kıyaslamaya bak. Sapla samanı birbirine karıştırmış.

Bununla kalsa iyi.

Otoritelere bir bakalım. Bir kısmı, “Penaltı kararı doğru” diyor. Biri, “Hayır“... Bir başka eleştirmen pozisyon için, “gri” yorumunu yapıyor.

Sormak lazım, açık mı yoksa koyu gri mi? Geçiniz... Pozzissyon bal gibi penalttıydı. İki kol havada. Top ele çarrpıyorr, daha neyin tartışması yapılıyor anlayamıyorrum. Acaba Altınordu maçındaki penaltı
pozisyonuna ne denecek?

Var mı Sabri gibisi?

Sabri Sarıoğlu’na hayranlık duymamak elde değil. Bana görre Ali Dürüst-Abdurrahim Albayrak ikilisi eski yönetim tarafından ‘yok sayılan’ Sabri‘yi göreve davet etmekle yılın en büyük trransferini yapmışlardır. Galatasaraylı tarraftarların ‘Reiz’ lakabını taktıkları Sabri’nin kadro dışı bırakıldıktan sonra tam 3.5 ay U21 takımı ile hiç aksatmadan antrenmana çıkması, içindeki Galatasaray sevgisinin ne
kadar büyük olduğunun göstergesidir. Keşke her takımda Sabri gibi bir-iki futbolcu olsa... Ara ki bulasın...

25 Aralık 2014, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’12. Adam nerede?‘’

Basketbola aşırı ilgi var. Futbola yok.

Bu başlı başına bir araştırma konusu olmalı.

Dedikodulara göre daha önce maça gelenlerden büyük bir çoğunluk tribünler yerine artık stat dışında ve çevresindeki restorantlarda buluşuyor. Hem yemek yiyor hem de maçları TV’den izliyormuş.
Doğru mu, bilemem.

Bakınız, lig başlarken kadrolara bakıp, "Bu Fener’i kimse tutamaz" diye yorum yapanlar, Beşiktaş’ı ve Galatasaray’ı gördükten sonra artık aynı kanıda değil.

Hatırladığım kadarıyla galiba başkan, "İlk yarıyı 7-8 puan önde kapatırız" demişti. İşte bu yüzden yönetimin 12. Adam konusuna bir çare bulması şarttır.

Fenerbahçe’nin zaferlerinin arkasında seyirci desteğinin de büyük rolü olduğunu kimse inkar edemez.

Emenike’ye ne oldu?

Emenike’ye hayret ediyorum. Hatırlayın geçen yıl rakip futbolcunun biri kolundan yakalasa, bir diğeri ayaklarına asılsa onları sahada sürükleyecek kadar güçlü ve kuvvetliydi. Şimdi yerinde yeller esiyor.

Doluya koysan olmuyor, boşa da öyle... Sivas maçında arada sırada iyi pas attı, gerisi gelmedi. Ben en çok Gökhan’ı tuttum. Niye derseniz, seyircileri coşturan o öldürücü deparlarını atmaya başladı. Sow attığı iki golle kendine geldi. Emre'nin sakinliği, Kuyt'ın eski maçlara göre daha canlı olması... Bunlar Fener’in artılarıydı. Arkasından Webo, Bayburt’ta sahneye çıktı. O da iki golle ağları salladı ama birinde dört, ikincisinde üç gollük skorlara rağmen bana kimse, "Fener süper oynadı" diyemez. Çünkü yendikleri, gördüğüm en kötü Sivasspor’du. Bu maçlar sonrası ortaya çıkan, "Fener dirildi, üzerindeki baskıyı attı" gibi görüşlere gülüp geçiyorum. Sadece şöyle bir 'kıpırdandı' o kadar...

Güle güle Alp, hoş geldin Namoğlu

Zekeriya Alp'in MHK başkanlığından istifasına hiç şaşırmadım. Çünkü o dürüst insan, her şeyi çok bildiğini iddia eden ve ağır eleştiriler yapan bazı eski hakemlerin söylediklerinin hiçbirini hak etmemişti.
Her hafta hakem hatalarından, tayinlerinden hep sorumlu tutulan o oldu. Resmen ‘Kantarın topuzu kaçtı’ diyebilirim. Arkadaş, eleştirdiğiniz kişi Beşiktaş’ın eski kaptanı. Milli takımda yıllarca oynadı. MHK’ye atandığı ilk gün, "Başkan camia içinden olmalı" diye nutuklar atıldı. Hakemken eleştiriye tahammülü olmayanlar maşallah yorumcu olunca Zekeriya’yı topa tuttular. Son olarak da Gaziantep Başkanı'nın konuşmaları... Neyse güle güle Zekeriya. Sana bu olaylarda sahip çıkmayanlar ne diyecek merak ediyorum. Şimdi göreve, hakem camiasının içinden, hepimizin tanıdığı bir başka dürüst insan Yusuf Namoğlu geldi. Daha koltuğa oturmadan, "İki yıl önce şöyle konuşmuştu", "MHK torpillilerden meydana gelen bir kurul demişti" gibisinden laflar yayılmaya başladı. Bakalım Yusuf Namoğlu için bu arkadaşların yorumları ne olacak?

Ancak Yusuf Namoğlu eski hakemdir, yeni yorumcular kadar bu işi bilir. Bunu sakın unutmayın. Başarılar sevgili Namoğlu...

18 Aralık 2014, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sen memnunsan‘’

Gazeteciler, Fenerbahçe’nin 1-0’lık Balıkesir zaferinden sonra Mahmut Uslu'ya, Fener’in gösterdiği performanstan memnun olup olmadığını sormuşlar. Cevabı, "Onu İsmail hocaya soracaksınız"
olmuş. Onlar da İsmail hocaya aynı soruyu yöneltmiş. Hoca da, "Takımdan da oyundan da memnunum" demiş.

Başkan ve yönetim de hoca ile aynı kanıda mı bilmem ama gidişat hiç de iyi değil. Bu köşede Fener’in şampiyonluğu için 'tünelin ucundaki ışık göründü' diye başlık atan ben de artık Fenerbahçe taraftarı kadar şaşkınlık yaşıyorum. Şu son maça bakın...

Meireles 'orta nasıl gol oldu' diye hayret etti. Emrullah da 'o top kale içine nasıl düştü?' diye şaşırdı. Ve tribünlerdeki seyircinin 'maç elden gidiyor' diye dövündüğü, televizyondan izleyen milyonların sinirden evdeki ekranı parçalayacak kadar kendinden geçtiği ve bir 'şans' golü sonrası kazanılan 3 puan için hocanın, "Az pozisyona girdik ama skora gittik" demesine gülünür mü yoksa ağlanır mı kararı sizler verin.
Evet, ikinci yarıda fikstür avantajı var ama iki de gerçek var. Şu anda lider koltuğunda oturan ve şaha kalkmış bir Beşiktaş ve de Hamza hocanın gelişi ile uyanan Galatasaray.

Bunu aklından çıkarma İsmail hoca. Bak nereden nereye... İkisi de Fener’in puan farkı ile gerisindeyken bugün üstte.

İsmail hoca bu işi kaldırır mı ?


Şu son günlerde tanıdığım tanımadığım insanlar hep aynı şeyi soruyor: İsmail hoca bu yükü kaldırır mı?

Ben iki maç kötü oynadı, bir maç yenildi diye teknik adam değişsin çığlıkları atanlardan değilim. Bu şekilde sorulara şimdilik gülüp geçiyorum. Ancak hocanın geçen yılın fırtına gibi esen müthiş golcüleri Kuyt, Emenike, Sow ve Webo'nun bu yıl performanslarının neden düştüğünü iyice bir araştırması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca Alex'in yerini dolduracak adam olarak lanse edilen Diego'nun da takım arkadaşlarına neden hâlâ uyum sağlayamadığını anlamış değilim. İsmail hocam; Unutma, elindeki futbolcular Türkiye'nin en iyileri. Geçen yıl Ersun hoca ile başarıyı birlikte yakaladın.

Bu yıl takımın başında sen varsın. Teknik direktörlüğünü tartışanlara vereceğin en iyi cevap şampiyonluktur.

Fikret Orman, Seba’nın yolunda


Başkan Fikret Orman ve arkadaşları, yıllardır özlemi çekilen bir Beşiktaş yarattılar. Millet deplasman dezavantaj, iç saha avantaj nutukları atarken ve maç tahminleri yaparken Kartal her hafta başka bir sahada boy gösteriyor.

Genç başkan, bunun dışında kontrol mühendisi gibi hemen her gün yeni stadın inşaatının başında.

Arkadaşları ile birlikte yaptıkları transferler 'cuk' oturdu. Her şey bir yana başkan Fikret Orman’ın Konya dönüşünde bazı futbolcuların VİP salonundan uçağa binmek istediklerini görünce, "Beşiktaş halkın takımıdır. Siz de gidip herkes gibi normal yollardan uçağa binin" demesi mütevaziliği ile ün yapan efsane başkan Süleyman Seba’nın yolunda olduğunun göstergesidir.

Kendisi, şampiyonluk konusunda, "Henüz çok erken" diyor. Bilic, 3-0’lık muhteşem galibiyetin ardından, "Beraberlik de beni mutlu ederdi" diyor. Bu Beşiktaş başarılı olmaz da ne olur? Onu da siz söyleyin.

Hangisi Arsenal’de oynar?


Bugüne kadar her başarısızlıkta hocalar suçlandı. Son örnek Galatasaray. Mancini, Prandelli gibi şöhretli hocalar bando ile karşılandı, gönderirken arkalarından bir teneke çalınmadığı kaldı. Bu diğer kulüplerimiz için de geçerli. Kimse kızmasın darılmasın. Bırakın 4-3-3'ü, 4-4-2'yi... Gerçeklere bakalım. Galatasaray-Arsenal maçını yazan, çizen kim varsa soruyorum: Bu Galatasaray'da hangi futbolcu Arsenal'de ilk 11'^de oynar? Arsene Wenger hangisine şans verir?

Cevabı kendim vereyim. Melo dahil hiçbiri 22 yaş ortalaması olan bu kadroda top koşturamaz. Onun için suçun tamamını hocalara yüklemeyin. Bir takım Şampiyonlar Ligi'nde 19 gol yer, 4 gol atarsa ve 1 puanla grubunda sonuncu olursa yenilgilerde suçun büyüğü futbolculardadır.


Her kötü maçtan sonra, "Özür diliyoruz. Önümüzdeki maçlara bakacağız. Bu bize ders oldu" laflarından da bıktık.

11 Aralık 2014, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ya verilmeyen penaltı‘’

Tamam:
Hakem Tolga Özkalfa’nın Fenerbahçe lehine verdiği penaltı kararı yanlış.
Peki, vermediği penaltıya ne demeli?
Bir-iki kişinin dışında hiç bahseden bile yok.
Özkalfa ve çizgi hakemi Hüseyin Sabancı, Sow’un kafa vuruşunda topun Sezer’in eline çarptığını görmedi. Tıpkı o eleştirmenler gibi.
Anlayamadığım bir şey daha var...
"Volkan topa ceza alanı dışında müdahale etti. Kırmızı kart görmeliydi, oyundan atılmalıydı" diyenlere bir sorum var:
Lig TV’de aynı gece o pozisyonun 'PİERO görüntüsü'nü izlediniz mi?

Yumruğu masaya vur artık

Lafla peynir gemisi yürümüyor İsmail hoca. Yumruğu masaya vur artık. Bursaspor maçında Caner’i oyundan aldın, kıyamet koptu. Özür diledi, oynattın. Bana göre iyi de yaptın. O günü hatırla, Caner’i yatıştırmaya çalışan kimdi?
Kaptan EMRE!
Peki, Eskişehir karşısında kırmızı kart gören Emre’yi sahada zorla zapteden kimdi?
CANER!
Görünen o ki; Fenerbahçe’de bir otorite boşluğu var. "Hepimiz bir aileyiz" deniyor ama aileden çatlak sesler çıkmaya başladı.
İsmail hoca; Fenerbahçe liderken Beşiktaş ve Galatasaray’ın ardından iki hafta içinde üçüncü sıraya indi.
Hakemlerden şikayeti bırak. Gerçeğe bak. Gerçek şu: Fenerbahçe iyi oynamıyor...

Alves aranıyor

Hasan Ali’ye en çok şansı kim tanıdı? İsmail hoca... Peki Hasan Ali bu şansı iyi kullandı mı? Elbette. O halde neden 86. dakikada oyuna alındı? Bilen varsa söylesin.
Ya Alves’e ne demeli? Galatasaray maçından sonra kesik yedi. Oysa, Eskişehir karşısında ilk 11'de olmasa bile daha sonra pekala sahaya sürülebilirdi. Yanlışlar zinciri bununla da kalmadı...
Herkes gördü, ilk yarıda Mehmet Topal’sız Fenerbahçe defansı yerle bir... İkinci devrede oyuna girdi, işler düzeldi.
Lider Beşiktaş rayına oturdu. Galatasaray, Prandelli gidince biraz kıpırdandı. Trabzon şahlandı. Fener olduğu yerde sayıyor...

Olmuyor Emre

Bir faul atışının yeri yüzünden Fenerbahçe kaptanı kırmızı kart görmez.
Bir defacık haklı da olsan itiraz etme. Öfkene fren vurmasını öğren.
Bak ne oldu?
Sahadan çıkana kadar Fener’in en iyisi sendin. Kartı gördün, oyunun rengi değişti.
Emre’nin, Fenerium mağazalarının Ortaköy’deki açılış töreninde yaptığı konuşmasından bir bölümünü gazetelerden okudum. Emre, "Takım içindeki ortam gayet iyi. Eskişehir karşısında çok önemli bir maça çıkacağız. Taraftarımızla uyumumuzu devam ettireceğiz" demiş.
Buyurun buradan yakın.

Savunma hakkı neden yok

Başkan Aziz Yıldırım, PFDK’nın verdiği 45 günlük hak mahrumiyeti cezasını onayan tahkim kurulunun duruşmalı savunma hakkı tanımamasına tepki gösterdi.
Tepkisinde haklı mı? Bana göre haklı.
Bırakın savunmasını yapsın. "Hayır" dediniz, o halde nedenini açıklayın.
Başkanın tahkime yaptığı 10 sorulu yazılı savunmanın hangisinin suç olduğunu bilmesi kadar doğal bir şey olamaz.
Bir dinleyin bakalım. Çünkü sorular hayli ilginç. Ben, bu sorular yanıtlanırsa daha da ilginç olacak kanısındayım.

Mekanın cennet olsun Fikret abi

Geçen sene Fenerbahçe’nin efsane başkanı Ali Şen, "Fikret Kırcan rahatsız. Evine ziyarete gideceğim" dedi. Sonra "Sen de gelir misin?" diye sordu.
"Elbette" dedim...
Ali Şen, Eyüp Karadayı ve ben, Fikret Kırcan’ın Moda'daki evine gittik. 94 yaşındaki o güzel adam, yıllardır yüzünden hiç eksiltmediği gülüşü ile bizi karşıladı. O da çok mutlu oldu, bizler de...
Yıllar önce Milliyet’te hem Lefter ağabi hem de Fikret Kırcan ile birlikte çalıştım. İkisinin de maç eleştirilerini o zaman telefonla ben alırdım. Nur içinde yatın sevgili ağabeylerim.

04 Aralık 2014, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’İsmail doğru olanı yaptı‘’

Her görüşe saygı duyarım. Ama, “Caner‘i niye oyundan aldı? Biraz bekleseydi” diyenlere katılmıyorum.

Arkadaş, altı üstü bir taç. Üstelik, Fenerbahçe lehine. Sen Fener’in en büyük kozusun. Niye hakemlerle tartışırsın ki? Anlayana aşk olsun.
Bedavadan bir sarı kart. İsmail hoca ne yapacaktı? Hakemin kırmızı kart göstermesini mi bekleyecekti?
Baktı, Caner‘in sinirli hareketleri devam ediyor, çıkardı.

Sonrası, Caner’in yaptıkları bana göre akıl dışı hareketlerdi. Topu sinirli bir şekilde fırlatması, konuşmaları...

İsmail Kartal, sahada Caner’in bu tepkisini gördü ve de duymazdan gelerek arkasını döndü. Herkes maç sonrası Kartal’dan bu konuda sert bir açıklama beklerken hocanın, “Ben onun ağabeyi, babası gibiyim. Hocasıyım. Bir anlık gafletine veriyorum” demesi ve Fenerbahçe’nin ‘bir aile’ olduğunu vurgulaması... İsmail Caner’i kadro dışı bırakabilir, ağır para cezası verdirir yani işin kolayına da kaçabilirdi. Yapmadı.

İşte büyüklük budur. Fenerbahçe, en büyük deplasman maçını bir puan alarak kapamıştır. İkinci yarıda ezeli rakipleri ile kendi evinde oynayacağı için de şampiyonluğun en büyük adayıdır.

‘Bu maçı alamayız’ demiş
Daha düne kadar, “Prandelli’nin arkasındayım” diyen Abdurrahim Albayrak, Trabzon bozgunundan sonra, “Taraftar haklı. Bu şartlarda Prandelli’nin arkasında durmam zor” şeklinde bir açıklama yaptı. Ülkemizde bir yönetici, “Hocanın arkasındayız, yanındayız, uyum içinde çalışıyoruz” dediği an içimden hep, “Bu da yolcu” demişimdir.

Abdurrahim Albayrak‘ın kadroyu gördükten sonra Ali Dürüst’e, “Bu kadro ile bu maçı alamayız” demesi de bana ilginç geldi. O zaman niye hocayı uyarmadı? Anlamak mümkün değil.
Şaşırdığım bir şey daha var o da şu: Albayrak diyor ki; “Prandelli’ye vaad edilenler inanılmaz. Mukavelesine baksanız kafayı yersiniz. Sözleşmesinde çok ağır maddeler var.”

Adama sorarlar, “Göreve geldiğiniz zaman sözleşmeye hiç bakmadınız mı?” diye. Kısacası Galatasaray’ın işi zor.

Peki tribünler neden boş?


Olmayan futbol, kocaman modern statlar. Ve çoğu maçlarda tribünlerde parmakla sayılacak kadar az seyirci. Yetkililer açıklamış: Passolig 500 bini aştı. O zaman adama sormazlar mı, “Tribünler neden boş?” diye. Passolig kartı alanlar evlerinde hatıra diye saklıyor olmalı. İşin tuhafı parasızlıktan şikayet eden kulüp yöneticileri de bu konuda fazla konuşmuyor. Neden, niçin anlayana aşk olsun.

Volkan’a yapılan büyük ayıp


Volkan’a kim ‘vatan haini’ diye bağırdıysa onları kınıyorum. Bu ülkede 60 kez Türk Milli Takım formasını giymiş bir futbolcuya tribünlerden böylesine cümlelerle tempo tutmak hem büyük ayıp, hem de haksızlık. Kazakistan maçı öncesi durup dururken edilen küfürleri bir düşünün sonra da kendinizi Volkan’ın yerine koyun.

Volkan bir yerde hata yapmıştır.

O gün stadı terk etmeyecekti ve yedek kulübesinde oturacaktı. Olmadı, ne yapalım...

“Milli takıma alınacak mı? Yoksa alınmayacak mı? Fatih Terim bir daha çağırmasın“ çığırtkanlıklarını bir kenara atalım.
Bırakalım da kararı Fatih hoca versin.

26 Kasım 2014, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şaka gibi...‘’

Arkadaş! Ben her hafta, “Gol ofsattı, hayır değildi” tartışmalarından bıktım. Arkadaş! Ben, gözünün önünde yüzde 100 penaltılık hareketi, “Ben öyle gördüm” deyip işin içinden sıyrıldığını sananlara şaşırıyorum. Lig başlayalı 9 hafta oldu, verilmeyen penaltılar, elle yapılan asistler, haksız sarı veya kırmızı kartlar... Kısacası hatalar zinciri artarak devam ediyor. Bakınız; Fenerbahçe-Rizespor maçı geride kaldı. Ancak Emenike’nin biçilmesine verilmeyen penaltı hala gündemdeki yerini koruyor. Tuhafıma gitti, İsmail hoca İlker Meral’e, “Hocam yüzde 100 penaltıydı” diyor. Aldığı karşılık, “Ben öyle görmedim” oluyor.

İlker Meral hocam acaba akşam o pozisyonu TV’den izledikten, sabah da gazetelerdeki yorumları okuduktan sonra da aynı kanıda mısın çok merak ediyorum. Aslında görmediğini söylemek de bir erdem. Ancak İlker Meral herhalde sahada “Görmek için var olduğunu” unutmuş olmalı. Ayrıca anlayamadığım bir şey bir penaltıyı vermişsin. Arkadan üç penaltılık olay daha patlamış “es” geçmişsin. Yoksa ‘Birden fazla penaltı olmaz’ diye bir kural mı var?

Tonla yabancı futbolcu ithal ediyoruz. Kulüpler futbolculara trilyonlar ödüyor. Bir yanlış düdük nelere mal oluyor, görülüyor. Bana kalırsa yabancı hakem konusu artık tartışmaya açılmalı. Çünkü gidişat hiç de iyi değil.

Niye Kuyt?
Fenerbahçe‘de penaltıyı Kuyt atmamalı. Niye atmamalı? Bugüne kadar Sarı-Lacivertli takımda 4 penaltıda topun başına geçti. Biri filelerle öpüştü. Diğer 3’ü karavana...

Söz Kuyt’dan açılmışken devam edelim; koşuyor, didiniyor, sahada basmadık yer bırakmıyor. Bunların hepsi güzel ancak 90 dakikada aynı verim alınıyor mu tartışılır. Fenerbahçe’de çok şeyler değişiyor. Bakın Hasan Ali sanki yeniden doğdu. Alper takımın değişmezi olma yolunda. Diego için “Niye oynatmıyor?” diye yırtındık. Sonunda “Biraz sabır. Hazır olunca sahada“ diyen İsmail hoca haklı çıktı.

Hele hele Kadlec’in kendi kalesine gol attıktan sonraki üzüntüsü ve muhteşem kafa golü ile beraberliği kurtardıktan sonraki sevinci; bunlar Fenerbahçe’nin hep artıları.

“Aile” sloganı tuttu
Volkan’ın yedekleri Mert, Erten ve İsmet’le yaptığı konuşmayı okuyunca Fenerbahçe’de “Biz bir aileyiz” sloganının benimsendiğini gördüm. Volkan’ın sözleri Fenerbahçe tarihine geçecek cinsten. İşte bazı satırbaşları: Fenerbahçe tribününde davul çalarken takımın kaptanı oldum. Rüştü abinin arkasında bekledim ve o günlerde kendisinin desteğini gördüm. Belki bugün belki yarın belki üç yıl sonra ben olmayacağım, kendinizi her yönden hazırlayın.

Kaptan Emre ile ikinci kaptan Volkan antrenmanlar dışında yaptıkları konuşmalarla İsmail hocanın en büyük yardımcıları. Başkan futbolcuların hep yanında. Eğer, “1 milyon üye” projesi tutarsa -ki tutmaması için neden yok-o zaman Fenerbahçe’yi kimse hiçbir alanda yakalayamaz.

Prandelli kalacak mı? Yoksa...
“Gidecek mi, kalacak mı?“ diye Prandelli için bir papatya falı açılmadığı kaldı. Adamın kaderine bak. Başkan Duygun Yarsuvat gitmesinden yana değil. Abdürrahim Albayrak hocalık için kimse ile görüşmediğine yeminler ediyor. “Gitsin“ diyenlere bir sorum var: Ya Galatasaray’ı şampiyon yaparsa o zaman da “İstemiyoruz” diyecek misiniz?

Bir başka soru: Gitmez ya... Varsayalım “Yeter” dedi. Peki yerine kim gelecek?

Bakınız, Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak bu takımla çok şampiyonluklar yaşadı. Onlar, bu işin patronu olduğu sürece takımın başına ha Ali ha Veli gelmiş fark etmez. Onun için boşuna Lucescu‘yu, onu, bunu aday göstermeyin.

Bir de Galatasaray’ın ezeli rakibi Fenerbahçe ile aynı puanda olduğunu unutmayın.

12 Kasım 2014, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI