‘’Akıl veren çok‘’
Düşünün; henüz 19 yaşında... Roma ondaki ışığı görmüş. Kesenin ağzını açmış. Biz ise hala Salih konusunda spekülasyon yapıyoruz.
Öyle görüşler ortaya atlıyor ki, şaşırmamak elde değil.
Kimisi diyor ki: “Salih’in önünü açmak için Avrupa’ya yollamak şart.”
İyi de arkadaşım, Fenerbahçe’de önü kapalı değil ki...
Başka bir kardeşimiz “1’e alıp 10’a vermek büyük ticari başarı” şeklinde yorum yapmış. Olayı “alış-veriş” gibi görenler, şampiyon takımın kadrosundaki yaş durumuna bir göz atsınlar. Sonra da 19 yaşında klasını kanıtlamış
Salih gibi bir değeri almaya kalkarlarsa kaç milyon euro isterler bir de onu düşünsünler.
Ersun Yanal’ın hedefleri ne?
Birincisi Fenerbahçe’yi üs üste iki yıl şampiyon yapan yerli hoca olarak tarihe geçmek. İkincisi ise Fenerbahçe’ye 4. yıldızı kazandırmak.
İşte bu yüzden Salih’in gitmesine izin vereceğini sanmıyorum.
Olmaz olmaz demeyin
Kulislerde çok konuşulduğu için yazıyorum.
Fenerbahçe Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’nin (CAS) UEFA’nın verdiği 2 yıl Avrupa’dan men cezası ile ilgili onama kararını İsviçre Federal Mahkemesi’ne taşıdı ya...
Yapılan duyuruda, “İsviçre Federal Mahkemesi’ne CAS kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talepli dava açılmıştır” ifadeleri kullanıldı ya...
İşte bu yüzden deniyor ki: Bu dava kazanılırsa, Fenerbahçe’ye Devler Ligi yolu açılır.
Ve sonra olacakları şöyle sıralıyorlar: Fenerbahçe’nin cezası nedeniyle Şampiyonlar Ligi’nde ön elemesiz oynayacak olan Galatasaray’da işler tersine döner. Maddi-manevi büyük çöküntü yaşanır. Beşiktaş, Trabzon’la birlikte Avrupa Ligi’nde oynamak zorunda kalır. En zararlısı da kupada hiç oynayamayacak olan Sivas olur. Mahkemeyi bekleyeceğiz başka çare yok.
I love you Alex
Ne yalan söyleyeyim, salonda Alex anons edildiği zaman o muhteşem seyircinin “I love you Alex” diye sevgi gösterisinde bulunması, taraftarların isteğini kırmayarak büyük bir sabırla ve güler yüzle forma imzalaması, onun
hiçbir zaman unutulmayacağının göstergesiydi. Maçı heyecanla izledi. Fenerbahçe’nin attığı her sayıyı alkışladı. Başkan Aziz Yıldırım‘ın, heykeli dikilerek Fenerbahçe’de efsanelerin arasına giren eski kaptanını yanına çağırmasını “Gel maçı birlikte izleyelim“ davetini yapmasını bekledim. Ama olmadı. Gerçekleşseydi şık bir tablo ortaya çıkacaktı. Bakarsınız daha sonra bir araya gelirler, dertleşirler.
Şampiyonlar Ligi mi?
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, “Yabancı kuralı sınırı olmasaydı Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu sözü verebilirdim“ demiş.
Yani açık açık 5+3 kuralı yürürlükte olduğu sürece bunun imkansız olduğunu vurgulamış.
Aslında biz hayal dünyasında yaşıyoruz. 13 yıl önce bir UEFA şampiyonluğu gördük, bu gidişle göreceğimiz de yok. Arda’nın dışında şu anda bizi temsil eden bir Türk futbolcusu var mı? Yok...
Transfer haberlerine bakacak olursak tekliflfler çok ama ne yazık ki siftah yok. Her zaman söylediğimiz gibi Avrupa kupalarında söz sahibi olmak için yabancı transferinde sınır kalkmalıdır. İki tur atlanınca veya çeyrek fifinale kadar yükselince bunu başarı olarak görüyoruz.Hüsranla biten maçlardan sonra verilen demeçlere dikkat edin hepsi birbirinin kopyasıdır: “Alt yapıya eğilmemiz lazım“Uzun lafın kısası, Futbol Federasyonu’nun -bu yıl geçti- hiç olmazsa önümüzdeki mevsim bu işe el atması şarttır.
Hata kimde?
Fikret Orman Lokomotiv Moskova ile anlaşan Fernandes için, “Son senesinde Beşiktaş’dan aldığı parayı helal etmiyorum” dedi. Sezon başlamadan önce Lokomotiv Moskova, Fernandes’i almak istediği zaman “Olmaz” diyen kimdi? Yazılanlara göre 2.5 milyon Euro istemiş, yönetim de 2.2 milyon Euro’dan bir kuruş yukarı çıkmamış. Ortası bulunamaz mıydı? Ne hikmetse bulunamadı ve kuş kafesten uçtu. Fernandes, Lokomotiv Moskova’dan Beşiktaş’dan istediğinden bir milyon fazlasını yani 3.5 milyon Euro’yu kaptı.Siyah-Beyazlılar, onun istediği paraya “Evet” dese ve daha sonra ısrarla isteyen Rus kulübüne satsa kasaya belki 10 milyon Euro girecekti. Eğri oturup doğru konuşalım, Fernandes gibi bir yıldız da bu kadar kolay bırakılmazdı.
‘’Uslu'nun sözlerini kulak arkası etmeyin...‘’
Ama bakıyoruz yine eski hamam eski tas. Fenerbahçe’ye yeni mevsimde seyircisiz oynama cezası hem de üç maç... Sonunda Mahmut Uslu da isyan etti ve “Kulüpleri değil kişileri cezalandırın” dedi. Ve de cezayı küfür edenlerin çekmesi gerektiğini söyledi.
Yerden göğe haklı. Milyonlar öde, transfer yap, canı sıkılan küfür etsin, cezayı da maddi-manevi kulüp çeksin. Kombine bilet alanlar TV ekranlarına mahkum olsun.
Futbol Federasyonu’nun bu işe ciddi olarak el koyması lazım.
Yeni mevsimde E-bilet uygulaması başlayacak. Stadın her tarafı giriş-çıkış ve tribünler kameralar ile donatılmış.
O zaman işler kolaylaşacak. Çirkin tezahürat yapanlar kolaylıkla bulunacak. Cezalar caydırıcı olursa inanın küfür de ortadan kalkar. Biz tribünlerden küfür değil şarkılar işitmek istiyoruz.
Şaka yaptı galiba
Hami Mandıralı, ”Bana göre Olcan iki tane Diego eder“ demiş...
Ayrıca Olcan da benim en beğendiğim futbolculardan biridir.
Ancak, Diego’nun kariyerine şöyle bir bakarsanız; Santos, Porto, Werder Bremen, Juventus, Wolfsburg ve Atletico Madrid... Üstüne üstlük bugüne dek 33 kez de Brezilya Milli Takımı’nın formasını giymiş.
Olcan’ın yaşı 29... Fenerbahçe’nin aldığı Diego’nun da aynı...
Hami hocanın görüşüne saygı duyarım ama, “Diego mu iki Olcan eder yoksa, Olcan mı iki Diego eder” kararı siz verin.
Mevlüt değil ama Stoch
Saint Etienne’de oynayan Mevlüt Erdinç’i Fenerbahçe alacak haberlerini yönetim bir açıklama yaparak yalanladı.
Fenerbahçe’nin golcüye ihtiyacı var mı?
Bana göre yok. Bakınız dört yabancı; Sow, Emenike, Webo ve Kuyt gibi bir sezonda bazı kulüplerden fazla -toplam 47 gol- attılar. Bu yüzden Mevlüt, Fenerbahçe’de ilk onbirde zor yer bulurdu. Tabii bu benim görüşüm...
Gelelim Stoch’a... PAOK, Stoch’un kiralık sözleşmesinin bir yıl daha uzatmak istemiş. Fenerbahçe de “hayır” demiş.
Ersun Yanal, Slovak futbolcuyu yaz kampında denemek istiyormuş. En doğru kararı vermiş. Ben iyi bir Stoch’un, Fenerbahçe’ye faydalı olacağına inanlardanım.
Madem Drogba
Galatasaray’la sözleşmesine özel bir madde koyduran ve 15-31 Mayıs tarihleri arasında tek taraflı bedelsiz fesih hakkına sahip olduğu iddia edilen Mancini, “Eğer Juventus, Drogba’yı alırsa harika bir iş olur” demiş.
Üstelik Tuttosport muhabiri ile yaptığı röportajda ona hayran olduğunu da söylemiş. Ve de Drogba’yı çalıştırmanın kendisi için gurur verici olduğunu da sözlerine eklemiş.
O zaman adama sorarlar:
“Dünya futbolunda bir marka olan Drogba’yı neden gönderdiniz?”
Yoksa sen de mi İtalya’ya gideceksin Mancini?
Usta eli değince...
“Milli takımı nasıl buldun?” diye soranlara yanıtım şöyle oldu:
“Usta eli değdi de ondan.”
Hazırlık maçlarında, “Şöyle oynadı-böyle oynaması gerekirdi” gibisinden söylemlere hiç aldırmıyorum.
Bugüne kadar hep üzüldük. Bırakın da biraz gülelim.
Görünen o ki, Fatih Terim içeriden-dışarıdan gençlerden kuracağı bir ekiple yepyeni bir takım yaratacak.
Elbette herkes aynı şeyi düşünmez ama ne yalan söyleyeyim ben yenilerden Tarık Çamdal, Ahmet İlhan, Hakan Çalhanoğlu, Oğuzhan ve Ozan‘ı tuttum. Tabii kaleci Onur’u da...
‘’Aslında bir değil üç‘’
Ersun Yanal teknik direktörlük kariyerinde zirveye oturdu.
Aslında Ersun Yanal futbol sezonu sonunda bir değil üç başarıya birden imza attı.
Birincisi, Mustafa Denizli ve Aykut Kocaman’ın ardından Fenerbahçe’ye şampiyonluk yaşatan yerli hoca olarak tarihe geçti.
İkincisi, Mancini gibi şöhreti dünyaya yayılmış bir teknik direktöre 9 puan fark attı.
Üçüncüsü, Beşiktaş Teknik Direktörü Bilic’i de 12 puan solladı.
Hocanın elinde 34 maçlık lig maratonunu 74 golle aşan müthiş bir kadro var.
Şimdi şampiyon takıma Diego Ribas da geliyor. Koşan, mücadeleyi seven bir yapıya sahip. Bu nedenle Ersun hocanın işi yeni mevsimde daha kolay olacak gibime geliyor.
Ben şimdiden söyleyeyim Fenerbahçe eldeki mevcut kadroyu aynen korursa yeni mevsimde de şampiyonluğun en büyük adayıdır.
Acı olan
Evet, acı olan ne biliyor musunuz? Rakiplerini açık ara geride bırakıyorsun, şampiyon oluyorsun ama ikinci Galatasaray Şampiyonlar Ligi’ne direkt gidiyor. Üçüncü Beşiktaş iki elemeyi geçerse o da aynı ligde...
Ya Fenerbahçe?
Sadece seyirci...
Nedeni? Asılsız şike iddiaları...
İşte bu yüzden Galatasaray’da Mancini, Beşiktaş’ta da Bilic başarılı sayılıyor.
Aksi olsa ikisi de başarısızlar sınıfına konulacaktı ve de büyük bir olasılıkla yollar ayrılacaktı.
Keşke sınırlama kalksaydı
Mancini, yabancı futbolcu sınırlamasına karşıydı. Hatırladığım kadarı ile Ersun Yanal da aynı görüşte... Son olarak, ‘Büyük şef’ Drogba giderayak Türkiye ligini daha cazip hale getirmek için yabancı sınırlamasının kalkması gerektiğini söyledi.
Ama, bizde kulüpler arasında kavga çıkmadan Futbol Federasyonu “5+3” dedi ve noktayı koydu.
Bana sorarsanız, “Sınırlama olmasın” derim. Sezon bitti, gol krallığı listesine şöyle bir bakın: Gol kralı Sivaslı Aatıf Chahechoue... Rakip ağları 17 kez havalandırmış. İkinciler Burak’la birlikte 16’şar golün sahibi Kasımpaşalı Oscar Scairone... Diğerlerini saymayacağım. Yabancıların gol sayısı toplamı 400’ün çok üstünde.
Biz ne istiyoruz? Göze hoş gelen futbol ve de tabii zihinlerden silinmeyecek süper goller...
“Yabancı sayısı çok olursa Türk futbolu ilerlemezmiş.” Geçiniz... Kaliteli yabancıların olduğu yerde rekabet kızışır ve yeteneği olan yerli futbolcu da formayı kapar.
Futbola ilgi artar, seyirci sayısı çoğalır. Yıllar önce, “Kaleci transferine izin verilmesin. Milli takım kalecisiz kalır” deniyordu. Geldiler ne oldu? Onur, Tolga, Volkan şu anda Avrupa’nın her takımında ilk on birde rahat rahat oynar.
Bu büyük bir yarış. Yaşı küçük kaliteli yabancı alınırsa milli takım için vatandaş bile yapılabilir. Örneği de var ama ne yazık ki devamını getiremedik. Onun için hep yerimizde sayıyoruz. Geçici başarılarla avunuyoruz.
Uçağın kapısında karşıla sonra...
Dünya devi, dünya markası Drogba’dan bahsediyorum. Uçağın kapısında karşılandı, yer yerinden oynadı. Tribünler “Drogba”sesleri ile inledi.
Erciyes maçında en azından forması ile sahaya çıkıp bir tur atacağını sandık.
Aldandık... ”Veda” sadece Galatasaray TV’deki konuşması oldu.
Dünya markası Drogba ilk sezonda 13 lig, 4 de Şampiyonlar Ligi maçında yer aldı. Toplam 6 golü var. İkinci sezonda ise 24 Süper Lig, 8 Şampiyonlar Ligi, 1 Süper Kupa ve 3 Türkiye Kupası’nda top koşturdu, gol sayısı 14...
Yani şampiyonlukta da ikincilikte de Drogba’nın payı çok. Büyük kalabalıklarla omuzlara alarak karşıla, sonra sessizce yolla.
Olmadı Galatasaray...
Hami Trabzon’u uçurur
“Hami Trabzon’da ne yapar?” diye soruyorlar.
Cevabım uçurur olur.
Eğer işine müdahale edilmezse, eğer sabırlı olunursa “bombacı” unvanlı Hami, kendi oynadığı devirde hep zirve mücadelesi yapan Trabzonspor’u yeniden yaratır.
Göreve geldiğinden bu yana alınan sonuçlara bir bakın, Trabzonspor bugün lig dördüncülüğünü yakalamışsa ve de Avrupa Ligi Play-Off vizesini aldıysa, bu Hami hocanın eseridir.
Trabzon’a gönül verenler Hami’den çok şeyler bekliyor. Tabii biz futbolseverler de...
‘’Alex de başkana hak verirdi!‘’
Başkan Aziz Yıldırım‘ın “Alex“ diye bağıran malum gruba sarfettiği sözleri haklı bulanlar var.
“Çok ağır” diyenler de...
Hatta hatta -ne alaka ise- bu olayı bir gün önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Prof.Dr. Metin Feyzioğlu ile arasında geçen tatsız diyaloğa benzetenler de birden ortaya çıktı.
Ama yetti artık.
İnsanlar mutlu, tribünler ağzına kadar dolu, kadın-erkek, çoluk-çocuk çifte bayram, hem anneler gününü hem de şampiyonluğu kutluyor. Coşku dorukta, başkan kürsüye gelirken tezahürattan sanki gök gürlüyor.
Ve konuşmaya başladığı anda tribünlerin bir köşesinden “Alex” sesleri...
Yahu Alex iki yıl önce gitti, yok artık...
Fenerbahçe oynadığı sürece Alex’i baş tacı yaptı... Heykeli dikildi.
Doğru veya yanlış... Anlaşma olmayınca ülkesine döndü. Tartışılmaya bile değmez ama ben yine de soruyorum:
“Niye her maçta protesto... Biri bunu açıklasın. Sizlerin insanların mutluluğuna gölge düşürmeye, o muhteşem sevinci gölgelemeye hakkınız var mı?
Kusura bakmayın ben bu davranışınızı gördükten sonra artık sizlerin e Fenerbahçeliliğine şüphe ile bakacağım.
Başkanın büyük bir öfke ile ağzından çıkan lafların dozu ağırdı. Ama, 3 yıl hapishane dahil her türlü eziyeti çek, sonra protesto... Olmaz böyle şey. Bazen insanı çıldırtıyorlar, fren de aniden boşalıveriyor işte.
İnanın Alex o gün tribünde olsa hepsini ayıplar, ayağa kalkar, “Ne yapıyorsunuz?“ diye sustururdu.
Nitekim Aziz Yıldırım ve futbolculara Twitter’dan, “Bugün sadece bir taraftarım. Başkan ve futbolun emekçilerine tebrikler“ diye açıklama yapması da arkadaşlarının yanında olduğunun göstergesidir.
Şarkıya da taktılar kangala da...
Biri eleştirilere övgü dolu sözlerle başlarsa, arkasından ne gelecek diye her zaman korkmuşumdur.
Örneğin; Fenerbahçe’nin oyunu, atılan goller göklere çıkarıldı. Kutlamanın muhteşemliği anlata anlata bitirilemedi.
Ya sonra?
Örneğin ünlü şarkıcı Dilberay’ın, tabiri caizse “Ölüyü bile diriltecek“ kadar hareketli şarkısı gündemde baş köşeye oturdu.
Şampiyonluk gününde söylenirmiymiş, yakışmamış...
Yahu yaşımdan utanmasam ben bile oynardım. İlk fırsatta CD’sini alacağım.
Yetmedi, Mehmet Topuz’un kangalı... Ve hemen yorumlar başladı, “Efendim Melo’ya gönderme yapıyor.”
Mehmet, “Yok öyle bir şey“ diyor ama anlat anlatabilirsen. Karar verilmiş bir defa.
Yani sizin anlayacağınız Dilberay’ın şarkısı ve Mehmet Topuz’un kangalı hemen hemen neredeyse Fenerbahçe’nin zaferi kadar gündemde tutulmaya çalışıldı.
Aslında şampiyonluğu anlatmak bazılarına zor geliyor olmalı ki, aynı şeyleri eveleyip geveliyorlar. Onlara söylenecek tek şey var o da atışa devam...
Mancini dolmuşa gelir mi?
Ersun Yanal, Fenerbahçe-Karabük maçında kağıda ”Şampiyon Fenerbahçe“ yazdı. Bütün futbolcular hem gol kovaladılar, hem de kağıdı elden ele dolaştırdılar. Hemen teşhis kondu: “Fenerbahçe’den Mancini’ye gönderme.”
Sıra Mancini’ye sormaya gelmişti. ”Beni taklit etti“ gibisinden bir cevap bekleniyordu.
Daha önce Fenerbahçe’yi tebrik eden İtalyan hoca kaçın kurası, dolmuşa gelir mi? Düşüncesini soranlara “Maçı izlemedim. Herkese saygı duyuyorum“ diye işin içinden sıyrılıverdi.
Ve böylece polemik peşinde koşanlara da iyi bir ders verdi. Tabii anlayanlara...
‘’Erkekleri Salona almayın‘’
Bay Jerfi Fıratlı, Uslu'nun küfürlü konuştuğunu iddia etmiş ve Mahmut Uslu'nun yanağından makas almak için elini uzattığını söylüyor.. Benim bildiğim makas şöyle alınır: İşaret parmağı ile orta parmağın arası biraz açılır, sonra yanağa götürülür ve iki parmak yanağa değdirildikten sonra hafifçe sıkılır. Fotoğraflara bir bakın; "Yumruk mu yoksa makas mı?" Kararı siz verin... Ayrıca "Makas almak" ne hikaye biri bana bunu anlatsın! Falcı değilim ama finalde olay çıkacağını sağır sultan bile tahmin ediyordu. Arkadaşlar. Bu işin artık cılkı çıktı. Sahada, bayan sporcular kıyasıya bir mücadeleye tutuşmuş... Erkekler ana-avrat küfür ediyor... Tribünler bayan dolu. İnsan biraz utanır ya. Yüzü kızarır. Ama nerde ? Fenerbahçe, ezeli rakibi Galatasaray'la köprüleri attığını açıklıyor, hiçbir platformda buluşmayacağını ilan ediyor. Galatasaraylılar darp fiilinin olmadığını söylüyor. Uslu'nun, geçmişte Ülkerspor koçluğunu yaptığı sırada Ergin Ataman’a yönelik saldırı girişiminde bulunduğunu hatırlatıyor. Yani sizin anlayacağınız iş artık salondaki mücadeleden, demeç savaşlarına dönüştü. Olaylar artık mahkemelik. Ancak yanlışlar çok: Birincisi; Mahmut Uslu ve arkadaşlarına oturmaları için gösterilen yer yanlıştı. İkincisi, küfürler başladığı zaman Galatasaraylı yöneticilerin taraftarları susturması gerekirdi. Üçüncüsü güvenlik önlemleri zayıftı. Bıktık artık. Görüyorsunuz ceza filan dinleyen yok. Bu yüzden basketbol federasyonuna bir önerim var: "Bayanların maçlarına erkek seyirci almayın olsun bitsin...
Şampiyon da yenilir ama
-"Şampiyon yenilmez" diye bir kural var mı?
-Elbette yok.
-Ama, bu mağlubiyet "yorgunluğa" bağlanırsa.
-"Fener yasak savdı" denirse. -"Umursamadılar" diye yorum yapılırsa.
-Ve de Kadlec gibi "Bayern Münih bile şampiyon olduktan sonra yenildi" gibisinden bahaneler ileri sürülürse.
-Ayrıca "Canım ne olmuş yani, Fenerbahçe yıllar önce Malatya, Ankaragücü ve Konya'da aynı olayla karşılaşmadı mı?" diye sorulursa buna da cevabım; kusura bakmayın ama kocaman bir "HAYIR" olur.
Arkadaş... Bu işin lamı-cimi yok... Büyük yarışta fifiniş ipini rakiplerine fark atarak göğüslemişsin. Artık senin ligin bitimine iki hafta kala kötü oynama lüksün yok, olamaz da. "Kuyt, Meireles, Volkan yoktu" laflflarını geçiniz. Bakınız, Akhisarlı futbolcular, iki hafta sonra aralarından ayrılacak teknik direktörleri Hamza'ya şampiyonu yenerek en büyük armağanı verdiler.. Ya Fenerliler. Onlar da 3 gol yiyerek Ersun hoca’yı şaşkına çevirdiler. Ben ne ümit ettim biliyor musunuz? Fenerbahçe, Akhisar engelini kolaylıkla aşacak. Galatasaray ve Beşiktaş'la arasındaki puan farkını daha da açacak ve tüm sezonların en açık puan farkı ile şampiyonluk rekorunu kıracak. Yanılmışım; Ne yazık ki Fenerbahçe'nin önüne geçen sadece Mehmet Topal'ın golü oldu... Oysa Fenerbahçe büyük zorluklara göğüs gererek yakaladığı şampiyonluğu son üç maçta da taçlandırabilirdi. Ama bu fırsatı kaçırdı.
İş uzadıkça
Geçen hafta da yazdım, "Ne Ersun gider. Ne Fener bırakır" diye. Hatta 2 yıl daha Fener'de kalacağını iddia ettim. Ancak şampiyonluk yemeğine gelme. Arkasından Akhisar maçından sonra takım otobüsüne binme. Ve de "Fener'de kalacak mısınız?" sorusuna, "Biz takım olarak başarılıyız. Sanırım bu başarıların devamı için gereken yapılacaktır" diye şifreli sözlerle işi geçiştirmeye çalış. Bu açıkça iki tarafın birbirine "Naz" yaptığının göstergesidir... Ancak şu unutulmamalı. "Fazla naz aşık usandırır" benden söylemesi. İş uzadıkça, yeni yeni hoca isimleri ortaya atılıyor. Bu da sinirleri bozuyor. Aynı şey, Avrupa dahil herkesin, "Ah bizde oynasa" diye iç geçirdiği Caner için de geçerli. Ortaya atılan rakamlar şaşırtıcı olabilir. Bu yüzden Fenerbahçe'nin işi sıkı tutması şart.
İstemezük
Canı sıkılan, her yenilgi sonrası öfkelenen passolig uygulamasına haklı veya haksız karşı çıkanlar hep ayni şarkıyı söylüyor : “İstifa.. ” İyi de istifa çare mi diye düşünen bir Allahın kulu yok.. Mesela: Beşiktaş seyircisi Fikret Orman ’a bağırıyor: “Başkan olsana olsana..Fener ’e başkan olsana. ” Nedeni ? Efendim şampiyonluk kupası için Fenerbahçe ’nin seyircisiz oynama cezası ertelensin ” açıklaması yapması.. Galatasaray seyircisi haykırıyor: “Ünal Aysal istifa ..Mancini istifa..” Sebep: “Galatasaray’ın ligde şampiyonluğu kaybetmesi, Mancini ’nin hep değişik 11 ’ler sahaya sürmesi..” Arkadaşlar hafızalarınızı şöyle bir yoklayın... Ünal Aysal deklare etti : ”2017’de yokum.” Mancini’nin sözleşmesinde “9 milyon euro’luk tazminat var..Sizce bu durumda koltuğu bırakırlar mı ? Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören ,her dakika istekleri yerine getirilmeyen kulüplerin hedefifinde. Ama , o Beşiktaş başkanıyken “yeter Demirören ,yeter “tezahüratları nedeniyle buna alışık.. Sizleri bilmem ama “ben bugüne kadar taraftarın istifa isteklerine uyan çok az spor adamı gördüm. Bu yüzden boşuna nefeslerinizi tüketiyorsunuz...
‘’Baba ve evlatları..‘’
Ve şöyle devam etmiştim;
-Bu iş bitti mi?
-Bitti gibi...
-Yani şampiyon Fenerbahçe.
-Yüzde 99.9...
-Peki ikinci kim?
-O hala belli değil...
Aradan bir ay geçti. İkinciliğini ilan eden yok. Bitime üç hafta kala bir Beşiktaş öne geçiyor, bir Galatasaray...
Bu yüzden Fenerbahçe’nin erken şampiyonluğu son derece anlamlı. İkinci kez tebrik ediyorum.
Bu şampiyonluğun en büyük mimarı hiç kuşkusuz onca atlattığı badireye rağmen dik duruşundan hiç taviz vermeyen Başkan Aziz Yıldırım’dır. Asılsız şike iddiaları yüzünden bir yıl Metris’te cefa çekti. Bu yetmiyormuş gibi 2 yıl 2 ay daha içeri girme tehlikesi ile baş başa. Ve haftalardır, “Ha tebligat bugün gelecek- belki yarın gelir” dedikoduları ayyuka çıktı. Sabır taşı olsa çatlardı. Ama aldırmadı, hep futbolcuların yanındaydı. İçindeki sıkıntıları takıma aksettirmedi, taraftarların bütünlüğünün bozulmaması için büyük çaba harcadı ve başarılı oldu. Başındaki bunca derde rağmen o hala Fenerbahçe için yeni proje peşinde. 1 milyon Fenerbahçeli’yi üye yapma planları yapıyor.
Gerçeklerin çok kötü huyu vardır
Şunu aklınızın bir köşesine yazın: “Gerçeklerin çok kötü bir huyu vardır. Er geç ortaya çıkar...“ Bu bir deyimdir.
Eğer yeniden bir yargılama olursa -ki olması lazım
- Aziz Yıldırım’ın suçlu olmadığı anlaşılacaktır. Başkan Yüksek Divan kurulu toplantısında, “Bu şike davası değil siyasi davadır. Biz haklıyız şike yapmadık. Yapsak da söylerim korkmam“ dedi. Söyler miydi? Adım gibi eminim söylerdi. Başkanın tek suçu, Gökhan’ın dediği gibi Fenerbahçe sevgisidir.
Aziz başkanın rekoru kırılmaz
16 yıl Fenerbahçe’nin başkanlık koltuğunda oturan Aziz Yıldırım, şu anda kırılması güç bir rekorun da sahibi... Fenerbahçe, onun zamanında tam 6 kez şampiyon oldu.
Futbolcular onu “baba” gibi gördü. O da futbolcuları “evladı“ gibi bağrına bastı. Fenerbahçe’de “Biz bir aileyiz” sloganı ile teknik heyeti, futbolcuları ve taraftarları birbirleri ile kaynaştırdı. Ersun Yanal’a inandı, güvendi. O da teknik
direktörlüğünün ilk şampiyonluğunu Fenerbahçe’de tattı. Otoritesi, futbolculara “abi” gibi yaklaşması, formda olana adaletli forma dağıtması ile herkesin beğenisini kazandı.
Çaykur Rize maçı öncesi kendi milli takımları ile Brezilya’da oynayacak yıldızları, ”Emenike, Kuyt, Meireles ve Alves’e şampiyonluğu ilan ettikten sonra son iki maça kalmadan gidebilirsiniz“ dedi..Onların bu jeste karşılık; “Hocam,
Saracoğlu’nda yapılacak şampiyonluk şölenine katılmadan bir yere gitmeyiz“ şeklindeki cevapları, birbirlerine nasıl kenetlendiklerinin ispatıdır. Şimdi anladınız mı Fenerbahçe nasıl şampiyon oldu.
Ersun Yanal bir yere gitmez
Şampiyonluk eğlencesine katılmayan ve Antalya’ya giden Ersun Yanal için spekülasyonlar başladı. Kazan kaynıyor, “Acaba Yanal ile Aziz Başkan arasında ihtilaf mı var? Yönetim, Yanal ile göreve devam edecek mi?”
Merak etmeyin, ne Ersun hoca bir yere gider, ne de Fenerbahçe onu bırakır. Masaya oturulur, bu defa bir değil 2-3 yıllık sözleşme imzalanır. Antrenörlük yaşamının ilk şampiyonluğunu Fenerbahçe’de yaşayan Yanal‘ın hedefinin ileri, daima ileri olduğunu bilmeyen yok. Ona, bu yolu Aziz Yıldırım açtı. Aynı başarıyı yakalarsa unutulmazlar arasına girer. Yanal da bunun bilincinde. Kısacası Ersun Yanal seneye yine takımın başında, bu böyle biline...
Geç oldu ama...
Oh be... Futbol Federasyonu artık çirkin tezahürat veya saha olayları nedeniyle saha kapatma cezası vermeyecekmiş. Bunun yerine de olayın meydana geldiği tribüne kapatma cezası uygulanacakmış. Eğer gerçekleşirse ve de iyi uygulanırsa inanın statlarda olaylar azalır. Küfür eden cezasını çeker, etmeyen de keyifle maç seyreder. Ve de hak yerini bulur.
‘’Utandınız mı?‘’
Büyük derbi öncesi bazı kendini bilmezler ağızlarını yaya yaya “Fenerbahçeliler, Galatasaray’ın ikinci olmasını istemez maçı Beşiktaş’a verir” diye ortalığı bulandırmaya kalktılar. Bu tipleri iyi tanırım... Beşiktaş kazansa ”Bak gördün mü“ diye etraflarına caka satacaklar. Dedikleri çıkmazsa “TISSS” Merak ettim maç 1-1 bittikten sonra utandılar mı? Ne gezer... Çamuru attılar. Sonra da yan gelip yattılar. Durup dururken camiaları birbirine düşürmeye kalkanlara söylenecek tek söz var: Yazıklar olsun...
Olmaz olmaz demeyin
Şu anda gündemdeki en flaş konu Fenerbahçe’nin Devler Ligi şansı var mı, yok mu? Eğer CAS‘ın gerekçeli kararı Fenerbahçe lehine çıkarsa ki - doğrusu da budur- Fenerbahçe’nin 3 yıldan bu yana çektiği ıstırap sona erecek. Ve o zaman halen ikincilik için nefesleri kesen bir yarışa çıkan Galatasaray veya Beşiktaş’tan biri ön eleme şartı ile Avrupa’ya gitme şansını yakalayacak. Oysa Fenerbahçe’nin cezası devam ederse biri direkt, diğeri de ön eleme koşulu ile bu şansa ulaşacaktı. Yani CAS’ın gerekçeli kararı sadece Fenerbahçe için değil Beşiktaş ve Galatasaray için de aynı önemi taşıyor. 3 yıldan bu yana Fenerbahçe’nin başına gelenler hakikaten üzücü ve aynı zamanda da düşündürücü. En sonuncusu da Beşiktaş derbisi öncesi...
Tüm hazırlıklarınızı galibiyete göre yapmışsınız, önce PFDK’dan Rize maçı seyircisiz kararı geliyor - itiraz yapıldı belki şampiyonluk turu için erteleme olabilir- Bir gün sonra Aziz Yıldırım’ın 2 yıl 3 aylık cezasını çekeceği haberi gündeme bomba gibi düşüyor. Peş peşe felaket haberlerine rağmen Fenerbahçe bunu da sineye çekiyor. Ve sahada aslanlar gibi mücadele ediyor. Bana göre 3 yıllık cezaya rağmen hep dik duran, bu süre içinde iki ikincilik bir de şampiyonluk kazanan Fenerbahçe “Yılın takımı”dır.
Sayın Düren tamam da...
Futbol Federasyonu Basın Sözcüsü Sayın Mete Düren, “E-Bilet’den dönüş yok“ demiş. Beşiktaş-Fenerbahçe derbisine bir bakın... En az 70 bin kişinin izleyeceği tribünlerde kaç kişi vardı? Maddi açıdan hem Beşiktaş zarar etti, hem de federasyon. Üstüne üstlük çıkan olaylar da cabası... E-Biletin acelesi neydi? Bu uygulama dört hafta sonra yani yeni mevsimde yürürlüğe girseydi daha iyi olmaz mıydı?
Sen çok mu iyisin Mancini?
Kasımpaşa bozgunu Mancini’yi öylesine etkilemiş ki, Dünya Kupası’ndaki gururumuz Cüneyt Çakır’ı yerle bir etmiş. Hakem kötü... Peki sen çok mu iyisin Mancini? Geldin, iki yıl üst üste şampiyon olan bir takımı “Al çalıştır” diye sana verdiler. Yetmedi, devre arasında 9 futbolcu daha aldırdın. Her hafta değişik bir kadro. Seyircinin başı döndü. Şampiyonluk gitti, ikincilik tehlikede hala ”Sorumluluk bende” diyorsun. Uyan artık Mancini; atı alan Üsküdar’ı geçti. Sen hala sorumluluktan bahsediyorsun. DİP NOT: Senin ve yöneticilerin yerden yere vurduğı Cüneyt Çakır, UEFA Avrupa liginde Benfifica- Juventus arasındaki yarı fifinalin ilk maçını yönetecek... Duyurulur...
Şükrü Ergün haklı
Galatasaray Basın Sözcüsü Şükrü Ergün, “Kadın olsam Kasımpaşa maçına gitmem. Cezalı maçlara kadınların çağrılması hakaret“ demiş... Doğru söylemiş. Küfüre herkes şiddetle karşı ama kardeşim seyircisiz maç cezası ne demek? Madem adı seyircisiz maç, o halde niye kadın ve çocuklara serbest, hem de parasız. Kombine alanların günahı ne? Federasyona defalarca yazıldı, çizildi. Bu işe başka bir formül bulun diye ancak aldıran kim. İşin kolayı varken kafa yormaya ne gerek var. Sen istediğin kadar konuş.
‘’Büyük patron Yanal‘’
-Eğer bir takımın 14 futbolcusu gol atıyorsa,
-Evinde hiç maç kaybetmemişse,
-Futbolcular aldıkları sorumluluğu sonuna kadar yerine getiriyorsa,
-Yedekte bekleyen şöhretli futbolcular dedikodu yapmıyorsa ve oynamadıkları zaman problem yaratmıyorsa,
Örneğin:
-Antalya maçının kahramanı Kadlec’in ağzından en ufak bir şikayet sözcüğü çıkmadı.
-Selçuk hep yapıcı ve yol gösterici oldu.
-Alper oynamayınca sessiz kaldı. Hasan Ali de öyle...
-Salih saha kenarında beklerken, o değil bizler sorduk, ”Hoca neden şans vermiyorsun?” diye.
Özetle;
Ersun Yanal kıskanılacak bir takım yarattı. Futbolcular formda oldukları zaman formayı kapacaklarına inandılar. Ersun hocaya hep güvendiler. Karşılıklı güven de Fenerbahçe’yi hep ileri taşıdı ve bugünlere gelindi. Bu arada Ersun Yanal, “Onun çalıştırdığı takımlar ikinci yarıda oyundan düşer” diyenlere de ders verdi.
Bakın, Fenerbahçe lig başladığından bu yana yükselişini sürdürdü. Aylarca yedek bekleyen futbolcuların son kritik Antalya maçında gösterdikleri performans, Ersun hocanın eseridir. Bunu hiç unutmayın.
Futbol tarihinden silemezsiniz ki...
Hakan Şükür’ün adı Sancaktepe’deki bir stadyumdan silinmişti. Son olarak da Mehterçeşme Mahallesi’ndeki Gaziler parkı içindeki stadyumdan da Hakan Şükür yazılı tabela indirilmiş.
Ne yaparsanız yapın. Hakan’ın adı Türk futbol tarihinde altın harflerle yazılı. Onu silemezsiniz.
İtalya’da, İngiltere’de futbol oynadığı yıllarda ülkesine bir Büyükelçi gibi nasıl hizmet ettiğini unutturamazsınız.
En önemlisi de kalplerimizdeki yeri. Onu söküp atmaya kimsenin gücü yetmez.
Sen çok yaşa Hakan...
Yenilginin sorumlusunun itirafı
Mancini, Sivas yenilisinden sonra “Yenilginin sorumlusu benim” demiş.
Peki diğer yenilgilerin, beraberlikleri sorumlusu kim?
Ezeli rakibi Fenerbahçe’nin 13 puan gerisinde kalmanın faturasının adresi neresi?
Mancini takımı hala tanıyamadı. Görünen o ki, futbolcular da onu...
Futbol şubesi için Florya’da çare “Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak“ diyorlar. Ali Dürüst’ü bir kenara koyun. Zaten böyle bir görevi kabul edeceğini sanmam. Çünkü, Ünal Aysal 2016’da gidince başkanlığın en kuvvetli adayı.
Kurumsallaşma yolunda büyük adımların atıldığı yönetimlerde artık “Ağabeylik, babalık“ devri kapandı.
İyi de sayın Mandıralı...
Dördüncü büyük Trabzonspor’un hali hakikaten üzüntü verici. Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu sezon başında şampiyonluktan bahsederken, Bordo-Mavililer lider Fenerbahçe’den 23, Beşiktaş’tan 11, Galatasaray’dan 10 puan geride seyrediyor.
Deplasmanda Eskişehir önünde 2-0 öndeyken farkı artıracak fırsatlar yakaladığı halde beraberliği zor kurtarıyor. Ve sonra Mandıralı, “Hakemlerden adalet istiyoruz” diyor. Biz de senden eski Trabzonspor’u istiyoruz. Başarısızlığın nedenini sadece bazı faktörler ve hakemlere bağlaman bana göre yanlış.
Biz sahada senin de yer aldığın o muhteşem Trabzonspor’u görmek istiyoruz. Kaybedilen maçlarda, önde giden karşılaşmalarda neden başarısız olunuyor onların çarelerini bulun. Seneye iyi transferler yapın. Trabzon seyircisinin de mutlu olmaya hakkı var. Bunu unutmayın...
Fransızlar Mevlüt’ü yazdı!
Uzun süredir Fenerbahçe’nin gündeminde olan ve yeni sezonda Sarı-Lacivertli formayı giymesi beklenen Mevlüt Erdinç için Fransa basını da gelişmeleri takip ediyor. Mercato365 haber sitesi, tecrübeli forvetin Sarı-Lacivertliler’le anlaştığını belirtirken, “Fenerbahçe yabancı kontenjanı nedeniyle Mevlüt transferini çok önemsiyor. 3 milyon Euro bonservisi gözden çıkardı. Yıldız oyuncu da Türkiye’ye gitmeye sıcak bakıyor” yazdı.