Arama

Popüler aramalar

‘’Bir de beni dinleyin‘’

Yahu, sizler ve sizin gibi düşünenler bu “tek hatanın“ maçın kaderini değiştirdiğinin bilincinde değil misiniz? Bu olayı nasıl “es” geçersiniz anlamak mümkün değil. Top kornerden geliyor. Mustafa Pektemek sol kolu ile topu ceza alanı içinde kesiyor. Efendim o, kolunu geriye çekmek istemiş, top çarpmış hakemin kararı doğruymuş. Ben de diyorum ki, “öyle şey olur mu, topun hızı O’nun kolunu geriye itti.” Olay gözünün önünde. İşte o “tek hata” ile “2” puan güme gitti. Nitekim şimdi yazarlık yapan hemen hemen tüm hakemlerin görüşleri de penaltı noktasında birleşiyor.

Gelelim ikinci tartışmalı olaya; Kuyt’un vurduğu topun istikameti Motta’nın yüzüne doğru olursa elleri ile koruması normal. Belden aşağısı için de öyle. Amma iki elini göğsünde birleştirmiş. Top o ellere çarpıyor. Bu pozisyon için eller orada olmasa top göğse çarpacaktı deniyor. Yani, “penaltı kararı verilmezdi” demek isteniyor. Ben de, ”ellerin orada ne işi var?” diye soruyorum. ”Penaltı verilir de verilmeyebilirdi de” demiyorum. “Penaltı” diyorum. Nasıl maçın hakemi iki olayı kendine göre yorumladıysa benim de görüşlerim böyle.

Kart tamam Ama infaz..


Meireles’in, Veli’nin baldırına basması tek kelime ile kırmızı kartlık bir olaydı. Buna itiraz eden yok. Ancak baldıra basmayı kasıtlı hareket olarak göstermek. İşte orada bir dakika durun. ”Satılsın, kadro dışı bırakılsın, ceza verilsin“ diye ahkam kesenlere olayın içindeki Veli Kavlak ders niteliğinde bir konuşma yaptı: “Bilerek o hareketi yapmadı. Ayağını hemen çekti ve özür diledi. Kırmızı karta ben de şaşırdım.”

Sakın, Meireles’i müdafaa ettiğimi sanmayın. Fener’i 10 kişi bıraktığı için ben de kendisine kızdım. Ama hemen Meireles dosyasını açmak, “bu üçüncü oldu” diye yargılamak bizim işimiz değil. Bizim işimiz, yapılanın yanlışlığını, Fener’e büyük zarar verdiğini ve de İngiltere’de oynarken hiç kırmızı görmemiş bu futbolcunun Türkiye’de neden bu tip olayların içinde olduğunu araştırmak.

Emenike’ye sarı mı yoksa kırmızı mı?


Eğer Emenike, Sivok’a o mesafeden kafayı atsa, Allah korusun Sivok’un ağzı burnu birbirine girerdi. Yerinden zor kalkardı. Cüneyt Çakır olayı görmedi. Yan hakem Koray Gençerler kendisini uyardı, o da sarı kartı verdi. Hemen sorgular başladı. ”Niye kırmızı değil?” Dikkat edin; Bir değil, iki defa ekranda tekrar tekrar bakın. Kafa uzanıyor, vucudu ile yükleniyor. Surata darbe yok. O hamle ile Sivok kendini yerde buluyor hemen kalkıyor. Çoğu yorumcu kırmızıdan yana. Ama yazılı ve görsel medyada yorumculuk yapan eski hakem sayın Ahmet Çakar‘ın bu konudaki görüşü çok başka. Yazısından kısa bir alıntıyı sizlere sunuyorum: “Emenike, Sivok’a kafasını uzatarak hamle yapıyor ama kafa vurmuyor. Yaptığı şiddetli bir hareket değil. Sadece centilmenliğe aykırı.“ Çakar da olayın bu yüzden sarı kart olduğunu söylüyor. Ben de Çakar’ın görüşüne aynen katılıyorum.

Mancini’ye şaşırdım


Fatih Terim’le sezon başında sudan sebeplerle yollarını ayıran Ünal Aysal ve ekibi, Galatarasaray’ın bu kötü gidişine bir formül bulmak zorundadır. ”Otorite boşluğu var“ deniyor. ”Takım içinde guruplaşma” iddiaları dorukta. Taraftarların Florya tesislerinin içine kadar girip futbolcuları uyarması Ünal Aysal ile Lütfü Arıboğan’ın zaafı olarak görülüyor. Maçta Donk ile söz düellosuna giren Melo’yu sakinleştirmek için Sabri araya giriyor. Melo’nun o anda kaptana yaptığı hareket hiç de hoş değil. Tribünleri dolduranların yanı sıra milyonlar TV’de bu olayı izliyor. Mancini görüşlerini soran spor muhabirlerine: Keşke daha fazla bu tip konuşmalar olsa. Bir eksiğimiz de saha içinde çok konuşmamamız” diyor ve devam ediyor; “Kasımpaşa maçı sonrası günde üç öğün defans çalışmalıyız. Bugün statta en önemli değer taraftarımızdı. Bence taraftarımız inanılmazdı...” İyi güzel de, çalıştıran sensin, patron sensin, çalıştırma diyen mi var?.. Oysa taraftar ne oynanan futboldan ne de gidişattan hiç memnun değil. Tribünler hâlâ “İmparator Fatih Terim“ sesleriyle inliyor. Futbolculara “Bu forma kutsaldır nasip olmaz herkese“ diye göndermeler yapılıyor. Muslera, Melo, Drogba, Sneijder, Burak, Umut gibi klasların bulunduğu kadronun takviyeye ihtiyacı yok. Mancini’nin başında bulunduğu teknik heyetteki Tugay Kerimoğlu ile Taffarel bu işin ustası. Sakın ola bir hataya düşüp “abi” formülünü de devreye sokmayın. İşler büsbütün karışır ve içinden çıkılmaz bir hal alır.

04 Aralık 2013, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’İyi oyuna puan vermiyorlar ki‘’

Sonra, Fener her maçta göze hoş gelecek futbol oynayacak veya kazanacak diye bir kural mı var? Dikkat ediniz. Emenike’nin müthiş deparı, Sow’un üç puan getiren akıllı vuruşu Fenerli futbolcuların “sonuna kadar savaş. Son darbeyi indir” anlayışının bir sonucudur. Bu, Fener’in asla yenilmeye tahammülünün olmadığının da bir kanıtıdır. Gerçeği ‘es’ geçerek “Diarra golü atsaydı“ diyerek galibiyeti ‘şans’ faktörüne bağlamak son derecede yanlış. Neden ilk yarıda Fenerbahçe’nin kaçırdıklarından söz edilmez de Diarra‘nın beceriksizliği ön planda tutulur, anlamak mümkün değil. Ersun Yanal “şans dediğin dört defa gülmez“ diyor. Doğru olan da budur zaten. Fener bugün liderlik koltuğunda oturuyor.
6 deplasman maçından 5’ini kazanmış ve bakın hâlâ neler konuşuluyor:

Yanal düşüşe geçer mi?

4 maçta son dakika golleri olmasa, Fener bugün 8 puan geride olacaktı.
Ben de diyorum ki; Forma rekabetinin yaşandığı Fenerbahçe’de her kim olursa olsun, formda olursa oynayacağını biliyor.
O gün ilk 11’de olmazsa artık hocasına tavır almanın kendisine zarar getireceğini bilenler topluluğu haline gelen Fener’de ve Yanal’da düşüş olmaz.

Derbiyi kim mi kazanır?

Soranlara cevabım hep şöyle oldu: “Beraberlik bile olmaz. Fener, Beşiktaş’ı sollar.” Biraz değil, çok iddialı oldu değil mi? Beni bu şekilde konuşturan Emenike Webo-Sow ve Kuyt gibi ustaların performansları ve attıkları puan getirici goller. Bu dördünün toplam gol sayısı, 15 Süper Lig takımını geçiyor. Ayrıca futbolcuların Beşiktaş’ı yendikleri takdirde şampiyonluk yolunda keskin bir virajı aşacaklarının inancını taşımaları. Beşiktaş da derbi maçı öncesi Konya galibiyeti ile kendine geldi ama deplasmada Fener’i geçmenin çok zor olduğu da bir gerçek. Bu unutulmamalı. Biliç, bu derbiyi bir fırsat olarak görüyor. Kazanırsa 7 olan puan farkı 4’e inecek. Yani yarıştan kopmayacak. Bu nedenle iyi bir maç seyredeceğimizi sanıyorum. Olaysız, bol gollü bir derbi dileği ile.

Ne zamanı Mancini?

Mancini “Ben, sihirbaz değilim“ diyor. Sonra da “futbolcuları tanımak, kulübü tanımak için belli bir zamana ihtiyacım var” şeklinde bir konuşma yapıyor.
Bu arada duran toplarla ilgili yaptığı açıklamayı da ilginç bulduğum için yazıyorum: “Kimin ne yapacağı ile ilgili her şey açık. Sahada da çocuklar yok, profesyonel oyuncular var. O yüzden Drogba topu almıştır, kullanmıştır.
Selçuk aynı şekilde topun başına geçmiştir, kullanmıştır.”
Sizleri bilmem ama, Mancini’nin bu konuşmasına çok şaşırdım. Hiçbir teknik direktör bugüne kadar 6 penaltıyı gole çeviren Selçuk’un dışında kimseye penaltı attırmaz bu biiir.. Hele hele, iki penaltıyı dışarı atan Drogba’ya topu eline aldığı anda saha kenarından derhal müdahale eder bu ikii.. Mancini, “Sahada çocuklar yok, profesyonel oyuncular var“ diyor. Unuttu galiba kendisi de saha dışında en büyük profesyonel bu üüüç.. İtalya’da ve İngiltere’de çalıştırdığı takımlarda aynı uygulamayı hiç yapıyor muydu bu dörrrt... Benden söylemesi aynı şekilde devam ederse saha içinde büyük kaos olur bu da beeeşşş..

Yıldırım Demirören’e öneri

Seyircisiz maçın ne tadı, ne de tuzu var.. Ve buna kimse bir çare bulamıyor. Kadınlar-çocuklar tribünlere alınıyor. Yasaklı olan eşler dışarıda çoluk çocuğu eve götürmek için stat kapısında nöbette. Oysa çeşitli alternatifler var. İşte bunlardan birkaçı;
Stadın içi dışı kameralarla donatıldı. Allahaşkına ne işe yarıyor bana söyler misiniz. Öksüreni görüyor. Olay çıkaranları tespit et, maç yasağını onlara ver.
Hiçbir günahı olmayan rakip takım taraftarlarının kontenjan neyse maçı izlemesini sağla.
Seyirciyi stada al, toplam geliri ceza olarak o kulüpten tahsil et.
Olaylara neden olan seyircilerin tuttuğu takımın puanını sil.
Yani, işin kolayına kaçmayın.
Küfür edenle etmeyeni aynı teraziye koymayın. Bir de deplasman yasağını kaldırmanın yollarını gündeme alın lütfen.

27 Kasım 2013, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sahi neden hep Fener!‘’

Anlayana aşkolsun. Fener sadece futbolda değil basketbol, voleybol ve tüm branşlarda başarıdan başarıya koşuyor. Basketbolde Avrupa’nın devlerini dize getiriyor. Euroleague’de lider. Bunların ön planda tutulması gerekirken bakın konuşulanlara:

Yargıtay cezayı onaylarsa seçim olur mu, kim başkan seçilir?

UEFA‘dan ceza gelirse ne olacak?


Bir papatya falı açmadıkları kaldı..
Yahu geldi geleceği kadar. Aziz Yıldırım 1 yıl Metris’te yattı. Fener 2 yıl daha Avrupa’ya çıkamayacak. Hiç “İnşallah artık ceza gelmez” diyene rastlamadım. Varsa yoksa Fener ve dolayısıyla Aziz Yıldırım. Olağanüstü kongre öncesi, yönetimi ile futbolcusu, basketbolcusu, voleybolcusu ve tüm branşlardaki sporcularla çekilen “Aile” fotoğrafına bir bakın. Sporcuların birbirlerine nasıl kenetlendiğini görün. Oradan çıkan anlam şudur:
Fener yıkılmaz bir kaledir.. Bu böyle biline..

Bakalım Cavcav ne diyecek?

Kulüpler Birliği Başkanı İlhan Cavcav, “Aziz Yıldırım toplantıya gelmezse Fenerbahçe’yi ihraç edeceğiz” diyor. Oysa kendisi başkan seçilirken ne Aziz Yıldırım, ne Ünal Aysal ve de Beşiktaş Başkanı Fikret Orman vardı. -Yanlışım varsa düzeltirim- Fenerbahçe karar almış Kulüpler Birliği toplantısına başkan yerine vekili Abdullah Kiğılı veya bir yönetici katılacakmış. Bakalım, Cavcav buna ne diyecek?

Sportif direktör iyi de

Fatih Terim’in teknik direktörlük yaptığı iki yıl içinde -öncesi de var- Florya diye bir konu hiç gündeme geldi mi? Ben hatırlamıyorum. Mancini’yi Galatasaray’a getirdikleri zaman yeri göğü inletenler şu sırada “sportif direktör” peşine düştüler. Benim bildiğim, sportif direktör, teknik direktörden önce alınır. O da yönetimle birlikte hem hocayı seçer hem de transferleri yapar. Galatasaraylı yöneticiler tam tersini yapıyor.
Göreve gelecek kişi teknik direktörlüğe özenirse.
Kendini, Mancini’nin üstünde görürse.
Mancini’nin haberi olmadan yönetimle daha çok diyaloğa girerse.
İşte o zaman Ünal Aysal ve arkadaşları çok zor durumda kalır. Deniyor ki, göreve gelecek kişinin Galatasaray’ı çok iyi tanıması şartmış. Futbol kökenli olması lazımmış. Futbolcuların saygı duyacağı bir isim birinci planda tutulacakmış.
O zaman adama sormazlar mı: “Bu nitelikleri fazlası ile taşıyan Fatih Terim ile niye yolları ayırdınız?“ diye.

5+2’ye taktılar..

Futbol Federasyonu, Fatih Terim ile 5+2 yıllık sözleşme yaptı diye eleştiriliyor. Federasyon başarısız olursa, görevden alınırsa o zaman Fatih’in parasını kim ödeyecekmiş. Başkanlığa başkası gelirse Terim’le çalışmak istemezse o zaman ne olacakmış.
Dikkat edin hep “caklı-cuklu“ konuşmalar oluyor. Yıllık 3,5 milyon Euro’nun dışında alacağı primler bile masaya yatırılıyor. Mübarekler hepsi “hesap uzmanı“. Oldu olacak faiz hesabı da yapın bari. Bu ülkede
90 yılda milli takımda 57 hoca görev yapmış. Yani 1.6 yılda bir değişiklik olmuş. Her başarısızlık hocaya yüklenmiş. Yabancı hocaya milyon Euro’lar saçılırken, iş yerliye gelince herkes ahkam kesiyor. Beyler, Fatih Terim’i hepiniz tanıyorsunuz. Kariyerini biliyorsunuz. Başarıları ortada. Parayı pulu bırakın nasıl bir takım yaratacak ona bakın. Ben, Fatih hocanın Türk Milli Takımı’na gönül verenlerin yüzünü güldüreceğine inanıyorum. Bırakın rahat çalışsın. Onu da darıltmayın.

20 Kasım 2013, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu Fener'e 2 devre az‘’

Yani başka bir deyimle sahada 135 dakikayı rahat rahat çıkarır. Ve de her hafta çıta biraz daha yukarı doğru yükselmektedir..
Bakınız;
* Kişilere dayalı futboldan uzaklaşıldı.
* Yıldız diye tanımlanan futbolcu formda değilse o hafta kadro dışı kalıyor.
* İç huzur sağlandı.
* Oyundan alınanlar artık somurtmuyor. Protesto devri bitti.
* Kim olursa olsun iki gol de atsa bir sonraki hafta yerinin garanti olmadığını biliyor.
* Her futbolcuya davranış şekli aynı. Eski-yeni ayırımı yok.
* Futbolcu, Ersun’un adaletine inanıyor.
* Yanal’ın istatistikleri tutan yardımcıları ile kondisyonerleri de kendisiyle son derece uyumlu çalışıyor.
Kısacası maç bitti. Galatasaray bitti. Ama Fenerli futbolcular sanki sahaya yeni çıkmış gibi diri ve arzulu idiler.
DİP NOTU: ”Bu Fener adamı deli eder” diyenler artık ”Bu Fener hep yener” diyorlar.

Fatih’i çok ararsınız ÇOOOK

* İki üç hafta önce “işte Mancini farkı “diyenlere..
* Konuşmaları ve yazıları ile göklere çıkaranlara..
* Doğru giden işlere çomak sokanlara..
* “Ben futboldan anlamam“ dedikten sonra gazetelerde demeç patlatanlara..
* Fatih’in yerine Mancini’yi alınca “Galatasaray en iyisini getirdi” diye caka satanlara..
* “Mancini daha takıma adapte olamadı” diye mazeretler üretenlere..
* Fener yenilgisi için “Eray çok acemiydi. Galatasaray bu yüzden defans ağırlıklı oynadı” diye saçma sapan görüşler ileri sürenlere..
* Fatih görevde iken Drogba ile Beşiktaş maçının primini konuşanlara..
o “Muslera olsaydı Mancini bambaşka bir taktik uygulardı” diyenlere ..
Sizlere söylenecek bir çift lafım var.. O da şu: “Siz Fatih hocayı çok ararsınız çoook..”

Helal sana ŞİFO

Beşiktaş’ta oynadığı zaman bir söyleşi sırasında Şifo Mehmet için “O, ayak başparmağından, kafasındaki saçın en uç noktasına kadar futbolcu“ demiştim. Oyun stili, Belçika’nın İtalyan asıllı efsanesi Enzo Scifo’ya benzediği için Mehmet Özdilek’e de ŞİFO adı takılmıştı. Futbolu keyif veriyordu. Teknik direktörlüğü de öyle. Gençlerbirliği üç haftadır üst üste galibiyetlerle Ankaralılar’ı coşturuyor. Son Trabzon maçında 2-0’dan 3-2 galibiyeti yakalarken saha kenarında Şifo‘nun sevinci kelimelerle anlatılamaz. Takımının 12. futbolcusu gibiydi. Şifo Mehmet futbolda efsaneler arasına girdi. Bana göre teknik direktörlükte de aynı başarıyı yakalayacak. Başarılar ŞİFO.

Haftanın İncileri

VOLKAN: ”Penaltıyı ben kurtarmadım Melo kaçırdı,”
-Bana göre kendine haksızlık ediyorsun.
GÖKHAN: “Hocam özür diliyorum.”
-İyi güzel de hakem penaltıyı verse ne yapacaktın?
FİKRET ORMAN: “Beşiktaş bir başarı elde etmiş değil.Beşiktaş’ta başarı şampiyonluktur.”
-Ya ikinci olursa. Yine de başarısız mı sayılacak?
AYSAL-POLAT Aynı yerde yemek yemişler birbirlerine bakmamışlar bile.
-Selamsızda oturuyorlar herhalde.

14 Kasım 2013, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu kongre gösterdi ki‘’

Dayanakları da şuydu: “Aziz Yıldırım Metris’te iken 5.269 oy aldı... O oylar üyelerin başkana vefa borcu idi. Bu defa öyle olmayacak.”

Tam tersi çıktı. Yıldırım, o sayıya 1.552 oy daha ekledi. Ve de 6.821 oyla erişilmesi güç bir rekora imza attı. Sonuçlar iki taraf için de tek kelime ile sürprizdi. Oy atanlar için de öyle. Aziz Yıldırım böyle bir fark beklemiyordu. M.Ali Aydınlar da bu ağır yenilgiyi aklının ucundan bile geçirmemişti.

Salonun içinde Aziz Yıldırım’ın üyelerle birebir sıcak dialoglara girmesi.. Bazıları ile şakalaşması.. Listedeki isimlerin görebildiğim kadarı ile Mahmut Uslu, Serdar Erkan, Ünal Uzun, Nihat Özbağı gibi herkesi “Hoşgeldiniz“ diyerek karşılaması ve de hal-hatır sorması, tarafsızlar üzerinde de olumlu etki yaptı. Ellerinde Aydınlar’ın beyaz oy listesi ile salona gelenlerin, sıcak karşılama sonrası Sarı listeye yöneldikleri de görüldü. Başkan Yıldırım’ın, üyelerin cep telefonuna kendi sesi ile “Kongreye gelin” davetini yapması da oyları artıran bir başka unsur oldu. Tam 11 kez kongre kazanan Aziz Yıldırım büyük bir başarıya imza atmıştır. 9 branşta şampiyonluk vaad etmiştir. Temennimiz, söylediklerinin gerçekleşmesidir. Yolun açık olsun Başkan..

Keşke olmasaydı


Sonuçlar belli olana kadar imrenilecek sahneler yaşadık. Hulusi Belgü’nün kongre tarafından cezasının kalkacağına mutlak gözü ile bakılıyordu. Oylamadan “red“ çıktı. Rakamlar açıklanınca Başkan Aziz Yıldırım ile Hamdi Akın arasında geçen tatsız dialog büyümeden geçiştirildi. Ancak bu iş süreceğe benzer. Akın, “3 gün“ içinde, Aziz Yıldırım’dan konuşmaları için bir özür bekliyor. Aksi halde dava açacağını söylüyor. İşte bu olmadı. Keşke orada olanlar araya girse, bu iki arkadaşı barıştırsa, olay kapansaydı...

Birlik beraberlik günü


Aziz Yıldırım aylarca “Kim adaysa ortaya çıksın“ demişti. M.Ali Aydınlar güçlü isimlerden kurulu bir liste ile ortaya çıktı ve de yıllardır “Tek adaylı” yapılan tatsız kongrelere hareket getirdi. Bozgun.. Ağır yenilgi.. Ne derseniz deyin.. Ama Aydınlar’ın 2.383 oyunu da yabana atmayın. Unutmayın, muhalefetsiz iktidar olmaz. Muhalefetsiz seçımin tadı da olmaz. Artık 2015’e kadar seçim konuşulmasın lütfen. Çünkü gün birlik-beraberlik günüdür. İki taraf da Fenerbahçe’ye hizmet için bu yarışa girmiştir. Kazananı kutlamak ve de her alanda yıkıcı değil yapıcı eleştiriler yapmak muhalefetin birinci işi olmalıdır.

Yabancılardan 140 gol


Mancini “Önümüzdeki sezon yabancı sayısı 5’e düşerse bu durum Türk futbolunu negatif etkiler“ demiş. Ve de görüşlerini şöyle özetlemiş; “Federasyonlar sahadaki yerli sayısını belli sayıda tutarsam gelişim sağlarım şeklinde düşünüyorsa bence bu doğru değil. Türk oyuncular gelen yabancılardan daha iyiyse zaten sahaya çıkarlar. Eğer çıkamıyorlarsa da daha iyi olmak için çabalarlar. Gelişim de böyle sağlanır.”
Mancini teşhisi doğru koymuş. Her zaman söylerim, insan sinemaya giderken bile filmde kimler oynuyor diye bakıyor, ona göre bilet alıyor. Futbolda da öyle. Yabancılar, ligde gol resitali yapıyor, bizler seyrediyoruz. Bugüne kadar tam 140 gol atmışlar. Sadece dört büyüklerden alıntı yaptım. Bakın sonra da “Yabancı sayısını kısıtlayalım“ diyenler mi haklı...

- Fenerbahçe 24 gol atmış. 20’si yabancı futbolculardan.
- Galatasaray’ın gol sayısı 17. Yabancı ayaklardan çıkan gol vuruşu 11.
- Beşiktaş’a bakalım. 15 golün 8’i yabancılardan gelmiş.
- Trabzonspor’un 12 golü var. Yarısı yani 6’sını filelere gönderenler yine yabancı..

07 Kasım 2013, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kararsızlar tetikte‘’

Sayıları binleri geçen kararsızların bir kısmı “düşüneceğiz“ diyor. Büyük bir bölümü “listelere bakacağız“ şeklinde konuşuyor. Yıllardır muhalefet yapmayanlar, eleştiri yapmaktan çekinenler, Aydınlar’ın çıkışını “olumlu” buluyor. ”Zamansız“ diyenler azınlıkta. Büyük bir çoğunluk, Fenerbahçe’nin başında artık “yeni bir yüz“ istediklerini açık açık ifade ediyor, “ah keşke Ali Koç da aday olsaydı“ diye konuşuyor. Bazı üyeler Hulusi Belgü ile Aydınlar’ın birleşmesi görüşünde. “Af“ oylamasında Sadettin Saran’ın da adının olmaması eleştiriler arasında. Olağanüstü kongreyi zamansız ve yersiz bulanlar “Bir iki ay sonra Yargıtay’dan Aziz Yıldırım aleyhine karar çıkarsa o zaman ne olur“ diye endişe içinde...

SONUÇ: Aziz Yıldırım’ın avantajı iktidar koltuğu. Kazanırsa bile fark çok az olur. Aynı şey M.Ali Aydınlar için de geçerli..

İnce hesaplar

Deniyor ki, “Eğer kongrede oy kullanacak üye sayısı 10 bini aşarsa M.Ali Aydınlar, Aziz Yıldırım’ı zorlar. İşte bu yüzden iki taraf da pusuya yatmış bekliyor. Bir oyun bile hesabı yapılıyor. Aziz Yıldırım 1998’den bu yana 10 kongrede ilki hariç hiç zorlanmadan kazandı.
Bu 10 kongrede sadece 3 kez karşısına aday çıktı. 7’sinde tek tabanca hedefe ulaştı. Aynı başarıyı şimdi yakalar mı? İşte orası şu anda meçhul. Kafamı karıştıran bazı olaylara parmak basmadan geçmeyeceğim. M.Ali Aydınlar “adayım” diye ortaya çıkıyor, Divan Kurulu üyesi Ferruh Manav “aday olamaz“ diyor. 15 yıl önceki ‘ibra’dan bahsediyor. “Bugüne dek neredeydin?” diye adama sormazlar mı...

Hulusi Belgü’nün adaylığı için de aynı görüşte olanlar vardı. Bugüne dek muhalefetsiz seçimlerle iktidar koltuğuna oturan Yıldırım cephesinde işte bu yüzden hafif bir tedirginlik seziyorum. Mesela, yazıya başladığım sırada, üye iletişim bilgilerinin hâlâ Aydınlar’a verilmemesi bunun en belirgin örneği. İnşallah, geç de olsa M.Ali Aydınlar’a ulaştırırlar..

Hesaplaşma değil barış isteniyor
O “bunu” dedi, bu “şunu” söyledi. Millet vıdı-vıdı’dan şifreli konuşmalardan bıktı. Fenerbahçeli’nin içi yanıyor. Galatasaray ile Trabzon Avrupa kupalarında. Türkiye’nin en pahalı kadrosu Fenerbahçe iki yıl daha evinde. Bunun hesabını kim verecek? Zarar milyonlarca Euro. Bu paraları kim ödeyecek. Ondan bahseden yok. Varsa yoksa seçim. Başkan adayı olacağı daha önceki söylemlerinden belli olan Aziz Yıldırım, resmen aday olduğunu açıklarken çok da ağır ifadeler kullandı. ”Cumhuriyetin kulübünü Cumhuriyetin değerlerine inanmayanlara teslim etmem“ dedi... Bunun aslında bir 3 Temmuz hesaplaşması olduğunu vurguladı.

Aydınlar da, Aziz Yıldırım’ı, Fenerbahçe’yi kullanmakla suçlarken, kendisini istediği TV’de açık oturuma davet etti. Konuşmasının bir bölümü hayli ilginçti: “Koşullar her ne olursa olsun değişim isteğinin koymuş olduğu iradeye hiçbir antidemokratik yaklaşım engel olamayacaktır.” Aydınlar’ın, açık oturum teklifi bana çok cazip geldi. Başkan Aziz Yıldırım’ın yerinde olsam bunu kabul ederdim. Böylece milyonlar, “kim haklı, kim haksız“ görme imkanını bulurdu..

Mancini-Bilic ve Yanal

Ersun Yanal’ın hocalığına lafım yok. Genç, dinamik, bilgili ve de hırslı. Fener’e hareket getirdi.. Heyecan aşıladı.. Koşan bir takım yarattı.. Formda olan sahada. Adam kayırmıyor. Yan paslar tarihe karıştı. Dikine futbol oynatıyor. Tribünler, Fener gol yerse nasıl olsa atar diye endişesiz.
Bunları niye yazdım?
Fener şampiyonluğu yakalarsa, Ersun hoca, Mancini ve Bilic gibi Avrupa’da kariyer yapmış iki şöhreti sollar. Ve de bir taşla iki kuş vurmuş olur...

30 Ekim 2013, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bal gibi güven tazeleme‘’

Ya ne?..
Bana göre bal gibi güven tazeleme. Ayrıca yönetimde revizyon yapılacağını sağır sultan bile duydu. “Aziz Yıldırım aday olacağını hâlâ açıklamadı“ diye çıkan haberlere de hayret ediyorum. Yahu röportajını baştan sona okuyun. Oradan resmen aday olduğu anlamı çıkmıyor mu?
Yüksek Divan Kurulu başkanı Yüksel Günay, gazetede okudum, başkanlığa adaylığnı koyacağını açıklayan Hulusi Belgü’ye de “af bekleyenler seçime katılamaz. Bunun için sicil kurulundan izin çıkmalı“ demiş. Belgü’nün cevabı “Kongre affederse seçime girerim“ olmuş. Bana göre işi zor.

ALİ KOÇ VARIM DESEYDİ..

Ne düşündüm biliyor musunuz, Aziz Yıldırım aylar önce, “İsteyen başkanlığa adaylığını koysun” demişti. Mehmet Ali Aydınlar‘ın dışında cezalılardan Sadettin Saran ile Hulusi Belgü’ye olağanüstü kongrede af çıksaydı.. Ve de iki internet sitesinde taraftarlar arasında “Fener’e kim başkan olsun“ başlığı ile yapılan ankette büyük oy farkı ile birinci sırada olan Ali Koç “Ben de varım“ deseydi, tam şenlik olurdu. Ama Koç bu işe yanaşmıyor.. Saran’a ”af“ görünmüyor.. Belgü beklemede.. Bana göre, şu anda Aziz Yıldırım’ın en büyük rakibi dün adaylığını açıklayan Mehmet Ali Aydınlar’dır. Muhalefet, M.Ali Aydınlar’ı, Aziz Yıldırım’ı zorlayacak tek adam olarak görüyor. Ve de kendisine çıtayı yükseltecek kişi olarak bakıyor, inanıyor. Ancak, olağanüstü kongrede başkan adaylarının konuşamayacak, plan ve programlarını sunamayacak olması, hem Aydınlar hem de Belgü için büyük dezevantaj. Aziz Yıldırım için de avantaj. Bunun yanı sıra M.Ali Aydınlar ile Hulusi Belgü’nün kongre çalışmalarına geç başlamalarının şanslarını iyice azalttığı da konuşulanlar arasında. Yapılacak tek şey var. O da Fener’den uzaklaştırılan isimlerin tekrar yuvaya dönmelerinin sağlanması. İç huzur için bu şart.

Pes birader!

Deniyor ki ‘Fener kötü oynuyor.’ Bu görüşte olanlar herhalde Fenerbahçe’deki değişimi görmüyor veya görmek istemiyor. Lütfen biraz da gerçeklere bakalım:
o Fenerbahçe artık rakiplerine parmakla sayılacak kadar az pozisyon veriyor.
o Cesur, atak ve de çok koşuyor.
o Son dakikaya kadar maça asılıyor.
o Gerektiğinde 4 forvete bile dönüyor.
Mesela, son Kayseri Erciyes maçında “İlk 20 dakika vardı. Geri kalan bölümde iyi değildi” şeklinde görüş bildirenlere istatistiklere bakmalarını öneriyorum.
Ne yapmış Fenerbahçe?
11 şut atmış. 7‘si isabetli. 9 korner kazanmış. 13 faul atışı kullanmış. Topla oynama yüzde 70 Fener’in. 665 pas yapılmış 562’si yerini bulmuş. Sahanın en iyisi rakip takımın kalecisi 2’si mutlak 3 gol kurtarmış. Eleştiri oklarının hedefindeki Fener şu anda hem lider hem de ligin en çok gol atan ekibi. Kararı siz verin. Fener iyi mi, yoksa kötü mü?

23 Ekim 2013, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Deplasmanda bile İSTİFA!‘’

Ama, azınlıkta da olsa bir kısım seyirci deplasmanda bile “yönetim istifa“ diye avazının çıktığı kadar bağırıyor. Bu yersiz çıkış, bu protesto niye anlamak imkansız?..

Açıklayın biz de anlayalım. Futbolcular Gençlerbirliği ile amansız bir yarışa girmiş.. Zorlanıyor, tam “destek” tezahüratı başlıyor, “köstek” harekete geçiyor. Bu duruma bizlerin televizyon başında aklı karışırken, siz bir de teknik adamların, futbolcuların halini düşünün. Sırtın sahaya dönük, el kol hareketleri ile “istifa“ diye bağırtmak. Olacak şey değil. Senin şampiyonluk için sahada ter döken futbolcuları, TV’lerde kaçan gollere dövünenleri, galibiyet için dua edenleri, heyecandan kalp krizi geçirme moduna girenleri hiç düşünmeden sadece “protesto“ etmen hiç de hoş değil. Kusura bakmayın ama, bunun Fenerlilik ile uzaktan yakından ilgisi yok.

Gol.. Penaltı hangisi doğru?

Gençlerbirliği Fenerbahçe maçı sonrası yazılanlara ve konuşulanlara bir bakalım.
Gençlerbirliği’nin net bir penaltısı verilmedi.
Egemen’in eline çarpan top penaltı idi.
Penaltı için yeterli aksiyon yok.
Golden önce faul vardı.
Hakem, Egemen’in eline çarpan topu penaltı olarak değerlendirebilirdi.

Bu görüşlere noktayı koyalım ve sonrasına bakalım... Ünlü yorumcu ve eski hakem Marcus Merk, birbirini tutmayan görüşlere karşı net bir ifade kullandı: “Penaltı yok, gol nizami.”
Futbol piyasasında “hangisi doğru“ tartışması yapılırken, Gençlerbirliği ve Kulüpler Birliği Başkanı İlhan Cavcav noktayı koydu: “MHK’nin ve Futbol Federasyonu’nun değişmesi gerek.” Şimdi gel de çık işin içinden. Yıllardır çözemediğim bir konu var. Fener penaltı kazanır olay, gol atar olay, faul kazanır yine olay.

“Neden hep Fener?” diye soranlara verilecek en iyi cevap ancak “meyvalı ağaç taşlanır” olabilir. Az daha unutuyordum. Görüşümü sorarsanız, hakem bir-iki ufak hata hariç iyi bir maç yönetti.

02 Ekim 2013, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI