‘’Ersun Yanal doğru yolda‘’
Bakınız, 9 bin metre koşuyor diye forma vermediği Sow, 18 kişilik kadroya giremeyince işin şakası olmadığını anladı. Uyanık adammış. Baktı ki pabuç pahalı, 10 gün içinde toparlandı. Koşu mesafesini 11 bin metreye çıkardığı gibi 3 de gol attı. Artık yavaş yavaş taşlar yerine oturmaya başladı. Türkiye’nin en pahalı kadrosuna sahip Fenerbahçe‘de Ersun hocanın değişik “11” tercihleri de “cuk“ oturuyor. Bu yüzden “bilimsel futbolunu” eleştirmeyi bırakalım. Fenerbahçe geçen yılın aksine son dakikaya kadar gol kovalayan bir ekip olma yolunda hızla ilerliyor. Bu arada Baroni’nin, bu takımın “maestrosu” olması gerekirken ciddi bir form düşüklüğü içinde olduğu görülüyor. Keza Emenike’nin “gol siftahı“ olmaması düşündürücü. Bu iki problem de çözülürse Fenerbahçe tutulması zor bir ekip olur.
Demirören ve Demirel de istifa etmeliydi
Abdullah Avcı başarısız bir 21 ay geçirdi. Kötü sonuçlardan sonra istifaya davet edildi. Ama, Başkan Yıldırım Demirören her defasında O’na güvenoyu verdi. İnandığını söyledi. ”Arkasındayız” dedi. Yenilgiler serisi devam edince Avcı, milli takım teknik direktörlüğünü bırakmak zorunda kaldı. Yıldırım Demirören de Fatih Terim’i göreve getirdi. Terim, iki galibiyetle milli takımın FİFA sıralamasındaki yerini 9 basamak birden atlatarak 58’incilikten 49. sıraya çekti... Aslında, Yıldırım Demirören, eleştirileri kulak ardı etmese ve de Fatih Terim’i daha önce işin başına davet etse milli takım şu anda final şansını çoktan yakalamış olurdu. Bu nedenle, gerçekleri göremediği için Yıldırım Demirören’in de Avcı ile birlikte koltuktan kalkması gerekiyordu. Ama oturuyor. Bu olayın aynısı basketbolda yaşandı. 12 Dev Adam, son şampiyonada abandone oldu. Tanjeviç de eleştiri oklarının hedef tahtası haline geldi. Federasyon başkanı Turgay Demirel de hep O’na destek çıktı. Sonunda Tanjeviç gözyaşları içinde milli takıma veda etti. Ama Demirel kaldı. Futbol milli takımının hali ortada. Keza basketbol milli takımının da öyle. Al birini vur öbürüne.
M.Ali Aydınlar ‘Adayım’ demeliydi
Başkan Aziz Yıldırım,”Benimle mücadele etmek için demokratik yol açıldı. Adaylık için ilk adımı atan taraf olmayacağım. Önce herkes ortaya çıksın“ demişti. M.Ali Aydınlar’dan, o meşhur basın toplantısında net ve açık olarak “ben adayım arkadaş“ demesini bekledim. Heyhat o, “2 Kasım’daki kongrede aday değilim. Ancak mevcut zihniyet, şayet emanetçi bir aday aracılığı ile kulüp üzerindeki vesayetini sürdürmeye kalkarsa kararımı gözden geçiririm“ diyerek şartlı konuştu. Adını açıklamadığı bir yönetici kendisine “şu anda en güçlü rakip sensin. Bu yüzden sana bunlar yapılıyor“ diyor, ”Senden çekiniyorlar“ demeye getiriyor. Böylesine büyük bu koza rağmen Aydınlar’ın tutumunu anlamış değilim. O ses getiren toplantıyı ”Aziz Yıldırım tekrar aday olursa M.Ali Aydınlar da adaylığını açıklar“ şeklinde yorumlayanlara da katılmıyorum.
Geçmişteki olaylar ve gelecek
M.Ali Aydınlar, 3 Temmuz olaylarını açık açık ortaya serdi. Ancak, UEFA ve CAS cezayı verdi bir kere.. Dönüşü yok. Bu yüzden geçmişi deşmenin de Fener’e bir faydası olmaz. Önemli olan gelecek. Aslında iyi bir Fenerbahçeli olan M.Ali Aydınlar aday olsaydı inanın başka isimler de ortaya çıkardı. Bana göre, Aziz Yıldırım son dakikaya kadar bekleyecek ve tekrar adaylığını koyacak. Bunu bilen ve gönlünden adaylık geçen kişiler ‘kaybederim’ korkusu ile harekete geçmiyorlar. O toplantıda M.Ali Aydınlar’a rahmetli oğlu ile ilgili sorulan soru yanlıştı. Fenerbahçe Kulübü’nün M.Ali Aydınlar’a “5 Ekim’de Yüksek Divan Kurulu’na gel, ardından da tüm medya önünde yüzleşelim” çağrısı yanlıştan da öte bir şeydi. Aziz Yıldırım’ın kendisi ile yapılan röportajda konuşmaları yaralayıcı idi. Doğru olan M.Ali Aydınlar’ın “Nerede ve nasıl konuşacağıma kendim karar vereceğim. Bundan sonra muhatabım da, konuşacağım yer de genel kuruldur“ demesi idi. Hesap kongrede verilir. Divan’da veya medya önünde değil. Bu böyle biline.
‘’Yıldırım bilmecesi‘’
Kimle konuşsam aynı şeyleri soruyor:
- Aziz bey olağanüstü kongre kararını niye aldı?
- Çekilecek mi?
- Yeniden aday olacak mı?
- Yoksa 26 Ekim’de çoğunluk olmazsa 2 Kasım’daki kongrede bir güç gösterisi mi sergilenecek?
Ceza ağır. Kabul. Ya suçlama? İşte bu yüzden olağanüstü kongrede, bu olay gündeme damgasını vuracaktır. Başkanın adaylık konusundaki sessizliği de eleştiri konusu. Deniyor ki; ”Artık ya tamam, ya devam“ demesi şart oldu. Aziz Yıldırım’ın bugüne kadar net bir tavır ortaya koymaması ”nabız yokluyor” şeklinde yorumlanıyor. Aday olacağını açıklayan Sadettin Saran haricinde, tam altı isim daha var. Nihat Özdemir, Ferit Şahenk, Mehmet Ali Aydınlar, Ali Koç, Hulusi Belgü.
Kulislerde konuşulanlar
- Aziz Yıldırım aday olmayacak, Vefa Küçük’ü işaret edecek. Vefa bey de Yargıtay kararına kadar başkanlık koltuğuna oturacak. Eğer Yargıtay’dan olumlu karar çıkarsa, bu defa sadece başkanlık seçimine gidilecek, Aziz Yıldırım yine başa geçecek. Saygın bir Fenerbahçeli olan Vefa Küçük böyle bir oluşumun içinde olur mu? Bana göre asla olmaz.
- M.Ali Aydınlar‘ın en büyük idealinin Fenerbahçe başkanlığı olduğunu bilmeyen yok. O da şu anda beklemede. Bu arada Aydınlar ile Sadettin Saran’ı bir araya getirme çalışması yapıldığı şeklinde dedikodular da var. Onlar da Mehmet Ali Aydınlar’ı Başkan, Sadettin Saran’ı da asbaşkan olarak görmek arzusunda imişler.
- “Nihat abi” formülü. Bu düşüncede olanlar çok ama, Nihat Özdemir’in yoğun iş hayatı nedeniyle başkanlığa pek sıcak bakmadığı konuşuluyor. Ayrıca, Aziz Yıldırım, ”ben aday değilim“ demeden Özdemir, böyle bir işe asla girmez deniliyor.
- Ali Koç “ben adayım“ derse ”kongreden zaferle çıkar” diyenler de çoğunlukta. Ağzı olan herkes konuşuyor, birtakım tahminler yapıyor. Fakat, başkan “varım arkadaş“ diye bir çıkış yaparsa kongrede karşısına kimsenin aday olarak çıkacağına inanmıyorum. Bundan da adım gibi eminim. Olay bu şekilde gerçekleşirse Fenerbahçe için iyi mi, yoksa kötü mü olur bunu zaman gösterecek. Şu ana kadar “iyi olur” diyene de rastlamadım.
Ersun hoca haklı ama
Bonservisinde “17 milyon Euro’ya serbest kalır” maddesi bulunan Sow konusunda Ersun Yanal haklı olabilir. Çalışmıyor diye kadroya almaz. Tweet attı diye kendisine kızabilir. Bu, onun kendi tasarrufudur. Ancak, Sow gibi klas futbolcuları oynatmamakla ceza kestiğini sanıyorsa ve de kararında ısrar ederse zararı Fenerbahçe görür. Tıpkı geçen yıl Alex olayında olduğu gibi. Cristian Baroni “Türkiye cennet gibi, burada mutluyum“ diye tribünde. Serdal Kesimal, ”Fener’den ayrılmam“ dedi A2 takımı ile çalışıyor. Semih bildiğiniz gibi. Bir yerle anlaşamadı. O da A2’lerle antrenman yapıyor. Bereket Krasiç gitti. Bu saydıklarımızın en iyisi 23 yaşındaki Stoch da PAOK’a kiraya verildi, orada harikalar yaratıyor. Merak ediyorum “keşke gitmeseydi” diyen var mı? Bu arada genç Salih de kenarda. Bunlar hep baş ağrıtıcı olaylar. Geçtiğimiz sezon 19 gol atan, Webo ile birlikte Fener’i sırtlayan Sow ve kenarda bekleyenleri biran önce oynar hale getirmek onun görevidir. Şampiyonlar Ligi’nden elendikten sonra “sağlık olsun UEFA’da varız” dendiği sırada CAS’dan gelen felaket haberi ile sarsılan Fenerbahçe’nin tek hedefi Süper Lig şampiyonluğudur. Şu anda Fenerbahçe, Avrupa’da zorlu maçları olan Galatasaray’a oranla avantajlı hale gelmiştir. Daha ligin başındayız. Kendisini “tartışılmazlar“ listesine koyan Ersun hocanın bu olayları biran önce çözmesi gerekmektedir. Aksi halde başı çok ağrır..
‘’Zor dostum zor‘’
Felaketler zinciri, Süper Kupa Finali’nde Galatasaray karşısında yenilgi ve kaptırılan kupa ile başladı. Ligin ilk maçında 2-0 öndeyken ve “Konya teslim oldu” diye düşünürken arka arkaya gelen üç golle şöhretler onbiri yerle bir oldu. ”KAZA” dedik.
Hay demez olaydık. Meğer bizler üçüncü bir acıyı yaşayacakmışız. Arsenal geldi, antrenman bile yapmadan sahaya çıktı ve resmen ders verdi. Böylece Devler Ligi
hayal oldu.
Sayın hocam; Fenerbahçe Yönetimi emrine Türkiye’nin en iyi futbolcularını sundu. Yılın transferi Emenike için Spartak Moskova’ya tam 13 milyon Euro saydı. Keza Alper için de Eskişehir’e milyon Euro’lar ödedi. Ama sen, Alper ve Emenike’yi uzun süre yanında oturttun. Bunu yapmaya hakkın yok diye düşünüyorum. Bu ikili herhalde kenarda beklesin diye alınmadı. Cristian da öyle. Dört aydır sakat olan Gökhan’a bu maçta şans vermen de büyük hata idi.
İçim cızzz etti
Şu sütunlarda hep yazdım, “Stoch’u bırakmayın” diye. Koskoca teknik direktör herhalde benim lafımla hareket edecek değil ya. Ama herkes görüyor. PAOK forması altında adam fırtına gibi. İki maça çıktı biri lig.. İkincisini de Avrupa Kupaları’nda Schalke’ye karşı oynadı. Bilanço iki gol.
Alex’e de aynı yanlışlar yapılmıştı. Üçüncü yanlış yolda. Geçen yılın flaş adamı genç Salih yok. Sezon başlamadan “kiraya verin“ diyenler, Konya yenilgisinden sonra faturayı ona kestiler. Bir maçta göklere çıkar, yıldız ilan et, sonra da “satın bu adamı“ diye oturduğun yerden fetva ver. Olmaz öyle şey..
İstifa sesleri yanlış
Tribünlerden yükselen “İSTİFA” seslerini yanlış buluyorum. Durun bakalım, daha işin başındayız. Fener’in önünde aylar sürecek koca bir lig var. Kupalar var.. Şampiyonlar Ligi hayal oldu ama UEFA var.
Kaptan Emre ve Meireles’e yapılan protestolar da yersiz. Bu iki büyük klas, Fener’in gözbebeği. Bir maçta kötü oynadılar diye acımasızca eleştiri oklarının hedefi oluyor. Özellikle Emre’ye haksızlık edildiğini düşünüyorum.
Suat Kılıç’a aynen katılıyorum
Gençlik Spor Bakanı Suat Kılıç‘ın Arda konusundaki açıklamasına aynen katılıyorum. Sayın Bakan, Arda’nın Türkiye’ye geri dönmesinin istenmesi ile ilgili bir soruya “Uluslararası ölçekte top koşturan hiçbir futbolcu Türkiye’ye dönmemeli“ demiş ve devam etmiş: “Bir Barcelona’da, bir Real Madrid’te, bir Manchester United’te Türk futbolcusu Türk insanının gururu olabiliyorsa ve adını telaffuz ettirebiliyorsa, takımı şampiyonluk kazandığında o ülkenin takımı ile birlikte Türk bayrağını boynuna takıp sevinebiliyorsa bunların Türkiye’ye dönmemesi gerekir diye düşünüyorum. Bunlar bizim adeta Olimpiyat spor elçilerimiz. Ayrıca Alman Milli Takımı’nda Mesut Özil’in adının zikredilmesi bana gurur veriyor.”
Yıllar önce Metin Oktay Palermo’ya gittiği zaman “Galatasaray’ın ve Türkiye’nin gol kralı İtalya’ya hoş geldin“ diye Çizme basınında manşetler atılmıştı. Kral ilk hazırlık maçında iki gol atarak seyircileri ayağa kaldırmıştı. Türkiye’den hayranlarından giden mektuplar.. ”Özledik“ telefonları.. ”Galatasaray Metin’i geri istiyor“ haberleri duygulu ve sevecen bir kişiliği olan Metin Oktay’ın kafasını karıştırmış, futbolunu etkilemişti. Bakıyorum bugün Arda için aynı şeyler yapılıyor. Hergün Galatasaray‘dan ”gel“ teklifleri yağıyor. ”Fener istiyor” haberleri manşetlerde. Gönderirken “aklın neredeydi“ diye sorana da rastlamadım. Lütfen İspanya’da gururumuz olan Arda’yı rahat bırakın.
‘’Fener ders verir ders çıkarmaz‘’
Arkasından da devam ediyorsun: “Mazeret üretmeyecek, dersler çıkaracağız.”
Hocam, şunu iyice belleğine yerleştir; ”Fenerbahçe ders, verir ders çıkarmaz.”
Eleştiri yapanlara da dikkat ediyorum. Gökhan Gönül yokmuş.. Meireles aranmış.. O zaman ben de sorayım, “Salih nerede.. Baroni niye çıktı.. Mehmet Topuz’a nasıl tahammül edildi? Fener’in tek eksiği ne biliyor musunuz? Alex gibi takımı saha içinde yönlendirecek bir LİDER’i yok.
Ersun hocanın ilk görevi, bu geniş kadro içinde bir LİDER bulmaktır. Bakınız takımın parmakla gösterilen iki adamı kimler? Biri Volkan Demirel, öbürü Mert Günok. İkisi de kaleci. Noktayı koyuyorum ve başka bir şey de söylemiyorum..
Stoch’u çok ararsınız
Puskas ödüllü Slovak futbolcunun Aykut hoca ile yıldızı hiç barışmamıştı. Fenerbahçe yönetimi, teknik direktör Ersun Yanal’ın da “olurunu” alarak Stoch’u bir milyon Euro karşılığında PAOK’a kiraya verdi. Ve de Yunan kulübüne “5 milyon Euro’luk satın alma opsiyonu tanıdı.”
Bana göre yanlış. Eğer PAOK teknik direktörü, bir yıl sonra kendi yöneticilerine “Verin parayı, ben Stoch’u istiyorum“ derse, Fenerbahçe bu anlaşmaya uymak zorunda.
Herhalde unutmadınız, ”Emenike’yi 9 milyon Euro’ya satın aldık, 10 milyon Euro’ya sattık. Bir milyon Euro kar ettik“ diyenler 13 milyon Euro’ya geri aldılar.
Haa.. Bunu niye yazdım. İki yıl sonra da PAOK ile pazarlığa oturup Stoch’u 10 veya 15 milyon Euro’ya geri alırlarsa hiç şaşırmam. Çünkü bu DOĞRULARA! alıştık artık.
DİP NOT: Stoch, PAOK formasını giyer giymez golünü attı.
Şota’nın Kasımpaşası’na dikkat
Futbolseverler dikkat! Bana öyle geliyor ki, yeni sezonda Süper Lig’de Kasımpaşa fırtınası esecek. Bakınız yerli-yabancı takımlarla 7 hazırlık maçı yaptı. Altı galibiyet, bir de 3-3’lük beraberliği var. Altı maçını da hiç gol yemeden galibiyetle bitirdi. 7 maçta atılan 15 golün 9’u yabancılardan. Geçen yılı 19 golle kapayan Uche de attığı 2 golle yine formda olduğunu kanıtladı. Biz hep Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, arada bir de Trabzon ve Bursaspor’dan bahsediyoruz. “Hangisi şampiyon olur” diye tahminler yürütüyoruz. Benden söylemesi. Kasımpaşa’ya DİKKAT...
Denizli niye ‘hayır’ dedi
İnanın cafelerde, metrobüslerde, özellikle de Ada’ya giderken vapurda konuşulanları yazıyorum. Deniyor ki, “Mustafa Denizli, Bursaspor’un teklifini pek yakında milli takımın patronu olacağı için kabul etmedi.”
Fikrimi sorarsanız “iyi olur“ derim. Sakın kimse alınmasın. Türkiye’de şu anda milli takımı zirveye taşıyacak iki adam var. Biri Fatih Terim, diğeri Mustafa Denizli. İkisinin de kariyerleri müthiş. Tekrar hatırlatayım. Denizli, Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye şampiyonluklar yaşattı. Milli takımda başarılı oldu. FİFA sıralamasında 58.sıraya yanı tabiri caizse-karaya oturmuş bu milli takımı ancak o şahlandırır.
‘’Goller süper ama Volkan...‘’
Nitekim, Salzburg Teknik Direktörü Roger Schmidt’in “Volkan tutulamayacak diyebileceğimiz topları tuttu. Fener ona teşekkür etmeli“ şeklindeki konuşması da bunu göstermiyor mu? Elbette gösteriyor. Şimdi önümüze bakma zamanı. Salzburg galibiyeti elbette “zafer” diye nitelendirilebilir. Ancak, 45 dakikalık bir futbolla bunun gerçekleştiğini hiç unutmayalım. Bu maç da gösterdi ki, ”Sow-Webo” ikilisi Fener’in değişmezleridir. Mehmet Topal’a bayıldım. Alves’in cansiperane çalışması, Cristian’ın ilk maçtaki gibi akıllı ve güven veren hareketleri, Meireles’in attığı harika golün dışında sakatlanana kadar sergilediği futbol Fenerliler’i mutlu etti.
Ersun hocanın eli Emenike’nin de gelmesi ile oldukça güçlenecek. Ama, en zor iş taşları yerine oturtmaktır. Elde Emre, Salih, Bekir, Selçuk ve de Krasiç var. Krasiç’i kiralarlar veya satarlar diye düşünüyorum. Ersun hocanın Stoch‘u hiçbir zaman bırakmayı aklının ucundan bile geçirmemesi gerektiğine inanıyordum ancak yanılmışım.
Sonuç; Fener, “kupalara alınacak alınmayacak, ceza geliyor gelmez“ dedikodularıyla sıkıntılı günler yaşadı. Ve bu zorluklara rağmen istediğini elde etti. Pazara ezeli rekabetten de galip çıkarsa hem lig hem de Avrupa için büyük moral kazanır.
Mekanın cennet olsun kaptanım
Büyük futbolcu, güzel insan Selçuk Yula aramızdan ayrıldı. Efendiliği ile kendisini herkese sevdirdi. Fenerli taraftarlar ona “BAY GOL“ adını takmıştı. Saha içinde yaptığı klas hareketler, attığı çalımlar ve gollerle özellikle de penaltı vuruşlarındaki soğukkanlılığı ile gönüllerde taht kurmuştu. Yazarlık yaşamında da futboldaki kadar başarılı oldu. Nur içinde yat Selçuk kardeş. Mekanın cennet olsun. Seni hiç nutmayacağız..
Gündüz maçıyla içki ne alaka?
Türk futbolunun patronu Yıldırım Demirören demiş ki; “Türkiye’de kulüp Başkanlığı, Kulüpler Birliği Başkanlığı yapan ve Federasyon Başkanı olan tek kişiyim.” İyi de sayın Başkan, ”Maçlar gündüz oynansın, işin içine içkiye kadar her şey giriyor ve seyirci daha agresif oluyor“ şeklindeki konuşmanıza bir anlam veremedim. Başkan, içkinin gecesi-gündüzü mü olur. İnsan istedikten sonra gündüz de içer. Kapılarda kontrol mekanizması iyi çalışırsa içkiliyi stada sokmazsın olur biter. Bu kadar basit yani. Yeri gelmişken bir kez daha hatırlatayım. Sayın Başkan, her konuda konuşuyorsun. Ancak dikkat ediyorum milli takım konusunda hiç görüş bildirmiyorsun. Bu konuda herkes tam siper. Kaç defa yazıldı-çizildi. Milli takım sıralamada yerlerde sürünüyor. Artık yumruğunu masaya vur. Milli Takımlar Teknik Direktörü unvanını taşıyan Abdullah Avcı’ya “ne oluyor arkadaş“ diye başarısızlığın hesabını sor. Sen susarsan, hesap sana kesilir. Son sözüm şu: ”Önemli olan üç koltukta oturan tek adam olmak değil, ses getiren işlere imza atmaktır. Bunu sakın unutma..”
Hagi’yi Drogba ile kıyaslayanlara
Hagi’yi, Drogba ile terazinin ayni kefesine koyanlara şaşırıyorum. Durun arkadaşlar. Daha dün bir, bugün iki. Drogba elbette çok büyük futbolcu. Ancak, Galatasaray’da şu ana kadar 15 maç oynadı hemen “Hagi mi, Drogba mı?” kıyaslamaları başladı. Unutmayın Hagi, Galatasaray’da beş sezon forma giydi dört lig, bir UEFA şampiyonluğu yaşadı. Bir de Süper Kupa gördü. Tribünler yıllarca “I love you Hagi“ diye inledi. Attığı frikik golleri hâlâ zihinlerden silinmedi. ”Hangisi daha iyi” demek için önümüzde çok vakit var. Haa, bana sorarsanız nasıl “Fener’de Alex gibisi gelmedi“ diyorsam, ”Galatasaray’da da Hagi gibisi gelmez“ diyorum..
‘’Baroni Kınalı'yı salladı‘’
Cristian Baroni son dakikada penaltıdan beraberlik golünü atınca masa sandalye ne varsa üzerine çıkıp etrafı nasıl inlettiklerini gördüm. O kadar ilginç şeyler söylediler ki. İşte onlardan bir demet:
- Bu Meireles ne iş yapar Allah aşkına, Selçuk nerede?
- Alper kardeş o topu pas vereceğine kaleye atsaydın ya...
- Kuyt nasıl? Karakter olarak iyi çocuk.
- Bu Volkan panter mi ne, olmasa yanmıştık.
- Yapma be Emre, şimdi kırmızıyı yiyeceksin.
- Bak devre bitti gol atamadık. Değişen bir şey yok. Aykut’un günahı neydi be kardeşim. Maç 1-1 bittikten sonra da hepsinin görüşleri aynıydı. Sow ile Webo mutlaka yanyana oynamalı. Baroni takımın banko adamı olmalı. Kadlec’in hamuru iyi biraz zamana ihtiyacı var. Alves’i gözümüz tuttu. Bizler takımın son 30 dakikadaki gibi enerjik ve hırslı olmasını istiyoruz. İlk 60 dakikayı hatırlamak bile istemiyoruz. Tur öyle sanıldığı gibi çantada keklik değil.
Yazıklar olsun
Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu’nun toplantısına ve iftar yemeğine gitmeyi kafama koymuştum. Aniden işim çıktı. Gazetelerde boğazı sıkılan ve sonra yere düşen Ogün Altıparmak’ın fotoğraflarını görünce kanım dondu. “İyi ki gitmemişim” dedim. O boğazı sıkılan adam Fenerbahçe forması altında oynadığı futbolla sembol olmuştu. Milli takımda gurur kaynağımızdı. Fenerbahçeliliği tartışılmayacak ender futbolculardan biriydi. Ona el kaldıran kişi veya kişiler her kimse-adını yazmak dahi istemiyorum- ayıp ettiler. Herhalde o fotoğrafları görünce pişman olmuşlardır. Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu’nda böylesine bir olayın yaşanması çok büyük bir talihsizliktir. Sanırım Yüksel Günay bu konuda nasıl bir yaptırımda bulunacağını açıklayacaktır.
Alex şaşırtıyor
Alex gitti ama Türk basınında her gün Coritiba’da attığı goller, yaptığı asistler var. Eski takım arkadaşları ile sevenlerine yolladığı ‘twettlerle hep gündemde. Geçenlerde yaptığı bir açıklama ile ortalığı gerdi. Güya Aziz Yıldırım’ın odasında Aykut Kocaman ile buluşmuşlar. Başkanın uzlaştırıcı bir tavır sergileyeceğini düşünürken Aykut Kocaman kendisine “Fenerbahçe’de devam etmek istiyorsan PAF takımınla idmana çıkmalısın” demiş. Bunu duyunca çok sinirlenmiş, delirmiş Alex... Fener’de heykelin dikildi. Brezilya’ya giderken arkandan gözyaşları döküldü. Maçlarda hâlâ sevgi ile anılıyorsun. Aradan bunca zaman geçmiş neden böyle konuşuyorsun, anlamak mümkün değil. Alex sen her zaman kalbimizdesin, sevildiğini bil. Farzedelim Aykut hoca ile aranda böyle bir konuşma oldu. Birlik-beraberliğe ihtiyaç duyulduğu şu günlerde bu çıkışın hiç de şık olmadı.
İyiki torpilin yokmuş
Ali Naci Küçük’ün Napoli’de oynayan Gökhan İnler‘le yaptığı röportajı okudum. “Torpilin yoksa işin zor” demiş... Fenerbahçe, Galatasaray ve daha sonra da Beşiktaş ile yaptığı konuşmaları anlatmış. Bu, bizde beğenilmeyen Gökhan, Udinese’den Napoli’ye 15 milyon Euro’ya gitmişti. Hatırlayın sezon başında Ünal Aysal, Gökhan’ı Galatasaray’a getirmek için çaba göstermişti ve İtalyanlar’dan “Hayır” yanıtını almıştı. Gökhan’a bir çift sözüm var: İyi ki torpilin yokmuş. Olsaydı futbol hayatın çoktan biterdi.
İnönü’nün adını kaldırmayın
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etmiş. Genel Başkan, “Çarşı yaratıcılığı ve duyarlılığı ile topluma örnek oldu. Eylemler sırasındaki rolleri ile büyük sempati topladı” demiş. Oysa ben bu ziyaret sırasında Kılıçdaroğlu’nun Orman’dan, “İnönü’nün adının yeni yapılacak stadyumdan çıkarılmamasını isteyeceğini sanmıştım. Bir açıklama olmadığına göre demek ki konuşulmamış. Ancak Orman, gazetelerin ekonomi müdürlerine verdiği yemekte yeni stadın adı ile ilgili ”İnönü olmayacak diyemem” ifadesini kullanmış. Sonra da ilk tercihlerinin, “Vodafone Arena“ olduğunu söylemiş. Sponsor firmanın adı elbette stada verilecek ama İnönü’nün adını da sakın unutmayın. “Vodafone İnönü” daha güzel olur gibime geliyor...
‘’Sakın dostluk nutukları atılmasın‘’
Kavga, gürültü, patırtı. Bunca yıllık meslek yaşamımda işitmediğim sözler. Kişiliğine çok saygı duyduğum İlhan Cavcav, federasyonun yabancı statüsünü 6+0+4 olarak ilan ettiği zaman ”Türk futbolu uçuruma gidiyor bunu gören yok“ demişti.
Sayın Cavcav.. Bulunduğunuz o ortamda seçimler sırasında odada konuşulanları gazetelerde okuduktan sonra ben de sizin gibi “Türk futbolu uçuruma gidiyor bunu gören yok” diyorum. Hatta bir adım daha atıyor ve “uçurumun kenarında“ olduğunu söylüyorum. Türk futboluna yön verenlerin toplantısında böyle olaylar çıkarsa, siz yöneticilerin her zaman attığınız dostluk, kardeşlik söylemlerine kim inanır? Seyirci yan yana maç izler mi? Birbiri ile kavga etmez mi? Küfürü bırakır mı?
Dip not: Trabzonspor Asbaşkanı Yaşar Ahçıoğlu‘nun “Bakanımız Suat Kılıç’ın bu yaşananlar karşısında devreye girmesini bekliyoruz“ demesine ben bir anlam veremedim. Kavga eden kişiler sanki 10 yaşında çocuk. Bakan etrafına toplayacak, “Hadi bakayım barışın” mı diyecek?
28 Ağustos milat
CAS’ın erteleme kararı başta Aziz Yıldırım olmak üzere tüm Fenerbahçe yönetiminin zaferidir. “CAS’tan farklı bir karar beklemiyorum“ diyenler resmen hayal kırıklığına uğramışlardır. ”Bu iş 4-5 ay sürer” şeklinde yorum yapanlar ”sus-pus”olmuşlardır.
Bildiğim kadarıyla CAS’ın cezayı artırma yetkisi yok. Zaten niye artırsın ki. Fenerbahçe daha önce de söylediğim gibi Avrupa’ya gönderilmemekle cezasını çekmiştir. Yanıltıcı yorumlarla kafa karıştırmanın anlamı yok. Zaten UEFA Tahkim Kurulu, Disiplin Kurulu’nun verdiği 2+1 yıl Avrupa Kupaları’na katılmama cezasının +1’ini kaldırarak CAS yolunu açmıştır. Göreceksiniz CAS da 2+1’i kabul etmeyecek ve 28 Ağustos, Fener için milat olacaktır. Ben, buna baştan inandım ve inancım devam ediyor. Çünkü, Fenerbahçe şike yapmamıştır. Bunu herkesin kabul etmesi lazım. Fener’i karalama kampanyasına girenler, yerli-yersiz eleştirenlerin çabası boşunadır.
Aziz Yıldırım’a rakip çıkmaz
Fenerbahçe 45 gün içinde kongre yapmak zorunda. Aziz Yıldırım elbette adaylığını koyacak. Karşısına aday çıkacağını sanmıyorum. Çıkarsa da Yıldırım büyük farkla kazanır. Bu benim görüşüm. Haa “ben artık bıktım,yokum arkadaş“ derse ne olur.”Onu da söyleyeyim, işaret ettiği kişi başkan olur. Bakınız, Başkan Aziz Yıldırım ve arkadaşları şu anda UEFA ile CAS’ın dışında Futbol Federasyonu, Galatasaray, Trabzonspor ile de ayrı ayrı kulvarlarda mücadele ediyor.
Bütün bunlara bir de transferleri eklersek işlerin ne kadar zor olduğu görülür. Hergün başkan adayları ortaya atılıyor. Mehmet Ali Aydınlar, Ali Koç, Ferit Şahenk, Murat Ülker.. Bir de ”Nihat abi” formülünden bahsedenler oldu. Hiçbirinin, ”af çıkarsa adaylığımı koyarım“ diyen Sadettin Saran’ın dışında bu konuda bir açıklama yaptığını, konuştuğunu, toplantı yaptığını duydunuz mu? Bu yüzden, çıkarılan dedikodular laf salatasından başka bir şey değildir.
Şimdi ayıkla pirincin taşını
Futbol Federasyonu ve Tahkim Kurulu, 6+0+4 sınırlamasını kabul etmeyen ve yabancı futbolcu sınırlamasını AB formülü ile çözmeye çalışan Galatasaray’ın bu önerisini geri çevirdi. Ama Galatasaray kararlı. Bu işi uluslararası alanda çözmek için büyük bir çalışma başladı. Şimdi, yabancılardan Ambrabat, Dany, Drogba, Wesley Sneijder, Elmander ve Riera, AB statüsünde oynamak için Avrupa Adalet Divanı’na gidiyor. Sonuç ne olur bilinmez. Ama Adalet Divanı bu 6 futbolcuyu haklı görürse o zaman ayıkla pirincin taşını. Futbol Federasyonu bu konuda biraz esnek olsa, işler rayına oturacak. Farkında mısınız bilmem; Her alanda uzlaşmaya değil, çekişmeye, kavgaya bayılıyoruz. Bu yüzden de işler hep ters gidiyor.
‘’Büyük haksızlık‘’
Çünkü, Fenerbahçe’nin de Beşiktaş’ın da şike olaylarına karıştığını aklımın ucundan bile geçirmedim. Benim inancım şu; Hiç bir maçta şike olmamıştır. Maçları yazanlar, eleştiri yapan otoriteler, yöneten hakemler, gözlemciler, tribündeki onbinler, TV karşısındaki milyonlar; Koca bir sezon hepimiz mi uyuduk? Aslında UEFA Disiplin Kurulu’nun verdiği kararı, Tahkim’in değiştirmeyeceğini tahmin etmeliydik. Fener de, Beşiktaş da şimdi CAS’a (Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi) gidecek. Görünen o ki, bu kararın değişmesi oldukça zor. Ama bir umut ışığı var o da, Tahkim’in Disiplin Kurulu’nun bir yanlışını bularak bir yıllık cezayı silmesi. Bu, CAS’ta Fener lehine bir puan. Ne acı değil mi? Şampiyon da olsalar Fenerbahçe iki, Beşiktaş bir yıl Avrupa’ya çıkamayacak. Maddi zarar bir yana itibarımız sarsıldı. Sıkıntılı günler bizi bekliyor. Son umut CAS. Bu arada Aziz Yıldırım’ın olağanüstü kongreye gitme kararı alacağı da söylentiler arasında. Şu on-onbeş günde Fenerbahçe çok şeylere gebe. Olağanüstü kongre kararı alınırsa “af” da gelecek. Kısacası, Fener bir çıkmaz sokağa girdi. Taraftarı, yöneticisi, futbolcusu, teknik heyeti, muhalifi artık el ele vermeli ve bu çıkmaz sokaktan kurtulmak için elbirliği ile büyük çaba sarfedilmelidir...
Kasımpaşa haklı
Orhan Şam izin almadan, UEFA Tahkim Kurulu’na şahit olarak ifadeye gidince Kasımpaşa kulübü de resti çekti ve kendisini kadro dışı bıraktı. Kasımpaşa Başkanvekili Hasan Hilmi Öksüz yerden göğe kadar haklı. Kendi ifadesine göre, Orhan kimseye bir şey sormamış. Ama, takıldığım bir konu var. Orhan’ın, Nyon’a gideceğini sağır sultan duydu. Gazeteler yazdı, TV’lerde çıktı. Niye biri çıkıp “nereye arkadaş?” diye kendisine uyarıda bulunmamış, bu da ayrı bir konu. Bu arada, Fenerli yöneticilerin, Kasımpaşa kulübünden izin istememiş olması da ilginç. Ama yanlış. İşte bu yüzden Kasımpaşa, Orhan’ı gözden çıkarmış. Fener bu durum karşısında “kapımız kendisine açık” diyor. Fener’e de bu yakışır.
Neden İstanbul değil
Önce Azerbaycan dendi. “Olmaz”yanıtı gelince, Üsküp dedikodusu ortalığa yayıldı.
O da FOS çıktı. Ve de sonunda karar açıklandı. Süper Kupa Finali Kayseri’de oynanacak. Yahu, Galatasaray ile Fenerbahçe İstanbul takımı. Üstelik 80 bin kişilik Olimpiyat Stadı da İstanbul’da. Kadir Has Stadı’nın kapasitesi; 32.846..
Konuştuğum herkes aynı soruyu sordu: ”Niye Kayseri?”
Diyorlar ki; Kar, kış, yağmur demeden şehir şehir dolaştık. Bu işin cefasını çektik, sefasını göremiyoruz. Ben hak verdim. Ama, federasyon da kararını çoktan vermiş bile. Yani iş işten geçti..
Arda’yı verirler mi?
Galatasaray, Arda’yı 12.5 milyon Euro’ya Atletico Madrid’e verdiği için çok pişman. Bu yıl almak için ufak bir yoklama çektiler. Bonservis bedeli 25 milyon Euro olarak açıklanınca Ünal Aysal’ın dudağı uçukladı. Arda gibi süper yeteneği satarken insanın bir değil beş defa düşünmesi lazım. Soruyorum: “Var mı Arda gibisi.”
Şaka gibi
Salih Uçan kiraya verilecekmiş. İnandınız mı? İnanmadım. Sadece güldüm. Zaten anında yalanlama geldi. Arkadaşlar, Ersun Yanal adamın üstüne titriyor. Salih’e o kadar değer veriliyor ki, yönetim federasyondan, Litvanya’da yapılacak U 19 Avrupa Şampiyonası kadrosuna alınmaması için istekte bulundu ama bu istek kabul görmedi. Sonra da Salih için “kiraya verilecek“ deniyor. Pes vallahi.
Kartal felsefesi
Beşiktaş’ın yeni felsefesi “çok at, az ye“ olacakmış. Bu Biliç, iyi hocalığının yanı sıra ilginç bir adam. Hatırlayın “Beşiktaş için beste bile yaparım“ demişti. Besteyi bırak hocam, Kartal’ı şampiyon yap yeter.
Yeterli mi yetersiz mi
Fatih Terim, ”11 kilometreyi koşmayan tribünde oynar” demiş. Trabzonspor’un yeni teknik direktörü Mustafa Akçay da “90 dakikalık bir maçta toplamda yapılan 11 kilometre koşu benim için yetersiz” şeklinde görüş bildirmiş. Sizleri bilmem. Ben Fatih hocaya inanırım.