Arama

Popüler aramalar

‘’Artık Alex'i aramıyorum.. ÇÜNKÜ‘’

Doğru yoldasın kaptan. ”Niye geldi, huylu huyundan vazgeçmez” diyenlere oyun içinde ve dışında arkadaşlarına, rakiplerine, Trabzon maçında seni protesto edenlere davranışlarınla ders verdin. Maç sonrasında, “Burası benim memleketim. Zokora ile yaşadıklarım belki gerginliğe neden olmuş olabilir. Eğer hatam varsa özür dilerim“ demen de büyüklüğünün bir göstergesi idi.

Aykut hoca hem haklısın.. Hem de..

Aykut hoca diyor ki; Bir takımda düşüş olur. Ama döverek, söverek gelişim olmaz. Çalışarak sebat ederek olur.” Yani, eleştirilerin de bir dozu olması gerektiğini söylemek istiyor. O bakımdan yerden göğe haklı. Ama Alex ve Emre olayı.. Aynı sistemde ısrar edilmesi.. Bu ve bunun gibi bir takım uygulamalar Fenerbahçeliler’i umutsuzluğa kaptırmıştı. Yanlışlardan dönülünce her şey güllük gülistanlık oluverdi. Bazıları diyor ki; “Fener, Trabzon’a yenilseydi Kocaman‘a yüklenilecekti, transferler yanlış oldu denilecekti, yönetimde hata bulunacaktı..” İlgisi yok. Bu uzun maratonda elbette yenilgiler de, beraberlikler de olacak. Eleştiriler Fener’in sahadaki oyunu ile ilgili idi. Kişilerle problemi olanlar Fener’de her zaman azınlıkta kalmıştır..

Fener böyle oynarsa..

Çoğunluk, 10 kişi ile BATE mücadelesinde başarılı bir savaş veren Fenerbahçe’nin, Trabzonspor‘u yeneceğine pek ihtimal vermiyordu. Ama, öyle bir Fener gördüler ki;
- Hiçbir futbolcu ayağına top gelmesini beklemedi..
- Alışmadığımız kadar olumlu pas yaptı..
- 3 golün üstüne yatmayı düşünmedi..
- Maçın son saniyesine kadar gol kovaladı
Ağzı olan konuşuyor. Diyorlar ki: Janko, kale ağzında yakaladığı topu ağlara gönderseydi.. Olcan kale ağzında vuruşunu iyi yapsaydı.. Ve de Egemen içeri giren topu kafa ile önlemeseydi sonuç böyle olmazdı. Böyle yorum yapanlara benim de bir sorum olacak: “Sow, maçın 30. saniyesinde topu Tolga’ya nişanlamasaydı sonuç nasıl olurdu?”
Buna ne diyeceksiniz çok merak ediyorum...

Nezih Alkış

20 Şubat 2013, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İyi ki varsın WEBO‘’

Çünkü, Webo, Fener’e gelmeden giydiği Belediye forması ile ligin ilk yarısında rakip filelere tam 9 gol atmıştı. İki maçtır Fener’de boşu yok. 11 golle krallık yarışında. Sadece gol mu atıyor? Sahanın her tarafında O’nu görüyorsunuz. Üstelik Sow ile birlikte muhteşem bir ikili oldular. Sow-Semih formülünü tutturan Aykut Kocaman artık golcü açısından rahat. Fenerbahçe’de Webo’yu ligler başlayınca ve de Belediye’deki başarısını görünce alanlar, transfer mevsiminde ne yapıyorlar çok merak ediyorum. Mesela, herkesin hayranlıkla izlediği Kasımpaşa’da oynayan ve 10 gollü Kalu Uche’yi, Antalyalı 9 golün sahibi Diarra’yı, Eskişehirli Kamara’yı -ki o da 8 gol attı-7 golle ”ben de bu yarışta varım“ diyen Sivaslı Eneramo’yu ve de topu ayağına aldığı zaman 3-4 kişiyi kafa kafaya vuran Karabüksporlu LuaLua’yı hiç mi görmemişler veya onları izleyen menecerlerle hiç mi konuşmamışlar ona şaşırıyorum. Üstelik o kulüpler bu futbolcuları çok ucuza transfer ediyorlar. İşte size bir örnek; Belediye, Webo’yu 1 milyon 200 bin Euro’ya mal etmişti. Fener’e 3 milyon Euro’ya sattı.

Kocaman ve Emre’ye kulak verin..

Fenerbahçe Masa Tenisi Takımı’nın ETTU Cup Yarı Final maçını izleyen seyircilerden bir kısmı maç sonrası dışarıda, Aziz Yıldırım ve yönetimi protesto ediyor. Fenerbahçe, Mersin’de hayati bir maça çıkıyor.. Bir grup, takım galip geldiği halde “istifa“ diye bağırıyor. Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımı, ezeli rakibi Galatasaray ile Türkiye Kupası Finali’nde karşı karşıya geliyor.. Kupayı kazanıyor.. Büyük çoğunluk sevinç gösterileri ile yeri göğü inletiyor.. Ama, protestocular yine devrede.

Aykut Kocaman “devre arasında bizim en büyük transferimiz en büyük gücü olan camianın birliğini sağlamak“ diyor..

Kaptan Emre de taraftarlara mesaj veriyor: “Onların desteği her zaman çok büyük güçtür. Gösterdikleri tepki bizi üzer. Camianın bütünlüğü bizi mutlu ettiği gibi ayrışmalar da üzer.”
Bu ikilinin yaptıkları konuşmalar gösteriyor ki, bu tip olaylar artık takıma da zarar vermeye başlamıştır. Fenerbahçe yıllarca her platformda 12. adamın büyüklüğü ile ün salmıştır. Bu birliği, bu beraberliği bölecek hareketlerden kaçınılması artık şart olmuştur.

Sayın Avcı kendi performansına bak


Abdullah Avcı, Selçuk’u Hollanda’ya karşı oynatmadığı için ağır eleştiriler almıştı. Çek yenilgisinden sonra “Selçuk’un bugünkü performansından memnunum“ dedi. İyi güzel de hoca, şahsen ben yazılanlar çizilenler bir yana, senin performansından memnun olan kimseye rastlamadım. Milli takım, şu anda resmi gayri resmi 13 maç oynadı. 5 galibiyet.. Bir beraberlik.. Ve de tam 7 yenilgi aldı. Türkiye’nin en klas futbolcuları avucunun içinde. Avrupa’da top koşturan Türk futbolcuların iyileri de kadronda. Tribünlerde binlerce seyirci millilere moral vermek için tüm gücü ile destek atıyor. Ve Çek maçında sonuç hüsran. İkinci yarıda 6 pozisyon üretmişiz. Çizgiden dönen toplarımız olmuş. Kardeşim o gencecik çocuklar, iki golle büyük bir avantaj elde etmiş. Niye kendilerini riske etsinler ki. Defansa ağırlık verdiler. Senin futbolcuların da hücum etti. Bu kadar basit. O maç sonrası yaptığın konuşmada “Kaybetmek üzücü ama bu maç bizim için iyi bir hazırlık oldu” diyorsun. Allahaşkına “bu hazırlığın neresi iyi?”..

Gelelim sonuca. Bütün kalbimle, milli takımımızın grup elemelerinden başarılı çıkmasını diliyorum. Ancak, şansımız o kadar az ki. Eğer, başarılı olamazsak herhalde başka bir teknik direktörle nurlu ufuklara yelken açarız. Çünkü Abdullah Avcı ve yardımcıları kendilerine verilen şansı iyi kullanamadılar. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Unutmayın, FİFA’nın ülke sıralamasında 40’ıncılığa kadar düştük.

13 Şubat 2013, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçeli hemen pes etme‘’

Ama, baktılar ki iş böyle gitmeyecek bu defa da Yıldırım kardeşler, Aykut’un da olurunu alarak Emre’ye ”dön” dediler. Ziegler’i tekrar kiraladılar. Pasta hocanın istediği kıvama geldi. Son olarak o pastanın üstüne de ”Webo” markasını eklediler.

Fener’e eleştiriler hiç bitmez. Emre’ye “dön” denmesini bile “Fener tükürdüğünü yaladı“ diye tanımlayanlar var. Sorular da hiç bitmiyor: “Emre’yi niye gönderdin, neden çağırdın? Ziegler gibi bir as bırakılır mıydı? Alex’in günahı neydi?” gibisinden.

Oysa nedenleri basit. Ne Meireles, ne de Mehmet Topal’dan, Emre kadar verim alınamadı. Ziegler‘in gelmesi ile Hasan Ali’nin de bir alternatifi oldu. Webo ise, bu ekipte Sow ile iyi işler yapacağını kanıtladı.

Aykut “hayır” diyebilir miydi?


Aziz Yıldırım veya Ali Yıldırım, Aykut Kocaman’a “Emre’yi ister misin?” diye sorduğunda Aykut Kocaman “hayır“ diye yanıt verir miydi. Vermezdi. Çünkü, Aykut hoca kin tutmaz bir yapıya sahip. Bunun yanı sıra Fenerbahçe’nin menfaatlerini her şeyden üstün tutacak kadar da akıllı. Ayrıca Emre’nin gönderilişinin Fenerbahçe’ye maddi ve manevi zararlarının ne olduğunu net bir şekilde gördü. Ve de en önemlisi “hatadan dönmenin bir erdem“ olduğunun da bilincinde.

Fener’de yıldızlar çoğaldı

Başta Emre, sonra Reto Ziegler ve en son bomba Webo. Aykut hocanın yapacağı tek şey artık taşları yerine oturtmak. İstifasını Aziz Yıldırım’ın isteği ile geri alan Aykut Kocaman’ın şikayet etme lüksü de kalmadı. Çünkü, elindeki yıldız futbolcu sayısı her teknik direktörün “ah bunlardan bir-ikisi bende olsa neler yapardım“ diye iç geçirdiği isimler. Aykut hoca, ”oyun ve kurgu olarak oyuncular adına söylenecek çok şey yok” diyor.

Ama, Sivas yenilgisinde tek bir adam Eneramo’nun, başta Egemen olmak üzere Fener defansını kafa kafaya vurması, sakat olduğu halde iki gol atması.. Kuyt, Meireles ve Cristian’ın inanılmaz formsuzluğu hocanın gözlerinden kaçmamıştır herhalde. Eğri oturalım doğru konuşalım. Evet, Fenerbahçe, Sivasspor önünde beklenmedik bir yenilgi aldı. Ancak, maçı yorumlayanlardan büyük çoğunluk Fener’de bir diriliş olduğunu kabul etti.
O halde bu mağlubiyete konulacak isim
“İŞ KAZASI”dır..

Emre’yi karşılarken bile protesto..

Emre, İspanya’dan geliyor. Havaalanı tıklım tıklım. Fener seyircisi coşkulu. Emre’ye sarılanlar..
Sarı-Lacivert atkı hediye edenler.. Öperek ”hoşgeldin” diyenler..
Sonra, karşılamalarda hiç alışık olmadığımız protesto ”yönetim istifa.” Emre de bu şekildeki tezahüratlara şaşırmış olmalı ki işaret parmağını dudağına götürerek ”sus” işareti yaptı. Fener’de taraftarların istediği oldu. Ancak, protestocu grubun “istemezük”leri hiç bitmiyor. Oysa, şu kritik aşamada, transferlerle güçlenen Fenerbahçe’ye eskisi gibi destek vermeleri lazım. Tribünlerdeki 12. adam yine tek yürek olmalı. Hedefe kilitlenmek için bu şart.

Bana garip geldi ya size

Sivas maçı sonrası gazetelerde okudum. Maç sonrası başkan soyunma odalarına inmiş futbolculara “şampiyonluk şansımız var. Birlik olmamız lazım“ demiş. Gazeteciler de bu durumu Aykut Kocaman’a sormuş, o da ”görmedim kendi odamdaydım” diye karşılık vermiş. Aynı katta.. Odalar yanyana.. Başkan içeride konuşuyor, Aykut görmüyor. Başkan, kapıyı tıklatıp, futbolculara olduğu gibi O’na da ayni şeyleri söylese moral verse.. İnsanın aklına “acaba yine neler oluyor“ diye sorular geliyor. Olay bana tuhaf geldiği için yazdım.

06 Şubat 2013, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Sow-Semih formülü tuttu‘’

Semih oynatıldığı zaman “formda değil, sahada ne işi var“ diye eleştiriler yapıyorduk. “Semih, bu Fener’de zor oynar” diyorduk. Hatta sezon başında “kiralanacak” veya “takas “edilecek yönündeki haberler spor sayfalarının manşetlerini süslüyordu. Arada bir düşünürüm “acaba Semih konusunda haksızlık mı yaptık” diye. Şimdi de “neden ilk yarıda takıma konulmuyor, Semih’siz olmuyor”diyoruz.

Evet olmuyor...

Bakın. Gaziantep maçını şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Sow, ilk onbirde tek başına. Devreyi Fenerbahçe 1-0 yenik kapıyor. Semih oyuna alınıyor. Sow sahneye çıkıyor. Ustaca bir gol. Arkasından, ”maç berabere bitiyor galiba“ diye düşündüğümüz anda Semih noktayı koyuyor.

Demek ki: Fener artık çift santrforlu düzene geçmeli. Bunun için de hiç vakit geçirmeden ünlü bir golcü ile anlaşmalı. Çünkü, bu ikiliden biri sakatlanırsa, Fener’de bu işin üstesinden gelecek bir adam yok. Sizleri bilmem ama, ben büyük tantanalarla getirilen ve sonra da “bize yaramıyor” diye Zaragoza’ya verilen Bienvenu’yu izleyeceğim. Bakalım orada neler yapacak?

Yıldırım odaya girer..

Aziz Yıldırım ,Gaziantep maçının devre arasında soyunma odasına girmiş. Hemen eleştiriler başladı: ”Nasıl girermiş, orada ne işi varmış?”

Geçen yıl da bu konuda görüşümü yazdım “bal gibi girer” dedim. İnanır mısınız aynı yemeğin ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulmasından bıktım usandım. Girmişse ne olmuş? Volkan’a, “yan toplara dikkat et”, Sow’a “o gol kaçar mı”, Aykut hocaya “bu nasıl iş“ diye hesap mı sormuş?
Yoo.. Sadece, ”çocuklar bu maçı almamız lazım. Hadi göreyim sizi“ demiş. Yani moral vermiş. Sonra “sizlere inanıyorum“ diyerek hepsini alkışlamış. Onlar da başkana alkışlarla karşılık vermiş. Aykut hoca, Aziz Yıldırım’ın soyunma odasına gelmesi ile ilgili olarak sorulan soruya “Söyleyecek bir şey yok. Ne söyleyebilirim“ dediğine göre bu konuda bir rahatsızlığı yok. Futbolcular da memnun. O halde noktayı koyalım: “Size ne.. Bana ne?”

Bu öfke niye?

Fenerbahçe’yı taşıyan uçak Gaziantep hava alanına iniyor. Bir gurup taraftar alkışlarla, çiçeklerle karşılıyor. Bir başka gurup öfke kusuyor. Küfürler ediliyor. Daha sonra da aralarında kavga.. Polis zor ayırıyor. Fenerbahçe, Galatasaray ile birlikte şampiyonluk mücadelesine girmiş. Puanlar aslanın ağzında. Takımın 12. adama her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Ama, bir gurubun umurunda bile değil. Neymiş efendim, bir yenilgi sonrası futbolcuları protesto edenlere başkan Aziz Yıldırım “Ben onların kim olduğunu biliyorum. Küçük bir grup“ demiş. Vay sen misin bunu söyleyen. Fener stadındaki protestolara “eyvallah“ -o da yersiz-. Ama, taa Gaziantep’e gidip orada moral bozmaya “hayır” diyorum.“

30 Ocak 2013, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ne şakası HOCAM!‘’

Gerisini yazmayayım daha iyi. İnanılır gibi değil. Çok merak ediyorum Fener bu oyunlarla üç kulvarda nasıl yarışıyor? Şimdi denecek ki, “Geçen hafta senin yazının başlığı ‘İşte Fener bu’ değil miydi?”

Evet öyleydi. Hatta şöyle bir bölüm de vardı: “Sarı-Lacivertli futbolcularda büyük bir kenetlenme var. Hepsi sorumluluklarının bilincinde. Hızlı güven verici.”

Ama, bu kağıda döktüklerimi “Unutmayalım bütün bu yazdıklarım iki maçlık görüntü içindir. Temennim ligde de devam eder” diye noktalamıştım.

Soruyorum: “Elde bir yıldızlar topluluğu var. Arıza nerede. Böylesine aslardan kurulu bir ekip nasıl bu kadar yanıltıcı olabiliyor. ‘Alex, takımı yavaşlatıyor’ deniyordu. Niye bugüne kadar hızlısını almadınız? Elazığ beraberliğinden sonra evelemeye gevelemeye hiç lüzum yok. Maç sonrası konuşmalara bakın: ”Efendim, Elazığ’ın bulduğu iki şutun gol olması her şeyi değiştirmiş.. Nasılsa kazanırız duygusu öne geçmiş.. Fener, maçı 4-2 veya 5-2 kazanabilirmiş...” Beyler, unutmayın lafla peynir gemisi yürümüyor..

Bilica’yı gördünüz mü?

Yahu “işe yaramaz” diye gönderilen Bilica bile, Fener’de yer alan şöhretlerden (!) daha iyiydi. Takımı yöneten bir “maestro“ yok. Sırtına biraz daha yük bindirirseniz Sow’u da kaybedeceksiniz. Yanında, kendisi gibi güçlü bir santrfora ihtiyaç var. Bu sistemin değişmesi şart. Bu arada Gökhan’ın, Marvin’in gırtlağını sıkması 54.dakikadan sonra Fener’i 10 kişi bıraktı. Yaptığı hareket hiç de hoş değildi. İlker Meral sahanın en iyisi Marvin’e de kırmızıyı gösterdi. Kazara O’nu sarı ile geçiştirse inanın Fener maçı kaybederdi..

Hani söz vermiştiniz

Cezalı olan Aziz Yıldırım moral olsun diye Samandıra’dan Fener stadına kadar futbolcularla otobüste birlikte geliyor. O’nun konuşmaları bile etkili olamıyorsa sadece “yazık” denir. Bir çift sözüm de futbolculara. Maç sonunda seyirciler sadece Sow ile Salih’e destek verdiler. Sizler, istifa ettiği gün saatlerce Aykut hocayı kararından döndürmek için ne diller dökmüştünüz hatırladınız mı. Aykut hocaya verdiğiniz sözler ne oldu? Merak ediyorum, kupa maçında bugün Bursaspor önünde nasıl bir futbol seyredeceğiz? Benim ve Fenerbahçeli taraftarlar için elbette kupa önemli. Ama, Süper Lig şampiyonluğu hepsinden daha önemli. Bu asla unutulmamalı.

CEO’ya evet AMA...


Aziz Yıldırım kurumsallaşma adına önemli bir adım attı ve de Fener’in başına kendi alanında deneyimli bir isim Hakkı Hasan Yılmaz’ı CEO olarak atadı. CEO ve kurumsallaşmaya “evet” ama, o Yüksek Divan Kurulu’ndaki konuşmalara, hakaretlere “hayır” diyorum. Aziz Yıldırım’ın “Biz de dahil olmak üzere Fenerbahçe’yi bakkal dükkanı gibi idare ettik” demesi inanılır gibi değil. Divan Başkanı Yüksel Günay’a çıkışması, konuyu anlamadığını ifade etmesi, “artık buraya bizim gibi hamalları bulamazsınız. Biz dostuz, burada böyle konuşman beni yaralıyor“ demesi de yadırgandı.

Yüksel Günay, tüzük gereği hiçbir yetkinin hiçbir kurula devredilemeyeceğini söyledi. Oysa, ”bir tüzük tadil kongresi” kararı alınsa ”CEO” için herkes olumlu oy kullanır ve de iş tatlılıkla çözülürdü. Aziz Yıldırım ile Yüksel Günay arasındaki söz düellosunun ardında, yönetimin Ülker Arena’yı transfer için ipotek ettirme iddiası da var. Böyle bir düşünce varsa kimsenin karşı gelmemesi, bilakis desteklemesi şart. Herkes takıma takviye istiyor. Transfer de çakıl taşı ile yapılamayacağına göre ipotek niye olmasın. Yıllarca Fenerbahçe yönetim kurullarında görev yapan tek kelime ile beyefendi Köksal Özbek, Dereağzı tesislerinde eski futbolcuların oturabilecekleri kapalı bir mekan yapılması yönündeki isteklerinin Genel Sekreter Talat Yılmaz tarafından reddedildiğini söyleyince Yılmaz’ın “Yalancı, şerefsiz“ diye tepki göstermesi Divan’daki herkesi üzmüş.. Bu yüksek gerilim Fenerbahçe’ye her alanda zarar veriyor. Bu, göz ardı edilmemeli.


23 Ocak 2013, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İşte Fener bu‘’

Elbette yeneceksin, yenileceksin de... Ancak bu iki kupa deplasmanında ben şunu gördüm; Sarı-Lacivertli futbolcularda büyük bir kenetlenme var. Hepsi sorumluluklarının bilincinde. Üstelik ilk yarıdakinden çok hızlı ve güven vericiydiler.

Aykut hoca vites büyütmüş. Nöbetçi golcü -bu lafı ben hiç sevmiyorum- Semih kendine gelmiş. Biraz ağır ama her pozisyonda var. 1461 Trabzon’a attığı gol artık topla barıştığının göstergesi. Ligin ilk yarısında 60. dakikadan sonra düşen Fenerbahçe’nin yerinde yeller esiyor. Genç Salih devamlı şans bulursa Fener’in değişmezi olur. Keşke Salih gibi Recep Niyaz ve 1-2 genç daha ilk 11’in aranılan adamları olsa.
Bursa galibiyetinde önemli olan tek şey, Aykut hocanın da dediği gibi Fenerbahçe’nin 2-1’den sonra oyunu çevirmesiydi.

Unutmayalım; bütün bu yazdıklarım iki maçlık görüntü içindir. Temennim, ligde de devam eder.
Fakat, gene de altını çiziyorum. Madem üç kupada yola devam ediyorsun ve üçünde de iddialısın o zaman bu takıma bir santrfor şart. Fenerliler özellikle Emenike’nin transferini çok arzuluyorlar.

Bu kadarı da fazla...


- Eğer, saha kenarında agresif olmayan, rakip taraftarları kışkırtan hareketler yapmayan Aykut hocanın kafasına taş atılıyorsa...

- Eğer, Stoch ile Fatih arasındaki mücadeleyi bir gazeteci küfür ederek protesto ediyorsa...

- Tribünden, ”Cristian’ın ayağını kırın, Salih’e vurmayın o daha küçük” diye bağırılıyorsa...

- Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a koro halinde küfürler yağıyorsa...

- Fikret Orman, İbrahim Yazıcı’ya “Gel barışalım” diyor ve “Önce taraftarların birleşmesi gerekiyor. Sadece bizim konuşmamızla olmaz” diye Bursa başkanından kibarca bir yanıt alıyorsa...

- Tel örgü barikatının olayları önleyeceği düşünülüyorsa. Bunun gerginliği daha da arttıracağı bilinmiyorsa.

- Ve son olarak Şenol Güneş gibi aynı zamanda iyi bir eğitimcinin ağzından Fener-Trabzon dostluğu bitmiştir. Bu dostluğu kaybettik. Bu çok kötü bir şey lafı çıktıysa...

Biz yanmışız kardeşim haberimiz yok.

Kızlardan büyük ders..


Biliyorsunuz Antalya’da Galatasaray-Fenerbahçe arasında oynanan Basketbol Türkiye Kupası’nda son salisede atılan bir ikilik, Sarı-Kırmızılılar’ı kupanın sahibi yaptı.

Sonra iki takımın sporcuları ayni uçağa bindi. Normalde ne olur? Kupayı kazanan kutlama yapar. Ama, tam aksi oldu. Galatasaray’lı kızlar, Fener’li arkadaşları alınır düşüncesiyle.

Onlarla koltuklarda yan yana oturdu ve İstanbul’a gelene kadar da sohbet ettiler.

İşte dostluk diye ben buna derim. Futbolda da aynı şeyleri görmek istiyoruz. Seyircilerin birlikte maç izlemelerini arzuluyoruz. Ama ne mümkün.

Ata Demirer noktayı koydu


Sneijder gelir veya gelmez... Ancak gerçek olan bir şey varsa haftalardır ortalığı gerdi. Taraftar ha geldi ha geliyor diye çileden çıktı. Kim ne derse desin yönetim ile teknik heyet arasında soğuk rüzgarlar esti. Başkan Ünal Aysal’ın kafa karıştıran konuşmaları da işin tuzu biberi oldu. “Yetki” elbette başkanda. Florya’nın patronu tabii Fatih Terim. Ama bu devamlı hatırlatılırsa ve gazetelerde çıkarsa elbette rahatsızlık doğar. Başkan, Fatih Terim Bülent Tulun’u Florya’da istemeyince ne yapmıştı? Amatör şubelerin başına getirmişti. Ancak Tulun, Sneijder’in transferi için İtalya’ya gitmedi mi? Radyospor’a “İnter’le anlaştık bir sorun yok” diyen Tulun değil mi? Fatih Terim’den bu transferle ilgili bir açıklama gelmemesi hocanın biraz kırgın olduğunun göstergesi değil mi? Hepsini bir kenara koyalım. Dikkatle okuyun bakın ünlü komedyen Ata Demirer, Twitter’da neler yazmış;

”Galatasaray’ın en büyük transferi Fatih Terim’dir. Şu Sneijder vıdı vıdısına bir son versek. Yetti be.”

18 Ocak 2013, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Antalya'da Fener baharı‘’

Başkan Aziz Yıldırım, 28 yaşına basan Gökhan Gönül’e parti tertipliyor.. Futbolcularla birlikte otelde. Antrenmanı izliyor.. Moral verici konuşmalar yapıyor.. Taraftarlardan takıma eskisi kadar sahip çıkmalarını istiyor.. Tek kelime ile adeta mükemmel bir “sportif direktör.” Ayrıca ”Hiç alışılmadık şekilde güleryüzlü..” Tüü..Tüü.. Dağlara taşlara.. Aman nazar değmesin.”

Bu arada Aykut Kocaman ile tavla oynuyor. Kim kimi yeniyor.. Oyun içinde kaç mars oldu çok merak ediyorum. Ama, başkan kolay yenilmez bunu biliyorum.

İşte son örneği: ”Kendimde devam edebilecek gücü göremiyorum“ diye TV ekranlarında milyonların önünde istifa eden Aykut hocayı aynı gece sabaha karşı kararından döndürmesi de bunun bir kanıtı. Dedik ya, bu kamp bambaşka. Antrenmanların yanı sıra yerliler ”İngilizce“, yabancılar “Türkçe“ dersleri hızlandırmışlar. Aman ha, özellikle yabancılara toplumumuzda yanlış anlaşılan kelimelerin, hareketlerin neler olduğunu tek tek tekrarlatın. İkinci bir Meireles faciası yaşamayalım. Aykut Kocaman da durumdan son derece memnun olmalı ki, medya sorumlusu Orkun Yazgan’la gazetecilere hafta içinde basın toplantısı öncesi bir mesaj yollamış ve “hayat tüm güzellikleri ile devam ediyor” demişti. Artık Aykut’un da “istifa“ seslerine alışması lazım. Çünkü günümüz Türkiyesi’nde siyasette hergün herkes birbirini istifaya davet ediyor. Onlar da Aykut hoca kadar alıngan olsa, devleti yönetecek kimseyi bulamazsınız.

Not: Aykut hocam, şu son satırlar Fener’lilerin bir ricasıdır. Ne olur, saha kenarında gollerde biraz gül. Bir de Fener’i ikinci yarıda da aynı sistemle oynatacağın söyleniyor, bundan vazgeç.

PFDK’yı, Tahkim’i kaldırın gitsin


PFDK bir ceza veriyor. Tahkim “olur” verirse “itiraz”. Vermez de cezayı indirirse, ekleme yaparsa veya dondurursa yine “itiraz”.. O zaman kaldıralım hukukçulardan seçilen bu kurulları. Olayın ertesi günü yöneticiler ne demiş. Bu konularda yazarların görüşleri ne. Özellikle TV’lerde neler söylenmiş ona göre karar verelim. Gördünüz bir Meireles olayında ortalık birbirine girdi. Galatasaray, ezeli rakibine, federasyona ağır göndermelerde bulundu. Fener karşılık verdi. Trabzonspor keza öyle. Bir tek Beşiktaş “olay beni ilgilendirmez” şeklinde görüş bildirdi.

Bakın; bu demeç savaşları zaten olmayan futbolumuzu daha da kötüye götürüyor. Taraftarlar birbirine hiç de iyi gözlerle bakmıyor. İşte size bir örnek. Gökhan Gönül, Galatasaray-Fenerbahçe maçı sonrasında Fatih Terim’e sarıldı. Keza Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, Rıdvan Dilmen’i Galatasaray TV’de söyleşiye davet etti. Taraftarlar ayağa kalktı. Açıkçası bu arkadaşlar, futbolcuların, yöneticilerin birbirleri ile selamı sabahı kesmesini istiyorlar. İş kötüye gidiyor. MHK’yı, PFDK’yı, Tahkim’i ve de federasyonu eleştirirken biraz dikkatli üslup kullanalım. Ona “istifa et”, buna “görevi bırak“ demek işin en kolayı. Bindik bir alamete nereye gidiyoruz bilen yok.

Yılmaz Vural ne güzel konuşmuş


Geçen hafta yazacaktım olmadı. Yılmaz Vural bir söyleşide, ”Ben, Malatyaspor’a teknik direktör olduğumda Alex Ferguson da Manchester’in başına getirilmişti. O, 25 yıldır takımın başında ben de aynı sürede 22 kulüp değiştirdim” demiş. Vural’ın hocalığını kimse tartışamaz. Aynı şey bilgisi için de söylenebilir. Ana dili gibi de Almancası vardır. Köln Spor Akademisi mezunudur. Ama ne hikmetse o bilgi, o görgü ile üç büyüklerde bir türlü hocalık yapma şansını yakalayamamıştır. Yakalayanlar ne oldu diye sorarsanız, başarılı olanlar bile en ağır eleştirilere uğramıştır. Hele de yabancılar. İki örnek vereyim; Halen İspanyol milli takımının başında olan ve ülkesine Dünya Kupası’nı kazandıran, Avrupa Şampiyonu yapan, 2012’nin en iyi hocası seçilen Del Bosque’ye ülkemizde “Yeniköy kasabı“ adı takılmış ve başarısız ilan edilerek ülkesine postalanmıştır. Keza Alman Milli Takımı’nın patronu Joachim Löw de Fenerbahçe’den aynı nedenlerle gönderilmiştir. Yılmaz hocanın Alex Ferguson örneği Türk futbolunun ne durumda olduğunun en güzel göstergesidir.

09 Ocak 2013, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tükürük'e NOKTA‘’

Ergenokon, Balyoz davaları, şu yukarıda okuduklarınızın yanında solda sıfır kaldı. Neymiş efendim PFDK’nın verdiği 11 maçlık cezayı Tahkim nasıl 4’e indirirmiş. İyi güzel de aynı duyarlılık niçin Fırat Aydınus, ”lan” dediği gerekçesi ile Caner’e iki maç ceza veren PFDK’ya karşı gösterilmedi? Üstelik Veysel “o sözü ben söylediğim” dediği halde niçin cezayı onaylayan Tahkim Kurulu hakkında bugünkü gibi sesler yükselmedi. Fener cezayı kabullense, itiraz etmese kimseden çıt çıkmayacak. Tahkim cezayı 11’den 20’ye çıkarsa inanın “helal olsun“ diyenler bile olacaktı. Çünkü “tükürük“ olayını sadece hakeme değil federasyona yapılmış bir hareket olarak görenler de vardı. Bu arada “PFDK’nın verdiği kararı, Tahkim nasıl bu kadar indirir” diye hayret edenler var. Onlar, Tahkim’i herhalde tasdik makamı sanıyorlar. İşin kolayını bulmuşlar. Asalım.. Keselim.. Sorgulayalım.

Bu gibi işlerde üstümüze yoktur. Galatasaray’dan bir bildiri. Arkasından Trabzonspor. Sonra da dostluktan dem vuruluyor. Geçiniz efendim.. Bunların hepsi hikaye.

Şimdi de İnternet deniyor..

Meireles “tükürmedim” diyor. Özkahya’nın raporunda ”tükürdü“ yazılı. Tahkim Kurulu karşılaşmanın CD’lerini inceledikten sonra “tükürük yok” diyor. ”Ben gördüm” diyenler şimdi de “internette var” diyorlar. Ben de soruyorum CD’lerde olmayan görüntüler internette nasıl olur?

Ziegler’i niye yolladınız


Fenerbahçe, geçen yıl gönderdiği Ziegler’i şimdi geri almak için çaba harcıyor. Geçen yıl Ziegler‘in kiralık sözleşmesinin niye yenilenmediğine çok şaşırmıştım. Hatta, Ziegler’in şampiyonluğun kaybedildiği günün ertesinde gazetelerde gözleri kan çanağına dönmüş, ağlarken fotoğrafını görünce üzülmüştüm. Şimdi bu transfer için çalışanlara soruyorum: “Kardeşim niye gönderdiniz, şimdi neden alıyorsunuz?”

Zekeriya Alp‘e yüklenmeyin..


Özellikle saygı duyduğumuz bazı eski hakemlerimiz MHK Başkanlığı konusunda Zekeriya Alp’e yükleniyorlar. Bir kısmı da hakemlikten gelmeyen, hakemlikten anlamayan kişilerin bu koltukta oturmasını yadırgadıklarını açık açık söylüyorlar. Dik duruşlu.. Kimseye ödün vermeyen.. Dürüst.. Futbolun içinden gelme.. Milli takımda yıllarca oynamış.. Beşiktaş’ın kaptanlığını yapmış, Futbol Federasyonu’nda görevde bulunmuş böylesine üstün nitelikleri olan bir kişi için bu şekilde yorumlar yapılmasını anlayamıyorum. MHK Başkanı olmak için sadece hakemlik şartı arıyorsanız bu son derecede yanlış. Artık her olayda sakız çiğner gibi ayni şeyleri lütfen tekrarlamaktan vazgeçin. Türk futboluna hizmet etmek istiyorsanız Zekeriya Alp’e yardımcı olun.

03 Ocak 2013, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI