Arama

Popüler aramalar

‘’Niye istifa‘’

O halde, bu şöyle yorumlanabilir; “Sportif direktör Aykut Kocaman, teknik direktör Aykut Kocaman’ın görevine son vermiştir.” Ancak, Aziz Yıldırım kabul etmemiştir. Bu kadar basit işte. Şaka bir yana. Şimdi dönelim konumuza...

SORU: Aykut Kocaman’ın istifa kararı doğru muydu?

CEVAP: Hayır yanlıştı.

SORU: Ya dönerse?

CEVAP: O da yanlış.

Kendisi veya Fenerbahçe resmi sitesi bir açıklama yapmadan döndü diyemiyorum. Fakat, benim çözemediğim bir şey var: Fenerbahçe’de yerli-yabancı hiçbir teknik direktöre bugüne kadar böylesine sağlam bir destek çıkılmadı. Başkan Aziz Yıldırım her konuşmasında “Aykut hocaya güvenimiz tamdır. Hocamızın yanındayız. Sonuna kadar Aykut’la“ demiyor muydu. Bakın; Kocaman’ın maç sonrası konuşmasının can alıcı kısmına: “Ben yaklaşık 2,5 yıldır çok şerefli bir görev olan Fenerbahçe Teknik Direktörlüğü’nü yaptım. Bu görevi devam ettirecek gücü hissedemiyorum kendimde. Bu maçla beraber Fenerbahçe’deki görevime son veriyorum. Taraftar haklı, söylenecek bir şey yok.”
Yani “istifa“ diye bağıran seyirciye “hak” veriyor. Evet, Aykut hocam 3 Temmuz’dan bu yana herkes çektiğin sıkıntıları biliyor. Ancak, senden daha çok çeken biri var; sana o görevi veren Aziz Yıldırım... Metris’te dile kolay tam bir yıl Fenerbahçe için yattı. Ama, sen O’na danışmadan ekranlarda milyonların önünde “istifa ediyorum” dedin. Tabii eleştirileceksin. Kararında aceleci davrandın. Şunu sakın unutma Aykut hoca. Fenerbahçe, Sivasspor ile hayati bir kupa maçı oynuyor. Seyircinin büyük çoğunluğu Galatasaray’la oynanan basketbol maçını izlemek için salonda. Başkan da orada. Demek seyirci sahada oynanan futboldan pek memnun değil. İşte Fenerbahçe için en büyük tehlike bana göre budur..

Sakın 12. adamı darıltmayın

Fenerbahçe taraftarı bugüne kadar o krizli günler de dahil ne başkanını, ne yönetimini, ne de teknik kadroyu ve de çoğunlukla kötü oynayan futbolcularını yalnız bırakmıştır. Aziz Başkanın, “istifa“ diye bağıranlara tıpkı Aykut Kocaman gibi hoşgörü ile bakması lazımdır. Başkanın “Aykut Kocaman istifa diyenler de bilsinler ki, Aykut Kocaman hepsinden daha Fenerbahçeli“ diye konuşması ve protestocuların çoğunluk olmadığını, hatta tanıdığını söylemesi bana göre biraz ağır bir ifadedir. Küfür yok, hakaret yok. Milyonlar televizyonda gördü, Karabük bozgunu sonunda bir grubun yaptığı tezahüratı öbürü protesto edince neler oldu. Ve de, iş büyüdü stadın dışına kadar kaydı. Bir kısım taraftarın maç oynanırken sırtını sahaya dönmesi ne kadar yanlışsa “sözünden dönen” pankartı da o kadar üzücüdür...

Ancak, Aykut’un istifa kararından sonra futbolcuların birbirleri ile aniden kenetlenmeleri.. Hocalarının etrafına adeta etten bir duvar çekerek “hata bizde. Görevi bırakma.. Bizi terk etme.. Sen yoksan biz de olmayız“ demeleri hakikaten takdir edilecek bir olay. Bu yüzden taraftarların da, futbolcuların bu davranışlarını örnek alıp ligin ikinci yarısında yine 12. adam görevini yerine getirmeleri şarttır. Evet, Fenerbahçe üç-beş maçın dışında taraftarlarına “oh be bugün takım şahaneydi“ dedirtecek bir futbol sergilememiştir. Evet, Alex, Emre hatta Santos‘un gidişlerinde yanlışlıklar yapılmıştır. Ama bunlar artık geride kalmıştır. Artık Alex yok. Emre yok. Santos yok. Ama unutmayın Fenerbahçe var. Gün kenetlenme günüdür..

Sadri Şener şaşırtıyor..

Trabzonspor Başkanı, Fenerbahçe ile kavgalı.. Galatasaray’a küskün. Meireles, derbide Halis Özkahya’ya bir hareket yapmış, MHK cezayı kesmiş, olay Tahkim’e gitmiş. Meireles’in futbolunu eleştirebilirsin. Hakeme karşı tutumunu beğenmeyebilirsin.
AMA; Şener’in ”Meireles’in saç stiline ve dövmelerine bakınca hakeme o hareketleri yapması doğal“ şeklinde fikir yürütmesi hiç de hoş değil..

Herkes Burak’a kızıyor. Adamın sözleşmesine 5 milyon Euro’ya gider maddesini koyan yönetim. Galatasaray, 5 milyon Euro’yu verdi. Siz de o para ile transferleri yaptınız. Şimdi hem Galatasaray’a hem de Burak’a kızıyorsunuz. Selçuk bedavaya Galatasaray’a uçtu. “Selçuk gibi büyük bir klası nasıl kaçırdınız” diye adama sormazlar mı? Galatasaray maçında Burak’a yapılanlar.. Daha beş-altı ay önce Burak golleri tesbih tanesi gibi rakip kalelere dizince yere göğe sığdıramayan taraftarların önce taş mı para mı belli değil bir cismi Burak’a atmaları.. Sonra su bardağı.. Arkasından acı ile yerde kıvranırken sanırım maytap yollaması hoş mu? Yardıma koşan Giray‘ın serçe parmağı yanmış. Çocuk acıdan gece uyuyamamış. Bırakın artık bu sözleri, Trabzonspor’u nasıl hedefe götürürüz hesaplarını yapın. Bir gün Hasan Yener. Bir gün Nevzat Şakar. Arkasından Başkan. Konu hep aynı. Fenerbahçe, Galatasaray, Futbol Federasyonu, MHK, Tahkim Kurulu. Ben bu konuda aynı şeyleri yazmaktan bıktım. Bir gün de gündemi değiştirecek bir transfer bombası patlatın da Bordo-Mavili renklere gönül verenler sevinsin. Şenol Güneş de rahat etsin..

26 Aralık 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Olmadı, olmuyor Aykut Hoca!‘’

Ama benimle birlikte tüm Fenerliler de gördü. Alex’siz Fenerbahçe, üç hafta esti. Arkasından “Alex yok ama, Fener var“ dendi. Hatta O’nun tahtına Cristian Baroni oturtuldu. Ve de “Fener Alex’siz de kazanıyormuş” yorumları yapıldı. Ama sonra ne oldu. Galatasaray maçında Baroni’yi gördünüz. Futbolundan çok saçları konuşuluyor. Bu tahtı ona layık gören arkadaşlara soruyorum; Alex kim, Baroni kim?

Emre’nin de hakkını yemeyelim. Aykut hoca, hem ofansif ve hem de defansif özelliği olan Emre’yi de pekala oynatabilir, gitmesine engel olurdu diye düşünüyorum. Hem O’nu kadrosuna alan kulübe bakın. UEFA şampiyonu Atletico Madrid... Demek ki işe yarıyor. İspanya’da adama bedava para vermezler.

Bunları Fenerbahçe, Galatasaray’a yenildi diye yazmıyorum. Göztepe maçı sonrası Aykut Kocaman’ın Alex hakkında sorulan bir soruya verdiği cevaba şaşırdığım için kağıda döktüm. İşte gazetelerde okuduklarım. Bakın Alex hakkında neler söylemiş: “Bütün takım tamamen onun etrafında dönen bir haldeydi. Böyle bir ayrılıktan sonra bu oyuncunun yerini bir anda doldurmak, dönüşüm çok kolay değil.”
Galatasaray yenilgisi sonrası ise, ”transfer düşünüyor musunuz?” sorusuna verdiği cevaba bakalım: “İzlediğimiz pek çok oyuncu var. Nereye nasıl takviye yapacağız ya da takviyeye yapıp yapmamak doğru mu yanlış bunları değerlendirip Karabük maçından sonra karar vereceğiz.”

O zaman “niye yolladınız Alex’i ve Emre’yi” diye adama sormazlar mı? Alex’in, ligin ilk yarısını tamamlamasına bile tahammül edilmedi. Aykut hoca hâlâ takviye yapılıp yapılmamasında kararsız. “Büyük maçları büyük futbolcular kazandırır.“ Aykut hoca sen de bir zamanlar attığın o süper gollerle adını Fener tarihine yazdırmıştın. Bunu unutma.

Fener’de ne değişti söyler misiniz

Herkes gibi Başkan da Alex’i tutuyordu, Emre’yi oğlu gibi seviyordu. Keşke gidişlerine engel olsaydı. İkisi de gözyaşları arasında gitti. Allahaşkına Fener’de ne değişti bana söyler misiniz.

Soruyorum: “Şu anda Türkiye liglerinde Alex ve Emre Belözoğlu ayarında kaç futbolcu var?” Galatasaray karşısındaki Fener’e bakın. Meireles, Cristian Baroni. Al birini vur öbürüne. Kuyt bal vermeyen arı. Krasiç, her ikili mücadelede yerde. Takımın en formda adamı ve de attığı gollerle klasını ispat eden Sezer ile Stoch iş işten geçtikten sonra kurtarıcı olarak sahaya sürülüyor. Oysa o Sezer’in ilk on birde sahaya çıkmamasına herkes hayret ediyor. Sow’un durumu acınacak halde. Tek başına çırpınıyor. Doğru dürüst pas alamıyor. Kafayla topu indirdiği yerde bir Allahın kulu yok. Eli ile kolu ile işaretler yapıyor, orta istiyor, pas istiyor nafile. 10 milyon euro’ya transfer edilen Meireles‘e hakem çıkarana kadar Aykut hoca nasıl tahammül etti anlayamadım. Kırmızı kartı gördükten sonra yaptıkları hiç de affedilir cinsten değil. Bütün bu olumsuzluklara karşın “Fener iyi oynadı” diyenlere hayret ediyorum. Başkan Aziz Yıldırım “Aykut Kocaman’a inanıyorum, güveniyorum“ demiş. Başka ne söyleyecekti. ”İnanmıyorum” mu diyecekti.

Atkinson teşhisi bir maçta koydu

Haliç Üniversitesi’nde “futbolda istikrarın sağlanması ve ülke ekolünün etkisi” adı altında bir panel düzenlendi. Panelde Galatasaray’ın eski şöhreti Götz, Fenerliler’in, Galatasaray’a bir maçta 3 gol attığı için unutamadıkları Atkinson ve de Fernandes de hazır bulundu. 2-1’lik maçı izleyen Atkinson’un sözleri oldukça ilginçti: “Aykut hoca kendine ait bir stil geliştirmiş. Defansı hiç ileri çıkmıyor ve ilerde oynayan oyunculara hiç yardımcı olmuyor. Fenerbahçe’nin kalbini koyarak oynadığını düşünmüyorum. Dünyanın önemli futbolcularından kurulu bir takımın daha iyi oynaması gerekiyor.”

Bu sözleri yabana atma Aykut hoca. Çünkü bu şekilde konuşan sıradan bir adam değil..

19 Aralık 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Stoch derbide mutlaka oynamalı‘’

Üstelik, Stoch oyundan alındığı zaman yaptığı hareket hiç hoş değildi. Yerine giren Kuyt’ın elini sıkmaması ve de eldivenleri fırlatıp çekip gitmesi de büyük ayıp. Ama, Aykut hocanın tek yanlışı, Stoch’u kadro dışı bırakması. Aykut hocaya Stoch ile ilgili soru soruyorlar, bakın nasıl cevap veriyor:

”Kafamızda tek şey var Fenerbahçe ailesinin menfaatleri ve çıkarları.” Ama, taraftarın ve de Fener’e gönül verenlerin de kafasına takılan bir soru var. O da şu; “Aykut Kocaman Fener’i mi cezalandırdı, yoksa Stoch’u mu?

Belediye maçında, 45 bin seyirci hop oturdu hop kalktı. Milyonlar televizyon başında tırnaklarını yedi. Onu da bir kenara bırakalım acaba, Aykut hoca, maçtan bir gün sonra gazetelerde Aziz Yıldırım’ın locasında çekilmiş fotoğraflara hiç baktı mı? O karelerde başkanın nasıl stres yaşadığını algılayabildi mi?..

Az daha 2 puan uçuyordu. Bu nedenle rakiplerin en çok çekindiği, her mesafeden ve her pozisyondan şut çeken, kalecilerin korkulu rüyası Stoch’un Galatasaray’a karşı oynaması şart. Fenerbahçe’ye gönül verenler “şampiyonluk mücadelesi sürerken, Emre ve Alex olayından sonra inşallah bir de Stoch problemi yaşamayız” diye dua ediyorlar. 20 bin Euro ceza verilmiş.. Az.. Ver 40 bin euro ama, kadro dışı bırakma. Liglerin ısındığı, büyük bir kapışmanın yaşandığı bu ortamda futbolcu ile böylesine bir kaos ortamının yaratılması dev maç öncesinde Fenerbahçe’ye zarar verir.

Sow’a dikkat edin

Demiştim ki, Sow ileride yalnız adam. 90 dakika dur durak bilmiyor. Bir geride, bir ileride. Yardımcısı yok. Gördünüz bu yalnızlık o sakin adamı da artık çileden çıkardı. Son Belediye maçında sahada hiç de alışık olmadığımız bir Sow izledik. Gol atmaktan başka bir şey düşünmeyen Sow, her harekette hakemle didişti. Rakipleri ile ağız dalaşına girdi. İkinci sarı karttan az daha kırmızıyı da görecekti. Aykut hocanın bunun nedenlerini araştırması lazım. Belediye’ye de aynı sistem. Beşiktaş’a, Galatasaray’da aynı sistem. Tek golcü ile bu işin yürümeyeceği açık açık ortada iken niye ısrar edilir anlamak güç. Şapkamızı önümüze koyup bir düşünelim; Sow sakatlansa alternatifi yok. Lig, Ziraat Türkiye Kupası ve Avrupa’da hedefleri olan Fenerbahçe’ye ikinci bir golcü alınması için herkesin dilinde tüy bitti. Mönchengladbach maçında yedeklerin halini herkes gördü. Ben şahsen hiçbirini tutmadım. Benim gibi düşünenler çoğunlukta.

Bobo-Nobre-Necati ikinci baharı yaşıyor..

Bobo, Beşiktaş’dan gitti Kayseri’de fırtına gibi. Şu ana kadar 8 gol attı. Nobre, Fener’den sonra Beşiktaş’ta forma giydi. Mersin’in değişmezi. O da 8 golü rakip filelere gönderdi. Necati, Galatasaray’dan ayrıldı Eskişehirspor’un gol makinası 8 golle krallıkta iddialı. Ya Holosko’ya ne demeli. Sezon başında hatırladığım kadarı ile hazırlık kampında bile yoktu. FEDA’ya razı oldu. Oynama şansı doğdu. Şu anda Samet Aybaba’nın en güvendiği isimlerden biri. Onun da 7 golü var. Yani, dördü de futbolda ikinci baharlarını yaşıyorlar. Nobre ile Bobo‘nun Beşiktaş ve Fenerbahçe’deki performanslarını hatırlayın. Şu anda Beşiktaş ve Fenerbahçe’deki golcülerle kıyaslayın. Artılarının daha fazla olduğu görülecektir. Keza Necati, Eskişehir’de Galatasaray’a oranla daha zor şartlarda 8 gol atıyor. Sarı-Kırmızılı formayla bu yıl sahaya çıksaydı inanın pozisyon fazlası ile daha fazlasını atardı. Az kalsın unutuyordum. Eskişehirspor defansının belkemiği Servet de 2 golle adını sıralamaya koydurdu. Holosko ve Servet dışında Bobo, Necati ve Nobre’nin devre arası transfer borsasında adı geçmeye başladı. Boşuna dememişler ”ne varsa eskilerde var” diye.

12 Aralık 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yalnız adam Moussa Sow‘’

MOUSSA SOW; İleride tek başına. Sağa koşuyor, sola koşuyor, rakibin her tehlikeli atağında özellikle kornerlerde defansta arkadaşlarının boşluğunu kapatıyor.. Varını yoğunu ortaya koyuyor.. Ve de yorgunluktan canı çıkıyor. Atağa kalktığında yardım edeni yok. Üstelik inanılmaz gollerde imzası var. O gol kaçırınca kızmıyorum kızamıyorum..

CRİSTİAN BARONİ; Güya Alex’in yerini dolduracaktı. Herkes kendisine o gözle bakıyordu. Ama nerde? Kayserispor önünde en az dört gol fırsatını leblebi gibi harcadı. Baroni saçlarına gösterdiği özeni biraz da topa gösterse Fenerbahçe, Galatasaray’la aynı puanda olacaktı.

SEZER; Son üç haftanın en formda adamı. Attı attırdı. Yerinde pasları ile herkesin beğenisini kazandı. Hayret ediyorum. Aykut hoca niçin ilk on birde yer vermez? Anlaşılır gibi değil. Bu tip oyuncular tam form tuttuğu sırada yedek kulübesinde bekletilirse oyuna girdikten sonra nasıl yararlı olur bunu da en iyi Aykut hoca bilir.

KRASİÇ; 7 milyon Euro’ya transfer edildi. Yıllık garanti ücreti 2.300.000 Euro. Maç başına 12.500 Euro. Fenerbahçe Dergisi’ne verdiği roportajda ”Kim olduğumu göstereceğim” demiş. Sakatlığının geçtiğini, hocasından şans beklediğini söylemiş, iyi mi! İlk yarı bitiyor. Krasiç hâlâ forma bekliyor. Ben de tüm Fenerbahçe taraftarları ile birlikte O’nun sahaya çıkacağı günü hasretle bekliyorum..

BİENVENU; Aykut Kocaman, Kayseri maçında bitime iki dakika kala kurtarıcı olarak Semih’i sahaya sürüyor. Semih’in futbol kariyerine lafım olmaz. Ancak sıkışınca ikinci bir santrfor olarak ben olsam tercihimi Bienvenu lehine kullanırdım. Sahi Monaco’nun peşinde olduğu Bienvenu nerede? Ara ki bulasın. Onu forma sokmak, sahaya sürmek herhalde teknik heyetin işi.

STOCH;
Eski formundan uzak. İyi güzel de kardeşim -gene aynı konuya döneceğiz- inanılmaz gollerde imzası olan Stoch neden durgun? Küçük dev adamın Gençlerbirliği’ne attığı gol, şu anda A.Madrid’li Falcao ve Santos forması giyen Neymar’la “Puskas yılın golü“ ödülünde finalde. Fener’de herhalde “bu adama ne oldu ?” diye soran yok. O zaman biz soralım; ”Aykut hocam Stoch neden formsuz?”

SONUÇ; Fenerbahçe iki kez Galatasaray’la puan puana olma, hatta averajla lider olma fırsatını yakaladı. Ancak yararlanmasını bilemedi. Hatırlatması bizden. Bu fırsatlar her zaman ele geçmez. Başta Aykut hoca olmak üzere teknik heyetin bırakın zirveyi, Antalyaspor nerede, hiç şans verilmeyen Beşiktaş nasıl Fener’in önüne geçti bunu düşünmelerinin zamanı geldi geçiyor. Bu arada unutuyordum, Kayserispor karşısında Fenerbahçe’nin en iyisi kim diye sorarsanız herkes hiç kuşkusuz Volkan diyecektir. Gerisi hikaye.

Arda ve Emre gitmese ayıp olurdu


Arda ve Emre, Madrid’de Fenerbahçe Basketbol Takımı’nı ziyaret edince kıyamet koptu. Hele hele, Arda, Fenerbahçe Televizyonu’nda, “dualarımız ve kalbimiz sizinle. Gönülden başarılar diliyoruz“ deyince tepkiler daha da arttı. Twitter’lerde yorumlar gırla. Veryansın edenler çoğunlukta... Efendim “nasıl gidermiş..

Galatasaray’ın kapıları artık Arda’ya kapanmış.. Galatasaray kaptanının Fener’lilerin yanında ne işi varmış“ gibisinden bir alay saçmalık. Haa, takdir edenler yok mu. Elbette var ama azınlıkta kaldılar.

Bu arada Arda’nın, Fenerbahçe’ye gelebileceği yorumunda bulunanlar bile çıktı. Twitt’leri atanlara, transfer dedikoduları çıkaranlara bir çift lafım var; “Bu Arda’ya, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım 15 milyon Euro teklif etmedi mi, etti. Hatırlayın yer yerinden oynadı. O’nun cevabı teşekkür oldu. Ve “Ben Galatasaray’lıyım “dedi. Bu, ne çabuk unutuldu? İsteseydi zor tutarlardı. Bal gibi yuvadan uçardı. Ayrıca Arda, Atletico Madrid’e giderken, Galatasaray’ın kasasına milyon Euro’lar girdi.

Bir de şunu unutmayın. Galatasaray’da iken başarılara imza atan Arda artık Fener’den kopan Emre ile birlikte Atletico Madrid formasını giyiyor. İkisi de sadece İspanya’da Türkiye’nin temsilcisi. Boş laflarla vakit geçirmeyin. Onlarla gurur duyun. Bir Türk takımı Madrid’de önemli bir maça çıkacak.. Eğer Arda-Emre ikilisi kampa gidip onlara şans dilemeselerdi o zaman ayıp olurdu. Zaten Arda da “her takımın kampına giderim“ deyip bu konuya noktayı koydu..

Beşiktaş’ın Quaresma’yı elden çıkarması şart


Evet, yanlış okumadınız. Beşiktaş artık kangren haline gelen Quaresma olayını bir an önce sonuca bağlamalı. Baksanıza Uluslararası Futbolcular Birliği, İnter’li Sneijder ve Atletico Bilbao’lu Lorente’nin sözleşmelerini yenilemeye yanaşmadıkları için oynatılmamalarına tepki göstermiş. Bu durumu da yazılanlara göre UEFA ve FİFA’ya bildirmiş. Beşiktaş da Quaresma’ya, “ücretinde indirim yap, çık oyna” demişti. O da kabul etmemişti. Oturduğu yerde sadece antrenmana çıkarak parasını alıyor. Ama konu artık iyice dillendi. Kartal’ın bu işten bir yara almaması için ligin devre arasında ne yapıp edip işi çözmesi lazım. Yani oynatmayacaksa ki -şimdilik böyle bir ihtimal yok- Portekiz’liyi elden çıkarması şart. Marsilya ilgileniyormuş. İnşallah gerçekleşir, Beşiktaş da büyük bir dertten kurtulur.

Düşündüğünü yaparsa..


Beşiktaş’ın genç Başkanı Fikret Orman ,Beşiktaş Televizyonu’nda yaptığı konuşmada devrim niteliğinde bir karar aldıklarını açıklayıp, “Oyuncu almak başkanın işi değil. Yöneticiler transfer yapamayacak“ dedi ve de ehil insanlardan kurulu bir sistem geliştireceklerini söyledi. Anladığım kadarı ile Orman ve arkadaşları Kartal’ın eski şöhretlerini toplayacak. Ve de onların raporlarına göre hareket edecek... Eğer, Fikret Orman bunu gerçekleştirirse inanın büyük bir iş başarır. Çünkü, futbolcunun dilinden yine futbolcu anlar.

06 Aralık 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Niye susuyorsun Sayın Aydınus?‘’

Bu konuda yazmayacaktım. Ancak Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören’in kendisi ile yapılan roportajda “Aydınus kartını doğru çıkardı ama yanlış kişiye çıkardı“ demesi, beni şaşırttı. Ağzım açık kaldı.
Düşünün, Veysel ”lan” lafını kendisinin sarfettiğini ekranda ve yazılı basında dünya aleme ilan ediyor.. Caner “Ben ağzımı açmadım” diye yemin ediyor.. Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören kartın adresinin doğru olmadığını söylüyor.. Ama, o kırmızıyı gösteren Fırat Aydınus’dan “TIK” yok. Yazılanları, çizilenleri okuduktan, ekrandaki görüntüleri izledikten sonra “evet yanlış duymuşum. Hata yapmışım. O gürültüde sesleri karıştırmışım” dese sanki dünya yıkılır. Gelelim yine Demirören’in söyledıklerine: “Böyle kişiler kolay yetışmiyor. Korumak lazım. Bırakması gibi bir durum yok.”
İyi güzel de sayın Demirören bu ülkede Caner‘ler kolay mı yetişiyor?..
Sonuç: Caner resmen harcanmıştır.

Gelelim PFDK’ya ve Tahkim Kurulu’na

PFDK, Caner’e iki maç ceza veriyor. Ardından da Tahkim itirazı reddediyor, kararı onaylıyor. Demek ki, PFDK cezayı uygun görürken Veysel’in konuşmasını hiç dikkate almamış. Amma, benim merakım şu; Tahkim Kurulu niçin Veysel’i ifadeye çağırmadı veya yazılı savunmasını istemedi. İşte bunu bir türlü çözemiyorum. Onu da bir kenara bırakalım. Televizyonlarda milyonlar Veysel’in konuşmasını dinlerken Tahkim Kurulu’nun saygın üyelerinin hiçbiri duymadı mı? Veya aralarında maça gelenler olmuştur olayları görmedi mi?..

Sezer, Alex’in yerini doldurabilir mi?

Gençlerbirliği maçında bambaşka bir Fenerbahçe ve de Aykut hoca izledim. Saha kenarında, futbolculara direktifler yağdırıyor.. Haksız kararlara tepki koyuyor.. Yerinde müdahaleler yapıyor.. Atılan gollere daha coşkulu karşılık veriyor. Fener’de Alex gidince, Cristian’ın bu görevi yapacağı sanılıyordu. Ancak, bunun gerçekleşmesinin zor olduğu görüldü. Ben, bu görevi birkaç maç sonra Sezer’in yapacağına inanıyorum. Çok soğukkanlı, iyi paslar atıyor. Ofansif yönü de mükemmel. “Fenerbahçe‘de, Gençlerbirliği karşısında Marsilya maçının yorgunluğu vardı” diyenlere katılmıyorum. İlk yarıda iyi değildi ama ikinci 45 dakikada fırtına gibiydi. Yorgun takım böyle mi oynar? Atılan 4 golün her biri diğerinden güzeldi. Fenerbahçe gözle görülür şekilde hergün iyiye doğru gidiyor. Fotoğraflara bakın Başkan Aziz Yıldırım bile o kadar keyif almış olacak ki, Sezer’in golünden sonra bir puro yaktı, golü ayakta alkışladı.

Şenol hoca ne yapsın?

Şenol Güneş çok talihsiz.. Teknik direktörlük kariyerinde Dünya Üçüncülüğü ve de Konfederasyon kupasında bir üçüncülüğü daha var. Bütün kozları elinden uçtu. Geçen yılın 33 gollü kralı Burak, 5 milyon Euro’ya Galatasaray’a gitti. Attığı gol sayısı 7. Avrupa Kupaları’nda da 5 golde imzası var. Engin’in 11 maçlık cezası yeni bitti. O da Terim’in değişmezlerinden. Takımın beyni Selçuk, Fatih Terim’in en büyük kozu. O’nun da 2 golü var. İki yıl önce Toulouse’a giden Umut, rakip filelere 9 gol yolladı. Toplayın 18 gol...
Trabzonspor’un 13 maçta attığı gol sayısı ise ayni 13. Bu futbolcuların başka kulüplere transfer olmasını kim önleyecekti. Elbette yöneticiler. Burak ve Selçuk’u ikna edemediler. Yerlerine onların klasında adam almadılar. Şampiyonluk kupası için CAS, UEFA, FİFA, Platini herkesle görüşmeler yapıldı. Nasıl olsa olumlu veya olumsuz bir karar çıkacak. Bırakın.. Bekleyin.. Her dakika şike.. Kupa.. Hep aynı şeyler tekrarlanıyor.. Artık biraz da Şenol hocaya yardımcı olun. O’nun istediklerini alın. Çünkü Şenol hoca iddialı adamdir.. Hırslı adamdır.. Adam gibi adamdır. TV’de, Eskişehirspor yenilgisinden sonra hocanın suratını görünce ben bile üzüldüm.

Hani Samet’in işi zordu

Göreve getirildiği gün “İşi zor. Bu Beşiktaş’tan bir şey olmaz“ diyenler şimdi sus pus. Samet hoca tüm eleştirilere kulağını kapadı özellikle Quaresma konusunda hiç taviz vermedi. “Ben, yepyeni bir Beşiktaş yaratacağım. Genç bir kadro ile başarıyı yakalayacağım“ dedi. Bu sözlerine dudak bükenleri mat etti. Maçlarda “bol gol” hasreti çekenler, Beşiktaş’ı izlerken keyif alıyorlar. Takımın maestrosu Fernandes harikalar yaratıyor. Almedia kendine geldi. Holosko’ya sanki sihirli bir değnek değdi. Artık rakip kalecilerin korkulu rüyası. Oğuzhan, Olcay, Necip yıldız olma yolunda. Samet hocanın, ”3 yabancıdan fazlasına ne gerek var. Kaliteli, belli kriterleri olan futbolcular anında alınmalı“ sözlerine aynen katıyorum. Doğru yoldasın.. Devam Samet Aybaba..

28 Kasım 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Caner'e ceza verilirse yanlış olur‘’

Ben de ‘bunu da mı vermeyeceksin lan’ diye bağırdım. Caner bir şey söylemedi“ dedi.. Ve de olayın şekli birden değişti. Caner PFDK’ya verilir veya verilmez. Ancak verilse bile PFDK’nın, Veysel’in açıklamasını dikkate alacağını sanıyorum. Ama ortada gerçek olan bir şey varsa bundan Fenerbahçe zarar görmüştür. Sarı-Lacivertliler maçın büyük bölümünü 10 kişi tamamlamıştır.. Ve belki de galip geleceği, 3 puan alacağı bir karşılaşmadan tek puanla ayrılmak zorunda kalmıştır. Şampiyonluğun en iddialı ekiplerinden biri olan Fenerbahçe bu yüzden ağır bir yara almıştır. Hakem de hata yapabilir. Kabul. Fakat Veysel’in açıklamalarından sonra ne yalan söyleyeyim Fırat Aydınus bir-iki kelime eder diye düşündüm. Yanılmışım...

Aykut’a kimse kızmasın

Siz, hiç bugüne kadar Aykut Kocaman’ın yardımcı hakemler veya orta hakemlerle tartıştığını gördünüz mü? Ben görmedim. Kendisini hep ‘gol atıldığı zaman hiç gülmüyor, asık suratla maç izliyor’ diye yıllarca eleştirdik. Bir Alex, Emre olayı yaşadı. Fenerbahçe’nin sıkıntılı günlerinde Volkan’la birlikte krizin atlatılmasında başrolü oynadı. Aydınus’un, Caner kararı öylesine canını yakmış olacak ki, bugüne kadar hiç alışmadığımız bir harekette bulundu. Sahanın içine daldı. Hakem Fırat Aydınus’la konuştu. Caner’in çıkarılışına itiraz ettı. Haksızlığa protestosunu anlayışla karşılıyorum. İtirazında haklıydı ancak sahaya girmesi yanlıştı.

6 hakem artık şart oldu

Çıkan olaylar artık maçlarda ‘6 hakemli’ uygulamanın şart olduğunu gösterdi. Merkez Hakem Kurulu Başkanı Zekeriya Alp, şu anda Avrupa Kupaları’nda ve İtalya’da maçlarda 6 hakemin görev yaptığını, UEFA’nın da bizden bunu istediğini söyledi.
Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören’in de UEFA ile aynı düşüncede olduğunu ifade etti. Çalışmalara başladıklarını da ekledi. Bu uygulama inşallah gerçekleşir. İşte o zaman göreceksiniz hatalar asgariye inecektir. Bu uygulama ligin ikinci yarısında başlarsa devamlı hakem eleştirisi yapanlar memnun olur mu? İşte onu bilmiyorum.

Kerim için bir Fener kaldı

Kerim Frei, Danimarka’ya karşı 24 dakika oynadı. Bir gol pası attı. Topu ayağına aldığı andaki hareketleri ile dikkat çekti. Yani iyi oynadı. Keşke 90 dakika sahada kalsaydı. İyi oynadı ya.. Transfer haberleri ardı ardına patlamaya başladı. “Kerim Galatasaray’la anlaştı. Devre arasında kiralık geliyor.” Arkasından bir bomba daha “Kerim Beşiktaş’ta oynamak istiyor.” Sıra geldi Fener’e. Eğer “Kerim’i Fenerbahçe istiyor “diye yazılırsa hiç şaşırmayacağım. Uzatmayalım.. 18 yaşındaki Kerim şu anda Cardiff City’de kiralık oynuyor. Ben de hangi kulübe gelirse gelsin onu Türkiye’de görmek isteyenlerden biriyim. onu kime benzettim biliyor musunuz? Rıdvan Dilmen’e. Gelirse görürsünüz.

Bienvenu’yü bırakmayın

Bienvenu’yü Monaco istiyormuş.. Katar’dan da teklifler varmış.. Monaco 2 milyon Euro’yu gözden çıkarmış.. Fener’de şans bulamayan Bienvenu’nün gönlü Fener’den yana. Ama, o da oynamak istediği için tekliflere sıcak bakıyormuş. Aykut Kocaman’ın yerinde olsam, Bienvenu’yü bırakmam. Sow sakatlansa Fener’de santrfor kim oynayacak? Bu arada ‘ligin ikinci yarısında Aykut hoca çift santrfora dönecek’ deniyor. Böyle bir şey olursa Sow ile Bienvenu ikilisinin pekala yan yana oynayacağını düşünüyorum. En azından denenmesi görüşündeyim.
2 milyon Euro karşılığında gitmesine izin verilirse yazık olur. Ayrıca Fenerbahçe bu paraya Bienvenu ayarında bir futbolcu alabilir mi? Bu imkansız bir şey. Hatırlayın geçen yıl Bienvenu 30 maç oynamış, bunların 13’ünde ilk onbirde yer almıştı. 7 golü ve 2 asisti var. Bienvenu’ye yakın ilgi gösterilirse ve de şans verilirse Fener’de her zaman oynar inancındayım.

21 Kasım 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Jose Mourinho ve Aykut Kocaman‘’

Real Madrid’in Portekiz’li teknik direktörü Jose Mourinho‘nun iki hafta önce gazetelerde çıkan demecinden sizlere bir alıntı sunuyorum: “Bir koçun yükümlülüğü, 11 oyuncu seçmek, taktik yapmak ya da oyuncu değiştirmenin çok da ötesinde..”
YANİ: Teknik direktör sadece takım yapmaz. Futbolcunun her şeyi ile ilgilenir. Takımdaki bireyleri kaynaştırır. Bir aile ortamının yaratılmasında başrolü oynar. Onların dertlerine deva olur. Kısacası o geniş topluluğun babasıdır teknik direktör.
İşte Aykut Kocaman şu anda bu rolü üstlenmiş. İki haftadır da başarı ile götürüyor. Ve herkes Fenerbahçe’deki bu değişimin farkında. Örneğin, uzun bir sakatlık devresi geçirdikten sonra forma şansı verdiği Sezer, Orduspor’a golü attıktan sonra, tüm takımın O’na yaptığı sevgi gösterisi. Sow’un, Sezer’i yakalayarak içten bir şekilde alnından öpmesi. Bütün arkadaşlarının Sezer soyunma odasına girdiği anda ayağa kalkarak O’nu alkışlamaları. Bekir ve Salih’in moral veren Tweet’leri. Hele hele büyük kaptan Alex’in, maç bittikten hemen sonra “Ben Sezer’i çok seviyorum. Çok iyi oyuncu ve çok iyi insan. Tebrikler Fenerbahçe, tebrikler Sezerhinho“ diye attığı mesaj ve Sezer’in, eski kaptanına “Çok teşekkür ederim büyük kaptan. O gol vuruşunu senden öğrendim. Felipe’yi çok öpüyorum (Felipe Alex’in oğlu) diye karşılık vermesi..
Bunlar Fenerbahçe’de birlik ve beraberliğin en büyük kanıtı. İçimden ‘keşke Alex de bu birbirleri ile kaynaşmış ekiple beraber olsaydı’ dedim. Bu, artık imkansız olduğu için O’na sadece bütün kalbimle anavatanında yeni takımında başarılar diliyorum..

Taraftara da büyük iş düşüyor

Sarı-lacivertli renklere gönül verenler takımdaki bu kaynaşmanın tribünlerde de gerçekleşmesini istiyor. Çoğunluğun arzusu şu: En ufak bir başarısızlıkta “Alex” diye tezahürat yapılmasın. Aykut hoca, beraberliğe bile tahammül edemeyenler tarafından istifaya davet edilmesin. Ve hayatını bu kulübe adayan Başkan Aziz Yıldırım’a göndermede bulunulmasın..
Haklı değiller mi?
Bana göre yüzde yüz haklılar. Fener yenecek de yenilecek de. Bu unutulmamalı. Gökhan Gönül ne demiş: ”Futbol bir sinema, bir tiyatro, binlerce insanı bir araya getiren eğlence. Lütfen bunu unutmayalım ve zevk alalım..”

Bakan Kılıç’a kulak verin


Türk futbolunda yıllardır kanayan bir yaraya Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç parmak bastı ve dedi ki: “Deplasman yasağı ayıbından biran önce kurtulmamız lazım.”
Hay ağzına sağlık sayın Bakan. Dünyada bütün takımların taraftarları yan yana maç takip ediyor, birlikte şarkılar söylüyor, güzel hareketleri alkışlıyor. Yıllar önce bizde de öyleydi. Ama, şimdi, dört büyüklerin aralarında oynadıkları maçları rakip sahada izlemek imkansız. Yani Arena’daki Galatasaray-Fenerbahçe rekabetini sadece Sarı Kırmızılılar, Şükrü Saraçoğlu’dakini de Fenerliler izliyor. Bu, Trabzonspor ve Beşiktaş maçlarında da aynı. Yani resmen deplasman yasağı. Fakat, sadece dört büyüklerin arasında geçerli.
Sayın Bakan; Futbolumuzda ikinci bir skandal da bana göre “seyircisiz maç cezası”. Olayları çıkaranlar parmakla sayılacak kadar az. Cezayı çekenler ise, hiçbir günahı olmayan on binler. Ve onların yüzünden haftalarca maç seyredemiyorlar. Artık, tribünlerin hemen hemen hepsinde güvenlik kameraları var. Suçlular belirlensin, gerekirse hayat boyu maçlara alınmasın.
Sayın Bakan: Spora siyasetin karışmasını istemeyenlerden biriyim. Ancak, siz de gördünüz ki, bu yaraya bir neşter vurulması şart. O halde yapılacak tek şey var. O da sizin başkanlığınızda başta Futbol Federasyonu, tüm kulüplerin de katılacağı bir toplantı. Bu toplantıda caydırıcı kararlar alınırsa ben, olayların kısa zamanda biteceği kanısındayım..

14 Kasım 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Selçuk Şahin'e haksızlık yapılıyor‘’

Yanlış pas attığında protesto edenler, twitter’larda insaf ölçülerinin dışına çıkarak acımasızca eleştirenler, alaycı ifadeler kullananlar O’na haksızlık ediyorlar. Beğenirsiniz yahut beğenmezsiniz Selçuk, Fenerbahçe gibi büyük bir kulüpte tam 10 yıldır oynuyor. Milli takımın değişmezlerinden. Takımın kaptanlarından biri. Soruyorum, ”sıradan bir adam olsa“ yerlisi yabancısı Fenerbahçe’den o kadar teknik adam geldi geçti niye hep O’nu oynattı?
Bunun cevabını bana verebilir misiniz? Kendisinin performansından memnun olmasalar, futbolunu beğenmeseler çoktan pasaportu eline tutuştururlar “git kardeşim şansını başka kulüplerde ara“ derlerdi. Selçuk’un “Belli bir gurup var. Belki bugün gol attığımda sevindiler ama yarın iki hatada ıslıklayacaklarını biliyorum“ şeklindeki konuşması oldukça düşündürücü. O da bıkmış “10 yıldır böyle oynuyorum, eleştirinin bir dozu sınırı olmalı. Son dönemlerde sınırların aşıldığını düşünüyorum“ diyor. Ne yalan söyleyeyim ben de kendisine hak verdim. Twitter’larda alaycı ifadeler kullananları biraz insafa davet ediyorum. Kusura bakmasınlar ama onların bazılarının Fenerbahçeli olduklarına inanmıyorum..

İşte Sezer bu

Sezer, Eskişehir’den transfer edildiğinde “Fenerbahçe en iyi transferi yaptı” demiştim. Ancak, sakatlık yakasını bırakmadı. Aylarca tedavisi sürdü. Aykut hoca, Akhisar önünde şans verdi. O da bu şansı çok iyi kullandı. Pas trafiğini çok iyi yönetti. Topu ayağına aldığı zaman klasını konuşturdu. Sezer ofansif yönü de mükemmel bir futbolcu. Eğer, forma şansı bulursa -ki ben buna inanıyorum- Manisa ve Eskişehir’deki gibi golcülüğü de ön plana çıkacaktır. Attığı golü Sezer’e armağan eden Selçuk ”bir nefese ihtiyacı vardı. O nefesi aldı“ demişti. Ben de aynen O’nun gibi düşünüyorum..

Hem şampiyonluk iste, hem de...

Samet Aybaba, yepyeni bir Beşiktaş yaratmak için kolları sıvadı. Hiç bir futbolcuya taviz vermedi. Gençlere şans tanıdı. Ve de Quaresma gibi bir yıldızı ücretinde indirim yapmadığı için tüm tepkilere rağmen bir kalemde siliverdi. Bu, her babayiğidin yapacağı iş değildir. Cesaret ister. O bu cesareti gösterdi. Ve Beşiktaş şu anda iyi bir yolda. Ancak bazi taraftarlar sahada maç oynanırken destek yerine “bilet“ tezahüratı yapıyor, Başkan’a ve yönetime “kapalı sizin eseriniz“ diye bağırıyor. Eski açık tribünü kendisine mesken tutan kapalı tribün müdavimleri “Fikret Orman baksana, kapalıyı saysana“ diye tepki koyuyor.
İyi güzel de arkadaşlar, Fikret Orman ve arkadaşları gırtlağa kadar borca batmış bir Beşiktaş devir aldılar. Gelirlerin tamamı temlikli. Buna rağmen.. Sen hem şampiyonluk istiyorsun.. Hem yıldız futbolcu.. Hem de iyi futbol. Ama, iş paraya gelince de ”biletler pahalı” diye feryat ediyorsun. Futbolcular yerlisi, yabancısı ücretlerinde indirime gitti. Biraz da sizler elinizi cebe atın olsun bitsin. Bu konuda daha önce de yazmıştım. Arkadaşlar bir düşünün bakalım protestolar biraz haksızlık olmuyor mu?

07 Kasım 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI