Arama

Popüler aramalar

‘’O konuşmalar nasıl unutulacak?‘’

Şimdi, İlhan Cavcav ve bazı Anadolu kulüplerinin ısrarı ile yeniden aday olacakmış!

Dedikodulara göre olaya sıcak bakıyormuş; “Evet” de diyebilir, “Hayır” da...

Belki, bu yazı çıktığı zaman kararını vermiş de olabilir. O zaman da adama sorarlar; “Niye gittin, neden dönüyorsun?”

Ama, bu gibi olaylarda cevaplar hep şöyle olmuştur; “Ne yapayım, üzerimde baskı var!”

Şimdi varsayalım, Aydınlar aday oldu ve de seçildi. Peki, istifadan sonraki konuşmaları ne olacak? Biraz geriye dönelim ve ne dediklerine bakalım;

* Yeter artık! Ne huzurum kaldı ne keyfim. Lanet olsun...

* Ben bu yapıya nasıl güveneceğim. UEFA’ya nasıl güveneceğim...

* Bu hakaretleri işitecek adam mıyım ben...

* Açıyorum televizyonları, “Sen kimsin Mehmet Ali! Hesap ver, açıkla...” Ben bu kadar ucuz bir adam mıyım ki, bu sözleri işiteyim. ‘Lanet olsun’ dedim. Zaten evde kimsenin huzuru kalmadı. Ama yeter artık, zaten bardak taşmıştı. O kadar hakareti işitecek insan değilim ben...

Rıdvan'a cevap vermen lazımdı

Gazetelere röportajlar veriyorsunuz, televizyonlarda konuşuyorsunuz.

“Rıdvan benden özür diledi” dediniz. Rıdvan da Aykut Kocaman ve sizin de bulunduğunuz toplantıda neler konuştuğunuzu bir bir anlattı. İşte o konuşmadan da birkaç pasaj;

* Mehmet Ali Aydınlar bize “Avrupa’daki cezanız bitti. Ama, bunu basın yazarsa ben de yalanlayacağım UEFA da” dedi.

* Mehmet Ali Aydınlar, Aykut Kocaman’a “Yöneticileriniz şike yapmış” dedi. Kocaman da “Bizi küme düşürün o zaman” cevabını verdi.

* Aydınlar’a, “Ultraslan’ın kurucusu Sabahattin Şirin bile Fenerbahçe’den sizden daha az nefret ediyordur” deyip çıkıp gittim.

Rıdvan, kendisini televizyonda söyleşiye çağırdı; gitmedi, cevap da vermedi.

Soruyorum:

Şimdi bütün bu konuşmaları yapan Mehmet Ali Aydınlar tekrar başkan olursa futboldaki bugünkü karmaşa sona erer mi?

Hiç sanmıyorum; Bana göre daha da büyür...

Kulüpler Birliği dağılıyor mu?

Onursal Başkan İlhan Cavcav, Anadolu kulüplerini Ankara’da toplamış. Başkan adayı çalışmaları yapıyorlar.

Başkan Yıldırım Demirören yok; Galatasaray ve Fenerbahçe de...

Bu Kulüpler Birliği Vakfı, Mehmet Ali Aydınlar’ın istifasından hemen sonra yaptığı toplantının ardından; Futbol Federasyonu’nda daha önce başkanlık yapmış olanların başkan adayı olmaması için bir karara varmamış mıydı?

Şimdi, Mehmet Ali Aydınlar adı dolaşıyor. Hatta kendisi ile konuşulduğu dedikoduları doruğa çıktı.
Adama sormazlar mı: “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...”

Onu da bir yana bırakalım; Sayın Bakan Suat Kılıç 4 büyük kulüp başkanına, “Bir odaya kapanın, kavga etmeden tartışın. Öncelikle Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor başkanları bir odaya kapanmalı ve kendi aralarında futbolun kronik sorunlarını kavga etmeden konuşabilmeli” diye Kıbrıs’tan seslendi.

Her zaman şunu söylemişimdir; “Futbol Federasyonu’nun olduğu bir yerde Kulüpler Birliği’nin ne işi var?” diye...

Bilmem haksız mıyım!

Aykut hoca...
Alex'e kulak ver

Kimse, “Emre yoktu, Gökhan yoktu” diye Karabük yenilgisine kılıf aramasın... Eğer, Fenerbahçe bu ikili yüzünden ligde kalma mücadelesi veren Karabük’e yenildiyse yazıklar olsun.

Bu Fenerbahçe; Samsun’dan, Belediye’den üç gol yiyorsa, Orduspor’la güçbela berabere kalıyorsa, büyük bir arıza vardır o zaman...

O zaman, Alex’e kulak vermek lazım. Bakın, Alex’in çift forvete dönülmesi önerisine Aykut Kocaman nasıl yanıt vermiş;

“Alex, Fenerbahçe’yi çok iyi tanıyor. Görüşlerine saygı duyuyorum. Buna cevap vermek pek doğru değil. Alex’in bunları söylemesi ne kadar yanlışsa benim cevap vermem de o kadar yanlış olur...”
Tamam, cevap verme hocam. Ama, kulak ardı da etme; Bir-iki defa dene... Çünkü şöhretlerden kurulu ‘senin Fenerbahçen’, iyi futbol oynamıyor. Açık konuşmak gerekirse dökülüyor.

Herkes görüyor. Büyük fedakârlıklarla alınan Sow ilerde yapayalnız bir adam. Onun verimli olabilmesi senin yapacağın hamlelerle daha da artar. Eğer, bir an önce tedbir alınmazsa Play-Off zora girer.. Ve sen yine Alex’e takıntısı olanlara inanma!

Benden söylemesi...

16 Şubat 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fener'in maçlarını neden izlemiyorsunuz?‘’

“Evet, Sow transferi öncesinde garanti aldık. Oynadığımız 13 maçı izledik ve bu maçlardan garanti aldık..Biz şike yapmadık.”

Bir hatırlatma yapmak istiyorum; 28 Aralık 2011’de bu sutunlarda,”Aydınlar’a bir önerim var“ başlığı altında şöyle bir istekte bulunmuştum: “Fener’in maçlarını masaya yatırın. En az 5’er kişi olmak şartı ile o maçları yazanları, eleştiri yapanları, teknik direktörleri, hakemleri, gözlemcileri davet edin. Kendiniz de o maçları kurmaylarınızla izleyin. Onların görüşlerini alın...”

Aldıran olmadı..

Niye, şimdiye kadar bu yola gidilmedi anlamış değilim. Oysa “Etik Kurul“ bunu deneseydi ortaya çıkan tablo inanın çok başka olacaktı. Başkanından yöneticisine, teknik direktöründen sahada ter döken futbolcusuna kadar tüm Fenerbahçeliler, “şampiyonluğumuz alın terimizin eseri“ diye aylardır bağırıyor kulak veren yok.

Soruyorum: O maçları yöneten hakemler.. Federasyona rapor veren gözlemciler.. Seyirciler.. Yazarlar.. Bizler hepimiz uyuduk mu?

Federasyonun, Etik Kurul’un bir karara varmadan bu yolu denemeleri bana göre şart. Çünkü zaman azalıyor.

G.Saray yönetimi geçen yılı unutma..

Galatasaray’da futbol takımında değil (zaten Fatih Terim işin başındaysa olmaz) yönetimde gergin günler yaşanıyor..

Yazılanlara çizilenlere göre Ünal Aysal’ın da bilgisi ve desteği ile Gaziantep’te düzenlenen barış yemeği hiç ilgi görmemiş.

Ali Dürüst, Abdürrahim Albayrak, Celal Gürcan Halil Usta’da.. Refik Arkan, Sedat Doğan, Emir Sarıgül, Aka Gündüz Özdemir İmam Çağdaş’da yemek yemişler.

“Ne var bunda” diyeceksiniz ama kazın ayağı öyle değil.

Birlik ve beraberliği kanıtlamak için özel uçak kiralanmış. Ayrıca Sedat Doğan ile Emir Sarıgül, yöneticileri arayarak yemeğe davet etmişler. Bir kısmı yurt dışında bulunduğundan, bir kısmı misafirleri olduğunu ileri sürerek bu davete icabet etmemiş. Aysal bu duruma çok sinirlenmiş..
Şimdi, geçen yılı bir hatırlayın, Galatasaray takımının durumunu göz önüne getirin.

Bir de bu yıla bakın. Takım lider.. Şampiyonluğun en kuvvetli adayı. Ama yöneticilerde fikir ayrılığı dorukta. Eğer, bu huzursuzluk teknik heyete ve futbolculara sıçrarsa Galatasaray’da onarılamayacak yaralar açar.

Yok artık

M.Ali Aydınlar, TFF’den istifa etti ya.. Dedikodu kazanı kaynamaya başladı.

Güya, ”istifa et, Fener’lilerin gözünde kahraman ol” denmiş. Fenerbahçe camiasından bazı etkili isimler de ”Mayis ayındaki genel kurulda seni Fener’e başkan yapalım“ demişler.

Birincisi “Nasıl başkan yapacaklar” çok merak ediyorum.

İkincisi “kim bu etkili isimler?”, açıklamazlarsa çatlayacağım.

Üçüncüsü bunu yazanlar çizenlere: Bu kulübe sayısız tesisler kazandıran, taraftarların taparcasına sevdiği bir başkanı, Aziz Yıldırım var. Unuttunuz galiba.

Aday çıkaranlara hatırlatılır.

Başkanlık konusunda bir inci de Fenerbahçeli iş adamı Hamdi Akın’dan.

Hamdi Akın, aylık iş ve ekonomi dergisi İnfomag‘e isim de vererek “Kulüpleri artık Ersin Özince ya da Akın Öngör gibi deneyimli CEO’lar yönetmeli.. Hatta eski siyasetçiler de sürece dahil olmalı.. Siyaseti bıraktığında Başbakan Erdoğan’a Fenerbahçe Başkanlığı yakışmaz mı? Ben, çok yakışacağını düşünüyorum“ demiş.

Yakışır yakışmasına da durup dururken Başbakan’dan neden bahsetmek ihtiyacını duymuş çözemedim.

“Çok uzun yıllar bir kulübü yönetmek doğru değil. Aziz Yıldırım’ın başkanlığı daha önce bırakması gerek” diyen Hamdi Akın, bu kulüpte bir zamanlar yönetici idi. Akıl vermek kolay. Fener’in şu zor günlerinde kendisi ne yaptı ben de çok merak ediyorum..

Keşke kalkmasaydı

Derbilerde rakip takım taraftarlarına getirilen deplasman yasağına çıldırmıştım..

“Neden gelmesinler? Böyle anlaşma olur mu“ diyenlerin başında ben geliyordum.

Ancak Fenerbahçe-Beşiktaş maçında çıkan olaylara bakınca “keşke yasak kalkmasaydı” dedim.
11 metrobüs ağır hasarlı.. 55 sefer aksamış. Maliyeti, Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın açıkladığına göre 485 bin lira. Hepsi tamir edilecek, dolayısı ile hizmet aksayacak.

Ya Fenerbahçe stadı? 184 koltuğun dışında tuvaletler, bataryalar, camlar, masalar dümdüz.
Herkesin sorduğu soru şu; Kapıda üst-baş aranıyor.. Bozuk para.. Çakmak.. Su şişesine izin yok..

Peki bu meşaleler içeri nasıl girdi?

Bunun adı resmen vahşet.

Cesarete bakın.. Stadyumda kameralar çalışıyor. Adamların umurunda bile değil. Yakıyorlar, yıkıyorlar. Ağıza alınmayacak galiz küfürler.

Yakıp yıkanlara soruyorum: Arkadaş sizde hiç vicdan yok mu? Şu yakıp yıktıklarınızın hepsi milli servet. Gece eve gittiğiniz zaman hiç mi pişmanlık duymuyorsunuz?

Son sözüm şu; “Kameralarda olaylara neden olanlar bulununca lütfen bunlara ömür boyu maç cezası verilsin.”

08 Şubat 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İstifada geç bile kaldı..‘’

Bu, resmen olmasa bile güvenoyu anlamına geliyordu. Öyle ya, yetki kendinde olan federasyon niye kendini seçenlere danışmak için toplantıya çağırıyordu. “Ben, 58. maddeyi uygulayacağım” der, kimse de itiraz edemezdi. Ama üyelerin bile hayret ettiği, “niye toplanıyoruz ki” diye birbirine sorduğu kongre yapıldı ve sonu federasyon açısından hüsran oldu.

İşte, bu olaydan sonra M.Ali Aydınlar’ın istifa etmesi gerekiyordu. Ama, federasyon başkanı ne yaptı?

Dört gün sonra arkadaşlarını topladı ve de “DEVAM” dedi..

Doğrusu bu herkes için şok olmuştu.

Devam açıklamasına şaşırmadım dersem yalan olur.

Güya sayısız kulüp ve birçok genel kurul delegesi yönetime destek çıkmış. “Aman bırakmayın” diye ziyaret eden, telefon edenler varmış. Ve bu ısrarlı telkinleri oturmuşlar değerlendirmişler ve de kaosun derinleşmesini önlemek amacıyla göreve devam kararı almışlar.

Peki, o genel kurul üyeleri. O başkanlardan bazıları, niye kongrede Aydınlar’ın yanında yer almadılar da sonra rota değiştirdiler. Bunu düşünmüş olsaydı, o anda kararını verirdi.

Ama yapmadı. Ve dün aniden Lütfi Arıboğan ve Göksel Gümüşdağ ile birlikte görevi bıraktı.

Bana göre en doğrusunu yaptı.

Ben, Aydınlar’ın bu kaosu ortadan kaldırtacağına baştan beri hiç inanmadım.

Asıl kaos şimdi başladı..

Hadi bakalım kolay gelsin..

CAS hakimi Kısmet Erkiner “ortalığı sarsacak bir iddia attı ortaya; “Fenerbahçe’yi, Şampiyonlar Ligi’nden UEFA değil TFF men etti.”

Habertürk TV’deki programı izleyemedim ama, gazetelerde okuduğum kadarı ile iddialar korkunç.
Erkiner, ”TFF, bize Fenerbahçe’yi ihraç edeceğini bildirmeseydi biz onu oynatırdık” şeklinde bir de ifade kullanmış.

Bana göre bu açıklamalarının en önemlisi sayın Erkiner’in, şike sahaya yansımamışsa küme düşme cezasının verilemeyeceğini.. Ve de Türkiye’nin Avrupa kupalarından 8 yıl ceza almasının söz konusu olmadığını, TFF’nin, UEFA’nın blöfünü göremediğini söylemesi..

Bu iddialar zaten kaos içinde olan futbolumuzu daha da içinden çıkılmayacak durumlara düşürecek gibime geliyor..

Erkiner’in, bu açıklamasının Aydınlar’ın istifasında en büyük rolü oynadığına inanıyorum..

Lüzumsuz açıklamalar

Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya kongre sonrası, başkana soruyor; “Nasıl bir strateji izleyeceksiniz. Bırakıyor musunuz?”

Cevap; “Allaha şükür her şeyim var. Ben, bu mesaiyi başka bir iş için harcasam ayda 300-500 bin dolar maaş verirler. Yeter yoruldum. Çok yıprandım.B ırakmayı çok ciddi düşünüyorum...”

Bu hizmet aşkı uğruna aylık 300-500 bin doları tepmek her babayiğitin harcı değil.

Bu cümleleri okuduğum zaman aklıma merhum Abdullah Yüce’nin o davudi sesi ile söylediği “Bu ne sevgi ah.. Bu ne ıstırap“ şarkısı geldi.

Siz, o roportajda, ”ne yapacaklarsa yapsınlar.. Dürüst değiller.. İkili oynayanlar şov yaptılar.. Formülleri gündeme getirdiğimizde göbek attılar.. Sonra dışarı çıkıp delikanlılık yaptılar.. Benim çıldırdığım bu tutum.. Dürüstlüğe sığmıyor.. Nasıl güveneceğimiz birbirimize“ dediniz. “İyi güzel de, bundan sonra aynı arkadaşlarla nasıl çalışacaktınız” diye adama sormazlar mı?

Aziz Yıldırım’cılık yapıyorlar ne demek Başkan?

Kongrede, Kulüpler Birliği Başkanı Yıldırım Demirören “Güven tazelenmesi”ni istedi.. Ali Koç ve Nihat Özdemir de ayni şekilde görüş bildirdiler.

Kendisine soruluyor; “Sayın Yıldırım Demirören sizden güven tazelemenizi istemişti.”

Başkanın cevabına bakın; “Ben, yorum yapmıyorum.. Ama asıl güven tazelememizi isteyenler başka.“
Soru devam ediyor; ”Onlar kim?”

”Kamuoyunun takdirine bırakıyorum“ diyor.

Açık açık “Ali Koç ve Nihat Özdemir” demiyor.

Başkanın, Fenerbahçe yöneticilerinin bazıları için de yaptığı değerlendirmelerde “Fenerbahçe’lilik yapmıyorlar, Aziz Yıldırım’cılık yapıyorlar” diye konuşması bana göre hiç şık değildi...

“Türk futbolunu kaos ortamından çıkaracağım” dedi... Bu tip söylemlerin ortalığı daha da gerdiğini bilmesi gerekirdi.

Sen misin 'MİZ' diyen

Yıldırım Demirören TFF Genel kurulunda konuşmasında “Fenerbahçemiz” dedi..

Kıyamet koptu..

Kimi, ”Demirören tüm camiadan özür dilemeli“ dedi..

Kimi ”Ayıp etti. Kabullenemiyoruz” diye isyan etti..

Kimi de Fenerbahçe’yi savunmayi çok aşırı bir samimiyet olarak gördüğünü söyledi.

Yapı olarak barışık yaşamaya alışık değiliz.

Arkadaşlar, Yıldırım Demirören Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı.

Yani kendi kulübü ile birlikte 18 kulübün en üstündeki kişi.

Ayni şeyi Galatasaray, Trabzon, diğer kulüpler için de söyleyebilirdi..

Öküzün altında buzağı aramakta üstümüze yoktur.

Bırakalım artık bu kısır çekişmeleri.. İleriye bakalım.

01 Şubat 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Boşuna mı kürek çekiliyor...‘’

Şimdi de diyorsun ki, ”Bir defaya mahsus küme düşme olmasın.” Ve sonra da puan silme cezasını öneriyorsun.. UEFA da yaptırımlar konusunda görüş isteyen federasyona kararı yerinde bulduğunu bildirmiş. UEFA, “Biz bunları düşündük, ille de bunu yapacaksın” demiyor. Sadece görüş açıklıyor. Puan silme cezaları bu sezon play-off maçları başlamadan hayata geçirilse adama sormazlar mı “arkadaş bu lig niye oynanıyor?” diye. Boşuna mı kürek çekiliyor? Burada önemli olan yan, sen lig sonunda suçlu görülürsen, 70 puan toplasan bile hayat hakkın yok.. 30 puanın gitti mi işin bitik.. Veya ligi 15.sırada tamamladın ,play-off’a giremediğin gibi 7-8 puanın silinse kümede kalman imkansız. Adama sorarlar: “O zaman bu lig niye devam ediyor?..” Bunun yanı sıra, eğer yargılama sonunda suçlu çıkmazsa ne olacak? İşte o zaman kıyamet kopar..

Tabii Aziz beye danışacaklar

Fenerbahçe ile birlikte 8 takımın da şike iddianamesinde adı geçiyor. Ancak ne hikmetse odak noktasında hep Fenerbahçe. Deniyor ki, “Fenerbahçe Metris’den yönetiliyor.”
Yahu, şu anda Fenerbahçe’nin başkanı kim? Aziz Yıldırım... Elbette ki, yöneticiler alacakları her kararı O’na soracaklar. Galatasaray’da Ünal Aysal’a, Beşiktaş’ta Yıldırım Demirören’e, Trabzon’da Sadri Şener’e sormadan yöneticiler bir adım atabiliyorlar mı? UEFA’yı kapı komşusu yaptık. Federasyon Başkanı ikide bir çat kapı “ben geldim” deyip her şeyi onlara danışmıyor mu?

Niye genel kurul

Genel kurul Aydınlar’ı göreve getirmiş. Tüm yetkiler onda. Kendisi ve arkadaşlarının karar vermeleri lazım. Ama “ille de genel kurul “dediler. Onların fikirlerini alacaklarmış... Genel kurul üyelerinin bazıları şaşkın. “Niye toplanıyoruz anlamadık” diyorlar. Bu iş uzadıkça sulandı.
Fenerbahçe “ben suçsuzum, yarım puan bile sildirmem, böyle bir uygulamayı kabul etmem, kupayı alnımızın akıyla kazandık” diyor. Galatasaray muhtıra veriyor Avrupa’ya gidemezse dava açacağını bildiriyor. Trabzon Başkanı ikide bir “kupa hakkımız niye vermiyorsunuz“ diye çıkış yapıyor. Konyaspor, Bucaspor, Kasımpaşa ve Altay, Federasyona birer ihtarname gönderdi. Altay kulübünün noter kanalı ile yolladığı ihtarnamede “Şike ve teşvik primi olaylarına karışan, iddianamelerde adı geçen kişilerin ve kulüplerin genel kurula gelip, konuyla ilgili karar vermeleri hukuken kabul edilemez” deniyor.. Kısacası işler arap saçına döndü.. Türk futbolunda onarılmayacak yaralar açılıyor kimse farkında değil..

Fener’in iddiası

Nihat Özdemir “Biz, kulüp olarak UEFA disiplin başmüfettişi Pierre Cornu’nun CAS’a verdiği ifadeyi geri çekme girişimini engelledik” dedi. Lütfi Arıboğan ile İlhan Helvacı “şike” konusundaki bilgileri kendilerinden aldığını iddia eden Cornu’yu mahkemeye vereceklerini açıklamışlardı. Bu sutunlarda Arıboğan ve Helvacı’ya, ”dava açtınız mı?” diye sormuştum.
Şimdiye kadar konu ile ilgili bir açıklama okumadım. Şimdi, Fenerbahçe 22 Mart’ta CAS’taki duruşmada Pierre Cornu ile Lütfi Arıboğan ve İlhan Helvacı’nın yüzleştirilmesini istiyor.
Eğer, CAS bu yüzleştirmeyi kabul ederse, çok şeyler açığa çıkar. Bekleyeceğiz göreceğiz..

25 Ocak 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Dersimiz Alex!‘’


Fenerbahçe, Gaziantepspor önünde dökülürken ne yaptığını herkes gördü;
Bir ‘orkestra şefi’nden farksızdı...
Gelelim Aykut hocaya...
Ordu maçı sonrası, “Sivasspor maçı ile başlayan amiyane tabirle ufak ufak hani ince ince yasemince derler ya, böyle bir durum var. Bir budama var. Güç dengeleri değişti. Bu güç kaybını hakemlerin iyi algıladığını düşünüyorum. Çok net söylüyorum, güç dengeleri değişti” dedi.
Arkasından, “Şu anda bazı kulüpler istediklerini yaptırabilecek gibi görünüyorlar. İnce ince diye aleyhimize hakem hatalarının arttığını söylemek istedim” diye bir açıklama daha geldi.
Bunların hepsi tamam...
Ama hocam eğri oturup doğru konuşalım...
Allah aşkına sen söyle: Bu takımda Semih ve Özer ilk onbirde oynar mı?
Stoch’u artık yedek kulübesinde bekletmekten vazgeç. Hatta aksasa bile 90 dakika oynat. Çünkü o kötü gidişi, bir hareketi ile değiştirecek klasta bir adam..
Ve Eskişehirsporlu Alper’e 5 milyon Euro veren (O’nu bile ikna edemediler, alamadılar) yöneticilerinden bir santrfor alması için ısrarcı ol. Çünkü ortada bir gerçek var, işler kötüye gidiyor. Bir Semih’e bakıyorum, bir Bienvenu’ye ve inanın bazen Güiza’yı bile arıyorum.
Ligin ikinci yarısı ile birlikte Fenerbahçe taraftarı da ‘korku filmi’ izlemeye başladı. Eğer Gaziantepspor 10 kişi kalmasaydı, işler iyice arap saçına dönerdi. Kafa karıştıran konuşmaları bırak. Hakem kararlarına takılma. Yöneticiler konuşsun. Senin tek görevin var; O da geçen yılki başarıyı yakalamak...

Boşuna ‘İmparator’ demediler...

Fatih Terim, Galatasaray’ı şahlandırdı, Süper Lig’e renk getirdi.
Transferlerin yanı sıra ‘genç Semih’e güvendi, onu ilk onbire monte etti.
Arkasından Emre Çolak’ı sahaya sürdü, hayranlıkla izliyoruz.
Fenerbahçe’den gönderilen Kazım’ı diriltti.
Trabzonspor’da istenmeyen Engin’e güvendi.
Şu anda patlamaya hazır bir Sercan sırada...
Gençlerden A2’de oynayan Caner Öztürk ve Okan Derici yakında ilk onbire girerse hiç şaşırmam...
Az daha unutuyordum; Fener’de oynayan Emre Belözoğlu da Fatih’in eseri değil mi?
Ben, Terim kadar mesleğine tutku derecesinde aşık çok az adam gördüm... Hep yeniliklerin peşindedir. Sabahtan akşama kadar Florya’da alt yapı-üst yapı demez, bıkmadan usanmadan oradan oraya koşar. Gece evinde rakiplerinin maç kasetlerini izler. Bu nedenle de kendisine haklı olarak ‘İmparator’ unvanı verilmiştir.
İşte bu yüzden Galatasaray lider ve de ligin en iyisi...

Oldu mu Sayın Bakan

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, “Trabzonsporumuz’un kupasını almak için de çok ince ayarlı bir çalışma yapıyoruz” şeklindeki sözleri ortalığı toz duman etti.
Daha hiç bir şey belli değilken...
İddialar mahkemede kanıtlanmadan yapılan bu konuşma, milyonlarca taraftarı olan Fenerliler’i üzdü.
Bakan; Trabzonlu olur, Fener’i tutar, Galatasaray’a sempatisi vardır... Bunlara kimse bir şey söyleyemez.
Amma, hepimizin bakanının şu anda sırf ‘Trabzonspor Şampiyonlar Ligi’ne gitti’ diye bu konuşmayı yapmasını, ne yalan söyleyeyim garipsedim.
Çoğu gitti, azı kaldı. Karar pek yakında çıkacak. Bunun için ‘çok ince ayarlı bir çalışma yapmaya’ hiç gerek yok.
Hatırlayın; Sayın Bakan, Türk Telekom Arena’nın açılışında da bir konuşma yapmış, Galatasaray camiası ayağa kalkmıştı.

Top artık Hukuk Kurulları’nda

Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu, hukuki konularda karar alma yetkisini ‘Hukuk Kurulları’na devrettiğini açıkladı.
Federasyonun yaptığı değişikliklerle; yarıda kalan maçlarda puan tenzili, hükmen mağlubiyet, ihraç cezası verme ve şike eylemleriyle ilgili küme düşürme yetkisi Disiplin Kurulu’na verildi. Yapılan değişikliğe göre, TFF Etik Kurulu, hazırlayacağı raporu Federasyon Yönetim Kurulu’na sunacak. Yönetim Kurulu da maç sonucunu etkilediği şüphesi bulunan kulüpleri gerekli disiplin yargılamasının yapılması için Disiplin Kurulu’na sevkedecek.
Federasyon aslında Avrupa’da pek çok ülke tarafından uygulanan bu yolu seçmekle iyi yaptı. Böylece tartışma yaratan olaylarda artık direkt kendisi muhatap olmayacak. İnşallah bu yeni uygulama başarılı olur.
Ancak bu gürültü arasında ya kaynadı ya da ben gözden kaçırdım. Benim, federasyondan cevaplanmasını istediğim iki soru var:
Birincisi; Pierre Cornu, UEFA’ya verdiği raporu geri çekti mi veya düzeltti mi?
İkincisi; Aydınlar, Arıboğan ve Helvacı ona dava açacaklardı, açtılar mı? Şu anda dava hangi aşamada...

12 Ocak 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Büyük lokma ye ama büyük söz söyleme‘’

Belli ki 58.madde çok baş ağrıtacak. Zaten başladı bile.Peki bu madde değişir mi?Federasyon Başkanı “net olarak söylüyorum benim olduğum yerde değişmez. Bunun altına imzamıkoyabilirsiniz “diye kestirip attı. “Büyük lokma ye büyük söz söyleme “diye bir deyim vardır. Bana göre Federasyon Başkanı’nın bu konuda başı çok ağrıyacak.Odak noktası Fenerbahçe ama “8” kulüp daha inceleme altında..Eğer, kulüpler Birliği’nden bir dayatma gelirse ve de oylama istenirse M.Ali Aydınlar ne yapar merak ediyorum.İstifa eder diyenler de var .. Buna da bir kılıf uydurulur diyenler de. Bekleyelim görelim.

Kozmik oda ne oldu?

Arkadaş; Gece yatıyorsun Şike. Sabah kalkıyorsun yine Şike.Maçları yöneten hakemler hiç mi bir şeyler hissetmedi..Gözlemcilerin bir tekinin raporlarında şüphe uyandıran bir cümle var mı? Yok..Yok..Yok.. Gelelim “Kozmik “ odaya.Hani, Etik Kurul raporu kozmik odadaydı? Hani, kimseye verilmeyecekti ..Hani,sadece M.Ali Aydınlar biliyordu?Sır gibi saklanan o rapor, bir anda iki gazetede açığa çıktı.. Hem de palamut gibi başlıklarla. Biz, bu konuda Federasyon Başkanı’ndan bir açıklama beklerken, Etik Kurul Başkanı Prof. Dr. Oğuz Atalay “nasıl ve kim tarafından sızdırıldığına ilişkin ciddi tespitlerimiz var“ dedi. Aslında, kimin sızdırdığını M.Ali Aydınlar’ın araştırıp açıklaması lazımdı.. Eğer o isim de belliyse ve de kozmik odada saklanıyorsa yandık. Pek yakında bomba patlar.

Aydınlar’a bir önerim var

Başkan Aydınlar “küme düşme kararını sezon sonunda vereceğiz “diyor. Etik Kurul raporunu yeni delillerle hazırlamaya devam etsin. Benim başkana bir önerim var. Ali Aydınlar, Fenerbahçe’nin geçen yıl oynadığı tüm maçları masaya yatırsın. En az 5’er kişi olmak şartı ile, o maçları yazanları.. Eleştiri yapanları.. Teknik direktörleri. Hakemleri. Gözlemcileri davet etsin.. Kendisi de o karşılaşmaları kurmayları ile izlesin.. Onların da görüşlerini alsın..Bakalım ortaya nasıl bir tablo çıkacak..İddia ediyorum maçların hiçbirinde en ufak bir leke bulamayacaklardır..Yazıyı herkesin bildiği bir atasözü ile tamamlayacağım: “Düşünüp taşınmadan, çabuk davranılarak yapılan işten iyi sonuç beklenmemelidir. O iş ya yanlış olur ya da bozuk olur..”

Mustafa Denizli’nin kıymetini bilemedik

Fatih Terim bir süre Piontek ile birlikte çalıştı..Mustafa Denizli de, toprağı bol olsun Jupp Derwal ile..Bu ikiliden Terim, Galatasaray’a UEFA kupasını getirdi.. Şampiyonluklar kazandırdı.. Milli takımda reform yaptı.. Fiorentina ve Milan’da şöhretinin doruğuna ulaştı.. Gurur abidemiz oldu..Denizli, üç büyük Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’a şampiyonluklar kazandırarak erişilmesi güç bir rekora imza attı.. Milli takımdaki başarıları da cabası..İran’ın resmi ajansı “İRNA” Denizli’nin Tahran’a geliş haberini “Gülen adam geri döndü” diye dünyaya duyurduğu zaman içim burkuldu.. Keşke, Hiddink gittikten sonra Mustafa Denizli’ye bu görev verilseydi.. Abdullah Avcı da O’nun yanında olsaydı..Tecrübe kazansaydı ..İnanın Türk Milli Takımı’na uzun yıllar hizmet ederdi.. Ama her istenen de olmuyor ki..E n iyisi biz ikisine de başarılar dileyelim.. Bu yazıyı işlerin aceleye getirilmesini sevmediğim için yazdım..

2

28 Aralık 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Sadece Fener mi gergin?‘’

Aykut Kocaman “3 Temmuz’dan beri sadece Fenerbahçe değil Türk futbolunun da dengesi bozulmuş durumda. Bu psikolojinin hem bizim hem de bütün takımlar üzerinde daha çok olumsuz etkisi oluyor“ dedi ya.. Mehmet Ali Aydınlar’dan cevap gecikmedi. Gazeteci arkadaşımız Ahmet Ercanlar’ın kendisi ile yaptığı söyleşide bakın neler söylemiş;

“Sadece Fenerbahçe gergin. Ben Türk futbolunun üstüne çöken bir gerginlik göremiyorum.” Göremiyorsan hatırlatması bizden; Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım Metris’de. Sadece o mu? İlhan Ekşioğlu ve Cemil Turan da yanında. Beşiktaş’ın As Başkanı Serdal Adalı ve teknik direktör Tayfur Havutçu da aynı yerde. Sivas Başkanı da orada. Teknik direktör Bülent Uygun ve daha nice sayamadıklarım da Metris’te.. Trabzonspor nerede benim kupam diyor.. Deplasman yasağı dört kulübün taraftarlarını çilden çıkarmış. Milli takım Hırvatistan’a yenilmiş ve Euro 2012’ye etmiş. Büyük ümitlerle getirilen Hiddink’e yol verilmiş, teknik heyet dağıtılmış. Büyük bir sağlık kurulunun başında olan Mehmet Ali Aydınlar bu gerçekleri nasıl görmüyor hayret ediyorum. Durun daha bitmedi. Aynı arkadaşın, “Türk futbolunun üstündeki kara bulutlar ne zaman dağılacak? ” şeklindeki bir başka sorusuna da; “Bu sezon sonunda sona ereceğini umuyorum” demiş ve de arkasından eklemiş; “Tabii biz o zamana kadar görevimizde kalırsak. (Bu kısmı şakaymış.) Şimdi yukarıda sıraladığımız
olayları bir iyice okuyun. Bunlar gerginlik nedeni mi, değil mi siz karar verin. Ancak benim inandığım bir şey var. Mehmet Ali Aydınlar da yaşananlardan en az Fenerbahçe kadar gergin. Olmasa hemen bu konuda hiç konuşmazdı.

Stadın önünden de geçmesinler..

Dört kulübün maçlarında rakip taraftarlara getirilen yasak bana göre son derecede saçma ve ayıpların en büyüğü. Deplasmanlara gitme. Ayni şehirde burnunun dibinde oynanan maçları izleme. Nasıl oluyor da bu kararı alıyorlar şaşırmamak elde değil. Aslında esas hayret edilecek nokta federasyonun bu isteği alır almaz kamu oyuna hiçbir görüş bildirmeden internet kanalı ile iletmesi. Bunda bir tuhaflık yok mu? Federasyon kulüplerin iletişim aracı mı? Kulüpler Birliği Başkanı Yıldırım Demirören, Taraftarsız futbolun güzel olmayacağını söylüyor ama arkasından ekliyor: “Play-Off’a kalırsak kararı tekrar gözden geçiririz” Oldu olacak bir yasakdaha koyun. Maçın oynandığı gün rakip takımın taraftarları stadın önünden bile geçmesin. Burada bir nokta koyalım.Arkadaşlar; yasaklamanın hiçbir zaman çözüm olmadığını anlamayanlara bizim hiçbir sözümüz olamaz.

6 hakemli yönetim şart

Cüneyt Çakır şu anda Türkiye’nin tartışmasız en iyi hakemi. Avrupa’da bile aranan adam haline geldi. Mete Düren Beşiktaş-Galatasaray derbisi sonrası verilmeyen gol için “Cüneyt Çakır Avrupa maçlarında düdük çaldığı gibi yapsaydı o golü verirdi” dedi. Çakır Sivasspor-Fenerbahçe maçında da ofsayt golü görmemişti. O halde ne yapmak lazım? Çok basit: 6 hakemli yönetim biran önce devreye sokulsun. Hafta içinde MHK başkanı Yusuf Namoğlu yaptığı bir konuşmada “İlk kez yapılacak Play-Off maçlarına 6 hakemle çıkabiliriz“ dedi. Buradan Yusuf Namoğlu’na sesleniyorum: “Sayın Başkan, 6 hakemli yönetimi ligin ikinci yarısında hayata geçir. Bak göreceksin hatalar en alt düzeye inecek, orta hakemler yan hakemlerin yanlışlarının kurbanı olmayacak. Böylelikle Cüneyt Çakır gibi kıymetler daha da çoğalacak.

Görev aynı fakat...

Halk arasında ve kulislerde konuşulanlardan bir alıntı... Diyorlar ki; Teknik direktörün adı Guus Hiddink olunca aylık 400 bin Euro ama adı Abdullah olunca aylık 150 bin lira. Görev ayni.. Nasıl oluyor? Ben de cevap veriyorum; Federasyona sorun.

Mutlu olmayanı göstersene

Elmander ülkesinde yayınlanan Sport Bladet gazetesine röportaj vermiş. “Galatasaray’da mutluyum.
Neden mi? Çok yüksek ve zamanında ödenen maaşlar. Düşük vergi. Futbolcular lüks içinde yaşıyorlar.”
Bana Türkiye’de oynayan ve mutlu olmayan bir yabancı gösteremezsiniz. Baksanıza Fener’den PSG’ye giden Lugano bin pişman. Geri dönmenin yollarını arıyor. Kaşımıza gözümüze mi hayranlar?
Asla... Çünkü burası kendi ülkelerinden daha az vergi ödedikleri için en cazip kazanç yeri.

Nezih Alkış

25 Kasım 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Mourinho veya Guardiola gelse ne yazar‘’

Oldum olası yabancı hocaya karşıyımdır. Hırvatistan’a yenildik suçlu bulundu; Guus Hiddink. Hemen salvo atışları başladı: “Ayda vergiler bize ait, 500 bin Euro alıyor. Türk futboluna acıdan başka ne verdi? Hep ülkesinde yaşıyordu. İki ayda bir Türkiye’ye geliyordu.”
İyi güzel de arkadaşlar; Bu Hiddink ’i Türk Milli Takımı’nın başına getirmek için az mı diller döküldü. Adam kendini kastıkça, üstüne üstüne gidildi. Bir yalvarmadığımız kaldı. Ancak, işler sarpa sarınca bir anda herkes hesap uzmanı oldu. Ve de her zaman olduğu aylık-yıllık hesapları yapmaya başladık. “Hiddink‘i 500 bin Euro aylık alıyor diye yeriyoruz, peki o na bu parayı verenlerin hiç mi kabahati yok? Yıllardır, her başarısızlıktan sonra sloganımız hep aynı oldu: “At gitsin. Sat gitsin. Kov gitsin...”
Bizde bu zihniyet olduktan sonra Mourinho veya Guardiola Türk Milli Takımı’nın başına geçse ne yazar? 1923’den bu yana milli takımda 57 teknik direktör görev yapmış. Hiddink gidince 58’incisi gelecek. Bir-iki yenilgiden sonra o nu da yolcu ederiz olur biter. Alıştık bir kere.

Çare Anadolu mu?

“Servet neden yok?. Semih niye çağrılmadı? Hiddink, takımı başından beri kötü yönetiyordu. (Oğuz ne iş yapıyor?) Sabri orta sahada oynatılır mı? Hamit göbeğe çekilmeliydi. Arda bilerek kart gördü. Hiddink’in burada zaman geçirdiğini yazdım ama çok fazla ilgilenen olmadı.” Maç öncesi ve sonrası yazarlarımızın görüşleri özetle bunlar.
Bereket ben kısa kestim. Bizdeki ulema takımının yazdıkları ve söylediklerini bir toplasam kitap olur. Bir şeye itirazım var;
İstanbul’da milli takım seyircisi yokmuş. Maçlar Anadolu’da oynanmalıymış. Bir kardeşimiz maçın İstanbul’da değil, Bursa’da oynanması gerektiğini 20 gün önce yazmıştım diyor. Güzel..
Şimdi burada bir nokta koyalım ve tribünlere dönelim; Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi futbolculardan biri olan Volkan, talihsiz goller yiyor. Üzüntüden kahrolmuş. Tribünlerden alay ve küfür... Keza, Volkan’ı yatıştırmaya çalışan Emre de bu küfürlerden payını alıyor.
20 Lira ver, tribüne çık, göğsündeki Ay-Yıldızlı armayla seni temsil edenlere hakaret et. Ağzına geleni haykır. Sana bu hakkı kim verdi? Hani stadlarda dört bir tarafta kamera vardı. Hani, küfür edenler hemen yakalanacaklardı? Ara ki bulasın.
Ama Volkan ve Emre’nin de karşılık vermeleri şık olmadı.
Gelelim İstanbul’da maç oynanmasın, seyircide milli takım bilinci oluşmamış diyenlere. Arkadaşlar, Türkiye’nin her yanında milli takım maç yapsın, tamam. Oradaki insanlarımız da bu heyecanı yaşasınlar, buna kimse itiraz etmez. Ama şunu unutmayın; milliler en büyük zaferlere İstanbul’da imza atmışlardır.
Eğer, İnönü, Saracoğlu ve Arena’da holiganların rüzgarı esiyorsa o zaman yapılacak tek şey var. O da milli maçların Olimpiyat Stadı’nda oynanması. Rüzgar alan taraftaki tribün biraz yükseltilirse bal gibi olur.

Kapalı spor salonu mu!

Geçenlerde biri sordu;“Açık spor salonu olur mu? ”Ne diyor bu diye suratına bakarken, cevabı da kendisi verdi; “Elbette olmaz ama dikkat ediyorum bazı spikerler basketbol veya tenis maçlarının sunumunu yaparken sıkça “kapalı spor salonu“ diyorlar. Benden iletmesi...

Beşiktaş’ta zamanlama hatası..

Beşiktaş, Galatasaray’la hayati bir derbi maçı oynayacak. Herkes diken üstünde. Divan toplantısında Başkan Yalçın Karadeniz fazla çalım yaptığı gerekçesi ile “Quaresma’yı alkışlamayın” diyor. Sonra devam ediyor; “Taraftarımız iyi olanı alkışlasın. Takım için oynamayanı faydasız olanı alkışlamasınlar.” Teknik direktör Carvalhal ise tam aksini söylüyor; “Quaresma kesinlikle Türkiye’deki en iyi oyunculardan biri.” Bu biirrr.
İkincisi, Guti’nin yine derbi arefesinde Beşiktaş’tan ayrılışı. Hatırlıyorum, geldiği gün yer yerinden oynamış, sözleşmesi taraftarların huzurunda İnönü Stadı’nda yapılmıştı. Ancak, ne yönetim ne de teknik heyet o nun eğlence hayatına engel olamadı. Oysa o bir marka idi. Biraz üstüne gidilse, bu Beşiktaş’ta pekala oynardı. Beşiktaş’ın parası bol. Guti ile iki yıllığına 5.4 milyon Euro’ya anlaşmıştı. Guti kalsa, bu parayı alacaktı. Anlaşma karşılıklı olarak bozulduğu için 1.4 milyondan vazgeçmiş. Yani 4 milyon Euro almış. Yani anlayış göstermiş. Sevsinler böyle özveriyi. Hem gez toz, gece alemlerinden eksik olma, hem de paranın büyük bölümünü cebe indir çek git. Bu iki olay bana göre bir zamanlama hatasıdır..

Konuşmaz kızarız, konuşur yine kızarız

Yıllardır MHK başkanlarından şikayetçi olduk. “Konuşmuyorlar, başlarını kuma gömmüşler, telefonlara bile çıkmıyorlar ” diye feryat ettik. Yusuf Namoğlu başkan oldu, hakem hatalarını bir bir anlattı. Eleştirilere yanıtlar verdi. Şimdi de ‘konuşuyor’ diye Yusuf Namoğlu’nu tenkit ediyoruz. Konuşmaz kızarız, konuşur yine kızarız. Pes be birader.

18 Kasım 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI