‘’İzlanda stresi!‘’
Müsabaka Dünya çapında masalları üreten ünlü yazar Andrsen’in şehrinde oynandı. Bizim çocukların futbol masallarını dinledikçe değil, görsel olarak izledikçe de yüreğimi İzlanda stresi fena halde sardı! Türkiye Teknik Direktörü’nün iş başına geçtiği çokça zaman oldu, tamam uzun süre Danimarka’dan beklenen galibiyet de var ama Ay-Yıldızlı takımda henüz umulan futbol yok!
Hele hele ilk yarıda yaptığımız savunma duruş, kalkış ve havalanış hataları var ya... Öff ki öf! Bu nasıl iştir arkadaş! Danimarka hoplatıyor, zıplatıyor bizi takım halinde ve içlerinde iş yapacak üç, dört kişiyle. Sezon başı ağustos sonu, eylül başı henüz başladığımız için hazır değil, turfandayız. Sezon sonu nisanmayıs gibi turşumuz çıkmış haldeyiz! Bizim takıma uygun bir futbol gustosu, gönüllerine göre sezon bulabilmek için hangi mevsimi seçeceğimizi şaşırdık.
Kesin olarak gözüken şu fizik kalitemizi katiyetle yükseltmek zorundayız. Sadece Euro ederlerimizi artırmakla olmuyor ve Türk futbolu göz göre batmaya giderken birtakım aracılar ekonomik olarak zirve yapıyor. Bir kısım varoş çocukları son birkaç senede gökdelen zirvelerinde. Adamlar semiriyor ama futbolumuzun içi gitgide çürüyor. En önemlisi de güven duygusu kayboluyor. Yurt dışında bile taraftarımızın o eski heyecan fırtınalarını şimdilerde gören var mı?
Çok pozisyon verdik, kalecimize dua ettik bolca. İkinci yarı hatalardan az arındık daha gayretli olmaya çalıştık ve beraberliği de sağladık. Yine de Danimarka’nın sınırlı yetenek ve futbol kapasiteli ama fizik zengini kadrosunun gollük hücumlarına ‘dur’ diyemedik.
Bursasporlu genç Ozan Tufan, şimşek gibi çaktı ve galibiyetimizi sağladı. Futbolumuz düşündürdü, tabela sevindirdi işte! İzlanda’da sevinçlere inşallah...
‘’Gazoz olma efsane ol!‘’
Ligde ilk karşılaşmalar zor olurmuş hesapta. Futbolcular tatilde tarlada mı çalıştı, ya da madene inip kömür mü çıkardı veya inşaatta harç mı yaptılar arkadaş? Ülkemiz futbolunda acayip yanlış işler oluyor ve gazozlar efsane diye yutturuluyor. Trans halinde uyurgezer memlekete, gaz katkılı futboltif hikaye! Koskoca ilk yarıda izleyenlere saç baş yolduran, futbol keyfine harbiden tövbe ettiren koşuşturma şutsuz, tatsız, tuzsuz, anlamsız 0-0 bitti. İkinci yarı 'aldığınız dövizden utanın bari' türü taktiksel içerikli uyarılar yapıldı ki, az daha kıpırdadılar! Burak ve Bruma beceriden çok Bursaspor defans hatası kokan bir pozisyonda beraber hareketlendi ve hayret! Kral bu kez ofsaytla değil golle buluştu 0-1. Galatasaray orta alanı külliyen, futbol gerçeklerine tövbeli sanki. Sneijder pek ortada gözükmüyor ve insan düşünüyor virtüöz Andre Rieu, Balık Ayhan'la beraber sahne alsa acaba nasıl bir performans sağlar? Muslera, Fernandao'nun, Volkan Şen'in vuruşunda yine primi hak etti ve icrası olası 'Arrivederci Roma' melodisini, Prandelli adına terletti! Galatasaray ilk deplasmanından ne olduğu pek anlaşılamayan futbolu, Muslera kurtarışları, attıği 2 golü ve 3 puanıyla dönüyor.
‘’Dördüncü olur!‘’
Aysal umutlu, Prandelli tutkulu, taraftar da müthiş arzulu 4. yıldız için. Evet dördüncü olur. Olur ama bu kafayla giderse, Galatasaray ancak Süper Lig sıralamasında dördüncü olur! Galatasaray’ın futbol karakteri ve bilinen temposunun yerinde yeller esti dün gece.
Bir boksör düşününüz yumruk yememek için ringde dolanan ve hep savunmada kalıp gard alan, işte Aslan! Galatasaray’ın Super Kupa müsabakasının ilk bakışta tarifi budur. Cim Bom şanslıydı çünkü karşısında, grogiden farksız halinden faydalanacak yetenekte rakip yoktu!
Yeni sezona bir dolu palavra ve defoyla hazırlanan Galatasaray’dan, pek de farklı bir futbol beklemiyordum zaten. Savunma ve hücumda iki kenarı göbek saplaması kırık tenezzüh Austin gibi yampiri, orta alan istavroz dağıtmış aks sanki, forvet mi? Ön takımı ve rotu arızalı kuyruklu 59 İmpala prototipi! Görünen Galatasaray’da en hazır futbolcunun Muslera olduğu. E buna da en çok Prandelli sevinmeli, çünkü kalecisine çok iş düşecek sanki! Sağ kanadı boşaltılan, sol tarafı koyverilen Sarı-Kırmızılı armada forvet cılızlığı ve orta saha kolaycılığıyla 2-3 futbolcunun sırtına biner ve tıngır mıngır gider. Gider de nereye gider? Gol bölgelerinde beceriksiz Fenerbahçe ve mükemmel Muslera yanıltmasın bay Ünal Aysal’ı... Uzatma bölümlerinde izlenen canhıraş GS futbolu da, intifayı başlatan FB’li first beybinin oyundan alınması kaynaklıydı! Aslan’da sırıtan bu tehlikeli ateş üfleyerek sönmez gibi sanki Galatasaraylı...
Kupa penaltılara kaldı... Galatasaray kupayı zaten hak etmemişti ama Volkan’ın rezillikleri de, midemi bulandırdı, yazıklar olsun.
‘’Depremin ayak sesleri !‘’
Yok canım olası Marmara depremi ve İstanbul'da yaşanacak harabattan söz etmiyorum. O konuya depremden sorumlu jinekologlar (!) baksın! Konumuz Galatasaray'da yaşanması garanti depremin, ayak sesleri. Ünal Aysal, Sarıgül ve Doğan'dan oluşan dev ekip, Kulübü götürüyor sözde ama nereye? Bu üçlü dışında yönetimde bulunan diğer azalar sadece imza atmaktan mı sorumlu? Geçenlerde bir dilekçe vermiş yönetim Aysal'a, Ünder'le alakalı ama Başkan cevap verme nezaketinde dahi bulunmamış. Bir zat-ı Muhterem'in Reina'da fısıldadığına göre de, Aysal'da müthiş bir unutkanlık başlamış!
Aziz Yıldırım özel hayattaki düzen meselesinden başlayınca, araya Galatasaray Başkanı'nı da katar ve 'beyefendi Mikonosta Julio İglesias için trilyonluk hesap ödeyene kadar, transfer işlerine bak!' der diye umdum ama Yıldırım Yanal'da kaldı, Aysal'da Galatasaray'ın başında. Bir başka istifa ihtimali daha, bitti yani!
Evet Galatasaray her platformdan yağmur gibi yağan gelirlere rağmen, ekonomik depremin eşiğinde. Deprem ekonomiyi vurduğunda yıkmadığı mekan kalmaz. Futboldan basketbola, oradan voleybola ve tüm amatör şubelere yansır ve büyük hasar bırakır. Hedefler istikameti şaşırır ve cast comfort içinde yolculuk yapsın diye kiralanan lüx otomobillere kim nasıl biner sonra? Lüx futbolcu, basketbolcu ve muhtelif sporculardan vazgeçebilirsiniz ama 100 den fazla lüx otomobilden nasıl vazgeçeceksiniz beyler, eşiniz dostunuz, girl friendiniz, sosietic valeleriniz velespitlere bindiğinizde ne der?
Lig geldi kapıya dayandı, dayandı da, ortada doğru dürüst transfer yok, kamp programı yok. Nasıl olacak bu iş? Sadece sportif değil idari meşguliyatlarda da çok sıkıntı var. Kapıda görev şehidi veriliyor, sorumlusu bulunamıyor! Suçlu demir kapı herhalde ki, orası iptal ediliyor. Yarın o kapı müebbete mahkum edilir ve iş bitirilir! Ali Kırca oraya bakmadığı için, kapıyla ilgili şikayeti dikkate almamış. Kombineleri doğru dürüst satmaktan aciz kalabalığa, sponsor temini beceremeyen bol gazlı uzmanlara ne diyeceğiz peki? Aylık profesyonel gideri 2 milyona ulaşıyor mu, yoksa bana yanlış haberler mi geliyor!
Galatasaraylı transferin hikayelere bağlandığı, götürdüğü dövizleri huzur içinde yiyen hanım avukatın başkan tarafından korumaya alındığı, medya, televizyon ve iletişim sorumlularına ödemede tavan yapılan ama sitede 5.8 tarihli zorunlu açıklamada kalınan, basketbolda sahadan kaçılan ayıplı bir dönemin içindesin. Reklamsız formanı shoptan, combineni Bob'tan, haberini de Pata pata Ali'den al, kulübüne katkı yap e mi? İyi olur belki!
‘’Kara Kartal uçuyor‘’
Fenerbahçe ve Beşiktaşlı sporcular omuz omuza sahada, iki başkan Yıldırım ve Orman da tribünde yan yana... Aysal da Mikonos adasında ‘Julio İglesias’la çarliston’ turnuvasında! Oysa bu gecede Galatasaray da bulunsa tribünler tamamen dolar, olası hasılat Somalı kardeşlerimize yarardı. Beşiktaş’ın daha hazır ve konsantre olduğu bir 45 dakika. Atınç’ı çok beğendim. İsmail’in İbrahimoviç’i kıskandıracak güzellikte attığı gole imrendim. Kara Kartallar, Fenerbahçe savunması arkasına uzun toplarla sürpriz ataklar denedi ve tek golü de bu şekilde buldu. Beşiktaş önde top kazanma azmiyle, tempolu oynadı. Oğuzhan kuvvetine kuvvet katarsa, seyrine doyum olmaz. Fenerbahçe’de konsantrasyon sıkıntısı sezdim. Chelsea’ya mı saklandılar acaba? Fenerbahçe daha hırslı ve tempolu başladı ama İngilizler de zerre yabana atılmamalı. Hele hele Şûle ve Costa başlı başına bela! Hazard kanatta ayrı bir alem, arkada Fabregas kenarda Morinyogas! Topal ve Miereleş ara sıra şut denemelerinde bulundu da İvanovic ve Terry rahat ettirmedi. Alper’in rakibine takılması kaynaklı ceza vuruşunu Chech kurtardı, Morinyo hakeme gitti ama derdini Portugalca anlatamadı! Az sonra Costa, tam halı saha golü atıp hocasını rahatlattı: 0-1. İnanın Kalamış’ta bile bu denli rahat dolaşılamazdı. Alves’ten gecenin ruhuna aykırı bir darbe Costa’ya! Ceza vuruşunu Şûle kullandı, Volkan çeldi ama seken topta İvanovic vaziyeti 2-0 yaptı. Efsane Drogba Kadıköy’de Chelsea formasıyla trio için uğraştı ama kıl payı kaçırdı, 0-2 bitti. Beşiktaş ve Chelsea finali başladı. Bilic’ten 6 oyuncuyla kan değişikliği. Morinyo da Hazard ve Costa’yı yanına aldı. Oyuna giren Drogba’nın ceza vuruşunu Cenk köşeden çok şık çıkardı. Beşiktaş iyi savunma yaptı ve Demba Ba son anda gole yaklaştı, işi bu kez Ersan Gülüm tamamladı; Beşiktaş 1 - Chelsea 0. Yüreklerinize sağlık, tebrikler Kara Kartallar...
‘’Kapılar ve Soma'lar!‘’
İnsan değerlerinı bilsek hümanist uygulamaları becerebilsek, bu tür müsabakalar futbolu düşlerken geçecek! Uydurukluk ve can kıymeti bilmezlik öylesi sarmış ki yaşamımız tüm renklerini hazırlık 90 dakikaları dahi acılarımızla bezeli. İki sezon önce geldiğimden çok daha berbat bir basın tribünü, belki de Soma'nın karanlık, iç bunaltan sıcak dehlizlerini anımsama modeli! Çağdaş iletişim gerekliliklerinden hiçbiri yok. Madencilerimizi hatırladım ölüm ocaklarındaki; ihmal çok, yaşam odası yok, onca kayıp ortada yok, hukuk yok, sorumlu yok, vicdan zerre yok. Galatasaray'ın demir kapısı gibi sanki!
La Liga Şampiyonu kadrosundan Chelsea'ya oldukça takviye yapmış. Yapmış ama yerlerini sağlama almış. Aslan mı? Bence Aysal ve ekibi şekerlemeye dalmış ve ortaya şeker orta bir ekip çıkmış! Çok çalışmaları gerek çok. Sol tarafın sibop ayarı bozuk sanki, daim hava kaçırıyor ve özellikle savunmada bir türlü balans tutmuyor. Burak gol atmazsa zaten gözükmüyor. Olcan çok iş yapacakmış gibi sinyal verirken, hücumda top kazanma işine en çok bakan oldu. Boş alanda ve geriye doğru muazzam derecede isabetli pas yapan Galatasaray aynı etkinliği futbol ve gol için lazım bölgelerde örnekleyemedi. Savunmada da çok tekledi ve Allah'tan Muslera iyi günündeydi. Emre yine kendi etrafında şahane dönüyor ve o muhteşem vals ritmine tribünler neden deliriyor? Belki de Aysal gençlik günlerini anımsamak için özellikle rica ediyor. Selçuk için kaptanlık sessiz sedasız ve olaysız geldi, Sabri gitti! Goldenboll aniden döndü, oysa medya son derece umutsuzdu Hamit'ten!
‘’Bezden Prandelli & çuhadan Aysal‘’
Galatasaray'da çok şey yanlış gidiyor. Daha da açığı bu sezon yaşanacak her türlü felakete uygun adım gidiliyor! Delik deşik bütçe, plansız programsız yapılanma, kulübün içini işe yaramaz uçuk maaşlı onca adamla doldurma ve yaşanması olası değil garanti hüsranlara doğru Aysal komutasında yol alma. Çünkü Galatasaray'da tüm kararları 3 kişi alıyor ve uyguluyor, gerisi de oyuna 'çorbadan' katılıyor! Açacağım daha sonraki yazılarımda.
Neden bezden Prandelli? Dünya'nın hiçbir yerinde, hiçbir teknik adam; henüz 1 dakika dahi izlemediği futbolcuları kadro dışı bırakmaz. Aysal zaten futbol ve futbolcudan anlamaz... O zaman bezden teknik direktör nabzına, çuhadan başkanlıktan Galatasaray'a yarar bir ürün katiyen çıkmaz. Anlaşılıyor ki başkana yakın birileri kafasına göre gidecekleri belirlemiş ve İtalyan'a da telaffuz ettirmiş. Açık söylüyorum böyle bir yapı da asla tutmaz, güven duygusunun olmadığı yerde hiç başarı olur mu? Hele hele sportif yarışmalarla ilgili konularda zerre başarı yakalanamaz.
Basketbolda Fenerbahçe finalinde sahadan kaçarak camiaya zerre yakışmayan, utanılası bir icraata imza atan Aysal, yanlışlarını son hızla sürdürüyor! Galatasaray babasının çiftliği değil ki beyefendinin! Uçuk dolarlı maaşlara, hormonlu sözleşmelere imza atanlar sesini çıkarmaz yolunu bulmaya bakar ama bu camiada çıkar ucuzluğuna yüz vermeyecek son derece namuslu ve erdemli insanlar da var bay Aysal! Galatasaray'ı Galatasaray yapan ve bu günlere taşıyanlar da bu tür Galatasaraylı'lardır bilmek lazım...
Sabriye yapılan yanlış. Ceyhun'a ve diğer çocuklarımıza reva görülenler de yanlış. Faydalı olamayacağı düşünülen sporcuya elbette teşekkür edilecek ama 'Bezden Prandelli & çuhadan Aysal' sistemi işletilmeyecek ve daha doğru ve insani bir sistem devreye girecek!
Bekliyorum... Bakalım dilekçeye ne cevap gelecek? Daha konuşulacak o kadar çok şey var ki, sistemsizlik sisteminin içinde.. Buz kesersiniz buzzz ada gibi valla!
‘’Pes doğrusu!‘’
TFF Riva Hasan Doğan Eğitim Tesisleri açılışıyla ilgili bir fotoğraf çarptı gözüme. ‘Pes doğrusu!’ demekten kendimi alamadım doğrusu. Futbolun önde gelenleri arasında futbol dünyasından gelmiş, onca emeği geçmiş hiç kimse yok, ortadaki siyasetçi karambolü içinde kısmen gözüken Fatih Terim’den başka.
Yani yalakalık, yandaşlık, yağcılık olur da, bu kadar mı olur be birader! Nerede Şenes Erzik, Haluk Ulusoy, Kemal Zorlu, Abdullah Kiğılı, Ayhan Bermek, Ata Aksu, Alp Yalman, Faruk Ilgaz, Ali Şen, Faruk Süren, Ergun Gürsoy, İlhan Cavcav ille de Şenol Güneş, Mustafa Denizli gibi daha nice futbolumuza hizmet eden duayenler? O fotoğrafın içinde Oğuz Dizer kadar dahi hizmet etmiş, 40 yılını Türk sporuna adamış hiç bir fert yok ki birader? Kimse kuru-sıkı hava yapmayacak, hele hele bana! Futbol ülkemizde RTE ve ekibiyle mi başladı yani? Futbola yönetici olarak hizmete adım attığım tarih 1976.
Sakaryaspor’da başlayan futbol serüvenime unutulmaz Fenerbahçeli ve teknik adam, ahlak ve duruş simgesi Şükrü Ersoy riyasetinde başladım Ekrem Karaberber, Muammer Adatepe, Arif Omaç gibi eşsiz duayenlerle de devam ettim. Her şeyden önce namusu, doğru duruşu ve adamlığı değerli büyüklerimden öğrendim. Hamdolsun, kendilerinden de, Yüce Yaradan’ım razı olsun. Uzun lafın kısası önce sporcu sonra da 40 yıldır yönetici ve gazeteci olarak sporun içindeyim ama hayatımda bu dönemdeki kadar da yamukluk ve çürümüşlük bir arada görmedim. TFF sözde futbol adına bir hizmete adım atmış ama protokole ne kadar siyasi varsa öne katmış ve arkalarında sıralanmış. Yazıklar olsun futbolumuzun haline. Ülke kurumlarını bu hale getirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur, katiyyen de olamaz. Yıldırım Demirören Beşiktaş Kulübündeki unutulmaz(!) başarılarına TFF bünyesi başında da devam ediyor ve becerilerine yenilerini katıyor. Bravo! Rahmetli Hasan Doğan’ın adının yazıldığı tören daha doğru ve futbola yakışan ortamda yapılabilirdi, yağcılık kriterleri ortamı toz duman etti!
Günün en unutulmayacak fotoğraflarından biri de Başbakan’a verilen 9 numaralı forma olmalı. Amatör kümenin acar stoperi İSKİ’li Erdoğan, efsane 9 numara Hakan Şükür’ün formasını aldı ! Milli takım eski kaptanı, yeni mebus golcü acaba formasını imzalamış mıydı? Ha ! Pes doğrusu arkadaş yaaa...