‘’Beni böyle sev...‘’
Galatasaraylı Tugay Kerimoğlu sözleşme gereği devam eden haklarını hiç dikkate almadan, istifasını sunuyor ve 700 bin Euro alacağını siliyor. Taraftar da böylesi erdemli bir davranışa şahit olunca soruyor ‘Oğuz abi Galatasaray yöneticileri içinde bırak 700 bin Euro’yu, 7 Euro bile veren olmuş mudur acaba ha?’
Bence olmamıştır. Bu arkadaşlar kulübe zerre kapik kaptırmaz ama Galatasaray’ın parasını Yağma Hasan’ın böreği gibi dağıtır. Bana inanmayan Hayri Kozak’a sorsun ve değerli Galatasaraylı büyüğümüz dövizlerin nasıl har vurulup harman gibi savrulduğunu açıkça anlatsın! Ada’dan Moda’ya, karşısında Kalamış’a hatta Arena’ya...
Ribery kazığı ardından Hajrovic meselesi, hemen sonra da Bruma hadisesi patlak verdi ve Fenerbahçe’yle finale çıkılmaması hesaplarındaki asıl amaç da güme gitti! Evet Galatasaray yönetimi her türlü ekonomik ve yönetimsel hatalarını potanın ardına saklayacak ve hesapta 3’lük atmış olacaktı... Ama önce Boşnak Hajrovic az sonra da Bruma hesapları fena batırdı. Galatasaray teknik adam bulamadığı gibi, eldeki kuşları da birer birer kaçırıyor! Sezon açılışı belli değil, kamp yeri tespit edilmedi, kadro şekillenmemiş ve ortalık toz duman. Sihirbazdan medet uman başkan çare peşinde de... Hatırlayın sihirbaz dönemi oluşan en büyük sihirbazlık Oz büyücüsü forvet Avustralyalı’nın libero
olarak oynatılmasıydı! Diğer sihirbazlıklar da uçtu gitti ve geriye sadece üçün... (!) Pardon içimizden biriyle Floryatik aşk masalları kaldı...
‘’Adrenalin...‘’
Aysal cezalı olmasına karşın, futbolcularına katkı için Trabzon’a geldi ve moral sağladı. Başkan Rize-Ayder yaylasında, azgın nehir suları üzerinden, halata asılarak geçti ve gençlere taş çıkartacak bir performans sergiledi. Bu adrenalin gösterisi futbolculara yansımış mıydı peki? Evet! Trabzonspor’u, başkanları nehri nasıl fıııııyt diye geçtiyse aynen öyle geçtiler. Hele hele Sabri Reis dümene geçti, oyunun şekli şemali külliyen değişti. Bu arada Mancini’nin Semih konusunda gün geçtikçe haklı çıktığını söylemeliyim. Elbette bu konuda sallamakta acele edip, haksız çıktığımı da! Özer’in 4. dakikada sakatlanması ve az sonra oyunu terk etmesi Mandıralı’nın şanssızlığıdır. Selçuk’un özlenen futbol temposuna çıkma gayretleri, Sneijder ve Burak etkinlikleri de, Sarı-Kırmızılı armadanın güzelliği elbette. Rakip alana çabuk çıkmayı seven, ‘baskın basanındır’ felsefesi hamili iki rakibin ilk yarıdaki gayretleri gol getirmedi.
İkinci yarı sahada olağanüstü bir Cim Bom Show vardı. Güzel gol olur, olur da hepsi birbirinden güzel olur mu? Oldu valla. Galatasaray, Avni Aker’de çok şık tam 4 gol attı ve Şampiyonlar Ligi için çok ihtiyacı olan 3 puanı da kazandı. Semih’in sağ kanattan oluşturduğu asistler birbirinden güzelken, Burak, Selçuk ve Sneijder klaslarını sahneye koyuyordu. Hele hele frikikten atılan şahane golleri, sadece cümle alem değil, sanırım Onur dahi beğendi. Galatasaray zorlu Trabzonspor deplasmanından başkanı, yönetimi, teknik ekibi ve profesyonelleriyle el ele sevinçle dönüyor. Lig ikinciliğini kesin belirleme işi son haftaya kaldı ama Aslan’ın avantajlı olduğu da gözden kaçmamalı...
‘’Gökhan Zan nerede?‘’
Son zamanlarda da sadece kolay pozisyon vermiyor, çok daha rahat gol yiyorlar! Ikınmadan, sıkınmadan Galatasaray alanında böylesi rahat pozisyona girip, üzerine de şakır şakır da gol atan rakipler pek görmemiştim! Gördüm Kasımpaşa ve Gençlerbirliği müsabakalarında. Sarı-Kırmızılılar’ın sadece kanatları değil, stoperlerin bulunması gereken bölgeleri de paramparça edildi ve bolca gol yenildi.
Haftalardır izlediğim oyunlarda, vizyona sürülen devşirme stoperleri gördükçe merak eder oldum! Acaba Gökhan Zan nerede? Memleketi Hatay’a ziyarete gitti de orada dolaşırken kazayla El Kaide’nin eline mi geçti? Öyle ya! Çocuk aylardır ortada yok. Zan kaçırılıp gaibe karıştı da, kamuoyundan mı saklanıyor yoksa?
Oysa lazım olduğu her dönem, formasının hakkını vermişti Gökhan Zan. İçten mücadelesi, özverisi ve deneyimiyle yaşanan onca gol tehlikesi ve goller yoğunluğuna derman olabilecek bir futbolcudur diye düşünüyorum ama Mancini sanırım Zan’ı bulamıyor ve stoper mevkiinde kim olsa olur zannediyor! Kaptan Sabri’yi stoper, Semih Kaya’yı da sağ ön orta saha oyuncusu olarak izlersek şaşırmayalım yani! Gençlerbirliği müsabakasında bir ara Semih sağ kanat civarında dolaşıp çaresizce rakip kaleye top indirmeye çalıştı. Yani garabet olur da, bu kadar mı olur arkadaş? Galatasaray oyun kimliğini, oyuncuları da mevkilerini kaybediyor ama tabela milleti mutlu ediyor.
Oysa yenilen goller ve düşülen durumlar, maç sonu mutlu gelmiş olsa dahi Galatasaraylı’yı düşündürmeli. Aslan git gide eriyip vizyonunu kaybediyor beyler!
Mancini’nin yararlı olmayacağı şampiyonluğun kaçırılması hatta 2.’liğin tehlikeye girmesiyle kanıtlandı. Gündeme Lucescu girdi. Doğru gündemdir bence, çünkü ustanın toplama takımla neleri başardığı herkesçe kalite belgeli... Nasıl bir karambole getirilip, gönderildiği de belli!
‘’Kazanırmış meğer!‘’
Elazığspor mutlak kazanmaya şartlandığı bir 90 dakikaya çıktı. Kazanmaya niyetlenmek, savunma güvenliğini iğdiş etmek demek olmamalı elbette. Galatasaray’ın en bitik olanı dahi tehlike oluşturabilecek, üst düzey yetenekte kramponlara sahip olduğu asla göz ardı edilmemeli. Mesela Hayroviç daha maçın başında Barış Şimşek gözlemi ve İveca marifetiyle hayırlara havale edildi! Galatasaray’ın buz gibi penaltısı verilmedi sanki, kart mı? Hakemin olayı görmediği yerde kartın lafı mı olur!
Elazığspor hemen her fırsatta Muslera cıvarına gelip Sane projeleri eşliğinde Batuhan ve Deniz marifetiyle tehlikeli olurken, Galatasaray Amerikan bilardosu tadında bir gol attı. Sneijder’in başlattığı gol operasyonunu Selçuk sürdürdü Burak bitirdi, dakika 24 ve 0-1. Ev sahibi bitmez tükenmez bir iştahla, konuk sofrasından puan almak için çala kaşık daldı yenilen gol sonrası. Chedjou, Semih, Veysel ve Muslera’nın savunma becerilerini bolca izledik bu dakikalarda. Elazığspor cümbür cemaat hücum ederken Burak ve Sneijder İveca tarafına az ama öz gittiler ama kolay girdikleri pozisyonları, aynı kolaylıkla gole tahvil etmeyi beceremediler. Özellikle Sneijder ‘ben bunları nasıl kaçırdım?’ diyecektir repeedlere şahit olduğunda. Elazığspor oyun düşüncesiyle Galatasaray’ın deplasmanda nasıl kazanacağının ip ucunu verdi sanki. Hep önde olacak ve her an kontra yemeye amade olacaksın! Kedi kaleci Muslera sakatlandı ve Ufuk oyuna girdi, yeşşeeee! Tanju ikinci sarıdan gitti ve ortam gerildi, dakika 72. Burak bir uzun top daha yakaladı ama vuruşu kadük kaldı! Sneijder direk dibine nişanladı ve 10 kişi kalan ev sahibi, anlayışından asla vaz geçmedi. Tello’nun şutu direkten döndü. 96 artı Şimşek extrası 3 dakika daha Elazığspor’a jet, Galatasaray’a eziyet gibi geçti ve 0-1. Mancini deplasmanda da kazanırmış meğer!
‘’Delik deşik...‘’
Tamam Mancini’nin kurduğu takım bir dolu hataya gebeydi zaten ama Cüneyt Çakır’da ‘takır takır’ doğradı, delik deşik olması için başını tuttu Galatasaray’ın. Babel’in Semih Kaya’ya yaptığına Şota bile düdük çalardı ama Çakır çalmadı. Balta’nın hareketine İhsan Kalkavan dahi penaltı için düdük öttürür fakat kırmızı kart göstermezdi. E zaten Çakır ilk düdüğü doğru üflemeyi becerseydi, bütün bunları da konuşmamız gerekmezdi!
O zaman diyecektim ki ‘eeey Mancini bu yaptıklarını sana öğreteni seveyim iyi mi? ‘ Yani olur da bu kadar mı olur yani! Galatasaray kadrosuyla Lego gibi oynayan bir İtalyan ve futbola Fransız bir başkan profili ve yöneticileri...
Orta sahada ismen bulunan yıldızların, Sneijder ve Melo dışında ne hücum ne de savunma anlayışında oyuna zerre katılmadıkları garabete katkı amacıyla, Sinyor geri dörtlüyü de allak bullak etmişti dün gece. Kasımpaşa, Çukurkavunla oynasa bu kadar pozisyon bulamazdı, Galatasaray karşısında buldu. İlk devre 0-5 bitmediyse bu Yüce Yaradan’ın bir lütfuydu ama anlayan kim? Acizlikler silsilesine ikinci devre de devam edildi ve Kasımpaşa savunmasının yıldızı Yalçın sefte etti. Lacivet-Beyazlılar ilk yarıda kaçırdıklarını şimdi gole tahvil ediyor ve Galatasaraylı’ların aklına şunlar geliyor ‘rakip ilk devre kaçırdıklarını ya atsaydı?’ İşte o zaman tarihi hezimetlerden biri daha yaşanır ve Kadıköy yakasından ‘bu yangın üflemekle söndürülemez’ diye yazan bir mektup kulübe gönderilirdi!
Arena’da 4 gol yiyerek yepyeni bir tarih yazan Aysal ve ekibini kutlar, ‘o sole mio’ eşliğinde delik deşik Galatasaray’a Buz Ada’dan bakmalarını öneririm... Benim hayat planlamamda da böyle rezil bir futbol takımı izlemek yoktu ama oldu! 0-4
‘’Nano teknoloji!‘’
Günümüzde oldukça moda oldu, ‘Nano teknolojik ürün’ yakıştırması. Bu modaya kulüp yöneticileri de büyük ölçüde uyum sağladı ve ortalığı ‘Nano teknolojik ürün yönetici’ prototipleri sardı! Ertan Körüstan ‘şampiyonluğumuzu yok sayanları biz de yok sayarız’ demiş ve ilave de etmiş ‘e-bileti tanımıyoruz’ durmamış ‘şiddeti önleme konusunda aktif rolden vaz geçeceğiz’ vay vay vay! New model teknolojik ürün yönetici modeli görsel sunumuna, Yeşil-Beyazlı kulübün as başkanı olan zat da, Bursa yerel gazetecilerine karşı örneklediği tepkiyle devam etmiş. E tabii ayıp etmiş! Baş imamın gaz saldığı yerde, as imam edecek tabii, işte size Nano teknoloji!
Bursa çok büyük bir spor camiasıdır ve bu gerçeği bilmek zorundakilerin başında da Ertan Körüstan ve castı gelmektedir. Yeşil ve güzel şehrin imrenilesi boyuttaki sportif gerçeğine ‘kör’ kalmamak gerek yani. Evet İlker Meral bence de vermemesi gereken bir penaltıyı alel acele verdi ama bu tür hakem defoları kimin başına gelmedi ki? Bu arızalar hep oldu, bundan sonra da olacak. Çünkü sporun içinde hatalar ezelden beri hep var. Önemli olan doğru kültür ve anlayışı yakalamak, bunu pekiştirecek yöntemler üretmek. Elbette toplumu da doğru yönlendirmek, özellikle de tribünleri tabii.
Şiddetin temelinde yatan gerçek; yaşamın içinde de hataların bulunabileceği doğrusunu, kendi hırsları adına saptıran ve çağdaşlıktan uzak yöntemlere sarılan Nano teknolojik yöneticilerdir bence. ‘El salla başkan... El salla!’ tutsaklarının ürettiği ve yönettiği spor anlayışı örneklerini dehşetle izliyorum ne yazık ki...
‘’Huzur Aslan'da!‘’
Gerilimden uzak, futbolun gerekliliklerini uygulama amacında ve galibiyete dönük bir şık mekanizma Galatasaray tarafındaydı... Bülent Yıldırım’ı özellikle kutlamak isterim, çünkü Emre Belözoğlu’nu sahada tutabilmek için çok sabretti. Hatta diğer 5 futbolcuya gösterdiği sarı kartlar Fenerbahçeli’ye ilanen tebligat gibiydi! Ama yılların gerilimlisi yine zapt olamadı ve ikinci sarıdan atıldı. Bu arada Santa Monikalı Aziz Melodram’dan farksız bir görünüm sergileyen Melo’da özellikle ilk yarıdaki örnek ve serinkanlı mücadelesiyle büyük takdir topladı, sonra 87’de o da atıldı! Taraftarını ardına alan Galatasaray, oyuna iyi başladı ve 9. dakikada 10 numaralık bir Sneijder vuruşuyla 1-0’ı yakaladı. Selçuk, Melo ve elbette tüm Galatasaraylı futbolcuların bu goldeki maddi manevi katkısını görmezden gelmek mümkün mü? Muhterem Mancini Hocaefendi’nin de derbiye mükemmel hazırlandığını ve çok soğukkanlı olduğunu gözlemledim. Aziz ve ezeli rakiplerimiz için aynı kanıda olmadığımı da söylemeliyim. Aziz Yıldırım ve Emre Belözoğlu’nun alışılmış gerilim vaziyetinin A’dan Z’ye tüm Fenerbahçeliler’e sirayet ettiği ve sahadaki performansı olumsuz etkilediği gözden kaçmadı. İlk yarıda yoktan farksız konuk ikinci devre oldukça halliceydi eksik olmasına rağmen. Daha derli toplu, inançlı ve gayretliydiler. Galatasaray alanında da daha fazla gözüktüler zaten, gerilimi değil sadece futbolu düşünen bir Fenerbahçe var şimdi. Bu duruma Galatasaray savunma hataları da eklenince, zaman zaman sıkıntılarla karşılaştı Muslera ve Semih Kaya. Sağlık Bakanlığı Eboue için bir özel birim oluştursa, bu ekip ülkemizin sağlık sorunlarıyla en fazla uğraşan ve bunalan sağlık takımı olur. Bu arada Drogba varsa Galatasaray bir başka. Sabri de bir başka! Hele hele ortaları adamını bulduğunda. Yaptığıasla doğru değil de, Selçuk neden bu hale geldi? Doğru analiz edilmeli! Galatasaray 1-0 yendi...
‘’Mancini dandini!‘’
Galatasaray tahminlerimiz çerçevesinde, beklemediğimiz bir 11’le çıktı yine! Mancini bu kez ‘Şöbiyet hatta Sütlü Nuriye’de diyebileceğimiz yapıda kullanmış Sneijder’i. Dev 10 numarayı sol kenardan Burak ve Umut’un arka ortasına almış, ardına 3 kişilik bir orta saha ve 4’lü savunma katmış ama sanki bu diziliş te pek kavranamamış! Torku Konyaspor oyuna daha hakim ve pas egemenliği olan taraftı. Itandje’yle buluşmak için 30. dakikaya kadar bekledi konuk. Sneijder alanından topla çıktı ve Konyalıları kaşık havası ekibi gibi peşine taktı ama Itandje burası ‘My home’ diyerek kapıyı kapattı. O zamana kadar zaten yoktu, devre bitene kadar da başka ‘tık’ olmadı konuktan. İki serbest vuruş vardı ama hikaye oldu, Muslera’yı titreten pozisyon da çok oldu. Konyada öok müthiş bir esinti var ve Sarı-Kırmızılı ekibin yaptığının da, rüzgara karşı küçük su dökmekten farkı yok! Uzun toplarla savunma arkasına inmeye çalışıyor fakat her icraatları kendi üstlerine dönüyor Galatasaraylı’ların. Devre!
İkinci yarı beraber oynanan sert rüzgar da para etmedi, sıra Berk İsmail’e geldi. Genç golcü 70, dakikada az daha atıyordu, az farkla dışarı gitti. Burak’ın üst direkten çizgiye giden çok şık bir şutu var ama galiba bu takımın gol şansı yok! Bu arada Konya Ali Turan ve Mehmet Uslu aracılığıyla kanatlardan öyle geliyor ki Eboue ve Telles burnunu çıkaramıyor valla. Galatasaray alıştığımız pas kurgusundan uzaklaştıkça gol şansından da uzaklaşıyor. Konyaspor’un oyun kurgusu ve pas yapısının Galatasaray’dan daha olumlu, daha şık olduğunu söylemeliyim. Mancini’nin hazır ve motive zannettiği ekibinin ‘dandini dandini bostana’ ninnisinden hiç te farklı olmadığını söylemeliyim. Üzün lafın kısası bu harcamanın, bunca yatırımın karşılığı seyrettiğimiz Galatasaray olmamalı. Bir puanla dönüyorlar yine!