‘’Aksiyon ve reaksiyon‘’
Vahid Halilhodzic döneminde Cardozo’nun oynamamasını hocanın transfer sürecindeki takıklığına bağlamıştık. Ersun Yanal gelince ilk iş olarak onu takıma almış, olumlu geri dönüşler de sağlamıştı. Ancak yine kulübeye döndü Paraguaylı. Sebebini ilk görüşmemizde bizzat sorup, yanıtını da paylaşacağım. Fakat insan düşünmeden edemiyor, ilk 18’de olan bir Cardozo’yu kim kesebilir Trabzonspor’da! Üstelik Yatabare ve Waris’in de yokluğunda. Üstelik Sefa, Yusuf ve Bosingwa gibi kanatları iyi kullanan, bol ve isabetli orta kesebilen, Mehmet Ekici gibi iyi duran top kullanabilen isimleriniz varken! Bu soruları sanırım Ersun Yanal’a başkaları da soracaktır. En az Cardozo ve oyun şekli tercihleri kadar şaşırdığım bir başka konu da Trabzonspor’un dinamiklerinin inkar ediliyor olması. Trabzonspor bir reaksiyon takımı. Önde oynayacak, önde duracak, baskı kurup skor yapacak bir takım. Bunu sağlayacak oyunculara sahip. Rakip dönüşlerinde de Constant, Özer ve Ekici ile kesip tekrar kendi sistemini kuracak bir kadro. Eksikleri tabi ki var ama Trabzonspor’dan bir reaksiyon takımı oluşturursanız tablo bundan pek ötesine gitmez. Rakibi bekleyen, tartan, rakibin aksiyonuna tepki veren bir Trabzonspor sadece tat
vermemekle kalmaz, puan da alamaz.
Ligin ilk yarısında bir futbol takımı üzerinde yapılabilecek tüm deneyleri yaptı önce Halilhodzic, sonra da Ersun Yanal. Yanal henüz hayal kırıklığı boyutunda değil ama böyle giderse ikinci dönüşünde onun için de pek hayırlı şeyler söylenmeyebilir. Ersun hoca için hâlâ geri dönüş şansı var, hatada ısrarın ise hiçbir anlamı yok.
‘’Olacak iş değil‘’
Hadi Halilhodzic olmayacak işleri yapıyordu, takım Karabük’ten 3, Antep’ten 4 gol yiyerek olmayacak işlere imza atıyordu. Sezonun en doğru işlerinden biri yapıldı, hatadan dönüldü, Boşnak hoca ile yollar ayrıldı. Ancak dengesizlikler Trabzonspor’un yakasını bırakmış değil. Ersun Yanal’ın göreve gelmeden önce de Trabzonspor’u izlediğini, ciddi fikirlere sahip olduğunu öngörmek pek kehanet değil. Fakat gelinen nokta o kadar ilginç ki, bunun altını neyle doldurabiliriz bazen tanım bulmakta zorlanıyoruz. Sürekli değişen savunma kurgusu, orta alanın rakibe teslim edilirken asıl sıkıntı son noktadaymış gibi sadece bu alana yapılan kenar müdahaleleri ve ortaya çıkan, Trabzonspor’un kalitesiyle hiç örtüşmeyecek skorlar. Yenilen 4 golü bir kenara bırakın Eskişehir’in bütün sezon boyunca yaptığı atak sayısı dün geceki kadar değildir. Skor ve yenilgi paldır küldür geliyorken bu panik atak futbola daha 55-60. dakikada başlamak Bordo-Mavili takıma yakışacak bir durum hiç değildir. Ve final. Forvetin kadar varsın durumu, konu Trabzonspor olunca kalecin kadar varsına doğru kaymış durumda. Son sezonlarda Tolga Zengin ve Onur Kıvrak ile inanılmaz bir kaleci sefası süren Trabzonspor şimdi üst üste hayal kırıklıkları yaşıyor. Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu’nun Fatih ve İbrahim’in gençliğine, onların olan inancına rağmen kaleci transferi için katı tutumundan vazgeçmesi şart. Görüntü hiç yorum, ekstra bilgi, kaleci dahiliği gerektirmiyor. Bu takımın Onur Kıvrak ayarında bulmak mümkün olmasa da acil olarak yeni bir geçiş dönemi kalecisine ihtiyacı vardır. Aksi halde ortaya çıkacak tablolar bundan asla iyi olmaz.
‘’Kaybetmemek bu kez değerli‘’
Öncelikle son düdüğüne kadar bize ligin en keyifli maçlarından birini yaşattıkları için her iki takımı da kutlamakla başlayalım. Takımlar 1'er, karşılaşmayı izleyenler ise 3 puanla günün kazananı oldu. Maçın haddinden fazla kırılma anı vardı ama o anları iki takımın da istediği gibi kullanamadığı kesin. Pozisyon pozisyon değinmek mümkün değil ama özetlersek Trabzonspor'un da Bursaspor'un da bu 90 dakikadan 1 puan aldığı için çok fazla üzüldüğünü sanmıyorum. Tabii ki Bordo-Mavililer'in deplasman bile olsa Bursa'ya gelirkenki hedefi galibiyetti. Çünkü bu galibiyet hem puan hanesini hem de özgüvenini yükseltecekti. Puan olarak tutmamış olabilir hedef, ancak oyun karakteri olarak özellikle ikinci yarıdaki tablo Trabzonsporlular'ın geleceği adına önemli sinyaller verdi. Daha önce de söyledik, tekrara giriyor olabilir ama bu formu sürdüğü sürece Fatih'ten her maçta bahsetmek zorunda kalacağız. Beklentilerimizin fazlasıyla gerisinde bir performansa sahip. İnanılmaz savruk, sakar ve hatada ısrarcı. Kimse ondan Onur Kıvrak'lık yapmasını beklemiyor ama bu gidişatı Trabzonspor'a çok puan kaybettirir. Dünün de belirleyicilerinden biriydi ki, Bordo-Mavili taraftarlar kalecilerinden negatif anlamda belirleyici olmasına hiç alışkın değil. Övgü dolu işlere rağmen teknik direktör Ersun Yanal'ın orta alan kopukluklarına, savunma arasına sızmalara ve entresan boyutta yaşanan uyum sıkıntısına mutlaka dikkat çekmesi lazım. Özel oyuncularla, duran top formuyla bir şekilde böyle maçlarda oyuna ve skora tutunabiliyor ama bu sorunlar ligde zirve hedefi olan bir ekibe hiç yakışmıyor. Daha dominant, arkadan gelen değil, takip edilmek zorunda kalan bir Trabzonspor'un bu yarışta her zaman şansı var.
‘’Trabzon'un en net tercihi‘’
Trabzonspor’da günlerdir kaos ve kongre meraklılarının dediği olmuş, kent yine futboldan kopup gündeme seçim işi gelip oturmuştu. Dün bunu kentin, Trabzonsporlular’ın ne kadar istediği oylandı aslında. Uzun süredir futbola dönüş yapamadığı için hem enerjisini hem parasını hem de imajını kaybeden Trabzonspor için en uygun sportif ortamın terk edilmemesini istedi Bordo-Mavililer.
En sıkıntılı anlarında terk ettikleri, yanında duramadıkları Sadri Şener’i bile konu İbrahim Hacıosmanoğlu ve seçim olunca hatırlayanlar kentten ciddi bir mesaj ve uyarı aldı. Artık Trabzonsporlular, kongre, genel kurul, kaos değil, futbol, enerji ve heyecan istiyor.
Kimsenin bir yere kaçtığı, kaçacağı yok. Hesap sormak için gerekli argümanları bulanlar istedikleri zaman gider, yönetimi mahkemeye verir, inceletir, varsa sorumlu hesabı sorulur. Fakat bu zamana kadar en çok bu tip kaos ortamlarından, gereksiz olağanüstü kongrelerden çeken Trabzonspor için dünkü ibra ve seçim talebinin reddi en sert mesajdır. Bugüne kadar hiçbir zaman taşın altına elini sokmayan,
sadece bu kaos ortamlarından konuşacak konu bulduğu için beslenen ‘kongre aşıkları’ bir kez daha iyi düşünmeli, fikir, aday ve özellikle de ekonomik açılım üretmelidir.
‘’Vasat Trabzon önemli kazanç‘’
Ersun Yanal’ın Trabzonspor’unda birkaç futbolcunun performansı oyunun belirleyicisi oluyor. Yusuf, Özer, Mehmet Ekici ve dünkü gibi sol kanatta değil de orta alanda oynuyorsa Constant’ın formu inanılmaz önemli. Anlık patlamaları bir kenara koyarsak bu 4 oyuncunun da dünkü karşılaşmaya katkısı, Bordo-Mavililer’in çıkış periyodundakinin çok uzağındaydı. Yusuf gitti, final pasını-şutunu atamadı. Özer hiç olmadığı kadar pasla pas hatasıyla oynadı, Ekici de geniş alanda fazla yıpranıp enerjisini istediği gibi ayarlayamadı. Yanal, Musa’nın yokluğunda İsak’ı oynatmayarak genç futbolcuyu düşünmediğini, Constant da sol savunmada oynarsa, Bosingwa kadar üretemeyeceğini gösterdi. Maçı biraz detaylandırırsak ortaya rutin Trabzonspor’a dair ilginç noktalar çıkıyor. Duran toplarda bu kadar üretken olup skor üretebilen bir takımın aynı işi savunurken nasıl bu kadar kötü yaptığı ciddi bir muamma! Kaleci Fatih Öztürk’e insan ne diyeceğini şaşırıyor... İnanılmaz acemilikler yapıyor, sonra 1 değil, 2 kalecinin kurtarması zor topları çıkarıyor. Fakat dün gecenin kazanan, kazandıran oyuncularından olduğu da kesin. Ve tabi bir de uzun zaman sonra ilk kez yakalanan kadro genişliğine rağmen, 13-14 as ile onların dışında kalanların arasındaki makasın açıldığı görülüyor. Yanal’ın bu aslar sayısını en azından 15-16’ya mutlaka çekmesi lazım. Trabzonspor dün gece kaybetse çok şaşırılmayacak bir performansla kazandı. Gerçekten de karşısında bütün sezon yaptığından fazla gol girişimini bir maça sığdıran Hikmet Karaman’lı yeni Rize’nin de katkısı tabi ki vardı. Fakat neticede zaman zaman Trabzonspor’un kötü oynarken de kazanması, büyük takım refleksi ortaya koyması gerekiyor. Bunu da başardılar.
‘’Futbol şımarıklığı‘’
Trabzonspor, hedef motivasyonunun düşük olduğu maçlarda çekilmez bir hal alıyor. Türkiye Kupası'ndan sonra Legia Varşova maçında da bunu net şekilde gördük. Değişen çok şey olmakla beraber bu tip anlarda Halilhodzic döneminin çabuk demoralize olan, geriye düşünce oyundan da düşen ruh haline bürünüyor Bordo-Mavililer. Ersun Yanal'ın çözmesi gereken problemlerden biri de bu. Kopuk kopuk oynayan, birbirini tamamlayamayan bir Fırtına'nın maç kazanma olasılığı da düşünüyor. Çünkü en kariyerlisi, yıldızı Cardozo ve Bosingwa'dan, en çömezi Musa Nizam ve Yusuf'a kadar, takım coşkulu oynadığında, beraber hareket etme becerisi yükseldiğinde rakibini zorlayabiliyor.
Bu kez gruptan çıkmayı garantilediği için Trabzonspor'un pek iştahı yoktu. Evet, önemli olan her sezon düzenli olarak Avrupa'da olmak, gruplardan çıkıp üst turlara adını yazdırmak. Son yıllarda Trabzonspor Avrupa'da olmanın, farklı bir alanda yarışmanın ekstra yorgunluk değil, keyif getirdiğini, rehabilitasyon gibi olduğunu anladı, ülkeye de çok puan kazandırdı. O yüzden dün geceyi bir futbol şımarıklığı olarak görüp bundan sonraki etapta ciddiyetin artacağı öngörüsüyle şimdilik teşekkürler diyoruz.
‘’Kaleci faktörü ve bu kez olanlar!‘’
Trabzonspor’un görkemli son dönem performansı 3-0’lık Galatasaray galibiyeti ile taçlanmıştı. O geceyi bir hatırlayalım... İlk 20 dakikada oyuna hakim, net pozisyonlar bulan bir Galatasaray ve karşılayan Trabzonspor vardı. O gecenin ev sahibi olan Cim Bom’un son vuruşları iyi olsa gece Fırtına için şüphesiz 3-0’lık final kadar parlak olmayabilirdi. Ancak Arena’da Galatasaray kaçırdı, ilk 20 dakika sonrasında taşlar yerine oturunca Trabzonspor kazandı. Dün gece olanların tam tersi yani. Bu kez Beşiktaş inanılmaz hızlı ve baskılı başladı ve Galatasaray’dan daha becerikli finaller yapıp çok erken bir skor avantajı yakaladı. Tablo Trabzonspor’un toparlanmasına, oyunda kafasını kaldırıp kendi işine konsantre olmasına da engel oldu. Beşiktaş gibi dinamik, Demba Ba gibi bir golcüye sahip, birçok farklı yapıya dönebilen takıma karşı bu dezavantajlar zaten 3 puan için yeteri kadar belirleyici. Kadro olarak Ersun Yanal’ın tercihlerine sadece Medjani- Constant üzerinden bir eleştiri getirebiliriz. Yoksa diğer kurgu normal şartlar altında Trabzonspor’un ideali. Gecenin bir başka belirleyicisi de maç öncesinde yaptığımız tahminler doğrultusunda kaleci faktörü oldu. Fatih yeteneksiz, tesadüfen eldiven almış bir isim değil. Ancak hem Onur Kıvrak gibi anormal kurtarışlarla ‘yok artık’ dedirten bir kalecinin ardından sahne aldı hem de Halilhodzic’li dönemde işler kötü giderken en çok o yıprandı. Her iki golde de hatası vardı. Doğal olarak tüm Trabzonlular’a bir kez daha, “Onur olsa bunlar olmazdı” dedirtti. İlerleyen dakikalarda orta alana ortak olmayı başardıysa da Trabzonspor, Beşiktaş’ta Sosa’nın yaptığını Siyah-Beyazlı oyuncular Mehmet Ekici ve Özer’e yaptırmayınca iş gol noktasına taşınamadı. Neticede Beşiktaş gerçekten de bir haklı ve özgüven yükseltecek galibiyet daha aldı. Trabzonspor açısından beraberlik ‘eh işte’ denilecek bir sonuçtu ama yenilgi ilk yarı hesaplarına büyük darbe indirdi, kaybetme kredisini bitirdi.
‘’Trabzonspor operasyonu!‘’
Hani klasik tabirle 3 puandan ötesi demedi de o boşlukları biraz da bizlerin, takımı yakından izleyenlerin doldurmasını istedi. Dolduralım.
Bir iyi bir kötü örnek var aslında kriz yönetimi ve operasyon başarısına dair önümüzde. Ne diyoruz son günlerde futbolun kıyısından geçmiş kişiler olarak; Galatasaray’ın aslında elinde gerçekten iyi kadrolu var ama doğru
kullanılamıyor ve her geçen hafta takımın kimyası da bozuluyor ve işler telafisi zor hale geliyor.
Galatasaray biraz da iç meselelerden futbol takımının durumunu çok öteledi. Üstelik mevcut sistemde her şeyin sportif başarıdan geçtiğini de unutarak. Ortada Avrupa’ya veda etmiş, yıldızları ıslıklanan, daha bikaç aylık yönetimi bile tartışılan bir kulüp var. Trabzonspor’daki yakın geçmiş travması daha da ağırdı. Ülkeyi ve Trabzon’u bilen, bilinen bir hoca inanılmaz tuhaf bir ruh hali ile dönmüş, son dönemlerin en iyi Trabzon kadrosu elinde laboratuvara dönüşmüştü. Mevcut ve daha önce de teknik adam hamleleri yapan yönetim eğer biraz daha zamana yaymaya kalksa, düzelir diye umut saçsa şu an Trabzonspor’da nasıl bir gündem olurdu kestirmek bile güç. Operasyonel bir beceri ile Ersun Yanal’ı -ki neredeyse herkes teknik açıdan onun doğru tercih olduğunda hemfikirtekrar ve kısa sürede işbaşı yaptırmak krize vurulacak en büyük setti.
Yanal’ın bahsettiği o kazanımlar aslında işte tam da bu noktada başladı. Kendisi ve değişen ruh hali, gelişen futbol ve gelen özgüven artırıcı skorlarla. Futbolcuların da sokaktaki taraftarın da yüzünden okunan bir tavır var şimdi. O kağıt üzerindeki kadro üst üste 3 galibiyetle takım olmaya başladı. Tribünler de o takımla tekrar yaşamaya heyecan duymaya. Yani operasyon kabiliyeti masadan sahaya geçti oradan da tribünlere. Sırada ne var diye soracak olursanız... Avrupa işini çözmüş bir takım olarak, Türkiye Kupası’nda hayli derin rotasyona gitmesini beklediğim bir Yanal ve ligde ilk yarı hesapları. İlk yarı diyorum çünkü Trabzonspor’un sezonu nerede bitireceğini bu süreç belirleyecek. Konya ve Galatasaray 6 puanla geçildi ama hâlâ Bursa deplasmanı, Beşiktaş sınavı da içinde olan 7 maç yani 21 puan var. Bu 21’in en az 17’sini almayı başarırsa Trabzon, ikinci yarıda şampiyonluk ve Devler Ligi yarışının pekala içinde yer bulabilir.