‘’Neden olmasın!‘’
Kaptan köşkündekiler tarafından rota sık sık sert manevralarla değişse de ‘büyük takım’ refleksi hiç bırakmadı aslında onların yakasını...
Zaten Ersun Yanal ile yolların ‘en kritik süreçte’ ayrılmasının da başka bir açıklaması olamazdı. Bu da ‘büyük’ reflekse bağlandı.
Ve ‘ufacık’ hatalarla kaybolmak üzere olan ‘dev’ hedefler tekrar bir adım daha yaklaştı.
Bir adım, bir maç...
İki rakip birer asist daha yapacak, Trabzonspor ise kalanları kazanacak.
Ve işte belki de 25 yıla sıkışmış ‘büyük patlama’ bu sezon yaşanacak.
Bu kısmı tekrar olacak belki ama hatırlatmakta fayda var; tüm Trabzonsporlular, hatta birçok sporsever hala son şampiyonları saygıyla anar, o dönemin takımını hiç takılmadan bir çırpıda sayar.
Şimdi bu ekibin mevcut oyuncuları ya geride kalan 25 yıllık süreçteki ‘sıradanlardan’, konu açılınca hatırlananlardan ya da o ‘efsane kadronun’ bireylerinden olacaklar.
Çok azı kupa taşımış, çok azı ‘Avrupa’ heyecanı yaşamış bir takım...
Bu takımın oyuncuları gidecek de olsalar ‘şampiyon’ gibi uğurlanacaklar, kalırlarsa ‘Şampiyonlar Ligi’ görmüş olacaklar.
Ve bunun için sadece 3 maç var.
Kazandıkça rakiplerin stresi artacak, Trabzonlular’ın özgüveni.
Bir bakın bakalım kalan maçlara; neden olmasın!
‘’Yanal niye istifa etti?‘’
Yönetim kapandı, fatura tartışıldı. İdarecilerin ‘hesaba itirazı’ vardı. Zaten ilk itirazı da Başkan Sadri Şener yapmıştı: Hezimeti gidin hocaya sorun! Her ne kadar sonraki görüşmemizde, “Yanlış aktardınız” dese de laf ağzı terk etmişti bir kere. Her fırsatta söylediğim gibi, alıştığımız ‘büyük kulüp başkanı’ profiline ters gelecek kadar samimi, düşündüğünü söyleyen Şener’in bu sözlerinin de sıradan bir tepki olmadığını anlamak zor değildi.
‘Duayen’ rahatsızlığı
Başkanın bu sözlerinden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesindi! Olmadı da. Sadri Şener’in ifadeleri, Ersun Yanal cephesinde de yankı buldu. Her ne kadar deklare etmese de camiadaki, ‘duayen’ fazlalığından rahatsızlığı bilinen tecrübeli hoca ikinci kez böylesi ‘hedef’ oluyordu. Bu rahatsızlıklar takımı da hasta etmek üzereydi. Yönetim, Sivasspor maçının devre arasında takımın gerektiği şekilde ‘motive edilemediği’ görüşündeydi.
‘Bırakıyorum’ mesajı alındı!
Bardağı taşıran damlalar üst üste geldi. Yönetim sık sık, “Geleceği planlıyoruz” dediği Yanal ile sözleşme yenilemedi. Ersun Yanal’ın da çevresine, adeta duyulmasını istercesine, ‘Şartlar ne olursa olsun bırakacağım’ mesajları vermesi, süreci hızlandırdı. Karşılıklı ataklar vardı, son top Sivas yenilgisinden sonra yönetimde kalmıştı. Ya Ersun Yanal ile devam edilecekti ya da ‘İstifa et’ denilecekti.
‘Yanalcılar’ da vardı
Karar hiç de kolay verilmedi. Yönetimde ‘Her şeye rağmen Yanalcılar’ vardı. Ancak başkanın yakın çevresi, ‘Gitsin’ diyordu. Çünkü ‘sağduyulara’ göre kan değişimi olmazsa Kayseri maçındaki olası bir kötü sonuç yönetimi de köşeye sıkıştırabilirdi. O mantık paralelinde Yanal zaten bırakacaktı, olan yönetime olacaktı. ‘Tazminatı olmayan’ Yanal, ‘Seyirci istedi’ gidiyorum diyebilecek, UEFA bile riske girecekti. Yine kurmayların öngörüsüne göre o saatten sonra futbolcuları da motive etmek mümkün olmayacaktı. Ve karar verildi: Yanal defteri kapansın! Haber salındı, daha önceki açıklamalarda ‘Türkiye’nin en iyi hocası’ olarak gösterilen Ersun Yanal’dan istifası kibarca istendi. Ve karar bir akşam idmanında açıklandı. Yanal’ın ilk istifa açıklamasında yanında bırakın başkanı, tesislerin gediklisi 2. adam Hayrettin Hacısalihoğlu da yoktu. Bu da Yanal’a ‘kırgınız hocam’ mesajının imzasıydı.
Açıklamanın açıklaması...
Ersun Yanal defteri ızdırapla, akıllarda soru işaretleriyle kapandı ama gölgesi bile olası tercihleri etkilemeye yetti. Aslında sadece Yanal değil şu an itibariyle yönetimin hoca konusunda elini kolunu bağlayan. İlk açıklamalar, “Mayıs ayı içerisinde çözeceğiz” diye. Bu açıklamanın açıklaması ise; Ne zaman ki gelecek sezonun rotası belli olur, o zaman hoca bulunur! Çünkü Trabzonspor’un gelecek planı programı, bu sezona bağlı, sadece 4 haftaya!
Yönetim ‘serbest’ bıraktı
Nasıl mı? Şöyle ki... Trabzonspor Yönetimi, yazılan çizilen hiçbir yerli-yabancı hocayı ‘yalanlamadı’. Çünkü onlar da henüz karar almadı. Karar almaları için ‘yeterli done’ yok elde. Trabzonspor’un gelecek sezon hangi kupaya gideceği, geliri belli değil. Sadece spor kamuoyu ‘serbest’ bırakılıyor, ortaya atılan isimler üzerinden nabız yoklanıyor. Kimilerine ‘duayenlerden’, kimilerine ‘tribünlerden’, kimilerine ‘yerlinin yerlisi çok bilenlerden’ tepki geliyor. Ya da tam tersi oluyor, hepsi birilerini ‘öneriyor’.
Yerlide ‘Yanal’ etkisi!
Ama yönetim adım atamıyor. Kafalarda ‘kariyerli yabancı’ var. Tartışılmayacak, her hareketi onaylanacak. Çünkü bu yönetimin de yükünü alacak. Aksi halde borç, ciddi ciddi omuzları aşağıya sarkıtacak. Kariyerli yabancılara ise gitmeye durumu yok Trabzonspor’un. Özellikle Şampiyonlar Ligi garantilenmiş olsa hem özgüven hem kasa tavan yapacaktı. Federasyondan yaklaşık 3 milyon Euro başarı primi, Devler Ligi’ne ayakbastı için 10 milyon Euro’ya yakın bir gelir elde edilecekti.
Şimdilik yurt dışı yasak
Üstelik sponsorluk gelirleri de katlanacaktı. O zaman ‘her hocanın’ kapısını rahatlıkla çalacak kart vizite sahip Trabzonspor yöneticileri şimdi beklemede. Çünkü sorulacak, “Seneye hangi kupadasınız?”, “Bütçeniz nedir?” sorularının yanıtı havada kalacak. O nedenle de Başkan Sadri Şener talimat verdi: “Kimse hoca konuşmasın. Ne var ne yok desin. Gidin takımı sarıp sarmalayıp, 4’te 4 yapalım!” Bu süreç ne zaman sonuçlanır bilinmez ama ‘ağır tavsiyeler’ sürüyor, etik olmasa da!
‘’Ateşten gömlek‘’
1 Ekonomisi S.O.S veriyor
Geçmişe kısa bir yolculuk yaparsak Trabzonspor’da aslında sezon başı itibariyle her şeyin ‘şampiyonluk havasına’ uygun bir şekilde başladığını söyleyebiliriz. Başkanlık koltuğuna lig bitmeden oturan Sadri Şener, ekibi ve teknik heyet, ‘beklenti duyulmayan’ bir periyotta içinde bulunduğumuz sezonun planlamasını rahat yapma fırsatı bulmuştu. Üstelik tarihteki en yüksek transfer harcamasına camianın büyük bölümü ‘onay’ vermişti. Kombineler valilik ve belediye başta olmak üzere şehrin önde gelen kurumlarınca toplu halde alınıp, buradan da önemli bir sıcak para akışı sağlanmıştı. Benzinlik ve diğer enerji ihaleleri de Trabzon’un yüzünü güldürmüştü. Ancak şu an itibariyle Trabzonspor’un ekonomisi pek parlak durumda değil. Zaten her sezon ‘20 milyon TL’ bütçe açığı olan Karadeniz temsilcisinde borcun 100 milyon TL’ye doğru gittiği ileri sürülüyor. Yayın geliri azalan, yine transfer yapma ihtiyacı bulunan ve en az ‘10 milyon Euro’ olan Şampiyonlar Ligi gelirinden de mahrum kalacak gibi görünen Trabzon’da yönetim mutlaka yeni kaynaklar yaratmak zorunda. Çünkü rutin gelirler geldiği gibi gidecek.
2 Futbolcular da gerildi
Hepsi büyük umutlarla Trabzonspor’a gelen ve Trabzon’da ilk kez oynayan oyuncular, son haftalardaki tepkiler sebebiyle ‘hayal kırıklığı’ yaşadı. Buna en somut örnek Gençlerbirliği maçıydı. Tribünler uzun bir aradan sonra gelen galibiyetin ardından ‘kolbastı’ bekledi ama futbolcular çoktan soyunma odasına gitmişti. Bu, takımın Belediye maçından sonraki ‘sert’ protestoya bir tepkiydi. Ayrıca oyuncuların ‘istifaya’ davet ettiği Ersun Yanal’a da sahip çıkıyordu ekibi. Şehirdeki baskı ortamından etkilenen futbolcuların özel olarak yeni sezona motive edilmesi gerekecek.
3 Tehlikeli aday bolluğu
Yönetim, daha yakın bir zamana kadar Ersun Yanal için, “Türkiye’nin en iyi yerli antrenörüyle çalışıyoruz, bu bizim için bir şans” diyordu. Şimdi Yanal’ın gidişinden sonra Bordo-Mavililer’in yine Türk antrenörlere yönelmesi her ne kadar çok eleştirilse de Yanal sonrası camiada bir ‘tatminsizlik’ yaratıyor. Şenol Güneş bile ‘bırakıp gitti’ diye anılırken, her isme bir kulp takılıyor. Yönetimin en büyük destekçisi durumundaki Bakan Faruk Özak’ın bile, “Yanal’ın gitmesi hatadır” demesi de ‘haber niteliği’ taşıyan, üzerinde durulması gereken bir nokta. Yabancı yönünde ise tablo daha karışık. Yönetim, medyadaki isimlere ‘gündemde değil’ demiyor ama konuşulan adaylar beklentiyi yükseltiyor. Van Gaal, 70 bin nüfuslu ‘peynir kentinin’ ekibi AZ Alkmaar’ı şampiyon yaptı, Şampiyonlar Ligi’nde de takımının başında kalmak istiyor. Üstelik maliyeti 5 milyon Euro’dan başlıyor. Daum’un, Almanya’da mutlu olduğunu ve sadece İstanbul’a dönebileceğini tüm yakın çevresi biliyor. Leekens, yıllardır ‘büyük heyecandan’ uzak çalışıyor, Fransa’da Marsilya ile tarih yazan Gerets kariyer ile ‘büyük para’ arasında sıkıştı. Camiada bu isimlerle beklentinin zirveye taşınması, ardından gelecek bir yerli antrenör için şimdiden baskı ortamı yaratıyor.
Serhat Demirtaş
‘’Yiğidi öldür hakkını yeme‘’
Aslına bakılırsa ilk yarıdaki ‘Fırtına’, ikinci bölümde yerini ‘rüzgara’ bırakmasaydı ve bu puan toplama işi genele yayılsaydı o zaman tüm camia mutlu bile olabilirdi...
Çünkü ideal 11’indeki (Hüseyin, Serkan, Yattara, Umut hariç) 7 oyuncusu yeni, Avrupa’yı unutmuş, havası dibe vurmuş takımın sıralamada liderin 6, takipçisinin 5 puan gerisinde yer alması 7 hafta kala dövünülecek değil, coşkuyla peşinden gidilebilecek bir tablo tablodur.
Evet, bu takım zaman zaman en çok bizler tarafından eleştirilmiştir ama şimdi umutsuzluk zamanının olmadığını ise yakın tarih söylemektedir.
En son 2004-2005’te camiasını ‘heyecanlandıran’, ‘gönüllerin şampiyonu’ olan ve üstelik genellikle ‘başarılı’ sayılan Trabzonspor, 3 sezon sonra potadadır, şampiyonluk kovalamaktadır.
Asıl ‘umut’ olması gereken tablo ise 27. haftalar itibariyle daha net görülebilmektedir...
Enseyi karartmayın
O sezon ligi kıl payı ikinci olarak bitirip Devler Ligi vizesi alan Trabzonspor, 27. hafta sonunda zirvedeki Fenerbahçe’nin tam 9 puan gerisinde.
Yani bu sezon o dönemin 3 puan önünde!
Yani Bordo-Mavililer şu an itibariyle ‘son yılların övünç kaynağı’ 2004-2005’i de sollamış durumda.
Elbette bundan sonra da eleştirilmeli, hatalar söylenmeli. Ama yarışın şimdi yeniden başlayacağı düşünülüp enseyi karartmamalı!
Bu sezon Trabzonspor için Şampiyonlar Ligi’nin de önemli bir futbol ve ekonomi başarısı olacağı, kadro ve heyecan devamını, transferde rahatlığı sağlayacağı da unutulmamalı.
Ha unutmadan bir not daha; Trabzonspor geçen sezonu 49 puanla bitirirken, şimdiden 50’yi gördü!
‘’Yanal'a ince mesaj‘’
Gelişme ve demeçler toplandığında Başkan Sadri Şener’in sözleri çok daha fazla anlam kazanıyor. Ne oldu da, Yanal’ın hedef alındığı süreçte, “Biz memnunuz” diyen Şener, patlamıştı. Şimdi tek tek bakarak devam ilerleyelim, aslında başkan ne demek istedi?
Ersun Yanal’a net mesaj“Böyle oynanacaksa kampa, idmana gerek yok” dedi Başkan?Sadri Şener. Bu sözlerindeki hedef şüphesiz ki teknik heyetti. Eleştirisini, “Top bizi sevmedi, şanssızdık lafı mazeret değil” ifadesiyle pekiştirdi ve özellikle hücum aksamaları paralelinde kadro tercihlerine, alternatif üretilmemesine, gençlerin es geçilmesine vurgu yaptı. Yanal’ın kredisi azaldı demedi ama şifreledi: Şu an Yanal’la ilgili bir şey sormayın. 8 hafta geçsin, belki Yanal’ın da söyleyeceği şeyler vardır. Başkan ve Asbaşkan Hayrettin Hacısalihoğlu, her fırsatta geleceği Yanal ile planladıklarını belirtirken, son sonuçlar onların da moralini bozdu, gelecek sezona ilişkin rota çizme hevesini kaçırdı. İşler iyi gitseydi bu haftalar Yanal ile sözleşme uzatılacaktı, transfer hareketliliği bile yaşanacaktı. Ama Şener’in sözleri şimdilik bu hamlenin uzak olduğunu ispatladı. Yayın gelirleri azalırken yönetim, “Öyle bir takım kuruyoruz ki, fazlasını bile kazanabiliriz” demişti. Bu da olmadı, Başkan patladı: Her kazanamadığımız maçta 330 milyar gidiyor! Artık ekonomik sıkıntılar da dışavuruldu. Çünkü yönetim tarihinin en büyük rakamını harcandı, futbolcular alacaklarını zamanında aldı. Başkanın sitemi bu hayal kırıklığındandı. Öte yandan telaffuz edilmese de akılda şampiyonluk ya da Devler Ligi’nden elde edilecek gelirle çarkın hızlı dönmesini sağlama, ekstra sponsorluklar bulma planı vardı.
Hepsine birden seslendi!Avni Aker de başkanın kabusu oldu. Tarihi rakamlarla kombine satıldı, stat yenilendi, yağmurluk dağıtıldı, bayraklar yaptırıldı. Fakat hiç keyif süremedi. Özel işlerine rağmen maç kaçırmayan, program değiştirip takıma moral vermek için şehirde kalan Şener, kırıklıklarını daha fazla gizleyemedi. Takıma gönderme özellikle sezon sonu masaya oturulacak isimlere gözdağı içerirken, “Biz yönetim olarak üzerimize düşeni yaptık” anlatımıyla da ekibini savundu, yine topu Yanal’a attı.
‘’Mazereti olmaz‘’
Rakiplerin tamamı puan kaybederken kaçırılan fırsatlara rağmen kopma yok...
Rakiplerin fikstürüne, bu ekibin daha önce başardıklarına bakacak olursak umut ise hayli çok...
Bir yok daha var; o da bundan sonraki kayıpların telafisi yok!
Şimdi Trabzonspor’un önünde özellikle ilk periyodu avantaj olarak sayılabilecek bir maç tablosu bulunuyor.
Bu işe ta en başından beri baş koymuş herkese, bugüne kadarki hatalarını ve onlar sonucundaki eleştirileri unutturma, bugüne kadar yapamadıklarını yapma fırsatı doğmuştur.
Bu her futbolcuya, her teknik adama, her yöneticiye de belirecek bir şans değildir.
Camianın her birimini bir sınav bekliyor.
Çünkü zirveye yürüyüş asla yalnız olmaz!
Bazı yerler hiç beklenmediği kadar rüzgarlıdır, rüzgar itse arkadaki tutar...
Kimi zaman ayaklar birbirine takılır, sendelense de diğeri destek çıkar...
İşte tam da bu süreçte yönetimin teknik heyete, tribündeki taraftarların sahaya, bazen hepsinin bir tek futbolcuya sahip çıkma zamanıdır.
Tekniğin-taktiğin artık en az konuşulması gereken zamanlara gelinmiştir belki de...
İddiasız rakiplerin karşısında hovardaca kaybedilen puanları ne 4-4-2, 3-5-2 ile, ne tek-çift forvetle, ne de alan-adam savunmasıyla açıklayabilir, anlatabilirsiniz.
Taraftarlar; inanmış çocuklar, mazeretsiz bir lider, camiayı kucaklayan bir yönetim istiyor.
Zaten bunların alt alta toplamı da tarihe şampiyonluk olarak geçiyor!
‘’Yeni sorular‘’
Yazar söylemidir (!) hep heves etmişimdir... Yurt dışındaydım, yeni geldim! Evet, gerçekten de öyleydi; bence 24 hafta bitti!
Skorları öğrendim, maçları izleyemedim. O yüzden gelince neler yazılmış çizilmiş bakayım dedim.
Öncelik Trabzonspor haberleri ve değerlendirmeleri...
Haliyle önce Ergun abiyi okudum... Ruh çağırmış, mesajlar yollamış, sorular cevaplamış...
Cevaplarından soru türettim.
Burada yoktum, bilmemem, öğrenmek istemem normal ve işimin gereği.
Çıkış noktam da belli; Ergun Ata söylüyorsa bir bildiği vardır. Ve umarım şimdi soracaklarımı birileri cevaplandırır.
1- Oyuncuların futbol dışındaki öncelikleri neler olmuştur?
2- Futboldan kopmalarına ne neden olmuştur?
3- Hedef belirsizliği ne derecede etkilidir? Hep söylense de, “Amaç bir Avrupa biletidir” diye, şampiyonluk hevesinin ve ‘Bu sezon olmayacaksa ne zaman olacak!’ iç sesinin takıma etkisi nedir?
Gazetedeki arkadaşlarımın ‘Faty Papy ne oldu?’, ‘61’i kim giyiyordu?’, ‘Hani kampın yıldızı, Gökdeniz’in son veliahtı?’ sorularının özne olacağı konulara ise hiç girmiyorum...
İnanmış, inandığına inandığım bir Trabzonspor’du bıraktığım.
Alanzinho coşmuştu, Selçuk ‘kaptanı’ kadar alanının hakimi olmuş, Colman ise ‘Ortegalığa’ soyunmuştu.
Ya bu çocuklar getireceklerinin getireceklerine inanmıyorlar ya da onlara anlatmıyorlar...
Onları; Necati, Şenol, Turgay, K.Şenol, Hasan, Güngör, İskender, Osman, Kemal, Hasan, Turgay olmaya ikna etmek lazım...
Ya da... Bu cümlenin devamı ağır olur...
Birilerinin ‘aşağıya’ inme, dinleme ve kendini dinletme zamanıdır.
Yoksa kolbastının gerisinde kalacak Trabzonspor!
YİNE AYNI NOKTA!
Kongre zamanıydı... Trabzonspor değil, Trabzon yanıyordu. Çünkü Trabzon demek Trabzonspor demekti.
İşte aynı insanlar yine sandığa gidecek, kaderini belirleyecek; belki de ülkenin bile...
Sadece ne görmek istiyorsanız ona göre davranın; o şehir sizin.
Not: Volkan abi; 61 sana çok yakışıyor!
‘’Ya mı, ya da mı!‘’
Sezon başı olsa, sorulsa; bitime 11 maç kala diğer 3 büyükle aynı puandaki Trabzonspor’un ‘başarı’ şansı nedir? Başarı diyorum çünkü illa şampiyonluk değil, yepyeni bir takım için Şampiyonlar Ligi de başarı kabul edilmelidir.
Girişteki sorunun cevabı ise nettir; şans hala çok yüksektir, özellikle de önemli bir rakibi Galatasaray hafta sonu Avni Aker’e gelecektir.
Şimdi neresinden bakmak isterseniz öyle görülecek bir tablodur ortadaki.
Ya profili tam da değişti dediğimiz bir dönemde yine Avni Aker’de eskiye yatay geçiş yaparsınız, yerli-yabancı yuhlar, 12. adam olmak bir yana takımı eksik bırakırsınız ya da...
Ya küser gidersiniz, ‘tribün anayasası’ durumundaki ‘Bize Her Yer Trabzon’un aksine sadece sevinmek için sevenlere katılırsınız ya da...
‘Ya’ ile başlayıp ‘ya da’ ile biten onlarca cümle kurabilir, geçmişi hatırlatıp, gelecek tahmini yapabiliriz.
Ama en azından şimdi bunun zamanı değil!
Haftaya ‘büyük’ maç varken, bu takım şu ana kadar en çok övülen işleri yapmışken, sakatı, cezalısı yokken hiç gerek yok.
Sorundan yürümek teşhisi sağlıksız, tedaviyi başarısız kılar.
Evet; Umut ile Gökhan bir türlü olmamıştır, gözler hep ‘eskileri’ aramaktadır!
Evet; son vuruşu iyi bir ‘golcü’ alınmalı, psikolojik etkilenmesi az olsun diye de yabancı aranmalıydı belki.
Bu ‘evetli’ cümlelerde artabilir, ama zamanı değil.
Şimdi Umut’u oynatma, Gökhan’a katkı yapma, savunmada kafaya çıkacaklara güç olma, Ersun Yanal’ı risk alırken rahatlatma zamanıdır.
Olur da tutar, bu katkılar işe yararsa elde edilecek zaferde her bir taraftar kendini açığını kapattıkları futbolcu kadar başarı ortağı kabul edebilecektir.
Bunun keyfi nefis, şuursuz tepki sonucundaki yıkımın vicdan azabı ise tarifsiz olur!