‘’Mesajınız var!‘’
Tam bitti derken, tekrar başladı...Erken gelmesi beklenen gol, beklenenden de erken geldi ama Galati’ninki de öyle.Artık fark gelir, uzun süre sonra ilk kez dolan Avni Aker iyice şenlenir diye düşünürken, Galati’nin attığı deği,l Trabzonspor savunmasının yediği gol, teslim olmaya dünden razı Rumenler’i canlandırdı.İnanın, top Tolga’yı geçip ağlara gittiğinde onlar bile inanamadı. Dile kolay, fark yememek için geldikleri Trabzon’da gol bulmuşlardı...Ama onlar Trabzonspor gibi yapmadı. Kendilerine tur için yeterli skoru bulur bulmaz topa bastı. Artık haddini mi, işini mi bilmek dersiniz bilmem ama akıllıydılar, belki daha da önemlisi soğukkanlı.Genelde rakip sahada görünse de Trabzonspor o kadar ustası, yıldızı olmasına rağmen bir türlü beklenen baskıyı kuramadı aslında. Umut ve Ersen’den umudu erken kesen arkadaşları zaman zaman tuhaf işler yaptı. Gökdeniz ve Ceyhun normal de, bu yöndeki meziyetleri sınırlı sayılabilecek oyuncular dahi atak başlatıp, oyun kurmaya, hatta ceza sahasında gol aramaya kalktılar, tabi olmadı. Olan Trabzonspor’a oldu. UEFA için ‘Toto’dan büyük ikramiye bekleyen Bordo-Mavililer, en başa, Süper Lig’e döndü. Sezonu erken açtığı için hazırlık maçı yapamamaktan yakınan Trabzonspor, dört ciddi maçla kendini test etmiş, kapasitesini görmüş oldu. Başkan tribünde, teknik heyet de kulübede bizim kadar duruma hakimdir, mesajı almıştır diye umuyor, bundan sonraki icraatlarını merakla bekliyoruz!
‘’Kritik viraj‘’
Belki Anorthosis faciası yaşanmamış olsaydı, Vllaznia maçlarına gözden uzak ama gelecek beklentisi yüksek, isimsiz ama kazanılması hiç de zor olmayan gençler çıkacaktı. Aslına bakılırsa teknik heyet bunu planlamış, kamp programı da, oyunculara tebligat da buna göre yapılmıştı. Ama bir önceki yönetimin kaderini etkileyen olaylardan biri olan bu ‘hezimetin’ tekrarlanmasını göze alamayan mevcut idareciler düğmeye bastı, tatilden dönen aslar tam hazır olmasa da sahaya çıktı. Sonuçta 10 golle gelen tur moralleri tavan yaptırdı beklentiyi de artırdı.Artık hesaplar, UEFA öncesindeki son rakip durumundaki Galati’nin işini de ilk maçta bitirmek üzerineydi. Ama olmadı... Şaka değil, Galati’de 5 kişinin ölümüne dahi yol açan aşırı sıcaklar, Trabzonspor’u rakipten çok yıpratırken, Yattara’nın ‘terledim, çıkıyorum’ dercesine ilk yarım saatte gördüğü kart tüm hesabı bozdu. Belki de Trabzonspor’a geldiği günden bu yana en kritik golünü oyuna girdikten birkaç dakika sonra atan Ersen Martin, Ziya Doğan’ın, “Tur bize yakın” sözlerinin ilham kaynağı oldu.Transfer ikiye bölündüEvet, deplasman için 2-1 iyi netice, görünen o ki Galati de Trabzonspor’un eline su dökemeyecek güçte. Klasik olacak ama bunlar madalyonun sadece gözlere hitap eden kısmı. Ancak bir de perde arkasında yaşananlar, planlar, hesaplar var.Çok net bir şekilde şu anlaşılıyor ki, Trabzonspor Yönetimi, transferi iki ayrı döneme ayırmış.Serkan, Jabi ve Adnan’ın alındığı ilk dönem, ağızlara bir kaşık bal çalma, “Nerede transfer” diyenlere “işte burada” anlamında. Çünkü ne teknik heyetin ne de mevcut ihtiyaçların birebir karşılığı değil hiçbiri. Her ne kadar kaliteli isimler olsalar da... İkinci dönem ise belli ki, Galati sonrasında...Yani Trabzonspor bir kazaya uğramaz da UEFA Kupası’na, hatta mümkünse gruplara kalırsa.Sonuç; Trabzonspor’da bundan sonraki transfer Avrupa’daki yolun uzunluğuna bağlı.Zaten başka bir olasılık da yok gibi... Kongre öncesinde denk bütçe sözü veren yönetim, hem bu yöne kanalize olup hem de transfer yapamaz.Sportif başarı önemliTransferin dışındaki başka durumlar da aslında tura ve ondan sonrasına bağlı... Hem yönetimin hem de teknik heyetin kaderinden bahsediyoruz. Aralıktaki kongre öncesinde UEFA’da mücadele eden bir Trabzonspor, öncelikle sportif başarıya çok aç olan camiada mevcut ekibin kredisini her türlü olumsuzluğa karşı artıracaktır. Bunu bilen Başkan Nuri Albayrak ve kurmayları, özellikle UEFA’da gruplara kalma fırsatı yakalanırsa, denk bütçeyi dahi askıya alıp, asıl transfer hamlelerine başlayabilir ki bu da sürpriz değil.Her ne kadar yönetim ‘yanındayız’ mesajı verse de Ziya Doğan için de kritik sınavlardan biri Galati maçı. Şu ana kadar kapalı kapılar ardında verilen sözler tutulmasa da susan, yönetimin verdiği her karara sahip çıkıp üstlenen, kamp programını değiştirmek ve özel maç yapmadan sezona resmi ve ciddi sınavlarla hazırlanmak zorunda kalan tecrübeli hoca, sürprizi aklına dahi getirmek istemiyor. Bu nedenle yıldızlarına sarılan Ziya Doğan, Galati ile yatıp Galati ile kalkıyor.Şimdi felaket senaryosuna ne gerek vardı diyenler olabilir. Ancak biz sadece görünenlerin dışında arka bahçede yaşananları ya da yaşanabilecekleri de biraz olsun masaya yatıralım istedik. Tabii ki, gönlümüz Trabzonspor’un turu geçmesinden, Avrupa destanlarına yenilerini eklemesinden yana. Tüm Trabzonspor camiasının kalbinden geçtiği gibi...
‘’6+4: Ölçü değil!‘’
Komünizmden kurtuluşu, yaşı kendininkine yaklaşsada iyi kötü bir Mercedes alarak kutlayan birçok Arnavut gibi eski asker, yeni taksici Xchevdet abi de bizi Alman panzerine davet ediyor ve Vllaznia macerası başlıyordu.O bizim Türk olduğumuzu öğrenince, biz de onun ağzından çıkan ilk kelime ‘Atatürk’ olunca, birbirimize sarılacak gibi oluyoruz. ‘Niye geldiniz?’ sorusuna, ‘Maç için’ cevabı taksicinin yüzünü asıyor. 6-0’ı hatırlatmak için direksiyondan iki elini bırakınca, ‘Keşke Trabzon bu kadar fark atmasaydı’ diyoruz. Sonra yine iyi ev sahibi oluyor Xchevdet abi.Alışık değiliz bu sevecenliğe.Bir gün önceki idmanda Shkoder halkı, “Biz burada yabancıları sevmeyiz” diyerek bakıyordu. Dile kolay, 6-0’ın rövanşıydı...Sadece bir gün geçmişti ama, “Belki stat değişmiştir” diye içimizde bir umut vardı. Ama çabuk kayboldu. Boş haliyle stattan çok, terkedilmiş ve turizme açılmış arenaları anımsatan bu beton kütlede, acemice bir basın tribünü arayışına girdik. “Ehh akredite olmuştuk”, UEFA organizasyonuydu... Sandık ki, “Yerimiz burası” diyecekler. Ama yüzümüze bakan olmadı. Baktık ki yöneticeler bulduğu yere oturuyor, biz de kendimize bir basın tribünü yaptık. Doğru bir tercihle Shkoder’de kalan ve 2 saatlik Camel Trophy eziyetinden kurtulup, zinde kalan Trabzonspor sahaya çıktığında Arnavutlar ne yapacağını şaşırdı. Gülüp, alkışlayıp, ‘Kardaş-Arkadaş’ diyen de vardı, kızıp böğüren de. Kapılar açıldı, ama tribünlerde en fazla bin dolayında taraftarın bulunması da bize Shkoder Kenti’nin nüfusu hakkında bilgi vermiş oldu. Vllaznia, Arnavut inadından olsa gerek en azından kendi evinde bir şeyler yapmaya çalıştı. Bizimkilere karşı iyi niyetliydi. Belki de Trabzonsporlu oyuncuların kendilerinden ne kadar fazla kazandığı duymuş olacaklar ki, birkaçını kızdırmaları halinde Vllaznia Kulübü’nü satın alabileceklerini düşünerek, ekibimizin suyuna gittiler. İlk yarıda, birkaç kere tehlikeli geldiler. Arnavut olmasada, inatçı Simo ve Norra takımlarını ateşlemeye ve ayakta tutmaya çalıştılar. ‘Peki Trabzonspor’ diyeceksiniz... Ama inanın, Yattara dışında elimizde fazla done yok. Ziya Doğan, belli ki bir şeyler deniyor. Yoksa Trabzonspor, kendi kalitesinden çok çok uzak. Bu rakip karşısında daha farklı, daha düzenli olmalıydı. Klişedir ama, bu maçı ölçü(!) kabul etmemek lazım, tıpkı 6-0 olduğu gibi. Trabzonspor için daha net şeyler söylemek için ve daha somut yorumlar yapmak için mecburen önümüzdeki maçlara bakacağız.
‘’Hatalar bitmeli!‘’
Bir futbolcu fabrikası olan Trabzon’da, son yıllarda A takıma önemli bir yıldız kazandırılamadı. Fatih Tekke’nin yeri doldurulamazken, Gökdeniz gibi bir oyuncu daha gelmedi. Artık her konuda istikrar sağlanması şart...Trabzonspor’da yeni göreve gelen her yönetim, kulübü refaha kavuşturacak projelerden bahsediyor. Ancak projelerin bitirilmesi bir yana, çoğuna başlanmıyor bile... Bu konuda önayak olması gereken Bordo-Mavili taraftarların büyük bölümü kombine bilet dahi almıyor. Kısacası Karadeniz temsilcisinin iş işten geçmeden köklü adımlar atarak, yeniden ‘4. Büyük’ unvanına yakışır biçimde hareket etmesi gerekiyor...Çok yakın bir geçmişte Trabzonspor’un yıldızları ligin diğer devlerini peşinden koşturur, Bordo-Mavililer, milli takımların da iskeletini oluştururdu. Ancak iç bünyedeki sorunlar bu tip durumların da önüne geçti. Öyle ki, eskiden kendi yıldızını kendi yetiştiren ya da her yıldıza talip olabilen Trabzonspor, artık böyle önemli değerlerini hem de çok lazım olduğu dönemlerde elinden çıkarıyor. Lise takımlarından tutun da altyapıdaki ekiplere kadar bir futbolcu fabrikası olan Trabzonspor, son dönemlerde üst yapıya ciddi kazanımlar sağlayamıyor. Gökdeniz yeni yıldız değil, Ufukhan inişli-çıkışlı, Tolga ise 5 yıllık bir sürecin ardından takımda yer bulabildi. Her ne kadar satılmasının zorunluluğu üzerinde durulsa da, Fatih Tekke hâlâ aranıyor, bu baskı ortamı, gelenleri de gerip, strese sokuyor. Yine son yıllarda en flaş transferini Marcelinho ile yapan Bordo-Mavililer, Brezilyalı’yı oynatacak bir sistem ya da zemin bulamayınca göndermek zorunda kalıyor. Tomas Jun, Szymkowiak, Musampa örnekleri tazeliğini koruyor.Hayal kırıklığı projelerHer ne kadar ilk dönemde borsaya açılma fikri camiadan büyük destek görmüş ve takdir toplamışsa da, bu yönde sıkıntılar olduğu yine kulübün içindeki kişiler tarafından sık sık telaffuz ediliyor. Her yıl yüzde 25 faiz ödemeli halka arz şeklinin Trabzonspor’u gelecekte ödeme zorluğuna düşüreceğini savunanları şimdiye kadar tam manasıyla tatmin eden olmadı. Sürekli gündeme gelen ama hayal kırıklığı yaratan projeler de var. Örneğin 100 bin üye sloganıyla yola çıkan Trabzonspor’da rakamlar tam olarak açıklanmıyor ama bu rakamın tahminlere çok uzak olduğu biliniyor. Neredeyse her yönetim döneminde konuşulan benzinlik projesinin durumu da bir soru işareti. Bitti-bitecek denirken yeniden başlıyor. Yine her ne kadar yönetimlerin gündeminde olsa da stat belki de taraftarın en az ilgilendiği konu. Çünkü tribünler yeni koltuklar, daha parlak ışıklandırmalardan çok, tam izlemeye değer bir takım bekliyor!Taraftarın da sorumluluğu varFutbolcusundan, yönetiminden ve teknik heyetinden bunları bekleyen Bordo-Mavili taraftarların da görevlerini tam manasıyla yaptığını söylemek doğru sayılmaz. Evet, biletlerin ya da kombinelerin gelir düzeyi daha fazla olan İstanbul takımlarının seviyesinde olmasından bahsetmiyoruz ama görmek istedikleri takımları için biraz daha taşın altına ellerini koymaları lazım. Satılan kombine bilet sayısının 5 bini dahi bulmaması, tüm derbilerde elde edilen gelirin, rakiplerinin sıradan maç hasılatlarına bile yaklaşamaması en azından üzerinde biraz düşünülmesi gereken bir konu. Ürün satışlarında da durum farklı değil. ‘Bu takım bizi ne zaman sevindirdi de gidip forma vs. alalım!’ savunması, gerçek taraftarlık ilkesiyle tam olarak bağdaşmıyor. Trabzon gibi takımıyla yaşayan bir halkın bireyleri, sadece sevinmek için sevmemeli!İstikrar, hatada ısrar değildirEn başında da dediğimiz gibi, amaç kapkaranlık, geleceğin görülemeyeceği kadar karamsar bir tablo çizmek değil. Sadece bitmesine bir maç kalan ve kısa bir süre sonra yeniden hazırlanılacak bir Süper Lig yarışı ve muhtemel bir seçim öncesinde bazı konuların altını çizmek, kamu adına görevimizi yerine getirmek istedik. Evet, her kulüp başkan ve hoca değiştiriyor, hatalı transfer yapıyor. Ancak kötünün ya da başarısızlığın örnek gösterilemeyeceğini ve üzerinde ısrarla durulan istikrarın, hatada ısrar anlamına asla gelmeyeceğini bilmek gerekir! Zaman zaman büyük kulüpler, büyük kulüp refleksi gösterme zorunluluğu duyarlar ama böyle camialar üst üste çok fazla benzer yanlışları da yapmazlar.İş işten geçmeden...İşin özü; zaman zaman rakipleri tarafından büyüklüğü dahi tartışmaya açılan, kendisine güvenenlerin umudunu erken kırmaya başlayan Trabzonspor’un ciddi bir silkinmeye ihtiyaç duyduğu kesin. Bunun şekline elbette ki Trabzonspor’un kendi dinamikleri, kongre üyeleri karar verecektir. Zaman için her şeyin ilacı dense de, ‘iş işten geçmeden’ köklü adımların atılması gerektiği de gün gibi ortadadır. Son dönemde tüm ayrıntılarıyla gündeme gelen gelişmeler, muhatapların ağır ithamlara hâlâ yanıt vermeyip camiayı ikilemlere sürüklemesi, taraftarların, kim oturuyor olursa olsun önce makama saygı gösterilmesi gerektiğini unutup, Trabzonspor Başkanı’na hakaret etmesi kabul edilebilir ve böylesi büyük kulüplere yakışır şeyler değil.Tüm Anadolu kulüplerini, ‘Daha önce defalarca olmuş, biz de başarabiliriz’ noktasında umutlandıran, Türkiye’nin değil, dünyanın her yerinde kendine destekçi bulabilen bir Trabzonspor’un bu potansiyeli heba edilmemelidir.Serhat Demirtaş
‘’Başkan nerede?‘’
Kritik önem taşıyan son 3 lig maçına gelmeyen Başkan Nuri Albayrak’ın, kurmayları arasında yaşandığı iddia edilen problemlere de sessiz kalması çözümü zorlaştırıyor.Bir sezon daha bitiyor ve Trabzonspor, koyduğu irili-ufaklı (!) tüm hedeflerinin bir bir uzağına düşüyor... Yani bir sezonu daha ‘ya sabır’ çekerek tamamlamak üzere olan Bordo-Mavili camianın beklentileri yine devrediyor...Doğrudur; futbol bu; yenmek de var, yenilmek de. Kupa da kaçar, lig de... Zaten Trabzonspor taraftarı bu sınavı da defalarca verdi, hep yüksek notla geçti.Onlardı, 1-0 kazanılan ve sezonunun ilk galibiyeti olan Denizli maçından sonra ‘rakibe mahkum’ oyuna isyan eden.Onlardı; heyecandan yerlerinde bile oturamadıkları ama gol göremeden biten Antalya maçından sonra akıtılan terleri alkışlarıyla öven.Yani anlıyorlardı bu işten.Mesaj güçlü olmalıAma son zamanlarda futbol dışında gelişen ve anlaşılamayan olaylar oluyor, belki de en çok bu umutları kırıyor. Zaten yıllardır bu sezon olacak diye bekleyenler, artık neredeyse, “böyle yıllar geçse de zor” deme aşamasına geliyor.En çok ise şu soru soruluyor; başkan nerede?Ya, hep o örnek gösterilen İngiliz kulüp başkanları gibi geri planda kalıp ismini unutturmaya, yeni bir çağ açmaya çalışıyor ya da...Evet bu işin ‘ya da’sı yok malesef...Trabzonspor’un gelecek sezonki kaderini şekillendirecek inanılmaz kritik bir süreçte başkan maçlara gelmiyor, en az maçlar kadar kritik gelişmeleri belki taraftardan bile kayıtsız izliyor.Trabzonspor’un Avrupa’ya kaderini belirleyecek, Erciyes rövanşı öncesindeki iki maçta gözler kendisini arıyor (Rize-Sakarya) ama yok...Başkanı olacak kadar, önce Trabzonspor’a, sonra da futbola sevdalı bir insan nasıl oluyor da -önemli mazeretler hariç- temsil ettiği kulübünü yalnız bırakıyor, bu hangi tarife sığıyor anlamak da mümkün değil.Ama günahını almayalım Kayseri’ye geliyor...Tam sahalara döndü denirken bu kez Antalya’da onu arayanlar bulamıyor.Hem de kupa hüsranından sonra. Görevde kalmayı düşünüyorsa önemli bir kısmıyla yola birlikte devam edeceği ekibini yalnız bırakıyor.Evet, belki başkan maça gelse Trabzon yine Rize’ye kaybedecekti, Antalya maçında vereceği moral bir anda yüzleri güldürmeyecekti...Fakat olması gerekmez miydi?Camiaya verilen, “birlik olalım” mesajının güçlenmesi için bu birliğin ilk adımını atması lazım değil mi?Tercihleri yapmalıNeyse hadi işleri vardı, gelemedi diyelim...Peki yönetim bazında yaşananlara kayıtsızlığına ne demeli!Hep ‘aile’ diye bahsettiği kurumun içinde yaşanmasa da, yaşandığı iddia edilenlere neden bu kadar duyarsız?Ailenin lideriyse, en yakın iki çalışma arkadaşı arasındaki - ki bu isimler transfer komitesini oluşturuyor, geleceği şekillendiriyor - durumdan hiç mi rahatsız değil?Eğer varsa bir problem bunu kim çözecek?Yoksa niye kendisinin de geldiği bir maçta ikisini de yanına alıp dosta düşmana mesaj vermiyor?Son haftalarda Trabzonspor’a ayrılan protokol tribünlerindeki tabloyu görmesi dahi yetmez mi bir kıpırdanma için?Bunlar aynanın görünen yüzü. Bir de perde arkasında konuşulanlar, ortaya atılan komplo teorileri var ki, biz duyuyorsak sayın başkandan kaçmasına imkan ihtimal yok.Evet herkes hata yapabilir, şu ana kadar birden çok da yapıldı belki. Ama artık sezon bitiyor, yeni dönemin hesap-kitap devri başlıyor. Başkanın artık maça gelmese de ‘ailesini’ toplayıp ya uzlaşması ya da bazı isimler için tercih yapması gerekiyor. İnanıyorum ki, bu kararları en az futbolcu transferleri kadar önem taşıyor. Çünkü onların bir şekilde telafisi olsa da bunların mümkün olmuyor.
‘’Kayıp takım‘’
Kimisi futbolu bıraktı, kimisi sezonu kapattı. Yaz kampını Trabzon formasıyla yapmasına rağmen şu an Karadeniz’den uzak olan ya da unutulmaya yüz tutan oyuncu sayısı neredeyse bir takım oluşturacak kadar fazlaSezona büyük umutlarla girmesine rağmen bir hayli çalkantılı günler geçiren Trabzonspor’da yaşanan oyuncu erezyonu da hiç hafife alınmayacak kadar fazla, gelen-gidenlerin sayısı akıllarda tutulamayacak kadar çok. Öyle ki, 2006’nın Temmuz ayında ve Almanya’nın Oberstaufen kasabasında büyük umutlarla çalışan, o günlerde Bordo-Mavili formayı terleten isimlerin kimisi futbolu bıraktı, kimisi lejyoner oldu, kimisi unutulmaya yüz tuttu... Evet kesinlikle az değil, hatta bir alternatif kadro kuracak kadar çok oyuncudan bahsediyoruz. Okuyunca siz de hak vereceksiniz.Fatih TekkeFenerbahçe’ye mi, Beşiktaş’a mı gidecek söylentileri günlerce medyayı meşgul etti. Ancak hiç hesapta olmayan bir gelişme yaşandı, Fatih Tekke artık Zenit’in kralı. Oynamadığı ilk maçtan bu yana, “Yeri doldu mu?” tartışması sürüyor. Belki asıl hata onu birileriyle kıyaslamak. Çünkü o özeldi.SzymekAsabiydi, gergindi ama Trabzonspor taraftarı onu çok severdi. Böyle bir ayrılık kimsenin aklına gelmezdi. Sakatlık mı, küskünlük mü, ailevi sebepler mi bilinmez ama Szymek futbolu bıraktı. Trabzon’un en iyi yabancıları arasında gösterilen Polonyalı, kariyerine ülkesinde televizyon yorumcusu olarak devam edecek.Tomas JunGelişi pahalıya mal oldu, kariyerindeki ilk yurt dışı macerası da hem Trabzon hem kendisi için kabus... Şimdi altyapısından yetiştiği S.Prag’da kiralık oynuyor. Tabii ona da oynamak denirse. Muhtemeldir ki, sezon sonunda yine sorun olacak, bakalım bu kez nereye, nasıl kiralanacak!Djokajİşte unutulmaya yüz tutan isimlerden biri... Beraber geldiği Stepanov formuyla büyüleyip, teklif üzerine teklif alırken, o Ankaraspor’a gitti. Başkent ekibinde sadece 6 maç oynayabildi, bundan sonra ne olacağı belirsiz.Murat OcakA Milli formayı giyince Türk futbolunun yeni gözdesi olarak lanse edildi. Gelişi olay oldu. Onu İstanbul Belediye’den almak Başkan Nuri Albayrak’ın eski kulübü olmasına rağmen zordu. Sonuçta imzayı attı ama takımda tutunamadı. Ceyhun’a karşılık Ankaragücü’ne yollandı.MarcelinhoTrabzonspor, ‘olmaz’ deneni başardı, Marcelinho’yu aldı. Türkiye’ye gelen en kariyerli yabancılardan biriydi, başkanın da sözü. Yarım sezon kaldı ama açıkcası hiç iz bırakmadı. Ne akılda kalan golü ne de kazandırdığı puanlar var. Belli ki o da sıkıldı, soluğu yeniden Almanya’da aldı. O Trabzonlular’ın aklında pek hatıra bırakmadı ama Trabzon onun için şüphesiz güzel bir anı.Fatih AkyelSahaya ilk çıktığı maçlarda Galatasaray’da yıldızlaştığı günlerden örnekler verdi. O formu sürse, belki şimdi milli takımdaydı. Ziya Doğan ile yıldızı barışmadı, önce uzun süre kadro dışı kaldı. Son ‘büyük’ fırsatı iyi kullanamadı, şimdi Gençlerbirliği’nde.JeffersonHalilhodziç’in de Lazaroni’nin de vazgeçilmeziydi. Ama Antalya kampında Ziya Doğan, Tolga’yı adeta yeniden keşfedince, kulübeye demir attı. Aksilik bu ya idmanda sakatlandı, 2 aya yakın uzak kalacağı açıklandı. Yani sezonu kapadı! Yeni sezonda nerede olur bilinmez.Musa BüyükTam form tuttu, Fatih Terim’e göz kırptı ki, Arda’ya çarptı. Talihsiz şekilde ayağı kırıldı, en az 4 ay yok. Sezonu istem dışı kapatanlardan oldu.Onunla ilk röportajı FANATİK olarak biz yaptık, Gaziantep maçından sonra kullanacaktık. Ancak 22. dakikada sakatlanıp çıktı, sezonu kapattı. Bu İsveçli’nin öyküsünü onu unutturmadan yayınlayacağız.Genç yıldızlarSon dönemlerde onların kaderi aslında hep aynı. Yaz ve sezon arası kamplarının çalışkan, en çok ceza alan (!) isimleri onlar... Ama kadroda hazırlık maçları dışında yer bulamadılar. Mümkün olduğunca Karadeniz tercihi kullanan Feridun Samsun’a, Enis Sebat’a gitti, Ergin ise Sakaryaspor’u seçti.
‘’Alınan dersler masası‘’
Neredeyse 150 yıldır kendi kıtası hariç dünyanın çeşitli bölgelerinde kendi insanına bile inandıramadığı türlü sebeplerle savaşan ve evrenin koruyuculuğunu üstlenen (!) ABD'nin candamarı PENTAGON'da Vietnam savaşı sonrası 'alınan dersler masası' isimli birim oluşturulmuş... Adı üzerinde, amaç; geçmişteki yanlışların altını çizip, yeni katliamlarda daha az sorun yaşamak. Ama görülüyor ki, koruyucumuz (!) pek de ders alamıyor. Irak'ta da ülkesini savunanlar terörist, işgalciler özgürlük savaşçısı (!) ilan ediliyor. Yüzbinler ölüyor, askerlik yaşını 39'a çeken ABD ancak hapishanelerden özgürlük savaşcısı bulabiliyor...Hissedebiliyorum, kafanız karıştı... İyi güzel de, Trabzonspor sayfasıyla bunların ne ilgisi var diyorsunuz. Açıkcası ben bu 'alınan dersler masası' oluşumunu yeni öğrendim. Tam da Trabzonspor'un kaybettiği Ankaragücü maçından hemen önce...Maç bitti, gözler Ziya Doğan'a çevrildi... 'Bu rehavet meselesi can sıkar bir hal aldı. Uyarmama rağmen bir türlü önüne geçemiyorum' dedi Doğan.Rehavet kelimesi meslek hayatım boyunca en sık duyduğum ve kullanmak zorunda kaldığım kelimelerden biri. Yasaklanması durumunda, futbolcular, yöneticiler ve teknik adamlar konuşmalarında muhtemelen zorlanır. Eee doğal olarak, "Filanca büyüğü yendik, ama rehavete kapılmadan önümüzdeki maçlara bakacağız" denilemeyecek, kimse idmanlarda 'rehavet' uyarısı yapamayacak.Neyse mevzumuza dönelim...Trabzonspor'da bu açıklamalar klasik hâl almaya başladı. İlk yarıda Beşiktaş ve Galatasaray'ı yenip sonradan 'rehavete' kapılan Bordo-Mavililer, adeta yine maç seçiyor. İkinci yarı ise Beşiktaş'ı yenip, Galatasaray'a kök söktüren takım sonradan ne futbol oynuyor, ne sonuç üretiyor...Bir yerde yanlış var sanki. Zaten dört büyükten biri olan Trabzonspor neden bir başka büyüğü yendiği için rehavete kapılıyor, neden bu takımın oyuncularının hocaları tarafından uyarılması gerekiyor!Aslında Trabzon 11 hafta yenilmediği süreçte bile sadece rakamsal bir istatistik tutturdu.O 11 maçlık seride bile iyi oynama sürekliliğini gösteremedi. 'Rehavet' hep gündemdeydi, ama 'istikrar' görülemedi.Bu sezon öyle ya da böyle tamamlanacak. Derecesi giderek düşen, Şampiyonluk-Şampiyonlar Ligi-UEFA ve ilk 5 arasında haftalık değişen hedeflerden birisi elbet yakalanır. Asıl, alınması gereken tarihi dersler ıskalanmamalıdır. Sorun da temelde buradadır.İkinci eli olmayan, yalvar yakar elden çıkarılan yabancılar, emekli yıldızlar, Trabzon'un özelliklerine uzak yabancı ve yalnız teknik adamlar, gözü İstanbul'da olan, başka büyükte 'profesyonellik' dediklerini Trabzon'da eziyet olarak kabul edenler...Evet, bir gün şampiyonluk İstanbul dışına çıkacaksa uğrama ihtimali en yüksek şehir Trabzon.Ancak şu var ki, galiba Trabzonspor'a da bir 'alınan dersler masası' kurulmalı.Pentagon'dan iyi işleyen, kişilere göre değil, hatalara göre çözüm üreten...O gün bugündür...
‘’Değişenler‘’
Bordo-Mavililer, 2007 yılının ilk maçını da Ankaraspor ile oynadı. Ne tesadüftür ki, bu mücadelede de izleyenler futbol adına fazla bir şey göremedi. Acaba iki maça da tanıklık eden ben mi şanssızım yoksa başka bir yerlerde mi terslik var bilemiyorum.Trabzonspor’dan camia çok şey bekliyor. Toparlanmasını, hızlı bir çıkışa geçmesini, yıldızlarının kendine gelmesini. Acaba bu yönde bir şeyler var mı diye izledik Ankaraspor maçını. Fakat birkaç küçük değişimin dışında gördüğümüz çok pozitif şeylerin olmadığını gördük. Değişenlere gelince... Antrenmanların da yıldızı olan Marcelinho, kesinlikle ikinci yarıda Trabzonspor’un yükünü sırtlayacak isimlerin başında gelecek. Daha çok sorumluluk alıyor, pas yüzdesi arttı, o nefis şutlarından örnekler sergiliyor. Bir de Yattara var tabi. Gineli dünkü maçla birlikte yeniden futbola döndü. İyi ki de döndü. Çünkü yarım devre oynamasına rağmen takıma gözle görülür bir canlılık getirdi. Musampa sanki biraz daha diri göründü ama yine de dertlere derman olacak gibi değil. Diğerlerinde değişen çok fazla bir şey yok. Genel anlamda ise Trabzonspor, daha agresif bir ekip olma yolunda. Ziya Doğan’ın bunda payı büyük. Ama koşmak yetmiyor, iş bitiricilik, yaratıcılık şart. Doğan’ın bunun üzerinde de durması gerekiyor.Yine de şimdiye kadar antrenmanlarda izleyip olumlu not verdiğimiz Trabzonspor için karamsar olmamak gerekir diye düşünüyoruz. Sonuçta ilk hazırlık maçını kaybetti ama adı üstünde hazırlık maçı. Önemli olan iyi hazırlanıp ligde kazanmak. Yine saha dışındaki olaylarla gündemi meşgul olan Bordo-Mavili takımın sadece futbola konsantre olması için özellikle teknik heyetin çok uğraşması lazım.