Arama

Popüler aramalar

‘’Cennet ve cehennem!‘’

Üstü açık bir rehabilitasyon merkezi kadar huzur veren bu doğal cennetin atmosferine ister istemez kapılıyor, yalan dünyanın dertlerini bir kenara atıyorsunuz. Ancak her derin uykudan tatlı rüyalarla uyanmak mümkün olmadığı gibi, burada da hayatın gerçekliği bazen sert bir şekilde yüzünüze çarpabiliyor.Servet ödenerek ve büyük umutlarla transfer edilmesine rağmen şimdilerde Trabzonspor ailesinin reddetmeye hazırlandığı oyunculardan biri olan Tomas Jun için bu cennet köy, adeta cehenneme dönmeye başladı...Önce “tüh, hiç gün aksatmadan kampa katıldı, hukuki olarak da elimizi kolumuzu bağladı. Keşke gelmeseydi avantaj bize geçerdi” diye profesyonelliği sorun oldu! Ardından onu da diğer gözden çıkardıkları Djokaj ile beraber Almanya’ya götürdüler...İstenmedikleri o kadar belliydi ve tesadüf o ki; ikili yapılan çalışmaların birçoğunda Jun ve Djokaj birbiriyle eşleşiyordu! Lazaroni elinde olsa ilk hazırlık maçında belki yardımcılarını dahi oyuna sokacaktı ama 21 kişiye şans vermesine rağmen üvey evlatları aklına gelmedi.Şimdi burada yanıtlanması gereken sorular var...Madem bu oyuncular antrenman figürü olmanın dışında kullanılmayacaktı, neden kampa getirildi?Acaba ilk maçta oynatılmamalarının sebebi, “Eğer iyi oynarlarsa bundan sonra da forma vermek zorunda kalırız” endişesi mi?Bu futbolcuları gerçekten teknik heyet mi kesinlikle istemiyor, yoksa yönetim mi kendilerine sözde zorluk çıkardıkları için onlara bu muameleyi reva görüyor?Eğer servet ödenen bu futbolcular satılamaz da kadroda kalırsa, onlardan sezon içinde kim ne bekleyebilir, ne alabilir?Tek suçu, zamanında kampa katılmak, idmana çıkmak olan ve bizim alışmadığımız profesyonelliği sergileyip, asla Trabzon’dan kötü bahsetmeyen bu oyuncuları takım içinde de tukaka göstermenin ne yöneticilikle, ne de teknik adamlıkla bir ilişkisi yoktur.Kötü sezon geçiren oyuncuları böyle ilkel şekilerde cezalandırmaya (!) kalkarsak Trabzonsporlular, merakla beklediği yıldızları ancak bulutsuz gecelerde gök yüzünde görür.Bu arada takımdan ayrı kısa süreli idmanda Jun ve Djokaj’a Fatih Tekke’nin gösterdiği yakın ilgi kaptana yakışacak cinstendi. Diğer tüm Bordo-Mavili formayı giyenlerin de kendilerinin de aynı yoldan geçebileceğini unutmadan bu arkadaşlarına sahip çıkmalılar.

12 Temmuz 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hatırlatırım...‘’

Sanki hep Bordo-Mavili idareciler dışında birileri Fatih Tekke konusunu gündeme taşıyormuş gibi, kolay olanı seçip medyaya yüklenmiş başkan! ‘Spekülasyonlar oluyor, gazeteler yazıyor. Biz de nereden bilgi alıyorlar bilemiyoruz’ demiş sayın Albayrak. Aslında haklı, bilgi alamıyoruz, çünkü kendisine ulaşıp son durumu öğrenmek her geçen gün zorlaşıyor. Aslında bir cümleyle son noktayı koyabilecek olmasına rağmen hep aynı kuyunun etrafında dönüp dolaşıyor Fatih Tekke’nin transfer hikayesi... Birgün kulübün bir sözcüsü çıkıyor, “Onu ne Avrupa’ya ne de Türkiye’ye satarız” diyor, başkan uygun görürse bir açıklama lütfunda bulunup, “Kulübün menfaatleri önceliklidir. Avrupa’ya verebiliriz” diye ekliyor. Albayrak, Fenerbahçe’nin teklifini doğrulayıp, “Ama biz cevap vermedik. Zaten para da konuşmadık, takas da” diyerek nasıl bir öneriyle karşı karşıya oldukları yönünde de kocaman bir soru işareti bırakıyor. Açıkcası Fenerbahçe, Fatih Tekke’yi isterken ne teklifinde bulundu çok merak ettim.Aslında sayın başkan da haklı olabilir. Her telefona çıkacak, röportaj için vakit ayırıp saatlerce konuşacak şeyleri de olmayabilir. Çünkü Umut Bulut ve Çağdaş dışında transfer yok, Lazaroni camianın önemli bir bölümünü tatmin etmedi, herkes sineye çekti. Uzun süredir, yine yetkili ağızların açıkladığı, “Birçok yerli yıldızla ilgileniyoruz” sözleri de havada asılı kaldı. Çok istenen Bilal için Ankaragücü ve Ankaraspor’un tekliflerinin yanına bile yaklaşılamıyor, Sivaslı Hayrettin için gözden çıkarılan parayı Yiğidolar komik buluyor. Kaleci sorunu apaçık ortada dururken, Cordoba Antalya’ya uçarken kimsenin aklına gelmiyor, ardından da yine marifetmiş gibi, “Zaten hiç gündemimizde olmadı” deniyor. Konuşan idareciler birbiriyle çelişiyor, kimse net olamıyor. Bunlara, başka büyüklerin hocası ve başkanı bile yok diyerek yanıt vermek ise küçük çocukların birbirine laf yetiştirmesi kadar anlamsız ve tutarsız olur. Ayrıca Fatih’in sözleşmesinin seneye bittiğini hatırlatıp, “Ne kazansak kardır, olmazsa sözleşme uzatırız kendimizde tutarız” yaklaşımı da büyük kulüp idareciliğiyle çelişir.Sayın başkan, işin özü şu; son dönemlerin en iddialı vaatleriyle geldiniz, sadece Trabzonlular’ı değil, tüm futbolseverleri heyecanlandırdınız. Haklısınız 1 Eylül’e kadar zaman var, Trabzon mutlaka birilerini kadrosuna kadar. Ancak bundan daha önemli şeyler var. Net, açık, şeffaf ve eleştiriye açık olmak gibi. Bu sözleri siz vermiştiniz Sayın Başkan...

14 Haziran 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sel gitti kum kaldı!‘’

Aslında bu veriler Trabzonspor’u nelerin beklediğini gözler önüne seriyordu.Neredeyse basınla her randevusu manşetleri süsledi... Belki İstanbul’daki 3 büyükten birinin başında olsaydı sözleri günlerce konuşulurdu.Genelde açıklamaları ağır geldi, doğruyu yumuşatmadan yüzümüze söyleyen herkese yaptığımız gibi dışladık, kızdık ona. Çok azında hak verdik, “Bravo” dedik.Antrenmanlarda, maçlardakinden daha heyecanlıydı. Onun gazabına uğramayan kalmadı 7 ayda... Onunla sevinenler de oldu... Ufukhan ilk kez onunla ilk 11 heyecanı yaşadı, Gökdeniz’i cezası biter bitmez kazandı. Ferhat, Tayfun, Erdinç, Stepanov, Hasan ve Adem’e çok kritik sınavlarda şans tanıyıp özgüven aşıladı.Türk insanı unutkandır diye bir klişe laf vardır belki ama Trabzonlular’ın ve Trabzonsporlular’ın Halilhodziç’in beyanatlarını hep hatırlaması da şarttır.Ne mi demişti Halilhodziç...“Bu takımda her istediğini yapmaya alışmış futbolcular var. Disiplin onlara göre değil” demişti, “Avni Aker’e çıkmak istemeyen futbolcularım var” sözüyle hem oyuncusuna hem tribüne mesaj göndermişti.“Sahada yorulanlar, paralarını almak için bankaya giderken hiç yorulmuyorlar” dedi, belki de en ağır sözlerinden birini sarfetti.“İstanbul takımlarıyla arada ciddi farklar var. Şampiyonluk için 2 yol izlenebilir. Biri çok parayla yıldızlar, diğeri altyapısı önceden hazırlanmış başarılar” demişti, kalsaydı hangi yol izlenecekti?Bu sorular çoğaltılır, her türlü yorumlar yapılır...Sonuçta Türkiye’den ve Trabzon’dan Vahid Halilhodziç geçti, çok iz ve düşünülmesi gereken mesajlar bıraktı.Belki o Trabzonspor için bir şanstı. Daha önce görev yapan sayısız teknik adamın aksine herkesin bilip yutkunduğu şeyleri eveleyip gevelemeden söyledi. Aile baskısına yenik düşen Boşnak hocanın bu sözleri izlenecek yol haritasında mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Çünkü, “Hep onunla devam etmek istedik, kendisine güvendik” diyorsanız, sözlerine de inanıyorsunuz demektir.

09 Mayıs 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aklın yolu bir‘’

Öyleki; kanat varyasyonlarında kafa vurup gol atmaya çalışan ev sahibi oyuncuların boyu zıpladıklarında dahi Trabzonsporlular’a yetişmiyordu! Tam bu anlarda Trabzonspor orta sahası da iyi çalışınca iş artık Bordo-Mavili forvetin neler yapabileceğine kalmıştı. İlk anlardan itibaren hem arkasına atılan hem de göbekten gelen ataklarda tehlike sinyalleri veren Ankaraspor savunmasını çözmek tilki kurnazlığındaki Trabzonsporlu oyuncuları hiç zorlamadı. Puan için Ankaraspor’un kontrolsüz saldırışı belki tek çare olarak yorumlanabilir ama dört kişilik savunmanın birbirinin kopyası sayısız pozisyonu sadece izlemesi bugüne kadar yediği 49 golü de açıklıyor. Dünün başrol oyuncusu Fatih Tekke’nin ve yardımcı golcüler Gökdeniz ile Yattara’nın dışında Trabzonspor’un gol attığında Hasan, Adem ve sezon biterken eski günlerine dönen Hüseyin’in de pozitif katkıları unutulmamalı. Savunmada ise geç de olsa taşlar yerine oturdu. İsimler bazen sürpriz bir şekilde değişiyor ama kalite genelde yüksek. Bu maçın ve geride kalan 32 karşılaşmanın değer kazanması önümüzdeki hafta oynanacak Beşiktaş müsabakasına bağlı. Ankaraspor maçı sistem açısından iyi bir prova oldu. Birkaç isim değişikliği ve yine yüksek konsantrasyon Trabzonspor’u kötü sezonunda dahi moral bulacağı bir Avrupa seyahatine çıkarır. Ev sahibi Ankaraspor’un sevinmesi gereken tek şey ise sadece iki gol yemesidir. Fark çift haneli rakamlara dahi ulaşabilirdi.

07 Mayıs 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Borç!‘’

Bazılarında gece kaçamağı yapıp popüler ilişkiler yaşamasa da özel hayat tercihleri tartışılıp kötü örnek denince akla gelen eylemleri sergileyen yıldız futbolcular...Bazılarında büyük bir kulübün yöneticiliğini sadece maçlara gidip, takıma para ödemek sanan idareciler...Bazılarında ise sevginin eylem gerektiğini unutan ve elini değil bedenini, gerekirse kariyerini taşın altına koymaktan kaçan futbol adamlarının payı vardı. Neticede maç adı altında oynanan ama Anorthosis meydan muharebesi (!) olarak tarihe geçen bir ön eleme sınavı başarısızlıkla sonuçlandı, tabiri caiz ise dere geçerken at değiştirildi, devre arasında kongreye gidildi, ikinci etaba takımın yarısı değiştirilerek girildi... Önce bahis sonra da adli vaka haberlerine Trabzonspor’un adı karıştı.Hepsi bir sezon içinde gerçekleşti, izi kalsa da geçti, gitti.Şimdi hesap kesim tarihi geldi, Bordo-Mavi’ye gönül verdiğini söyleyenlerin güncel dönem borçlarını ödeme vakti belirdi. Yeniler, ‘benim bu borçtan haberim yok’ diyebilir ama takımın temelinin, bu kulübe ve tüm başarısızlığa rağmen kendilerini hep destekleyen taraftarına bir borcu olduğu kesin. Bu nedir; çok net; Trabzonspor’un Avrupa seyahatidir.Nasıl mı olur?Önce Ankaraspor’u, sonra da Beşiktaş’ı yenerek olur.Bu sezon şimdiye kadar sadece bir büyük maç kazanabilen, öne geçtiği birçok maçı yenik kapatan ve her hafta geriye giden rakiplerine rağmen UEFA’yı hala garantileyemeyen Trabzonspor’un oyuncularının artık mazereti olmamalı. Ne, kafası zaten uzun zamandır Trabzonspor’un durumundan çok Fransa’daki ailesinde olan teknik direktörün strateji hataları ne de ‘acaba seneye kalacak mıyız?’ endişesi gölge etmemeli. En azından bu iki maçta söz sadece diğer büyüklerin ayaklarından fazla kazananların, oynanan maçın ardından yapılan ilk idmanlarda ağrıları nedeniyle, arkadaşları gibi yeşil örtü yerine parke zeminde çalışanların (!), kısacası Trabzonspor’a borcu olanların mücadelesi!

05 Mayıs 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI