Arama

Popüler aramalar

‘’Euro2020, Güneş, Altıntop‘’

Nabızlar normale dönüp, kızgınlıklar sona erdikten sonra konuşmak istemiş Şenol Güneş. Belli ki medyada yazılanları fazlasıyla önemsemiş. Bir muhasebe yapmak istemiş Euro2020 için.

Bu olumlu yaklaşımına rağmen hala kasıtlı haberler üzerinden savunur konumda kendisini. ‘20 yıldır benim paramla ilgili yalan haberler yapıyorlar’ diyorlar mesela. Bunu kalkan olarak kullanıyor. Suç duyurusunda bulunması gerek. Bu toplantıda şikayet edilecek konu değil bu.

Tarihi jenerasyon tehlikede

Detayı geçip, genele bakalım. Daha çok teknik nedenler duymayı bekledik toplantıda. Güneş’in elinde kalın da bir dosya vardı. Ama hazırladığı metne sadık kalmadı. Hocanın tarzı bu. Çabuk sinirleniyor. Bazı garip yaklaşımlara bu reaksiyonu göstermesi anlaşılabilir. Ondan uzun süre sakinlik beklemek, hocanın karakterini bilmemek olur.

İnsanların üzerine konuşacağı bir dolu malzeme çıktı. Haberlerde de okumuşsunuzdur.

Benim açımdan endişe veren durum ise başka.

İsviçre maçı bitiminde ‘tarihi jenerasyonu kaybedebiliriz’ demiştim.

Kapıdaki tehlike; yeni lider!

Bu grubun vizyoner, hedef büyüten, profesyonelce hareket etmeye çalışan bir oyuncu topluluğu olması mühim. Yine bu durumun yarattığı bir ayrışma var sanki. Zira, İtalya, Fransa, İngiltere’de oynuyorlar. Ve kimin yıldız, kimin yıldız olmadığı netleşmiş değil!

Katar yolunda Burak Yılmaz’ı bir kenara koyduğumuzda bir ‘baskın karakter’ rolüne bürünecek oyuncu kim? Bunun bir mücadelesi olacak mı? Endişe verici.

60 kişiyle konuşulmaz

Yine Şenol Güneş’in sözlerinden yola çıkarak, bazı problemlerin göz ardı edilmemesi gerek. En barizi Taylan’ın sakatlığı. Bir teknik adam, kadroya çağırdığı 30 kadar oyuncunun kulüp doktorları ve yöneticileri ile konuşamaz.

Farklı zamanlarda 60 kişiyle defalarca konuşmak demek bu.

Orada da bir profesyonel yapılanma şart görünüyor. Sportif direktör, idari menajer vs adına ne derseniz artık.

Hamit Altıntop ve Güneş

Endişe verici bir durum daha var. Hamit Altıntop ile Şenol Güneş, gazete haberi üzerinden diyalog yürütüyor! Altıntop, milli takımlar altyapı sorumlusu olarak yönetimde.

Alt yaş gruplarının A Milli Takım’a oyuncu yetiştirmesi, oraya hazır halde yetenek gelmesi için nasıl bir diyalog yürütüyorlar? Nasıl bir çalışma yapıyorlar? Dünya Kupası yolculuğunda ya da Katar’daki finallerde kaç tane ümit milli takım oyuncusu göreceğiz A takımda?

Var mı böyle bir çalışma? Bence yok, varsa bilmiyoruz!

‘Sen onu dedin, ben bunu demişim’ sığlığı başarı getirmez. Suni gündemle teknik arızaları gölgelediğimiz bir turnuvayı daha geride bıraktık gibi görünüyor.

Türk Milli Takımı, geride kalan turnuvayı da mevcut durumu da hak etmiyor.

09 Temmuz 2021, Cuma 13:21
YAZININ DEVAMI

‘’Tarihi nesli kaybedebiliriz!‘’

Kaleden başlayalım; ilk yarı bittiğinde Uğurcan’ın yüzde 56 pas isabet oranı var. Sahanın açık ara en kötüsü. Diğer iki maç gibi. Yani her iki toptan biri rakibe gidiyor ve atak olarak kalemize dönüyor. İtalya maçından bu yana çözümünü bulamıyoruz. ‘Topla çıkacağız’ diyoruz basın toplantılarında da! Dizilişlerimiz sorunlu mesela.

Duran topta Cengiz rakibin önüne geçmediği için Zeki geliyor oraya. Merih-Çağlar blok halinde kayıyor. İsviçre, savunma merkezinde hayal etmesi güç bir boşluk buluyor. Daha niceleri.. Kronik sorunlar, teknik adam hamleleri, diğer etkenler tamam.. Bireysel tepkisizliği anlamak ise mümkün değil!

3 maçta yaklaşık 300 dakika sahada kaldık. Herhangi bir dakikada isyan eden tek bir isim var mı aklınızda? Reaksiyon verdiğimiz tek an Galler maçındaki kavga! İşin uzmanı değilim ama mental bir hazırlık yaptığımız bilgisi de yok bende. Cem Yılmaz’la bol kahkaha tamam ya sonrası? 2002’ye mentör ile giden de Şenol Güneş. Diğer yandan ‘vizyoner, profesyonel, idealist, destek alıyor’ dediğimiz oyuncu grubu da bu. Lakin, iş sanki ‘Benim kariyerim senin kariyerini ezer’ mukayesesine gidiyor! En tehlikeli olanı da bu.

Tarihin en iyi nesli darmadağın olabilir. Marka yönetim danışmanları, sosyal medya uzmanları, menajerler ve diğerleri kastettiğim. Aşağı yukarı 10 yıl kadar birlikte oynamasını beklediğimiz bir ekipten bahsediyoruz. Yazdıkça kahroluyoruz, bitirelim. Üst düzey futbol ülkelerinde bu tür hezimetlerin bir faturası olur.

Bu faturayı kim ödeyecek?

21 Haziran 2021, Pazartesi 08:25
YAZININ DEVAMI

‘’Gençlik faturaları‘’

Bale-Ramsey’nin tehditleri oyunun akışında çözüm üretilebilecek sorunlar değil. Çok önce öğrenilmeli. Rakip santrfor ikili tandeminizin arasını boşaltmışken, savunma önünde kim varsa oraya hücum edenle koşmalı. Daha kötüsü Ozan'ın kayıtsız kalışı. Bale’in topu alışına, kafasını kaldırışına ve vuruşuna tepkisiz. 76’da Roberts’ın Cengiz’in, 82’de Mepham’ın, Burak’ın koşularına verdikleri tepkileri izlemek gerek.

Çok önce çözülmüş olması gereken sorunlarla böylesi organizasyonlarda var olmaya alışmak büyük problem. Belki de gençliğimizden. Umut Meraş’ın iyi niyetiyle sakatlığında kenara gelmesi ve 2 dakika da olsa 10 kişi oynayışımız ve benzeri sorunlar kastettiğim. Teknik anlamdaki problem ise çok kısa aralıklarla taşları çok fazla yerinden oynatıyor oluşumuz.

90 dakikayı merkezde; Okay, Ozan, Kaan, Çalhanoğlu ve Yazıcı ile oynuyoruz. Hiçbir şey yerine oturmuyor böyle olunca. Oysa ki Galler’i, kendi sahasında tutabildiğimizde tehditkar olduğumuzu görebildik. Üstelik, kalemiz nefes aldı. Ama devamlılığı sağlayamadık.

Yazıya tecrübesizliklerimizden dem vurarak başlamıştım, öyle de bitirelim. Britanyalılar’ın en kritik anda nasıl bir gerilim yarattığını, nasıl tuzağa düştüğümüzü gördük. Yediğimiz ikinci gol ise dün geceki tüm acemiliklerin finaliydi. Anlatması bile çok güç...

17 Haziran 2021, Perşembe 09:59
YAZININ DEVAMI

‘’Sorun kadro değil‘’

Tarafsız bir futbol analizinde İtalya’nın yaptıklarını anlatmak gerekir. Doğrudan göbekten oynadıklarında bile yarattıkları alanları mesela.

Hücumcularının sahte koşuları, kapalı savunmada bile boş bir beyaz formalıya topu atışları, topu çok çabuk geri alışları ve daha fazlası..

İtalya, tarihinin en iyi dönemlerinden birinde, itirazımız yok ama fark dün geceki kadar büyük değil. Burada, İtalyanlar’ın kendi standartlarının üzerine çıkması, onlar adına sevindirici ama bizim bu kadar düşüşümüz de hiç doğal değil.

Şenol Güneş, kulüp takımlarını çalıştırdığı dönemde de zor maçları benzer şekilde oynadı. Rakip ataklarında kapılacak toplarla oyunu genişletip, hızlandıracak hücumcularla hedefe gitmeyi arzuluyordu. Dün gece ana gayesi bu olan bir plan arzular gibiydi. İtalya’dan önce bizim çocuklar planın işlemesine izin vermedi! Uğurcan hariç, tek tek hiçbiri kendi seviyelerine bile ulaşamadılar.

Topu, 5 metre ileriye atamamak, yerden kalkmak üzere olan arkadaşına pas vermeye çalışmak, baskı yemiş savunmacıya geri pas yapmak ve daha fazlası kastettiğim.

İtalya bu tedirginliği farkettikçe, Okay merkezli savunma hattını geriye itti.

Varoluş sebepleri hücum etmek olan Burak, Çalhanoğlu, Yazıcı ve Kenan tam bu sebepten atıl hale geldi. Yetenekli hücum grubumuzla savunma yapmak zorunda kaldık.

Bu teslimiyet sakarlıkları beraberinde getirdi. Sonrasında da skoru.

Buraya, hatırı sayılır bir zamandır birlikte oynayan, tamamı yetenekli bir oyuncu grubuyla geldik. Bu ekibi oluşturmak kolay olmadı. Elbette şimdi ezber bozmamak lazım.

Bu kadar kısa ömürlü bir turnuvada yeni arayışlara girmeden dün geceki ya da çok az revize edilmiş bir 11’le 4 gün sonrasını planlamak gerek.

Değiştirmemiz gereken şey esame listesi değil.

12 Haziran 2021, Cumartesi 11:09
YAZININ DEVAMI

‘’Bizim çocuklar hazır‘’

Kabul edelim, Moldova bizi bekleyen organizasyona çok uzak bir ekip. Azerbaycan-Gine ayarında bile değiller ama farkı yaratan bizim 11’imiz.

Avrupa şampiyonası elemelerinde biraraya getirip, 2022 Katar macerasına devam ettiğimiz iskeleti belli bir grup bu.

Mesela, ‘Sol bekiniz kim?’ sorusuna hiç tereddütsüz Umut Meraş yanıtı verebiliyoruz.

Birlikte oynama alışkanlığı edinmiş bu grup sahaya çıkınca, izlemesi çok keyifli bir oyun beliriveriyor. Takım halinde seviye atlamış bu grubun hemen hemen her bireyi ekstra meziyetlere sahip.

Çok iddialı biliyorum ama turnuvadaki takımların büyük bölümünden daha yaratıcı bir ekipten bahsediyoruz. 16. dakikada Yazıcı’nın Burak’a pası, golden önce Çalhanoğlu’nun yine Yılmaz’a asisti EURO2020’de olsa, jeneriklerde yer bulacak kıvamda.

Yine de bu takımı bu seviyeye çıkaran faktörün bireysel meziyetler olmadığı gerçeğini gözardı etmeyelim.

Topa çok güvenli şekilde sahip olup, çok hızlı çevirebilme kabiliyetine sahibiz artık. Sahaya çıkan 9 lejyonerin İngiltere, İtalya, Fransa ve Almanya’da direkt 11 oyuncusu seviyesinde oluşu seviyeyi yükselten sebep. Bildikleri ezberden gitmeleri bile yeterli oluyor.

Bu üstünlük, rakibin niteliğini de önemsizleştiriyor. Topa bu kadar garanti sahip olup, bu hızda çevirebildiğiniz sürece karşınızdakinin Moldova ya da İtalya olması farketmiyor.

Öyle yaratıcı bir takıma sahibiz ki, kalecimiz Uğurcan Çakır bu yaşta kariyerinin 3. asistini yapabiliyor.

İtalya’ya karşı çok ama çok iyi olacağımızı düşünüyorum.

Kaybedersek, hak edilmiş bir yenilgi olmayacak gibi..

04 Haziran 2021, Cuma 08:08
YAZININ DEVAMI

‘’Ali Koç'un meydan okuması‘’

Vücut dili, söyledikleri, stratejisiyle ilgili ipuçları aynı mesajı veriyor: 'Şimdi bırakıp gidemem.' Hedeflerinden çok uzak kaldığını onaylıyor ama dolaylı yoldan söylüyor. Küçük çaplı bir günah çıkarma. "Diğer yönetimlerin ilk yıllarındaki gibi...", "Bu süre önemli tecrübeler edinmemizi sağladı" gibi üstü kapalı mesajlar var.Soru almak istememesinin nedeni de bu. Konu sportif konulara geldiğinde, vereceği cevapların tüm söylediklerini gölgeleyeceğini biliyor.

Eleştirel bir dil

Yine herkesle her şartta savaşa hazır olduğunu aktarıyor. TFF'den bahsederken, "Kuzu kuzu finali getireceklerini söyleyenler", yayıncı kuruluştan bahsederken, "Keyfi kararları ve tavırları" diyerek eleştirel bir dil kullanıyor. Tek bir eski yöneticinin altyapı ile ilgili açıklamalarına dikkat çekmesi küçük bir detay gibi olsa da icraatta güçlü olduğu yerden mukayese yapıyor. Çok akıllıca.

Yorgun, yılgın...

Stefan Zweig ve Mevlana'dan örnekler vermesi ise bir başka boyut. Özenle belirlenmiş bir stratejinin parçası. Alt metninde çok geniş bir kitleye hitap ediyor. Her şeye rağmen üç yıl önceki fotoğraftan çok uzakta. Çok yorgun, yılgın. Enerjisini yitirmiş ama devam etmek zorunda olduğunun farkında. Bu zorundalık nedeniyle herkesle her şartta mücadele edeceğine işaret ediyor. Fenerbahçeliler'i ikna etmeye çalıştığı ve muhtemelen kafasının içinde sürekli dolaşan şey aynı; Ali Koç bir kez daha başarısız olamaz.

22 Mayıs 2021, Cumartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’11'ler ve kulübe standartları‘’

Sergen Yalçın tahtaya 11'i yazarken çok seçeneği yoktu. Fatih Terim ise bir şeyleri değiştirmek zorundaydı. Her ne kadar son haftalarda kazanıyor olsa da ortaya çıkan oyun Beşiktaş'ın temposuna yetmeyecekti.

Terim, kontracı bir 11'le topu Beşiktaş'a verdi. Liderin, atak sürekliliği sağladığında ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu. Beşiktaş'a atak tazeleme fırsatı vermemek ve baskıyı yememek için Onyekuru ve Babel'i koşturmayı planlamış gibiydi.

Beşiktaş savunma merkezi, Falcao'nun üstünde kalınca gereken boş alanlar da ortaya çıkmış oldu. Böyle bir pozisyon golü getirdi.

Planın ikinci safhası ise doğrudan Ghezzal'ı imha etmekti. Son haftaların ve sahanın en iyisi Gedson, Taylan ve zaman zaman 3. bir isimle Cezayirli'yi kilitlemeye çalıştı.

Ghezzal, her zamanki standardının altında kalınca Beşiktaş, bildik temposuna ulaşamadı. Gökhan Töre ve Ljajiç'in neredeyse sıfır katkıyla oynamaları, Larin'i de beslenemez hale getirdi.

Oyunun kader anlarında ise çaresiz kalan yine Sergen Yalçın'dı. Dorukhan'dan sol açık, Necip'ten üretken bir merkez orta saha yaratmaya çalıştı. Aynı anlarda Terim; Mohamed, Kerem ve Arda kozlarını oynamıştı bile.

Beşiktaş kulübesi oyuna ve skora isyan edecek zenginliği barındırmıyordu içinde.

Hem maç öncesindeki kadro tercihleri hem de kulübe standartları maçın hikayesini oluşturdu.

Beşiktaş şampiyonluğu ne kadar hak ettiyse Galatasaray da dünkü maçı o kadar hak etti.

09 Mayıs 2021, Pazar 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe'nin potansiyeli‘’

Kasımpaşa maçında artık rüştünü ispat etmiş bir hücum altılısı oluşmuştu Fenerbahçe’nin. Net bir santrfor olmayan Valencia, bu kadar hareketli olunca, arkasındaki kaliteli ayaklara da opsiyonlar yaratıyor.

İki merkez hücumcu ve iki kanat, hem pas açıları bulabiliyor hem de dripling için yeterli alan. Erzurumspor gibi savunmayı orta sahada kuran ve sürekli topla çıkmaya çalışan bir rakip olunca karşıdaki, bu hücum planı sorunsuz işliyor.

Fenerbahçe altılısı atak sürekliliğini artırıp, rakip yarı alanda kalınca iki bekin çok fazla ileri çıkması da gerekmiyor. Üstelik Caner’in koridoru işgal etmeyişi, Fenerbahçe’nin daha geniş bir alanda hücum etmesine olanak sağlıyor.

Fenerbahçe’nin Erzurum karşısındaki ilk yarım saati Hatayspor karşısındaki Beşiktaş standardını çağrıştırsa da bire bir benzetme doğru olmaz.

Beşiktaş, Hatayspor savunması ile hücumcuları arasındaki tüm bağları koparmayı başarmıştı. Fenerbahçe, rakip alandaki baskısını sürdüremediği için o düzeye çıkamadı.

Bundandır ki kalesinde ikinci yarıda tehlikeler gördü.

Beşiktaş şampiyonluğu neden hak ettiğini Hatayspor maçındaki oyunuyla ispatlamıştı.

Dün geceki maç da Fenerbahçe’nin neden hak etmediğini anlattı bize!

Böylesi potansiyeli olan bir takım, şampiyonluk yarışına ancak mart ayının sonunda başlayabildi! Yarışa geç başlamak pahalıya maloldu.

04 Mayıs 2021, Salı 08:32
YAZININ DEVAMI