‘’Beşiktaş imha etti‘’
Hatayspor dün sahaya çıkana kadar Fenerbahçe’nin (64) ardından en fazla gol atan (60) 4. takımdı.
Onları diğer birçok Anadolu ekibinden daha değerli kılan sebep, yediklerinden fazlasını atma gayeleriydi. Özellikle büyüklere meydan okudukları çoğu maçtan eli boş ayrılmamalarının sebebi de bu cesaretli oyun planıydı.
Ömer Erdoğan’ın yokluğunda direksiyona geçen yardımcı antrenör Özhan Pulat, sezonda iz bırakan felsefelerini tanımlarken, “Kaleye en yakın noktada rakibi durdurup, hücumları en çabuk şekilde sonlandırıyoruz. Bugün de bunu yapmaya çalışacağız” dedi.
Ve bu felsefe daha yarım saat dolmadan imha edildi! Hatay topu ileride tutabilse, olabilecek tüm tehlikeler bertaraf edildi. Beşiktaş, bir takım ne kadar geri itilirse, o kadar itti misafirini.
Rossier’nin sağ açık gibi oynadığı, çok hareketli bir hücum grubu, insanı yorar şekilde ve sezonda birkaç kez görebileceğimiz hızda doğrudan kaleye gitti.
Hatayspor, savunmacılar ve hücumculardan oluşan iki ayrı gruba bölündü. 4 kaliteli hücumcu da atıl kaldı. Oyun 10’a 7 gibi oynandı.
Beşiktaş orta sahada Vida’nın bile atak önleyip hücumcusunu doğrudan pozisyona soktuğu bir hücum canavarına döndü.
Bu sezon bu seviyeye çıkabilen takım sayısı çok az. Beşiktaş’ınki gibi yaklaşık 60-70 dakika yapabilen ise yok.
Bu durum bile Beşiktaş’ın şampiyonluğu neden hakettiğinin ispatı.
‘’Fenerbahçe 6'lısı‘’
Emre Belözoğlu, Erol Bulut sonrası oturmuş bir kadro oluşturmayı hedefledi. Kasımpaşa maçı ile bunu artık büyük oranda gerçekleştirdiğini kabullenmek lazım.
Son 3 maça aynı orta saha ve hücum dizilişi ile çıktılar. Bu 6’lının en uçtaki isminin Valencia olması hücum opsiyonlarında ekstra bir avantaj sağlar hale geldi. Altılı grubun -İrfan Can her ne kadar sağ çizgiyi benimsemese de- bireysel anlamda yeteneklerinin fazlalığı ve Sosa da dahil hepsinin adam eksiltebilir oluşu dün geceki gibi bir zenginlik yarattı.
Nokta bir santrfor yerine Valencia gibi hareketli bir forvet tercihi de bu planın en önemli aşaması.
Fenerbahçe ileride oynamayı planladığı bir oyunda, atak sürekliliğini sağlayınca kalesini de tehlikelerden uzak tutar hale geldi.
Kasımpaşa’ya nadiren organize ataklarını finalize etme şansı tanıdılar. Fenerbahçe, kalesinin 3 isabetli şut gördüğü (1 ikram, 1 penaltı) bir maçı tamamladı. Maçın finali sancılı gibi gözükse de istatistiklerin anlattığı bu.
Altay’ın kahramanlaştığı maçları anımsayınca dünkü maçın son periyodunun Fenerbahçe adına çok tehditkar olmadığını görmek gerek.
Dün aslında Fenerbahçe’nin mevcut kadrosuyla nasıl oynaması gerektiğini anlatan en örnek 90 dakikayı izledik.
Sezon başından bu yana olması gerektiği gibiydi Fenerbahçe.
Şenol Can’ı de bir kez daha kutlamak lazım. Karagümrük’teki gibi tertemiz bir oyun oynatmanın peşinde.
‘’Galatasaray'a fazlası lazım‘’
Ersun Yanal, 4 aydır kariyerine tezat işler yapıyor. Dün biraz daha abartılı bir duvar tasarlamıştı.
Serdar’ın erken sakatlığı ile hücumda opsiyonunun kalmadığını söylemek de mümkün elbette. Yine de bu kadar rakip kaleden uzak kalışını anlamlandırmak zor. Neredeyse hiç tehdit etmediler Muslera’yı.
Antalya’nın, kalesine 40-45 metre mesafede kalışı, Galatasaray’ın işini çok kolaylaştırdı. Rakip yarı alanda kaptıkları toplarla ataklarını tazelemeyi başardılar. Trabzon maçında handikap olan genç yaş ortalaması, tam burada avantaja döndü. Enerjik hücum hattı ile Antalya savunmasını hayli zorladılar. Boffin ise o anların kahramanı olmayı başardı.
Podolski’nin atılışı sonrası aslında işler biraz daha zorlaştı Galatasaray adına. Antalya, yaklaşık 10 metre daha geri çekildi. Terim, Halil’in yanına Mohamed’i de yollayınca ev sahibinin yarı saha merkezinde müthiş bir kalabalık oluştu.
Bu anlarda yapılması gereken, oyunu genişletip, çizgiye inmek ve Antalya savunmasının dengesini bozmaktı. Arda’nın ve Halil’in soldan birkaç çabası dışında hiç düşünmediler neredeyse.
Diğer tarafta Şener, Bursa günlerini anımsatan bir hamleyle çizgiye inince, final belli oldu.
Antalya savunması dengesiz, Boffin çaresiz kaldı.
Galatasaray, rakibinin tercihinin sonucu kazandığı bir maçı geride bıraktı. Göztepe maçının seyri de çok benzerdi.
Dün gecenin istatistikleri çok yanıltıcı olabilir. Galatasaray’a daha fazlası lazım.
‘’Sonuç getirmeyen plan‘’
Trabzon’un istediği gibi başladı, öyle de devam etti. Avcı, Başakşehir’de kazandığı bir Galatasaray galibiyeti sonrası “Sabri’yi bilerek boş bıraktık” demişti. Dün de Luyindama’ya bu serbestliği verip, Marcao’yu baskıladılar.
Taylan’ı ise resmen imha ettiler!
Marcao-Taylan ikilisinin pas opsiyonlarını kapamak bile yetti onlara. Bunun yanı sıra Şener ve Saracchi’nin hücuma katkı veremeyişi, Galatasaray’ı tamamen köreltti.
Planları yolunda gitmesine rağmen Trabzonspor ise risk almaktan kaçındı. Kendi alanlarında topu alınca, Galatasaray’ın boş sahasını hızlı oyuncularıyla geçmek istediler. Planın eksik kaldığı kısım burası oldu. Luyindama-Marcao ikilisi geniş alanda büyük bir sakarlık yapmadı.
Oyun iyice kısırlaşmışken, bir ribaundda Edgar’ın müthiş füzesiyle istediklerini de aldılar. Oyunun dönmesi çok zordu artık ama acemice kullanılmasına rağmen gol getiren bir serbest vuruşla çaresiz kaldılar.
Galatasaray, şampiyonluklarını Mariano, Nagatomo, Fernando, Feghouli, Belhanda ve hatta Diagne gibi tecrübeli isimlerle kazanmıştı.
Dün gece kader maçını yaş ortalaması 25’i geçmeyen Taylan, Kerem, Kılınç, Akbaba, Saracchi, Halil ve Oğulcan ile oynadılar.
Galatasaray’ın golü bulduğu serbest vuruştaki amatörlüğü tekrar izleyin. Sahaya tecrübe bile koyamadılar.
Abdullah Avcı'nın da bu köklü planı üzerine artık düşünme zamanı geldi. Şampiyonluğa yetmeyen bu strateji çoğu zaman maç bile kazandırmıyor artık. Plan iyi ama yetersiz.
‘’Galatasaray çok az bile oynayamadı!‘’
Ankaragücü'nün önde oynama çabası Galatasaray'a iki net sayılabilecek fırsat tanıdı. Üçgenleri kurup, topu hızlı dolaştırınca Başkentliler'in arkasına sızdılar. Onyekuru, Arda ve Emre Kılınç becerikli olamayınca belki de maçı koparabilecek imkanlar heba oldu.
Galatasaray sonrasında o imkanları hep mumla aradı. Ankaragücü blok halinde geri çekilip, Galatasaray yarı alanında boşluklar bulunca ilk planından daha fazla hücum imkanı buldu.
Böyle pozisyonların doğal sonuçlarından biri sakarlık oluyor. Arda Turan iki kritik pozisyonda doğru şekilde kademeye girmesine rağmen, birinde ucundan döndü! Diğerinde penaltıya sebebiyet verdi.
Geri düşüş, Galatasaray'ın son iki haftadır düşen oyunuyla birlikte mental bir gerilemeye de neden oldu. Alanyaspor ve Erzurumspor maçlarının çok az bölümlerinde iyi oynayarak sonuca gitmişlerdi. Bu kez o kadar bile oynayamadılar. Fiziksel ve mental gerileyiş Ankara'da zirve yaptı.
Mohamed'in kırmızı görmesi elbette büyük etken ama sonucun en önemli sebebi kalenin düşüşü.
Muslera varsa Galatasaray var, o yoksa hiçbir şey yok!
Galatasaray, fikstür avantajına sahip olduğu bir dönemde çok kritik bir periyoda girdi.
‘’Bulut kariyer maçını kazandı‘’
Fenerbahçe kadrosu kadar orta üçlüsünün performansı da şaşırtıcıydı. Mücadeleden bahsediyorum.
Mert Hakan, Sosa, Mesut topa fazlaca sahip olacağınız bir senaryoda kağıt üstünde harika görünüyor. Ancak 'mücadele' mevzu bahis olunca herkeste soru işareti olmuştur. Herkesi şaşırttılar. Merkezdeki bu üstünlüğün yanı sıra yorulmaksızın yapılan presle Fenerbahçe sazı eline aldı. Topa sahip oldukça Fener'in merkez üçlüsü oyunu yönlendirdi.
Aynı bölgede Flavio, Berat ve Bakasetas en kötü performanslarına mahkum oldular. Bu üçlü, topla efektif olamayınca Trabzon hücumcuları etkisizleşti. Topla süratlendikçe daha tehditkar olan Nwakaeme ve Ekuban, geriye gelmek zorunda kaldı. Oyun bozunun uzadığı son 15 dakika hariç çoğunlukla topu sırtı dönük aldılar.
Bir başka sürpriz Szalai'nin sol koridoru bu kadar sahiplenmesiydi. Savunmada kusursuza yakın, hücumda tehditkardı. Serkan Asan'ı yarı sahasında kalmaya zorladı.
Uğurcan'ın mükemmel oynadığı bir oyunun skor tabelasını ise Pelkas'ın çok klas vuruşu belirledi.
O ekstra vuruş olmasa dahi -kabul edelim- maç Fenerbahçe'nin hakkıydı.
Bu galibiyet Erol Bulut'a yazar. Bulut, kariyer maçını kazanmış olabilir.
‘’Galatasaray ekstra bir vuruşla‘’
Galatasaray’ın deplasmanlardaki sorunu malum. Dün durum daha da zordu. Malatya her ne kadar krizde bir ekip olsa da Galatasaray karşısındaki kazanımları durumu bir başka boyuta çevirebilirdi. Ancak ne sahadaki futbolcular ne de Hamza hoca yeteri kadar cesurdu.
Malatya’nın bu çekimser durumu 33. dakika itibari ile çok ilginç bir istatistiği ortaya çıkardı. Yayıncı verilerine göre pas sayısı 85’e 170’ti. Tam 2 katı. Böylesi bir sahada ısrarla pas yapmayı deneyen Galatasaray topa sahip olduğu oranda pozisyon bulamadı.
Gerçek bir santrforun eksikliği tam da bu anda hissedildi. Bunun yanı sıra bozuk zemin, kapalı Malatya savunmasının direncini artırdı. Galatasaray hücumcuları topu çizgiye indirip ceza sahası içine çeviremedikce pozisyonları bitirmekte zorlandı.
İkinci yarıda Malatya topu tamamen Galatasaray’a verip kontra kovalar hale gelince konuk için durum biraz daha cesaret verici oldu. Burada da yoğun fikstürün handikapları ortaya çıktı. Belhanda, Arda gibi kaliteli ayaklar oyundan düşmeye başladı.
Terim tam bu noktada elde avuçta ne varsa kullanmaya çalıştı, alabileceği tüm riskleri aldı. Oyun aynı şekilde devam etse muhtemeldir ki Galatasaray yine kaleyi bulamayacaktı. Babel’in ekstra vuruşu ve büyük bir kaleci hatasıyla üç puanı aldı. Kupa maçında Umut Bulut'un Fatih'e attığı golün kopyasıydı.
Skordan ve oyundan bağımsız olarak Belhanda’nın takım ileri çıkmışken kaybettiği toplar, üzerine düşünülmesi gereken büyük bir tehlike. Beşiktaş derbisinde yaptıkları, Luyindama’nın hataları ve Diagne’nin kırmızısıyla gölgede kalmıştı. Unutulmasın.
Diğer yandan Hamza Hamzaoğlu ile ilgili bir hayal kırıklığı söz konusu. Birkaç saat önce Konya-Antalya maçında İsmail Kartal ve Ersun Yanal ne yaptıysa, Hamza Hamzaoğlu da onu yaparak sonuç alacağını düşündü. Günün sonunda üçü de kazanamadı.
Hakemlerin standartsızlığı ve kötü zeminler teknik adamların tercihlerini gölgeliyor!
‘’Galatasaray oyuna hükmedemiyor‘’
Üç farklı mücadele 90 dakikaya sığmış gibiydi. İlk yarıdaki durgunluk sonrası böyle bir finalle biten maçın çok hikayesi vardı. İlk bölümde iki takım da oyunu tutamazken, skor perdesinin açılışı her şeyi değiştirdi. Daha çok Galatasaray'ın risk alması ile orta sahalar çok çabuk düştü.
Galatasaray cephesinden bakınca, Antalyaspor maçının ilerisinde bir oyun çıktı ortaya. Akbaba ve Belhanda'nın vasat performansları topu ileriye taşımalarını engelledi. Konyaspor ise ağır kalan Donk-Luyindama ikilisinin üzerine, çoğunlukla da Linnes ve Saracchi'nin arkasına hücum etti. Çok da başarılı oldular. Bunun yanı sıra her öne geçişlerinde kontrollü oyuna dönmeleri, kalelerine gelemeyen Galatasaray'a fırsatlar doğurdu. Galatasaray 3 gol bulduğu maçta en az o kadar da fırsat yakaladı. Son vuruşlardaki kötülük ve rakip ceza alanı içindeki panik, onlar adına handikaptı. Fatura ağır oldu. Konyaspor ise daha yüzdeli isabetlerle skoru alarak, kazandı.
Oyunun geneline bakıldığında da ne yaptığını bilen taraf Konyaspor'du. Hiç geriye düşmedikleri için demoralize olmadılar. Galatasaray ise -tribündeki Terim'in tercihi mi bilinmez- üçlü bir savunmayla kumar oynar hale geldi.
Galatasaray adına kaygı verici olan, oyunu arasında çok ciddi farklar olması. 10-15 dakika başka, 10-15 dakika başka bir takım var. Bireysel performanslarla tempoyu yükseltirken, bireysel performanslarla cezalandırılıyorlar. En ciddi sorun ise oyuna isyan eden kimsenin olmayışı.
Bu tepkisizlik, Antalyaspor maçındaki gibi sürenin eriyip gitmesine neden oluyor. Dominant oynamayı başaramıyor Galatasaray. Bu sezon geriye düştükleri maçları çevirmekte sorun yaşayacaklar gibi duruyor.
Konyaspor ise çok fazla git-gel yaşamadan belli standardda oynayabiliyor. Onlar adına en umut verici olan durum istikrarlı bir oyun oynuyor olmaları.